Sayfalar

26 Mart 2010 Cuma

Mustafa Miyasoğlu: Ermeniler 25 yılın hesabını versin"

Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı ile İstiklal Savaşı'nda Müslüman Türkleri sırtından vurduğunu, üç kez üniforma değiştirip Osmanlı Ordusu ile savaşıp kaybettiğini söyleyen Yazar Mustafa Miyasoğlu, “Osmanlı'ya soykırım iftirası atan devletler 1895'ten sonra Ermenilerin yaptıklarını iyi incelesinler. Kimse bu süreçten bahsetmiyor. Ermeniler 25 yıl boyunca Osmanlıya karşı terör gerçekleştirmiştir. Önce 25 yılın hesabını versinler” dedi.
NAZİF KARAMAN'IN RÖPORTAJI

Sözde Ermeni soykırımı meselesi ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin 5 Mart günü yaptığı oylamayla yeniden Türkiye gündemine oturdu. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirdiği bir dönemde ısıtılıp ısıtılıp önüne getirilen sözde soykırım, ülkemiz insanına artık gına getirmiş durumda. Onlarca Avrupa ülkesi Türkiye'yi Ermenilere soykırım uygulamakla suçlarken kimse Ermenilerin 1895-1920 arasında gerçekleştirdiği, Büyük Ermenistan yolundaki terör faaliyetlerini, tecavüzleri, katliamları gündeme getirmiyor. İşte bu duruma en çok içerleyen aydınlardan bir tanesi de hazırlıklarını yaptığı bir proje çerçevesinde Osmanlı'daki Ermeniler üzerine araştırma yapan Yazar Mustafa Miyasoğlu. Miyasoğlu 1895-1920 arasında Ermenilerin terör faaliyetlerinin dünyaya iyi anlatılması gerektiği kanaatinde. Bu noktada en büyük görevin ise Türk aydınları ile Türk Dışişleri Bakanlığı'na düştüğünü kaydediyor. Mustafa Miyasoğlu ile Ermenilerin Fransız İhtilali ile başlayıp II. Abdulhamid'in iktidardan indirilmesi ile iyice palazlanan ihanetlerini, Anadolu'daki yerli halkı kışkırtarak ne gibi terörist faaliyetler gerçekleştirdiklerini, Ermeni Tehciri'nin perde arkasını ve 1920'de mağlubiyetle son bulan “Büyük Ermenistan” hülyalarını masaya yatırdık.

Ermeniler ne zamandan beridir Anadolu'da?
Ermeniler Anadolu'nun yerli halklarından biridir. Ermeniler Doğu Romalılar tarafından sevilmeyen bir teba idi ve Malazgirt Zaferi'nden beri varlıklarını Müslüman Türklere borçludurlar. Zaman zaman Bizanslı yöneticilerle uzlaşma yaşamışlar zaman zamanda geçinememişler.

1915'teki Tehcire kadar Osmanlı ile ilişkileri nasıl olmuştur?
Teba-i Sadıka bir topluluk olmuşlardır. Genellikle savaşçılıktan uzak, şehirli halktırlar. Esnaf, zenaatkar, kuyumcu ve sarrafdırlar. Sarayda da sanatkarlık yapmışlardır. Kendilerine Bizanslar gibi zulmetmeyen yönetimlerle iyi geçinmişlerdir. İstanbul'un fethinden sonra Batı Anadolu'ya gelebilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet onlara İstanbul'da bir Patrikhane izni vermiş, Ortodoks Rumlarla barış içinde yaşamalarını temin etmiştir.

