Sayfalar

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Doğum Kontrolü Uygulaması Uygur Halkına Zorbalıkla Dayatılan Bir Tür Aşağılama Politikasıdır

Tanrıdağ Sitesinin 13.07.2010 tarihli haberine göre, Aksu’nun Toksun nahiyesi Doğum Kontrol Komitesindeki görevliler sokaklara çıkarak, “az doğum yaparak çabuk zenginleşmeyi”, “iki tür şeref belgesi almayı” ve de “ödüllendirmelere layık görülme”yi teşvik ederek Uygur halkına doğum kontrolüne uyma propagandası yapmaktadırlar.
 Çin müstemlekecileri Müstemleke durumundaki Doğu Türkistan’da Uygur halkının nüfus üstünlüğünü berbat ederek, Çinli göçmenlerin nüfusunu kat, kat arttırarak Doğu Türkistan’ı Çinlileştirmeye, Uygur halkının milli varlığını inkâr etmeye çalışa gelmektedir.

        Çin müstemlekecileri az doğum yaparak çabuk zenginleşme, “tek çocuk sahibi olan şerefli aileler” şeklindeki şerefsiz sloganlarla Doğu Türkistan halkını aldatmayı sürdürüyor. Çin işgal idaresinin Doğu Türkistan’da Uygur halkına yönelik olarak uygulamakta olduğu ve her yıl daha sert şekilde icra ettiği politikası sözde doğum kontrolü, Uygur halkının neslini kurutarak, milli mevcudiyetini yıkıma uğratmayı amaçlayan ve Uygur halkına zorbalıkla dayatılan bir tür aşağılama politikasıdır.  

Devlet Bahçeli, ''Hüseyin Çelik'in ciddiye alınacak bir tarafı yok"

İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) meclis toplantısına katılan Bahçeli, çıkışta basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Bahçeli, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in “Bahçeli PKK saflarından konuşuyor” şeklindeki sözlerine ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açtığı tazminat davasıyla ilgili bir soruya ilişkin olarak, Başbakan Erdoğan'ın kendisine çok sayıda tazminat davası açtığını söyledi. Bahçeli, “Bunu sürekli hale getirmiş. Meclis başkanı da kendi partisinden. Tüm maaşlara el koysunlar” dedi. Bahçeli, Hüseyin Çelik'e ise, “Hüseyin Çelik'in ciddiye alınacak bir durumu yok. O şuur kaybı yaşoyor” karşılığını verdi.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın "Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum" sözlerini anımsattı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kadın-erkek eşitliğine inanmıyorum” sözlerini anımsatarak kadınlara “Sizi ikinci sınıf yurttaş konumuna koyan, sizin elinize cumhuriyetin verdiği hakları bile alan bu siyasi iktidara dur dememiz lazım” diye seslendi.

Kılıçdaroğlu, CHP Kadın Kolları İl Başkanları toplantısının açılışında konuştu. 

Konuşmasına, kadınlara evlerine sahip çıktıkları gibi Türkiye’ye de sahip çıkmaları çağrısında bulunarak başlayan Kılıçdaroğlu, sorunların her geçen gün büyüdüğünü, açılım politikalarıyla Türkiye’nin karıştırıldığını söyledi.

-“KADINLAR SANDIĞA GİTTİĞİNDE BAŞBAKAN’I SORGULAMALI”-

CHP olarak kadın-erkek eşitliğini hep savunduklarını ancak şu anda Türkiye’nin, kadın erkek eşitliğine inanmayan bir Başbakanı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Hak verilmez alınır. Türkiye’deki bütün kadınlara sesleniyorum. Eğer bu ülkede özgür, çalışan, üreten, alın teri döken, evini geçindirmek için çaba harcamayı göze alan bir kadınımız Başbakan’ın bu söylemi karşısında sandığa gittiği zaman ‘Niçin ben bu ülkede ikinci sınıf yurttaş durumuna getiriliyorum’ diye sormalıdır. Ve Başbakan’ı sorgulamalıdır. Başbakan sözde AB’ye girmek için çaba harcayan bir kişi. Acaba bu Başbakan yurtdışına gittiğinde de biz kadın erkek eşitliğine inanmıyoruz söylemini dile getirebilecek mi? Getirmeyecektir, bundan kesinlikle eminim. Çünkü takiye kültüründen gelenler, yani kafalarının arkasında başka planları bulunanlar zaman zaman ağızlarından düşündüklerini dile getirirler. İşte o düşündüklerini dile getirdikleri konulardan birisi de kadın erkek eşitliğine inanmayanlardır.”

-“YOKSUL KADINLARA BULGUR, KENDİLERİNE HAVUZLU VİLLA”-

Kadınların önünde zor bir tablo olduğunu ancak zoru başarmaları gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, kadınların hayatın dramını en acımasız şekilde yaşadığını belirterek, “Eğer evinde akşam tenceresi kaynamıyorsa çocuklarının dramını kadın yaşar. Onun için size çok büyük görevler düşüyor. Israrla söylediğim bir şey var. Eğer bu coğrafyada yani güzel Türkiyemizde bir çocuk bile yatağa aç giriyorsa bizim o gece rahat uyumamamız gerekiyor” diye konuştu. 

