Sayfalar

2 Eylül 2010 Perşembe

Albay Çiçek ölüm orucunda... Bu feryada kulak verilmeli...

Islak imza davasının geldiği aşamayı her yerde okuyorsunuz.
Davanın sembol ismi Kurmay Albay Dursun Çiçek orucunu açmayacağını açıkladı. Yani açlık grevine girdi.
Albay Çiçek, ıslak imza ya da irtica ile mücadele eylem planı davasında 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Aylardır hapiste. Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen davanın 11'inci duruşmasında tahliye talebinde bulundu ve talebinin reddedilmesinin ardından açlık grevine başladığını açıkladı.
Peki bu kararı nasıl aldı?
Çiçek ailesinden edindiğimiz bilgilere göre, Albay Çiçek süresiz oruç kararını üstü kapalı biçimde ilk olarak duruşmaya çıkmadan önce avukat kızı İrem’e yansıttı.
“Eğer bu duruşmada da tahliye edilmezsem açlık grevi dışında başka mücadele yöntemi kalmıyor. Bizi savunacak yerde kalmadı” diyen Çiçek, tahliye talebinin reddiyle birlikte daha önceden hazırladığı notu kızının eline tutuşturdu.
İrem Çiçek ilk duygularını “Notu okuduğumda şok geçirdim” diye anlatıyor.

Odatv şimdi bu notu yayınlıyor. Çiçek imzalı notun orijinali yeşil kalemle yazılmış. Çünkü Çiçek yeşil rengin taklit edilemeyeceğini düşünüyor.
Notun altındaki imzada “ıslak imza davasının” en önemli kanıtı kabul edilen imzadan da farklı. Çiçek, 12 Haziran’dan beri nottaki imzayı kullanıyor.Çiçek’in açlık grevine sokan süreç ve mahkemede sergilenen tavırlar da gerçekten ilginç.
Çiçek tahliye talebinde bulunduğu sırada Savcı ayağa kalkıyor ve özetle“Sanığın Erzincan sınırında 2008 yılına ait bir telefon sinyali var. Araştırılmasını istiyorum” diyor.
Tahliye talebi bu yüzden reddediliyor.
Davanın 2008’deki telefon sinyaliyle ne ilgisi var?
Savcı, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından yürütülen cemaat soruşturmasını Çiçek’in hazırladığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile ilişkilendiriyor. Hatta Çiçek’in bu yüzden Erzincan’a giderek adli operasyona şekil verdiğini iddia ediyor.
Mahkeme tutanaklarına göre Savcının “Çiçek’in ıslak imzası var” dediği Eylem Planı 2009 yılında hazırlandı. Yani 2008’de Erzincan’da tespit edilen telefon sinyali ile Eylem Planı arasında illiyet bağı bulunduğu iddiası tutarlı görünmüyor.
Ama mahkeme Savcı’ya itibar ediyor ve tahliyenin reddine karar veriyor. Yani Çiçek 1.5 ay daha hapiste kalacak. Çünkü bir sonraki duruşma 18 Ekim’de.

Peki Erzincan’daki telefon sinyali ne ifade ediyor?
Çiçek ailesinin verdiği bilgilere göre aile o yıl Azerbaycan’a turist olarak gidiyor. Karayolu da Erzincan sınırından geçiyor. İşte o sinyal o sınırda kaydediliyor.
Bu kadar incelik gerçekten ürkütücü.

Albay Çiçek ölüm orucunda... Bu feryada kulak verilmeli...

Islak imza davasının geldiği aşamayı her yerde okuyorsunuz.
Davanın sembol ismi Kurmay Albay Dursun Çiçek orucunu açmayacağını açıkladı. Yani açlık grevine girdi.
Albay Çiçek, ıslak imza ya da irtica ile mücadele eylem planı davasında 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyor. Aylardır hapiste. Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen davanın 11'inci duruşmasında tahliye talebinde bulundu ve talebinin reddedilmesinin ardından açlık grevine başladığını açıkladı.
Peki bu kararı nasıl aldı?
Çiçek ailesinden edindiğimiz bilgilere göre, Albay Çiçek süresiz oruç kararını üstü kapalı biçimde ilk olarak duruşmaya çıkmadan önce avukat kızı İrem’e yansıttı.
“Eğer bu duruşmada da tahliye edilmezsem açlık grevi dışında başka mücadele yöntemi kalmıyor. Bizi savunacak yerde kalmadı” diyen Çiçek, tahliye talebinin reddiyle birlikte daha önceden hazırladığı notu kızının eline tutuşturdu.
İrem Çiçek ilk duygularını “Notu okuduğumda şok geçirdim” diye anlatıyor.

Odatv şimdi bu notu yayınlıyor. Çiçek imzalı notun orijinali yeşil kalemle yazılmış. Çünkü Çiçek yeşil rengin taklit edilemeyeceğini düşünüyor.
Notun altındaki imzada “ıslak imza davasının” en önemli kanıtı kabul edilen imzadan da farklı. Çiçek, 12 Haziran’dan beri nottaki imzayı kullanıyor.Çiçek’in açlık grevine sokan süreç ve mahkemede sergilenen tavırlar da gerçekten ilginç.
Çiçek tahliye talebinde bulunduğu sırada Savcı ayağa kalkıyor ve özetle“Sanığın Erzincan sınırında 2008 yılına ait bir telefon sinyali var. Araştırılmasını istiyorum” diyor.
Tahliye talebi bu yüzden reddediliyor.
Davanın 2008’deki telefon sinyaliyle ne ilgisi var?
Savcı, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner tarafından yürütülen cemaat soruşturmasını Çiçek’in hazırladığı iddia edilen İrtica ile Mücadele Eylem Planı ile ilişkilendiriyor. Hatta Çiçek’in bu yüzden Erzincan’a giderek adli operasyona şekil verdiğini iddia ediyor.
Mahkeme tutanaklarına göre Savcının “Çiçek’in ıslak imzası var” dediği Eylem Planı 2009 yılında hazırlandı. Yani 2008’de Erzincan’da tespit edilen telefon sinyali ile Eylem Planı arasında illiyet bağı bulunduğu iddiası tutarlı görünmüyor.
Ama mahkeme Savcı’ya itibar ediyor ve tahliyenin reddine karar veriyor. Yani Çiçek 1.5 ay daha hapiste kalacak. Çünkü bir sonraki duruşma 18 Ekim’de.

Peki Erzincan’daki telefon sinyali ne ifade ediyor?
Çiçek ailesinin verdiği bilgilere göre aile o yıl Azerbaycan’a turist olarak gidiyor. Karayolu da Erzincan sınırından geçiyor. İşte o sinyal o sınırda kaydediliyor.
Bu kadar incelik gerçekten ürkütücü.

Dar gelirli ailelere dağıtılan 50 TL vatandaşlar için adeta çileye dönüştü

Erzurum'un Oltu ilçesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı (SYDV) tarafından dar gelirli ailelere dağıtılan 50 TL vatandaşlar için adeta çileye dönüştü.

Geçtiğimiz yıllarda imza karşılığı vakıf görevlileri tarafından teslim edilen yardımların bu yıl banka aracılığı ile yapılması vatandaşları zor durumda bıraktı.
İlçeye bağlı köylerden yardımları alabilmek için ilçe merkezine gelen vatandaşlar aldıkları 50 TL tutarındaki yardımından önemli bir kısmını yol ücreti olarak ödediklerini belirtti. Uygulamanın kendilerini zor durumda bıraktığını anlatan vatandaşlar, "Önceki yıllarda bu yardımlar SYDV görevlilerince imza karşılığında bizlere veriliyordu. Bu yıl yapılan uygulama ile banka hesaplarına aktarılıyor. Birçok arkadaşımız 20 TL ilçeye gelip gidebilmek için ücret ödüyor. Aldığımız yardımı da yol ücreti olarak ödemek durumunda kalıyoruz" dediler.
İlçe merkezinde banka şubesi önünde uzun kuyruklar oluşturan çoğunluğu yaşlı vatandaşlar 50 TL tutarındaki yardımı alabilmek için saatlerce beklemek durumunda kaldılar.

Kılıçdaroğlu, ''Devrimciler de ülkücüler de yaşadıkları acıları Recep Beye sömürtmeyecekler.''

