Sayfalar

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Sümer Erol: Baro Siyaset Yeri Değil

Şehit cenazesinde yumruklu saldırıya uğrayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, affetmeye yanaşmadığı saldırgan Şahin Şimşek’i Başbakan’ın mitingine davet etti. 
Kay TV’de yayınlanan Sansür Yok Programına katılan Şimşek’in Avukatı Sümer Erol, tüm sabit telefonlara gelen bu davetin müvekkilini şaşırttığını vurguladı. Programda Baro’nun siyasallaşmasından referanduma kadar çarpıcı açıklamalarda bulunan Erol, Türkiye’nin sivil bir diktaya gittiğini söyledi. 
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın tüm sabit telefonlara gelen davet mesajı ilginç bir olayı da beraberinde getirdi. Katıldığı şehit cenazesinde Şahin Şimşek isimli öğretmenin yumruklu saldırısına maruz kalan Bakan Yıldız’ın saldırganı affetmeye yanaşmamış ve cezalandırılmasını istemişti. İşte aynı Yıldız’ın sesini telefonda duyan Şahin Şimşek, geçirdiği şaşkınlığın ardından avukatı Sümer Erol’u arayarak, bunun ne anlama geldiğini sormuş. Kay TV’de katıldığı Sansür Yok Programında müvekkilinin yaşadığı bu şaşkınlığı Kayseri kamuoyu ile paylaşan Sümer Erol, Baro’nun siyasallaşıp siyasallaşmadığı yönündeki soruları da yanıtladı. Baronun siyasallaştığı ve bu konuda Baro Başkanı Ali Aydın ile görüştüğünü vurgulayan Erol, MÜSİAD’ın öncülüğünde bir araya gelen sivil toplum kuruluşları arasında Baro’nun yer almasının, bir yönetim kararı değil başkanın şahsi tavrı olduğunu söyledi. 
Referandum konusundaki görüşlerini de Kayseri kamuoyu ile paylaşan Sümer Erol, anayasa değişikliğindeki temel amacın yargıyı ele geçirmek olduğunun altını çizerek, Türkiye’nin sivil bir diktaya doğru gittiğini vurguladı. 

Dünya'nın En İyi 6. Güreşçisi Kayseri Şekerspor'dan

Sırbistan'ın Belgrad şehrinde yapılan Grekoromen Dünya Şampiyonası'na Milli Takım adına 2 sporcu ile katılan Kayseri Şekerspor Güreş Takımı, gösterdiği üstün performans ile dünyanın sayılı kulüpleri arasında yer almayı başardı.

Ahmet Türk baklayı ağzından çıkardı: "Çözüm Özerk Kürdistan"

Kürtlerin en makulü olarak kabul edilen Ahmet Türk baklayı nihayet çıkardı
düzenlenen Demokratik Toplum Kongresi (DTK) toplantısı sona erdi.
DTK Başkanı Ahmet Türk, Cigerhun Kültür Merkezinde sona eren toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada, toplantıda son siyasal gelişmeler, kongrenin yeniden yapılandırılması ile ''Demokratik Özerklik Projesi''nin ele alındığını söyledi.
DTK'nin, ''Sivil toplum örgütlerinin, BDP'nin ve demokratik kamuoyunun çağrısı üzerine terör örgütü PKK'nın eylemsizlik kararının memnuniyet verici olduğunu'' ifade eden Türk, şöyle konuştu:
''Hükümeti, devleti ve tüm kamu otoritelerini bir kez daha askeri ve siyasi operasyonları fiili olarak durdurmaya çağırıyoruz. Geçmişte kaçırılmış olan fırsatların bir daha tekerrür etmemesi için bölgedeki tüm sivil toplum kuruluşlarının, devlet ve hükümeti adım atmaya zorlayacak bir yol izlemeleri gerektiği açıktır. Bununla birlikte kardeş kanının dökülmemesi için Türkiye halkını da Kürt halkı gibi barışı sahiplenmeye ve savaşa karşı çıkmaya çağırıyoruz. İktidarıyla, muhalefetiyle ve devletin bütün kurumlarıyla, Kürt sorununun çözümü için diyalog ve müzakere sürecinin başlaması için güven verici beyanlara ve adımların atılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede, Sayın Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecinde rol oynayabilmesi için müzakere koşullarının sağlanması, yeni bir demokratik anayasanın hazırlanması, haksız ve hukuka aykırı siyasi saikle tutuklu bulunan, Barış Grubu üyeleri dahil olmak üzere, Kürt siyasetçilerin bırakılması, hiçbir demokratik ülkede bulunmayan ve temsilde adaleti zedeleyen yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, Terörle Mücadele Yasası başta olmak üzere tüm antidemokratik yasaların yürürlükten kaldırılması gündemlerinin, 13 Eylül 2010'un ve sonraki günlerin temel gündemleri olacağına dair her türlü şüpheden uzak açık bir şekilde taahhüt edilmelidir.''
Türk, ''Demokratik Özerklik Projesi''nin, ayrıştırıcı değil, gönüllü birlikteliği esas alan bir birlikte yaşama projesi olduğunu öne sürdü. Projeyle ilgili olarak bir çalıştay düzenleyeceklerini ve sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacaklarını belirten Türk, ''DTK, ilk günden itibaren yaptığı çağrılarla Kürt sorununun çözümünde ciddi bir sorumluluk üstlenmiş bulunmaktadır. DTK, devlet, hükümet, sayın Abdullah Öcalan ve PKK başta olmak üzere çözüme katkı sunabilecek herkesle diyalog ve müzakerede bulunmayı amaçlamaktadır. Bu konuda inisiyatifli bir politika izleyecektir. DTK, referandumda boykot tavrının ilkeli bir duruş olduğu görüşünü korumaktadır'' dedi.

"ERDOĞAN, MHP’DEN OY ALMAK İÇİN GÖRÜŞMEYİ REDDEDİYOR..."

PKK, Öcalan ile kurulan ''diyalog''dan AKP'nin haberdar olduğunu iddia etti.
Terör örgütü PKK'ya bağlı olarak çalışan sözde KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, Türk devleti adına bazı yetkili organların hükümetin de bilgisi dahilinde Abdullah Öcalan ile diyalog kurduğunu öne sürdü.

"ERDOĞAN, MHP’DEN OY ALMAK İÇİN GÖRÜŞMEYİ REDDEDİYOR..."

