Sayfalar

1 Şubat 2010 Pazartesi

BUNUN ADI GAZETECiLiK OLAMAZ! / Recep Bulut'un yazısı

Malum yerden kovulan ve cebine hak etmediği paraları dolduran bu muhterem zat, kendisiyle birlikte kendilerine eşlik etmeyen basın kuruluşlarını ve de ağalarını eleştiren muhalefet partilerinin önde gelen isimlerini sindirmeye ve küçük düşürmeye yönelik kampanya için yanına silahşörler arıyor…

Ama bulamıyor…
Zaman zaman eşlik edenler oluyor, onlara da gaz veriyor! Saldırın diyor, elimizde silah var, güç var, para var pul var diyor!
Bir oluyor, iki oluyor ama güneş balçıkla sıvanmıyor!
Bu arkadaş işi öylesine azgın hale getiriyor ki, camiayı bir birine düşman ediyor…
Olayları saptırıyor! Haberleri saptırıyor! Kişileri haksız yere yerden yere vuruyor!
Aslında yürüttüğü bu rezalet kampanyasından kimsenin tındığı da yok!
Biz bize kavga ediyoruz... Birde bu kavgaya ortak edilen siyasiler şaşkın şaşkın bakıyor!
Yahu bu memlekette neler oluyor diye birbirlerine soruyorlar…
MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, gayet iyi niyetle bir basın toplantısı düzenliyor, hükümetle ilgili olarak bir iki kelam ediyor, ertesi gün bakıyor ki, malum ekibin çıkardığı gazetede tam sayfa haber konusu olmuş!
Ne dününü ne de bugününü bırakmışlar!
Basın toplantısında dile getirdiği açıklamalardan “tık” yok!
Ertesi gün MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, basın toplantısı düzenliyor, hem hükümetle hem de AKP’li Belediye Başkanlarının uygulamalarıyla ilgili bir dizi iddialar ortaya atıyor, O’da ertesi gün bakıyor ki, ne ortaya attığı yolsuzluk iddiaları var, ne de eleştiriler, boy boy parti içi çekişmeleri veriliyor…
Haftasonu CHP Melikgazi İlçe Örgütü’nün kongresi vardı…
CHP’liler de bir gelenektir, ulu orta bir birlerini yerden yere vurmak… Belki parti içi öz denetim böylelikle yüksek sesle yapılıyor… Bu da demokratik bir davranış olarak kabul edilebilir… AKP’de olduğu gibi, konuşanı aforoz etmiyorlar! Orda da demokratik anlayış öyle!
Neyse, parti içi tartışmalar yüksek sesle yapıldığı için, her basın kuruluşu bunları boy boy veriyor… Vermesi kadar doğal bir habercilik anlayışı da düşünülemez! Ama bu muhteremler ne yapıyor?
O partinin milletvekilinin güya hakkını hukukunu savunma adına, küçük düşürüyor ve aşağılıyorlar…
Kürsüye çıkan milletvekili Şevki Kulkuloğlu, partisinin 1980 öncesi oy potansiyeli ile bugünkü oy potansiyelini karşılaştırdıktan sonra, eniştesi ve aynı zamanda amcasının oğlu dönemin CHP İl Başkanı Mustafa Kulkuloğlu’ndan sözetti…
Son dönemlerde son derece duygusallaşan Şevki Kulkuloğlu, amcasınınoğlu ve eniştesinden söz edince doğal olarak gözleri doldu… Kameralar bu sözleri ve bu anı saniye saniye görüntüledi… Yani olay bir başka anlama çekmeyecek kadar bariz ve açık!
Ama bu muhterem ne yaptı?
Sanki Şevki Kulkuloğlu, ayakta kalmış, yerine Avukat Olcayto Özhan oturmuş ve Şevki Kulkuloğlu ayakta kalınca ve aynı zamanda milletvekili sıralaması o an gasp edilmiş ve bunun çaresizliği altında ezilen Şevki Kulkuloğlu’da göz yaşlarını tutamamış gibi bir haber veriyor…
Aciz ve çaresizlik içinde kalan milletvekili de güya gözyaşlarını tutamamış!
Yalana bak yalana! Bu arkadaş da oturunca namazdan, niyazdan, haktan, hukuktan bahseder!
Bir haber ancak bu kadar saptırılabilir!
Bu haberi böyle saptırarak habercilik yaptıklarını sanıyorlar!
Benzer anlayışı şu Türkiye’yi karış karış arasanız bulamazsınız!
Bu anlayış ancak bu arkadaşa mahsus!
Memleketimizin basın tarihinde bugüne kadar tanık olmadığımız ibret verici bir habercilik anlayışı…

AFERİN SANA
ABDÜLMECİT KARDEŞ!

Yukarıda sıraladığımız habercilik anlayışını televizyonda da sürdüren muhterem zat, televizyondaki programında da, Sayın Eraslan’ın pozisyonundan dem vurmuş ve dün dündür bugün bugündür sözünden yola çıkarak, işi dönekliğe getirecek kadar zıvanadan çıkmış!
Ben aynı saatlerde kendi programımızda olduğumuz için izleyemedim, arkadaşlarımız kaydetmiş, o kayıttan izledim…
Allah’tan o programda Abdülmecit kardeşimiz, bu muhtereme cevabını vermiş!
Hemde çok ama çoook bariz örnekleriyle!
Dün dündür, bugün bugündür sözünden yola çıkılarak kimlerin dün neler söylediğini ve bugün neler yaptığını çok net örnekleriyle ifade etmiş!
Örnek olarak başta ağasını vermiş!
Abdülmecit kardeşimiz, Sayın Özhaseki, siyasete ilk koyulduğunda bir karış sakalla yola çıkmıştı, şimdi o sakallar nerde diye sormuş!
Dün Sadık Yakut, MHP, bölücü başı Abdullah Öcalan’ı asmadınız diye MHP’den AKP’ye geçmişti, bugün açılım politikasını savunuyor, bu değişim değil de ne diye sormuş!
Bravo sana Abdülmecit kardeşim!
Gazetecilik bu işte!
Görüntüye baktım, Abdülmecit kardeşimiz bu örnekleri sıralayınca o muhterem zatın suratı asıldı ve renkten renge girdi…
Allah var her ne kadar zaman zaman eleştirsek de hoca bile AKP’deki siyasetçilerle SP’deki siyasetçileri mukayese etmeden duramadı…
Gazetecilik bu işte!
Gazetecilik tetikçilik demek değildir!
Gazetecilik olumlu olanı da olumsuz olanı da söyleyebilmektir!
Ama bu zatı muhterem Kayseri basınına ne getirdi?
Kendisini piyasaya sürenler ak-pak, eleştirenler de çamur deryası!
O halde habere kırk takla attırarak saldır ha saldır!
Yemezler! Bu memleket 15 günde gerçek yüzünü gördü!
Medya mensupları da, siyasetçileri de gün gibi gördü!
15 günde memleketi bir birine kattın!
Yüzündeki maske indi! Herkes gerçek yüzünü gördü!

