Sayfalar

5 Mart 2010 Cuma

Amerika bildiğiniz gibi...

Sevgili dostlar, ABD bildiğiniz gibi onda değişen bir şey yok. Hâlâ dostlarını tehdit ederek iş görmek isteyen klasik ABD siyaseti... Ermeni tasarısını elindeki bir koz zannediyor. Bizi bu kozla tehdit edip güya Ermenistan sınır kapısını açtıracak. Öte yandan BOB Eş Başkanıyız diye övünenlerin durumu ise daha acı... Amerika uğruna, Azerbaycan bayraklarını stadyuma sokmayanlar, Azerbaycan ile kardeşliğimize halel getirenler oldukça pişkin gözüküyorlar. Artık Ermeni Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ile maçlarda boy boy fotoğraf çektirin, sinirlerimize çok iyi geliyor. Azerbaycan bayraklarını da çöp bidonlarına atmaya devam edin bakalım.
Bu Amerikanın terbiye etmediği bir siz kalmıştınız. Siz de sonuna kadar terbiye olun. Dünyanın ve Amerikanın yuvarlaklaklığını siz de keşfedin. Döne döne kürkçü dükkanına geleceksiniz. Ama o koruma ordusu ile halkın arasına karışmayacağınız kesindir. Halk sizi çok seviyor ve doya doya öpüyor. BOP Eş Başkanına  selamlarını yolluyor.
Namık Selçuk K.

Amerika bildiğiniz gibi...

Sevgili dostlar, ABD bildiğiniz gibi onda değişen bir şey yok. Hâlâ dostlarını tehdit ederek iş görmek isteyen klasik ABD siyaseti... Ermeni tasarısını elindeki bir koz zannediyor. Bizi bu kozla tehdit edip güya Ermenistan sınır kapısını açtıracak. Öte yandan BOB Eş Başkanıyız diye övünenlerin durumu ise daha acı... Amerika uğruna, Azerbaycan bayraklarını stadyuma sokmayanlar, Azerbaycan ile kardeşliğimize halel getirenler oldukça pişkin gözüküyorlar. Artık Ermeni Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ile maçlarda boy boy fotoğraf çektirin, sinirlerimize çok iyi geliyor. Azerbaycan bayraklarını da çöp bidonlarına atmaya devam edin bakalım.
Bu Amerikanın terbiye etmediği bir siz kalmıştınız. Siz de sonuna kadar terbiye olun. Dünyanın ve Amerikanın yuvarlaklaklığını siz de keşfedin. Döne döne kürkçü dükkanına geleceksiniz. Ama o koruma ordusu ile halkın arasına karışmayacağınız kesindir. Halk sizi çok seviyor ve doya doya öpüyor. BOP Eş Başkanına  selamlarını yolluyor.
Namık Selçuk K.

Amerika bildiğiniz gibi...

Sevgili dostlar, ABD bildiğiniz gibi onda değişen bir şey yok. Hâlâ dostlarını tehdit ederek iş görmek isteyen klasik ABD siyaseti... Ermeni tasarısını elindeki bir koz zannediyor. Bizi bu kozla tehdit edip güya Ermenistan sınır kapısını açtıracak. Öte yandan BOB Eş Başkanıyız diye övünenlerin durumu ise daha acı... Amerika uğruna, Azerbaycan bayraklarını stadyuma sokmayanlar, Azerbaycan ile kardeşliğimize halel getirenler oldukça pişkin gözüküyorlar. Artık Ermeni Cumhurbaşkanı ile Başbakanı ile maçlarda boy boy fotoğraf çektirin, sinirlerimize çok iyi geliyor. Azerbaycan bayraklarını da çöp bidonlarına atmaya devam edin bakalım.
Bu Amerikanın terbiye etmediği bir siz kalmıştınız. Siz de sonuna kadar terbiye olun. Dünyanın ve Amerikanın yuvarlaklaklığını siz de keşfedin. Döne döne kürkçü dükkanına geleceksiniz. Ama o koruma ordusu ile halkın arasına karışmayacağınız kesindir. Halk sizi çok seviyor ve doya doya öpüyor. BOP Eş Başkanına  selamlarını yolluyor.
Namık Selçuk K.

ABD'den Türkiye'ye ve Türk Dünyasına İhanet !

Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komisyonu'nun 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasını öngören karar tasarısını kabul etmesi dünya basınında geniş yer buldu. Times gazetesi olayla ilgili haberine tam sayfa ayırdı. "Obama yönetimi tasarının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda da kabulünü hala engelleyebilir. Ancak dünkü karar bile tek başına, Amerika'nın en yakın Müslüman müttefiki ile ilişkilerini zehirleyebilir" yorumunu yapan gazetenin haberinde şu ifadeler yer aldı:


"Washington Kuzey Irak'a ulaşım konusunda Türkiye'ye bağımlı. İran'ı bölgesinden izole etme çabalarında da öyle. NATO'nun tek Müslüman üyesi olan, İncirlik'te bir Amerikan üssüne ev sahipliği yapan Türkiye'nin, Amerika'nın sorunlu F35 savaş uçakları gibi kilit önemdeki savunma projelerine de dahil olduğu düşünülürse, elinde oynayabileceği birçok kart var.
Ancak bu tür kararların geri tepebileceğini ifade ederek NATO müttefiklerini sürekli tehdit eden Türkiye'nin, Ermeni soykırımını öteden beri kabul eden Rusya ile ilişkileri hiç bu kadar sıcak olmamıştı. Türkiye'nin bir numaralı doğal gaz tedarikçisine yakınlaşmada gösterdiği bu pragmatizm, Amerika Birleşik Devletleri'ne gösterdiği yüksek perdeden tepkiyi gölgede bırakıyor."
TÜRKİYE'Yİ RİSKE ATMAYA DEĞER Mİ?
Guardian'da Stephen Kinzer imzası ile çıkan makalede ise şu ifadeler yer alıyor:
"ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nun kararı, eğer modern tarihin tüm büyük vahşetlerini ele alsaydı, kabul edilebilir ve değerli olurdu. 20. yüzyılın tüm katilleri arasında bir tek Türklerin öne çıkarılması, farklı bir şey. Bu oylama duyguların, etnik lobicilik falliyetlerinin, ve Amerika'nın yüz yıldır oynamaya çalıştığı ahlak yargıçlığı rolünün zaferidir.
Son yıllarda Türkiye, Ortadoğu'da yeni ve iddialı bir role soyundu. Türkiye, ABD'nin giremediği bölgelere giriyor, farklı fraksiyonlar ile konuşuyor ve ABD'nin sağlayamayacağı anlaşmaları sağlıyor. Ve bunu, Batı değerleri ve stratejik hedefleri ile uyumlu olarak yapıyor. Hiçbir ülke Türkiye kadar, ABD'nin bu coğrafyada yönünü bulmasına yardım edecek donanıma sahip değil.
Ahlaki beyanda bulunmak için tüm bunları riske atmaya değer mi?"
ERMENİ BASINI: GENEL KURUL'A GELMEZ
Ermenistan'da yayımlanan gazeteler ise haberlerinde, tasarının Kongre Genel Kurulu'na gelip gelmeyeceği sorusuna yanıt aradı. Aykanak Jamanak gazetesi, "2000, 2005 ve 2007 yıllarında da benzeri kararlar çıktı. Ama devamı gelmedi. Dün çıkan kararı da benzeri ‘talihsilik’ bekliyor" yorumunu yaptı.
AZG gazetesi ise, "Barack Obama 24 Nisan’da soykırım ifadesini kullanmazsa, tasarı Senato’dan zor geçer. Ancak tersi durum Ankara’ya zor anlar yaşatır ve tasarının Senato'dan geçmesi engellemez."
OBAMA SON DAKİKAYA KADAR SESSİZ KALDI
Amerikan gazeteleri ise, Obama yönetiminin tasarının geçmemesi yönündeki son dakika çabasının sonuçsuz kaldığına vurguda bulunuyor.
New York Times, "Kararın Türkiye'yi gücendirmesi ve Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini tehlikeye atması muhtemel" yorumunda bulunurken, Wall Street Journal "Tasarının Kongre'deki geleceği belirsiz. Obama yönetimi, benzer tasarılara açıkça karşı çıkan Bush ve Clinton yönetimlerinin aksine bir duruş sergiledi. Son dakikaya kadar sessiz kaldı" ifadesini kullandı.
AZERİ BASINI: ABD'DEN TÜRK DÜNYASINA İHANET
Azeri Yeni Müsavat gazetesi, "Amerika'dan Türk dünyasına ihanet" başlığıyla verdiği haberde, "ABD soykırım tasarısını gündeme taşıyarak Ankara’yı Dağlık Karabağ sorunu koşulundan vazgeçerek Ermenistan sınırını açmaya zorluyor. Ancak Türkiye’nin sert tepkisi Amerika’nın planlarını bozabilir." ifadelerini kullandı.

ABD'den Türkiye'ye ve Türk Dünyasına İhanet !

Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komisyonu'nun 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasını öngören karar tasarısını kabul etmesi dünya basınında geniş yer buldu. Times gazetesi olayla ilgili haberine tam sayfa ayırdı. "Obama yönetimi tasarının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda da kabulünü hala engelleyebilir. Ancak dünkü karar bile tek başına, Amerika'nın en yakın Müslüman müttefiki ile ilişkilerini zehirleyebilir" yorumunu yapan gazetenin haberinde şu ifadeler yer aldı:


"Washington Kuzey Irak'a ulaşım konusunda Türkiye'ye bağımlı. İran'ı bölgesinden izole etme çabalarında da öyle. NATO'nun tek Müslüman üyesi olan, İncirlik'te bir Amerikan üssüne ev sahipliği yapan Türkiye'nin, Amerika'nın sorunlu F35 savaş uçakları gibi kilit önemdeki savunma projelerine de dahil olduğu düşünülürse, elinde oynayabileceği birçok kart var.
Ancak bu tür kararların geri tepebileceğini ifade ederek NATO müttefiklerini sürekli tehdit eden Türkiye'nin, Ermeni soykırımını öteden beri kabul eden Rusya ile ilişkileri hiç bu kadar sıcak olmamıştı. Türkiye'nin bir numaralı doğal gaz tedarikçisine yakınlaşmada gösterdiği bu pragmatizm, Amerika Birleşik Devletleri'ne gösterdiği yüksek perdeden tepkiyi gölgede bırakıyor."
TÜRKİYE'Yİ RİSKE ATMAYA DEĞER Mİ?
Guardian'da Stephen Kinzer imzası ile çıkan makalede ise şu ifadeler yer alıyor:
"ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nun kararı, eğer modern tarihin tüm büyük vahşetlerini ele alsaydı, kabul edilebilir ve değerli olurdu. 20. yüzyılın tüm katilleri arasında bir tek Türklerin öne çıkarılması, farklı bir şey. Bu oylama duyguların, etnik lobicilik falliyetlerinin, ve Amerika'nın yüz yıldır oynamaya çalıştığı ahlak yargıçlığı rolünün zaferidir.
Son yıllarda Türkiye, Ortadoğu'da yeni ve iddialı bir role soyundu. Türkiye, ABD'nin giremediği bölgelere giriyor, farklı fraksiyonlar ile konuşuyor ve ABD'nin sağlayamayacağı anlaşmaları sağlıyor. Ve bunu, Batı değerleri ve stratejik hedefleri ile uyumlu olarak yapıyor. Hiçbir ülke Türkiye kadar, ABD'nin bu coğrafyada yönünü bulmasına yardım edecek donanıma sahip değil.
Ahlaki beyanda bulunmak için tüm bunları riske atmaya değer mi?"
ERMENİ BASINI: GENEL KURUL'A GELMEZ
Ermenistan'da yayımlanan gazeteler ise haberlerinde, tasarının Kongre Genel Kurulu'na gelip gelmeyeceği sorusuna yanıt aradı. Aykanak Jamanak gazetesi, "2000, 2005 ve 2007 yıllarında da benzeri kararlar çıktı. Ama devamı gelmedi. Dün çıkan kararı da benzeri ‘talihsilik’ bekliyor" yorumunu yaptı.
AZG gazetesi ise, "Barack Obama 24 Nisan’da soykırım ifadesini kullanmazsa, tasarı Senato’dan zor geçer. Ancak tersi durum Ankara’ya zor anlar yaşatır ve tasarının Senato'dan geçmesi engellemez."
OBAMA SON DAKİKAYA KADAR SESSİZ KALDI
Amerikan gazeteleri ise, Obama yönetiminin tasarının geçmemesi yönündeki son dakika çabasının sonuçsuz kaldığına vurguda bulunuyor.
New York Times, "Kararın Türkiye'yi gücendirmesi ve Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini tehlikeye atması muhtemel" yorumunda bulunurken, Wall Street Journal "Tasarının Kongre'deki geleceği belirsiz. Obama yönetimi, benzer tasarılara açıkça karşı çıkan Bush ve Clinton yönetimlerinin aksine bir duruş sergiledi. Son dakikaya kadar sessiz kaldı" ifadesini kullandı.
AZERİ BASINI: ABD'DEN TÜRK DÜNYASINA İHANET
Azeri Yeni Müsavat gazetesi, "Amerika'dan Türk dünyasına ihanet" başlığıyla verdiği haberde, "ABD soykırım tasarısını gündeme taşıyarak Ankara’yı Dağlık Karabağ sorunu koşulundan vazgeçerek Ermenistan sınırını açmaya zorluyor. Ancak Türkiye’nin sert tepkisi Amerika’nın planlarını bozabilir." ifadelerini kullandı.

ABD'den Türkiye'ye ve Türk Dünyasına İhanet !

Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi Dış ilişkiler Komisyonu'nun 1915 olaylarının soykırım olarak tanınmasını öngören karar tasarısını kabul etmesi dünya basınında geniş yer buldu. Times gazetesi olayla ilgili haberine tam sayfa ayırdı. "Obama yönetimi tasarının Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda da kabulünü hala engelleyebilir. Ancak dünkü karar bile tek başına, Amerika'nın en yakın Müslüman müttefiki ile ilişkilerini zehirleyebilir" yorumunu yapan gazetenin haberinde şu ifadeler yer aldı:


"Washington Kuzey Irak'a ulaşım konusunda Türkiye'ye bağımlı. İran'ı bölgesinden izole etme çabalarında da öyle. NATO'nun tek Müslüman üyesi olan, İncirlik'te bir Amerikan üssüne ev sahipliği yapan Türkiye'nin, Amerika'nın sorunlu F35 savaş uçakları gibi kilit önemdeki savunma projelerine de dahil olduğu düşünülürse, elinde oynayabileceği birçok kart var.
Ancak bu tür kararların geri tepebileceğini ifade ederek NATO müttefiklerini sürekli tehdit eden Türkiye'nin, Ermeni soykırımını öteden beri kabul eden Rusya ile ilişkileri hiç bu kadar sıcak olmamıştı. Türkiye'nin bir numaralı doğal gaz tedarikçisine yakınlaşmada gösterdiği bu pragmatizm, Amerika Birleşik Devletleri'ne gösterdiği yüksek perdeden tepkiyi gölgede bırakıyor."
TÜRKİYE'Yİ RİSKE ATMAYA DEĞER Mİ?
Guardian'da Stephen Kinzer imzası ile çıkan makalede ise şu ifadeler yer alıyor:
"ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu'nun kararı, eğer modern tarihin tüm büyük vahşetlerini ele alsaydı, kabul edilebilir ve değerli olurdu. 20. yüzyılın tüm katilleri arasında bir tek Türklerin öne çıkarılması, farklı bir şey. Bu oylama duyguların, etnik lobicilik falliyetlerinin, ve Amerika'nın yüz yıldır oynamaya çalıştığı ahlak yargıçlığı rolünün zaferidir.
Son yıllarda Türkiye, Ortadoğu'da yeni ve iddialı bir role soyundu. Türkiye, ABD'nin giremediği bölgelere giriyor, farklı fraksiyonlar ile konuşuyor ve ABD'nin sağlayamayacağı anlaşmaları sağlıyor. Ve bunu, Batı değerleri ve stratejik hedefleri ile uyumlu olarak yapıyor. Hiçbir ülke Türkiye kadar, ABD'nin bu coğrafyada yönünü bulmasına yardım edecek donanıma sahip değil.
Ahlaki beyanda bulunmak için tüm bunları riske atmaya değer mi?"
ERMENİ BASINI: GENEL KURUL'A GELMEZ
Ermenistan'da yayımlanan gazeteler ise haberlerinde, tasarının Kongre Genel Kurulu'na gelip gelmeyeceği sorusuna yanıt aradı. Aykanak Jamanak gazetesi, "2000, 2005 ve 2007 yıllarında da benzeri kararlar çıktı. Ama devamı gelmedi. Dün çıkan kararı da benzeri ‘talihsilik’ bekliyor" yorumunu yaptı.
AZG gazetesi ise, "Barack Obama 24 Nisan’da soykırım ifadesini kullanmazsa, tasarı Senato’dan zor geçer. Ancak tersi durum Ankara’ya zor anlar yaşatır ve tasarının Senato'dan geçmesi engellemez."
OBAMA SON DAKİKAYA KADAR SESSİZ KALDI
Amerikan gazeteleri ise, Obama yönetiminin tasarının geçmemesi yönündeki son dakika çabasının sonuçsuz kaldığına vurguda bulunuyor.
New York Times, "Kararın Türkiye'yi gücendirmesi ve Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini tehlikeye atması muhtemel" yorumunda bulunurken, Wall Street Journal "Tasarının Kongre'deki geleceği belirsiz. Obama yönetimi, benzer tasarılara açıkça karşı çıkan Bush ve Clinton yönetimlerinin aksine bir duruş sergiledi. Son dakikaya kadar sessiz kaldı" ifadesini kullandı.
AZERİ BASINI: ABD'DEN TÜRK DÜNYASINA İHANET
Azeri Yeni Müsavat gazetesi, "Amerika'dan Türk dünyasına ihanet" başlığıyla verdiği haberde, "ABD soykırım tasarısını gündeme taşıyarak Ankara’yı Dağlık Karabağ sorunu koşulundan vazgeçerek Ermenistan sınırını açmaya zorluyor. Ancak Türkiye’nin sert tepkisi Amerika’nın planlarını bozabilir." ifadelerini kullandı.

İKİNCİ ÜNİVERSİTE VE KAYIP YILLAR (Hamdi Altuntaş'ın yazısı)


Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması düşüncesi yeni değil. Birkaç yıl öncesine de dayanmıyor. Bu işin evveliyatı 2000’li yılların başına kadar gidiyor.
Erciyes Üniversitesinin 25’inci kuruluş yıldönümünde dönemin rektörü Prof. Dr. Zeki Yılmaz’ın konuşmasını bugünkü gibi hatırlıyorum. Sayın Yılmaz, o zamanlar üniversiteye ait olan Sümer’de ikinci devlet üniversitesinin nüvesini oluşturduklarını ifade etmişti.

Yıllar geçti; fakat bu konuda ilerleme kaydedilemedi. Hani, “Bir arpa boyu” denir ya, işte öyle bir mesafe alındı o kadar. Önceki yıl Büyükşehir Belediye Meclisinin Mimarsinan bölgesindeki bir araziyi ikinci üniversite alanı olarak planlaması önemli bir gelişmeydi. Gerçi bu gelişmenin ardından da bir durağanlık başladı; ama nihayette üniversite için somut bir adım atılmıştı.
Önceki gün Yüksek Öğretim Kurumu ikinci devlet üniversitesi için ikinci somut adımı attı. YÖK Kayseri’nin de içinde bulunduğu beş ilde ikinci üniversiteye izin verdi.
Şimdi sıra Milli Eğitim Bakanlığında. Bakanlık yasa tasarısını hazırlayarak meclise sunacak ve mecliste görüşmelere başlanacak. Bir süre önce Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile görüştüklerini ve Bakan Çubukçu’nun sıcak baktığını ifade etmişti. Dolayısıyla bu işin bakanlıkça sürüncemede bırakılmamasını temenni ediyorum.
Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması isteğine Ankara karşı çıkarken Konya ve Bursa’nın da talepleri olduğu belirtilmiş ve bu yüzden bugüne kadar üniversite işi sarkıtılmıştı. Bakıyoruz YÖK’ün onay verdiği iller arasında Konya var; ama Bursa yok. Demek ki mazeret çok kabul görür bir mazeret değil. Bursa’yı devre dışı bırakarak da bir karar alınabiliyormuş.
***
Başta da ifade ettiğim gibi ikinci üniversite 2000’li yılların başında gündeme geldi. 10 yıl geciktik. Daha fazla gecikmeden hızlı bir süreçle kuruluş yasasının çıkarılması için elbirliği ile çalışmalıyız.
Yeri gelmişken bir endişemi daha dile getireyim. İkinci üniversitenin teknik üniversite olması yönünde düşünce geliştirenler var. Ben ikinci üniversitenin de tıpkı Erciyes Üniversitesi gibi her fakültenin yer alacağı bir üniversite olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece bugün değil, 20 yıl sonrası düşünülerek karar verilirse çok daha iyi olur.