AKP’nin, “Yoksulluk ne kadar artarsa ben iktidarımı o kadar uzun sürdürürüm” anlayışında olduğunu, CHP’nin ise sadaka dağıtan devlet kültürünü değil, sosyal devlet kültürünü öne çıkaracağını dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bizim inançlarımızı sömürdüler, etnik kimliklerimizi sömürdüler, Türkiye’yi ayrıştırdılar, şimdi yoksulluğumuzu sömürüyorlar. Bu acımasız iktidarı her yere şikayet etmemiz lazım. Ve şunu söylememiz lazım, büyük kentin çeperlerinde oturan yoksul kadınlarımıza: Sana bir kilo makarna, bir kilo bulgur veriyorlar da neden kendilerine bölüşümde havuzlu villa düşüyor?” diye konuştu. 

CHP’li kadınların, bunu çok kararlı bir şekilde anlatmaları gerektiğini, CHP’nin “Aile sigortası” politikasının da iyi anlaşılması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Kadını evde güçlü kılacağız. Kadın gidecek öyle makarnaymış, bulgurmuş, ekmekmiş bunların peşinde koşmayacak. Bankadan parasını çekecek, ailesinin geçimini sağlayacak. Onun güvencesi CHP olacak, sosyal devlet olacak” dedi.

CHP iktidarında “sömürü düzenini” bitirecekleri vaadini veren Kılıçdaroğlu, üniversite öğrencilerinin yurt sorununu da iki yıl içinde çözme sözü verdi.

-“UTANMASI GEREKENLER BİZE SORU SORMAYA BAŞLADILAR”-

İktidarın, tasarrufa önce kadınlardan başladığını, 18 yaşını dolduran kızların anne-babasının sağlık sigortasından yararlanabildiği uygulamayı AKP Hükümeti’nin kaldırdığını anlatan Kılıçdaroğlu, bu tabloyu da tersyüz edeceklerini bildirdi. Sosyal devletin temeline dinamit konulduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Toplumu ayrıştırmak, toplumdaki öfkenin nereden nasıl ortaya çıkacağını kim biliyor? İnegöl’de çıktı, Hatay’da çıktı. Bu ülkede herkesin karnı doysaydı, bu ülke huzurlu bir toplum olsaydı bu tablolar yaşanır mıydı? 8 yıldır yönetiyorlar ve milletin karşısından çıkıp sıkılmadan şunu söylüyorlar: Siz milletin karşısına hangi yüzle çıkacaksınız diye bize soruyorlar. Utanması gerekenler bize soru sormaya başladılar. Bu da utanmanın bir başka boyutu galiba. Bunu hazmetmek çok zor. Ama ahlakı erdem olarak bilmeyenler, yalan söylemeyi sıradan kabul edip ‘Ben söylerim nasıl olsa bu millet yutar’ diyenler bunları çok rahatlıkla söylüyorlar.”

-“KADINLARI İHMAL ETTİK”-

Kılıçdaroğlu, kadınların siyasetin öznesi olması gerektiğini vurgulayarak, “Ama gelip de erkeklere ‘Bize hak verin’ değil, mücadeleyi siz yapacaksınız, kavgayı siz vereceksiniz. Mücadele sonucu elde edilen bir hak, gerçek anlamda bir haktır. Çünkü onun arkasındaki mücadele, alınteri, irade size güç verir. Eğer bu mücadele verilmezse başarısız oluruz” dedi. Bir özeleştiride bulunan Kılıçdaroğlu, “Biz siyasi parti olarak her ne kadar tüzüğümüzde kadın kotası getirdiysek de bir başka gerçek var. Kadınları ihmal ettik, siyasette de ihmal ettik. Onlar siyasete girmek istedi, onları iteledik. Onlar da ses çıkarmadı. Kadın Kolları çalışmadı, üretmedi. Şimdi yeni bir sayfa açtık. Çalışacağız, hep beraber çalışacağız. Ben çalışıyorum, koşturuyorum, uyuyamıyorum. Ama bir tek hedefim var: Bu ülkeye temiz siyaseti getirmek, düzgün siyaseti getirmek. Bu ülkede herkesin karnının doyabileceği bir refah devletini yaratabilmek, onun mücadelesini vereceğiz” diye konuştu.

-“SİZİ İKİNCİ SINIF YURTTAŞ KONUMUNA SOKAN İKTİDARA DUR DEYİN”-

Bütün kadınlara seslenen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Sizi ikinci sınıf yurttaş konumuna koyan, sizin elinize cumhuriyetin verdiği hakları bile alan bu siyasi iktidara dur dememiz lazım. Dur deyin ki çocuklarınız gelecek kaygısı taşımasın. Herkesin çocuğu onların çocukları kadar şanslı değil. Ve annelere şunu da söyleyin, Recep Bey’in bir ifadesini söyleyin: Recep Bey diyordu ki ‘Her üniversiteyi bitiren çocuk iş bulacak diye bir kural yok. Ve o anneye şunu söyleyin: Sizin çocuğunuzla Recep Bey’in çocukları aynı kulvarda mı koşuyorlar, aynı şansı mı paylaşıyorlar, eşit mi yarışıyorlar? Eşit yarışılan bir ülke olsaydık bu lafa doğru diyebilirdik. Ama eşit değiller. Eşitsizlikler içinde siz kendi çocuğunuzu bir tarafa bırakıp da, görmemezlikten gelip de, ‘İşsizlik var ama ne yapalım, her üniversiteyi bitiren iş bulacak diye bir kural yoktur’ diyen, o insanları kalbinden vuran bu kadar acımasız bir lafı söylüyor.”