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''İster devrimciler, ister ülkücüler yaşadıkları acıları Recep Beye sömürtmeyecekler'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisince Osmaniye Devlet Bahçeli Meydanı'nda düzenlenen mitingde vatandaşlara hitap etti.

CHP'nin düşüncesinin, felsefesinin temelinde insan olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''bu coğrafyada herkesin barış içinde yaşadığı, evine alın teriyle kazandığı ekmeği götürdüğü bir ülke için'' çalıştıklarını söyledi.

AK Parti'nin anayasa değişiklikleri ile yargıyı yeniden şekillendirmeyi ve kendi partililerini atamayı hedeflediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ''Recep Bey diyor ki 'yeteri kadar malı götürdük, köşeyi de döndük, bundan sonra da halkın ayak sesleri geliyor bunlar meydanlarda hesap soracağız diyorlar...' korkuyor, 'ben kendi hakimlerimi atayayım da beni beraat ettirsinler' diyor. Yedirmezler Recep Bey, bu millet sana hesap soracak'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2002'de Osmaniye'de yaptığı konuşmada ''Ben argo değil, milletin dilini konuşuyorum, onlar bu dili anlamazlar çünkü milletin dilini anlamak için fil dişi kuleleri değil sokağı bilmek lazım'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Mademki sen milletin dili ile konuşmayı biliyorsun, çiftçiye 'ananı da al git' diyen adam milletin diliyle mi konuşuyor? Argo konuşmuyormuş beyefendi, sen Başbakansın bir çiftçi Başbakan'ı bulmuş en azından 'bir derdimi anlatayım' demiş, sen çiftçiye tahammül edemiyorsan, milletin derdini nasıl dinleyeceksin?'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın dokunulmazlıkların kaldırılacağı sözünü verdiğini ama bu sözü yerine getirmediğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Yiğit adam, düzgün adam söz verdi mi kapı gibi arkasında durur. Recep Tayyip Erdoğan böyle bir adam değildir'' dedi.

-''12 EYLÜL'Ü SÖMÜRÜYORLAR...''-

AK Parti iktidarının 12 Eylül'den hesap soracağını söylediğini ifade Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Soramazlar çünkü bunlar 12 Eylül'ün yetiştirmesi. 12 Eylül'ün bedelini devrimciler ve ülkücüler ödedi. Bunlar ne yaptı? Şimdi kalkmış 12 Eylül'ü sömürüyorlar. İster devrimciler, ister ülkücüler yaşadıkları acıları Recep Beye sömürtmeyecekler.''

AK Parti'nin referandum propagandası kapsamında ülkenin her yerini ''evet'' afişleri ile donattığını, gazetelere tam sayfa ilanlar verdiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Bu değirmenin suyu nereden geliyor Recep Bey, bu millete bir anlat bakalım'' dedi.

Kılıçdaroğlu sözlerini, ''evet' oyu ver Recep Beyi, 'hayır' oyu ver memleketi kurtar. Bir tarafta Recep Bey, bir tarafta memleket var, takdir sizin'' diye tamamladı.

Mitinge Genel Sekreter Önder Sav, parti yöneticileri ve milletvekilleri katıldı.

Miting meydanında sıcak nedeniyle fenalaşan bazı vatandaşlara ise alanda bulunan ambulanslarda müdahale edildi.

Deniz Bölükbaşı Kayseri'de konuştu: "AKP'nin hesaplarını boşa çıkarın"

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, AK Parti'nin referanduma götürdüğü anayasa değişikliği paketinde gizli hesaplar bulunduğunu savunarak, ''Ülke sizin, karar sizin. Sandığa gidin ve AKP'nin hesaplarını boşa çıkarın'' dedi.

Bölükbaşı, MHP Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Eraslan'ın verdiği iftar yemeğine katıldı. Burada yaptığı konuşmada, herkesin kendi bakış açısından referandumda nasıl bir tavır alacağını açıkladığını belirten Bölükbaşı, şunları söyledi:

''Sayın Başbakan ve AKP, anayasa değişikliği paketi için, hukukun üstünlüğü, daha fazla özgürlük, 12 Eylül Anayasasının izlerinin silinmesi gibi sloganlarla vatandaşlardan evet oyu istiyor. Ancak bu istekte samimi değiller. Çünkü 12 Eylül Anayasası şimdiye kadar 17 kez değişime uğramış, 86 maddesi de değiştirilmiştir. 12 Eylül Anayasasının getirdiği YÖK'ün kaldırılmasıyla ilgili hiçbir madde yok değişiklik paketinde. Samimi olmadıklarının en önemli göstergesi bu.''

Anayasa değişikliği paketinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin 2 gizli hesabı bulunduğunu ileri süren Bölükbaşı şöyle devam etti:

''Bunlardan birisi, PKK açılımının önünü açmak, yani ülkeyi etnik ayrışmaya sürüklemek, bir diğeri de AKP yolsuzluklarının hukuk önünde hesabının sorulmasına engel olmak. MHP, bu anayasa değişikliğine ülkeyi etnik ayrışmaya ve bölünmeye götüreceği için karşıdır. İmralı canisiyle yapılan pazarlıklar sonucu anayasa değişiklik paketi gündeme getirilmiştir. Başbakan böyle bir görüşmeyi önce yalanlamış, ardından kabul etmek zorunda kalmıştır. Böyle bir görüşme yapılmıştır ve İmralı canisi de güdümündeki siyasi oluşuma ve tabanına, önce referandumu boykotla başlamak, sonra Başbakan ve hükümetin tavrına göre hareket etmek talimatını vermiştir. BDP, referandumu boykot etme, sandığa gitmeme kararı aldığını açıkladı. Sandığa gitmemek kimin işine yarar? Elbette ki evet oyu isteyenlere yarar.''

Anayasa değişikliği paketinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'nin ikinci gizli hesabının ise yolsuzlukların yasal zeminde hesabının sorulmasının engellenmesi olduğunu iddia eden Bölükbaşı, ''Bunun için Anayasa Mahkemesi'ni ellerine geçirmek istiyorlar. Çünkü Başbakan ve bakanların yolsuzlukla yargılanabilecekleri tek yer, Yüce Divan yani Anayasa Mahkemesidir'' dedi.

Bölükbaşı, Başbakan ve AK Parti'nin asıl iki gizli hesaplarını kamufle etmek için anayasa değişiklik paketine birtakım maddeler ilave ettiklerini ve Türk halkına şirin göstermeye çalıştıklarını savunarak, ''Bütün gayretleri, asıl gizli niyetlerinin üstünü örtmek, Türk halkına cazip hale getirerek asıl düşüncelerini ambalajlamaktır'' diye konuştu.

''Asıl soru şu, etnik ayrışmayı ve AK Parti iktidarının yolsuzluklarının üstünün örtülmesini içimize sindirebilecek miyiz, sindiremeyecek miyiz?'' diyen Bölükbaşı, sözlerini, ''Ülke sizin, karar sizin. Sandığa gidin ve AK Parti'nin hesaplarını boşa çıkarın'' diye tamamladı.

İftar yemeğine, MHP Genel Başkan Yardımcısı Metin Çobanoğlu, MHP Kayseri Milletvekili Sebahattin Çakmakoğlu, MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, Kayseri Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve partililer katıldı

Hacı Bektaş Veli Derneğinden Başbakan Erdoğan'ın sözlerine tepki...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ankara mitinginde “dedelerden talimat dönemi bitti ifadelerine Hacı Bektaş-ı veli derneği başkanı Kenan Akpınar’dan tepki geldi. Akpınar, bu dedelik talimat değil, ikrar, rızalık ve yola hizmet yoludur. 