FRANSIZ İHTİLALİ İLE KIPIRDANMAYA BAŞLADILAR

Bu kadar rahat olan bir halk neden isyan etmeye başlamış?
Yükselme döneminde Osmanlı müttefiklerinin çoğaldığını görüyoruz Osmanlı'da gerileme dönemi ile politikamız değişmeye başlıyor. Bu süreçle birlikte müttefiklerimizi kaybetmeye başlıyoruz maalesef. Bu arada, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başı itibariyle İngiltere ve Fransa yüzyıllık savaşın ardından akıllandılar ve birbirlerine olan düşmanlıklarını bitirdiler. Bize karşı ittifaklar kurup Hıristiyan tebaayı kışkırttılar. Devamında bizdeki ayrılıkçı unsurları yani Sırpları, Rumları ve Yunanlıları tahrik etmeye başladılar. Bunlar da bağımsızlık hevesine kapıldılar. Bu durum aynı zamanda Fransız İhtilali sonrasındaki milliyetçilik akımlarına da denk düşüyordu. Özellikle İngilizlerle Fransızların müttefik olarak önce Rumları sonra da Rus Ortodoksları yanlarına almaları Katolik ve Ortodoks dostluğunu getirdi. Bizde de ciddi biçimde bunlardan kuşkulanmaya yol açtı. Müttefikler önce Ortodoks, Sırp ve Yunanlıları kışkırttılar, daha sonra da Ermenilere el attılar. Fakat Fransızlarla İngilizler, Osmanlı'daki azınlıklara hiçbir zaman istediklerini vermediler. Onları 100 yıldan fazla oyaladılar. Ermenilerin 1895 ile 1920 yılları arasında, emperyalistlerin telkinleriyle Osmanlı topraklarında Bağımsız Büyük Ermenistan'ı kurabilmeyi hedef aldıklarını iyi bilmeliyiz. Bunun için de önce terör ve sonra da siyasi faaliyetlerle karlılıklarını dünyaya duyurduklarını herkes biliyor. Bu yolda önce Sultan Abdülhamid'e suikast düzenlediler, II. Meşrutiyet'ten sonra da Taşnak ve Hınçak cemiyetleriyle siyasetten teröre kadar her yolu kullanarak, Anadolu Ermenilerini Osmanlı devletine karşı kışkırtıp gençlerini silahlandırdılar.

Batılı emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelen Ermeniler 1915 yılında gerçekleşen tehcire kadar neler yaptılar?
19. yüzyıldaki Tanzimat Fermanı'ndan itibaren özgürlük hevesine kapıldılar. Ermenice kitaplar bastılar. Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerini kurdular. 93 Harbi'nde Osmanlı'nın Ruslara karşı yenilmesi ile de bağımsızlık hevesleri arttı. Çünkü Osmanlı'nın yenilebileceğini gördüler. 1895'te ayrılıkçı Ermeniler ilk kez isyan bayrağı kaldırdılar. Ruslar da Karadeniz'den gönderdikleri gemilerle bu isyanı desteklediler. Osmanlı bu isyanı bastırsa da onlar bu rüyalarından vazgeçmediler. Jön Türkler ve İttihat Terakki Hareketi içinde fedailik yaptılar. II. Abdulhamid'i öldürmeye, Yıldız Sarayı'nda Cuma namazında çıkarken suikast düzenlemeye kadar işi vardırdılar. İttihatçıların şairi Tevfik Fikret suikatçı Ermeninin Abdulhamid'i vuramamasını bir şiirinde hayıflanma konusu yapacak kadar ileri gitmişti. İttihat ve Terakkicilerin Osmanlı düşmanlığından da faydalanan Ermeniler Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'na girdiğinde cepheye giden askerlerin evlerine baskınlar, yağmalar ve tecavüzler gerçekleştirdiler, Avrupa'da aleyhimize yayın yaptılar, Türk düşmanlığını yaydılar. Bizi her bakımdan arkadan vurdular.

Röportajın devamı için tıklayın:
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=113730

Mustafa Miyasoğlu: Ermeniler 25 yılın hesabını versin"

Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı ile İstiklal Savaşı'nda Müslüman Türkleri sırtından vurduğunu, üç kez üniforma değiştirip Osmanlı Ordusu ile savaşıp kaybettiğini söyleyen Yazar Mustafa Miyasoğlu, “Osmanlı'ya soykırım iftirası atan devletler 1895'ten sonra Ermenilerin yaptıklarını iyi incelesinler. Kimse bu süreçten bahsetmiyor. Ermeniler 25 yıl boyunca Osmanlıya karşı terör gerçekleştirmiştir. Önce 25 yılın hesabını versinler” dedi.
NAZİF KARAMAN'IN RÖPORTAJI

