Sayfalar

25 Şubat 2010 Perşembe

Hocalı 18 yıldır yüreğimizde kanıyor

GÖZÜ dönmüş Ermeni askerler, Rus yardımıyla 25 Şubat 1992’de kadın ve çocuklar da dahil, yüzlerce Azerbaycanlıyı katletti. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan “Hocalı”, 18 yıldır kanayan yara...
Hocalı 18 yıldır yürekleri dağlıyor
Alçaklığı unutma ve unutturma

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, tarih boyu Türk’e yapılan soykırımları teker teker ortaya koymak ve genç nesillerin hafızasına yerleştirmek durumunda olduğumuzu söyledi. Hocalı katliamı nedeniyle bir açıklama yapan Erkal şunları kaydetti: “Bize hayali soykırımlar yüklenirken acı gerçekleri dile getirmemek aşırı saflık, duyarsızlık veya vurdumduymazlıktır. Türk’e yapılan soykırımlardan birisi de 26 Şubat 1992’de Hocalı’da gerçekleştirilmiştir. Bu alçakça saldırıda silahsız 613 Azeri Türkü alçakça katledilmiştir. Binden fazla insan esir alınmıştır. Soykırım edebiyatı yapan bazı yabancı çevreler ve ülkeler buna da sessiz kalmışlardır. Bu soykırımda Rus parmağı da inkar edilemez.  Hocalı’da sadece insanlar öldürülmedi. Bölgeye damgasını vuran Türk kültür eserleri de yıkıldı. Bu katliam, bir insan hakları suçudur. Hocalı’daki katliam TBMM tarafından resmen tanınmalı, bu soykırımı yapanlar yargılanmalıdır. Bu vesileyle bundan 18 sene önce Ermeni katliamı sonucu hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu ve benzeri soykırımlar unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.” 


Gözü dönmüş Ermeni askerleri 1992 yılında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Azerbaycanlıyı bir gecede katletti. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan “Hocalı”, 18 yıldır hâlâ kanayan bir yara...
Ermenistan’ın 1991 yılında abluka altına aldığı Azerbaycan’ın Hocalı bölgesinde 25-26 Şubat 1991’de gerçekleşen katliama giden süreç, Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesinin ardından referandum düzenleyen Dağlık Karabağ Parlamentosu’nun bağımsızlık ilan etmesiyle başladı. Ermenileri destekleyen Ruslar, Gorbaçov’un emriyle bölgeden çekildi.

Silahlar toplandı
Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı grupların Karabağ’a yerleştirilmesinin ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklayıp kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağladı. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplandı, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirildi. 1990’ın Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler doğrudan Azerileri hedef aldı, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine başladı. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirildi.

Ruslar Ermenilerin safında
Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25-26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirildi. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulandı. 10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katliam kurbanlarının 1.300 kişi olduğu ifade edilmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürüldü. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledildi. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürüldü, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetti, 1.000’in üzerinde de yaralı olduğu kaydedildi. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şöyle aktarıyor:

Orman boyu ceset
 “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”

İki yıl sonra ateşkes
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermedi. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıkladı. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti. BM, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı. 1994 yılında ateşkes ilan edildi.

Eve hasret yaşam
Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamakta. Azerbaycan nüfusunun % 10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine dönmeyi umutla beklemekteler.


Salahlı: Türkiye ‘katliam’ı tanımalı
Azerbaycan’ın İstanbul Başkonsolosu Sayyad Salahlı, “Türkiye, Hocalı soykırımını tanımalıdır” dedi. Swiss Otel’de düzenlenen basın toplantısında Salahlı ile Dünya Azerbaycanlıları Kongresi (DAK) Yönetim Kurulu üyesi Asif Kurban, Hocalı Katliamı ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulundu.

20. yüzyıl soykırımı
Azerbaycan halkının her yıl 25-26 Şubatta, 1992’deki Hocalı katliamı’nı üzüntüyle andığını belirterek, bunun 20. yüzyılın sonunda yapılan bir soykırım olduğunu söyledi. Ermenilerin Hocalı’da 106’sı kadın, 63’ü çocuk ve 70’i yaşlı olmak üzere 613 kişiyi öldürdüğünü belirten Salahlı, 150 ailenin tamamen yok olduğunu kaydetti.

Ermenistan kıvırdı
Salahlı, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını Türkiye ile Azerbaycan’ın dengeleyebileceğini ifade ederek, “Denge olmalı. Buna karşı konulmazsa Türkiye’nin işi zor. Türkiye, Hocalı soykırımını tanımalı” diye konuştu. Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan protokollere de değinen Salahlı, “Uluslararası hukukta imzalanan bir anlaşmada, daha sonra düzenleme yapıyorlar. Ermenistan parlamentosu, hayasızlığını bir kere daha gösterdi” dedi.