İKİNCİ ÜNİVERSİTE VE KAYIP YILLAR (Hamdi Altuntaş'ın yazısı)


Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması düşüncesi yeni değil. Birkaç yıl öncesine de dayanmıyor. Bu işin evveliyatı 2000’li yılların başına kadar gidiyor.
Erciyes Üniversitesinin 25’inci kuruluş yıldönümünde dönemin rektörü Prof. Dr. Zeki Yılmaz’ın konuşmasını bugünkü gibi hatırlıyorum. Sayın Yılmaz, o zamanlar üniversiteye ait olan Sümer’de ikinci devlet üniversitesinin nüvesini oluşturduklarını ifade etmişti.

Yıllar geçti; fakat bu konuda ilerleme kaydedilemedi. Hani, “Bir arpa boyu” denir ya, işte öyle bir mesafe alındı o kadar. Önceki yıl Büyükşehir Belediye Meclisinin Mimarsinan bölgesindeki bir araziyi ikinci üniversite alanı olarak planlaması önemli bir gelişmeydi. Gerçi bu gelişmenin ardından da bir durağanlık başladı; ama nihayette üniversite için somut bir adım atılmıştı.
Önceki gün Yüksek Öğretim Kurumu ikinci devlet üniversitesi için ikinci somut adımı attı. YÖK Kayseri’nin de içinde bulunduğu beş ilde ikinci üniversiteye izin verdi.
Şimdi sıra Milli Eğitim Bakanlığında. Bakanlık yasa tasarısını hazırlayarak meclise sunacak ve mecliste görüşmelere başlanacak. Bir süre önce Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile görüştüklerini ve Bakan Çubukçu’nun sıcak baktığını ifade etmişti. Dolayısıyla bu işin bakanlıkça sürüncemede bırakılmamasını temenni ediyorum.
Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması isteğine Ankara karşı çıkarken Konya ve Bursa’nın da talepleri olduğu belirtilmiş ve bu yüzden bugüne kadar üniversite işi sarkıtılmıştı. Bakıyoruz YÖK’ün onay verdiği iller arasında Konya var; ama Bursa yok. Demek ki mazeret çok kabul görür bir mazeret değil. Bursa’yı devre dışı bırakarak da bir karar alınabiliyormuş.
***
Başta da ifade ettiğim gibi ikinci üniversite 2000’li yılların başında gündeme geldi. 10 yıl geciktik. Daha fazla gecikmeden hızlı bir süreçle kuruluş yasasının çıkarılması için elbirliği ile çalışmalıyız.
Yeri gelmişken bir endişemi daha dile getireyim. İkinci üniversitenin teknik üniversite olması yönünde düşünce geliştirenler var. Ben ikinci üniversitenin de tıpkı Erciyes Üniversitesi gibi her fakültenin yer alacağı bir üniversite olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece bugün değil, 20 yıl sonrası düşünülerek karar verilirse çok daha iyi olur.

İKİNCİ ÜNİVERSİTE VE KAYIP YILLAR (Hamdi Altuntaş'ın yazısı)


Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması düşüncesi yeni değil. Birkaç yıl öncesine de dayanmıyor. Bu işin evveliyatı 2000’li yılların başına kadar gidiyor.
Erciyes Üniversitesinin 25’inci kuruluş yıldönümünde dönemin rektörü Prof. Dr. Zeki Yılmaz’ın konuşmasını bugünkü gibi hatırlıyorum. Sayın Yılmaz, o zamanlar üniversiteye ait olan Sümer’de ikinci devlet üniversitesinin nüvesini oluşturduklarını ifade etmişti.

Yıllar geçti; fakat bu konuda ilerleme kaydedilemedi. Hani, “Bir arpa boyu” denir ya, işte öyle bir mesafe alındı o kadar. Önceki yıl Büyükşehir Belediye Meclisinin Mimarsinan bölgesindeki bir araziyi ikinci üniversite alanı olarak planlaması önemli bir gelişmeydi. Gerçi bu gelişmenin ardından da bir durağanlık başladı; ama nihayette üniversite için somut bir adım atılmıştı.
Önceki gün Yüksek Öğretim Kurumu ikinci devlet üniversitesi için ikinci somut adımı attı. YÖK Kayseri’nin de içinde bulunduğu beş ilde ikinci üniversiteye izin verdi.
Şimdi sıra Milli Eğitim Bakanlığında. Bakanlık yasa tasarısını hazırlayarak meclise sunacak ve mecliste görüşmelere başlanacak. Bir süre önce Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile görüştüklerini ve Bakan Çubukçu’nun sıcak baktığını ifade etmişti. Dolayısıyla bu işin bakanlıkça sürüncemede bırakılmamasını temenni ediyorum.
Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması isteğine Ankara karşı çıkarken Konya ve Bursa’nın da talepleri olduğu belirtilmiş ve bu yüzden bugüne kadar üniversite işi sarkıtılmıştı. Bakıyoruz YÖK’ün onay verdiği iller arasında Konya var; ama Bursa yok. Demek ki mazeret çok kabul görür bir mazeret değil. Bursa’yı devre dışı bırakarak da bir karar alınabiliyormuş.
***
Başta da ifade ettiğim gibi ikinci üniversite 2000’li yılların başında gündeme geldi. 10 yıl geciktik. Daha fazla gecikmeden hızlı bir süreçle kuruluş yasasının çıkarılması için elbirliği ile çalışmalıyız.
Yeri gelmişken bir endişemi daha dile getireyim. İkinci üniversitenin teknik üniversite olması yönünde düşünce geliştirenler var. Ben ikinci üniversitenin de tıpkı Erciyes Üniversitesi gibi her fakültenin yer alacağı bir üniversite olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece bugün değil, 20 yıl sonrası düşünülerek karar verilirse çok daha iyi olur.

İKİNCİ ÜNİVERSİTE VE KAYIP YILLAR (Hamdi Altuntaş'ın yazısı)


Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması düşüncesi yeni değil. Birkaç yıl öncesine de dayanmıyor. Bu işin evveliyatı 2000’li yılların başına kadar gidiyor.
Erciyes Üniversitesinin 25’inci kuruluş yıldönümünde dönemin rektörü Prof. Dr. Zeki Yılmaz’ın konuşmasını bugünkü gibi hatırlıyorum. Sayın Yılmaz, o zamanlar üniversiteye ait olan Sümer’de ikinci devlet üniversitesinin nüvesini oluşturduklarını ifade etmişti.

Yıllar geçti; fakat bu konuda ilerleme kaydedilemedi. Hani, “Bir arpa boyu” denir ya, işte öyle bir mesafe alındı o kadar. Önceki yıl Büyükşehir Belediye Meclisinin Mimarsinan bölgesindeki bir araziyi ikinci üniversite alanı olarak planlaması önemli bir gelişmeydi. Gerçi bu gelişmenin ardından da bir durağanlık başladı; ama nihayette üniversite için somut bir adım atılmıştı.
Önceki gün Yüksek Öğretim Kurumu ikinci devlet üniversitesi için ikinci somut adımı attı. YÖK Kayseri’nin de içinde bulunduğu beş ilde ikinci üniversiteye izin verdi.
Şimdi sıra Milli Eğitim Bakanlığında. Bakanlık yasa tasarısını hazırlayarak meclise sunacak ve mecliste görüşmelere başlanacak. Bir süre önce Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile görüştüklerini ve Bakan Çubukçu’nun sıcak baktığını ifade etmişti. Dolayısıyla bu işin bakanlıkça sürüncemede bırakılmamasını temenni ediyorum.
Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması isteğine Ankara karşı çıkarken Konya ve Bursa’nın da talepleri olduğu belirtilmiş ve bu yüzden bugüne kadar üniversite işi sarkıtılmıştı. Bakıyoruz YÖK’ün onay verdiği iller arasında Konya var; ama Bursa yok. Demek ki mazeret çok kabul görür bir mazeret değil. Bursa’yı devre dışı bırakarak da bir karar alınabiliyormuş.
***
Başta da ifade ettiğim gibi ikinci üniversite 2000’li yılların başında gündeme geldi. 10 yıl geciktik. Daha fazla gecikmeden hızlı bir süreçle kuruluş yasasının çıkarılması için elbirliği ile çalışmalıyız.
Yeri gelmişken bir endişemi daha dile getireyim. İkinci üniversitenin teknik üniversite olması yönünde düşünce geliştirenler var. Ben ikinci üniversitenin de tıpkı Erciyes Üniversitesi gibi her fakültenin yer alacağı bir üniversite olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece bugün değil, 20 yıl sonrası düşünülerek karar verilirse çok daha iyi olur.

İKİNCİ ÜNİVERSİTE VE KAYIP YILLAR (Hamdi Altuntaş'ın yazısı)


Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması düşüncesi yeni değil. Birkaç yıl öncesine de dayanmıyor. Bu işin evveliyatı 2000’li yılların başına kadar gidiyor.
Erciyes Üniversitesinin 25’inci kuruluş yıldönümünde dönemin rektörü Prof. Dr. Zeki Yılmaz’ın konuşmasını bugünkü gibi hatırlıyorum. Sayın Yılmaz, o zamanlar üniversiteye ait olan Sümer’de ikinci devlet üniversitesinin nüvesini oluşturduklarını ifade etmişti.