Sözde Ermeni soykırımı meselesi ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin 5 Mart günü yaptığı oylamayla yeniden Türkiye gündemine oturdu. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirdiği bir dönemde ısıtılıp ısıtılıp önüne getirilen sözde soykırım, ülkemiz insanına artık gına getirmiş durumda. Onlarca Avrupa ülkesi Türkiye'yi Ermenilere soykırım uygulamakla suçlarken kimse Ermenilerin 1895-1920 arasında gerçekleştirdiği, Büyük Ermenistan yolundaki terör faaliyetlerini, tecavüzleri, katliamları gündeme getirmiyor. İşte bu duruma en çok içerleyen aydınlardan bir tanesi de hazırlıklarını yaptığı bir proje çerçevesinde Osmanlı'daki Ermeniler üzerine araştırma yapan Yazar Mustafa Miyasoğlu. Miyasoğlu 1895-1920 arasında Ermenilerin terör faaliyetlerinin dünyaya iyi anlatılması gerektiği kanaatinde. Bu noktada en büyük görevin ise Türk aydınları ile Türk Dışişleri Bakanlığı'na düştüğünü kaydediyor. Mustafa Miyasoğlu ile Ermenilerin Fransız İhtilali ile başlayıp II. Abdulhamid'in iktidardan indirilmesi ile iyice palazlanan ihanetlerini, Anadolu'daki yerli halkı kışkırtarak ne gibi terörist faaliyetler gerçekleştirdiklerini, Ermeni Tehciri'nin perde arkasını ve 1920'de mağlubiyetle son bulan “Büyük Ermenistan” hülyalarını masaya yatırdık.

Ermeniler ne zamandan beridir Anadolu'da?
Ermeniler Anadolu'nun yerli halklarından biridir. Ermeniler Doğu Romalılar tarafından sevilmeyen bir teba idi ve Malazgirt Zaferi'nden beri varlıklarını Müslüman Türklere borçludurlar. Zaman zaman Bizanslı yöneticilerle uzlaşma yaşamışlar zaman zamanda geçinememişler.

1915'teki Tehcire kadar Osmanlı ile ilişkileri nasıl olmuştur?
Teba-i Sadıka bir topluluk olmuşlardır. Genellikle savaşçılıktan uzak, şehirli halktırlar. Esnaf, zenaatkar, kuyumcu ve sarrafdırlar. Sarayda da sanatkarlık yapmışlardır. Kendilerine Bizanslar gibi zulmetmeyen yönetimlerle iyi geçinmişlerdir. İstanbul'un fethinden sonra Batı Anadolu'ya gelebilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet onlara İstanbul'da bir Patrikhane izni vermiş, Ortodoks Rumlarla barış içinde yaşamalarını temin etmiştir.

FRANSIZ İHTİLALİ İLE KIPIRDANMAYA BAŞLADILAR

Bu kadar rahat olan bir halk neden isyan etmeye başlamış?
Yükselme döneminde Osmanlı müttefiklerinin çoğaldığını görüyoruz Osmanlı'da gerileme dönemi ile politikamız değişmeye başlıyor. Bu süreçle birlikte müttefiklerimizi kaybetmeye başlıyoruz maalesef. Bu arada, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başı itibariyle İngiltere ve Fransa yüzyıllık savaşın ardından akıllandılar ve birbirlerine olan düşmanlıklarını bitirdiler. Bize karşı ittifaklar kurup Hıristiyan tebaayı kışkırttılar. Devamında bizdeki ayrılıkçı unsurları yani Sırpları, Rumları ve Yunanlıları tahrik etmeye başladılar. Bunlar da bağımsızlık hevesine kapıldılar. Bu durum aynı zamanda Fransız İhtilali sonrasındaki milliyetçilik akımlarına da denk düşüyordu. Özellikle İngilizlerle Fransızların müttefik olarak önce Rumları sonra da Rus Ortodoksları yanlarına almaları Katolik ve Ortodoks dostluğunu getirdi. Bizde de ciddi biçimde bunlardan kuşkulanmaya yol açtı. Müttefikler önce Ortodoks, Sırp ve Yunanlıları kışkırttılar, daha sonra da Ermenilere el attılar. Fakat Fransızlarla İngilizler, Osmanlı'daki azınlıklara hiçbir zaman istediklerini vermediler. Onları 100 yıldan fazla oyaladılar. Ermenilerin 1895 ile 1920 yılları arasında, emperyalistlerin telkinleriyle Osmanlı topraklarında Bağımsız Büyük Ermenistan'ı kurabilmeyi hedef aldıklarını iyi bilmeliyiz. Bunun için de önce terör ve sonra da siyasi faaliyetlerle karlılıklarını dünyaya duyurduklarını herkes biliyor. Bu yolda önce Sultan Abdülhamid'e suikast düzenlediler, II. Meşrutiyet'ten sonra da Taşnak ve Hınçak cemiyetleriyle siyasetten teröre kadar her yolu kullanarak, Anadolu Ermenilerini Osmanlı devletine karşı kışkırtıp gençlerini silahlandırdılar.