BUNUN ADI GAZETECiLiK OLAMAZ! / Recep Bulut'un yazısı

Malum yerden kovulan ve cebine hak etmediği paraları dolduran bu muhterem zat, kendisiyle birlikte kendilerine eşlik etmeyen basın kuruluşlarını ve de ağalarını eleştiren muhalefet partilerinin önde gelen isimlerini sindirmeye ve küçük düşürmeye yönelik kampanya için yanına silahşörler arıyor…

Ama bulamıyor…
Zaman zaman eşlik edenler oluyor, onlara da gaz veriyor! Saldırın diyor, elimizde silah var, güç var, para var pul var diyor!
Bir oluyor, iki oluyor ama güneş balçıkla sıvanmıyor!
Bu arkadaş işi öylesine azgın hale getiriyor ki, camiayı bir birine düşman ediyor…
Olayları saptırıyor! Haberleri saptırıyor! Kişileri haksız yere yerden yere vuruyor!
Aslında yürüttüğü bu rezalet kampanyasından kimsenin tındığı da yok!
Biz bize kavga ediyoruz... Birde bu kavgaya ortak edilen siyasiler şaşkın şaşkın bakıyor!
Yahu bu memlekette neler oluyor diye birbirlerine soruyorlar…
MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, gayet iyi niyetle bir basın toplantısı düzenliyor, hükümetle ilgili olarak bir iki kelam ediyor, ertesi gün bakıyor ki, malum ekibin çıkardığı gazetede tam sayfa haber konusu olmuş!
Ne dününü ne de bugününü bırakmışlar!
Basın toplantısında dile getirdiği açıklamalardan “tık” yok!
Ertesi gün MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, basın toplantısı düzenliyor, hem hükümetle hem de AKP’li Belediye Başkanlarının uygulamalarıyla ilgili bir dizi iddialar ortaya atıyor, O’da ertesi gün bakıyor ki, ne ortaya attığı yolsuzluk iddiaları var, ne de eleştiriler, boy boy parti içi çekişmeleri veriliyor…
Haftasonu CHP Melikgazi İlçe Örgütü’nün kongresi vardı…
CHP’liler de bir gelenektir, ulu orta bir birlerini yerden yere vurmak… Belki parti içi öz denetim böylelikle yüksek sesle yapılıyor… Bu da demokratik bir davranış olarak kabul edilebilir… AKP’de olduğu gibi, konuşanı aforoz etmiyorlar! Orda da demokratik anlayış öyle!
Neyse, parti içi tartışmalar yüksek sesle yapıldığı için, her basın kuruluşu bunları boy boy veriyor… Vermesi kadar doğal bir habercilik anlayışı da düşünülemez! Ama bu muhteremler ne yapıyor?
O partinin milletvekilinin güya hakkını hukukunu savunma adına, küçük düşürüyor ve aşağılıyorlar…
Kürsüye çıkan milletvekili Şevki Kulkuloğlu, partisinin 1980 öncesi oy potansiyeli ile bugünkü oy potansiyelini karşılaştırdıktan sonra, eniştesi ve aynı zamanda amcasının oğlu dönemin CHP İl Başkanı Mustafa Kulkuloğlu’ndan sözetti…
Son dönemlerde son derece duygusallaşan Şevki Kulkuloğlu, amcasınınoğlu ve eniştesinden söz edince doğal olarak gözleri doldu… Kameralar bu sözleri ve bu anı saniye saniye görüntüledi… Yani olay bir başka anlama çekmeyecek kadar bariz ve açık!
Ama bu muhterem ne yaptı?
Sanki Şevki Kulkuloğlu, ayakta kalmış, yerine Avukat Olcayto Özhan oturmuş ve Şevki Kulkuloğlu ayakta kalınca ve aynı zamanda milletvekili sıralaması o an gasp edilmiş ve bunun çaresizliği altında ezilen Şevki Kulkuloğlu’da göz yaşlarını tutamamış gibi bir haber veriyor…
Aciz ve çaresizlik içinde kalan milletvekili de güya gözyaşlarını tutamamış!
Yalana bak yalana! Bu arkadaş da oturunca namazdan, niyazdan, haktan, hukuktan bahseder!
Bir haber ancak bu kadar saptırılabilir!
Bu haberi böyle saptırarak habercilik yaptıklarını sanıyorlar!
Benzer anlayışı şu Türkiye’yi karış karış arasanız bulamazsınız!
Bu anlayış ancak bu arkadaşa mahsus!
Memleketimizin basın tarihinde bugüne kadar tanık olmadığımız ibret verici bir habercilik anlayışı…

AFERİN SANA
ABDÜLMECİT KARDEŞ!