Yıllar geçti; fakat bu konuda ilerleme kaydedilemedi. Hani, “Bir arpa boyu” denir ya, işte öyle bir mesafe alındı o kadar. Önceki yıl Büyükşehir Belediye Meclisinin Mimarsinan bölgesindeki bir araziyi ikinci üniversite alanı olarak planlaması önemli bir gelişmeydi. Gerçi bu gelişmenin ardından da bir durağanlık başladı; ama nihayette üniversite için somut bir adım atılmıştı.
Önceki gün Yüksek Öğretim Kurumu ikinci devlet üniversitesi için ikinci somut adımı attı. YÖK Kayseri’nin de içinde bulunduğu beş ilde ikinci üniversiteye izin verdi.
Şimdi sıra Milli Eğitim Bakanlığında. Bakanlık yasa tasarısını hazırlayarak meclise sunacak ve mecliste görüşmelere başlanacak. Bir süre önce Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ile görüştüklerini ve Bakan Çubukçu’nun sıcak baktığını ifade etmişti. Dolayısıyla bu işin bakanlıkça sürüncemede bırakılmamasını temenni ediyorum.
Kayseri’de ikinci devlet üniversitesi kurulması isteğine Ankara karşı çıkarken Konya ve Bursa’nın da talepleri olduğu belirtilmiş ve bu yüzden bugüne kadar üniversite işi sarkıtılmıştı. Bakıyoruz YÖK’ün onay verdiği iller arasında Konya var; ama Bursa yok. Demek ki mazeret çok kabul görür bir mazeret değil. Bursa’yı devre dışı bırakarak da bir karar alınabiliyormuş.
***
Başta da ifade ettiğim gibi ikinci üniversite 2000’li yılların başında gündeme geldi. 10 yıl geciktik. Daha fazla gecikmeden hızlı bir süreçle kuruluş yasasının çıkarılması için elbirliği ile çalışmalıyız.
Yeri gelmişken bir endişemi daha dile getireyim. İkinci üniversitenin teknik üniversite olması yönünde düşünce geliştirenler var. Ben ikinci üniversitenin de tıpkı Erciyes Üniversitesi gibi her fakültenin yer alacağı bir üniversite olması gerektiğini düşünüyorum. Sadece bugün değil, 20 yıl sonrası düşünülerek karar verilirse çok daha iyi olur.

YÖK, Kayseri Üniversitesine "evet" dedi


Kayseri’de kurulması düşünülen ikinci devlet üniversitesi için YÖK’ten karar çıktı. Yüksek Öğretim Kurumunun Genel Kurul toplantısında İstanbul da İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir de İzmir Turgut Reis Üniversitesi, Konya da Konya Üniversitesi, Kayseri de Kayseri Üniversitesi ve Erzurum da Erzurum Üniversitesi isimleriyle beş devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin görüşün Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verildi.

Böylece Kayseri’de ikinci devlet üniversitesinin kurulması için önemli bir adım atıldı. Bilindiği üzere ikinci üniversitenin kurulması için Mimarsinan bölgesinde bir arsa belirlenmiş ve bu arsa Büyükşehir Belediye Meclisinden geçmişti. Arsası hazır olan üniversitenin kurulması halinde binalarının da hayırseverlerce yapılması planlanıyor.

YÖK, Kayseri Üniversitesine "evet" dedi


Kayseri’de kurulması düşünülen ikinci devlet üniversitesi için YÖK’ten karar çıktı. Yüksek Öğretim Kurumunun Genel Kurul toplantısında İstanbul da İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir de İzmir Turgut Reis Üniversitesi, Konya da Konya Üniversitesi, Kayseri de Kayseri Üniversitesi ve Erzurum da Erzurum Üniversitesi isimleriyle beş devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin görüşün Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verildi.

Böylece Kayseri’de ikinci devlet üniversitesinin kurulması için önemli bir adım atıldı. Bilindiği üzere ikinci üniversitenin kurulması için Mimarsinan bölgesinde bir arsa belirlenmiş ve bu arsa Büyükşehir Belediye Meclisinden geçmişti. Arsası hazır olan üniversitenin kurulması halinde binalarının da hayırseverlerce yapılması planlanıyor.

YÖK, Kayseri Üniversitesine "evet" dedi


Kayseri’de kurulması düşünülen ikinci devlet üniversitesi için YÖK’ten karar çıktı. Yüksek Öğretim Kurumunun Genel Kurul toplantısında İstanbul da İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir de İzmir Turgut Reis Üniversitesi, Konya da Konya Üniversitesi, Kayseri de Kayseri Üniversitesi ve Erzurum da Erzurum Üniversitesi isimleriyle beş devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin görüşün Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verildi.

Böylece Kayseri’de ikinci devlet üniversitesinin kurulması için önemli bir adım atıldı. Bilindiği üzere ikinci üniversitenin kurulması için Mimarsinan bölgesinde bir arsa belirlenmiş ve bu arsa Büyükşehir Belediye Meclisinden geçmişti. Arsası hazır olan üniversitenin kurulması halinde binalarının da hayırseverlerce yapılması planlanıyor.

YÖK, Kayseri Üniversitesine "evet" dedi


Kayseri’de kurulması düşünülen ikinci devlet üniversitesi için YÖK’ten karar çıktı. Yüksek Öğretim Kurumunun Genel Kurul toplantısında İstanbul da İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir de İzmir Turgut Reis Üniversitesi, Konya da Konya Üniversitesi, Kayseri de Kayseri Üniversitesi ve Erzurum da Erzurum Üniversitesi isimleriyle beş devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin görüşün Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verildi.

Böylece Kayseri’de ikinci devlet üniversitesinin kurulması için önemli bir adım atıldı. Bilindiği üzere ikinci üniversitenin kurulması için Mimarsinan bölgesinde bir arsa belirlenmiş ve bu arsa Büyükşehir Belediye Meclisinden geçmişti. Arsası hazır olan üniversitenin kurulması halinde binalarının da hayırseverlerce yapılması planlanıyor.

YÖK, Kayseri Üniversitesine "evet" dedi


Kayseri’de kurulması düşünülen ikinci devlet üniversitesi için YÖK’ten karar çıktı. Yüksek Öğretim Kurumunun Genel Kurul toplantısında İstanbul da İstanbul Medeniyet Üniversitesi, İzmir de İzmir Turgut Reis Üniversitesi, Konya da Konya Üniversitesi, Kayseri de Kayseri Üniversitesi ve Erzurum da Erzurum Üniversitesi isimleriyle beş devlet üniversitesinin kurulmasına ilişkin görüşün Milli Eğitim Bakanlığına bildirilmesine karar verildi.

Böylece Kayseri’de ikinci devlet üniversitesinin kurulması için önemli bir adım atıldı. Bilindiği üzere ikinci üniversitenin kurulması için Mimarsinan bölgesinde bir arsa belirlenmiş ve bu arsa Büyükşehir Belediye Meclisinden geçmişti. Arsası hazır olan üniversitenin kurulması halinde binalarının da hayırseverlerce yapılması planlanıyor.

CHP ADAYLARI BULUŞTU : İşte birlik beraberlik örneği...

Ali Paşa Tan, kongrede kendisine destek veren bazı ilçe teşkilatları ve Felahiye Belediye Başkanı Gürsel Kısır ile birlikte CHP il başkanı Enver Özdemir’i ziyaret ederek çiçek verdi.
Ali Paşa Tan, Enver Özdemir’e başarılar dileyerek kongrenin CHP’ye ivme kazandıracağını söyledi. Başka bir partiye geçme gibi düşüncelerinin olmadığını belirten Tan “partimize hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi.
CHP il başkanı Enver Özdemir’de kazanan tarafın CHP olduğu vurgulayarak hep birlikte CHP’nin başarıya ulaşması için çalışacaklarını söyledi.

CHP ADAYLARI BULUŞTU : İşte birlik beraberlik örneği...

Ali Paşa Tan, kongrede kendisine destek veren bazı ilçe teşkilatları ve Felahiye Belediye Başkanı Gürsel Kısır ile birlikte CHP il başkanı Enver Özdemir’i ziyaret ederek çiçek verdi.
Ali Paşa Tan, Enver Özdemir’e başarılar dileyerek kongrenin CHP’ye ivme kazandıracağını söyledi. Başka bir partiye geçme gibi düşüncelerinin olmadığını belirten Tan “partimize hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi.
CHP il başkanı Enver Özdemir’de kazanan tarafın CHP olduğu vurgulayarak hep birlikte CHP’nin başarıya ulaşması için çalışacaklarını söyledi.

CHP ADAYLARI BULUŞTU : İşte birlik beraberlik örneği...

Ali Paşa Tan, kongrede kendisine destek veren bazı ilçe teşkilatları ve Felahiye Belediye Başkanı Gürsel Kısır ile birlikte CHP il başkanı Enver Özdemir’i ziyaret ederek çiçek verdi.
Ali Paşa Tan, Enver Özdemir’e başarılar dileyerek kongrenin CHP’ye ivme kazandıracağını söyledi. Başka bir partiye geçme gibi düşüncelerinin olmadığını belirten Tan “partimize hizmet etmeye devam edeceğiz” dedi.
CHP il başkanı Enver Özdemir’de kazanan tarafın CHP olduğu vurgulayarak hep birlikte CHP’nin başarıya ulaşması için çalışacaklarını söyledi.

ERMENİNİN KÜMESİNDEN YUMURTA ÇALMAK İSTEYEN TÜRK ÇOCUĞU BOMBA BULMUŞ (Veli Altınkaya'nın Yazısı)


Şimdilerde soykırım moda ya... Maalesef dünyanın birçok yerinde soykırım soytarılığı ile Türkiye yıpratıldı, tarihi gerçekler çarpıtıldı. Burhanettin Akbaş’ın bir süre önce bu gazetede yayınlanan yazısının ağırlıklı bir bölümünü aşağıya aynen alıyorum. Okuyun Ermeniler’in Kayseri’de neler yaptıklarını görün.