Yanlış anlamalar oldu
DAK Yönetim Kurulu üyesi Kurban da Ermenistan’ın bölgede barış istemediğini savunarak, “Ermenistan’ın kıvırarak uluslararası camiada kabul gören protokole yeni şeyler koyduğunu, Türkiye’nin, Ermenistan’ın güvenilmeyecek bir ülke olduğunu görmesi gerektiğini” belirtti. Bir gazetecinin, “Türkiye-Ermenistan arasındaki yakınlaşma Azerbaycan halkında hayal kırıklığı yarattı mı” sorusu üzerine Salahlı, “İki ülke stratejik müttefik ve bir millet iki devlettir. Başta bazı yanlış anlamalar oldu. Ufak-tefek şeyler olur, ama bu dengemizi bozmaz. Etle tırnak gibiyiz” dedi. Kurban ise “Dağlık Karabağ’dan çıkılmadan sınırların açılmaması doğru. Ama Dağlık Karabağ’dan çıkılmadan sınırlar açılırsa halklar arasında (Türk ve Azeri halkları) anlaşmazlık çıkar” yanıtını verdi.
Yazı-tura ile yapılan vahşi infaz
Yer: Azerbaycan, Hocali 26 Subat 1992

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars’ta, Ağrı’da, Van’da, Erzurum’da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı. Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı.

Karnını yardılar
- Akçik, manç (Kız mı, oğlan mı?)
- Akçik (Kız).
Bu cevap üzerine ’oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürümüş gözleri bebeğın kasıklarına kilitlendi.
- Tun sahetsar, inger (Sen kazandın, yoldaş).
- Yes sahetsapayts ays bubriki inç bes bidigisdana (Ben kazandım, ama bu bebek nasıl beslenecek?).
- Mayrıgi bedge gısdatsine (Annesi besleyecek elbette).
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
- Mayrıg yerahayın zizdur (Çocuğa meme ver).

Kesik başla futbol
Aynı dakikalarda Hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
- Asixn ma, çimi yev bizdige, aveg gındırnadabidi. Gidiresek (Bu hem saçsız, hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın). Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalısıyordu. Bu iki olay Hocalı’da bundan çok değil yalnızca 18 yıl önce yasandı. Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri, türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.


TRT yayınladı Batı belgeledi
Türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları Batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı Kuvvetleri ile Hankendi’nde konuslanmış Albay Zarvigarov komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dış dünya ile ilişkişi tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanı vahşîce katlettiler. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hizar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşuna dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Tahribat ağır
Ermeni Silahlı Kuvvetleri’nin saldırıları sonucu 613 Azerbaycan Türk’ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulundu. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, kalanlar da bin bir zorlukla canını kurtarmış, ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.  Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı! Fakat katliam sonrası Hocalı’ya girdiklerinde, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı’yı gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet’nın  söyledikleri, katliamın boyutunu tüm çıplaklığıyla anlatıyordu: “Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı’daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz.”

Hocalı 18 yıldır yüreğimizde kanıyor

GÖZÜ dönmüş Ermeni askerler, Rus yardımıyla 25 Şubat 1992’de kadın ve çocuklar da dahil, yüzlerce Azerbaycanlıyı katletti. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan “Hocalı”, 18 yıldır kanayan yara...
Hocalı 18 yıldır yürekleri dağlıyor
Alçaklığı unutma ve unutturma

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, tarih boyu Türk’e yapılan soykırımları teker teker ortaya koymak ve genç nesillerin hafızasına yerleştirmek durumunda olduğumuzu söyledi. Hocalı katliamı nedeniyle bir açıklama yapan Erkal şunları kaydetti: “Bize hayali soykırımlar yüklenirken acı gerçekleri dile getirmemek aşırı saflık, duyarsızlık veya vurdumduymazlıktır. Türk’e yapılan soykırımlardan birisi de 26 Şubat 1992’de Hocalı’da gerçekleştirilmiştir. Bu alçakça saldırıda silahsız 613 Azeri Türkü alçakça katledilmiştir. Binden fazla insan esir alınmıştır. Soykırım edebiyatı yapan bazı yabancı çevreler ve ülkeler buna da sessiz kalmışlardır. Bu soykırımda Rus parmağı da inkar edilemez.  Hocalı’da sadece insanlar öldürülmedi. Bölgeye damgasını vuran Türk kültür eserleri de yıkıldı. Bu katliam, bir insan hakları suçudur. Hocalı’daki katliam TBMM tarafından resmen tanınmalı, bu soykırımı yapanlar yargılanmalıdır. Bu vesileyle bundan 18 sene önce Ermeni katliamı sonucu hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu ve benzeri soykırımlar unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.” 


Gözü dönmüş Ermeni askerleri 1992 yılında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Azerbaycanlıyı bir gecede katletti. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan “Hocalı”, 18 yıldır hâlâ kanayan bir yara...
Ermenistan’ın 1991 yılında abluka altına aldığı Azerbaycan’ın Hocalı bölgesinde 25-26 Şubat 1991’de gerçekleşen katliama giden süreç, Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesinin ardından referandum düzenleyen Dağlık Karabağ Parlamentosu’nun bağımsızlık ilan etmesiyle başladı. Ermenileri destekleyen Ruslar, Gorbaçov’un emriyle bölgeden çekildi.

Silahlar toplandı
Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı grupların Karabağ’a yerleştirilmesinin ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklayıp kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağladı. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplandı, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirildi. 1990’ın Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler doğrudan Azerileri hedef aldı, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine başladı. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirildi.