Terör örgütü KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, açıklamada şu görüşleri dile getirdi:

“13 Ağustos tarihinde açıkladığımız kararın esas muhatabı AKP hükümeti ve başbakanı Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan, gerek hareketimizin yönetimi adına yapılan açıklama, gerekse de Yürütme Konseyi Başkanı arkadaşımızın yaptığı açıklamaya olumlu bir cevap vermediği gibi, son derece seviyesiz ve kışkırtıcı bir üslupla konuşmaktadır. Devletin bazı yetkililerinin Önderliğimizle diyalog içerisinde olduğu yönündeki açıklamayı bir iftira ve referandum sürecini etkilemeye dönük uydurulmuş bir yalan olarak tanımlamıştır. Hareketimizin ve yönetiminin sürekli doğru, gerçekçi ve ahlaki davrandığını tüm halkımız ve kamuoyu bilmektedir. Konuyla ilgili olarak Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan arkadaşımızın yaptığı açıklama var olan bir süreci doğal bir biçimde ifade edilmesi olup kesinlikle doğru ve gerçektir. AKP hükümeti ve başbakan salt MHP tabanından oy almak için reddedici üslubuyla kendisini tarih karşısında büyük bir yalancı durumuna düşürmektedir.

Hükümete yandaş olan basın da gerçekleri çarpıtarak geliştirdiğimiz süreci doğru anlama ve yansıtma yerine, çeşitli yalan-yanlış yorumlarla süreci sabote etmeye yönelik bir yayın politikası izlemektedir.

Bu durum Kürt sorunu karşısında AKP'nin nasıl çıkarcı ve ikiyüzlü yaklaştığını açıkça ortaya koymaktadır. Salt oy kaygısıyla hareket eden kamuoyunu ve Kürt halkını aldatmaya dönük bu politikalarla hiçbir sonuç alınamayacağı açıktır.”

Adil Serdar Saçan 16 ay boşuna yatmış!

Güney'in sorgu kasetlerinin, Özben tarafından teslim alınarak kaybedildiği ortaya çıktı.
Emniyetin, Ergenekon savcılarına yok dediği Tuncay Güney'in sorgu kasetlerinin, o dönemin Organize Suçlar Daire Başkanlığı Şube Müdürü Özer Özben tarafından teslim alınarak kaybedildiği ortaya çıktı.

Ergenekon soruşturma sürecinin gizemli ismi Tuncay Güney'in ifadesini aldıktan sonra bu ifadeleri gizlediği iddiasıyla soruşturma kapsamında tutuklanarak 16 ay hapiste kalan, dönemin Organize Suçlarla Şube Müdürü Adil Serdar Saçan'ın bu belgeleri gizlemediği, çoğaltılmak üzere gönderildiği foto film şubesinden Komiser Vedat Erdem aracılığı ile emniyet içinde dağıtım yaptığı, kasetleri gönderdiği dönemin Organize Suçlar Daire Başkanlığında Şube müdürü Özer Özben tarafından teslim alınan kasetlerin kaybedildiği ortaya çıktı.

Ortaya çıkan bu skandalla ilgili olarak Özer Özben hakkında idari soruşturma açıldığı ve soruşturma sonunda Özben'in bu kasetleri kaybettiğinin kesinleştiği ortaya çıktı. Özer Özben bu olaydan dolayı 16 ay uzun süreli rütbe durdurma cezası aldı. Ancak olay zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle hakkındaki ceza işlemden kaldırıldı.

SORUŞTURMA SÜRECİ SAPTIRILDI

Ortaya çıktığında büyük sansasyon yaratan Tuncay Güney'in sorgu kasetleri, operasyonu yapan polis müdürü Adil Serdar Saçan'ın da bu operasyonun sanıkları arasına girmesine neden olmuştu. Saçan, Tuncay Güney'in sorgusuyla Ergenekon hakkında elde ettiği bilgileri gizleme ve soruşturmayı örtbas etmekle suçlanmıştı.

Savcılıktan bilgi saklama süreci emniyet ile savcılık arasında yapılan yazışmalar sonunda 1. Ergenekon iddianamesinin 1328. sayfasında;

“Şüphelinin kanıt niteliğindeki söz konusu kaset ve dokümanları Emniyet arşivine teslim etmesi gerekirken ortaya çıkmamalarını sağlamak amacıyla yanında götürmüştür.”

“Şüphelinin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olarak görev yaptığı sırada 16 Mart 2001 tarihli yazıyla İstihbarat Şube Müdürlüğüne DGM Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan alınan soruşturma izni yazısının gönderilmesine karşın, İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne soruşturma izni haricinde Tuncay Güney’den elde edilen belgeler ile soruşturmaya konu olan ifadelerin gönderilmediği anlaşılmıştır.”

“Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü arşiv kayıtları tetkik edildiğinde, 2001 yılında Tuncay Güney ile yapılan mülakat kasetlerinin ve çözümlerinin mevcut olmadığı saptanmıştır.” şeklinde yer aldı.

SAÇAN'IN MAHKEMEYE VERDİĞİ TUTANAKLA ORTAYA ÇIKTI


Saçan'ın tutuklu bulunduğu süre içinde yaptığı itirazlar ve mahkemeye verdiği teslim tutanaklarının, avukatların talepleri doğrultusunda yapılan yeni yazışmalarda Tuncay Güney'in sorgu kasetlerinin Fotofilm şubesine çoğaltılmak üzere gönderildiği, o dönem komiser olan Vedat Erdem tarafından dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü olan Özer Özben'e tutanakla teslim ettiği ortaya çıktı. Tutanağın ortaya çıkması ile hakkında soruşturma açılan halen Edirne Emniyet Müdürü Yardımcısı olan Özer Özben müfettişler tarafından ifadesi alındı. Önce konuyu hatırlamadığını söylediği öğrenilen Özben, teslim tutanağının gösterilmesi üzerine Tuncay Güney'in sorgu kasetlerini komiser Vedat Erdem'den teslim aldığını söyledi. Özer Özben, komiser Vedat Erdem tarafından kendisine verilen sorgu kasetlerinden birini şube arşivine, diğerini İstihbarat Şube Müdürlüğü aracılığıyla Daire Başkanlığına gönderdiğini, üzerinde çalışılması için talimat verdiğini ve CD'ye aktarttığını da açıkladı.

16 AY UZUN SÜRELİ RÜTBE DURDURMA CEZASI ALDI ANCAK

Verdiği bu ifade ile delil kaseti ile ilgili bilgileri resmi makamlardan gizlediği ortaya çıkan dönemin Organize Suçlar Şube Müdürü Özer Özben hakkında yürütülen soruşturma sonunda 16 ay uzun süreli rütbe durdurma cezası verildi. Ancak olay zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle "işlemden kaldırılmasına" karar verildi.

Soruşturma sürecinde kasetleri gizlediği iddia edilerek Ergenekon soruşturmasını örtbas etmekle suçlanan eski Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ise 16 ay tutuklu kaldı. 