“...19. yüzyılın sonlarına baktığımızda Kayseri’de Ermenilerin çok etkili oldukları malumunuzdur. Belediye Meclisinde onlar var. Hatta Karabet Camcıoğlu gibi Ermeni cemaatinin önde gelen isimleri Osmanlı Meclisinde milletvekili olarak bulunuyorlar. Şehrin doktorları Ermeni. Salgın hastalıklarda Ümmet-i Muhammede bakacak Müslüman-Türk bir doktorumuz dahi yok. Her işi Ermeniler ellerine almışlar.
1880’li yıllardan itibaren Ermenilerin gizli terör örgütleri Taşnak ve Hınçak da Kayseri’de örgütlenmeye başlamış ve gizli toplantılarla bazı faaliyetleri planlamaktadır. Özellikle Rusya’dan silah getirtiyorlar ve Talas’ta, Develi’de, Efkere’de, Gesi’de ve Kayseri şehir merkezinde bunları saklıyorlar. O zamanki polis teşkilatımızda o kadar güçlü değil ki istihbarat faaliyetleri ile bunları takip edebilsin. Osmanlı’nın harp yılları... Ruslarla bir kaç yılda bir harp eden Osmanlı, Batının da oyuncağı olmuş durumda. İngiliz, Amerikan ve Rus ajanlarının fink attığı bir memleket durumunda. Amerikalılar, ülkenin dört bir yanına kurdukları Amerikan Kolejleri ile Ermenilere el atmış vaziyetteler. Ermeni gençlerini bu okullarda Türk ve Osmanlı düşmanı olarak yetiştiriyorlar.
Bu arada 1893 yılında Kayseri’nin birçok camiine yafta (bildiri) asma cesaretini gösterecekler ve zamanın Padişahı Sultan II. Abdülhamid Han’a öfkelerini kusacaklar. Camilere asmalarının sebebine gelince, güya bu bildirileri Müslümanlar asmış gibi altına Müslümanların adını yazmışlar.
Tabii devlet, bu hadisedeki ibreti çıkarıyor, ama cepheden cepheye koşmaktan yurdun içine bir çeki düzen vermek mümkün olmuyor. Gençlerin çoğu askerde. Geride kalanlar da birkaç yılda bir ortaya çıkan salgın hastalıklarla ve kıtlıkla mücadele etmeye çalışıyorlar. Halkta bir ümitsizlik hakim. Kurt, puslu havayı sever misali, Ermeni örgütleri adeta kendilerini sınarcasına bazı cinayetler işleme cesaretini buluyorlar ve silahlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Lakin, koskoca şehrin asayişi birkaç polisin elindedir. Onların da bu işin üstesinden gelmeleri çok zor görünüyor.
Bir gün Camcıoğlu konağının bulunduğu yerde bir Müslüman çocuk, Camcıoğlu’nun kümesinden yumurta aşırmak isterken simsiyah büyük bilyelerin kümeste olduğunu görmüş ve bu ağır toplardan birini alıp eve getirmiş. Ev halkının şaşkınlıkla izlediği bu topu, daha sonra karakola götürmüşlerki, işte o zaman bunun el bombası olduğu anlaşılmış. Polis, bunun üzerine geniş arama tarama faaliyeti başlatıp diğer el bombalarını ele geçirmiş. Yapılan geniş bir tahkikat sonrasında bu el bombalarının Müslümanların bayram namazında kullanılmak üzere saklandığı bilgisine ulaşılmış. Aslında Ermeni örgütleri ile bu işin arkasındaki kişilerden biri olan Camcıoğlu’nun da bulunduğu insanların önce bu bombaları Cuma namazında kullanmayı planladıkları ama bayramın yaklaşması sebebiyle bayram namazında hemen hemen bütün Müslümanların bayram namazına gittiklerini göz önüne alarak bunları o zaman kullanmaya karar verdikleri anlaşılmış. Tabii Camcıoğlu tutuklanmış ve sorguya alınmış. Mahkemenin huzuruna çıkarılmış.
Ermeni ahali de Kayseri’de Ermenice konuşmaz, Türkler gibi tertemiz bir Türkçe konuşurlardı. Hatta Türkler gibi saz çalıp türkü söyleyen ozanları vardı. Ermenilerin birçoğu Türklerin dostu idi ve bu tür ayrılıkçı faaliyetleri desteklemiyor ve bu işleri yapanları da lanetliyorlardı.
Osmanlının "millet-i sadıka" dediği Ermeni milletinin içinden çıkan hainler, sadece kendilerini bitirmediler, sadık milletin de "hain millet" olarak adlandırılmasına yol açtılar. Sonrasında tehcire kadar giden serüveni biliyorsunuz.
Acaba bu hikayeden bu güne bir ibret dersi çıkar mı?.. Bence çıkar.
Bugünkü hatalar dünden ders alınmadığı için yaşanıyor olmalı diye düşünüyorum. Türk milletinin sadık dostu olmak, onunla kader birliği etmek dururken hain olmanın ne gereği var?.. Türk Milleti ile kader birliği eden herkesin bu milletin başının üstünde yeri var, bundan güzel bir şey olabilir mi?...”
Veli ALTINKAYA / Kayseri Akın Günlük

ERMENİNİN KÜMESİNDEN YUMURTA ÇALMAK İSTEYEN TÜRK ÇOCUĞU BOMBA BULMUŞ (Veli Altınkaya'nın Yazısı)


Şimdilerde soykırım moda ya... Maalesef dünyanın birçok yerinde soykırım soytarılığı ile Türkiye yıpratıldı, tarihi gerçekler çarpıtıldı. Burhanettin Akbaş’ın bir süre önce bu gazetede yayınlanan yazısının ağırlıklı bir bölümünü aşağıya aynen alıyorum. Okuyun Ermeniler’in Kayseri’de neler yaptıklarını görün.

“...19. yüzyılın sonlarına baktığımızda Kayseri’de Ermenilerin çok etkili oldukları malumunuzdur. Belediye Meclisinde onlar var. Hatta Karabet Camcıoğlu gibi Ermeni cemaatinin önde gelen isimleri Osmanlı Meclisinde milletvekili olarak bulunuyorlar. Şehrin doktorları Ermeni. Salgın hastalıklarda Ümmet-i Muhammede bakacak Müslüman-Türk bir doktorumuz dahi yok. Her işi Ermeniler ellerine almışlar.
1880’li yıllardan itibaren Ermenilerin gizli terör örgütleri Taşnak ve Hınçak da Kayseri’de örgütlenmeye başlamış ve gizli toplantılarla bazı faaliyetleri planlamaktadır. Özellikle Rusya’dan silah getirtiyorlar ve Talas’ta, Develi’de, Efkere’de, Gesi’de ve Kayseri şehir merkezinde bunları saklıyorlar. O zamanki polis teşkilatımızda o kadar güçlü değil ki istihbarat faaliyetleri ile bunları takip edebilsin. Osmanlı’nın harp yılları... Ruslarla bir kaç yılda bir harp eden Osmanlı, Batının da oyuncağı olmuş durumda. İngiliz, Amerikan ve Rus ajanlarının fink attığı bir memleket durumunda. Amerikalılar, ülkenin dört bir yanına kurdukları Amerikan Kolejleri ile Ermenilere el atmış vaziyetteler. Ermeni gençlerini bu okullarda Türk ve Osmanlı düşmanı olarak yetiştiriyorlar.
Bu arada 1893 yılında Kayseri’nin birçok camiine yafta (bildiri) asma cesaretini gösterecekler ve zamanın Padişahı Sultan II. Abdülhamid Han’a öfkelerini kusacaklar. Camilere asmalarının sebebine gelince, güya bu bildirileri Müslümanlar asmış gibi altına Müslümanların adını yazmışlar.
Tabii devlet, bu hadisedeki ibreti çıkarıyor, ama cepheden cepheye koşmaktan yurdun içine bir çeki düzen vermek mümkün olmuyor. Gençlerin çoğu askerde. Geride kalanlar da birkaç yılda bir ortaya çıkan salgın hastalıklarla ve kıtlıkla mücadele etmeye çalışıyorlar. Halkta bir ümitsizlik hakim. Kurt, puslu havayı sever misali, Ermeni örgütleri adeta kendilerini sınarcasına bazı cinayetler işleme cesaretini buluyorlar ve silahlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Lakin, koskoca şehrin asayişi birkaç polisin elindedir. Onların da bu işin üstesinden gelmeleri çok zor görünüyor.
Bir gün Camcıoğlu konağının bulunduğu yerde bir Müslüman çocuk, Camcıoğlu’nun kümesinden yumurta aşırmak isterken simsiyah büyük bilyelerin kümeste olduğunu görmüş ve bu ağır toplardan birini alıp eve getirmiş. Ev halkının şaşkınlıkla izlediği bu topu, daha sonra karakola götürmüşlerki, işte o zaman bunun el bombası olduğu anlaşılmış. Polis, bunun üzerine geniş arama tarama faaliyeti başlatıp diğer el bombalarını ele geçirmiş. Yapılan geniş bir tahkikat sonrasında bu el bombalarının Müslümanların bayram namazında kullanılmak üzere saklandığı bilgisine ulaşılmış. Aslında Ermeni örgütleri ile bu işin arkasındaki kişilerden biri olan Camcıoğlu’nun da bulunduğu insanların önce bu bombaları Cuma namazında kullanmayı planladıkları ama bayramın yaklaşması sebebiyle bayram namazında hemen hemen bütün Müslümanların bayram namazına gittiklerini göz önüne alarak bunları o zaman kullanmaya karar verdikleri anlaşılmış. Tabii Camcıoğlu tutuklanmış ve sorguya alınmış. Mahkemenin huzuruna çıkarılmış.
Ermeni ahali de Kayseri’de Ermenice konuşmaz, Türkler gibi tertemiz bir Türkçe konuşurlardı. Hatta Türkler gibi saz çalıp türkü söyleyen ozanları vardı. Ermenilerin birçoğu Türklerin dostu idi ve bu tür ayrılıkçı faaliyetleri desteklemiyor ve bu işleri yapanları da lanetliyorlardı.
Osmanlının "millet-i sadıka" dediği Ermeni milletinin içinden çıkan hainler, sadece kendilerini bitirmediler, sadık milletin de "hain millet" olarak adlandırılmasına yol açtılar. Sonrasında tehcire kadar giden serüveni biliyorsunuz.
Acaba bu hikayeden bu güne bir ibret dersi çıkar mı?.. Bence çıkar.
Bugünkü hatalar dünden ders alınmadığı için yaşanıyor olmalı diye düşünüyorum. Türk milletinin sadık dostu olmak, onunla kader birliği etmek dururken hain olmanın ne gereği var?.. Türk Milleti ile kader birliği eden herkesin bu milletin başının üstünde yeri var, bundan güzel bir şey olabilir mi?...”
Veli ALTINKAYA / Kayseri Akın Günlük

ERMENİNİN KÜMESİNDEN YUMURTA ÇALMAK İSTEYEN TÜRK ÇOCUĞU BOMBA BULMUŞ (Veli Altınkaya'nın Yazısı)


Şimdilerde soykırım moda ya... Maalesef dünyanın birçok yerinde soykırım soytarılığı ile Türkiye yıpratıldı, tarihi gerçekler çarpıtıldı. Burhanettin Akbaş’ın bir süre önce bu gazetede yayınlanan yazısının ağırlıklı bir bölümünü aşağıya aynen alıyorum. Okuyun Ermeniler’in Kayseri’de neler yaptıklarını görün.