Ruslar Ermenilerin safında
Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25-26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirildi. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulandı. 10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katliam kurbanlarının 1.300 kişi olduğu ifade edilmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürüldü. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledildi. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürüldü, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetti, 1.000’in üzerinde de yaralı olduğu kaydedildi. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şöyle aktarıyor:

Orman boyu ceset
 “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”

İki yıl sonra ateşkes
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermedi. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıkladı. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti. BM, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı. 1994 yılında ateşkes ilan edildi.

Eve hasret yaşam
Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamakta. Azerbaycan nüfusunun % 10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine dönmeyi umutla beklemekteler.


Salahlı: Türkiye ‘katliam’ı tanımalı
Azerbaycan’ın İstanbul Başkonsolosu Sayyad Salahlı, “Türkiye, Hocalı soykırımını tanımalıdır” dedi. Swiss Otel’de düzenlenen basın toplantısında Salahlı ile Dünya Azerbaycanlıları Kongresi (DAK) Yönetim Kurulu üyesi Asif Kurban, Hocalı Katliamı ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulundu.

20. yüzyıl soykırımı
Azerbaycan halkının her yıl 25-26 Şubatta, 1992’deki Hocalı katliamı’nı üzüntüyle andığını belirterek, bunun 20. yüzyılın sonunda yapılan bir soykırım olduğunu söyledi. Ermenilerin Hocalı’da 106’sı kadın, 63’ü çocuk ve 70’i yaşlı olmak üzere 613 kişiyi öldürdüğünü belirten Salahlı, 150 ailenin tamamen yok olduğunu kaydetti.

Ermenistan kıvırdı
Salahlı, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını Türkiye ile Azerbaycan’ın dengeleyebileceğini ifade ederek, “Denge olmalı. Buna karşı konulmazsa Türkiye’nin işi zor. Türkiye, Hocalı soykırımını tanımalı” diye konuştu. Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan protokollere de değinen Salahlı, “Uluslararası hukukta imzalanan bir anlaşmada, daha sonra düzenleme yapıyorlar. Ermenistan parlamentosu, hayasızlığını bir kere daha gösterdi” dedi.

Yanlış anlamalar oldu
DAK Yönetim Kurulu üyesi Kurban da Ermenistan’ın bölgede barış istemediğini savunarak, “Ermenistan’ın kıvırarak uluslararası camiada kabul gören protokole yeni şeyler koyduğunu, Türkiye’nin, Ermenistan’ın güvenilmeyecek bir ülke olduğunu görmesi gerektiğini” belirtti. Bir gazetecinin, “Türkiye-Ermenistan arasındaki yakınlaşma Azerbaycan halkında hayal kırıklığı yarattı mı” sorusu üzerine Salahlı, “İki ülke stratejik müttefik ve bir millet iki devlettir. Başta bazı yanlış anlamalar oldu. Ufak-tefek şeyler olur, ama bu dengemizi bozmaz. Etle tırnak gibiyiz” dedi. Kurban ise “Dağlık Karabağ’dan çıkılmadan sınırların açılmaması doğru. Ama Dağlık Karabağ’dan çıkılmadan sınırlar açılırsa halklar arasında (Türk ve Azeri halkları) anlaşmazlık çıkar” yanıtını verdi.
Yazı-tura ile yapılan vahşi infaz
Yer: Azerbaycan, Hocali 26 Subat 1992

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars’ta, Ağrı’da, Van’da, Erzurum’da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı. Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı.

Karnını yardılar
- Akçik, manç (Kız mı, oğlan mı?)
- Akçik (Kız).
Bu cevap üzerine ’oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürümüş gözleri bebeğın kasıklarına kilitlendi.
- Tun sahetsar, inger (Sen kazandın, yoldaş).
- Yes sahetsapayts ays bubriki inç bes bidigisdana (Ben kazandım, ama bu bebek nasıl beslenecek?).
- Mayrıgi bedge gısdatsine (Annesi besleyecek elbette).
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
- Mayrıg yerahayın zizdur (Çocuğa meme ver).

Kesik başla futbol
Aynı dakikalarda Hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
- Asixn ma, çimi yev bizdige, aveg gındırnadabidi. Gidiresek (Bu hem saçsız, hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın). Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalısıyordu. Bu iki olay Hocalı’da bundan çok değil yalnızca 18 yıl önce yasandı. Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri, türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.


TRT yayınladı Batı belgeledi
Türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları Batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı Kuvvetleri ile Hankendi’nde konuslanmış Albay Zarvigarov komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dış dünya ile ilişkişi tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanı vahşîce katlettiler. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hizar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşuna dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Tahribat ağır
Ermeni Silahlı Kuvvetleri’nin saldırıları sonucu 613 Azerbaycan Türk’ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulundu. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, kalanlar da bin bir zorlukla canını kurtarmış, ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.  Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı! Fakat katliam sonrası Hocalı’ya girdiklerinde, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı’yı gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet’nın  söyledikleri, katliamın boyutunu tüm çıplaklığıyla anlatıyordu: “Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı’daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz.”