"MİT'in imamı da Sinan Bey"

Kitabında emniyette cemaatçileri yöneten bir imamdan söz eden Avcı iddialarını sürdürdü: Genelkurmay'da ve MİT'te de bir imam var. MİT'tekinin kod adı 'Sinan bey'
 Fethullah Gülen cemaatinin örgütlendiği her kurum ve kuruluşu ‘imam’ adı verilen bir sivil yönetici eliyle yönettiğini, emniyetin başına da ‘Kozanlı Ömer’ kod adlı Osman Hilmi Özdil’in atandığını ileri süren Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, yeni bir iddia daha ortaya attı. Avcı, Gülen cematinin ordu ve MİT için de sivil bir imamı olduğunu öne sürdü. Avcı ayrıca milletvekillerini ‘idare ve koordine eden’ bir kişinin bulunduğu iddiasında. Avcı’ya göre cemaatin kamudaki ayağı ‘suç örgütü’ vasfı taşıyor.
‘Haliç’te Yaşayan Simonlar / Dün Devlet Bugün Cemaat’ adlı kitabıyla büyük tartışma yaratan Hanefi Avcı, Radikal’e konuştu. Gülen cemaatinin adliyeden emniyete kadar kamuda kilit noktaları tuttuğunu öne süren Avcı bu yapının ‘ideolojik ve hiyerarşik birlik’ olduğunu iddia etti. Avcı cemaati bir tür yeni ‘derin devlet’ olarak görüp görmediğine ilşikin soruya şu yanıtı verdi: “Ben bir örgütün devlete sızması ve devlet içinde hareket etmesi diye yorumluyorum. Ama o bakış açısıyla öyle yorumlanabilir. Adını iyi koymak lazım. Emniyette, adliyedeki olaylar hukuki, adli değildir, örgütsel faaliyettir. Daha çok devletin kurumlarını kullanıyor diye bakmak lazım.”
Avcı, emniyetteki cemaat örgütünün AKP iktidarının başladığı 2003 öncesi ve sonrası diye iki döneme ayrıldığını öne sürerek, “Daha barışık ve pasif bir örgüt varken şimdi aktif operasyon yapan bir örgüt” diye konuştu. Avcı, bu örgütün TCK’nın 220. maddesinde düzenlenen ‘basit suç örgütü’ mü, yoksa ‘anayasayı ihlal’ başlığında düzenlenen, ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ gerektiren ‘yasa dışı örgüt’ olarak mı ele alınması gerektiği sorusuna, “En azından TCK 220’ye oturur ama diğer boyutuna biraz daha bakmak lazım” diyerek, TCK 309’u işaret etti.
Kitabında, emniyeti ‘Kozanlı Ömer’ adlı ‘imamın’ yönettiği savına yer veren Avcı, aynı şekilde TSK ve TBMM’nin de ‘imamları’ bulunduğunu iddia ediyor. Avcı’nın bu konudaki sorularımıza yanıtları şöyle:
Kimdir Kozanlı Ömer? Onu herkes biliyor.
Gördünüz mü? Görmedim ama biliyorum.
Tanınan biri mi? Bilmesi gereken insanlar biliyor...
Hâlâ imam mı? Bir dönem için öyle bir görevdeydi.
Ordunun da imamı var mı? Tabii. Ordunun, MİT’in ayrı ayrı imamları var. MİT’in imamının kod adı Sinan bey.
İsimlerini biliyor musunuz? Biliyorum.
Ordunun imamı kim? Söyleyemem. Erken olur.
O da sivil mi? Hepsi sivil. Resmi güç içinde bulunan kişi imam olmaz.
Bu kişiyi tanıyorsunuz yani?Tanımıyorum ama biliyorum.
O da Türkiye’de mi? Bunların dışarıda olma şansı yok.
Kurumlardaki örgüt mensuplarıyla nasıl irtibat kuruyorlar?Görüşüyorlar. Gizli faaliyet nasıl yürütülüyorsa...
Meclis’in de bir imamı mı var? Milletvekillerini idare eden, onlarla ilgili koordinasyonu sağlayan, sorunlarına bakan öyle kişiler var diye biliyorum.
Avcı, bir kanıt gösteremediği iddiasını ilişkin, kanıtların bulunabileceği adresleri işaret ettiğini belirtiyor. Kendisinin başka isimle ve IMEI numarasından İstanbul İstihbarat Şubesi’nce dinlenildiğini ve bu yönde bir şikâyet dilekçelesi verdiğini anımsatan Avcı, şöyle diyor:
“İmzasız ihbar mehtuplarıyla devletin dev sistemi çalışırken ben adres, yer, nokta veriyorum. Şu tarih ve sayılı mahkeme kararı incelenirse gözükecektir diyorum, denetlenmiyor. İçişleri Bakanı yapmıyor. İşte, size 5 bin delil! Gidin inceleyin. İnsanların ismi değiştirilerek dinleme kararı alınmış. Bu kararla kimlere santaj, sabatoj yapıldığını bulacaksınız. Adresi veriyorum, gidip almıyorsunuz.”
Yargıya bilgi verecek
Avcı, hakkındaki soruşturmanın, ortaya attığı iddialarla ilgili değil, kitap yazmasına ilişkin olduğunu tahmin ettiğini söylüyor. Ancak bir ceza soruşturması açıldığı takdirde, kurumlara atanan ‘imamların’ isim ve nitelikleri de dahil olmak üzere, elindeki bilgi ve belgeleri paylaşacağını belirtiyor.
Ergenekon: Bu delillerle zorAvcı, cemaatin yargıya yönelik ilk operasyonel müdahalesinin Van’da Savcı Ferhat Sarıkaya eliyle açılan Yüzüncü Yıl Üniversitesi ve Şemdinli davaları olduğunu belirtiyor. Kitabında, Şemdinli iddianamesinin Sarıkaya tarafından yazılmamış olabileceğini iddia eden Avcı, eski savcının takibata uğraması gerektiğini de vurguluyor.
Avcı, orduda hükümete müdahaleye şartlanmış darbeci eğilimlerin olabileceğine dikkat çekmekle birlikte Ergenekon soruşturmasına kuşkulu yaklaşıyor: “Ortada böyle zihniyet etrafında örgütlenmiş insanlar olabilir. Ama eylemleriyle ilgili hiçbir şey anlatılamaz veya anlatılanlar kesinlikle o olamaz. Bu delilerle bu söylenemez.”