-“CHP’Lİ KADINLAR BÜYÜK KENTLERİN ÇEPERLERİNDE DAHA ÇOK ÇALIŞMALI”-

CHP’li kadınlardan bir isteği olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Asla ve asla inançlar üzerinden siyaset yapmayacağız, her inanca saygı göstereceğiz. Asla ve asla etnik kimlikler üzerinden siyaset yapmayacağız, her etnik kimliğe saygı göstereceğiz. Çünkü biz insanı seviyoruz. İnsanın inançları, etnik kimliği başımızın üstünde. Onları, insan olduğu için ve onların yaşadığı sorunları çözmek için yola çıkıyoruz. Biz doğayı da seviyoruz, tüm canlıları seviyoruz ve onları insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu da biliyoruz. Onun için aynı zamanda çevreciyiz” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, CHP’li kadınların, büyük kentlerin çeperlerinde daha çok çalışması gerektiğini buralarda çalışmaları durumunda halkın iktidarı olacaklarını ifade etti.

Kılıçdaroğlu, konuşmasının sonunda Bülent Ecevit’in kadın için yazdığı bir şiirden “Sen gücünü bil/Dünyalar senin/Emek senindir, ürün de senin” dizelerini okudu. Kılıçdaroğlu, kadınlara “Size gücünüzü hatırlatıyorum, lütfen o gücü kullanın” diye seslendi

Yerebatan Sarnıcı her an çökebilir

Rehberler "Hemen önlem alınmazsa Yerebatan Sarnıcı ileride hesabını veremeyeceğimiz bir biçimde zarar görebilir, hatta çökebilir" uyarısında bulundu
Turist Rehberleri Birliği (TUREB) ile İstanbul Turist Rehberler Odası, Sultanahmet Meydanı'nın yayalaştırılmasının Yerebatan Sarnıcı'nı büyük bir tehlikeyle karşı karşıya getirdiğini belirterek, "Hemen önlem alınmazsa Yerebatan Sarnıcı ileride hesabını veremeyeceğimiz bir biçimde zarar görebilir, hatta çökebilir" uyarısında bulundu.

TUREB'den yapılan yazılı açıklamada, UKOME kararı ile "Sultanahmet ve Civarı Yayalaştırma Projesi" kapsamında Sultanahmet Meydanı'nın yayalaştırı ldığı hatırlatıldı.Meydanın 7 Hazirandan itibaren araç trafiğine kapatıldığını, turist otobüsleri için bazı indirme ve bindirme noktaları belirlendiğini bildirilen açıklamada, bu noktalardan birinin de Yerebatan Sarnıcı'nın üzerindeki yol olduğu belirtildi.

Yolun turizm sezonunun en hareketli günlerinin yaşanması nedeniyle yoğun bir trafiğe sahne olduğu vurgulanan açklamada, tonlarca ağırlıktaki yüzlerce tur otobüsünün her gün Yerebatan Sarnıcı'nın üzerinden geçtiğine, indirme noktası olduğu için araçların o bölgede oyalandığına dikkat çekildi.

İstanbul Turist Rehberleri Odası da (İRO) Yerebatan Sarnıcı önündeki yolun hemen trafiğe kapatılmasını talep eden bir açıklama yaptı. Açıklamada, "Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere İstanbul Valiliği, Büyükşehir ve Fatih belediyeleri, turizm sektör temsilcilikleri gibi ilgili kurumlara sadece uyarı yazısı göndermekle kalmayan İRO, konuya ilişkin çözüm önerilerini de aktardı. İRO, ayrıca İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu;yu makamında ziyaret ederek, tehlikeye ilişkin kaygılarını iletti" ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, genel olarak Sultanahmet Meydanı yayalaştırma çalışmalarından oldukça memnun olduğunu dile getiren İRO'nun, Yerebatan Sarnıcı'nın karşı karşıya kaldığı tehlikeye dur demek için öne sürdüğü çözüm önerileri ise şöyle sıralandı: "Yerebatan Caddesi'nin Tramvay yolundan Alay Köşkü Caddesi ile kesiştiği noktaya kadar uzanan bölümünün tümüyle trafiğe kapatılması, Tur araçlarının indirme-bindirme noktasının Yerebatan Sarnıcı'n ın üzerinden Sultanahmet Parkı yanındaki eski otobüs durağına alınması,

Kapalıçarşı yönüne devam edecek olan tur araçlarının Gülhane Parkı-Alay Köşkü karşısındaki Alay Köşkü Caddesi'nden yukarı doğru çıkarak Cağaloğlu Hamamı yanından Nuruosmaniye yönüne devam etmesinin sağlanması. Alay Köşkü Caddesi'nin bu geçiş için tek yön olarak (aşağıdan yukarıya doğru) düzenlenmesi ve araçların geçişinin mümkün olabilmesi için bu caddede park yasağı uygulanması."

Hayır’lara vesile olsun inşallah...

Pazartesi akşamı kandil’di.
Cepten mesaj yağdı...
Kandiliniz mübarek olsun.
Kandiliniz kutlu olsun.
Mutlu kandiller.
Dikkat ettim...
Zırt pırt “hayırlara vesile olsun” diyen AKP’li arkadaşlardan, kandil tebrikiyle ilgili her türlü mesaj geldi, bi tane bile “hayırlı kandiller” mesajı gelmedi.

Hayır’ı yasakladılar anlaşılan!

İşin matrak tarafı, mübarek ramazanı referanduma alet etmeye kalktılar ama, ramazan komple “hayır”lı birader...