Hocalı 18 yıldır yüreğimizde kanıyor

GÖZÜ dönmüş Ermeni askerler, Rus yardımıyla 25 Şubat 1992’de kadın ve çocuklar da dahil, yüzlerce Azerbaycanlıyı katletti. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan “Hocalı”, 18 yıldır kanayan yara...
Hocalı 18 yıldır yürekleri dağlıyor
Alçaklığı unutma ve unutturma

Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa E. Erkal, tarih boyu Türk’e yapılan soykırımları teker teker ortaya koymak ve genç nesillerin hafızasına yerleştirmek durumunda olduğumuzu söyledi. Hocalı katliamı nedeniyle bir açıklama yapan Erkal şunları kaydetti: “Bize hayali soykırımlar yüklenirken acı gerçekleri dile getirmemek aşırı saflık, duyarsızlık veya vurdumduymazlıktır. Türk’e yapılan soykırımlardan birisi de 26 Şubat 1992’de Hocalı’da gerçekleştirilmiştir. Bu alçakça saldırıda silahsız 613 Azeri Türkü alçakça katledilmiştir. Binden fazla insan esir alınmıştır. Soykırım edebiyatı yapan bazı yabancı çevreler ve ülkeler buna da sessiz kalmışlardır. Bu soykırımda Rus parmağı da inkar edilemez.  Hocalı’da sadece insanlar öldürülmedi. Bölgeye damgasını vuran Türk kültür eserleri de yıkıldı. Bu katliam, bir insan hakları suçudur. Hocalı’daki katliam TBMM tarafından resmen tanınmalı, bu soykırımı yapanlar yargılanmalıdır. Bu vesileyle bundan 18 sene önce Ermeni katliamı sonucu hayatlarını kaybeden kardeşlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz. Bu ve benzeri soykırımlar unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.” 


Gözü dönmüş Ermeni askerleri 1992 yılında aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Azerbaycanlıyı bir gecede katletti. 20. yüzyılın en büyük katliamlarından birine tanık olan “Hocalı”, 18 yıldır hâlâ kanayan bir yara...
Ermenistan’ın 1991 yılında abluka altına aldığı Azerbaycan’ın Hocalı bölgesinde 25-26 Şubat 1991’de gerçekleşen katliama giden süreç, Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesinin ardından referandum düzenleyen Dağlık Karabağ Parlamentosu’nun bağımsızlık ilan etmesiyle başladı. Ermenileri destekleyen Ruslar, Gorbaçov’un emriyle bölgeden çekildi.

Silahlar toplandı
Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı grupların Karabağ’a yerleştirilmesinin ardından Gorbaçov, 25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını yasaklayıp kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağladı. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av silahları da dahil olmak üzere silahlar toplandı, Dağlık Karabağ’da ise bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirildi. 1990’ın Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler doğrudan Azerileri hedef aldı, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör eylemlerine başladı. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Ekim 1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirildi.

Ruslar Ermenilerin safında
Hocalı Katliamı, Rus askerlerinin desteğiyle 25-26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni kuvvetlerince gerçekleştirildi. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce doğrulandı. 10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katliam kurbanlarının 1.300 kişi olduğu ifade edilmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürüldü. Kadın, çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledildi. Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürüldü, 700’den fazla çocuk anne ya da babasını kaybetti, 1.000’in üzerinde de yaralı olduğu kaydedildi. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şöyle aktarıyor:

Orman boyu ceset
 “Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12 kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”

İki yıl sonra ateşkes
Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermedi. Ermenilerin Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğini açıkladı. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti. BM, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı. 1994 yılında ateşkes ilan edildi.

Eve hasret yaşam
Savaş sonrası çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir. Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde yaşamakta. Azerbaycan nüfusunun % 10’undan fazlası ülke içinde yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda bulunan evlerine dönmeyi umutla beklemekteler.


Salahlı: Türkiye ‘katliam’ı tanımalı
Azerbaycan’ın İstanbul Başkonsolosu Sayyad Salahlı, “Türkiye, Hocalı soykırımını tanımalıdır” dedi. Swiss Otel’de düzenlenen basın toplantısında Salahlı ile Dünya Azerbaycanlıları Kongresi (DAK) Yönetim Kurulu üyesi Asif Kurban, Hocalı Katliamı ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulundu.

20. yüzyıl soykırımı
Azerbaycan halkının her yıl 25-26 Şubatta, 1992’deki Hocalı katliamı’nı üzüntüyle andığını belirterek, bunun 20. yüzyılın sonunda yapılan bir soykırım olduğunu söyledi. Ermenilerin Hocalı’da 106’sı kadın, 63’ü çocuk ve 70’i yaşlı olmak üzere 613 kişiyi öldürdüğünü belirten Salahlı, 150 ailenin tamamen yok olduğunu kaydetti.

Ermenistan kıvırdı
Salahlı, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarını Türkiye ile Azerbaycan’ın dengeleyebileceğini ifade ederek, “Denge olmalı. Buna karşı konulmazsa Türkiye’nin işi zor. Türkiye, Hocalı soykırımını tanımalı” diye konuştu. Türkiye-Ermenistan arasında imzalanan protokollere de değinen Salahlı, “Uluslararası hukukta imzalanan bir anlaşmada, daha sonra düzenleme yapıyorlar. Ermenistan parlamentosu, hayasızlığını bir kere daha gösterdi” dedi.