Avcı, delillerin sağlıklı olduğundan tereddüt duyduğunu, eldeki belgelerin yeniden ayıklanması ve incelenmesi gerektiğini kaydediyor. (Radikal)

"Milliyetçi Türkiye'yi muhakkak kuracağız"

Araştırmacı Yazar Metin Turhan, önümüzdeki günlerde yayınlanacak son kitabı "Ülkü Ocakları 1968-1980"de, AKP'den geçtiğimiz ay istifasını veren Murat Başesgioğlu ile ilgili çarpıcı bilgiler veriyor...
GAZETE5/Selda Öztürk KAY- Geçtiğimiz günlerde AKP'den istifa ederek gündemi sarsan İstanbul Milletvekili Murat Başesgioğlu'nun hangi siyasi partiye geçeceği merak konusu olmaya devam ediyor. AKP'den "Görüş ayrılıkları" nedeniyle ayrıldığını ve bu partide siyaset yapma imkanı kalmadığını söyleyen Başesgioğlu, birkaç gün önce yaptığı "referandum" açıklamasıyla bir kez daha şaşırttı. Açılım karşıtı tutumuyla bilinen Murat Başesgioğlu‚ AKP hükümetlerinde 2002-2007 yılları arasında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı.
Siyasi kulislerde Murat Başesgioğlu'nun MHP'ye geçebileceği konuşuluyor. Ancak Başesgioğlu cephesinden bu konuda herhangi bir açıklama yapılmaması dikkat çekiyor.
Başesgioğlu ile ilgili tartışmalar, önümüzdeki günlerde de konuşulacak gibi... Çünkü, bir süre önce "Bilinmeyen Yönleriyle Alparslan Türkeş" adlı kitabı yayınlanan Araştırmacı-Yazar Metin Turhan, önümüzdeki günlerde yayınlanacak son kitabı "ÜLKÜ OCAKLARI 1968-1980"de Murat Başesgioğlu ile ilgili çarpıcı bilgilere yer verdi
Metin Turhan'ın son kitabında, 1976 yılının Mayıs ayında yapılan Kastamonu Büyük Ülkü Derneği’nin olağan kongresinde Yönetim Kurulu Başkanlığı'na seçilen Murat Başesgioğlu'nun şu konuşması dikkat çekiyor:
"Sayın Divan, değerli misafirlerimiz,  Milliyetçi Türkiye’nin genç mimarları değerli Ülküdaşlarım. Bana teveccüh buyurmuş olduğunuz başkanlık görevinden dolayı hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Yüce davamızın bayrağını devraldığımız yerden daha da ilerilere götürmenin mücadelesini hep birlikte yapacağız. Bu mücadelede omuz omuza gönül gönüle vererek aramızda nifak tohumlarının yeşermesine fırsat vermeyeceğiz. Bu görevi yürütürken en büyük desteğim Cenabı Allah ve sizler olacaksınız. Zafer ergeç Türk milliyetçilerinin olacaktır. Şu günler Milliyetçi Türkiye’nin kurulma müjdeleridir. Gelecekte fabrika bacalarıyla, cami minarelerinin birlikte yükseldiği, insanlarının karnının tok, alınlarının açık, yarınlarının mutlu olduğu Milliyetçi Türkiye’nin sevincini hep birlikte yaşayacağız.”
BAŞESGİOĞLU CHP'Lİ GENÇLERLE KARŞI KARŞIYA
Araştırmacı-Yazar Metin Turhan'ın kitabında, AKP'den istifa eden Başesgioğlu ile ilgili ilginç bilgiler bu kadarla da sınırlı değil. Turhan, "Kastamonu'da Ülkücülere Komünist Saldırıları Artıyor" başlıklı bölümde, 22 temmuz 1976 günü, Başesgioğlu ile CHP'liler arasında geçen 'taşlı sopalı' bir kavgayı da şöyle anlatıyor:
"CHP Gençlik Kolları’na mensup Zeki Halayık, Erol İnan isimli solcular 15-20 kişilik grup halindeki yandaşları ile birlikte BÜD önüne gelerek o sırada dernekten çıkan Başkan Murat Başesgioğlu ve arkadaşları Semih Meriç, Sabit Yaman, Ziya Aynacı, Fehmi Çubukçu’nun üzerlerine taş ve sopa ile saldırıyorlardı. CHP’li gençlerin kurşunlarıyla bir taksinin camı kırılıyor ve bir ortaokul öğrencisi de yaralanıyordu. Büyük Ülkü Derneği Başkanı Murat Başeskioğlu, 'Eskiden beri derneğimize ve şahsıma sataşmakta olan CHP’nin içki ve uyuşturucu madde kullanan, her türlü suçu işleme istidadı gösteren kiralık zorbaları dün gece saldırılarına bir yenisini daha eklemişler ve bu arada masum bir ortaokul öğrencisinin yaralanmasına sebep olmuşlardır. Yanımdaki üç dört arkadaşımla beraber dernek lokalinden çıktığımda 15-20 kişilik bir grup sokağın her iki tarafından da ‘Faşistler sonunuz geldi’ diyerek beni ve arkadaşlarımı kurşun yağmuruna tuttular. Kendimizi dernek binasına zor atabildik. Bu arada masum bir öğrenci yaralandı ve olayı emniyete intikal ettirerek suçluların cezalandırılmasını talep ettik. Ne bu saldırılar ne de kurşun yağmurları içimizdeki mücadele azmini kıramaz. Bütün bu tahriklere rağmen Ülkücü Gençlik olarak sabırla bekliyoruz ve bir avuç sokak eşkıyasının devlet otoritesi tarafından ezileceğine inanıyoruz.  Hak yoldayız, Allah haklı olanın yardımcısıdır. İnanıyoruz ve mücadeleye kararlıyız' diyordu."
BU YURDU KORUMASINI BİLİRİZ
Dönemin Kastamonu Büyük Ülkü Derneği Başkanı Murat Başesğioğlu, 15 ağustos 1976 günü yaptığı bir basın toplantısında ise bütün Türk gençliğini dıştaki ve içteki düşmanlara karşı birlik ve beraber olmaya çağırıyor, milli davada herkesin aynı görevi paylaştığını ifade ediyordu.  Başkan Murat Başesgioğlu olayların kimler tarafından düzenlendiğini ve Türk kamuoyunun getirilmek istendiği oyunun ne olduğunu, rejim düşmanlarının kanuna, hukuka, Türk milletine saygıları olmadığını sözlerine ekliyor, “Türk gençliği atalarının emanet ettiği bu yurdu mutlaka korumasını bilecektir”diyordu.
16 Ekim günü Büyük Ülkü Derneği Konferans Salonu’nda Kastamonulu gençlerle bir seminer veren Başesgioğlu, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumun bir özetini yaparak: “Türk milletini bölmek parçalamak isteyenler, son Türk devletinin güvenlik içinde olmasına karşı çıkanlar var. Maalesef bu yıkıcılar gençliği de içten yıkmaya çalışmaktadırlar. Fakat Milliyetçi Türk gençliği artık düşmanını tanımış, amansız mücadelesini büyük bir başarı ile sürdürmektedir. Mutlak art niyetli solakların silahları geri tepecektir. Bizim en kuvvetli silahımız fikrimizdir” diyordu. “Komünistler de artık bu silahın karşısında duramayacaklarını, sapık fikirlerinin iflas ettiğini anlamışlardır” diyerek bütün Türk gençliğini birlik ve beraberliğe davet eden Başkan Başesgioğlu,“Milli kültür etrafında çelik bir kale gibi birleşen Ülkücü Gençlik her an hedefe biraz daha yaklaşmaktadır. Allah’ın izniyle Milliyetçi Türkiye’yi mutlaka kuracağız. Allah hak yolda olanların yardımcısıdır” diyerek konuşmasını tamamlıyordu.