Hayır’lı ramazanlar.
En hayır’lı ay.
Ramazan-ı şerifiniz hayır’lı olsun.

4 tane denk geliyor:
Hayır’lı cumalar.
Kadir gecesi var...
Bin aydan hayır’lı!

Sahur... Hayır’lı sabahlar.
İftar... Hayır’lı akşamlar.
Teravih... Hayır’lı geceler.
Sahur iftar arası?
Cümleten hayır’lı işler.

(Referandum sonucu için ramazanda istiareye yatsalar, anlatamayacaklar ağız tadıyla... “Rüyamda gördüm” dese, “Hayır’dır inşallah?” demen lazım çünkü!)

Zekât, fitre...
Hayır işi, hayır dua.
Netice?
Hayır’lı bayramlar!

Sen git, ince ince hesap et, referandumu tam ramazanın sonuna denk getir, ramazanın komple “hayır”lı olduğunu unut, iyi mi... Allah’ın tokadı yok dedikleri, bu sanırım.

Neyse...
Hayır’lısıyla sandığa gideceğiz 12 Eylül’de, vatana millete ve İslam âlemine hayır’lı olsun.

Başarısızlara müjde

Ortalama yükseltme ve sorumluluk sınavında başarısız olanlara 4 dersten sınava girme hakkı
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), ortaöğretimde kurumlarında “ortalama yükseltme” ve “sorumluluk” sınavlarında başarısız olan öğrencilere, başarısız oldukları en fazla 4 dersten sınava girme imkanı tanıdı.

Bakan Çubukçu, yayımladığı genelgede Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Sınıf Geçme ve Sınav Yönetmeliği gereğince, ortaöğretim kurumlarında ders kesimini takiben yapılan “Ortalama Yükseltme” ve “Sorumluluk” sınavlarının tamamlandığını bildirdi.

Çubukçu, yapılan değerlendirme sonucunda, az da olsa bir kısım öğrencinin sınavlarda istenilen başarıyı elde edemediğinin anlaşıldığını belirtti.

Genelgeye göre, bu nedenle 2009-2010 eğitim-öğretim yılına mahsus olmak üzere MEB'e bağlı tüm ortaöğretim kurumlarında Eylül ayında yapılacak olan sorumluluk sınav döneminde; önceki yıllardan sorumlu olunan dersler ile alan değişikliğinden dolayı sorumlu tutuldukları derslerin yanı sıra, ders kesiminde gerçekleştirilen ortalama yükseltme ve sorumluluk sınavları sonu itibariyle sınıf geçip geçemediklerine bakılmaksızın öğrenciler bu öğretim yılında öğrenim gördükleri sınıfta başarısız oldukları en fazla 4 dersten sınava alınacak.

Sınava girilecek dersler, 16-20 Ağustos 2010 tarihleri arasında öğrenci velisi tarafından dilekçeyle okul müdürlüğüne bildirilecek. Sınav programı, sınav döneminin başlangıcından önce ilan edilecek. İlgili yönetmelik gereği Eylül ayının ilk haftasında yapılacak olan sorumluluk sınavı döneminde gerçekleştirilecek bu sınavlar, gerektiğinde takip eden haftada da yapılacak. Gerektiğinde Cumartesi, Pazar günleri ile çalışma saatleri dışında da sınav yapılabilecek, ancak aynı günde yapılacak sınav sayısı 3'ü geçmeyecek.

İkinci defa sınıf tekrarı durumuna düşmesi sebebiyle 2009-2010 eğitim-öğretim yılı ders kesimi ve ortalama yükseltme sınavları sonu itibariyle okulla ilişiği kesilen öğrencilerden bu genelge kapsamında yapılacak sınavdan yararlanmak isteyenler 13 Ağustos 2010 tarihi mesai bitimine kadar müracaat etmeleri halinde tekrar eski okullarına kayıtları yapılarak sınavlara alınacak.

Sınav takvimi yapılırken 2010-ÖSYS'de herhangi bir yükseköğretim programına kayıt hakkı kazanan ve genelge kapsamında sınava girecek öğrencilerin durumlarının dikkate alınması gerektiğinin altını çizen Çubukçu, sınavların yürütülmesinde herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesi bakımından okul müdürlüklerince öğretmenlere gerekli duyuruların yapılmasını istedi.

AA

'Buna ölüler bile güler'

AKP'li Çelik, Kılıçdaroğlu'nun e-muhtıra iddiları için "Buna ölüler bile güler" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan ile dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın anlaştığı ve 27 Nisan e-muhtırası'nın da AK Parti'yi iktidara getirmek için verildiğini iddia eden Kılıçdaroğlu'na cevap verdi.

Çelik, Kılıçdaroğlu'nun iddialarını zavallı bulduğunu belirterek, "Sayın Kılıçdaroğlu'nun Başbakan Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt anlaştı iddiasına ölüler bile güler" dedi.

Kemal Kılıçdaroğlu, dün katıldığı bir televizyon programında "Bir komutan, e-muhtırayı internet sitesine koyuyor ve 'Bunu ben yazdım' diyor. Siz gidip o komutanla kanka olup, gizli görüşüyorsunuz. Bu görüşmenin içeriğiyle ilgili hiçbir bir belge yok.

Emekli olduktan sonra zırhlı araç alındı, ödüllendirildi. Zamanaşımı da olmadı. Niye suç duyurusunda bulunmadı? O e-muhtıra AKP’nin iktidara gelmesi için oraya konuldu. Başbakan ile general (Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt) işbirliği yaptı." demişti.

