Sayfalar

10 Haziran 2010 Perşembe

İşte bomba iddiaya cevap

Bakan Şimşek, "uçaklarla 15 milyar dolar getirildi" iddiası için "hikaye" dedi.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye uçaklarla 15 milyar dolar getirildiği iddialarına ilişkin, ''Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Hiç kimse 15 milyar doları uçaklarla kamyonlarla falan filan taşımaz" dedi.

Şimşek, Türk-Arap Ekonomi Forumu sırasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Şimşek, bir gazetecinin İsrail olayları ile birlikte Türkiye'nin kredi notunun artırılamayabileceğinin ifade edildiğini hatırlatması üzerine, şunları kaydetti: "Ben bu tartışmalara katılmıyorum. Tabii ki Türkiye'nin kredi notu belki Türkiye'nin hak ettiği noktada değil. Belki geçmişte Türkiye'ye karşı bir takım ön yargılar vardı ama eninde sonunda derecelendirme kuruluşlarının da bir takım kriterleri var. O kriterlerin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Eğer Türkiye borç dinamiklerini iyileştirmeye devam eder, mali kuralla birlikte mali sürdürülebilirliği çok daha iyi bir zemine oturtur, reformlarına devam ederse reyting kuruluşlarının ne not verdiği hiç önemli değildir. Önemli olan piyasaların Türkiye'deki varlıkları nasıl fiyatladığı. Piyasalar her zaman reyting kuruluşlarının çok ötesinde. Reyting kuruluşları hep geriden takip etmiştir."

UÇAKLARLA PARA TRANSFERİ

Mehmet Şimşek, "Suudi Arabistan'dan Türkiye'ye uçaklarla 15 milyar dolar geldiği" haberinin hatırlatılması üzerine, şunları söyledi: "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Hiç kimse 15 milyar doları uçaklarla kamyonlarla falan filan taşımaz. Bu iddiaları atanların şunu bilmeleri lazım; Bakın ben yıllarca finans sektöründe çalıştım. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri veya Katar gibi ülkelerde para yönetimini yapanların New York'taki Londra'daki profesyonellerden hiçbir farkı yoktur. Onlar Türkiye'ye yatırım yapmak isterlerse o yatırım kanalları bellidir. Hiç kimse böylesine büyük meblağ paraları, hele böyle profesyonel ülkelerden nakit olarak getirmez. Tamamen bir hikaye. Doğrusu bu konuda fazla yorum yapmaya değmez bir hikaye. Tamamen komplo teorilerinin çok daha iyi bir şekilde sunulması."

A.A

Şehitlerin kimliği belirlendi

Tokat'ta Skorsky tipi askeri helikopter düştü, 3 asker şehit oldu.
Tokat'ta, öğle üzeri askeri helikopter düşmesi sonucu şehit düşen 3 askerin kimliği belli oldu. Tokat Valiliğinin resmi internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, bugün saat 09.50'de Giresun'dan kalkan ve Ankara'ya hareket eden Jandarma Genel Komutanlığına ait ''Skorsky'' tipi askeri helikopterin Tokat sınırları dahilinde merkeze bağlı Gökdere Şehitler Yaylası bölgesinde saat 10.45 sularında henüz belirlenemeyen bir nedenle düştüğü bildirildi.

Kazada Jandarma Pilot Yarbay Levent Tabak, Jandarma Pilot Üsteğmen Murat Saraç ve Teknisyen Jandarma Kıdemli Üstçavuş Kamil Tuna'nın şehit olduğu açıklandı.

Tokat Valisi Şerif Yılmaz, kazadan sonra yaptığı açıklamada ''Helikopter yanmış, arkadaşlarımız olay yerine ulaştı, şu anda onunla uğraşıyor'' demişti.

AA

At eti operasyonu: 18 gözaltı

Yaklaşık 10 aylık takibin ardından yüklü miktarda at ve eşek eti ele geçirildi.
Mersin İl Jandarma Komutanlığı tarafından, 11 ilde kaçak at ve eşek kesimi yapıp, satan çeteye yönelik düzenlenen operasyonda 18 kişi gözaltına alındı.