Yanlış anlamalar oldu
DAK Yönetim Kurulu üyesi Kurban da Ermenistan’ın bölgede barış istemediğini savunarak, “Ermenistan’ın kıvırarak uluslararası camiada kabul gören protokole yeni şeyler koyduğunu, Türkiye’nin, Ermenistan’ın güvenilmeyecek bir ülke olduğunu görmesi gerektiğini” belirtti. Bir gazetecinin, “Türkiye-Ermenistan arasındaki yakınlaşma Azerbaycan halkında hayal kırıklığı yarattı mı” sorusu üzerine Salahlı, “İki ülke stratejik müttefik ve bir millet iki devlettir. Başta bazı yanlış anlamalar oldu. Ufak-tefek şeyler olur, ama bu dengemizi bozmaz. Etle tırnak gibiyiz” dedi. Kurban ise “Dağlık Karabağ’dan çıkılmadan sınırların açılmaması doğru. Ama Dağlık Karabağ’dan çıkılmadan sınırlar açılırsa halklar arasında (Türk ve Azeri halkları) anlaşmazlık çıkar” yanıtını verdi.
Yazı-tura ile yapılan vahşi infaz
Yer: Azerbaycan, Hocali 26 Subat 1992

Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki Ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı yaklaşık 100 yıl önce Anadolu toprağında Kars’ta, Ağrı’da, Van’da, Erzurum’da da ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı. Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Çaresiz kadın bir hazan yaprağı gibi titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplaktı. Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğeri elindeki demir parayı havaya attı.

Karnını yardılar
- Akçik, manç (Kız mı, oğlan mı?)
- Akçik (Kız).
Bu cevap üzerine ’oğlan’ diyerek bahse giren Ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan bürümüş gözleri bebeğın kasıklarına kilitlendi.
- Tun sahetsar, inger (Sen kazandın, yoldaş).
- Yes sahetsapayts ays bubriki inç bes bidigisdana (Ben kazandım, ama bu bebek nasıl beslenecek?).
- Mayrıgi bedge gısdatsine (Annesi besleyecek elbette).
Bunun üzerine daha kısa boylu olan Ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı:
- Mayrıg yerahayın zizdur (Çocuğa meme ver).

Kesik başla futbol
Aynı dakikalarda Hocalı’nın başka bir semtinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın başını kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise Ermeni çeteci sevinçle bağırdı:
- Asixn ma, çimi yev bizdige, aveg gındırnadabidi. Gidiresek (Bu hem saçsız, hem de küçük, iyi yuvarlanır. Kopartın). Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşmüştü. Ermeniler zafer naraları! atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak kanlı bir kaleye gol atmaya çalısıyordu. Bu iki olay Hocalı’da bundan çok değil yalnızca 18 yıl önce yasandı. Her iki olay da Ermeni çetecilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır. Ne yazık ki 26 Şubat 1992 günü binlerce Azeri, türlü yöntemlerle vahşice katledilmiştir. Ajanslar, katliam haberini bütün dünyaya hızla geçerken, arşı titreten ağır bir vahşet yaşanan Hocalı halkından geri kalanlar ise çaresizlik içinde kıvranıyordu.


TRT yayınladı Batı belgeledi
Türkiye’de büyük bir dehşet uyandıran katliama ilişkin ilk görüntüler ise TRT aracılığı ile duyurulmuştu. Bütün olanları Batılı gazeteciler, özellikle de New York Times belgeledi. 26 Şubat’ta güçlü silahlarla donatılmış Ermenistan silahlı Kuvvetleri ile Hankendi’nde konuslanmış Albay Zarvigarov komutasındaki 366’ncı Rus Motorize Alayı, Hocalı’ya saldırarak tarihin en vahşi katliamlarından birini yaptı. 26 Şubat gecesi Rus motorize alayının tanklarından açılan top ve roket saldırıları ile Hocalı Havaalanı kullanılamaz hale getirilerek kentin dış dünya ile ilişkişi tamamen kesildi. Savunmasız kalan kente giren Rus destekli Ermeni askerleri, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok insanı vahşîce katlettiler. Canlı canlı insanların kafa derilerini yüzdüler, sağ ele geçirdiklerini ise sistematik bir işkenceye ve tıbbî deneylere tâbi tutarak, insanlık dışı muamelelere maruz bıraktılar. Hizar ve testereler ile diri diri insanların kol ve bacaklarını kestiler. Genç kızların önce saçlarını,sonra da kafa derilerini yüzdüler. Babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşuna dizdiler. Kesik kafaları sepetlere doldurdular.

Tahribat ağır
Ermeni Silahlı Kuvvetleri’nin saldırıları sonucu 613 Azerbaycan Türk’ünün hayatını kaybettiği resmî olarak açıklandı. Ancak kayıp sayısının bu rakamların çok çok üstünde olduğu bilinmektedir. 56 hamile kadın karnı yarılmış durumda bulundu. Bu alçak saldırıda 487 kişi ağır yaralanırken, 1275 kişi ise rehin alınmış, kalanlar da bin bir zorlukla canını kurtarmış, ancak bu olayın tahribatından ruhları ve hafızaları asla bir daha kurtulamamıştır.  Şahitlerin anlattıklarını dinleyenler önce kulaklarına inanamadı! Fakat katliam sonrası Hocalı’ya girdiklerinde, görgü tanıklarının abartmadığını kısa sürede anladılar. Hocalı’yı gezen Fransız gazeteci Jean-Yves Junet’nın  söyledikleri, katliamın boyutunu tüm çıplaklığıyla anlatıyordu: “Pek çok savaş hikâyesi dinledim. Faşistlerin zulmünü işittim,ama Hocalı’daki gibi bir vahşete umarım kimse tanık olmaz.”