Uçak kazasında mucize!

Pakistan'da düşen uçaktan 5 kişinin yaralı olarak kurttulduğu bildirildi.
Pakistan'da meydana gelen uçak kazasından, ilk belirlemelere göre 5 kişinin kurtulduğu bildirildi.

İçişleri Bakanı Rahman Malik, bir yerel televizyona yaptığı açıklamada, kazanın meydana geldiği bölgede yaralı 5 kişinin bulunduğunu belirtti.

Bu arada düşen uçağın bir Airbus olduğu açıklandı.

Airblue şirketine ait yolcu uçağı, Karaçi-İslamabad seferini yaparken, başkent İslamabad yakınlarındaki Margalla tepelerine çakılmıştı.

Havanın bulutlu ve yağışlı olduğu, ormanlık tepelere düşen uçağın enkazından dumanlar yükseldiği ve çok sayıda kurtarma ekibinin kaza yerine gittiği belirtilmişti.

İçinde 146'sı yolcu, 152 kişinin bulunduğu bildirilen uçaktaki 5 kişinin cesedine ulaşılmıştı.

HALAÇOĞLU'NDAN ÇARPICI AÇIKLAMALAR / Osman ÇİFTÇİ

Türk Tarih Kurumu Eski Başkanı, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, Dadaloğlu Şenlikleri kapsamında geldiği şehrimizde Cumartesi günü şehir tiyatrosunda Avşarları konu alan bir panelde konuştu, dün de Dadaloğlu şenliklerine katıldı.
Yusuf Hoca ile cumartesi akşam 21:00’de Kay-Tv ekranlarında Yüz Yüze programında birbirinden önemli konularda keyifli bir söyleşi yaptık.
Halaçoğlu, Adana’nın Kozan nüfusuna kayıtlı ama Kayseri’nin Sarız ilçesi Çörekdere köyünden gitmişler. Amcası ve yakın akrabaları halen Sarız’da ikamet ediyor. Bu nedenle Halaçoğlu hemşehrimizdir. Dün Dadaloğlu Şenlikleri’ne katılanların isimleri anons edilirken Halaçoğlu ismi bir hayli coşkuyla karşılandı. Avşarlar için oldukça önemli ve kıymetli bir isim Halaçoğlu.
TV Programı 1 saatin üzerinde sürdü. Konuştuklarımızı soru-cevap şeklinde olmasa da söylediklerinden satırbaşları çıkararak sizlerle paylaşmak istiyorum. İşte o çarpıcı açıklamalar:
TÜRKİYE’DE BUGÜN
10 MİLYON AVŞAR VAR
Osmanlı tahrir kayıtlarındaki verilere göre 1500’lü yıllarda Türkiye’nin neredeyse bütün illerinde Avşar boyuna mensup Türkler var. Bugün Türkiye’de Avşarlığının farkında olan veya olmayan 10 milyon civarında Avşar var. Avşarların, Türkmenlerin bir araya gelmesi gerek.
SİYASET
DÜŞÜNÜYOR MU?
Siyaset düşünmedim, şu an için de düşünmüyorum. Bir bilim adamı olarak hizmet ettiğime inanıyorum. Hiçbir siyasi parti ile milletvekili adaylığı konusunda hiçbir görüşmem olmadı.
KAYSERİ’NİN SULBÜNDE
BİZANS VAR MI?
Mehmet Altan Kayseri’nin sulbünde Bizans var demiş. Bunu söylemek için Osmanlı tarihini, daha öncesinde Selçuklu tarihini ve Türk tarihini bilmiyor olmak gerek. Ermenilerle Rumlar ne kadar birbirine karışmış olabilirse Kayseri’de Müslümanlar da Ermenilerle, Rumlarla, Bizansla o kadar karışmıştır. Münferit evlilikler olmuşsa da bunlar karıştı diyecek kadar, sulbünde var diyecek kadar olamaz. Kayseri’nin sulbünde kesinlikle Bizans yok.
NE MUTLU TÜRKÜM
DİYENE  DEMEYEN NEDEN IRKÇI?
Asıl ırkçılığı ''Ne Mutlu Türküm Diyene '' demeyenler yapıyor çünkü, Türk milleti hiç ırkçı olmamıştır. Olsaydı, imparatorluk kuramazdı. Farklı milletleri bünyesinde barındırmış bir devlettir. Ne Mutlu Türküm Diyene ifadesi ırk temeline dayalı bir söylem değil, aksini söyleyenler millet kavramına baksınlar. Ne Mutlu Türküm Diyene demeyenler olayı etnisiteye dayalı olarak düşünüp, kendi ırklarını da söyleyemeyen ırkçılardır.
SEMAH DÖNEN
ALEVİ TÜRKMENDİR
Arap Aleviliğinde semah yoktur. Kürtler, Türklerden önce Müslüman olmuştur ve sünnidir, şafidir. Semah Şaman’ın içine İslamın yerleştirilmiş halidir. Şaman sadece Alevilikte değil Sünnilikte de vardır; cenazeden sonra 40’ı 52’si diye bir şey islamda yok Şaman’da var. Semah dönen Aleviler, Horasan Erlerindeniz diyen Aleviler Türkmendir.
