Sayfalar

2 Eylül 2010 Perşembe

Albay Çiçek ölüm orucunda... Bu feryada kulak verilmeli...

Islak imza davasının geldiği aşamayı her yerde okuyorsunuz.
Davanın sembol ismi Kurmay Albay Dursun Çiçek orucunu açmayacağını açıkladı. Yani açlık grevine girdi.
Albay Çiçek, ıslak imza ya da irtica ile mücadele eylem planı davasında 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Aylardır hapiste. Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen davanın 11'inci duruşmasında tahliye talebinde bulundu ve talebinin reddedilmesinin ardından açlık grevine başladığını açıkladı.
Peki bu kararı nasıl aldı?
Çiçek ailesinden edindiğimiz bilgilere göre, Albay Çiçek süresiz oruç kararını üstü kapalı biçimde ilk olarak duruşmaya çıkmadan önce avukat kızı İrem’e yansıttı.
“Eğer bu duruşmada da tahliye edilmezsem açlık grevi dışında başka mücadele yöntemi kalmıyor. Bizi savunacak yerde kalmadı” diyen Çiçek, tahliye talebinin reddiyle birlikte daha önceden hazırladığı notu kızının eline tutuşturdu.
İrem Çiçek ilk duygularını “Notu okuduğumda şok geçirdim” diye anlatıyor.

Odatv şimdi bu notu yayınlıyor. Çiçek imzalı notun orijinali yeşil kalemle yazılmış. Çünkü Çiçek yeşil rengin taklit edilemeyeceğini düşünüyor.
Notun altındaki imzada “ıslak imza davasının” en önemli kanıtı kabul edilen imzadan da farklı. Çiçek, 12 Haziran’dan beri nottaki imzayı kullanıyor.Çiçek’in açlık grevine sokan süreç ve mahkemede sergilenen tavırlar da gerçekten ilginç.
Çiçek tahliye talebinde bulunduğu sırada Savcı ayağa kalkıyor ve özetle“Sanığın Erzincan sınırında 2008 yılına ait bir telefon sinyali var. Araştırılmasını istiyorum” diyor.
Tahliye talebi bu yüzden reddediliyor.
Davanın 2008’deki telefon sinyaliyle ne ilgisi var?
Savcı, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından yürütülen cemaat soruşturmasını Çiçek’in hazırladığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile ilişkilendiriyor. Hatta Çiçek’in bu yüzden Erzincan’a giderek adli operasyona şekil verdiğini iddia ediyor.
Mahkeme tutanaklarına göre Savcının “Çiçek’in ıslak imzası var” dediği Eylem Planı 2009 yılında hazırlandı. Yani 2008’de Erzincan’da tespit edilen telefon sinyali ile Eylem Planı arasında illiyet bağı bulunduğu iddiası tutarlı görünmüyor.
Ama mahkeme Savcı’ya itibar ediyor ve tahliyenin reddine karar veriyor. Yani Çiçek 1.5 ay daha hapiste kalacak. Çünkü bir sonraki duruşma 18 Ekim’de.

Peki Erzincan’daki telefon sinyali ne ifade ediyor?
Çiçek ailesinin verdiği bilgilere göre aile o yıl Azerbaycan’a turist olarak gidiyor. Karayolu da Erzincan sınırından geçiyor. İşte o sinyal o sınırda kaydediliyor.
Bu kadar incelik gerçekten ürkütücü.

Albay Çiçek ölüm orucunda... Bu feryada kulak verilmeli...