Yaklaşık 10 ay önce teknik takibe başlayan Mersin İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, kaçak et kesimi yapılan yerlere yönelik harekete geçti. Bu kapsamda 8 Haziran Salı günü operasyonu başlatan ekipler, eş zamanlı olarak İstanbul, Mersin, Adana, Hatay, Antalya, Konya, Kütahya, Afyonkarahisar, Şanlıurfa, Kars ve Muğla illerinde operasyon düzenledi.

Çalışma neticesinde yüklü miktarda at ve eşek eti yakalandığını belirten yetkililer, 18 kişiyi de gözaltına aldı.

Zanlıların, Mersin İl Jandarma Komutanlığında yapılan ilk sorgulamalarının ardından, 2 kişi serbest bırakıldı. Biri kadın 16 kişi, Mersin Adliyesine sevk edildi, 5 kişi ise aranıyor.

Bu arada, Organize Suç Örgütü olarak tanımlanan çetenin, özellikle turistik bölgelerde satış yaptıkları iddia edildi.

Soruşturma yolu açıldı

Ergenekon Savcısı Öz'e soruşturma açılmasını reddeden karar iptal edildi.
Mahkeme, Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz'e soruşturma açılmasını reddeden Bakanlık kararını iptal etti.

Bu kararla Savcı Öz'e mahkeme yolu açılmış oldu.

Tunceli'de taciz gerilimi

Ovacık'ta yaşanan taciz olayı nedeniyle ilçede dünden beri gerginlik yaşanıyor.
Tunceli'nin Ovacık ilçesinde yaşanan taciz olayı yürüyüşle protesto edildi. Taciz zanlısı tutuklandı.

Ovacık ilçesinde R.Ç. isimli şahsın 14 yaşındaki bedensel engelli A.K. adlı kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu iddiası ilçede infiale neden oldu. Olayın duyulması üzerine kepenk kapatan ve dün akşam Ovacık Kaymakamlığı önünde oturma eylemi yapan esnaf ve vatandaşlar, bugün öğle saatlerine kadar kepenk açmadı.

Sabah saatlerinde Değirmendere bölgesinde toplanan yaklaşık 3 bin vatandaş sloganlar atarak ilçe merkezine doğru yürüdü. Hükümet Konağı önünde toplanan vatandaşlar adına bir açıklama yapan Burçin Yerlikaya, cinsel istismar olayını gerçekleştiren şahsın ilçede daha önce de bu tip olaylara karıştığı yönünde iddialar bulunduğunu belirterek, "Bu sadece ilçemize özgü bir şey değil. Bölgede bu tür vakalar arttı. Bizim buna karşı uyanık olmamız lazım. Bugünkü gibi olaylara sahip çıkarak öyle insanları teşhir etmeliyiz" dedi.

Daha sonra söz alan Ovacık Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ise, "İçinizde böyle insanlar varsa teşhir edin. Siz de bu tür olaylara kesinlikle tevessül etmeyin. Bu tür insanları aranızda barındırmayın. Biz de bu olayın takipçisi olacağız. Artık kepenklerinizi açabilirsiniz" diye konuştu.

Grup daha sonra slogan atarak dağıldı. Grubun dağılmasından sonra kapalı kepenkler açıldı.

Ovacık ilçesinde 14 yaşındaki zihinsel engelli A.K.'ye cinsel istismarda bulunan R.Ç. isimli şahıs, dün gece çıkarıldığı nöbetçi mahkeme tarafından "cinsel istismar ve adam yaralama" suçlarından tutuklandı. R.Ç.'nin A.K. isimli engelli kız çocuğa cinsel istismarını gören bir şahıs, R.Ç.'nin kullandığı aracın çarpması sonucu yaralanmış ve hastanede tedavi altına alınmıştı.

İHA

Seçmen listeleri askıda

12 Eylül'de yapılacak halkoylaması için listeler muhtarlıklarda askıya çıkarıldı.
Anayasa değişikliği paketi ile ilgili 12 Eylül'de yapılacak halkoylaması için listeler, bugün muhtarlıklarda askıya çıkartıldı. Listeler 22 Haziran tarihinde seçim kuruluna teslim edilecek.