“...19. yüzyılın sonlarına baktığımızda Kayseri’de Ermenilerin çok etkili oldukları malumunuzdur. Belediye Meclisinde onlar var. Hatta Karabet Camcıoğlu gibi Ermeni cemaatinin önde gelen isimleri Osmanlı Meclisinde milletvekili olarak bulunuyorlar. Şehrin doktorları Ermeni. Salgın hastalıklarda Ümmet-i Muhammede bakacak Müslüman-Türk bir doktorumuz dahi yok. Her işi Ermeniler ellerine almışlar.
1880’li yıllardan itibaren Ermenilerin gizli terör örgütleri Taşnak ve Hınçak da Kayseri’de örgütlenmeye başlamış ve gizli toplantılarla bazı faaliyetleri planlamaktadır. Özellikle Rusya’dan silah getirtiyorlar ve Talas’ta, Develi’de, Efkere’de, Gesi’de ve Kayseri şehir merkezinde bunları saklıyorlar. O zamanki polis teşkilatımızda o kadar güçlü değil ki istihbarat faaliyetleri ile bunları takip edebilsin. Osmanlı’nın harp yılları... Ruslarla bir kaç yılda bir harp eden Osmanlı, Batının da oyuncağı olmuş durumda. İngiliz, Amerikan ve Rus ajanlarının fink attığı bir memleket durumunda. Amerikalılar, ülkenin dört bir yanına kurdukları Amerikan Kolejleri ile Ermenilere el atmış vaziyetteler. Ermeni gençlerini bu okullarda Türk ve Osmanlı düşmanı olarak yetiştiriyorlar.
Bu arada 1893 yılında Kayseri’nin birçok camiine yafta (bildiri) asma cesaretini gösterecekler ve zamanın Padişahı Sultan II. Abdülhamid Han’a öfkelerini kusacaklar. Camilere asmalarının sebebine gelince, güya bu bildirileri Müslümanlar asmış gibi altına Müslümanların adını yazmışlar.
Tabii devlet, bu hadisedeki ibreti çıkarıyor, ama cepheden cepheye koşmaktan yurdun içine bir çeki düzen vermek mümkün olmuyor. Gençlerin çoğu askerde. Geride kalanlar da birkaç yılda bir ortaya çıkan salgın hastalıklarla ve kıtlıkla mücadele etmeye çalışıyorlar. Halkta bir ümitsizlik hakim. Kurt, puslu havayı sever misali, Ermeni örgütleri adeta kendilerini sınarcasına bazı cinayetler işleme cesaretini buluyorlar ve silahlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor. Lakin, koskoca şehrin asayişi birkaç polisin elindedir. Onların da bu işin üstesinden gelmeleri çok zor görünüyor.
Bir gün Camcıoğlu konağının bulunduğu yerde bir Müslüman çocuk, Camcıoğlu’nun kümesinden yumurta aşırmak isterken simsiyah büyük bilyelerin kümeste olduğunu görmüş ve bu ağır toplardan birini alıp eve getirmiş. Ev halkının şaşkınlıkla izlediği bu topu, daha sonra karakola götürmüşlerki, işte o zaman bunun el bombası olduğu anlaşılmış. Polis, bunun üzerine geniş arama tarama faaliyeti başlatıp diğer el bombalarını ele geçirmiş. Yapılan geniş bir tahkikat sonrasında bu el bombalarının Müslümanların bayram namazında kullanılmak üzere saklandığı bilgisine ulaşılmış. Aslında Ermeni örgütleri ile bu işin arkasındaki kişilerden biri olan Camcıoğlu’nun da bulunduğu insanların önce bu bombaları Cuma namazında kullanmayı planladıkları ama bayramın yaklaşması sebebiyle bayram namazında hemen hemen bütün Müslümanların bayram namazına gittiklerini göz önüne alarak bunları o zaman kullanmaya karar verdikleri anlaşılmış. Tabii Camcıoğlu tutuklanmış ve sorguya alınmış. Mahkemenin huzuruna çıkarılmış.
Ermeni ahali de Kayseri’de Ermenice konuşmaz, Türkler gibi tertemiz bir Türkçe konuşurlardı. Hatta Türkler gibi saz çalıp türkü söyleyen ozanları vardı. Ermenilerin birçoğu Türklerin dostu idi ve bu tür ayrılıkçı faaliyetleri desteklemiyor ve bu işleri yapanları da lanetliyorlardı.
Osmanlının "millet-i sadıka" dediği Ermeni milletinin içinden çıkan hainler, sadece kendilerini bitirmediler, sadık milletin de "hain millet" olarak adlandırılmasına yol açtılar. Sonrasında tehcire kadar giden serüveni biliyorsunuz.
Acaba bu hikayeden bu güne bir ibret dersi çıkar mı?.. Bence çıkar.
Bugünkü hatalar dünden ders alınmadığı için yaşanıyor olmalı diye düşünüyorum. Türk milletinin sadık dostu olmak, onunla kader birliği etmek dururken hain olmanın ne gereği var?.. Türk Milleti ile kader birliği eden herkesin bu milletin başının üstünde yeri var, bundan güzel bir şey olabilir mi?...”
Veli ALTINKAYA / Kayseri Akın Günlük

Belçika'dan en sonunda pkk ve roj tv ye şafak baskını

Belçika’nın 5 ayrı kentinde dün sabaha karşı 300 güvenlik görevlisiyle 25 ayrı noktadaki PKK bürolarına operasyon düzenlendi. Baskın yapılan Roj TV’nin kapısına kilit vuruldu. Gözaltına alınanlar arasında, PKK/Kongre-Gel Avrupa sorumlusu Zübeyir Aydar ve eski DEP milletvekili Remzi Kartal da var.
BELÇİKA’da dün sabah erken saatlerde 300’e yakın güvenlik mensubunun katılımıyla 25 ayrı noktadaki PKK büroları ya da bazı evlere yapılan baskınlar sonucunda 20 kişi gözaltına alındı, 100 bin Euro ve 20 para sayma makinasına el konuldu. Brüksel, Anvers, Charleroi, Namur ve Verviers kentlerinde yerel saatle 05.30’da eş zamanlı düzenlenen operasyonlarda gözaltına alınanlar arasında, Brüksel’deki “Kürdistan Ulusal Kongresi” binasında yakalanan eski DEP milletvekilleri Zübeyir Aydar (PKK/Kongre-Gel Başkanı) ve Remzi Kartal ile Adem Uzun da bulunuyor. Brüksel’de Ruazad kod adlı PKK militanı Ali Gülmez’in de gözaltında olduğu öne sürüldü.

ALİ İHSAN ÖZTÜRK’TEN ATAMALARA TEPKİ


Türk Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, okullardaki müdür atamalarına tepki gösterdi. Özellikle bir atama üzerinde duran Öztürk “Okullardaki atamalarda gırtlağına kadar kul hakkına batanlar külliyen cehennemliktir” dedi.
 Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, sınavsız ve puansız olarak yapılan müdür atamalarına tepki gösterdi.
Yapılan bir atamaya dikkat çeken Öztürk Eğitim Bir Sendikası mensuplarının kollandığını öne sürdü.
Öztürk, “Bir okula atama yapıldı. Keramet nedir diye bir araştırdık. Gördük ki muhterem, yalaka ve hatta sarı sendikanın yönetim kurulu üyesi imiş. Bu atama öyle sıradan bir atama değil. Bu zat-ı muhterem Kayseri’nin en uzak ilçelerinden birinden bu okula soruşturma ile terfi ettirilmiş bir muhteremdir. Bu muhteremler bitmez. Haktan, hukuktan, dinden dem vuran, kul hakkını gözeten fırsatını bulduğu zaman kulla birlikte hakkını da götüren malum sendikanın yönetim kurulu üyesi olduğunu öğrendik. Her fırsatta din, iman ve bu konuların söylemlerini dillerinden düşürmeyen din tacirleri gırtlağına kadar kul hakkına batanlar, şimdi bu icraatınıza kitabın hangi sayfasından kılıf bulacaksınız? Ben İlahiyat mezunuyum, neyin ne olduğunu biraz bilirim. Bu kul hakkı yiyenler, cehennemliktir. Külliyen cehennemliktir bunlar” dedi.  