Batılı emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelen Ermeniler 1915 yılında gerçekleşen tehcire kadar neler yaptılar?
19. yüzyıldaki Tanzimat Fermanı'ndan itibaren özgürlük hevesine kapıldılar. Ermenice kitaplar bastılar. Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerini kurdular. 93 Harbi'nde Osmanlı'nın Ruslara karşı yenilmesi ile de bağımsızlık hevesleri arttı. Çünkü Osmanlı'nın yenilebileceğini gördüler. 1895'te ayrılıkçı Ermeniler ilk kez isyan bayrağı kaldırdılar. Ruslar da Karadeniz'den gönderdikleri gemilerle bu isyanı desteklediler. Osmanlı bu isyanı bastırsa da onlar bu rüyalarından vazgeçmediler. Jön Türkler ve İttihat Terakki Hareketi içinde fedailik yaptılar. II. Abdulhamid'i öldürmeye, Yıldız Sarayı'nda Cuma namazında çıkarken suikast düzenlemeye kadar işi vardırdılar. İttihatçıların şairi Tevfik Fikret suikatçı Ermeninin Abdulhamid'i vuramamasını bir şiirinde hayıflanma konusu yapacak kadar ileri gitmişti. İttihat ve Terakkicilerin Osmanlı düşmanlığından da faydalanan Ermeniler Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'na girdiğinde cepheye giden askerlerin evlerine baskınlar, yağmalar ve tecavüzler gerçekleştirdiler, Avrupa'da aleyhimize yayın yaptılar, Türk düşmanlığını yaydılar. Bizi her bakımdan arkadan vurdular.

Röportajın devamı için tıklayın:
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=113730

Mustafa Miyasoğlu: Ermeniler 25 yılın hesabını versin"

Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı ile İstiklal Savaşı'nda Müslüman Türkleri sırtından vurduğunu, üç kez üniforma değiştirip Osmanlı Ordusu ile savaşıp kaybettiğini söyleyen Yazar Mustafa Miyasoğlu, “Osmanlı'ya soykırım iftirası atan devletler 1895'ten sonra Ermenilerin yaptıklarını iyi incelesinler. Kimse bu süreçten bahsetmiyor. Ermeniler 25 yıl boyunca Osmanlıya karşı terör gerçekleştirmiştir. Önce 25 yılın hesabını versinler” dedi.
NAZİF KARAMAN'IN RÖPORTAJI

Sözde Ermeni soykırımı meselesi ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin 5 Mart günü yaptığı oylamayla yeniden Türkiye gündemine oturdu. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirdiği bir dönemde ısıtılıp ısıtılıp önüne getirilen sözde soykırım, ülkemiz insanına artık gına getirmiş durumda. Onlarca Avrupa ülkesi Türkiye'yi Ermenilere soykırım uygulamakla suçlarken kimse Ermenilerin 1895-1920 arasında gerçekleştirdiği, Büyük Ermenistan yolundaki terör faaliyetlerini, tecavüzleri, katliamları gündeme getirmiyor. İşte bu duruma en çok içerleyen aydınlardan bir tanesi de hazırlıklarını yaptığı bir proje çerçevesinde Osmanlı'daki Ermeniler üzerine araştırma yapan Yazar Mustafa Miyasoğlu. Miyasoğlu 1895-1920 arasında Ermenilerin terör faaliyetlerinin dünyaya iyi anlatılması gerektiği kanaatinde. Bu noktada en büyük görevin ise Türk aydınları ile Türk Dışişleri Bakanlığı'na düştüğünü kaydediyor. Mustafa Miyasoğlu ile Ermenilerin Fransız İhtilali ile başlayıp II. Abdulhamid'in iktidardan indirilmesi ile iyice palazlanan ihanetlerini, Anadolu'daki yerli halkı kışkırtarak ne gibi terörist faaliyetler gerçekleştirdiklerini, Ermeni Tehciri'nin perde arkasını ve 1920'de mağlubiyetle son bulan “Büyük Ermenistan” hülyalarını masaya yatırdık.