12 Eylül'de yapılacak halkoylaması için sandık seçmen listeleri, Maltepe'deki muhtarlıklarda askıya çıkartıldı. Yetkililer, oy kullanacak olanların yer aldığı listede kimlik bilgilerinde değişiklik olanların, adres bilgileri yanlış olanların veya listede yer almayanların Nüfus Müdürlüğü'ne giderek gerekli düzeltmeyi yapmalarını istedi.

28 Haziran, muhtarlık bölgesi askı listelerine ve yurt dışı seçmen kütüğüne yapılacak itirazların karara bağlanmasının son günü. 3 Temmuz'da muhtarlık bölgesi askı listelerindeki ve yurt dışı seçmen kütüğündeki değişiklikler işlenerek, seçmen kütükleri kesinleşecek. 11 Ağustos'ta ülke genelinde sandık kurullarının oluşum işlemleri tamamlanacak. 5 Eylül'de de referandum için propaganda ve yasaklar başlayacak. Yasaklar saat 24.00 itibariyle sona erecek.

İHA

'PKK'yı dürterek uyandırdılar'

"PKK’nın çatışma kararını alması önlenebilirdi. Hükümet PKK'yı uyandırmaya çalışıyor."
Anayasa Mahkemesi’nin ay başına kadar vereceği karar ve olası referandum sonucu erken seçim tartışmalarını gündemin ilk sırasına oturtabilir. Aslında Türkiye, anayasa değişikliğinin Meclis’ten geçtiği gün seçim havasına fiilen girmiş oldu. İsrail baskınının yarattığı dumanlı hava dağıldığında, evimizin tam ortasındaki soruna yeniden odaklanacağız. Erken olsun ya da olmasın seçime uzanan önümüzdeki aylarda “demokratik açılımın” hesabı dökülecek. Yola nasıl çıkıldı, nerede mola verildi, ne durdurdu, niye geri dönüldü? Eğer dönülmediyse, bu yol hedeflenen yere varacak mı?

Karadeniz’den Akdeniz’e kayan, metropollerde yeniden baş gösteren terör olaylarının yankıları sürerken Milliyet'ten Serpil Çevikcan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a bu soruları yöneltti. Demirtaş, açılımda bütün suçu hükümete yükledi:

“Hükümet hiçbir hedefi olmadığı halde, varmış da BDP bunu engellemiş diye büyük bir yalan ortaya attı. Hükümetin şöyle bir panik yaşadığını düşünüyorum: Bu konuyu çalıştıkça ve kendisini çok çok aşan bir konu olduğunu gördükçe, topu taca atmaya başladı. Önce Habur’dan başlayarak Kürtleri suçladı. Şimdi ateşkesi bozmaya zorlayarak süreci PKK’nın üzerine yıkmaya çalışıyor. Ya AKP değişecek ya da bu iktidar değişecek. Başka türlü çözüm olmaz artık.”

Anayasayı desteklemedik diye

Habur travmasının hükümetin biraz daha cesur davranması halinde aşılabileceğini, ancak cesaret edilemediğini savunan Demirtaş, şunları söyledi:
“Beklentilerimiz belliydi. Son bir yıldır taş atan çocuklar meselesini oyalıyor. ‘Yer isimlerinin değiştirilmesi konusunda adım atacağız’ dediler yapmadılar. Tutuklu belediye başkanlarımızla ilgili yasa değişikliği yapılması gerekiyordu. Aradan bir yıl geçti, daha iddianame var mı yok mu o bile belli değil. ‘BDP, Meclis’te AKP’yi desteklemezse biz de operasyona devam ediyoruz, davayı da açmıyoruz’ mantığıyla götürdüler. 13 milletvekilini dahil etmiş başsavcı. Şimdi bunları da fezlekeye götürüyor. Anayasayı desteklemedik ya hesabını başsavcı soruyor.”

Derin PKK eylemi değil

Demirtaş, oluş biçimi ve yeri nedeniyle çok tartışılan Reşadiye ve İskenderun saldırılarını şöyle değerlendirdi:

“Ben öyle derin PKK iddialarına ihtimal vermiyorum. İradeli bir şekilde ve kendi aldıkları kararlar doğrultusunda yaptığını düşünüyorum PKK’nın. Zaten eylemlerini batıya kaydırmayı planlıyordu.”