Islak imza davasının geldiği aşamayı her yerde okuyorsunuz.
Davanın sembol ismi Kurmay Albay Dursun Çiçek orucunu açmayacağını açıkladı. Yani açlık grevine girdi.
Albay Çiçek, ıslak imza ya da irtica ile mücadele eylem planı davasında 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Aylardır hapiste. Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen davanın 11'inci duruşmasında tahliye talebinde bulundu ve talebinin reddedilmesinin ardından açlık grevine başladığını açıkladı.
Peki bu kararı nasıl aldı?
Çiçek ailesinden edindiğimiz bilgilere göre, Albay Çiçek süresiz oruç kararını üstü kapalı biçimde ilk olarak duruşmaya çıkmadan önce avukat kızı İrem’e yansıttı.
“Eğer bu duruşmada da tahliye edilmezsem açlık grevi dışında başka mücadele yöntemi kalmıyor. Bizi savunacak yerde kalmadı” diyen Çiçek, tahliye talebinin reddiyle birlikte daha önceden hazırladığı notu kızının eline tutuşturdu.
İrem Çiçek ilk duygularını “Notu okuduğumda şok geçirdim” diye anlatıyor.

Odatv şimdi bu notu yayınlıyor. Çiçek imzalı notun orijinali yeşil kalemle yazılmış. Çünkü Çiçek yeşil rengin taklit edilemeyeceğini düşünüyor.
Notun altındaki imzada “ıslak imza davasının” en önemli kanıtı kabul edilen imzadan da farklı. Çiçek, 12 Haziran’dan beri nottaki imzayı kullanıyor.Çiçek’in açlık grevine sokan süreç ve mahkemede sergilenen tavırlar da gerçekten ilginç.
Çiçek tahliye talebinde bulunduğu sırada Savcı ayağa kalkıyor ve özetle“Sanığın Erzincan sınırında 2008 yılına ait bir telefon sinyali var. Araştırılmasını istiyorum” diyor.
Tahliye talebi bu yüzden reddediliyor.
Davanın 2008’deki telefon sinyaliyle ne ilgisi var?
Savcı, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından yürütülen cemaat soruşturmasını Çiçek’in hazırladığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile ilişkilendiriyor. Hatta Çiçek’in bu yüzden Erzincan’a giderek adli operasyona şekil verdiğini iddia ediyor.
Mahkeme tutanaklarına göre Savcının “Çiçek’in ıslak imzası var” dediği Eylem Planı 2009 yılında hazırlandı. Yani 2008’de Erzincan’da tespit edilen telefon sinyali ile Eylem Planı arasında illiyet bağı bulunduğu iddiası tutarlı görünmüyor.
Ama mahkeme Savcı’ya itibar ediyor ve tahliyenin reddine karar veriyor. Yani Çiçek 1.5 ay daha hapiste kalacak. Çünkü bir sonraki duruşma 18 Ekim’de.

Peki Erzincan’daki telefon sinyali ne ifade ediyor?
Çiçek ailesinin verdiği bilgilere göre aile o yıl Azerbaycan’a turist olarak gidiyor. Karayolu da Erzincan sınırından geçiyor. İşte o sinyal o sınırda kaydediliyor.
Bu kadar incelik gerçekten ürkütücü.

Dar gelirli ailelere dağıtılan 50 TL vatandaşlar için adeta çileye dönüştü

Erzurum'un Oltu ilçesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) tarafından dar gelirli ailelere dağıtılan 50 TL vatandaşlar için adeta çileye dönüştü.

Geçtiğimiz yıllarda imza karşılığı vakıf görevlileri tarafından teslim edilen yardımların bu yıl banka aracılığı ile yapılması vatandaşları zor durumda bıraktı.
İlçeye bağlı köylerden yardımları alabilmek için ilçe merkezine gelen vatandaşlar aldıkları 50 TL tutarındaki yardımından önemli bir kısmını yol ücreti olarak ödediklerini belirtti. Uygulamanın kendilerini zor durumda bıraktığını anlatan vatandaşlar, "Önceki yıllarda bu yardımlar SYDV görevlilerince imza karşılığında bizlere veriliyordu. Bu yıl yapılan uygulama ile banka hesaplarına aktarılıyor. Birçok arkadaşımız 20 TL ilçeye gelip gidebilmek için ücret ödüyor. Aldığımız yardımı da yol ücreti olarak ödemek durumunda kalıyoruz" dediler.
İlçe merkezinde banka şubesi önünde uzun kuyruklar oluşturan çoğunluğu yaşlı vatandaşlar 50 TL tutarındaki yardımı alabilmek için saatlerce beklemek durumunda kaldılar.