Ermeniler ne zamandan beridir Anadolu'da?
Ermeniler Anadolu'nun yerli halklarından biridir. Ermeniler Doğu Romalılar tarafından sevilmeyen bir teba idi ve Malazgirt Zaferi'nden beri varlıklarını Müslüman Türklere borçludurlar. Zaman zaman Bizanslı yöneticilerle uzlaşma yaşamışlar zaman zamanda geçinememişler.

1915'teki Tehcire kadar Osmanlı ile ilişkileri nasıl olmuştur?
Teba-i Sadıka bir topluluk olmuşlardır. Genellikle savaşçılıktan uzak, şehirli halktırlar. Esnaf, zenaatkar, kuyumcu ve sarrafdırlar. Sarayda da sanatkarlık yapmışlardır. Kendilerine Bizanslar gibi zulmetmeyen yönetimlerle iyi geçinmişlerdir. İstanbul'un fethinden sonra Batı Anadolu'ya gelebilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet onlara İstanbul'da bir Patrikhane izni vermiş, Ortodoks Rumlarla barış içinde yaşamalarını temin etmiştir.

FRANSIZ İHTİLALİ İLE KIPIRDANMAYA BAŞLADILAR

Bu kadar rahat olan bir halk neden isyan etmeye başlamış?
Yükselme döneminde Osmanlı müttefiklerinin çoğaldığını görüyoruz Osmanlı'da gerileme dönemi ile politikamız değişmeye başlıyor. Bu süreçle birlikte müttefiklerimizi kaybetmeye başlıyoruz maalesef. Bu arada, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başı itibariyle İngiltere ve Fransa yüzyıllık savaşın ardından akıllandılar ve birbirlerine olan düşmanlıklarını bitirdiler. Bize karşı ittifaklar kurup Hıristiyan tebaayı kışkırttılar. Devamında bizdeki ayrılıkçı unsurları yani Sırpları, Rumları ve Yunanlıları tahrik etmeye başladılar. Bunlar da bağımsızlık hevesine kapıldılar. Bu durum aynı zamanda Fransız İhtilali sonrasındaki milliyetçilik akımlarına da denk düşüyordu. Özellikle İngilizlerle Fransızların müttefik olarak önce Rumları sonra da Rus Ortodoksları yanlarına almaları Katolik ve Ortodoks dostluğunu getirdi. Bizde de ciddi biçimde bunlardan kuşkulanmaya yol açtı. Müttefikler önce Ortodoks, Sırp ve Yunanlıları kışkırttılar, daha sonra da Ermenilere el attılar. Fakat Fransızlarla İngilizler, Osmanlı'daki azınlıklara hiçbir zaman istediklerini vermediler. Onları 100 yıldan fazla oyaladılar. Ermenilerin 1895 ile 1920 yılları arasında, emperyalistlerin telkinleriyle Osmanlı topraklarında Bağımsız Büyük Ermenistan'ı kurabilmeyi hedef aldıklarını iyi bilmeliyiz. Bunun için de önce terör ve sonra da siyasi faaliyetlerle karlılıklarını dünyaya duyurduklarını herkes biliyor. Bu yolda önce Sultan Abdülhamid'e suikast düzenlediler, II. Meşrutiyet'ten sonra da Taşnak ve Hınçak cemiyetleriyle siyasetten teröre kadar her yolu kullanarak, Anadolu Ermenilerini Osmanlı devletine karşı kışkırtıp gençlerini silahlandırdılar.