Dürte dürte uyandırdılar

Demirtaş, PKK’nın eylemsizlik kararını sona erdirmesini de şöyle yorumladı:

“PKK’nın yeniden çatışma kararını alması önlenebilirdi. Çünkü PKK, 10 yıldır uyuyan bir devdir aslında. ‘Bunlar üç-beş kişi kaldı, çözüldüler’. Böyle bir şey yok. En iyi MİT bilir. Hükümet onu uyandırmaya çalışıyor, özellikle 2004 sonrası.

2002-2003 ile birlikte toparlandı, 2005 ile birlikte iradeleşti ve son 5 yıldır artık çözüm bekleyen bir dev gibi. Silahları bırakmak isteyen bir örgütü uyandırmak için devlet elinden geleni yaptı. PKK’yı dürtükleye dürtükleye harekete geçirdiler. Her gün ölüm olabilir, buna rağmen tedbirleri alınmıyorsa bu hükümet demek ki savaşa karar vermiştir.”

PKK terör örgütü değil

Demirtaş’a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Hamas’ı direnişçi, PKK’yı terör örgütü olarak tanımlayan sözlerini de sorduk. Yanıtı tartışmalı:
“Ben iki örgütün de özü itibarıyla terör yapmak için kurulmuş örgüt olduğunu düşünmüyorum. Terör örgütü olduklarını düşünmüyorum. Başbakan’ı çözümlersek şu anlama geliyor: PKK’lılar, pasaportları yoksa, ‘Biz Kürdistan için savaşıyoruz’ derse terör örgütü olmayacak, direniş örgütü olacak. Silahlı bir siyasi propaganda aracı olarak kullanmış, kendini tanıtmak için daha sonra bir güç oluşturup bu güçle birlikte siyasi çözümü devlete dayatmış bir örgüt. O çözümün konuşulacağı gün de silahları bırakmaya hazır olduğunu ifade ediyor.
Evet silahlı bir harekettir, şiddet kullanıyor. Ama terör yapmak için kullanmıyor. Silahı bir siyasi çözüm yaratabilmek açısından baskı aracı olarak kullanıyor. Eğer bunu terör hareketi olarak tanımlarsanız, silah dışında hiçbir seçenek kalmaz.”

Öcalan da ümidini kesti

Demirtaş, “Öcalan da açılım konusunda hükümetten ümidini kesti” diyor. Hükümetin bu konudaki başarısızlığının BDP’nin oyunu artıracağından emin: “Şu anda yüzde 8 civarındayız. Barajı zorlayacağız.”

Bu uyarılara dikkat!

Güneş koruyucular 2-3 saatte bir yüzme, terleme veya kurulanma sonrası tekrarlanmalıdır...
Medical Park Ordu Hastanesi Dermotoloji (Cildiye) Uzmanı Dr. Ahmet Güldü, güneşten yararlanmak isteyenlerin kumsallara akın ettiği bugünlerde bronzlaşmadan kaçınılması gerektiğini söyledi.

Cildiye Uzmanı Dr. Ahmet Güldü, bronzlaşma sonunda derinin hasar gördüğünü ve güneş yanığı ortaya çıktığını, bu durumun deri kanserinin gelişme riskini artırdığını belirtti. Yazın mayo ile güneşlenirken başlangıçta güneşte 10 dakikadan fazla kalınmaması gerektiğini vurgulayan Güldü, "Diğer zamanlarda gölgede oturun ya da uzun kollu ve bacaklarınızı örten giyecekler giyin. Başınızda geniş bir şapka olsun. Bronzlaştıkça günler ve haftalar içinde güneşte kalma sürenizi arttırabilirsiniz" dedi.

Güneş koruyucu kremlerin güneşe çıkmadan 15-30 dakika önce sürülmesi, dışarı çıkmadan hemen önce tekrarlanması gerektiğine dikkat çeken Güldü, güneş koruyucuların 2-3 saatte bir yüzme, terleme ya da havlu ile kurulanma sonrası tekrarlanmasının yararlı olduğunu söyledi. Güldü, "İlla 'güneşleneceğim' diyorsanız mümkün olduğunca yüksek koruma faktörlü ürünler kullanılmalıdır. Güneş koruyucu krem kullanılsa bile gene de güneşten korunmaya dikkat edilmelidir.