Akpınar, Başbakanın Ankara mitinginde, dedelik gibi önemli bir Alevi kurumunu istismar eden konuşması tam anlamıyla bir ayrımcılık ifadesi ve suçtur. AKP hükümeti tarafından Alevilere yönelik sürdürülen ayrımcılığın ve ötekileştirmenin, siyasal İslamcı bir gelenek olduğunu Başbakan Erdoğan, Sincan mitinginde bir kez daha göstermiştir. Alevi inancına ve geleneğine yabancı olan Başbakan “Dedelerden talimat dönemi bitti” diye, Alevi dedelik kurumunu siyaset alanının istismarı haline getirmeye çalışmıştır. Alevilikte önemli bir yer olan dedelik kurumunu rencide etmek ve toplumun nazarında olumsuzlaştırmak için, dedeliği ve Aleviliği HSYK tartışmalarında istismar haline getirilmesi bir ayrımcılığın ifadesinin bir göstergesidir ve suçtur. Sayın Başbakan tüm ülke yurttaşlarının başbakanı olmadığını göstermek için özel çaba sarf ediyor. Alevi hassasiyetleri ve değerlerini siyasetin istismarı haline getiriyor.  HSYK yönelik tartışmalarda, hukuk ve demokrasi  kullanmak yerine, Alevi inancında önemli yer teşkil eden dedelik kurumunu, bu tartışmalarda istismar haline getirmektedir. Dedeler talimat vermez. Dedelik kurumu “El ele, el Hakka” tanımının, “Mürşid-Pir-Rehber” biçimde görevlere ayrılmış şeklidir. Dedelik kurumu taliplerine, toplumu ve yola hizmet kurumudur. Bu kurum talimat ve fetva veren Şeyhülislam Kurumu değildir.. Dedeler talimatla değil, muhabbetle ilgilenir. Bu kurumda söz, talimatla değil, tüm taliplerinde yer aldığı ve eşit haklara sahip, katılımcı olduğu ve rızalık kültürü üzerinden oluşur. Rehber Pir’e, Pir Mürşid’e bağlıdır. Mürşid de rızalık sonucu oluşmuş davranışa, söze ve yola bağımlıdır.  Alevi tarihi, geleneği, inancı ve kültürü dedelik kurumu üzerinde günümüze taşınmıştır. Yani dedelik kurumu ve dedelerimiz. Türkiye de Alevilerin kendi inançlarını öğrendikleri okulları ve okulların açılmasına onay veren bir yargı ve hukuk düzeni yoktur. Alevi köylerine cem evi yapma hakkı tanıyan yasa, kanun ve buna dair destek veren bir yargı yoktur. Ama Alevi Köyleri dâhil, her köye cami yapılmasını yasalar ve kanunlar güvence altına alınmıştır.
Talimatı veren dedeler değil, bizzat Başbakanın kendisinin sürekli olarak adres gösterdiği devletin Sünni ulemasıdır. Cem evleri konusunda bile fikir sorduğu yer Din İşleri Yüksek Kurulu ve Diyanettir. Çünkü Aleviler tarafında açılan eşit haklara dair tüm davalarda, gerek yargı, gerekse hükümet Diyanetten talimat istemiştir! Yani Başbakan talimat verenleri bizim inancımızda ve dedelik kurumlarımızda aramasın.

Kulkuloğlu: "Kılıçdaroğlu'nun kasketine dil uzatacağına önce Sen Müslüman olarak taşıdığın o sakalın hakkını ver"

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu nun Kayseri de yaptığı meydan mitinginin ardından AKP’li  Bakan ve Milletvekillerinin kimyalarının bozduğu görülmektedir.


Sayın Ahmet Öksüzkaya nın tüm medyanın yayınladığı miting görüntüleri ve adeta parmaklarını yutarcasına tırnaklarını yiyen AKP yöneticisinin şaşkınlık görüntülerini sanki bu şehirde Kayseri CHP mitinginde yaşanmamış gibi sayarak komik sayısal açıklamalara girmesi herkesi şaşkınlığa sürüklemiştir. Milletvekili ; mali müşavirlik gibi sayılarla ilgili bir meslek grubunun mensubu olmasa demek ki kıskançlıktan neredeyse CHP mitingine katılan olmadı da diyebilecek.


Bir başka komedi ise Enerji Bakanı Taner Yıldız ın açıklaması olmuştur, "Şapka giyerek halkçı olunamaz" diye açıklama yapan Sayın Bakana sormak gerekir; Sakal bırakarak Müslüman olunuyor mu ? Bakan a hatırlatmak isterim , AKP Kayseri eski il Başkanı Mahmut Cabat a, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın damadının ortağı olduğu Çalık Holding e, Hocasının nuru davetiyeci Koza grubuna, ve Sabahattin Yıldız a Türkiye nin bir trilyon dolarlık altın, gümüş ve bakır madenlerini sorumsuzca, sorgusuz ve sualsizce ruhsatlandırılan aklına Müslümanlığın ve sakalın hiç gelmedi mi; ? Bu ülkedeki 73 milyon insanın hakları, tüyü bitmedik yetimlerin haklarını yandaşlarına Bakan olarak verirken sakalın ve Müslümanlığın hiç aklına gelmedi mi? Allah’tan korkun hiç aklına gelmedi mi ? Sayın Kılıçdarağlu nun kasketine dil uzatacağına önce Sen Müslüman olarak taşıdığın o sakalın hakkını ver.

MHP'li belediye başkanının "evet" dediği yalanı... Basın zıvanadan çıktı

Bünyan ilçesine bağlı Karakaya kasabası’nın MHP’li Belediye Başkanı Muammer Koç, basın yayın organlarında çıkan referandumda evet diyeceğim söylemlerinin gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Belediye Başkanı Muammer Koç, Bünyan’da düzenlediği basın toplantısında bir gazeteci ile yaptıkları röportajın kamuoyuna yanlış aktarıldığını söyledi.


Başkan Koç, 12 Eylül’den konuşurken 28 Şubatçılar gidecek ise evet derim dedim; ama bu söylediğim tamamen çarpıtılmış dedi. Referandumda hayır diyeceğini vurgulayan Başkan Koç, bu tavrının net olduğunu söyledi


 “Basın beni ziyarete geldi orada iki dakika görüştük alakası olmayan şeyler internette yazılmış .hâlbuki ben öyle bir şey konuşmadım. Gerçek o değildi. yanımda encümen arkadaşımızda vardı sohbet ettik beraber iki saniye adam gitmiş oraya bir sürü yalan haber yazmış haberimiz yok ki öyle bir şeyden külliyen yalan geçmişten konuştuk 28 Şubat’tan 12 Eylül’den. Ha ben 28 Şubatçıların gitmesini istiyorum dedim bunu konuştum. Muhabbet ettik kendi aramızda bir çekimde yoktu. Zaten çekimde de ne söylediğim belli orada konuştuklarım açık. Konular tamamen saptırılmış oraya roman gibi bir şey yazmış alakası olmayan internete haber düşmüş. Ben 28 Şubatçılar gidecek ise evet derim dedim. Zaten kelimenin aslı o. Yanlış anlaşılan değil aslında onlar yanlış yazıyorlar. Ben doğru söyledim ama onlar yanlış yazmışlar”

1 Eylül 2010 Çarşamba

Muhsin Yazıcıoğlu sağ olsa!...Lütfü ŞAHSUVAROĞLU

1. Anayasa değişikliği çalışmaları modern bir demokraside ve parlamenter sistemde olması gereken bir biçimde sürdürülmemiştir.

2. Anayasa değişikliği talepleri “EVET” kampanyası için kullanılmıştır. Asıl amaç Anayasa Babayassa değildir. Tıpkı AB uyum sürecinin AB üyeliği olmadığı gibi…

3. Herkes bilmektedir ki, artık Türkiye’de AB satandartları geçerlidir. Hukuk sistemimizin üstüne AB yasalarını koymuşuz ve bunu kabul etmişiz. O yüzden kadın hakları, ihtiyar hakları, hasta hakları, yok bilmem ne hakları aslında Anayasa’nın da üstüne getirdiğimiz AB standartları çerçevesindedir. Bunu evet kampanyasında kullanmak göz boyamadır: doğru.

4. BDP sandığı protesto etmekte ve kendince yine demokratik bir hakkını kullanmaktadır. Eğer sandığa gitmeme oranı % 30’ları bulursa BDP o nüfus üstünde ipotek çalıştırmak isteyecektir. O yüzden bu demokratik hakkı başka bir mahfil, parti veya sivil toplum da kullanmalıydı. Gerçekten de nüfusun ezici çoğunluğunu ilgilendirmeyen evet ve hayır kampanyası karşısında vatandaşın sandığa gitmemesi tercihi de saygıya layıktır ve aslında bu tercih hâlihazırdaki meclis içindeki bütün siyasi partilere bir ders mahiyeti taşıyacaktır. Düşünsenize, referanduma katılım oranı % 60 oluyor ve onun da yarısı ile Anayasa değişikliği kabul ediliyor veya reddediliyor. Ne kadar güzel olur. Hem iktidar, hem muhalefet bundan ders çıkarır. Aynı zamanda da gerçekten 12 Eylül Anayasasından kurtulmak için doğru dürüst bir çalışma süreci başlar ve daha fazla demokrasi talepleri gündemi işgal eder.