Kılıçdaroğlu, ''Devrimciler de ülkücüler de yaşadıkları acıları Recep Beye sömürtmeyecekler.''

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''İster devrimciler, ister ülkücüler yaşadıkları acıları Recep Beye sömürtmeyecekler'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisince Osmaniye Devlet Bahçeli Meydanı'nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti.

CHP'nin düşüncesinin, felsefesinin temelinde insan olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''bu coğrafyada herkesin barış içinde yaşadığı, evine alın teriyle kazandığı ekmeği götürdüğü bir ülke için'' çalıştıklarını söyledi.

AK Parti'nin anayasa değişiklikleri ile yargıyı yeniden şekillendirmeyi ve kendi partililerini atamayı hedeflediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Recep Bey diyor ki 'yeteri kadar malı götürdük, köşeyi de döndük, bundan sonra da halkın ayak sesleri geliyor bunlar meydanlarda hesap soracağız diyorlar...' korkuyor, 'ben kendi hakimlerimi atayayım da beni beraat ettirsinler' diyor. Yedirmezler Recep Bey, bu millet sana hesap soracak'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2002'de Osmaniye'de yaptığı konuşmada ''Ben argo değil, milletin dilini konuşuyorum, onlar bu dili anlamazlar çünkü milletin dilini anlamak için fil dişi kuleleri değil sokağı bilmek lazım'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Mademki sen milletin dili ile konuşmayı biliyorsun, çiftçiye 'ananı da al git' diyen adam milletin diliyle mi konuşuyor? Argo konuşmuyormuş beyefendi, sen Başbakansın bir çiftçi Başbakan'ı bulmuş en azından 'bir derdimi anlatayım' demiş, sen çiftçiye tahammül edemiyorsan, milletin derdini nasıl dinleyeceksin?'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın dokunulmazlıkların kaldırılacağı sözünü verdiğini ama bu sözü yerine getirmediğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Yiğit adam, düzgün adam söz verdi mi kapı gibi arkasında durur. Recep Tayyip Erdoğan böyle bir adam değildir'' dedi.

-''12 EYLÜL'Ü SÖMÜRÜYORLAR...''-

AK Parti iktidarının 12 Eylül'den hesap soracağını söylediğini ifade Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Soramazlar çünkü bunlar 12 Eylül'ün yetiştirmesi. 12 Eylül'ün bedelini devrimciler ve ülkücüler ödedi. Bunlar ne yaptı? Şimdi kalkmış 12 Eylül'ü sömürüyorlar. İster devrimciler, ister ülkücüler yaşadıkları acıları Recep Beye sömürtmeyecekler.''

AK Parti'nin referandum propagandası kapsamında ülkenin her yerini ''evet'' afişleri ile donattığını, gazetelere tam sayfa ilanlar verdiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Bu değirmenin suyu nereden geliyor Recep Bey, bu millete bir anlat bakalım'' dedi.

Kılıçdaroğlu sözlerini, ''evet' oyu ver Recep Beyi, 'hayır' oyu ver memleketi kurtar. Bir tarafta Recep Bey, bir tarafta memleket var, takdir sizin'' diye tamamladı.

Mitinge Genel Sekreter Önder Sav, parti yöneticileri ve milletvekilleri katıldı.

Miting meydanında sıcak nedeniyle fenalaşan bazı vatandaşlara ise alanda bulunan ambulanslarda müdahale edildi.