Tekel İşçilerine meşaleli destek...

DİSK, Türkiye Kamu Sen, Türk-İş ve Kesk üyesi bir grup Tekel İşçilerine destek vermek amacıyla meşaleli yürüyüş yaptılar… AKP il binasına kadar yürüyen gurup burada AKP aleyhine sloganlar attılar….

Burada sendikalar adına açıklamayı Türk-iş il temsilcisi Rıfat Pekkan yaptı… Pekkan, tekel işçilerinin bu onurlu mücadeleyi kaybetmesi on binlerce emekçinin de 4-c zulmüne mahkum edilmesi demektir. Tekel işçilerinin kaybetmesi demokrasinin kaybetmesi demektir. Bu nedenle tekel işçilerine yönelik desteğimiz sürecek dedi. Pekkan ayrıca 27 Şubat cumartesi günü de cumhuriyet meydanında geniş kapsamlı bir eylem yaparak tekel işçilerinin yanlarında olduklarını tüm Türkiye ye duyuracaklarını sözlerine ekledi…

Tekel İşçilerine meşaleli destek...

DİSK, Türkiye Kamu Sen, Türk-İş ve Kesk üyesi bir grup Tekel İşçilerine destek vermek amacıyla meşaleli yürüyüş yaptılar… AKP il binasına kadar yürüyen gurup burada AKP aleyhine sloganlar attılar….

Burada sendikalar adına açıklamayı Türk-iş il temsilcisi Rıfat Pekkan yaptı… Pekkan, tekel işçilerinin bu onurlu mücadeleyi kaybetmesi on binlerce emekçinin de 4-c zulmüne mahkum edilmesi demektir. Tekel işçilerinin kaybetmesi demokrasinin kaybetmesi demektir. Bu nedenle tekel işçilerine yönelik desteğimiz sürecek dedi. Pekkan ayrıca 27 Şubat cumartesi günü de cumhuriyet meydanında geniş kapsamlı bir eylem yaparak tekel işçilerinin yanlarında olduklarını tüm Türkiye ye duyuracaklarını sözlerine ekledi…

Tekel İşçilerine meşaleli destek...

DİSK, Türkiye Kamu Sen, Türk-İş ve Kesk üyesi bir grup Tekel İşçilerine destek vermek amacıyla meşaleli yürüyüş yaptılar… AKP il binasına kadar yürüyen gurup burada AKP aleyhine sloganlar attılar….

Burada sendikalar adına açıklamayı Türk-iş il temsilcisi Rıfat Pekkan yaptı… Pekkan, tekel işçilerinin bu onurlu mücadeleyi kaybetmesi on binlerce emekçinin de 4-c zulmüne mahkum edilmesi demektir. Tekel işçilerinin kaybetmesi demokrasinin kaybetmesi demektir. Bu nedenle tekel işçilerine yönelik desteğimiz sürecek dedi. Pekkan ayrıca 27 Şubat cumartesi günü de cumhuriyet meydanında geniş kapsamlı bir eylem yaparak tekel işçilerinin yanlarında olduklarını tüm Türkiye ye duyuracaklarını sözlerine ekledi…

Vedat Ali Özışık'ın Kazakistan gezisi


Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık Kazakistan’daki ekim alanlarının tarıma çok müsait olduğunu fakat çiftçilerin bu konuda yeterli donanım ve tecrübeye sahip olmadığını belirterek “Gerekirse Kazakistan’a Kayseri’den çiftçi transferi gerçekleştirebiliriz” dedi.
Yapılan ziyaretin Kazakistan’da yayın yapan ulusal televizyon kanalları ve özellikle Kazakistan Devlet Televizyonu’nda geniş yankı bulduğu belirtildi.
Ziyaret sırasında çeşitli açıklamalar yapan Kazakistan’ın Almatı Valisi Serik Abikenoğlu, “Ülkemizde Almatı Şehri, şeker pancarı üretimi bakımından en uygun şehirlerden bir tanesidir. İmkânlar el vermediği için şu an yeterli şeker üretimi yapılamamaktadır. Ülkemizde bulunan 3 şeker Fabrikası’nın daha da genişletilmesi için Türkiye ve Kayseri Şeker Fabrikası yetkilileri ile işbirliği yapacağız” şeklinde konuştu.

Yapılacak olan işbirliği ile kendilerini daha da güvende hissedeceklerini belirten Abikenoğlu, “Gelecek yıl içerisinde Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın emri ile 20 bin hektar alanda pancar üretilmesi planlanmaktadır. Kayseri’den gelen heyet, fabrikalarımızı ziyaret ederek, geniş bilgiler topladılar. Vedat Ali Özışık ve ekibi, fabrikalarımızın yeniden çalışır hale getirilmesi ve modernizasyonu için bize her türlü desteği vereceklerini söylediler” dedi.
Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık ise şeker fabrikalarındaki tüm eksikleri gördüklerini belirterek, “Buradaki atıl şeker fabrikalarını yeniden çalışır hale getirmeye hazırız. Çiftçilerin de şeker pancarı üretimine ağırlık vererek, kendilerine düşen desteği vermelerini bekliyoruz. Yapılacak olan işbirliği ile Aksu Şeker Fabrikası büyük bir ihtimal ile bu yıl içerisinde çalışır hale getirilir” şeklinde konuştu