"Emniyetin, TSK ve MİT'in imamı var"

Yazdığı kitapla hükümeti ve Gülen Cemaatini karşısına alan Avcı, her seçeneği gözönüne aldığını ve kitabı ailesinin haberi olmadan yazdığını açıklamıştı.
Avcı yazdığı kitaptan sonra aldığı tepkiler için de "Eskiden onların yanındaydım şimdi onların ezdiklerinin yanındayım" açıklaması yapmıştı. İşte Hanefi Avcı'nın Radikal'e yaptığı açıklamalar:

Erdoğan: Kürtlerin Temsilcisi Biziz

Van'ın Beşyol Kavşağı'nda düzenlenen mitingde konuşan Başbakan Erdoğan, muhalefet partilerine ve medyaya yüklendi.

KPSS'ye Soruşturma Açıldı

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, KPSS'de “kopya çekildiği ve soruların çalındığı” iddialarıyla ilgili soruşturma başlattı.

Elitaş, elini Kayseri Şeker'den çekmiyor

AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Kayseri Şeker Fabrikası ile ilgili basında yer alan iddiaların yargıya taşınmasını istedi.

Kayseri Şeker Fabrikası ile ilgili 3 ulusal gazetede yer alan iddiaların ihbar kabul edilip soruşturma açılmasını isteyen Elitaş, şöyle devam etti:

Üç gazetede yayımlanan bu iddialara göre, saltanat kurulmuş, İstanbul da yalılar, Kayseri de değişik değişik villalar, çiftlikler alınmış. Çeşit çeşit araçlar alınmış, aile fertlerine otomobil filoları kurulmuş. Zor geçinen 80 bin çiftçinin, hakkını, emeğini, hesabını ne bu dünyada, ne de öbür dünyada verebilirler.

Bağımsız yargıyı, cüzdan ile vicdan arasında sıkışmamış yargıyı, derhal göreve davet ediyorum. Kayseri Şeker Fabrikası ile ilgili 3 ulusal gazetede yer alan iddiayı, Ergenekon iddianamesinde, tutuklu bulunan bir şahsın bizim finansörümüz diye iddia edilen şahısla ilgili, basında yer alan yazı ve söylemleri yargı derhal ihbar kabul edip soruşturmaya başlamalıdır. Bu konuyla ilgili olarak yargıyı göreve davet ediyorum. Bu yayınları, bu açıklamaları ihbar kabul edip derhal soruşturma başlatılmalıdır.

Elitaş, soruşturmanın başlatılmaması halinde, benzer iddiaların devam edeceğine de dikkat çekerek, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının hisselerinden dolayı Özelleştirme İdaresi Başkanlığı avukatları da bu beyanı, bu demeci ihbar kabul edip derhal soruşturma başlatmalı. Aksi halde bu kişi ve kişiler şeker fabrikasının içini boşaltmayı sürdürür diye konuştu.

AKP'DEN TEŞEKKÜR MESAJI

AKP Kayseri İl Başkanlığı Başbakan Recep Tayip Erdoğan ın katıldığı mitinge gösterilen ilgiden dolayı Kayserililere teşekkür mesajı yayınladı.

AKP Kayseri İl Başkanlığı tarafından yayınlanan mesajda şu ifadelere yer verildi:

“AKP ye, kuruluşundan bu yana girmiş olduğu tüm seçimlerde destek veren Kayserili hemşerilerimiz, 21 Ağustos 2010 Cumartesi günü Genel Başkanımız ve Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ın ilimizi ziyaretlerine ve partimizce düzenlenen Referanduma Evet mitingine yine  ilgi göstermiştir. Ülkemizde AKP’ye en çok destek veren illerin başında gelen Kayseri halkının, 12 Eylül de yapılacak olan referandumda da kendisi için en doğru kararı vereceğine yürekten inanıyoruz.

Değerli Kayserili hemşerilerimize, bugüne kadar verdikleri destekten ve son olarak düzenlediğimiz mitinge göstermiş oldukları yüksek alakadan dolayı teşekkür ediyor, daha demokratik, hak ve özgürlükleri daha genişlemiş bir Türkiye için referandumda Evet diyoruz.”

Özdemir: 28 Ağustosta Tüm Kayseri Halkını Kılıçdaroğlu'nu dinlemeye davet ediyoruz

CHP Kayseri il Başkanı Enver Özdemir, Başbakan Erdoğan ın Kayseri de düzenlediği miting, AKP açısından sanırım tam bir hayal kırıklığı olmuştur dedi.
Özdemir, il başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu nun Kayseri ye ayrı bir önem verdiğini ifade ederek, genel başkan seçilmesinden sonra hemen Kayseri ye geldiğini ve bir miting düzenlenmesi için de talimat verdiğini kaydetti.

        Özdemir, Programının yoğunluğu nedeniyle tarihin belirlenmesi biraz uzadı. Ancak yoğun çalışmalar sonucu mitingin, 28 Ağustos Cumartesi günü Cumhuriyet Meydanı nda yapılması kesinleşti. Mitingimize tüm vatandaşlarımızı bekliyoruz diye konuştu.

Geçen cumartesi günü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın Kayseri Cumhuriyet Meydanı nda Referandumda Evet mitingi yaptığını hatırlatan Özdemir, şöyle devam etti:

Devletin ve belediyelerin tüm olanaklarının adeta seferber edildiği miting, AKP açısından sanırım tam bir hayal kırıklığı olmuştur. Kayseri yi kendi kaleleri gibi görenler, ne kadar yanıldıklarını şimdi daha iyi anlamışlardır. Sayın Başbakan konuşmasında terbiye sınırlarını zorlayan bir üslup kullanmış, sağlık ve eğitim alanında yapılan yatırımları sahiplenerek, hayırseverlere ayıp etmiştir.


“Rüzgar Eken Fırtına Biçer “

MHP il başkanı Süleyman Korkmaz, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın Kayseri ziyaretini değerlendirdi. Korkmaz, Başbakan Kayseri ye bir şey getirmedi ama neler yaptıklarını anlattı , anlatırken kendinden önceki hükümetlerin veremediklerini kendilerinin bir çırpıda işçiye , memura  özellikle köylüye hayvancılıkla uğraşana verdiğini söyledi. Başbakan Kayseri ye siyasete ilk başladığında Sarız ilçemize geldiğinde kalkınmayı ve hizmeti Sarız dan başlatacağını söylemişti. Şimdi biz buradan başbakana soruyoruz. Kayserimizin  ilçelerini ve konuşma metninin  tamamını cam ekrandan okurken , Kayseri de siyaset yapan bir il başkanı olarak başbakanın anlattığı gibi olmadığı, saydığı ilçelerin göç verdiğini , tamamına yakınının boşaldığı, köylünün perişan olduğu, işçinin perişan olduğu, emeklinin sıkıntı içinde olduğunu Kayseri de işsizliğin hat safha da olduğunu, kapattığı et balık kurumundan dolayı hayvancılığın perişan olduğunu , bunlara bağlı olarak bütün sektördeki vatandaşlarımız her gün bizleri gördükleri her yerde sıkıntılarını ve dertlerini anlatarak derman olmamızı istediklerine şahit oluyoruz.