Özellikle saat 10.00-16.00 arası gölgede bulunulmalı. Kıyafetler, şapka ve gözlükle korunmaya özen gösterilmeli, kol ve bacakları örtecek sık dokunmuş kumaşlardan üretilen koyu ya da parlak renkli giysiler tercih edilmeli. Islak giysilerin güneşten yeterli derecede korumayacağı unutulmamalıdır" diye konuştu.

Dr. Ahmet Güldü, solaryum cihazının da bir tür ultraviyole kaynağı olduğu için güneşin taşıdığı bütün riskleri taşıdığını sözlerine ekledi.

İHA

Ayamama kıyısına okul

Geçen yılki sel felaketinde 30 kişinin yaşamına mal olan dere kenarına okul yapılıyor.
30 kişinin ölümüne yol açan Ayamama Deresi faciasından ders almadık. Akşam gazetesinden Ercan Öztürk'ün haberine göre şirketlere 50 metre mesafeye kadar inşaat izni verilmezken Ayamama'ya neredeyse sıfır noktada Fatih Koleji'nin binası yükseliyor. Aynı zamanda havalimanı koruma sahasında da yer alan okul inşaatına ilişkin hukuki süreç devam ediyor

İstanbul'da önceki gün Kurbağlıdere'nin taşarak bir işçinin ölümüyle sonuçlanan sel felaketi gözleri yeniden İkitelli'deki Ayamama Deresi'ne çevirdi. Geçtiğimiz yıl taşması sonucu 30 kişinin hayatına malolan Ayamama Deresi faciası sonrası yetkililer, benzer acıların yaşanmaması için gereken önlemleri aldığını açıklamıştı.

Ancak faciadan gereken dersin çıkarılmadığı ve yeni acılara zemin hazırlandığı ortaya çıktı. Ayamama'nın hemen yanı başında ve Atatürk Havalimanı'na 440 metre mesafede bulunan 'ağaçlandırma alanı' olarak ayrılan yeşil alanın özel bir okula devredildiği belirlendi.
Sel felaketi öncesi başlanan Fatih Koleji inşaatı, felaketin ardından hızlanarak bitme aşamasına geldi. CHP eski meclis üyesi Hüseyin Sağ, yeşil alan olarak ayrılan alanın özel bir kuruma verilmesini mahkemeye taşıdı. İstanbul 5'nci İdare Mahkemesi inşaatı 'Şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı' gerekçesiyle durdurdu.

ÖĞRENCİLER RİSK ALTINDA

İdare Mahkemesi'nin durdurma kararında dava konusu yerin önemli bir bölgede yer aldığı belirtilerek şöyle denildi: 'Söz konusu yer bir taraftan otoyollar bağlantısı üzerinde bulunurken, bir taraftan da İstanbul'un önemli derelerinden olan ve yakın zaman içerisinde taşkınlara sebep olan, halen büyük bir kısmı ıslah edilmemiş Ayamama Deresi'nin yakınında yer almakta. En yoğun hava trafiğine sahip olan Atatürk Havalimanı pistine de 440 metre mesafede bulunmaktadır. Öğrencinin yoğun olduğu ve içerde olduğu kadar dışarıda da kalacağı ve bu alanlarda spor yapması için tesislerde kurulacağı göz önüne alındığında, hem gürültü hem de günlük 500 uçağın iniş ve kalkış yaptığı bu bölgede uçuş emniyeti açısından son derece sakıncalı bir bölgede yer almasının uygun olmadığı belirtilmekte. Ayamama Deresi ve çevresinde bütüncül bir plan yapılmaktayken, sadece bu parseli içeren ve önemli yapı ve nüfus yoğunluğu getiren böyle bir uygulamanın şehircilik ilkelerine uygun olmadığı anlaşılmıştır.'