Deniz Bölükbaşı Kayseri'de konuştu: "AKP'nin hesaplarını boşa çıkarın"

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, AK Parti'nin referanduma götürdüğü anayasa değişikliği paketinde gizli hesaplar bulunduğunu savunarak, ''Ülke sizin, karar sizin. Sandığa gidin ve AKP'nin hesaplarını boşa çıkarın'' dedi.

Bölükbaşı, MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Eraslan'ın verdiği iftar yemeğine katıldı. Burada yaptığı konuşmada, herkesin kendi bakış açısından referandumda nasıl bir tavır alacağını açıkladığını belirten Bölükbaşı, şunları söyledi:

''Sayın Başbakan ve AKP, anayasa değişikliği paketi için, hukukun üstünlüğü, daha fazla özgürlük, 12 Eylül Anayasasının izlerinin silinmesi gibi sloganlarla vatandaşlardan evet oyu istiyor. Ancak bu istekte samimi değiller. Çünkü 12 Eylül Anayasası şimdiye kadar 17 kez değişime uğramış, 86 maddesi de değiştirilmiştir. 12 Eylül Anayasasının getirdiği YÖK'ün kaldırılmasıyla ilgili hiçbir madde yok değişiklik paketinde. Samimi olmadıklarının en önemli göstergesi bu.''

Anayasa değişikliği paketinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin 2 gizli hesabı bulunduğunu ileri süren Bölükbaşı şöyle devam etti:

''Bunlardan birisi, PKK açılımının önünü açmak, yani ülkeyi etnik ayrışmaya sürüklemek, bir diğeri de AKP yolsuzluklarının hukuk önünde hesabının sorulmasına engel olmak. MHP, bu anayasa değişikliğine ülkeyi etnik ayrışmaya ve bölünmeye götüreceği için karşıdır. İmralı canisiyle yapılan pazarlıklar sonucu anayasa değişiklik paketi gündeme getirilmiştir. Başbakan böyle bir görüşmeyi önce yalanlamış, ardından kabul etmek zorunda kalmıştır. Böyle bir görüşme yapılmıştır ve İmralı canisi de güdümündeki siyasi oluşuma ve tabanına, önce referandumu boykotla başlamak, sonra Başbakan ve hükümetin tavrına göre hareket etmek talimatını vermiştir. BDP, referandumu boykot etme, sandığa gitmeme kararı aldığını açıkladı. Sandığa gitmemek kimin işine yarar? Elbette ki evet oyu isteyenlere yarar.''

Anayasa değişikliği paketinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin ikinci gizli hesabının ise yolsuzlukların yasal zeminde hesabının sorulmasının engellenmesi olduğunu iddia eden Bölükbaşı, ''Bunun için Anayasa Mahkemesi'ni ellerine geçirmek istiyorlar. Çünkü Başbakan ve bakanların yolsuzlukla yargılanabilecekleri tek yer, Yüce Divan yani Anayasa Mahkemesidir'' dedi.

Bölükbaşı, Başbakan ve AK Parti'nin asıl iki gizli hesaplarını kamufle etmek için anayasa değişiklik paketine birtakım maddeler ilave ettiklerini ve Türk halkına şirin göstermeye çalıştıklarını savunarak, ''Bütün gayretleri, asıl gizli niyetlerinin üstünü örtmek, Türk halkına cazip hale getirerek asıl düşüncelerini ambalajlamaktır'' diye konuştu.

''Asıl soru şu, etnik ayrışmayı ve AK Parti iktidarının yolsuzluklarının üstünün örtülmesini içimize sindirebilecek miyiz, sindiremeyecek miyiz?'' diyen Bölükbaşı, sözlerini, ''Ülke sizin, karar sizin. Sandığa gidin ve AK Parti'nin hesaplarını boşa çıkarın'' diye tamamladı.