Batılı emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelen Ermeniler 1915 yılında gerçekleşen tehcire kadar neler yaptılar?
19. yüzyıldaki Tanzimat Fermanı'ndan itibaren özgürlük hevesine kapıldılar. Ermenice kitaplar bastılar. Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerini kurdular. 93 Harbi'nde Osmanlı'nın Ruslara karşı yenilmesi ile de bağımsızlık hevesleri arttı. Çünkü Osmanlı'nın yenilebileceğini gördüler. 1895'te ayrılıkçı Ermeniler ilk kez isyan bayrağı kaldırdılar. Ruslar da Karadeniz'den gönderdikleri gemilerle bu isyanı desteklediler. Osmanlı bu isyanı bastırsa da onlar bu rüyalarından vazgeçmediler. Jön Türkler ve İttihat Terakki Hareketi içinde fedailik yaptılar. II. Abdulhamid'i öldürmeye, Yıldız Sarayı'nda Cuma namazında çıkarken suikast düzenlemeye kadar işi vardırdılar. İttihatçıların şairi Tevfik Fikret suikatçı Ermeninin Abdulhamid'i vuramamasını bir şiirinde hayıflanma konusu yapacak kadar ileri gitmişti. İttihat ve Terakkicilerin Osmanlı düşmanlığından da faydalanan Ermeniler Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'na girdiğinde cepheye giden askerlerin evlerine baskınlar, yağmalar ve tecavüzler gerçekleştirdiler, Avrupa'da aleyhimize yayın yaptılar, Türk düşmanlığını yaydılar. Bizi her bakımdan arkadan vurdular.

Röportajın devamı için tıklayın:
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=113730

Mustafa Miyasoğlu: Ermeniler 25 yılın hesabını versin"

Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı ile İstiklal Savaşı'nda Müslüman Türkleri sırtından vurduğunu, üç kez üniforma değiştirip Osmanlı Ordusu ile savaşıp kaybettiğini söyleyen Yazar Mustafa Miyasoğlu, “Osmanlı'ya soykırım iftirası atan devletler 1895'ten sonra Ermenilerin yaptıklarını iyi incelesinler. Kimse bu süreçten bahsetmiyor. Ermeniler 25 yıl boyunca Osmanlıya karşı terör gerçekleştirmiştir. Önce 25 yılın hesabını versinler” dedi.
NAZİF KARAMAN'IN RÖPORTAJI

Sözde Ermeni soykırımı meselesi ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinin 5 Mart günü yaptığı oylamayla yeniden Türkiye gündemine oturdu. Türkiye'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirdiği bir dönemde ısıtılıp ısıtılıp önüne getirilen sözde soykırım, ülkemiz insanına artık gına getirmiş durumda. Onlarca Avrupa ülkesi Türkiye'yi Ermenilere soykırım uygulamakla suçlarken kimse Ermenilerin 1895-1920 arasında gerçekleştirdiği, Büyük Ermenistan yolundaki terör faaliyetlerini, tecavüzleri, katliamları gündeme getirmiyor. İşte bu duruma en çok içerleyen aydınlardan bir tanesi de hazırlıklarını yaptığı bir proje çerçevesinde Osmanlı'daki Ermeniler üzerine araştırma yapan Yazar Mustafa Miyasoğlu. Miyasoğlu 1895-1920 arasında Ermenilerin terör faaliyetlerinin dünyaya iyi anlatılması gerektiği kanaatinde. Bu noktada en büyük görevin ise Türk aydınları ile Türk Dışişleri Bakanlığı'na düştüğünü kaydediyor. Mustafa Miyasoğlu ile Ermenilerin Fransız İhtilali ile başlayıp II. Abdulhamid'in iktidardan indirilmesi ile iyice palazlanan ihanetlerini, Anadolu'daki yerli halkı kışkırtarak ne gibi terörist faaliyetler gerçekleştirdiklerini, Ermeni Tehciri'nin perde arkasını ve 1920'de mağlubiyetle son bulan “Büyük Ermenistan” hülyalarını masaya yatırdık.