ERMENİ DÖNMESİ
KÜRTLER KONUSU
Daha önce Kayseri’de bir konferansta açıklamıştım ve bir hayli tartışma konusu olmuştu. Ben belgelere dayalı olarak bu açıklamayı yaptım. Bütün Alevi Kürtler Ermeni dönmesidir demedim. ABD ve Ermenistan arşivlerindeki belgelere göre bunu söyledim.
KAYSERİ’DE KRİPTO
ERMENİ VAR MI?
Ermeni olduğunu gizleyerek Alevi Kürt olduğunu söyleyenler sözkonusu belgelere göre mevcut. Bunlar kendilerini biliyorlar. Türkiye’deki nüfusu da 500 bin civarındadır diye tahmin ediyorum. (Kayseri’de kripto Ermeni var mı sorusu üzerine ) Kayseri’de çok nadir.
1500’LÜ YILLARDA HANGİ AŞİRETE
MENSUPTUNUZ?
1500’lü yıllara ait Osmanlı tahrir defterlerinden uzun yıllara dayalı bir araştırma sonucunda Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler ve Oymaklar isimli kitabım Türk Tarih Kurumu tarafından yayınlandı. 3 bin adet kitap basıldı, sanırım şimdiye kadar bitmiştir. Bu bilgileri 
http://www.anadoluasiretleri.com adlı internet sitesine de yükledik. Dileyen herkes bu siteden araştırma yapabilir. Aramaları sembolik olarak ücretlendirdik. Amacımız para kazanmak, işi ticarete dökmek değil. 1 TL karşılığında bu hizmet sözkonusu siteden alınabilir. Bu kitapta konar-göçerler dışındaki yerleşik Türkmenler yok. Onlarla ilgili tutulan kayıtlar ayrı. Kendini orada bulamayan Türk olmadığı kanaatine kesinlikle kapılmasın.
KAYSERİ’NİN GEÇMİŞİNİN
KİTABINI YAZIYOR
Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler ve Oymaklar kitabının Kayseri ile ilgili bölümlerini Kayseri’de daha kapsamlı bir çalışma yaparak kitaplaştırmayı düşünüyoruz. Kayseri’nin aşiretlerini, cemaatlerini, oymaklarını geniş biçimde ele alacağız. Kayseri Ticaret Odası Başkanı Sayın Hasan Ali Kilci’nin desteklediği bir çalışma olacak. Kitabı Ticaret Odası bastıracak.
KÜRT OLARAK BİLİNEN
TÜRKMENLER VAR
Araştırmalarımız sonucunda öğrendik ki Kürt olarak bilinen çok sayıda Türkmen aşireti var.  Günümüzde Kürt Aşireti denilen aşiretler Osmanlı Tahrir Defterleri’nde Türkmen olarak çıkıyor.
AHMET TÜRK’ÜN İZOL
AŞİRETİ AVŞAR ÇIKTI
Bunlara bir örnek verecek olursak Ahmet Türk’ün mensup olduğu İzol Aşireti Osmanlı Tahrir Defterleri’ndeki kayıtlara göre Türkmendir, 24 Oğuz Boyu’ndan Avşar boyuna mensuptur. Benim için isimler mühim değil, onlar kendilerini nasıl kabul ederlerse ederler. Ben isimden ziyade tarihi kayıttaki durumdan sözediyorum. İzol aşireti bir Avşardır. Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler ve Oymaklar kitabında sadece İzol’u değil Kürt olarak bilinen ama aslında Türkmen olan aşiretleri de yayınladık. Dileyen oradan bakabilir, tarihi gerçekleri görebilir.
TÜRKİYE AB’YE
GİREBİLİR Mİ?
Türkiye’nin kurtuluş mücadelesi verdiği ülkeler Avrupa Birliği ülkeleri değil midir, 1960’tan bu yana Türkiye’yi Avrupa Birliği kapısında bekletmiyorlar mı? Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almak  istemediklerini, almayacaklarını söylemiyorlar mı? Allah Kur’an-ı Kerim’de onlarca defa “akıl etmez misiniz?” diyor. Tarihi yazan siz olmak istiyorsanız olayın öznesi olacaksınız, nesnesi olmayacaksınız.  Dünya petrollerinin büyük çoğunluğu ortadoğuda, binlerce kilometre öteden gelip bunun kavgasını veriyorlar. Nükleer Enerji kaynaklarının kontrolü Avrupa ülkelerinde.  Tarihin öznesinde olmak isteniyorsa bunlar iyi hesap edilmeli.
AT HIRSIZLAMAK
GELENEĞİ NEDİR?