Yukarıda sıraladığımız habercilik anlayışını televizyonda da sürdüren muhterem zat, televizyondaki programında da, Sayın Eraslan’ın pozisyonundan dem vurmuş ve dün dündür bugün bugündür sözünden yola çıkarak, işi dönekliğe getirecek kadar zıvanadan çıkmış!
Ben aynı saatlerde kendi programımızda olduğumuz için izleyemedim, arkadaşlarımız kaydetmiş, o kayıttan izledim…
Allah’tan o programda Abdülmecit kardeşimiz, bu muhtereme cevabını vermiş!
Hemde çok ama çoook bariz örnekleriyle!
Dün dündür, bugün bugündür sözünden yola çıkılarak kimlerin dün neler söylediğini ve bugün neler yaptığını çok net örnekleriyle ifade etmiş!
Örnek olarak başta ağasını vermiş!
Abdülmecit kardeşimiz, Sayın Özhaseki, siyasete ilk koyulduğunda bir karış sakalla yola çıkmıştı, şimdi o sakallar nerde diye sormuş!
Dün Sadık Yakut, MHP, bölücü başı Abdullah Öcalan’ı asmadınız diye MHP’den AKP’ye geçmişti, bugün açılım politikasını savunuyor, bu değişim değil de ne diye sormuş!
Bravo sana Abdülmecit kardeşim!
Gazetecilik bu işte!
Görüntüye baktım, Abdülmecit kardeşimiz bu örnekleri sıralayınca o muhterem zatın suratı asıldı ve renkten renge girdi…
Allah var her ne kadar zaman zaman eleştirsek de hoca bile AKP’deki siyasetçilerle SP’deki siyasetçileri mukayese etmeden duramadı…
Gazetecilik bu işte!
Gazetecilik tetikçilik demek değildir!
Gazetecilik olumlu olanı da olumsuz olanı da söyleyebilmektir!
Ama bu zatı muhterem Kayseri basınına ne getirdi?
Kendisini piyasaya sürenler ak-pak, eleştirenler de çamur deryası!
O halde habere kırk takla attırarak saldır ha saldır!
Yemezler! Bu memleket 15 günde gerçek yüzünü gördü!
Medya mensupları da, siyasetçileri de gün gibi gördü!
15 günde memleketi bir birine kattın!
Yüzündeki maske indi! Herkes gerçek yüzünü gördü!

BUNUN ADI GAZETECiLiK OLAMAZ! / Recep Bulut'un yazısı

Malum yerden kovulan ve cebine hak etmediği paraları dolduran bu muhterem zat, kendisiyle birlikte kendilerine eşlik etmeyen basın kuruluşlarını ve de ağalarını eleştiren muhalefet partilerinin önde gelen isimlerini sindirmeye ve küçük düşürmeye yönelik kampanya için yanına silahşörler arıyor…

Ama bulamıyor…
Zaman zaman eşlik edenler oluyor, onlara da gaz veriyor! Saldırın diyor, elimizde silah var, güç var, para var pul var diyor!
Bir oluyor, iki oluyor ama güneş balçıkla sıvanmıyor!
Bu arkadaş işi öylesine azgın hale getiriyor ki, camiayı bir birine düşman ediyor…
Olayları saptırıyor! Haberleri saptırıyor! Kişileri haksız yere yerden yere vuruyor!
Aslında yürüttüğü bu rezalet kampanyasından kimsenin tındığı da yok!
Biz bize kavga ediyoruz... Birde bu kavgaya ortak edilen siyasiler şaşkın şaşkın bakıyor!
Yahu bu memlekette neler oluyor diye birbirlerine soruyorlar…
MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, gayet iyi niyetle bir basın toplantısı düzenliyor, hükümetle ilgili olarak bir iki kelam ediyor, ertesi gün bakıyor ki, malum ekibin çıkardığı gazetede tam sayfa haber konusu olmuş!
Ne dününü ne de bugününü bırakmışlar!
Basın toplantısında dile getirdiği açıklamalardan “tık” yok!
Ertesi gün MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, basın toplantısı düzenliyor, hem hükümetle hem de AKP’li Belediye Başkanlarının uygulamalarıyla ilgili bir dizi iddialar ortaya atıyor, O’da ertesi gün bakıyor ki, ne ortaya attığı yolsuzluk iddiaları var, ne de eleştiriler, boy boy parti içi çekişmeleri veriliyor…
Haftasonu CHP Melikgazi İlçe Örgütü’nün kongresi vardı…
CHP’liler de bir gelenektir, ulu orta bir birlerini yerden yere vurmak… Belki parti içi öz denetim böylelikle yüksek sesle yapılıyor… Bu da demokratik bir davranış olarak kabul edilebilir… AKP’de olduğu gibi, konuşanı aforoz etmiyorlar! Orda da demokratik anlayış öyle!
Neyse, parti içi tartışmalar yüksek sesle yapıldığı için, her basın kuruluşu bunları boy boy veriyor… Vermesi kadar doğal bir habercilik anlayışı da düşünülemez! Ama bu muhteremler ne yapıyor?
O partinin milletvekilinin güya hakkını hukukunu savunma adına, küçük düşürüyor ve aşağılıyorlar…
Kürsüye çıkan milletvekili Şevki Kulkuloğlu, partisinin 1980 öncesi oy potansiyeli ile bugünkü oy potansiyelini karşılaştırdıktan sonra, eniştesi ve aynı zamanda amcasının oğlu dönemin CHP İl Başkanı Mustafa Kulkuloğlu’ndan sözetti…
Son dönemlerde son derece duygusallaşan Şevki Kulkuloğlu, amcasınınoğlu ve eniştesinden söz edince doğal olarak gözleri doldu… Kameralar bu sözleri ve bu anı saniye saniye görüntüledi… Yani olay bir başka anlama çekmeyecek kadar bariz ve açık!
Ama bu muhterem ne yaptı?
Sanki Şevki Kulkuloğlu, ayakta kalmış, yerine Avukat Olcayto Özhan oturmuş ve Şevki Kulkuloğlu ayakta kalınca ve aynı zamanda milletvekili sıralaması o an gasp edilmiş ve bunun çaresizliği altında ezilen Şevki Kulkuloğlu’da göz yaşlarını tutamamış gibi bir haber veriyor…
Aciz ve çaresizlik içinde kalan milletvekili de güya gözyaşlarını tutamamış!
Yalana bak yalana! Bu arkadaş da oturunca namazdan, niyazdan, haktan, hukuktan bahseder!
Bir haber ancak bu kadar saptırılabilir!
Bu haberi böyle saptırarak habercilik yaptıklarını sanıyorlar!
Benzer anlayışı şu Türkiye’yi karış karış arasanız bulamazsınız!
Bu anlayış ancak bu arkadaşa mahsus!
Memleketimizin basın tarihinde bugüne kadar tanık olmadığımız ibret verici bir habercilik anlayışı…

AFERİN SANA
ABDÜLMECİT KARDEŞ!