5. Karl Popper, asıl problemini unutan toplumlar’dan bahsederken aslında Türkiye’yi işaret etmektedir. Türkiye’nin problemi nedir? Referandum mu, Kürt sorunu mu, gelir dağılımı mı, anarşi mi, terör mü, işsizlik mi, enerji çemberi mi, ithalat ihracat arasındaki makas mı, Dersim mi, Ermeni soykırım mı?… Sayacağınız ve bugüne kadar saydığınız bütün problemler ya bu toplumun asıl problemi değilse?!....
Viyana sonrası Ciğerdelen’de Tuna’ya atılan 2 yaşındaki Zarife’nin ve onunla birlikte katledilen 40 bin Osmanlı’nın hesabını bu toplum hiç sordu mu?

Ve sonrasında bütün Balkanlar katledilirken sadece Osmanlıları değil beraberindeki bütün Yahudileri, Macarları katledenlerden hesap sormak kimsenin aklına geldi mi? 1911-12 Balkan bozgununa kadar bir Türk şehri olan Belgrad’da asırlardır yapılan soykırım sadece insanların katli değil de bir şehrin kimliğinin tamamen yok edilmesi, kültür ve medeniyet izlerinin tamamen sökülüp atılması değil de nedir? Hele hele Balkan savaşları sonrası 7,5 milyon Türk’ün katledilmesi, bir o kadarının göç ettirilmesi ve evladı fatihanın İstanbul sokaklarında dilenciliğe başlaması kimin problemidir? Bin yıldır Allah’ın adını yeryüzüne hâkim kılmak yani gerçek bir adalet bir nizam-ı alem vermek göreviyle kendini taçlandıran milletin asıl problemini unutarak “mankurt”laştırılması ve mankurtların da yine mankurt kavramına sarılarak halkını iki defa mankurtlaştırmaya çalışması tarihin yazdığı en yaman bir çelişki değil mi? Asıl problemini yani ahlakını, yani misyonunu, yani hareket felsefesini unutan toplumun elbette başına diğer tali problemler geldiğinde her birini asıl problemi sanarak düşeceği tuzakları tahayyül edebiliyor musunuz?

6. En acısı da daha cesedinin sıcaklığını o soğuk morgda bile parmaklarımda hissettiğim ve bugün hâlâ “beni kuyudan çıkar” diye rüyalarıma giren aziz başkanım Muhsin Yazıcıoğlu’nun Mamak’taki resmi kendisinden izin alınmadan evet kampanyasında kullanılıyor ya…. En çok ona yanarım.

Bir millet ve güya o aziz milletin davasını güdenler bu kadar sığ, bu kadar başıbozuk, bu kadar zekâ özürlü tuzaklara pirim verecek öyle mi?

Şimdi aziz milletime sesleniyorum. Bu ses daha evvel Muhsin Başkan’la otuz küsur yıldır seslendirdiğimiz aklın ürünüdür. Bu ses Ülkü Ocakları’nda 12 Eylül öncesinde hep inanıp güvendiğin bildirilerdeki sestir. Bu ses, 12 Eylül zindanlarında “zalimin karşısında susan dilsiz şeytandır” ilahî emri istikametinde sırat-ı müstakim’den ayrılmayanların ve 12 Eylül sürecinde 12 Eylül’le hesaplaşanların sesidir. Bu seste 12 Eylül anayasasına evet derken aynı zamanda zalime yalakalık yapanların onu kutsayanların hatta onu cennetle müjdeleyenlerin korkularını, vehimlerini, taktiklerini bulamazsın. Bu seste gerçeği bildiği halde onun üstünü örtmeye çalışanların telaşı yoktur.

Şimdi gerçeği, 1970’lerin başından beri adeta ruh ikizi olduğumuz Muhsin Başkan’la referandum karşısında “o olsaydı ne yapardı” gerçeğini açıklıyorum. Bu benim tarihe ve milletime vicdan borcumdur:

1-    Büyük Birlik kavramı ucuz bir kavram değildir. Bin yıllık mazisi vardır. Ucuza satılamaz. Büyük Birlik diyen birinin bölücü olmaya ve milleti evet-hayır kamplarına ayırmaya hakkı yoktur. Muhsin Başkan yaptıklarıyla hiçbir ülkücünün kınadığı/kınayabileceği bir iş yapmamıştır. Rahmetli Türkeş’i neden eleştirdiğini hatırlayın: Çekiç Güç için değil mi? Onun dışında hiçbir ülkücü onun fikriyatına halel getirecek işlere kalkışmadığını iyi bilir. Bugün de onun mirasını sürdürenlerin, emanetini taşıyanların onun bu temel tavrını yabana atmamalıdırlar. Zira o eninde sonunda buluşacağımız büyük birliği hayal etmekteydi.


2-    Evet tercihinde bulunanlara karşı da husumeti olamazdı, hayır tercihinde bulunanlara da… O yüzden evet ve hayır kampanyalarının milleti bölmeye varan hırslarına alet olamazdı ve her iki kampanyayı da eleştirirdi. Ama evet veya hayır oyu verecek vatandaşlarımıza aynı sempati ve empati (meleke-i icad) ile yaklaşırdı. “13 Eylül’de birbirinizin yüzüne nasıl bakacaksınız, üç günlük dünyada fırıldak olmaya gerek yoktur” diye de uyarırdı. Daha önce yaptığı gibi…

3-   Onun daha evvel 28 Şubat sürecinde “Türkiye İran olamaz, ama Suriye olmasına da izin vermeyiz” sözü çok önemli bir stratejik düşüncenin ürünüdür ve bugünkü kolay destekle bir alakası yoktur. O ABD emperyalizminin ürünü olan 28 Şubat’a karşı dik duruşun bir ürünü idi. Nasıl ki ben de Çevik Bir’in emriyle mahkemelerde yargılandım. Ama mahkemede Çevik Bir’den de hesap sordum. Şimdiki kampanya sahiplerinin hiçbirisi bizim mücadelemizde gıklarını çıkarmadılar.

4-   Doğru Yol ile Refah Partisi’nin kurduğu hükümete de karşılıksız destek vermesi yine bugün yanlış değerlendirilmektedir. Vefatından yani o elim helikopter kazasından bir hafta evvel bizim evde ikimiz sabahladık. Muhterem Yazıcıoğlu’nun görüşlerini, düşüncelerini, hatta bütün özel bilgilerini benden daha iyi bilebilecek kim var? Partisindekilerden, çok yakın arkadaşlarından çektikleri ile birlikte Başbakanın bir aydır randevu talebine cevap bile vermemesinden tutun daha ne özel bilgiler… Onun yirmili yaşlardaki başkanlığından-başkanlığımızdan beri bütün metinlerinde düşünce birliğimiz var. Ben onun kalemiyim. Bunu bilmeyecek ahmak var mı? Bugün onun adını kullanma cüretinde bulunanlar en azından telefon açıp sorabilirlerdi ki; “yahu sen Muhsin Başkan’ın en yakınıydın, acaba bu kritik dönemeçte ne yapardı, nasıl karar alırdı, ne derdi”… Biz de onlara hakikati söylerdik. Ama yine sonunda evet veya hayır diyeceklerse ona da karışmazdık. Fakat bu inceliği göstermediler ve bir kez daha onun selim ruhunu incittiler.