Vedat Ali Özışık'ın Kazakistan gezisi


Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık Kazakistan’daki ekim alanlarının tarıma çok müsait olduğunu fakat çiftçilerin bu konuda yeterli donanım ve tecrübeye sahip olmadığını belirterek “Gerekirse Kazakistan’a Kayseri’den çiftçi transferi gerçekleştirebiliriz” dedi.
Yapılan ziyaretin Kazakistan’da yayın yapan ulusal televizyon kanalları ve özellikle Kazakistan Devlet Televizyonu’nda geniş yankı bulduğu belirtildi.
Ziyaret sırasında çeşitli açıklamalar yapan Kazakistan’ın Almatı Valisi Serik Abikenoğlu, “Ülkemizde Almatı Şehri, şeker pancarı üretimi bakımından en uygun şehirlerden bir tanesidir. İmkânlar el vermediği için şu an yeterli şeker üretimi yapılamamaktadır. Ülkemizde bulunan 3 şeker Fabrikası’nın daha da genişletilmesi için Türkiye ve Kayseri Şeker Fabrikası yetkilileri ile işbirliği yapacağız” şeklinde konuştu.

Yapılacak olan işbirliği ile kendilerini daha da güvende hissedeceklerini belirten Abikenoğlu, “Gelecek yıl içerisinde Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın emri ile 20 bin hektar alanda pancar üretilmesi planlanmaktadır. Kayseri’den gelen heyet, fabrikalarımızı ziyaret ederek, geniş bilgiler topladılar. Vedat Ali Özışık ve ekibi, fabrikalarımızın yeniden çalışır hale getirilmesi ve modernizasyonu için bize her türlü desteği vereceklerini söylediler” dedi.
Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık ise şeker fabrikalarındaki tüm eksikleri gördüklerini belirterek, “Buradaki atıl şeker fabrikalarını yeniden çalışır hale getirmeye hazırız. Çiftçilerin de şeker pancarı üretimine ağırlık vererek, kendilerine düşen desteği vermelerini bekliyoruz. Yapılacak olan işbirliği ile Aksu Şeker Fabrikası büyük bir ihtimal ile bu yıl içerisinde çalışır hale getirilir” şeklinde konuştu

Vedat Ali Özışık'ın Kazakistan gezisi


Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık Kazakistan’daki ekim alanlarının tarıma çok müsait olduğunu fakat çiftçilerin bu konuda yeterli donanım ve tecrübeye sahip olmadığını belirterek “Gerekirse Kazakistan’a Kayseri’den çiftçi transferi gerçekleştirebiliriz” dedi.
Yapılan ziyaretin Kazakistan’da yayın yapan ulusal televizyon kanalları ve özellikle Kazakistan Devlet Televizyonu’nda geniş yankı bulduğu belirtildi.
Ziyaret sırasında çeşitli açıklamalar yapan Kazakistan’ın Almatı Valisi Serik Abikenoğlu, “Ülkemizde Almatı Şehri, şeker pancarı üretimi bakımından en uygun şehirlerden bir tanesidir. İmkânlar el vermediği için şu an yeterli şeker üretimi yapılamamaktadır. Ülkemizde bulunan 3 şeker Fabrikası’nın daha da genişletilmesi için Türkiye ve Kayseri Şeker Fabrikası yetkilileri ile işbirliği yapacağız” şeklinde konuştu.

Yapılacak olan işbirliği ile kendilerini daha da güvende hissedeceklerini belirten Abikenoğlu, “Gelecek yıl içerisinde Kazakistan Cumhurbaşkanı’nın emri ile 20 bin hektar alanda pancar üretilmesi planlanmaktadır. Kayseri’den gelen heyet, fabrikalarımızı ziyaret ederek, geniş bilgiler topladılar. Vedat Ali Özışık ve ekibi, fabrikalarımızın yeniden çalışır hale getirilmesi ve modernizasyonu için bize her türlü desteği vereceklerini söylediler” dedi.
Kayseri Şeker Fabrikası Yönetim Kurulu Başkanı Vedat Ali Özışık ise şeker fabrikalarındaki tüm eksikleri gördüklerini belirterek, “Buradaki atıl şeker fabrikalarını yeniden çalışır hale getirmeye hazırız. Çiftçilerin de şeker pancarı üretimine ağırlık vererek, kendilerine düşen desteği vermelerini bekliyoruz. Yapılacak olan işbirliği ile Aksu Şeker Fabrikası büyük bir ihtimal ile bu yıl içerisinde çalışır hale getirilir” şeklinde konuştu

HOCALI ŞEHİTLERİ ANILDI


Turan Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği tarafından Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ Bölgesi Hocalı Kasabasında Ermenilerce Azerbaycan Türklerine karşı yapılan katliamı kınama ve Hocalı şehitlerini anma programı düzenlendi.
Cumhuriyet Meydanında düzenlenen anma programı saygı duruşunda bulunulması ve istiklal marşının okunması ile başladı.
Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve Türk Cumhuriyetlerinden vatandaşların katılımı ile gerçekleştirilen programda Hocalı’da şehit düşenler için Kuran-ı Kerim okundu.
Daha sonra Afganistan Türklerinden Dr. Saiud Şah tarafından şiir okundu.
Türk Eğitim Sen 2 nolu şube başkanı Ali İhsan Öztürk, yaptığı konuşmada “Bugün burada Türk dünyasından, Turan illerinden birçok kardeşimiz var. Belki dün tek başımıza Hocalı katliamındaki şehitlerimizi anıyorduk; ama bugün burada birçok Türk ilinden kardeşlerimiz var. Burada bulunan bayrakların sayısı eminiz ki artacak” dedi.