Yukarıda sıraladığımız habercilik anlayışını televizyonda da sürdüren muhterem zat, televizyondaki programında da, Sayın Eraslan’ın pozisyonundan dem vurmuş ve dün dündür bugün bugündür sözünden yola çıkarak, işi dönekliğe getirecek kadar zıvanadan çıkmış!
Ben aynı saatlerde kendi programımızda olduğumuz için izleyemedim, arkadaşlarımız kaydetmiş, o kayıttan izledim…
Allah’tan o programda Abdülmecit kardeşimiz, bu muhtereme cevabını vermiş!
Hemde çok ama çoook bariz örnekleriyle!
Dün dündür, bugün bugündür sözünden yola çıkılarak kimlerin dün neler söylediğini ve bugün neler yaptığını çok net örnekleriyle ifade etmiş!
Örnek olarak başta ağasını vermiş!
Abdülmecit kardeşimiz, Sayın Özhaseki, siyasete ilk koyulduğunda bir karış sakalla yola çıkmıştı, şimdi o sakallar nerde diye sormuş!
Dün Sadık Yakut, MHP, bölücü başı Abdullah Öcalan’ı asmadınız diye MHP’den AKP’ye geçmişti, bugün açılım politikasını savunuyor, bu değişim değil de ne diye sormuş!
Bravo sana Abdülmecit kardeşim!
Gazetecilik bu işte!
Görüntüye baktım, Abdülmecit kardeşimiz bu örnekleri sıralayınca o muhterem zatın suratı asıldı ve renkten renge girdi…
Allah var her ne kadar zaman zaman eleştirsek de hoca bile AKP’deki siyasetçilerle SP’deki siyasetçileri mukayese etmeden duramadı…
Gazetecilik bu işte!
Gazetecilik tetikçilik demek değildir!
Gazetecilik olumlu olanı da olumsuz olanı da söyleyebilmektir!
Ama bu zatı muhterem Kayseri basınına ne getirdi?
Kendisini piyasaya sürenler ak-pak, eleştirenler de çamur deryası!
O halde habere kırk takla attırarak saldır ha saldır!
Yemezler! Bu memleket 15 günde gerçek yüzünü gördü!
Medya mensupları da, siyasetçileri de gün gibi gördü!
15 günde memleketi bir birine kattın!
Yüzündeki maske indi! Herkes gerçek yüzünü gördü!

BU MUDUR GAZETECİLİK; 10 GÜNLÜK YAYIN YÖNETMENİ? / Osman ÇİFTÇİ'nin yazısı

10-15 gündür büyük bir hayal kırıklığı içerisindeyim... İnsanları gözünüzde olduğundan fazla büyüttüğünüzü anladığınız oldu mu hiç?


İşte ben böylesi bir hissiyatla yaşadığım hayal kırıklığının etkisi altındayım.

Bahsettiğim kişi, Büyükşehir Belediyesi’nden Elif Tv ve Tv Kayseri’ye transfer edilen Yusuf Yerli. Sevdiğim, saydığım, değer verdiğim beyefendi bir kişilikti. Onu öyle tanıdım.

Basın danışmanlığını yaptığı Başkan Özhaseki ile ilgili kantarın topuzu kaçan eleştirilerime açıklık getirirken sergilediği nezakete hayrandım mesela...

Özhaseki’nin danışmanlığından ayrılan kişinin yayın çizgisini tahmin etmek zor değildir. Yayın çizgisine uygun muhteremlerin trajikomik habercilik anlayışlarına kalite ve seviye getirir diye bekledim. Cehalet çağrışımları yapan çizgi kırıklıklarına son verir dedim. Bu anlamda sektöre dönmesine de şahsen sevinmiştim.

Ama şu 10 günlük genel yayın yönetmenliği döneminde yaptıklarına bakıyorum ve şaşıp kalıyorum...

Belediyede işine son verip Elif Tv’ye transferinin önünü açan Başkan Özhaseki mi böyle yapmasını istiyor diye işkilleniyordum.

Başkan Özhaseki’nin danışmanı, Özhaseki’nin finans desteği verdiği (belgesellerle vs.) ve yakınlığı da malum olan Elif Tv’nin yayınının başına getiriliyor ve Özhaseki’nin zat-ı şahanelerine kelam edenleri punduna getirip her yolu mübah görerek çakmaya gayret ediyor.

Hem de bizim “yayın ittifakı” dediğimiz, kendisinin “ne ittifakı biz bütünüz, o gazetelerden birinin de ortağıyım” dediği gazetelerle koro halinde yapıyor bu işi...

Zira yayın sürecinde adına gazetecilik denemeyecek yayınları ile hep akıllara, “bu Özhaseki tarafından düğmeye basılarak başlatılmış propogandist bir saldırı havasına bürünmüş vaziyette.” dedirtti.

Dün yazmış, talimat almadım diyor... Yalan söylemediğini kabul ediyorum. O halde durumdan vazife mi çıkardı?

Ya da kendini ispat çabasıyla mı böyle yapıyor?

Yusuf Yerli nereye koşuyor?

Medya Gruplarına karşı akıl almaz saldırganlıkta yayınlar yapıyor. KayGrup’tan sonra Eras Medya Grubu’na yaptı aynı saldırıyı...

Eleştiri getirmesin mi?

Elbette getirsin.