5-  En son olarak  referandum konusundaki kararını açıklıyorum: Bu karar bin yıllık asıl problemi bilen bir gerçek lider kararı olduğundan bir ezbere dayanmazdı. Baştan meclisteki partileri uyarırdı. “Oturun ve gerçek bir demokratik anayasa için çalışın” derdi. Aynı zamanda sürece katkı için Cumhurbaşkanıyla görüşürdü, sivil toplumu toplardı. Bir anayasa metni üzerinde de âkil olanları, uzmanları çalıştırırdı. Sonra liderleri uyarırdı gerekirse ziyaret ederdi. Referanduma gitmeyin bu zırt pırt, her zaman başvurulacak bir yol değildir derdi. Bir konsensus peşinde olmayı öğütlerdi. Fakat ona rağmen süreç işlerse eğer o zaman da evet ve hayır gibi milleti ortadan ikiye bölen iki kavrama da aynı mesafede olurdu. Evetçilerin hayırcılarla çok derin farkları olmadığından dem vururdu. Ama sandığa gitmeme taktiğini de kullanırdı. BBP olarak biz sandığa gitmiyoruz. Zira bu zorlama referandumun milletimizin asıl problemi ile ilgisi yoktur ve gerçek anayasa taleplerini perdeleme riski vardır. Ayrıca Pakistan kan ağlamaktadır. O kardeşlerimizin Kurtuluş Savaşımızda bize nasıl ellerinden gelenin fazlasını yaptıklarını nasıl unuturuz. Çamurların içinden buğday taneleri toplayan o kardeşlerimiz dururken bizim beş yıldızlı otellerde iftar sofralarında tafra atmamız yakışık almaz. Bu Allah’ın gücüne gider. Ümmetin bir ferdinin bağrı yandığında diğerleri orada olmalı değil mi? Bütün işi gücü bırakıp bakanlar kurulu Pakistan’a gitmelidir. Bu saçma sapan referandum münazarasından da bir an evvel vazgeçilmelidir. Utanmalıyız. Kanada ve Fransa bile bizden çok daha evvel ve önemli miktarda yardım yaptı. bu zilletten kurtulmalıyız.

6-  Yani aziz başkan kendini kullandırmazdı. Kendi edasını tavrını ortaya koyardı. Bin yıllık terkibin peşinde olurdu. İktidarı da muhalefeti de seviyeli biçimde eleştirirdi. Ama ne evet kampanyasına, ne de hayır kampanyasına alet olurdu. O bir süreç olarak gün be gün değerlendirirdi. Evet diyenlere de, hayır diyenlere de kendi saygınlığını koruyarak yaklaşırdı. Ama aynı zamanda sandığı protestoyu da, yahut gidilip hem evetin hem hayır üstüne mühre vurma eğilimlerini de saygıyla karşılardı. Sonunda da Pakistan dramı ortaya çıkınca net tavrını gösterirdi: bırakın bu işleri, fırıldak olmaya gerek yok. Bu can bu tende bir an var, bir an yok, ne diye bu lüzumsuzluklar peşinde koşturuyorsunuz diye uyarırdı. Bırakın bu saçma münazaraları, ne yapabilecekseniz Pakistan’a yapınız derdi. Kendi de çeker giderdi Pakistan’a… Onun şefkatli, tertemiz eli, elimin üstündeki güçlü eli hepimizi hakiki meselemize çekerdi. Ve daha önce –ölümüyle- yaptığı gibi son üç kala bütün seçim zırıltılarını sustururdu. Ya referandum iptal edilirdi, ya da kimse sandığa gitmez Pakistan için elinden geleni yapardı.

Bu sözlerime yalan diyecek biri varsa gelsin.

El ele meydana

Kılıçdaroğlu 7 Eylül'deki Antalya mitingine Baykal'ı davet etmeye hazırlanıyor.
Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresine 'Antalya mitingimizi Sayın Baykal'ın dönüşüne göre programladık. Şimdi gelmesini bekliyorum. Gelince arayıp davet edeceğim. Hatta kabul ederse ondan konuşma yapmasını da isteyeceğim' dediği belirtiliyor

Anayasa değişiklik paketinin oylanmasına sayılı günler kala miting meydanları hareketlenirken CHP'de ise tüm gözler 7 Eylül'deki Antalya mitingine çevrildi. Akşam'ın haberine göre CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın memleketi Antalya'daki mitingde Kemal Kılıçdaroğlu ile Baykal'ın birlikte otobüsün üzerine çıkıp çıkmayacağı merak edilirken Kılıçdaroğlu ise adım atarak Baykal'ı davet etmeye hazırlanıyor. Baykal'a karşı çok hassas olan ve bunu her fırsatta dile getiren Gandi'nin bu konuda yakın çevresine, 'Gezi programımızı Sayın Baykal'ın Amerika dönüşüne göre ayarladık. 7 Eylül tarahini bilinçli bir şekilde belirledik. Hatta bu nedenle miting tarihini biraz da geciktirdik. Ameraki'dan döneceği zaman ben kendisini bizzat arayıp Antalya mitingimize davet edeceğim. Hatta benim gönlümden onun bir konuşma yapması da geçiyor. Umarım bu önerimi kabul eder ve halka birlikte hitap ederiz' dediği öğrenildi.

SON DÜZLÜKTE 13 MİTİNG

Refarandum sürecinde müthiş bir performans sergileyen CHP lideri Kılıçdaroğlu yurt gezilerine 30 Ağustos arasından sonra tam gaz devam ediyor. Kılıçdaroğlu, bugün Hatay'da başlayacak miting serisinde 6 günde 13 ile gidecek. Böylece Gandi toplam miting sayısını da 74'e çıkarmış olacak. Kılıçdaroğlu bugün Osmaniye ve Hatay'da, perşembe günü Mersin ve Adana'da, cumartesi günü Bolu, Düzce, Sakarya ile Kocaeli'nde, pazar günü Konya ve Ankara'da, pazartesi günü Manisa ve İzmir'de mitinglere katılacak.

Ana muhalefet partisinde referandum hareketliliği devam ederken tüm gözler 7 Eylül Salı günü yapılacak Antalya mitingine çevrildi. Eski Genel Başkan Baykal'ın mitingte CHP otobüsünün üzerine birlikte çıkıp çıkmayacağı merak ediliyor. Baykal'a yakın kaynaklar, 'Eğer bizzat Sayın Kılıçdaroğlu'ndan özel bir davet giderse Baykal bunu geri çevirmez ve ikisi birlikte halkı selamlarlar. Bu da CHP kamuoyu ve seçmen bazında önemli bir olumla hava ve sinerji yaratır' yorumunu yapıyor.

7 EYLÜL PROGRAMI BOŞ

Refarandumda 'hayır' çıkması için aktif destek veren ve şu sıralar torunu Mehmet'i üniversiteye yazdırmak için ABD'de bulunan Deniz Baykal, 3 Eylül'de Türkiye'ye dönecek. Hemen ertesinde Adana'ya geçecek olan Baykal, 4 Eylül'de ise işadamlarının düzenlediği toplantıya katılacak. 5 Eylül'de Susurluk'a giderek belediyenin düzenlediği bir etkinliğe katılacak olan Baykal'ın 7 Eylül'de ise bir önceden planlanmış bir programı bulunmuyor.

AKTİF GÖREV VERİLMEMİŞTİ

Baykal, geçen ayki İzmir ziyaretinde, CHP yönetiminden referandum için görevlendirme beklediğini ancak aranmadığını söylemişti. Bir süre sonra Genel Sekreteri Önder Sav imzasıyla örgütlere gönderilen genelgede Baykal ve yakın çalışma arkadaşlarının görevlendirilmemeleri tartışma yaratmış, ancak Sav sonra 3 büyük ildeki gruplara Baykal'a çok yakın isimleri de katmıştı.