Ermeniler ne zamandan beridir Anadolu'da?
Ermeniler Anadolu'nun yerli halklarından biridir. Ermeniler Doğu Romalılar tarafından sevilmeyen bir teba idi ve Malazgirt Zaferi'nden beri varlıklarını Müslüman Türklere borçludurlar. Zaman zaman Bizanslı yöneticilerle uzlaşma yaşamışlar zaman zamanda geçinememişler.

1915'teki Tehcire kadar Osmanlı ile ilişkileri nasıl olmuştur?
Teba-i Sadıka bir topluluk olmuşlardır. Genellikle savaşçılıktan uzak, şehirli halktırlar. Esnaf, zenaatkar, kuyumcu ve sarrafdırlar. Sarayda da sanatkarlık yapmışlardır. Kendilerine Bizanslar gibi zulmetmeyen yönetimlerle iyi geçinmişlerdir. İstanbul'un fethinden sonra Batı Anadolu'ya gelebilmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet onlara İstanbul'da bir Patrikhane izni vermiş, Ortodoks Rumlarla barış içinde yaşamalarını temin etmiştir.

FRANSIZ İHTİLALİ İLE KIPIRDANMAYA BAŞLADILAR

Bu kadar rahat olan bir halk neden isyan etmeye başlamış?
Yükselme döneminde Osmanlı müttefiklerinin çoğaldığını görüyoruz Osmanlı'da gerileme dönemi ile politikamız değişmeye başlıyor. Bu süreçle birlikte müttefiklerimizi kaybetmeye başlıyoruz maalesef. Bu arada, 18. yüzyılın sonu 19. yüzyılın başı itibariyle İngiltere ve Fransa yüzyıllık savaşın ardından akıllandılar ve birbirlerine olan düşmanlıklarını bitirdiler. Bize karşı ittifaklar kurup Hıristiyan tebaayı kışkırttılar. Devamında bizdeki ayrılıkçı unsurları yani Sırpları, Rumları ve Yunanlıları tahrik etmeye başladılar. Bunlar da bağımsızlık hevesine kapıldılar. Bu durum aynı zamanda Fransız İhtilali sonrasındaki milliyetçilik akımlarına da denk düşüyordu. Özellikle İngilizlerle Fransızların müttefik olarak önce Rumları sonra da Rus Ortodoksları yanlarına almaları Katolik ve Ortodoks dostluğunu getirdi. Bizde de ciddi biçimde bunlardan kuşkulanmaya yol açtı. Müttefikler önce Ortodoks, Sırp ve Yunanlıları kışkırttılar, daha sonra da Ermenilere el attılar. Fakat Fransızlarla İngilizler, Osmanlı'daki azınlıklara hiçbir zaman istediklerini vermediler. Onları 100 yıldan fazla oyaladılar. Ermenilerin 1895 ile 1920 yılları arasında, emperyalistlerin telkinleriyle Osmanlı topraklarında Bağımsız Büyük Ermenistan'ı kurabilmeyi hedef aldıklarını iyi bilmeliyiz. Bunun için de önce terör ve sonra da siyasi faaliyetlerle karlılıklarını dünyaya duyurduklarını herkes biliyor. Bu yolda önce Sultan Abdülhamid'e suikast düzenlediler, II. Meşrutiyet'ten sonra da Taşnak ve Hınçak cemiyetleriyle siyasetten teröre kadar her yolu kullanarak, Anadolu Ermenilerini Osmanlı devletine karşı kışkırtıp gençlerini silahlandırdılar.

Batılı emperyalist güçlerin oyuncağı haline gelen Ermeniler 1915 yılında gerçekleşen tehcire kadar neler yaptılar?
19. yüzyıldaki Tanzimat Fermanı'ndan itibaren özgürlük hevesine kapıldılar. Ermenice kitaplar bastılar. Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerini kurdular. 93 Harbi'nde Osmanlı'nın Ruslara karşı yenilmesi ile de bağımsızlık hevesleri arttı. Çünkü Osmanlı'nın yenilebileceğini gördüler. 1895'te ayrılıkçı Ermeniler ilk kez isyan bayrağı kaldırdılar. Ruslar da Karadeniz'den gönderdikleri gemilerle bu isyanı desteklediler. Osmanlı bu isyanı bastırsa da onlar bu rüyalarından vazgeçmediler. Jön Türkler ve İttihat Terakki Hareketi içinde fedailik yaptılar. II. Abdulhamid'i öldürmeye, Yıldız Sarayı'nda Cuma namazında çıkarken suikast düzenlemeye kadar işi vardırdılar. İttihatçıların şairi Tevfik Fikret suikatçı Ermeninin Abdulhamid'i vuramamasını bir şiirinde hayıflanma konusu yapacak kadar ileri gitmişti. İttihat ve Terakkicilerin Osmanlı düşmanlığından da faydalanan Ermeniler Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı'na girdiğinde cepheye giden askerlerin evlerine baskınlar, yağmalar ve tecavüzler gerçekleştirdiler, Avrupa'da aleyhimize yayın yaptılar, Türk düşmanlığını yaydılar. Bizi her bakımdan arkadan vurdular.