Ben eleştirinin ne kadar sert olursa olsun daha iyiye, daha güzele hizmet edeceğine inanırım.

Çevremdeki insanlar da bilir ki, beni eleştirmelerini özellikle isterim. Maksadım haber konusu olmamak yahut eleştirilmemek talebi değil. Olamaz da! Eleştiri tahammülü olmayan insan medeniyetten nasibini almamıştır. Eleştirel yaklaşım bir kültür, bir paradigma zenginliğidir. Ama olay gazetecilik değil, yapılan eleştirmek değil!

Açıklamaları kırparak, fotoğrafları anlamının dışında kullanarak, konuları çarpıtarak, saptırarak, belden aşağı vurarak yaptığı yayınlardaki amacı kendini ispat etmekse yazık. Tanıdığım Yusuf Yerli’nin ispat edeceği kişilik bu olmamalıydı.

Mart ayında olsak, 1 Nisan şakası yapacak diyeceğim ama değiliz. Ve bu yayıncılık tarzı da sırıtıyor! Biz de bu dengesiz anlayışla hareket edecek olsak, aynı yöntemle madem öyle işte böyle diyecek olsak herhalde çok kişinin huzuru kaçar. Ben şahsen bu belden aşağı tarzla yazmama çabasında olacağım. Bence bu bir sınav.. Bakalım bu sınavı geçebilecek miyim....



YUSUF YERLİ''NİN ORTAĞI VE BÜYÜKŞEHİR''İN MATBAA İŞLERİ

Biz Yusuf Yerli’nin yayın ittifakı oluşturduğunu söylüyorken O “hayır biz ittifak değil bir bütünüz” dediği dünkü yazısında samimi bir itirafta bulundu.

Yerli, dünkü yazısında Kayseri Gündem Gazetesi’nin ortağı olduğunu yazdı. Yanlış okumadınız!Yusuf Yerli, Kayseri Gündem Gazetesi’nin ortağı imiş...

Geçen Hafta Elif Tv’de Basın Kulübü Programı’nda Yusuf Yerli, karşısına ortağı olduğu gazetenin yayın yönetmenini almış, karşılıklı üfürüyorlar..

Yerli’nin ortağı olduğu gazetenin başında olan arkadaş aklınca bize güya taş atıyormuş! “Büyükşehir’den ihale mi almışım...” diye başlayan cümleler kurmuş...

Neymiş, biz Şeker’den ihale alıyormuşuz da bu Büyükşehir’den iş-ihale mi almışmış.. Yayında açıkladık. Evet, Türkiye’nin 4 bir yanından 7 firmanın da katıldığı bir ihalede Şeker’den iş aldık. Büyükşehir Belediyesi ihale açarsa girer onu da almaya gayret ederiz, Ticaret Odası, Erciyes Üniversitesi veya herhangi bir kuruluş ihale açarsa onu da almaya da gayret ederiz. Yeterki yapabileceğimiz iş olsun.

Şeker’de ki ihale bölündü mesela, bizden daha çok kırım yapan Ankara firması da iş aldı.

Bizim aldığımız rakamlar bizden önce işi yapan firmanın verdiği fiyatların yarısının da altında!

Ve tüm gazetelerde ilan edilmiş, Türkiye çapında katılımcıları olmuş ihaleyi aldık diye bize çamur atma cüretini gösterenlere bakın şimdi...

Bu sadece bir örnek: Büyükşehir Belediyesi’nin 100 bin liraya yakın matba işi ikinci bir firmadan teklif bile alınmadan Kayseri Gündem’in imtiyaz sahibine, Yusuf Yerli’nin ortağına verilmiş. Ve bu konu şu anda Cumhuriyet Savcılığı’nda...

Büyükşehir ihale açtı da biz girip fiyat vermedik mi?

Büyükşehir’den ihale alabilmek için Yusuf Yerli’nin gazete ortağı mı olmak gerek?

Ne diyorsun hoca bu işe?
Kaynak: http://kayserihaber.com.tr/giris.asp?kanal=koseyazilari&id=1464

BU MUDUR GAZETECİLİK; 10 GÜNLÜK YAYIN YÖNETMENİ? / Osman ÇİFTÇİ'nin yazısı

10-15 gündür büyük bir hayal kırıklığı içerisindeyim... İnsanları gözünüzde olduğundan fazla büyüttüğünüzü anladığınız oldu mu hiç?


İşte ben böylesi bir hissiyatla yaşadığım hayal kırıklığının etkisi altındayım.

Bahsettiğim kişi, Büyükşehir Belediyesi’nden Elif Tv ve Tv Kayseri’ye transfer edilen Yusuf Yerli. Sevdiğim, saydığım, değer verdiğim beyefendi bir kişilikti. Onu öyle tanıdım.

Basın danışmanlığını yaptığı Başkan Özhaseki ile ilgili kantarın topuzu kaçan eleştirilerime açıklık getirirken sergilediği nezakete hayrandım mesela...

Özhaseki’nin danışmanlığından ayrılan kişinin yayın çizgisini tahmin etmek zor değildir. Yayın çizgisine uygun muhteremlerin trajikomik habercilik anlayışlarına kalite ve seviye getirir diye bekledim. Cehalet çağrışımları yapan çizgi kırıklıklarına son verir dedim. Bu anlamda sektöre dönmesine de şahsen sevinmiştim.

Ama şu 10 günlük genel yayın yönetmenliği döneminde yaptıklarına bakıyorum ve şaşıp kalıyorum...

Belediyede işine son verip Elif Tv’ye transferinin önünü açan Başkan Özhaseki mi böyle yapmasını istiyor diye işkilleniyordum.

Başkan Özhaseki’nin danışmanı, Özhaseki’nin finans desteği verdiği (belgesellerle vs.) ve yakınlığı da malum olan Elif Tv’nin yayınının başına getiriliyor ve Özhaseki’nin zat-ı şahanelerine kelam edenleri punduna getirip her yolu mübah görerek çakmaya gayret ediyor.