  Bu gün Kayseri ve Türkiye de izlediğiniz yanlış hayvancılık politikasından dolayı etin kilosunun kaç lira olduğunu bilmenizi isterim. Vatandaş ancak kurban dan kurbana et yiyebiliyor. Bunları görmeyen, bunlardan habersiz olan başbakan yılda bir defa geldiği Kayseri de cam ekrandan okuduğu konuşma metni ile Kayseri halkını ikna ettiğini sanıyorsa aldanıyor. Kayserimiz ekonomik olarak Türkiye nin nabzıdır ama maalesef sekiz yıldan beri kötü idare ettiğiniz Türkiye de burası da nasibini alarak , birçok iş adamı, doktor, sade vatandaş borçlarından ve sıkıntılarından dolayı intihar etmiştir.Bu güne kadar Kayseri de çok ender rastlanan bu tip olaylar,bu gün ise sıradan vakalar  haline  geldi.Buda gösteriyor ki, sekiz yıldan beri bu ülkeyi tek başınıza iktidarda olmanıza rağmen kötü idare ediyorsunuz.Elinizde ki medya gücünü kullanarak herkese özellikle muhalefet partilerine öfke saçıyor  , nefret kusuyor , ben ne dersem o olur edasıyla adeta memleketi bir krallığa doğru götürüyorsunuz. Kayseri’ye gelişinizin amacı belli ki referandum, açılışını yaptığınız havaalanı da kıytırık bir yer, bu kadar iftar yemekleri, bu kadar masraflar kimin cebinden, biri bunu açıklasın.

   Bütün bunlara rağmen Türk milleti meydanlarda ki yaptığınız öfkeli konuşmaları, esip gürlemelerinizi özellikle bizim üzerimizden yıllarca ülkücüleri ağzınıza almazken bu gün şiirlere, destanlara , mektuplara konu ederek  mendiller ıslatarak ağıtlar yaktığınız üzerimizden tüfek attığınız manzaraları gülerek takip ediyoruz.Ve bu çifte standart’ınızı takiyenizi yutmuyor yutmayacaktır. 12 Eylül yaklaştıkça bu hırçın yaklaşımınız, bu öfkeniz inşallah halkımızın HAYIR cephesini artıracak , geleceğimize HAYIR’a vesile olacaktır.”RÜZGAR EKEN FIRTINA BİÇER”

KOMŞU KAVGASI KANLI BİTTİ 3 YARALI

Yenişehir mahallesinde iki komşu arasında su sıçratma meselesi yüzünden başlayan tartışma, bıçaklı ve sopalı kavgaya dönüştü. Olayda 3 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı.

Yenişehir Mahallesi nde bahçe sulayan Mustafa Ç. ile Süleyman K. arasında önceki hafta "su sıçratma" meselesi nedeniyle kavga çıkmış, ancak taraflar komşuların araya girmesi ile şikayetlerini geri almıştı. Dün akşam saatlerinde yine bahçe sulayan Mustafa Ç. ve Süleyman K. tartışmaya başladı. Tartışmaya kadınlar da katılınca bıçaklı sopalı kavga çıktı. Taraflar, olay yerine sevk edilen çok sayıda ekibin çabasıyla güçlükle sakinleştirildi.

Sol göğüs altından bıçak darbesi alan Süleyman K. kaldırıldığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde tedavi altına alındı. Sopa ile başlarından yaralanan Mustafa ve eşi Hatun Ç. ise Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi acil servisine kaldırıldı.

Anafartalar Mahallesinde intihar

Anafartalar mahallesinde psikolojik sorunları olduğu iddia edilen bir kadın, 10. kattaki evinin balkonundan atlayarak hayatına son verdi.

Olay,Anafartalar Mahallesi nde meydana geldi. Psikolojik sorunları olduğu belirtilen 55 yaşındaki K. Y. iftar saatinde 10. kattaki evinin balkonundan atladı.

Olay yerinde hayatını kaybeden kadının daha önce de intihar girişiminde bulunduğunu iddia edilirken, yakınları, gözyaşlarıyla K.Y. nin cansız bedeninin ambulansa götürülmesini izledi.

Kadının sinir krizleri geçiren yakınlarını sağlık görevlileri sakinleştirilmeye çalışırken, K. Y. nin cansız bedeni Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı.

 Polis olay ile ilgili soruşturma başlattı.

Evlilik Sitelerine yoğun talep var

Günümüzdeki yoğun iş hayatı ve metropol yaşantısı nedeniyle kendilerine uygun eş adayıyla tanışma fırsatına sahip olamayanlar evlilik sitelerine yöneliyorlar.Bu durum dünyada ve Türkiye'de hızla artış gösteriyor.

Kayseri'de Erkek Başı Heykeli Ele Geçirildi

Kayseri'de aldığı istihbaratı değerlendirerek bir otomobilde arama yapan polis, yaklaşık 60 kilogram ağırlığında erkek başı heykeli ele geçirdi.

Üzerine Demir Kapı Devrilen Çocuk Öldü

Develi ilçesi Bahçelievler mahallesi Çamlık sokakta bulunan bir evin bahçesinde oyun oynayan 4 yaşındaki Gülperi G. sürgülü olan garaj kapısının raydan çıkarak üzerine düşmesi neticesi yaralandı. Ailenin yardımıyla garaj kapısının altından kurtarılarak Develi Devlet Hastanesi'ne götürülen Gülperi G., burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Kurtlar Vadisi Filistin’i Yaktılar

Kurtlar Vadisi Filistin’in büyük paralar harcanarak gerçekleştirilen aksiyon sahneleri kaza kurbanı oldu. Şirket büyük zarara uğradı.

Kayserililer Uygur Yemeklerini Tadacak

Kayseri'de kurulan ramazan çarşısında Uygur kültürüne ait yemekler vatandaşların beğenisine sunuluyor.
Mimarsinan Parkı içinde kurulan ramazan çarşısında Uygur kültürüne ait yemekleri Kayserili vatandaşların beğenisine sunan Mükerrem Rahmanoğlu, “İki gün olmasına rağmen Uygur yemeklerine olan ilgi bizi de şaşırttı. Biz burada Türklerin ana yurdu olan Doğu Türkistan'da yaşayan Uygurların havuçlu pilavı ile etli mantısını Kayserililerin damak zevkine sunuyoruz. Kayserililer, havuçlu pilava ve etli mantıya büyük ilgi gösterdi. Bize göre Kayserililer, Uygur mutfağını çok sevdi” diye konuştu.