Türk Ocakları Kayseri Şubesi adına konuşan Satılmış Başaran da Hocalı’da yapılan katliamı lanetledi. Başaran, “Bütün dünyanın gözleri önünde yapılan bu katliamı gözlerini kapayarak görmezden gelen, her fırsatta insan haklarından bahseden ABD ve AB ülkeleri nedense sessiz kaldılar” şeklinde konuştu.
Turan Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği adına konuşan Selami Duran da birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı.
Hocalı’da yaşanan katliamı anlatan Azerbaycan diaspora temsilcisi Elşan Canbarov da o günlerdeki acının tazeliğini koruduğunu belirtti.
Konuşmaların ardından katılımcılar Meydan Parkında bulunan Azerbaycan Türkleri Soykırım anıtına çiçek bıraktılar.

HOCALI ŞEHİTLERİ ANILDI


Turan Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği tarafından Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ Bölgesi Hocalı Kasabasında Ermenilerce Azerbaycan Türklerine karşı yapılan katliamı kınama ve Hocalı şehitlerini anma programı düzenlendi.
Cumhuriyet Meydanında düzenlenen anma programı saygı duruşunda bulunulması ve istiklal marşının okunması ile başladı.
Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve Türk Cumhuriyetlerinden vatandaşların katılımı ile gerçekleştirilen programda Hocalı’da şehit düşenler için Kuran-ı Kerim okundu.
Daha sonra Afganistan Türklerinden Dr. Saiud Şah tarafından şiir okundu.
Türk Eğitim Sen 2 nolu şube başkanı Ali İhsan Öztürk, yaptığı konuşmada “Bugün burada Türk dünyasından, Turan illerinden birçok kardeşimiz var. Belki dün tek başımıza Hocalı katliamındaki şehitlerimizi anıyorduk; ama bugün burada birçok Türk ilinden kardeşlerimiz var. Burada bulunan bayrakların sayısı eminiz ki artacak” dedi.

Türk Ocakları Kayseri Şubesi adına konuşan Satılmış Başaran da Hocalı’da yapılan katliamı lanetledi. Başaran, “Bütün dünyanın gözleri önünde yapılan bu katliamı gözlerini kapayarak görmezden gelen, her fırsatta insan haklarından bahseden ABD ve AB ülkeleri nedense sessiz kaldılar” şeklinde konuştu.
Turan Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği adına konuşan Selami Duran da birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı.
Hocalı’da yaşanan katliamı anlatan Azerbaycan diaspora temsilcisi Elşan Canbarov da o günlerdeki acının tazeliğini koruduğunu belirtti.
Konuşmaların ardından katılımcılar Meydan Parkında bulunan Azerbaycan Türkleri Soykırım anıtına çiçek bıraktılar.

HOCALI ŞEHİTLERİ ANILDI


Turan Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği tarafından Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Dağlık Karabağ Bölgesi Hocalı Kasabasında Ermenilerce Azerbaycan Türklerine karşı yapılan katliamı kınama ve Hocalı şehitlerini anma programı düzenlendi.
Cumhuriyet Meydanında düzenlenen anma programı saygı duruşunda bulunulması ve istiklal marşının okunması ile başladı.
Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve Türk Cumhuriyetlerinden vatandaşların katılımı ile gerçekleştirilen programda Hocalı’da şehit düşenler için Kuran-ı Kerim okundu.
Daha sonra Afganistan Türklerinden Dr. Saiud Şah tarafından şiir okundu.
Türk Eğitim Sen 2 nolu şube başkanı Ali İhsan Öztürk, yaptığı konuşmada “Bugün burada Türk dünyasından, Turan illerinden birçok kardeşimiz var. Belki dün tek başımıza Hocalı katliamındaki şehitlerimizi anıyorduk; ama bugün burada birçok Türk ilinden kardeşlerimiz var. Burada bulunan bayrakların sayısı eminiz ki artacak” dedi.

Türk Ocakları Kayseri Şubesi adına konuşan Satılmış Başaran da Hocalı’da yapılan katliamı lanetledi. Başaran, “Bütün dünyanın gözleri önünde yapılan bu katliamı gözlerini kapayarak görmezden gelen, her fırsatta insan haklarından bahseden ABD ve AB ülkeleri nedense sessiz kaldılar” şeklinde konuştu.
Turan Kültürünü Araştırma ve Yaşatma Derneği adına konuşan Selami Duran da birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı.
Hocalı’da yaşanan katliamı anlatan Azerbaycan diaspora temsilcisi Elşan Canbarov da o günlerdeki acının tazeliğini koruduğunu belirtti.
Konuşmaların ardından katılımcılar Meydan Parkında bulunan Azerbaycan Türkleri Soykırım anıtına çiçek bıraktılar.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...