Konuyu mahkemeye taşıyan eski CHP Meclis Üyesi Hüseyin Sağ, dava süreciyle ilgili olarak şunları söyledi: 'Dava konusu taşınmaz, Ayamama Deresi'nin tam ortasında yer almakta olup olası sel baskınında ciddi risk altında. Nitekim, dava konusu planın yapım sürecinde İSKİ, olumsuz görüş bildirmiştir. Tüm bunlara rağmen burada imar değişikliğine gidildi. 5'nci İdare Mahkemesi bizim lehimize karar verdi. Bir üst mahkeme de onların lehinde karar verdi. İmar izinlerinin hepsi aykırı kararlardır. Biz de davayı Danıştay'a taşıdık.'
Ayamama Deresi'ne okul yapımına izin veren İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Yeşilköy'de yapılacak plan tadilatına Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü 'Kazaların büyük çoğunluğunun inişte ve kalkışta ilk 3 bin metre içerisinde olduğu' raporundan hareketle izin vermemişti.

İnşaat yükselirken İSKİ uyardı

AYAMAMA Deresi'nin yanı başında kolej inşaatı yükselirken İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) ilginç bir açıklama yaptı. İSKİ yerel yönetimler tarafından dere yataklarında imar faaliyetlerine izin verilmemesini istedi.
İSKİ'den yapılan yazılı açıklamada, son yıllarda iklim değişikliklerine bağlı olarak özellikle yaz aylarında yüksek debideki yağışlar sebebiyle taşkınların meydana geldiği belirtildi. Açıklamada, taşkınların oluşmasının sebepleri, şöyle sıralandı: ''İmar faaliyetleri sebebiyle, yağışlar doğrudan akışa geçerek, dere yataklarında ani su birikmelerine sebep olmaktadır. Dere yataklarına atılan katı malzemeler, yağmur sularıyla birlikte sürüklenerek, derenin yatağında birikmeye ve yarattığı baraj etkisiyle su seviyesinin yükselmesine sebep olmaktadır.''

DERE YATAĞINA KESİNLİKLE İZİN VERMEYİN

Yerel yönetimler tarafından, dere yataklarında ve dere koruma bantlarında kesinlikle imar faaliyetlerine izin verilmemesi gerektiği vurgulanan açıklamada, ''Dere yataklarına yakın bölgelerde ikamet edenler tarafından dere yataklarına suyun akışını engelleyebilecek katı malzemeler atılmamalı' denildi.

Hurdalığa izin yok koleje var

Fatİh Koleji'nin yapıldığı arazi bundan üç yıl öncesine kadar oto hurdalığı olarak kullanılıyordu. Kaçak yapılaşma ve devlet arazisi üzerine yapılan dükkanlara elektrik ve su verilmiyordu. Belediyeyle mahkemelik olan dükkan sahipleri açılan davalar sonucu buradan çıkarak Kayabaşı Köyü'ne taşındılar. Büyükşehir Belediye Meclisi 09.03.2007'de bu alanı 'kamuya hizmet edecek donatı alanı' olarak düzenlenmesine karar verdi. Bir yıl sonra bir defa daha burada imar değişikliğine gidildi. İmar değişikliğinin ardından bu araziye okul yapılmasının önündeki engel de kaldırılmış oldu. Arazinin havalimanına ve dereye olan yakınlığı nedeniyle yıllardır o civarda inşaat yapılmasına izin verilmiyordu. 30 kişinin öldüğü sel felaketinden okulun birinci katına kadar su dolması da inşaatı durdurmaya yetmedi. Tepkilere rağmen koleje öğrenci alımına başlandı.

FISFIS

Ürdün.

Sıcak, sakin...

Sıradan bir gün.