Hem de bizim “yayın ittifakı” dediğimiz, kendisinin “ne ittifakı biz bütünüz, o gazetelerden birinin de ortağıyım” dediği gazetelerle koro halinde yapıyor bu işi...

Zira yayın sürecinde adına gazetecilik denemeyecek yayınları ile hep akıllara, “bu Özhaseki tarafından düğmeye basılarak başlatılmış propogandist bir saldırı havasına bürünmüş vaziyette.” dedirtti.

Dün yazmış, talimat almadım diyor... Yalan söylemediğini kabul ediyorum. O halde durumdan vazife mi çıkardı?

Ya da kendini ispat çabasıyla mı böyle yapıyor?

Yusuf Yerli nereye koşuyor?

Medya Gruplarına karşı akıl almaz saldırganlıkta yayınlar yapıyor. KayGrup’tan sonra Eras Medya Grubu’na yaptı aynı saldırıyı...

Eleştiri getirmesin mi?

Elbette getirsin.

Ben eleştirinin ne kadar sert olursa olsun daha iyiye, daha güzele hizmet edeceğine inanırım.

Çevremdeki insanlar da bilir ki, beni eleştirmelerini özellikle isterim. Maksadım haber konusu olmamak yahut eleştirilmemek talebi değil. Olamaz da! Eleştiri tahammülü olmayan insan medeniyetten nasibini almamıştır. Eleştirel yaklaşım bir kültür, bir paradigma zenginliğidir. Ama olay gazetecilik değil, yapılan eleştirmek değil!

Açıklamaları kırparak, fotoğrafları anlamının dışında kullanarak, konuları çarpıtarak, saptırarak, belden aşağı vurarak yaptığı yayınlardaki amacı kendini ispat etmekse yazık. Tanıdığım Yusuf Yerli’nin ispat edeceği kişilik bu olmamalıydı.

Mart ayında olsak, 1 Nisan şakası yapacak diyeceğim ama değiliz. Ve bu yayıncılık tarzı da sırıtıyor! Biz de bu dengesiz anlayışla hareket edecek olsak, aynı yöntemle madem öyle işte böyle diyecek olsak herhalde çok kişinin huzuru kaçar. Ben şahsen bu belden aşağı tarzla yazmama çabasında olacağım. Bence bu bir sınav.. Bakalım bu sınavı geçebilecek miyim....



YUSUF YERLİ''NİN ORTAĞI VE BÜYÜKŞEHİR''İN MATBAA İŞLERİ

Biz Yusuf Yerli’nin yayın ittifakı oluşturduğunu söylüyorken O “hayır biz ittifak değil bir bütünüz” dediği dünkü yazısında samimi bir itirafta bulundu.

Yerli, dünkü yazısında Kayseri Gündem Gazetesi’nin ortağı olduğunu yazdı. Yanlış okumadınız!Yusuf Yerli, Kayseri Gündem Gazetesi’nin ortağı imiş...

Geçen Hafta Elif Tv’de Basın Kulübü Programı’nda Yusuf Yerli, karşısına ortağı olduğu gazetenin yayın yönetmenini almış, karşılıklı üfürüyorlar..

Yerli’nin ortağı olduğu gazetenin başında olan arkadaş aklınca bize güya taş atıyormuş! “Büyükşehir’den ihale mi almışım...” diye başlayan cümleler kurmuş...

Neymiş, biz Şeker’den ihale alıyormuşuz da bu Büyükşehir’den iş-ihale mi almışmış.. Yayında açıkladık. Evet, Türkiye’nin 4 bir yanından 7 firmanın da katıldığı bir ihalede Şeker’den iş aldık. Büyükşehir Belediyesi ihale açarsa girer onu da almaya gayret ederiz, Ticaret Odası, Erciyes Üniversitesi veya herhangi bir kuruluş ihale açarsa onu da almaya da gayret ederiz. Yeterki yapabileceğimiz iş olsun.

Şeker’de ki ihale bölündü mesela, bizden daha çok kırım yapan Ankara firması da iş aldı.

Bizim aldığımız rakamlar bizden önce işi yapan firmanın verdiği fiyatların yarısının da altında!

Ve tüm gazetelerde ilan edilmiş, Türkiye çapında katılımcıları olmuş ihaleyi aldık diye bize çamur atma cüretini gösterenlere bakın şimdi...

Bu sadece bir örnek: Büyükşehir Belediyesi’nin 100 bin liraya yakın matba işi ikinci bir firmadan teklif bile alınmadan Kayseri Gündem’in imtiyaz sahibine, Yusuf Yerli’nin ortağına verilmiş. Ve bu konu şu anda Cumhuriyet Savcılığı’nda...

Büyükşehir ihale açtı da biz girip fiyat vermedik mi?

Büyükşehir’den ihale alabilmek için Yusuf Yerli’nin gazete ortağı mı olmak gerek?

Ne diyorsun hoca bu işe?
Kaynak: http://kayserihaber.com.tr/giris.asp?kanal=koseyazilari&id=1464

BU MUDUR GAZETECİLİK; 10 GÜNLÜK YAYIN YÖNETMENİ? / Osman ÇİFTÇİ'nin yazısı

10-15 gündür büyük bir hayal kırıklığı içerisindeyim... İnsanları gözünüzde olduğundan fazla büyüttüğünüzü anladığınız oldu mu hiç?


İşte ben böylesi bir hissiyatla yaşadığım hayal kırıklığının etkisi altındayım.

Bahsettiğim kişi, Büyükşehir Belediyesi’nden Elif Tv ve Tv Kayseri’ye transfer edilen Yusuf Yerli. Sevdiğim, saydığım, değer verdiğim beyefendi bir kişilikti. Onu öyle tanıdım.

Basın danışmanlığını yaptığı Başkan Özhaseki ile ilgili kantarın topuzu kaçan eleştirilerime açıklık getirirken sergilediği nezakete hayrandım mesela...