DAVETE AÇIK KAPI

Partİ Sözcüsü Hakkı Süha Okay, AKŞAM'a, Antalya mitingini Deniz Baykal'ın ABD'den dönüş tarihini hesaplayarak takvimlendirdiklerini söyledi. Okay, Baykal'a yönelik bir özel davetin Kılıçdaroğlu'nun tasarrufunda olduğunu ifade ederek, davete açık kapı bıraktı. Eski Genel Başkan Deniz Baykal'a çok yakın isimlerden Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş de, 'Deniz Bey Antalya programını, miting tarihini benden öğrendi. Kendisini şu ana kadar bu konuda arayan olmamış. Şu andaki tabloda benim onun katılımına ilişkin bir yorum getirmem şık olmaz' diye konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun videoları izlenme rekoru kırıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, internetteki bazı sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla seçmenlere seslendiği, referanduma ilişkin videoların her birinin, ortalama 700 bin ile 1 milyon kişi tarafından izlendiği bildirildi.
CHP İletişim Koordinatörlüğünden yapılan yazılı açıklamada,''Kılıçdaroğlu'nun, internet aracılığıyla seçmenlere seslendiği'' belirtildi.Açıklamada, Facebook, Twitter gibi sosyal ağlar ve video paylaşım siteleri aracılığıyla yayımlanan ''Kılıçdaroğlu diyor ki'' başlıklı videoların her birinin ortalama 700 bin ile 1 milyon kişi tarafından izlendiği, beğenildiği, yorumlandığı ve postalandığı kaydedildi.
Referandum kampanyası kapsamında seçmenlere yönelik hazırlanan 10 video filminin bir haftadır internetten yayımlandığı bildirilen açıklamada, videoların, ''Kılıçdaroğlu diyor ki: 26 soruya tek yanıt olur mu?'',''Kılıçdaroğlu diyor ki: İhtiyacımız Yeni Anayasa''''Kılıçdaroğlu diyor ki: Toplumsal Uzlaşma''''Kılıçdaroğlu diyor ki: Bağımsız Yargı Neden Önemli?'', ''Kılıçdaroğlu diyor ki: 12 Eylül'den Hesap Sormak...'',''Kılıçdaroğlu diyor ki: Vatandaşın Gündemi...''''Kılıçdaroğlu diyor ki: Gençlere Sesleniş...''''Kılıçdaroğlu diyor ki: Benim Bir Türkiye Hayalim Var'', ''Kılıçdaroğlu diyor ki: Sandık Başına''''Kılıçdaroğlu diyor ki: Birer Birer Toplanacağız'' başlıklarını taşıdığına işaret edildi.

Facebook'tan soruları yanıtladı

''Kılıçdaroğlu'nun şu ana kadar 12 hayranının Facebook'tan kendisine yönelttiği 12 soruya da videolar aracılığıyla doğrudan cevap verdiği''ifade edilen açıklamada, bu videoların da Facebook hayran gruplarında ortalama 700 biner kişi tarafından seyredildiği bildirildi.
Açıklamada, ''Bu arada, gönüllüler tarafından yapılan 'Millet Dertli' adını taşıyan politik hiciv nitelikli bir video klibi de dün itibariyle paylaşılmaya başlanmış bulunuyor'' denildi.

Sivil silahlanmada yarın çok geç olabilir / Hasan Sami BOLAK

Önceki gün MHP Kocasinan İlçe Başkanı’nın telefonuna icabet ederek; TBMM Başkan Vekili İstanbul milletvekili sevgili Meral Akşener hanımefendinin de geleceğini öğrendiğim, halka açık iftara katıldım. Meral Hanım benden 14 yıl küçük.. Nurettin Topçu ekolünden,, “Yarın ki Türkiye” başta olmak üzere bir çok eseri bulunan ve ideolojisi yüzünden bir türlü doçentlikten profesörlüğe yükseltilmeyen rahmetli Topçu’nun benim üzerimde fikri hakları vardır... Her ne kadar aramızda Anadoluculuk-Turancılık farkları varsa da, 1970’lerde yayınlanan o ekolün Hareket dergisinde benim de birçok yazılarım yer almıştı.
Meral Hanım’a, iki ay kadar önce özel bir yemekte:
-Fazla ataksın, haberin olsun! Diye takılmıştım. O da,
-Sizin gibi ağabeylerin yazılarını okuyordum da ondan, demişti.
İftara O’nun da katılacağını haber alınca, MHP olarak Kayseri’de Hayır kampanyası kapsamında neler yapılabileceğini ve en önemlisi hükümetin, 6136 sayılı ateşli silahlara dair kanun maddesinde değişiklik yaparak; hediye, hatıra veya uzun zaman avcılıkta kullanılmış olanlar hariç, bir kişiye beş silah daha alma yetkisi tanınmasının ne kadar tehlikeli sonuçlar doğuracağına dair kanaatimi içeren oldukça mufassal bir rapor verdim. Raporun bir nüshasını da, randevu alabildiğim takdirde MHP Kayseri il Başkanı sayın Korkmaza da takdim edeceğim. Meral Hanım’ın, raporumdaki görüşlerimi değerlendireceğini ümit ediyorum.
Halkın silahlandırılması konusu ile ilgili olarak, arkadaşımız Mustafa Öztürk’ün yayınladığı Bilgiyurdu Dergisinin yakında yayınlanacak sayısında da ayrıca bir makalem yer alacak!
Rast gele alınabilecek bir silahın bile ne kadar tehlikeli olabileceği ortada iken, beş silah alma yetkisine onay verilmesi Türkiye’nin konjonktürel yapısı bakımından çok sakıncalıdır. Hele 12 Eylül referandumu sonrası evet’in bir fazla çıkması, hükümete yakın çevrelerin istismar ve intikamcı politikalarına destek olabilecek diye düşünmekteyim.
Milletçe bu “sivil silâhlanma”nın şimdiden karşısında olmazsak, yarın çok geç olabilir!
Hasan Sami BOLAK / Erciyes Gazetesi

Başbakan Erdoğan, TOBB'a ve Hisarcıklıoğlu'na kota koymuş

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kayserili olan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na boykot uygulayarak arkadaşlarına davet ettikleri zaman o odada gidip konuşmayacaksınız talimatı vermiş.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir programda ‘Birer işçi alın’ önerisini reddeden TOBB’a boykot uyguladığını anlattı. Erdoğan, patronların kâr ettikleri halde işçi çıkardıklarının belirtilmesi üzerine İsim vermeyeceğim, gerek yok, ciddi manada kırgınım, çünkü çok yanlışları olmuştur, hiç dürüst davranmamışlardır, tamamen ideolojik davranmışlardır. Ve ben bazı arkadaşlarıma, ‘kesinlikle davet ettikleri zaman o odada gidip konuşma yapmayacaksınız’ dedim. Bunu da dedim. Niye? Yani bizi kalkıp da bir hükümeti siz enayi yerine koyamazsınız. Hesapları iyi yapalım biz bu kadar teşvikse teşvik, primse prim bu destekleri veriyoruz. İşte buyurun bakın şimdi tablo ortada. ‘Kazandık’ diyor. ‘Biz hiçbir zaman şöyle de demedik, böyle de demedik’. Yani biz ‘teğet geçecek’ dediğimiz zaman o odanın ilgilileri çıktılar, bizimle istihza (alay) ettiler..”

ERCİYES ÜNİVERSİTESİNDE KAYITLAR 31 AĞUSTOS - 7 EYLÜL ARASINDA YAPILACAK

Erciyes Üniversitesi’nde kayıtlar 31 Ağustos-07 Eylül 2010 tarihleri arasında yapılacak. Erciyes Üniversitesi’ne bu sene 10 bin 931 yeni öğrenci kayıt yaptıracak. Kayıt evrakları eksiksiz olan öğrenciler, 5 dakika gibi kısa bir sürede kayıtlarını yaptı.

Erciyes Üniversitesi’nde 2010-2011 Eğitim-Öğretim Yılı kayıtları, 31 Ağustos-07 Eylül 2010 tarihleri arasında Sabancı Kültür Sitesi’nde yapılacak. Erciyes Üniversitesi Rektörlüğü, öğrencilerin kayıtlarını rahat bir şekilde yapabilmeleri için geniş önlemler aldı. Öğrenciler, Sabancı Kültür Sitesi’nde kurulacak olan banka şubesinden kayıt ücretlerini ve okul harçlarını yatırırken,  evraklarında eksiklik bulunmayan öğrenciler, kısa  bir sürede kayıt işlemini tamamlayabilecekler. Erciyes Üniversitesi Öğrenci İşleri Daire Başkanı Mustafa Topaktaş, Erciyes Üniversitesi’ne bu sene, 9 bin 548’i YLS,  430’u Özel Yetenek Sınavı, 126’sı Dikey Geçiş, 627’si Yatay Geçiş ve 140’ı yabancı öğrenci sınavı yoluyla bu sene toplam 10 bin 931 yeni öğrencinin kayıt yaptıracağını bildirdi. Ayrıca, Türk Cumhuriyetleri sınavından gelen 50 öğrencide önümüzdeki günlerde üniversiteye kayıt yaptırabilecekler.

Kayıtlar sonunda, Erciyes Üniversitesi’nde öğrenci sayısı 38 bin 175’e ulaşmış olacak.