(Kendisi de Sarız Çörekdere kökenli bir Avşar olan Prof.Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Dadaloğlu Derneği’nin konferansında Avşarların tarihte at hırsızladığını söylemesi bir hayli tartışma yarattı. Yusuf Hoca konuşmasının devamında olayı açıkladı ama hani Hz. Mevlana’nın bir sözü var:  “Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır.” Konferansta Hoca’nın konuşmasındaki amacı anlamayan belkide anlamak istemeyenler de oldu. Bu nedenle konuya daha net biçimde açıklık getirmesi için Tv programında da o konuyu sordum. Hem konferansta hem de programda söylediklerini harmanlayarak aktarıyorum.)
At Türk tarihinde oldukça önemlidir. Bugünün tankı, panzeri gibidir. O yıllarda yaşam at üstündedir, savaş at üstündedir. Ata sahip olmak kolay iş değildir. Bugünkü hırsız kavramı ile at hırsızlamak aynı anlamlara gelmez.  Kimse de bu sözlerimi Avşarlar hırsızdır şeklinde algılayıp yorumlamasın. Mesela yılkı atları vardır, yabani atlar.. Bunları yakalamak, sahiplenmek, at sahibi olmak her babayiğidin harcı değildir. Bu bir yiğitlik göstergesidir. Türk töresinde vardır. Tıpkı Dede Korkut’un bir kahramanlık yapmayana at vermemesi gibidir. Kültürü tartışamazsınız, İspanya’daki boğa güreşleri size garip gelebilir, kabul etmeyebilirsiniz ama onların kültürünün bir parçasıdır ve tartışamazsınız.
Avşarlar gidip başkasının kapısındaki atı hırsızlamamış. Devleti hortumlamamış bu konu sadece Avşarlara mahsus da değildir. Bunlardan gocunmamak gerek, zaten ortada gocunulacak bir şey yok, gurur duyulacak bir mesele, ben gurur duyuyorum. Bunun dışında tarihte burada temin ettiği atı götürüp başka yerde satan yok mu, vardır elbette ama ben onu kastetmiyorum.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun hem Avşarları konu alan konferansta hem de Kay-Tv ekranlarında yaptığı açıklamalarından hatırımda kalanları bu vesileyle sizlerle paylaşmak istedim. Kay-Tv’deki programı hem
www.kaytv.com.tr adresinden hem de ww.facebook.com adresinde Kay-Tv’nin yapacağı video paylaşımından izleyebilirsiniz.
 
KILIÇDAROĞLU KOŞTURMACASI
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, cumartesi günü geldiği şehrimizde dün Dadaloğlu Şenlikleri’ne de katıldı.
Dadaloğlu Şenlikleri’ne katıldım, sonrasında Bünyan’a kadar Kılıçdaroğlu’nu takip ettim.  Vatandaşa oldukça yakın bir iletişim tarzı var Kılıçdaroğlu’nun.
Dadaloğlu’dan sonra Pazarören’de durdu, köy kahvesinde yaşlılarla sohbet edip Olcayto Özhan’ın ayranını içti, Yeni Süksün’de halka hitap etti, Yeni Süksün’ün DSP’den CHP’ye katılan Belediye Başkanı’nın misafiri oldu, Bünyan’da halka hitap etti, MHPli Belediye Başkanı Mehmet Özmen’in çayını içti. Kılıçdaroğlu bu tempo ile koşturmaya devam ederse siyasette başarı çıtasını yükseğe taşır. Vatandaşın sorununu vatandaştan birebir dinleyen bir siyasetçi bu sorunların çözümü için birebir mücadele de verirse neden başarılı olmasın ki? 

Veli Altınkaya'nın Azerbaycan izlenimleri: "ORADA KAYSERİ’DEN 32 ŞEHİT YATIYOR"

Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun kurucuları arasında Türkiye’deki bir çok gazeteciler cemiyeti ile KKTC ve Azerbaycan’dan da basın meslek kuruluşları var...

   Azerbaycan 22 Temmuz’da “Milli Matbuat Gününü” kutladı. Ülkede ilk gazete 1875 yılında yayınlanmış.

   Bu çerçevede Türkiye Gazeteciler Federasyonu’nun (TGF) üyesi meslek kuruluşları arasında yer alan Azerbaycan Parlamento Jurnalistleri Birliği Başkanı Eyşad Eyvazlı ve yönetiminin davetlisi olarak 4 kişilik bir heyetle Bakü’de geçtiğimiz perşembe, cuma ve cumartesi günü bir dizi görüşmeler yaptık.

   Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel başkanlığındaki heyette, TFG Genel Sekreteri  ve NTV Ege Bölge Müdürü Merih Ak, Sakarya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sezai Matur ve bu satırların sahibi de olan Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veli Altınkaya vardı.

  Azerbaycan Parlamento Jurnalistleri Birliği başkan ve yönetimi gerçekten bizim için dolu dolu bir program yapmış. Ellerine sağlık...

  Ziyaretimiz süresinde bazı Azeri TV’lerinde canlı yayınlara çıktık, Azeri meslektaşlarımızı gazetelerinde ziyaret ettik. Gülistan Sarayı’ndaki Milli Matbuat Günü kutlamalarına katıldık.

   Azeri kardeşlerimiz haklı olarak Karabağ’ın Ermeniler tarafından işgali konusunda çok hassaslar. TGF  Genel Başkanı Atilla Sertel başta heyetimize en çok bu konu soruldu. Türk medyasının konuya bakışı irdelendi. Bu çerçevede Bakü’deki Atatürk Merkezi’nde “Türkiye Medyası ve Karabağ” konulu bir basın toplantısı düzenlendi ve TGF Genel Başkanı Sertel  konuyla ilgili görüşlerini aktardı.

   Azerbaycan’ın resmi ajansı olan AzerTAc Devlet Ajansı’nı ziyaret ederek Genel Müdür Aslan Ahmet Aslanov’la ikili görüşmeler yapıldı; son gün de AzerTAc’la TGF arasında Azerbaycan haberlerinin TGF aracılığı ile Anadolu medyasına ücretsiz aktarılması için bir protokol de imzalandı.

   Azerbaycan’da bizdeki Basın Konseyi ve Basın-Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün işlevini gören ama gazeteciler tarafından yapılan seçimle gelen Matbuat Şurası’nı ziyaret ederek Şura Başkanı Eflatun Bey’den bilgi aldık.