Röportajın devamı için tıklayın:
http://www.habervaktim.com/haberoku.php?id=113730

Dünya Şiir Gününde Ahmet Erdem Anadolu Ticaret Meslek Lisesinin konukları Şair İsmail Adil Şahin ve Sergül Vural'dı

Kayseri'de Ahmet Erdem Ticaret Meslek Lisesi Öğrencileri Dünya Şiir Gününü 25 Mart Perşembe günü güzel bir şiir dinletisi ile kutladılar. Programlarına Kayserili Şairlerden İsmail Adil Şahin ve Sergül Vural'ı davet eden okul öğrencileri, her iki şairin şiirleriyle şiire doyarken kendileri de şiirleriyle programa katıldılar. Her iki şair de öğrencilerin şiire ve sanata gösterdikleri ilgiden mutlu olduklarını söylediler. Okul öğrencileri ise Dünya Şiir Gününün 21 Martta olduğunu ancak tatile denk geldiği için okulda etkinlik yapamadıklarını ancak bunu telafi etmek için 25 Martta şiir dinletisi düzenlediklerini ve iki değerli şairi ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını söylediler. Öğrenciler, şairleri çiçeklerle uğurladılar.

Dünya Şiir Gününde Ahmet Erdem Anadolu Ticaret Meslek Lisesinin konukları Şair İsmail Adil Şahin ve Sergül Vural'dı

Kayseri'de Ahmet Erdem Ticaret Meslek Lisesi Öğrencileri Dünya Şiir Gününü 25 Mart Perşembe günü güzel bir şiir dinletisi ile kutladılar. Programlarına Kayserili Şairlerden İsmail Adil Şahin ve Sergül Vural'ı davet eden okul öğrencileri, her iki şairin şiirleriyle şiire doyarken kendileri de şiirleriyle programa katıldılar. Her iki şair de öğrencilerin şiire ve sanata gösterdikleri ilgiden mutlu olduklarını söylediler. Okul öğrencileri ise Dünya Şiir Gününün 21 Martta olduğunu ancak tatile denk geldiği için okulda etkinlik yapamadıklarını ancak bunu telafi etmek için 25 Martta şiir dinletisi düzenlediklerini ve iki değerli şairi ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını söylediler. Öğrenciler, şairleri çiçeklerle uğurladılar.

Dünya Şiir Gününde Ahmet Erdem Anadolu Ticaret Meslek Lisesinin konukları Şair İsmail Adil Şahin ve Sergül Vural'dı

Kayseri'de Ahmet Erdem Ticaret Meslek Lisesi Öğrencileri Dünya Şiir Gününü 25 Mart Perşembe günü güzel bir şiir dinletisi ile kutladılar. Programlarına Kayserili Şairlerden İsmail Adil Şahin ve Sergül Vural'ı davet eden okul öğrencileri, her iki şairin şiirleriyle şiire doyarken kendileri de şiirleriyle programa katıldılar. Her iki şair de öğrencilerin şiire ve sanata gösterdikleri ilgiden mutlu olduklarını söylediler. Okul öğrencileri ise Dünya Şiir Gününün 21 Martta olduğunu ancak tatile denk geldiği için okulda etkinlik yapamadıklarını ancak bunu telafi etmek için 25 Martta şiir dinletisi düzenlediklerini ve iki değerli şairi ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını söylediler. Öğrenciler, şairleri çiçeklerle uğurladılar.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...