Özhaseki’nin danışmanlığından ayrılan kişinin yayın çizgisini tahmin etmek zor değildir. Yayın çizgisine uygun muhteremlerin trajikomik habercilik anlayışlarına kalite ve seviye getirir diye bekledim. Cehalet çağrışımları yapan çizgi kırıklıklarına son verir dedim. Bu anlamda sektöre dönmesine de şahsen sevinmiştim.

Ama şu 10 günlük genel yayın yönetmenliği döneminde yaptıklarına bakıyorum ve şaşıp kalıyorum...

Belediyede işine son verip Elif Tv’ye transferinin önünü açan Başkan Özhaseki mi böyle yapmasını istiyor diye işkilleniyordum.

Başkan Özhaseki’nin danışmanı, Özhaseki’nin finans desteği verdiği (belgesellerle vs.) ve yakınlığı da malum olan Elif Tv’nin yayınının başına getiriliyor ve Özhaseki’nin zat-ı şahanelerine kelam edenleri punduna getirip her yolu mübah görerek çakmaya gayret ediyor.

Hem de bizim “yayın ittifakı” dediğimiz, kendisinin “ne ittifakı biz bütünüz, o gazetelerden birinin de ortağıyım” dediği gazetelerle koro halinde yapıyor bu işi...

Zira yayın sürecinde adına gazetecilik denemeyecek yayınları ile hep akıllara, “bu Özhaseki tarafından düğmeye basılarak başlatılmış propogandist bir saldırı havasına bürünmüş vaziyette.” dedirtti.

Dün yazmış, talimat almadım diyor... Yalan söylemediğini kabul ediyorum. O halde durumdan vazife mi çıkardı?

Ya da kendini ispat çabasıyla mı böyle yapıyor?

Yusuf Yerli nereye koşuyor?

Medya Gruplarına karşı akıl almaz saldırganlıkta yayınlar yapıyor. KayGrup’tan sonra Eras Medya Grubu’na yaptı aynı saldırıyı...

Eleştiri getirmesin mi?

Elbette getirsin.

Ben eleştirinin ne kadar sert olursa olsun daha iyiye, daha güzele hizmet edeceğine inanırım.

Çevremdeki insanlar da bilir ki, beni eleştirmelerini özellikle isterim. Maksadım haber konusu olmamak yahut eleştirilmemek talebi değil. Olamaz da! Eleştiri tahammülü olmayan insan medeniyetten nasibini almamıştır. Eleştirel yaklaşım bir kültür, bir paradigma zenginliğidir. Ama olay gazetecilik değil, yapılan eleştirmek değil!

Açıklamaları kırparak, fotoğrafları anlamının dışında kullanarak, konuları çarpıtarak, saptırarak, belden aşağı vurarak yaptığı yayınlardaki amacı kendini ispat etmekse yazık. Tanıdığım Yusuf Yerli’nin ispat edeceği kişilik bu olmamalıydı.

Mart ayında olsak, 1 Nisan şakası yapacak diyeceğim ama değiliz. Ve bu yayıncılık tarzı da sırıtıyor! Biz de bu dengesiz anlayışla hareket edecek olsak, aynı yöntemle madem öyle işte böyle diyecek olsak herhalde çok kişinin huzuru kaçar. Ben şahsen bu belden aşağı tarzla yazmama çabasında olacağım. Bence bu bir sınav.. Bakalım bu sınavı geçebilecek miyim....



YUSUF YERLİ''NİN ORTAĞI VE BÜYÜKŞEHİR''İN MATBAA İŞLERİ

Biz Yusuf Yerli’nin yayın ittifakı oluşturduğunu söylüyorken O “hayır biz ittifak değil bir bütünüz” dediği dünkü yazısında samimi bir itirafta bulundu.

Yerli, dünkü yazısında Kayseri Gündem Gazetesi’nin ortağı olduğunu yazdı. Yanlış okumadınız!Yusuf Yerli, Kayseri Gündem Gazetesi’nin ortağı imiş...

Geçen Hafta Elif Tv’de Basın Kulübü Programı’nda Yusuf Yerli, karşısına ortağı olduğu gazetenin yayın yönetmenini almış, karşılıklı üfürüyorlar..

Yerli’nin ortağı olduğu gazetenin başında olan arkadaş aklınca bize güya taş atıyormuş! “Büyükşehir’den ihale mi almışım...” diye başlayan cümleler kurmuş...

Neymiş, biz Şeker’den ihale alıyormuşuz da bu Büyükşehir’den iş-ihale mi almışmış.. Yayında açıkladık. Evet, Türkiye’nin 4 bir yanından 7 firmanın da katıldığı bir ihalede Şeker’den iş aldık. Büyükşehir Belediyesi ihale açarsa girer onu da almaya gayret ederiz, Ticaret Odası, Erciyes Üniversitesi veya herhangi bir kuruluş ihale açarsa onu da almaya da gayret ederiz. Yeterki yapabileceğimiz iş olsun.

Şeker’de ki ihale bölündü mesela, bizden daha çok kırım yapan Ankara firması da iş aldı.

Bizim aldığımız rakamlar bizden önce işi yapan firmanın verdiği fiyatların yarısının da altında!

Ve tüm gazetelerde ilan edilmiş, Türkiye çapında katılımcıları olmuş ihaleyi aldık diye bize çamur atma cüretini gösterenlere bakın şimdi...

Bu sadece bir örnek: Büyükşehir Belediyesi’nin 100 bin liraya yakın matba işi ikinci bir firmadan teklif bile alınmadan Kayseri Gündem’in imtiyaz sahibine, Yusuf Yerli’nin ortağına verilmiş. Ve bu konu şu anda Cumhuriyet Savcılığı’nda...

Büyükşehir ihale açtı da biz girip fiyat vermedik mi?

Büyükşehir’den ihale alabilmek için Yusuf Yerli’nin gazete ortağı mı olmak gerek?