Kayseri'nin 11. Ahisi Abdurrahman Kiraz Oldu

Sanayi ve Ticaret il Müdürlüğü ile Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği tarafından Kayseri'nin 11. Ahisi kamuoyuna açıklandı. 2010 yılının Ahisi halı ve kilim imalatı ile uğraşan Abdurrahman Kiraz oldu.

Alacak Verecek Kavgası Kanlı Bitti: 2 Yaralı

Kayseri'de aralarında otomobil alıp satan iki kişinin kavgası kanlı bitti.
Olay, merkez Melikgazi ilçesi Düvenönü bulvarı üzerinde bulunan bir iş yerinde meydana geldi. Aralarında otomobil alıp sattığı öğrenilen iki kişi, henüz belirlenemeyen bir sebepten dolayı sabah saatlerinde telefonda tartışmaya başladı.

"Cumhuriyet değil, AK Parti yıkılacak"

İşçi Partisi, Yurtseverlere Özgürlük etkinliği adı altında AK Parti Anayasası'na karşı 'Hayır' yürüyüşü düzenledi. İşçi Partisi Kayseri İl Başkanı Ali Özarslan, "Cumhuriyet değil, AK Parti yıkılacak" dedi.

BU ÇIĞIRTKANLIK YAKIŞTI MI DEVLETİN BAKANINA?

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, işi gücü bıraktı Kayseri''de Başbakan''ın da katılacağı mitinge adam toplamaya çalışıyor...
Ev telefonu çalıyor ve karşıdaki ses,kapıdan pazarlama yapanlar gibi sesleniyor.
-İyi günler değerli hemşehrim diye söze başlıyor.
İyi günler diye cevap veriyorsunuz...
Karşıdaki ses, "Ben Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız" deyince iyice şaşırıyorsunuz.
Birçok kişi zannediyor ki, Bakan gerçekten evi aramış...
- Buyrun Sayın Bakanım.
diye cevap verenler bile oluyor.
Karşıdaki ses devam ediyor:

Aslında 87 yıllık Cumhuriyet'le hesaplaşıyorlar

Yargıçlar ve Savcılar Derneği (YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan, Anayasa değişikliği paketinin tuzaklarla dolu olduğunu savunarak, halkın dikkatini buna çekmeye çalıştıklarını söyledi.
Yargıçlar ve Savcılar Derneği (YARSAV) Başkanı Emine Ülker Tarhan, Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kemer Şubesince düzenlenen ''12 Eylül Anayasası ve Kuşatılmış Hukuk'' konulu konferansta yaptığı konuşmada, Türkiye'nin rutin dışı bir hukuksuzluğa alıştırılmaya, hukukun kendi hukukunu egemen kılmaya çalışanlarla kuşatılmaya çalışıldığını savundu.Aldıkları kararların siyasal iktidarın önünde bir engel olarak gösterildiğini, yargının sürekli temel yasalarda yapılan değişikliklerle işlevsiz bırakıldığını ileri süren Tarhan, yargının gücünün kırılmaya çalışıldığını iddia etti.
Tarhan, Anayasa değişikliği paketinin tuzaklarla dolu olduğunu savunarak, Türk halkının dikkatini buna çekmeye çalıştıklarını kaydetti.
Yapılmak istenenin Cumhuriyet ile hesaplaşmak olduğunu öne süren Tarhan,''Engel olan herkes ve her şey yok edilmeliydi. Bir daha kapatma davasıyla karşılaşılmamalıydı. Karşılaşılırsa da bugünden atadığını kendi yargıçlarınız sizi yargılamalıydı. İşte Erzurum olayı bu zihniyettekiler için bardağın taştığı noktaydı'' dedi.
Demokrasinin sadece yargının koruyabileceği bir şey olmadığını söyleyen Tarhan, halkın, sivil toplumun, demokrasi inancıyla demokrasinin korunabileceğini ifade etti. Sessiz çoğunluğun neden sessiz olduğunu soran Tarhan, ''Tarihe bir not düşmek zamanı değil midir? Demokrasiyi, laikliği bizden başka kim koruyabilir bu ülkede? YARSAV olarak mücadele ediyoruz ancak başkaları da mücadele etmeli'' diye konuştu.
''Yargı bir partiye bağlanınca, bir partinin yargısı olunca davalar daha mı hızlı görülecek, bunu mu bekliyorlar acaba diye merak ediyorum?''diyen Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bugün yapılan, bağımsız Türk yargısı üzerinden Türk demokrasisiyle oynamak, bağımsız yargıyı yok ederek aslında 87 yıllık Cumhuriyetle 8 yılda hesaplaşmak, ulus devletle 8 yılda hesaplaşmak aceleciliğidir. Yapılan yargının korumakla yükümlü olduğu devletin kurucu değerlerini yıkmaya çalışmaktır.''

Gazeteci olarak utandım

Cuma günü, Türkiye'nin gündemini Hanefi Avcı belirledi. Bir zamanlar Türkiye'nin istihbaratının başında da bulunan bu ünlü polis; yazdığı 'Haliçte Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat' isimli kitabında Türkiye'yi Fethullahçı cemaatin ele geçirdiğini yazdı.
Bu cemaatin gizli bir örgüt gibi polisi, adliyeyi ele geçirdiği; gizli dinlemeler yaptığı; aletlerinin de bugün polisin istihbarat biriminde yasadışı biçimde saklandığı gibi dehşetli iddialar var. Ergenekon davasının ve askere yönelik davaların, Ergenekonculara yıkılmak istenilen cinayetlerin bile bu örgüt eliyle başka biçimde sunulduğu da iddia ediliyor.
Türkiye'yi yıllardoır oyalayan büyük davaların ve cinayetlerin altındaki gerçekleri gösteren bu polis şefinin yazdıklarını; kendisini büyük gösteren gazeteler sakladılar.
Ayıp ki ne ayıp.
Sabah Gazetesi; güya gazete... Neden yazmadınız efendiler neden? Kimden korkuyorsunuz? Yakıştı mı Sabah gibi köklü ve önemli bir gazeteye bu otosansür?
Haber Türk de şaşırtıcı... Birinci sayfasında her şey var da bu haber yok. Şu dindar ve demokrat gözüken gazeteleri inceleyin. Adamlar; açık açık bu büyük haberi yok sayıyorlar. Yazanlar da Hanefi Avcı'nın neler söylediğini değil; hakkında dava açıldığını yazıyorlar. Milliyet bile ne yazık ki bu biçimde başlık kullanmış. Kısacası dünkü gazetelere bakınca utandım...
Elbette Güneş, Sözcü, Cumhuriyet, bu olayı haber değerini dikkate alarak vermişler ve gazeteciliğin nasıl olacağını göstermişlerdi.
Belli oluyor ki Hanefi Avcı haklı. Türkiye gerçekten de Fethullahçı örgüt tarafından kuşatılmış ve gazeteler de büyük ölçüde teslim alınmış.
Şimdi elimde mum, gündüz gözü gazeteci arıyorum oralarda...