*
8 kişiydiler; Atina, Roma, Paris üzerinden Amman’a gelmişlerdi, 3’ü Fransız, 3’ü İtalyan pasaportu taşıyordu, 2’si Kanada... Kimi işadamı, kimi turist; otellerine yerleştiler. Kanadalı olanlar otomobil kiraladı; biri yeşil Hyundai, biri mavi Toyota... Ve, o sabah hedefin peşine takıldılar.
*
Saat 10...
*
Hedef, şoförünün yanında oturuyordu. Çünkü arka koltukta, ikisi kız, üç evladı vardı. Baba işine, çocuklar okula gidiyordu. Tecrübeli şoför aynaya baktı, huylandı, “Takip ediliyoruz” dedi. Hedef cep telefonunu tuşladı, polisi aradı, plakayı verdi. O sırada, Toyota yanlarından geçti... Çocuklar, Toyota’nın direksiyonunda oturan Kanadalı’ya el salladı neşeyle, her çocuk gibi...
Bir iki dakika sonra cep telefonu çaldı, arayan polisti, Toyota’nın Kanadalı bir turist tarafından kiralandığını söyledi, anormal bir durum yoktu.
Hedef rahatladı.
*
Saat 10.30 olmuştu. Wasfi Al-Tal Caddesi’ne dönüp, ofisin önünde durdular. İndi. Çocuklarını öptü. Otomobil hareket etti. Binaya giriyordu ki, yeşil Hyundai’sini yan sokağa park eden öbür Kanadalı “Affedersiniz” dedi, hedef bir an durdu, o bir an yetmişti, Kanadalı elindeki aerosol benzeri tüpten fısss diye bi şey sıktı. Hedef ani bir refleksle başını çevirmişti ama, tam kaçamamıştı, sol kulağına denk gelmişti. Şaşırdı, kulağını ovuşturdu, şak diye yere yığıldı.
*
Binanın önündeki korumalar hedefin başına koşarken, olan biteni aynadan gören hedefin şoförü zınk diye durdu, çocukları indirdi, Kanadalı’nın peşine takıldı. Kanadalı yan sokağa daldı, Toyota orada bekliyordu, bindi, topukladılar... Şoför bir yandan takip ediyor, bir yandan cep telefonuna “Yolu kesin” diye bağırıyordu. Onlar kesene kadar, şoför kesti önlerini, Medine Caddesi’nde, indi, daldı Kanadalılara, can pazarı...
Ve, polis yetişti. Kelepçe.
*
Hedef hastaneye götürüldü... Felç olmuştu, soluk alamıyor, bilinci kapanıyordu.
*
Kimdi o?
Hamas Lideri Halid Meşal.
*
Kanadalılar?
Mossad ajanı.
*
İbranice “süngü” anlamına gelen, suikast timi “kidon” üyesiydiler... İsrail yakalanmıştı.
*
Ürdün Kralı Hüseyin, öfkeden çılgına döndü, önce ABD Başkanı Clinton’ı aradı, anlattı, sonra İsrail Başbakanı Netanyahu’yu aradı, “Benim ülkemde böyle bir işe nasıl kalkışırsın, derhal panzehiri göndereceksin” dedi. Clinton, Netanyahu’yu aradı, “Göndereceksin” dedi. Her şey, günler haftalar filan değil, 15 dakika içinde oldu... Bir saat sonra, İsrail Hava Kuvvetleri’ne ait savaş uçağı, Amman’a tekerlek koydu. Panzehir, Meşal’e verildi. Kurtuldu.
*
Bununla da yetinmedi Kral Hüseyin, fırsat bu fırsat dedi, İsrail’in zindana tıktığı Hamas’ın o dönemki lideri Şeyh Ahmed Yasin’i gündeme getirdi, “Bu iki Mossad ajanını sana veririm, karşılığında Şeyh’i serbest bırakacaksın” dedi... Trak diye kabul ettirdi.
Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Şeyh, suikast olayından 5 gün sonra serbest bırakıldı, Ürdün’e gönderildi.
*
Fısfıs’ın ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Ama Tel Aviv’in banliyösündeki Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü’nde geliştirildiği biliniyor...
Hani, önceki gün bizim başbakana “Arkanızdayız” diyen Putin var ya, işte onun çalıştığı eski KGB, yeni FSB, o ürünleri kullanıyor.
*
Yani?
*
Küçücük Ürdün, diplomasi yeteneğini kullanarak, şer’den hayır çıkardı, Hamas liderlerinden birinin canını, birinin özgürlüğünü kurtardı...
Koskoca Türkiye ise, Hamas’a bi faydası olmadığı gibi, 9 tane insanını kaybetti... Konya’da bağırıp çağırmakla olmuyor bu iş yani!
*
Bu arada... Halid Meşal, Mavi Marmara yola çıkmadan hemen önce, 20 Mayıs’ta THY uçağıyla Libya’dan İstanbul’a gelmiş olabilir mi acaba?
YILMAZ ÖZDİL ( HÜRRİYET )
10.06. 2010

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...