Kayıtların sorunsuz ve rahat bir şekilde yapılabilmesi için, ERÜ’de  geniş önlemler alındı. Sabancı Kültür Merkezi’nde,  Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı tarafından geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu senede bir “Kayıt Bürosu” oluşturuldu.

Kayıt bürosunda, her okul için ayrı bir kayıt masası yer alıyor ve burada öğrencilere,  kayıt işlemleri yanında rehberlik hizmetleri veriliyor. Kayıt Bürosu’nda bir de, öğrencilerin şehir merkezine ve banka şubelerine gitmeden harçlarını yatırabilecekleri bir banka şubesi kuruldu. Öğrenciler, okul kayıt harçlarını  bu şubeden kolaylıkla yatırabilecekler.

Erciyes Üniversitesi’nde, en fazla öğrenciyi 1481 kontenjanla  Mühendislik  Fakültesi alırken, en az öğrenciyi 52 kontenjanla Eczacılık Fakültesi alacak.

Bahçeli: Başbakan, Kaçmaya Çalışıyor

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül'de referandum oylamasında Erzurumlulardan 'hayır' oyu isteyerek, "Başbakan yargının şemsiyesi altına girerek yüce divandan kaçmaya çalışıyor" dedi.

31 Ağustos 2010 Salı

Evet derseniz bu rezillikler olacak!

1) Tayyip Erdoğan’ın sultanlığı yani mutlak hakimiyeti kesinleşecek.
2) Alınan oyların yüzde 99’unun AKP’ye ait olduğu ilan edilecek.
3) Üniter yapı ve federasyon modeli yandaş güruh tarafından tartışmaya açılacak!
4) Kürtlere özerklik konusu gündeme getirilecek!.
5) Yeni bir Anayasa yapılmasının acil gerekliliği dillendirilecek.
6) Yeni Anayasa’ya Devletin kurucu unsurlarının Türklerle beraber Kürtler olduğu maddesinin konması da konuşulacak!

Memduh Büyükkılıç: 10 bin adet gül fidesi ve 20 bin adet meyve fidesi alacağız

Melikgazi Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç, 2010 yılı sonbahar döneminde park ve bahçelerde kullanılmak üzere 10 bin adet gül fidesi ile bahçeli evi olan vatandaşlara verilmek üzere 6 çeşit toplam 20 bir adet meyve fidanı satın alınacağını söyledi.

Ülkücü İşçiler Refenduma "Hayır" dedi

Kayseri Ülkücü İşçiler Derneği Başkanı Faik Şahintürk, 12 Eylül'de referanduma 'hayır' diyeceklerini ifade etti.
Ülkücü İşçiler Dernek binasında basın açıklaması yapan Başkan Faik Şahintürk, 12 Eylül'de referanduma sunulacak olan AK Parti Hükümetinin hazırladığı anayasa paketine 'hayır' diyeceklerini söyledi. Şahintürk, Demokratikleşme iddiasıyla ortaya atılan paketin çifte standartlı olduğunu ifade ederek şunları kaydetti. "İktidar partisi uzlaşmadan uzak Türk Halkını kutuplaşmalara zorlayan bunun yanı sıra 12 Eylül anayasasının bayraklaştırarak, temelde halkımızı yanıltmaya ve aldatmaya yönelik bu paket, ister etik anlamda olsun isterse demokratik anlamda son derece yanlı ve uzlaşmadan uzak olması sebebiyle bizler için hiçbir anlam ifade etmemektedir" diye konuştu.
51. madde de yapılan değişikliklerle sendikalaşmanın bölünerek güçsüzleştiğine dikkat çeken Şahintürk, yandaş sendika oluşturmanın amaçlandığına işaret etti.
Şahintürk son olarak, anayasa değişikliğine karşı olmadıklarını ancak hür demokratik işçi hakkına sahip çıkan, halk için bir anayasa yapılmasını istediklerini sözlerine ekledi.

Alperen Ocakları:"Sümela'da ayin varsa, Ayasofya'da bayram namazı olmalı"

Alperen Ocakları Kayseri İl Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Sümela Manastırı'nda ayin yapılması kararına tepki gösterildi. Açıklamada, "Sümela'da ayin varsa, Ayasofya'da bayram namazı olmalı" ifadesine yer verildi.

Zamantı Tünelinin 10 bin 700 metre uzunluğundaki su iletim hattının betonlaması bitti

Kayseri'nin Develi ilçesinde yapımı devam eden Zamantı Tüneli'nde betonlama işlemlerinin gerçekleştirildiği bildirildi.
Yaklaşık 10 bin 700 metre uzunluğunda olan su iletim hattının betonlama işlemlerinin tamamlandığını bildiren şantiye şefi Hasan Ölez, “Tünel içerisinde sadece 300 metrelik bir alanda enjeksiyon işlemleri kaldı” dedi.
Tünel sonrası iletim kanalı ve tünel öncesi regülatör ile giriş ağzı arasındaki iletim kanalının yapımına yoğunluk verdiklerini belirten şantiye şefi Hasan Ölez, çok kısa zamanda iletim kanallarının da bitirileceğini söyledi.

Zamantı'ya üç köprü yapılacak

Kayseri'nin Develi ilçesinde yapımı devam eden yol güzergahına 3 köprü yapılması için çalışmalar başlatıldı. Köprülerin 1 milyon TL'ye mal olacağı bildirildi.
Develi İlçesini Adana'ya bağlayan il yolu üzerindeki köprülerin yapımına başlandı. Adana il yolu üzerindeki Zamantı ırmağı ve besleyen su kaynaklarından Homurlu suyu ile birlikte güzergah üzerine üç adet köprünün ayaklarının çakma işlemleri devam ediliyor.
Taşcı köyündeki Zamantı köprüsüne 10 metre derinliğinde 14 ayak çakılıyor. Hazır kirişlerin kullanılacağı köprülerin bir ay içerisinde hizmete girmesi bekleniyor.

Kayseri Hakimiyet 61 yaşında...

30 Ağustos 1950’de kurulan ve aralıksız olarak 18 bin 464 sayı çıkaran Kayseri Hakimiyet Gazetesi, 61. yıldönümünü kutluyor.
Kayseri'nin en eski gazetelerinden birisi olan ve aralıksız olarak 18 bin 464 sayı çıkaran Kayseri Hakimiyet 2000 Gazetesi 61. yaşını 30 Ağustos zaferi ile birlikte coşkulu kutladı. 17 Kasım 1997 tarihinde Mustafa-Ahmet Cengiz kardeşler tarafından devralınan ve 15 Kasım 2004 tarihinde fiyatını 10 kuruşa indirerek bir ilke imza atan gazete, halen 15 kuruştan satılırken, Kayseri basın sektöründeki yenilikleriyle de dikkat çekiyor.
Kayseri Hakimiyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Cengiz, geride kalan uzun yıllar içerisinde gazetenin gerek kuruluş, gerekse de yayın hayatı döneminde emeği geçen herkese teşekkür etti.
Cengiz, Kayseri Hakimiyet'in hep yeniliklere öncü olmaya devam edeceğini kaydetti.
Cengiz, ilk etapta hedeflerinin 20 bininci baskıyı gerçekleştirmek olduğunu belirterek, uzun vadede ise bölge gazetesi olarak yayın yapmak istediklerini, 100. Yıl için başlayan geri sayımda da okurları ile birlikte olmak için çaba sarf edeceklerini söyledi

Kayseripark'ta ucuz ve kaliteli alışveriş

130 mağazanın yer aldığı Orta Anadolu’nun ilk ve en büyük Alışveriş ve Yaşam merkezi Kayseri Park’ta ziyaretçilerine bayram alışverişlerinde hem kaliteyi hem de kazancı bir arada sunuyor.
Kayseri’nin yanı sıra Sivas, Yozgat, Niğde, Nevşehir ve Kahramanmaraş’tan gelenlerin de alışveriş yaptığı Kayseri Park Alışveriş ve Yaşam Merkezi’n de giyimden ev aksesuarlarına, teknolojiden gıdaya her türlü ihtiyaca ‘en uygun fiyatlarla’ cevap veriyor. En kaliteli markaların yüzde 70’e varan indirimleri ile Kayseri Park’ta ‘hem kaliteli hem ucuz alışveriş’ keyfini bir arada yaşanıyor!
Kayseri Park , bayrama özel olarak kapanış saatlerini de yeniden düzenledi. 08 Eylül gününe kadar kapanış saatini 24.00’a çeken Kayseri Park, ayrıca 50 YTL ve üzeri alışveriş yapan tüm ziyaretçilerine şeker kutusu hediye ediyor.
Kayseri Park Alışveriş ve Yaşam merkezi , bayram alışverişleriniz için tam anlamıyla biçilmiş kaftan. Kayseri Park’taki Nike, LCW, İnci, Kiğılı, Flo, Mango, İpekyol, Derimod, Fabrika, Pierre Cardin, U.S Polo, Polaris, LTB, Park Bravo, Levi’s, Hotiç, Damat, Desa, Panço gibi markalar ürünlerini neredeyse yüzde 70’lere varan indirim imkânlarıyla müşterilerine sunuyor.