ALİ İHSAN ÖZTÜRK’TEN ATAMALARA TEPKİ


Türk Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, okullardaki müdür atamalarına tepki gösterdi. Özellikle bir atama üzerinde duran Öztürk “Okullardaki atamalarda gırtlağına kadar kul hakkına batanlar külliyen cehennemliktir” dedi.
 Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, sınavsız ve puansız olarak yapılan müdür atamalarına tepki gösterdi.
Yapılan bir atamaya dikkat çeken Öztürk Eğitim Bir Sendikası mensuplarının kollandığını öne sürdü.
Öztürk, “Bir okula atama yapıldı. Keramet nedir diye bir araştırdık. Gördük ki muhterem, yalaka ve hatta sarı sendikanın yönetim kurulu üyesi imiş. Bu atama öyle sıradan bir atama değil. Bu zat-ı muhterem Kayseri’nin en uzak ilçelerinden birinden bu okula soruşturma ile terfi ettirilmiş bir muhteremdir. Bu muhteremler bitmez. Haktan, hukuktan, dinden dem vuran, kul hakkını gözeten fırsatını bulduğu zaman kulla birlikte hakkını da götüren malum sendikanın yönetim kurulu üyesi olduğunu öğrendik. Her fırsatta din, iman ve bu konuların söylemlerini dillerinden düşürmeyen din tacirleri gırtlağına kadar kul hakkına batanlar, şimdi bu icraatınıza kitabın hangi sayfasından kılıf bulacaksınız? Ben İlahiyat mezunuyum, neyin ne olduğunu biraz bilirim. Bu kul hakkı yiyenler, cehennemliktir. Külliyen cehennemliktir bunlar” dedi.  

ALİ İHSAN ÖZTÜRK’TEN ATAMALARA TEPKİ


Türk Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, okullardaki müdür atamalarına tepki gösterdi. Özellikle bir atama üzerinde duran Öztürk “Okullardaki atamalarda gırtlağına kadar kul hakkına batanlar külliyen cehennemliktir” dedi.
 Eğitim-Sen 2 No’lu Şube Başkanı Ali İhsan Öztürk, sınavsız ve puansız olarak yapılan müdür atamalarına tepki gösterdi.
Yapılan bir atamaya dikkat çeken Öztürk Eğitim Bir Sendikası mensuplarının kollandığını öne sürdü.
Öztürk, “Bir okula atama yapıldı. Keramet nedir diye bir araştırdık. Gördük ki muhterem, yalaka ve hatta sarı sendikanın yönetim kurulu üyesi imiş. Bu atama öyle sıradan bir atama değil. Bu zat-ı muhterem Kayseri’nin en uzak ilçelerinden birinden bu okula soruşturma ile terfi ettirilmiş bir muhteremdir. Bu muhteremler bitmez. Haktan, hukuktan, dinden dem vuran, kul hakkını gözeten fırsatını bulduğu zaman kulla birlikte hakkını da götüren malum sendikanın yönetim kurulu üyesi olduğunu öğrendik. Her fırsatta din, iman ve bu konuların söylemlerini dillerinden düşürmeyen din tacirleri gırtlağına kadar kul hakkına batanlar, şimdi bu icraatınıza kitabın hangi sayfasından kılıf bulacaksınız? Ben İlahiyat mezunuyum, neyin ne olduğunu biraz bilirim. Bu kul hakkı yiyenler, cehennemliktir. Külliyen cehennemliktir bunlar” dedi.  

MHP Kadın Kollarından Jeojoji Mühendisleri Odasını ziyaret


  1-7 Mart deprem haftası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Başkanı ve yöneticileri Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası’na nezaket ziyaretinde bulundu.
         Ziyarette konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları İl Başkanı Sevim Koçyiğit, deprem anında halk olarak neler yapmamız gerektiği konusunda çok fazla aydınlatıldığımızı düşünmediğini söyledi.
         Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Adnan Evsen’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Evsen, deprem konusunda Şili’den alınacak dersler olduğunu kaydetti.
        Evsen, “%90’ı deprem tehdidi altında olan ülkemizin önemli kentleri birinci derecede riskli kuşakta yer almasına karşın deprem gerçeğine ilişkin ilk ciddi çalışmalar 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depreminden sonra olmuştur. Bu manada her yıl ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan deprem haftasının sadece okullarda kamu kurumlarında ve bir takım sivil toplum örgütlerinde kutlanan bir haftadan ibarettir.
Yerel yönetimlerin başında bulunan idarecilerin hala çıkarılan yasa ve yönetmeliklere uymaması gelişmekte olan ülkemizin maalesef Şili Devleti’nin gerisinde Haiti ile aynı kategoride olmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye’deki yöneticilerin Güney Amerika Ülkesi olan Şili Devleti’nden öğreneceği birçok uygulamanın olduğu kanaatindeyim” dedi.

MHP Kadın Kollarından Jeojoji Mühendisleri Odasını ziyaret


  1-7 Mart deprem haftası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Başkanı ve yöneticileri Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası’na nezaket ziyaretinde bulundu.
         Ziyarette konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları İl Başkanı Sevim Koçyiğit, deprem anında halk olarak neler yapmamız gerektiği konusunda çok fazla aydınlatıldığımızı düşünmediğini söyledi.
         Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Adnan Evsen’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Evsen, deprem konusunda Şili’den alınacak dersler olduğunu kaydetti.
        Evsen, “%90’ı deprem tehdidi altında olan ülkemizin önemli kentleri birinci derecede riskli kuşakta yer almasına karşın deprem gerçeğine ilişkin ilk ciddi çalışmalar 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depreminden sonra olmuştur. Bu manada her yıl ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan deprem haftasının sadece okullarda kamu kurumlarında ve bir takım sivil toplum örgütlerinde kutlanan bir haftadan ibarettir.
Yerel yönetimlerin başında bulunan idarecilerin hala çıkarılan yasa ve yönetmeliklere uymaması gelişmekte olan ülkemizin maalesef Şili Devleti’nin gerisinde Haiti ile aynı kategoride olmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye’deki yöneticilerin Güney Amerika Ülkesi olan Şili Devleti’nden öğreneceği birçok uygulamanın olduğu kanaatindeyim” dedi.

MHP Kadın Kollarından Jeojoji Mühendisleri Odasını ziyaret


  1-7 Mart deprem haftası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Başkanı ve yöneticileri Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası’na nezaket ziyaretinde bulundu.
         Ziyarette konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları İl Başkanı Sevim Koçyiğit, deprem anında halk olarak neler yapmamız gerektiği konusunda çok fazla aydınlatıldığımızı düşünmediğini söyledi.
         Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Adnan Evsen’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Evsen, deprem konusunda Şili’den alınacak dersler olduğunu kaydetti.
        Evsen, “%90’ı deprem tehdidi altında olan ülkemizin önemli kentleri birinci derecede riskli kuşakta yer almasına karşın deprem gerçeğine ilişkin ilk ciddi çalışmalar 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depreminden sonra olmuştur. Bu manada her yıl ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan deprem haftasının sadece okullarda kamu kurumlarında ve bir takım sivil toplum örgütlerinde kutlanan bir haftadan ibarettir.
Yerel yönetimlerin başında bulunan idarecilerin hala çıkarılan yasa ve yönetmeliklere uymaması gelişmekte olan ülkemizin maalesef Şili Devleti’nin gerisinde Haiti ile aynı kategoride olmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye’deki yöneticilerin Güney Amerika Ülkesi olan Şili Devleti’nden öğreneceği birçok uygulamanın olduğu kanaatindeyim” dedi.

MHP Kadın Kollarından Jeojoji Mühendisleri Odasını ziyaret


  1-7 Mart deprem haftası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Başkanı ve yöneticileri Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası’na nezaket ziyaretinde bulundu.
         Ziyarette konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları İl Başkanı Sevim Koçyiğit, deprem anında halk olarak neler yapmamız gerektiği konusunda çok fazla aydınlatıldığımızı düşünmediğini söyledi.
         Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Adnan Evsen’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Evsen, deprem konusunda Şili’den alınacak dersler olduğunu kaydetti.
        Evsen, “%90’ı deprem tehdidi altında olan ülkemizin önemli kentleri birinci derecede riskli kuşakta yer almasına karşın deprem gerçeğine ilişkin ilk ciddi çalışmalar 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depreminden sonra olmuştur. Bu manada her yıl ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan deprem haftasının sadece okullarda kamu kurumlarında ve bir takım sivil toplum örgütlerinde kutlanan bir haftadan ibarettir.
Yerel yönetimlerin başında bulunan idarecilerin hala çıkarılan yasa ve yönetmeliklere uymaması gelişmekte olan ülkemizin maalesef Şili Devleti’nin gerisinde Haiti ile aynı kategoride olmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye’deki yöneticilerin Güney Amerika Ülkesi olan Şili Devleti’nden öğreneceği birçok uygulamanın olduğu kanaatindeyim” dedi.

MHP Kadın Kollarından Jeojoji Mühendisleri Odasını ziyaret


  1-7 Mart deprem haftası münasebetiyle Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları Başkanı ve yöneticileri Kayseri Jeoloji Mühendisleri Odası’na nezaket ziyaretinde bulundu.
         Ziyarette konuşan Milliyetçi Hareket Partisi Kadın Kolları İl Başkanı Sevim Koçyiğit, deprem anında halk olarak neler yapmamız gerektiği konusunda çok fazla aydınlatıldığımızı düşünmediğini söyledi.
         Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Adnan Evsen’de ziyaretten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Evsen, deprem konusunda Şili’den alınacak dersler olduğunu kaydetti.
        Evsen, “%90’ı deprem tehdidi altında olan ülkemizin önemli kentleri birinci derecede riskli kuşakta yer almasına karşın deprem gerçeğine ilişkin ilk ciddi çalışmalar 17 Ağustos 1999 tarihli Marmara depreminden sonra olmuştur. Bu manada her yıl ülkemizde 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan deprem haftasının sadece okullarda kamu kurumlarında ve bir takım sivil toplum örgütlerinde kutlanan bir haftadan ibarettir.
Yerel yönetimlerin başında bulunan idarecilerin hala çıkarılan yasa ve yönetmeliklere uymaması gelişmekte olan ülkemizin maalesef Şili Devleti’nin gerisinde Haiti ile aynı kategoride olmasına sebebiyet vermektedir. Türkiye’deki yöneticilerin Güney Amerika Ülkesi olan Şili Devleti’nden öğreneceği birçok uygulamanın olduğu kanaatindeyim” dedi.

KAYSERİ’DE EN ÇOK NERELİ YAŞIYOR?


TÜİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 2009 yılı itibarıyla Kayseri’de 899 bin 599 Kayserili yaşıyor. Kayserililerden sonra en fazla bulunan Sivaslıların sayısı 68 bin 219’a yükseldi. Sivaslıların sayısı bir önceki yıl 65 bin 486 idi. Sivaslıları 52 bin 249 ile Yozgatlılar takip ediyor. Üçüncü sırada 29 bin 519 ile Nevşehirliler, dördüncü sırada 19 bin 464 ile Kahramanmaraşlılar, beşinci sırada ise 18 bin 105 ile Ağrı’lılar bulunuyor.
Kayserililerin Kayseri’den sonra en fazla yaşadığı il ise İstanbul. İstanbul’da 140 bin 557 Kayserili yaşıyor. İstanbulu 89 bin 811 ile Ankara, 25 bin 769 ile Antalya, 19 bin 840 ile İzmir ve 19 bin 152 ile Adana takip ediyor. 

KAYSERİ’DE EN ÇOK NERELİ YAŞIYOR?


TÜİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 2009 yılı itibarıyla Kayseri’de 899 bin 599 Kayserili yaşıyor. Kayserililerden sonra en fazla bulunan Sivaslıların sayısı 68 bin 219’a yükseldi. Sivaslıların sayısı bir önceki yıl 65 bin 486 idi. Sivaslıları 52 bin 249 ile Yozgatlılar takip ediyor. Üçüncü sırada 29 bin 519 ile Nevşehirliler, dördüncü sırada 19 bin 464 ile Kahramanmaraşlılar, beşinci sırada ise 18 bin 105 ile Ağrı’lılar bulunuyor.
Kayserililerin Kayseri’den sonra en fazla yaşadığı il ise İstanbul. İstanbul’da 140 bin 557 Kayserili yaşıyor. İstanbulu 89 bin 811 ile Ankara, 25 bin 769 ile Antalya, 19 bin 840 ile İzmir ve 19 bin 152 ile Adana takip ediyor. 

KAYSERİ’DE EN ÇOK NERELİ YAŞIYOR?


TÜİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 2009 yılı itibarıyla Kayseri’de 899 bin 599 Kayserili yaşıyor. Kayserililerden sonra en fazla bulunan Sivaslıların sayısı 68 bin 219’a yükseldi. Sivaslıların sayısı bir önceki yıl 65 bin 486 idi. Sivaslıları 52 bin 249 ile Yozgatlılar takip ediyor. Üçüncü sırada 29 bin 519 ile Nevşehirliler, dördüncü sırada 19 bin 464 ile Kahramanmaraşlılar, beşinci sırada ise 18 bin 105 ile Ağrı’lılar bulunuyor.
Kayserililerin Kayseri’den sonra en fazla yaşadığı il ise İstanbul. İstanbul’da 140 bin 557 Kayserili yaşıyor. İstanbulu 89 bin 811 ile Ankara, 25 bin 769 ile Antalya, 19 bin 840 ile İzmir ve 19 bin 152 ile Adana takip ediyor. 

KAYSERİ’DE EN ÇOK NERELİ YAŞIYOR?


TÜİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 2009 yılı itibarıyla Kayseri’de 899 bin 599 Kayserili yaşıyor. Kayserililerden sonra en fazla bulunan Sivaslıların sayısı 68 bin 219’a yükseldi. Sivaslıların sayısı bir önceki yıl 65 bin 486 idi. Sivaslıları 52 bin 249 ile Yozgatlılar takip ediyor. Üçüncü sırada 29 bin 519 ile Nevşehirliler, dördüncü sırada 19 bin 464 ile Kahramanmaraşlılar, beşinci sırada ise 18 bin 105 ile Ağrı’lılar bulunuyor.
Kayserililerin Kayseri’den sonra en fazla yaşadığı il ise İstanbul. İstanbul’da 140 bin 557 Kayserili yaşıyor. İstanbulu 89 bin 811 ile Ankara, 25 bin 769 ile Antalya, 19 bin 840 ile İzmir ve 19 bin 152 ile Adana takip ediyor. 

KAYSERİ’DE EN ÇOK NERELİ YAŞIYOR?


TÜİK’in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemine göre 2009 yılı itibarıyla Kayseri’de 899 bin 599 Kayserili yaşıyor. Kayserililerden sonra en fazla bulunan Sivaslıların sayısı 68 bin 219’a yükseldi. Sivaslıların sayısı bir önceki yıl 65 bin 486 idi. Sivaslıları 52 bin 249 ile Yozgatlılar takip ediyor. Üçüncü sırada 29 bin 519 ile Nevşehirliler, dördüncü sırada 19 bin 464 ile Kahramanmaraşlılar, beşinci sırada ise 18 bin 105 ile Ağrı’lılar bulunuyor.
Kayserililerin Kayseri’den sonra en fazla yaşadığı il ise İstanbul. İstanbul’da 140 bin 557 Kayserili yaşıyor. İstanbulu 89 bin 811 ile Ankara, 25 bin 769 ile Antalya, 19 bin 840 ile İzmir ve 19 bin 152 ile Adana takip ediyor. 

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Mustafa Eraslan- Fevzi Mercan Çocuk Hastanesi’nde Radyoloji Ünitesi hizmete açıldı.


Açılışa Vali Mevlüt Bilici, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Rektör  Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Ruhan Düşünsel, Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Güven, Ticaret Odası Başkan Vekili Mustafa Erçalık ve çok sayıda öğretim üyesi katıldı.
Vali Mevlüt Bilici açılan yeni ünitelerle çok daha iyi sağlık hizmeti verileceğini söyledi.
            Vali Bilici, “Üniversitemiz inanılmaz gelişim içerisinde. Yeni yeni temeller atılıyor, açılışların devamı gelecek. Çok önemli yatırımlar yapılıyor. Bunların üniversite ve dolayısıyla da ülkemize çok büyük katkıları olacağı inancındayım” dedi.
            Vali Bilici ve beraberindekiler daha sonra ünitede bulunan röntgen, skopi, ultrasonografi odalarını tek tek gezerek cihazlar hakkında bilgiler aldılar.
Radyoloji ünitesi yetkilileri açılışı yapılan ünitedeki cihazların çok az hastanede bulunduğunu belirterek ünitenin 2 milyon TL’ye mal olduğunu ve bu ücretin üniversite imkanları tarafından karşılanıldığını kaydettiler.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Mustafa Eraslan- Fevzi Mercan Çocuk Hastanesi’nde Radyoloji Ünitesi hizmete açıldı.


Açılışa Vali Mevlüt Bilici, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Rektör  Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Ruhan Düşünsel, Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Güven, Ticaret Odası Başkan Vekili Mustafa Erçalık ve çok sayıda öğretim üyesi katıldı.
Vali Mevlüt Bilici açılan yeni ünitelerle çok daha iyi sağlık hizmeti verileceğini söyledi.
            Vali Bilici, “Üniversitemiz inanılmaz gelişim içerisinde. Yeni yeni temeller atılıyor, açılışların devamı gelecek. Çok önemli yatırımlar yapılıyor. Bunların üniversite ve dolayısıyla da ülkemize çok büyük katkıları olacağı inancındayım” dedi.
            Vali Bilici ve beraberindekiler daha sonra ünitede bulunan röntgen, skopi, ultrasonografi odalarını tek tek gezerek cihazlar hakkında bilgiler aldılar.
Radyoloji ünitesi yetkilileri açılışı yapılan ünitedeki cihazların çok az hastanede bulunduğunu belirterek ünitenin 2 milyon TL’ye mal olduğunu ve bu ücretin üniversite imkanları tarafından karşılanıldığını kaydettiler.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Mustafa Eraslan- Fevzi Mercan Çocuk Hastanesi’nde Radyoloji Ünitesi hizmete açıldı.


Açılışa Vali Mevlüt Bilici, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Rektör  Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Ruhan Düşünsel, Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Güven, Ticaret Odası Başkan Vekili Mustafa Erçalık ve çok sayıda öğretim üyesi katıldı.
Vali Mevlüt Bilici açılan yeni ünitelerle çok daha iyi sağlık hizmeti verileceğini söyledi.
            Vali Bilici, “Üniversitemiz inanılmaz gelişim içerisinde. Yeni yeni temeller atılıyor, açılışların devamı gelecek. Çok önemli yatırımlar yapılıyor. Bunların üniversite ve dolayısıyla da ülkemize çok büyük katkıları olacağı inancındayım” dedi.
            Vali Bilici ve beraberindekiler daha sonra ünitede bulunan röntgen, skopi, ultrasonografi odalarını tek tek gezerek cihazlar hakkında bilgiler aldılar.
Radyoloji ünitesi yetkilileri açılışı yapılan ünitedeki cihazların çok az hastanede bulunduğunu belirterek ünitenin 2 milyon TL’ye mal olduğunu ve bu ücretin üniversite imkanları tarafından karşılanıldığını kaydettiler.

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Mustafa Eraslan- Fevzi Mercan Çocuk Hastanesi’nde Radyoloji Ünitesi hizmete açıldı.


Açılışa Vali Mevlüt Bilici, Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, Rektör  Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Tıp Fakültesi Dekanı Prof Dr. Ruhan Düşünsel, Gevher Nesibe Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Güven, Ticaret Odası Başkan Vekili Mustafa Erçalık ve çok sayıda öğretim üyesi katıldı.
Vali Mevlüt Bilici açılan yeni ünitelerle çok daha iyi sağlık hizmeti verileceğini söyledi.
            Vali Bilici, “Üniversitemiz inanılmaz gelişim içerisinde. Yeni yeni temeller atılıyor, açılışların devamı gelecek. Çok önemli yatırımlar yapılıyor. Bunların üniversite ve dolayısıyla da ülkemize çok büyük katkıları olacağı inancındayım” dedi.
            Vali Bilici ve beraberindekiler daha sonra ünitede bulunan röntgen, skopi, ultrasonografi odalarını tek tek gezerek cihazlar hakkında bilgiler aldılar.
Radyoloji ünitesi yetkilileri açılışı yapılan ünitedeki cihazların çok az hastanede bulunduğunu belirterek ünitenin 2 milyon TL’ye mal olduğunu ve bu ücretin üniversite imkanları tarafından karşılanıldığını kaydettiler.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...