Mustafa Taşkesen hangi devletin valisi
Mustafa Taşkesen de AKP tarafından imal edilen yeni tip valilerden birisi olmalı. Çünkü; bu tip valiler iktidarın işine yarayacak gibi davranmak için Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi ile bile kavga edebiliyorlar. Fethullahçıların Abant'taki toplantılarına katılıp konuşan valilere; Aydın Valisi'ne bir bakın, rezaleti anlarsınız. Şimdi bir de Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen çıktı ortaya. Bu efendi; Akşam Gazetesi'ne yaptığı açıkmalada, 'Topal Osman'ın heykeli dikiliyorsa Seyit Rıza'nın heykeli de dikilmeli!' buyurmuş.
İhanet mi cehalet mi?
Bay Taşkesen; Topal Osman; daha ortada ordu yok iken, Karadeniz bölgesinde ayaklanan Pontusçularla mücadele eden bir kahramandı. Topal Osman; 1920-21'de Doğu Sivas hattında Koç Kırı aşiretleri isyan edip İnönü'de savaşan Türk ordusunu arkadan vurmaya kalkıştığında; onlarla da mücadele eden gerçek bir yurtseverdi.
Seyit Rıza ise Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı Kürdistan isimli bir devlet kurmak amacıyla ayaklanmış bir isyancıdır. Onun Alevilikle de dinle de bir ilgisi yoktur. Bu kişi; Atatürk'ün Dersim'de 'Alevilik dersi veren okullar açılması' isteğini de reddederek Alevilikle (dinle) ilgisi olmadığını göstermiştir.
Bay Taşkesen; bunları bilmiyorsan, bizim araştırmaya dayalıo DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ isimli kitabımızı oku.
Ne yapalım bay Taşkesen, ne yapalım?
Atalarımızın binbir güçlükle kurdukları bu cumhuriyeti şeyhlere, seyitlere, derebeylerine, bölücü Kürtçülere peşkeş mi çekelim?

Erdoğan, Kurtulmuş'u nasıl fırçaladı?
Saadet Partisi'nin AKP tarafından nasıl teslim alındığını merak edenler, aslında bunun cevabını aldılar. Başbakan Erdoğan, o meşhur iftarda kürsüye çıkıp herkese fırça attıktan sonra SP Başkanı Numan Kurtulmuş gelip, '12 Eylül akşamına kadar evet, 13 Eylül'de hayır!' deyiverdi. Başbakan Erdoğan hemen mikrofonu alıp; Numan Kurtulmuş'a, 'Ne demek yani 13 eylülde hayır demek?' diye çıkıştı.
Numan Kurtulmuş sanki bir AKP ilçe başkanı gibi süklüm püklüm olup neredeyse özür diledi. Özetle; Numan Kurtulmuş, Saadet'i AKP'nin bir kulübü haline, kendisini de AKP mahalle temsilcisi haline getirmiş. Erbakan Hoca'nın feryadının sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Deve neden affetmedi?
Adamın birisi ticaretle zengin olmuş ama sonunda yaşlanmış, ölüm döşeğine düşmüş; lakin bir türlü can verememiş. Bunun üzerine onunla ilgili herkes çağrılmış ve hakkını helal etmesi istenmiş. Lakin adamcağız yine perişanmış, çırpınıyormuş. Sonunda adamın hayvanları bile getirilmiş, sorulmuş; onlar da haklarını helal ettiklerini bildirmişler. En sonunda yaşlı bir deve gelmiş hatırlarına onu da bulup getirmişler. Deveye sormuşlar:
-Hakkını helal ettin mi?
-Etmedim!
-Yaaa, neden etmedin?
-Bu adam bize çok yük vurdu; affettim, aç bıraktı, affettim, kırbaçla canımızı yaktı, affettim ama o değil midir ki otuz kadar devenin başına bir eşeği getirdi; o yüzden bir türlü affedemiyorum...

 Rıza Zelyut

ANLAŞMA' IFTIRAYSA HABUR NE?

 Biz hiçbir zaman bunlarla (terör örgütü) masaya oturmadık, hiçbir zaman da oturmayacağız” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan, teröristlerin Habur’daki şovuyla sonuçlanan süreci, kamuoyuna açıklamak zorunda kalacak. 
Cevap bekleyen sorular
Erdoğan, “Masaya oturmadık, oturmayız” dediğine göre, teröristle anlaşma yapan ve kabul ettiren başka bir güç mü var? Hükümet tümüyle devre dışı mı? Anlaşma yoksa 34 terörist neden bayram havası içinde Habur’a geldi? Çadır mahkemesini kim yolladı? Terör örgütü niye AKP için ’illegal örgüt’ oldu?

"Yalçın Topçu bu ilanları verecek parayı nereden" bulmuştur? EtikHaber/Yorum

Bu referandum sürecinde en çok bir partinin büyük bir telaş ve gayretle çalıştığına şahit olmaktayız.Anayasa Değişikliği paketinin mimarı AKP bile onlar kadar gayretli değil..Geçtiğimiz günlerde AKP'nin kendine ait medyasında yayınlanan tam sayfa reklamları da görünce buna kesin kanaat getirdik...
AKP ile gelecek seçimlerde 5 milletvekili kontenjanı anlaşması yaptığı iddia edilen bu partinin adı BBP'dir.

Kılıçdaroğlu'nun İstanbul sınavı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun referandum mitingleri kapsamındaki durağı bu hafta İstanbul oldu. Miting meydanı binlerce vatandaşın akınına uğradı.

'Her şeyin başı Fethullah Hoca'

Işık evlerinde kaldığını, Fethullah Gülen ile görüştüğünü belirten Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, devlet içindeki cemaat yapılanmasını ayrıntılarıyla ortaya koydu.

Devlet içindeki çeteyi kim soruşturacak?

Aslında Hanefi Avcı’nın ortaya çıkıp yüksek sesle gerçekleri dile getirmesi gerekmiyordu. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi Savcısı, İstanbul, Ankara ve İzmir Cumhuriyet Başsavcıları, Hanefi Avcı’nın yazdığı hemen her iddianın doğru olduğunu bilmiyorlar mı? 
Biliyorlarsa neden görevlerinin gereğini yapmıyorlar? 
Cumhuriyet elden gittikten sonra, “cumhuriyet savcılığı” diye bir makam kalacağını mı zannediyorlar?

Kemal Kılıçdaroğlu: "Türbanı Biz Özgür Bırakacağız"

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Türbanı biz özgür kılacağız, o yapmadı biz yapacağız" dedi.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...