Develi'de salça yapımı başladı

Kayseri'nin Develi ilçesinde domateslerini toplayan vatandaşlar salça yapma hazırlıklarına başladı.
GDO'suz tohumları ile tanınan Develi ilçesinin Gazi kasabasında domates hasadı başladı. Domates üreticileri topladıkları ürünlerini traktörler ile taşırken, salça yapmak için de hazırlıklara başlanıldı.
Domates üreticileri, “Son günlerde GDO'lu ürünlerin insan sağlığına zarar verdiği yönünde bir çok haberler yapıldı. Biz kasabamızda yıllardır kullandığımız tohumlarla domates üretimini gerçekleştirdik. Şimdi ise hasadını yaptığımız domateslerle salça yapmaya hazırlanıyoruz. Doğal olan her şeyin insan sağlığına zarar vermeyeceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

Konya'da Buzdolabında Ölen Çocukların Cesetleri Adli Tıp Kurumu'nda

Konya'nın Kulu ilçesine bağlı Tavşançalı beldesinde oyun oynamak için girdikleri kullanılmayan derin dondurucuda can veren 4-6-8 ve 11 yaşındaki 4 kardeşin cesetleri, amcaları tarafından Ankara Keçiören Adli Tıp Kurumu'na getirildi.

KEMAL KILIÇDAROĞLU 6 GÜNDE 13 İL’DE MİTİNG YAPACAK

Kılıçdaroğlu 1 Eylül’den itibaren Türkiye’yi karış karış gezmeye devam edecek ve 6 günde Osmaniye, Hatay, Mersin, Adana, Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli, Konya, Ankara, Manisa, İzmir ve Antalya dahil, 13 İl’de miting yapacak
 
Bugüne kadar 60 İl’de miting yapan, 171 İlçe ve çok sayıda beldeyi ziyaret eden Genel Başkan Kılıçdaroğlu 100 günde 33 bin 560 Km yol yaptı
 
Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Suha Okay’ın da katılacağı Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun gezi ve miting programı şöyle;
01 Eylül 2010 Çarşamba
12.00 Özel uçak ile Esenboğa’dan Adana’ya hareket.
14.00 Ceyhan programı.
15.00 Osmaniye mitingi.
17.30 Hatay mitingi.
18.30 Hatay’dan özel uçakla Adana’ya hareket.
 
02 Eylül 2010 Perşembe
08.30 Adana HiltonSA Otel’den çıkış.
09.00 Mersin Arıtma Tesisi açılışı.
10.00 Tarsus programı.
11.30 Erdemli programı.
13.00 Silifke programı.
15.00 Spor Kompleksi açılışı.
16.00 Mersin mitingi.
16.30 Adana’ya hareket.
17.30 Adana mitingi.
19.00 Çukurova Belediyesi programı.
            Özel uçak ile Ankara’ya hareket.
 
04 Eylül 2010 Cumartesi
09.30 Genel Merkez’den otobüs ileBolu’ya hareket.
12.00 Bolu mitingi.
13.15 Düzce mitingi.
14.15 Hendek programı.
15.00 Akyazı programı.
16.00 Sakarya mitingi.
17.30 Kocaeli mitingi ve Ankara’ya hareket.
                  
05 Eylül 2010 Pazar
10.00 Genel Merkezden otobüs ileKonya’ya hareket.
13.30 Konya mitingi.
17.30 Ankara mitingi.
 
06 Eylül 2010 Pazartesi
09.30 THY ile Esenboğa’dan İzmir’e hareket.
10.50 İzmir Adnan Menderes Havaalanı’na varış.
15.00 Manisa mitingi.
17.00 İzmir mitingi.
20.50 Anadolu Jet ile İzmir’den Ankara’ya hareket
 
7 Eylül 2010 Salı
14.00 Anadolu Jet ile Ankara’dan Antalya’ya hareket.
17.00 Antalya mitingi.
20.50 Anadolu Jet ile Antalya’dan Ankara’ya hareket.

CHP'den 'af' yanıtı yazılı basında...


GÜNEŞ: AKP, Apo için 3 kez 'af' teklif etmiş
2003'teki 'Topluma Kazandırma Yasası', 2005'teki TCK 125. madde ve 2006'daki TMY 6. madde değişiklik teklifleri Öcalan'a fiili af içeriyormuş!
HABERTÜRK: CHP: 2006'da hükümet Öcalan'a af önermişti
Öcalan'a af tartışmasında dün bir açıklama da CHP'den geldi. CHP, 2006 Nisan'ında Meclis'e gelen ve Başbakan Erdoğan'ın imzasını taşıyan tasarı ile hükümetin Öcalan için af önerisinde bulunduğunu öne sürdü. Tasarıdaki maddenin CHP'nin muhalefeti ile değiştirildiği belirtildi.
CUMHURİYET: CHP Anımsattı: 'Başbakan, Öcalan'a af önerdi'

"TSK Yurt İçinde Dinleme Yapmaz"


Merkez Orduevi'nde düzenlenen 30 Ağustos Zafer Bayramı Resepsiyonunda konuşan
Genelkurmay İkinci Başkanı Aslan Güner, İsrail'den alınan cihazla yurt içinde 2 bin kişinin dinlendiği yönündeki iddialara ilişkin, "Soruşturma açılmasını ben talep ettim. Türk Silahlı Kuvvetleri yurt içinde dinleme yapmaz. Bu kararlar Savunma Sanayi İcra Komitesi kararıyla alınmıştır. O kararların altında Başbakan, Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı'nın imzaları vardır.
 Birileri ordu içinde dinleme yaptıysa o cihazların başında ben oturmuyorum, o da ortaya çıkar. Türk Silahlı Kuvvetleri içeride dinleme yapmaz. Herkimin kabahati varsa ortaya çıkar. Üçüncü ülkelerin isimlerini vermiyorum ama bu dış ülkeleri dinlemek üzere bir cihaz" dedi.

KAYSERİ MİTİNGİ CHP’LİLERİ UMUTLANDIRDI /Veli Altınkaya

 CHP mitingine bir hafta kala partide hemen her akşam toplantılar yapıldı. Bildiğim kadarıyla üç ayrı komisyon kuruldu ve mitinge yönelik stratejiler geliştirildi. Hatta mitingin bir gün öncesinde sabah ezanından sonra ayrılmış CHP’liler il binasından.

   CHP Lideri de, CHP’liler de mitingden memnun. Partide kırgınlık ve küskünlükler miting öncesindeki son bir haftada “şimdilik kaydıyla” dondurulmuş gözüküyor.

   Birbirine karşı ciddi “siyasi husumet” besleyen parti büyükleri ellerindeki taşları en azından seçim öncesine kadar ceplerine koymuş gibiler. Eğer CHP’liler son bir haftada ortaya koydukları tavrı genel seçimde aday adaylığı başvurusu yapılıncaya kadar sürdürebilirlerse Kayseri’de ummadıkları şeyler olabilir.

   Bu noktada en büyük görev önce İl Başkanı Enver Özdemir’e, sonra Kayseri Sorumlusu MYK Üyesi Süheyl Batum’a düşüyor. Her iki isminde son bir haftada yakalanan dinamizmin korunması için çaba sarfetmeleri gerekir.
Veli Altınkaya / Kayseri Akın Günlük

   Bu arada CHP’de görevden alınan iki ilçeye de yeni başkanları atandı.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...