İftar yemeğine, MHP Genel Başkan Yardımcısı Metin Çobanoğlu, MHP Kayseri Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlu, MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, Kayseri Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve partililer katıldı

Hacı Bektaş Veli Derneğinden Başbakan Erdoğan'ın sözlerine tepki...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara mitinginde “dedelerden talimat dönemi bitti ifadelerine Hacı Bektaş-ı veli derneği başkanı Kenan Akpınar’dan tepki geldi. Akpınar, bu dedelik talimat değil, ikrar, rızalık ve yola hizmet yoludur. 

Akpınar, Başbakanın Ankara mitinginde, dedelik gibi önemli bir Alevi kurumunu istismar eden konuşması tam anlamıyla bir ayrımcılık ifadesi ve suçtur. AKP hükümeti tarafından Alevilere yönelik sürdürülen ayrımcılığın ve ötekileştirmenin, siyasal İslamcı bir gelenek olduğunu Başbakan Erdoğan, Sincan mitinginde bir kez daha göstermiştir. Alevi inancına ve geleneğine yabancı olan Başbakan “Dedelerden talimat dönemi bitti” diye, Alevi dedelik kurumunu siyaset alanının istismarı haline getirmeye çalışmıştır. Alevilikte önemli bir yer olan dedelik kurumunu rencide etmek ve toplumun nazarında olumsuzlaştırmak için, dedeliği ve Aleviliği HSYK tartışmalarında istismar haline getirilmesi bir ayrımcılığın ifadesinin bir göstergesidir ve suçtur. Sayın Başbakan tüm ülke yurttaşlarının başbakanı olmadığını göstermek için özel çaba sarf ediyor. Alevi hassasiyetleri ve değerlerini siyasetin istismarı haline getiriyor.  HSYK yönelik tartışmalarda, hukuk ve demokrasi  kullanmak yerine, Alevi inancında önemli yer teşkil eden dedelik kurumunu, bu tartışmalarda istismar haline getirmektedir. Dedeler talimat vermez. Dedelik kurumu “El ele, el Hakka” tanımının, “Mürşid-Pir-Rehber” biçimde görevlere ayrılmış şeklidir. Dedelik kurumu taliplerine, toplumu ve yola hizmet kurumudur. Bu kurum talimat ve fetva veren Şeyhülislam Kurumu değildir.. Dedeler talimatla değil, muhabbetle ilgilenir. Bu kurumda söz, talimatla değil, tüm taliplerinde yer aldığı ve eşit haklara sahip, katılımcı olduğu ve rızalık kültürü üzerinden oluşur. Rehber Pir’e, Pir Mürşid’e bağlıdır. Mürşid de rızalık sonucu oluşmuş davranışa, söze ve yola bağımlıdır.  Alevi tarihi, geleneği, inancı ve kültürü dedelik kurumu üzerinde günümüze taşınmıştır. Yani dedelik kurumu ve dedelerimiz. Türkiye de Alevilerin kendi inançlarını öğrendikleri okulları ve okulların açılmasına onay veren bir yargı ve hukuk düzeni yoktur. Alevi köylerine cem evi yapma hakkı tanıyan yasa, kanun ve buna dair destek veren bir yargı yoktur. Ama Alevi Köyleri dâhil, her köye cami yapılmasını yasalar ve kanunlar güvence altına alınmıştır.
Talimatı veren dedeler değil, bizzat Başbakanın kendisinin sürekli olarak adres gösterdiği devletin Sünni ulemasıdır. Cem evleri konusunda bile fikir sorduğu yer Din İşleri Yüksek Kurulu ve Diyanettir. Çünkü Aleviler tarafında açılan eşit haklara dair tüm davalarda, gerek yargı, gerekse hükümet Diyanetten talimat istemiştir! Yani Başbakan talimat verenleri bizim inancımızda ve dedelik kurumlarımızda aramasın.