   Sözün bu noktasında hemen şunu belirtelim; Bakü merkezli 8 televizyon var. Bu televizyonlar genelde  etkili. Teknolojileri de fena değil. Gazeteler için maalesef aynı şeyi söyleyemiyorum. En azından benim gözlemlerim böyle. Yaklaşık 9 milyon nüfuslu ülkede onlarca gazete ancak 30 bin kadar tiraja ulaşabilmiş. Yine görebildiğim kadarı ile gazeteler iktidar ve muhalefete yönelik bir saf da oluşturmuşlar. Teknolojileri de iyi değil.

   Azerbaycan’da sivil toplum kuruluşlarından sorumlu Konsey’in başkanlığını yapan Milletvekili Azay Gulıyev’le görüştük. Türkiye’yi iyi bilen, henüz 39 yaşında olmasına rağmen kendisini iyi yetiştirmiş, ülkesini seven bağımsız bir milletvekili Azay Gulıyev... Akşamda heyetimiz onuruna güzel bir yemek verdi. Ülkede sivil toplum kuruluşlarının etkisi giderek artıyor.

  Bakü’de bizi etkileyen önemli yerlerden biri de Türk ve Karabağ Şehitliği oldu. 90 yıl önce Nuri Paşa’nın komutasında Azerbaycan’ın bağımsızlığı için can veren yüzlerce insanımızın anısına yapılan şehitliği ziyaret ettik. Hepsine Fatiha okuduk. Kayseri, bu savaşta  32 şehit vermiş. Eyşad Kardeşimin bana verdiği gülleri Kayserili şehitlerin isimlerinin yazdığı yerlere dua ile bıraktım. Karabağ için can veren Azari Türkü kardeşlerimizi de rahmetle andık.

   Bakü’de çalışkan bir büyükelçimiz var. Büyükelçi Kılıç ülke dışında olduğu için görüşme imkanımız olmadı. Ama, Büyükelçilik Müsteşarı, Ticaret Başmüşaviri ve henüz göreve yeni başlayan Basın Müşaviri Habip Kaya’nın yakın ilgisini gördük. Elçiliğimiz heyetimiz, TGF’nin üyesi olan meslek kuruluşları ve bu ülkedeki Türk Basın Temsilcileri onuruna bir de yemek verdi.

   Azerbaycan’dan ayrılmadan bir gün önce üç önemli ziyarette daha bulunduk. Azerbaycan Milli Meclisi’ ni ziyaret ettik. Meclis basın müşaviri bizi gezdirdi. Rusların izini silen eski binaya ek güzel bir bina yapmışlar. Meclisde 125 milletvekili var. Kasımda da ülkede genel seçim yapılacak.

   Kartvizitinde “Cumhurbaşkanı Yardımcısı” yazmasa da ülkenin en önemli isimlerinden biri olduğunu gördüğümüz Prof.Dr. Ali M. Hasanov’u Devlet Başkanlı ğı Köşkü’ndeki çalışma ofisinde ziyaret ettik. Hasanov’un kartvizitinde “İçtimai-Siyasi Meseleler Şubesi’nin Müdürü ve 1 Dereceli Devlet Müşaviri” yazıyor.

   Hasanov, uluslararası ilişkiler profesörü. Devlet Başkanı İlham Aliyev’e yakın isimlerden biri. Basın,  sivil toplum kuruluşları ve bazı siyasi konularda  Sn. Aliyev’e bilgi sunan etkili-yetkili bir isim.

   Son ziyaretçimizde Türkiye’de çok iyi tanınan bir hanım milletvekili Qenire Paşayeva... Dolu dolu bir kadın. Türkiye’yi belki bizim meclisimizdeki milletvekillerinin birçoğundan çok daha iyi biliyor. Yaklaşık 3.5 saat sohbet ettik. Heyetimize son gün akşam yemeği verdi. Bağımsız bir milletvekili. Kayseri Cemiyet Başkanı olduğumu söylediğim zaman  şehrimizdeki birçok isimden bahsetti. Kendisine Ticaret Borsası’den temin ettiğimiz pastırma ve sucuğu takdim etti ğimde “Bunun mantısı eksik” dedi. Kayseri’ye bir kaç kez gelmiş. Avşar olduğunu söyledi. Kayseri’de Avşarlar’ın olduğunu biliyor. Gazeteci kökenli Azerbaycan’ın geleceği için  ümitvar gördüğüm bir hanım milletvekili. Görüştüğümüz iki bağımsız milletvekilininde (Gulıyev -39- ve Paşayeva-34-) ilerde Azerbaycan’da daha önemli görevlere geleceklerinden  şüphem yok. Şuanda ikisi de etkili görevdeler zaten...

   Özetle Azeri kardeşlerimiz bizi seviyorlar. Tabi bizde onları. Birbirimizden ayrımız gayrımız yok. Sadece Ermenistan’la yapılan protokol ve sonrasında yaşanan bayrak krizi onları biraz üzmüşe benziyor. Ama, devlet yönetimin dışında halkın her noktada kendileri ile birlikte olduğunu biliyorlar. Bağımsızlığını ilan edeli 20 yıl olan Azerbaycan’ın ekonomik, siyasi ve askeri manada önümüzdeki on yılda çok daha güçlü olacağına inanıyorum.

    Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya’ya açılan bu önemli kapı ile ilişkilerini daha da geliştirmelidir. Kafkasya ve Orta Asya ülkeleri özellikle yeni enerji kaynakları ve Çin başta Uzakdoğu’nun Avrupa’ya açılan kapı olmaları nedeniyle önemli. Bunu hiç unutmamalıyız.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...