Kulkuloğlu: "Kılıçdaroğlu'nun kasketine dil uzatacağına önce Sen Müslüman olarak taşıdığın o sakalın hakkını ver"

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu nun Kayseri de yaptığı meydan mitinginin ardından AKP’li  Bakan ve Milletvekillerinin kimyalarının bozduğu görülmektedir.


Sayın Ahmet Öksüzkaya nın tüm medyanın yayınladığı miting görüntüleri ve adeta parmaklarını yutarcasına tırnaklarını yiyen AKP yöneticisinin şaşkınlık görüntülerini sanki bu şehirde Kayseri CHP mitinginde yaşanmamış gibi sayarak komik sayısal açıklamalara girmesi herkesi şaşkınlığa sürüklemiştir. Milletvekili ; mali müşavirlik gibi sayılarla ilgili bir meslek grubunun mensubu olmasa demek ki kıskançlıktan neredeyse CHP mitingine katılan olmadı da diyebilecek.


Bir başka komedi ise Enerji Bakanı Taner Yıldız ın açıklaması olmuştur, "Şapka giyerek halkçı olunamaz" diye açıklama yapan Sayın Bakana sormak gerekir; Sakal bırakarak Müslüman olunuyor mu ? Bakan a hatırlatmak isterim , AKP Kayseri eski il Başkanı Mahmut Cabat a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın damadının ortağı olduğu Çalık Holding e, Hocasının nuru davetiyeci Koza grubuna, ve Sabahattin Yıldız a Türkiye nin bir trilyon dolarlık altın, gümüş ve bakır madenlerini sorumsuzca, sorgusuz ve sualsizce ruhsatlandırılan aklına Müslümanlığın ve sakalın hiç gelmedi mi; ? Bu ülkedeki 73 milyon insanın hakları, tüyü bitmedik yetimlerin haklarını yandaşlarına Bakan olarak verirken sakalın ve Müslümanlığın hiç aklına gelmedi mi? Allah’tan korkun hiç aklına gelmedi mi ? Sayın Kılıçdarağlu nun kasketine dil uzatacağına önce Sen Müslüman olarak taşıdığın o sakalın hakkını ver.

MHP'li belediye başkanının "evet" dediği yalanı... Basın zıvanadan çıktı

Bünyan ilçesine bağlı Karakaya kasabası’nın MHP’li Belediye Başkanı Muammer Koç, basın yayın organlarında çıkan referandumda evet diyeceğim söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Belediye Başkanı Muammer Koç, Bünyan’da düzenlediği basın toplantısında bir gazeteci ile yaptıkları röportajın kamuoyuna yanlış aktarıldığını söyledi.


Başkan Koç, 12 Eylül’den konuşurken 28 Şubatçılar gidecek ise evet derim dedim; ama bu söylediğim tamamen çarpıtılmış dedi. Referandumda hayır diyeceğini vurgulayan Başkan Koç, bu tavrının net olduğunu söyledi


 “Basın beni ziyarete geldi orada iki dakika görüştük alakası olmayan şeyler internette yazılmış .hâlbuki ben öyle bir şey konuşmadım. Gerçek o değildi. yanımda encümen arkadaşımızda vardı sohbet ettik beraber iki saniye adam gitmiş oraya bir sürü yalan haber yazmış haberimiz yok ki öyle bir şeyden külliyen yalan geçmişten konuştuk 28 Şubat’tan 12 Eylül’den. Ha ben 28 Şubatçıların gitmesini istiyorum dedim bunu konuştum. Muhabbet ettik kendi aramızda bir çekimde yoktu. Zaten çekimde de ne söylediğim belli orada konuştuklarım açık. Konular tamamen saptırılmış oraya roman gibi bir şey yazmış alakası olmayan internete haber düşmüş. Ben 28 Şubatçılar gidecek ise evet derim dedim. Zaten kelimenin aslı o. Yanlış anlaşılan değil aslında onlar yanlış yazıyorlar. Ben doğru söyledim ama onlar yanlış yazmışlar”

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...