Ne diyorsun hoca bu işe?
Kaynak: http://kayserihaber.com.tr/giris.asp?kanal=koseyazilari&id=1464

Bir de yandaş medya deyince kızıyorlar

Kayseri Büyükşehir Belediyesinde diğer merkez ilçe belediyelerinde malum "yandaş medya"nın gazetesi hemen hemen her masada arz-ı endam ediyor. Birileri gazeteyi toplu olarak alıp her masaya dağıtmış. Hayrını görün. Kendi akıllarınca muhalefete saldırmak ve iftira kampanyaları düzenlemek için iyi bir hazırlık dönemi geçiriyorlar. Seçim dönemi yaklaştıkça seviyeyi tabana vurduracaklar. Hayırlı olsun. Bu sizin seçiminiz. Ulusal medyadaki çirkin yüzlü gazeteler ve yandaş medya Kayseri gibi seviyeli bir şehirde de yerel medya olarak boy gösterecek. Unutmayınız ki  kimsenin eli armut toplamıyor.Yangını körükleyen saçından tutuşacak. Bakalım o günlerde hangi dosyalar açılacak? Hodri Meydan... Yusuf gibi dindar bir çocuğu böyle bir cihatta yalnız bırakmak olmaz. Küffara karşı cihadınız hayırlı olsun.
Namık Selçuk K.

Bir de yandaş medya deyince kızıyorlar

Kayseri Büyükşehir Belediyesinde diğer merkez ilçe belediyelerinde malum "yandaş medya"nın gazetesi hemen hemen her masada arz-ı endam ediyor. Birileri gazeteyi toplu olarak alıp her masaya dağıtmış. Hayrını görün. Kendi akıllarınca muhalefete saldırmak ve iftira kampanyaları düzenlemek için iyi bir hazırlık dönemi geçiriyorlar. Seçim dönemi yaklaştıkça seviyeyi tabana vurduracaklar. Hayırlı olsun. Bu sizin seçiminiz. Ulusal medyadaki çirkin yüzlü gazeteler ve yandaş medya Kayseri gibi seviyeli bir şehirde de yerel medya olarak boy gösterecek. Unutmayınız ki  kimsenin eli armut toplamıyor.Yangını körükleyen saçından tutuşacak. Bakalım o günlerde hangi dosyalar açılacak? Hodri Meydan... Yusuf gibi dindar bir çocuğu böyle bir cihatta yalnız bırakmak olmaz. Küffara karşı cihadınız hayırlı olsun.
Namık Selçuk K.

Bir de yandaş medya deyince kızıyorlar

Kayseri Büyükşehir Belediyesinde diğer merkez ilçe belediyelerinde malum "yandaş medya"nın gazetesi hemen hemen her masada arz-ı endam ediyor. Birileri gazeteyi toplu olarak alıp her masaya dağıtmış. Hayrını görün. Kendi akıllarınca muhalefete saldırmak ve iftira kampanyaları düzenlemek için iyi bir hazırlık dönemi geçiriyorlar. Seçim dönemi yaklaştıkça seviyeyi tabana vurduracaklar. Hayırlı olsun. Bu sizin seçiminiz. Ulusal medyadaki çirkin yüzlü gazeteler ve yandaş medya Kayseri gibi seviyeli bir şehirde de yerel medya olarak boy gösterecek. Unutmayınız ki  kimsenin eli armut toplamıyor.Yangını körükleyen saçından tutuşacak. Bakalım o günlerde hangi dosyalar açılacak? Hodri Meydan... Yusuf gibi dindar bir çocuğu böyle bir cihatta yalnız bırakmak olmaz. Küffara karşı cihadınız hayırlı olsun.
Namık Selçuk K.

Bir de yandaş medya deyince kızıyorlar

Kayseri Büyükşehir Belediyesinde diğer merkez ilçe belediyelerinde malum "yandaş medya"nın gazetesi hemen hemen her masada arz-ı endam ediyor. Birileri gazeteyi toplu olarak alıp her masaya dağıtmış. Hayrını görün. Kendi akıllarınca muhalefete saldırmak ve iftira kampanyaları düzenlemek için iyi bir hazırlık dönemi geçiriyorlar. Seçim dönemi yaklaştıkça seviyeyi tabana vurduracaklar. Hayırlı olsun. Bu sizin seçiminiz. Ulusal medyadaki çirkin yüzlü gazeteler ve yandaş medya Kayseri gibi seviyeli bir şehirde de yerel medya olarak boy gösterecek. Unutmayınız ki  kimsenin eli armut toplamıyor.Yangını körükleyen saçından tutuşacak. Bakalım o günlerde hangi dosyalar açılacak? Hodri Meydan... Yusuf gibi dindar bir çocuğu böyle bir cihatta yalnız bırakmak olmaz. Küffara karşı cihadınız hayırlı olsun.
Namık Selçuk K.

Bir de yandaş medya deyince kızıyorlar

Kayseri Büyükşehir Belediyesinde diğer merkez ilçe belediyelerinde malum "yandaş medya"nın gazetesi hemen hemen her masada arz-ı endam ediyor. Birileri gazeteyi toplu olarak alıp her masaya dağıtmış. Hayrını görün. Kendi akıllarınca muhalefete saldırmak ve iftira kampanyaları düzenlemek için iyi bir hazırlık dönemi geçiriyorlar. Seçim dönemi yaklaştıkça seviyeyi tabana vurduracaklar. Hayırlı olsun. Bu sizin seçiminiz. Ulusal medyadaki çirkin yüzlü gazeteler ve yandaş medya Kayseri gibi seviyeli bir şehirde de yerel medya olarak boy gösterecek. Unutmayınız ki  kimsenin eli armut toplamıyor.Yangını körükleyen saçından tutuşacak. Bakalım o günlerde hangi dosyalar açılacak? Hodri Meydan... Yusuf gibi dindar bir çocuğu böyle bir cihatta yalnız bırakmak olmaz. Küffara karşı cihadınız hayırlı olsun.
Namık Selçuk K.

Bir de yandaş medya deyince kızıyorlar

Kayseri Büyükşehir Belediyesinde diğer merkez ilçe belediyelerinde malum "yandaş medya"nın gazetesi hemen hemen her masada arz-ı endam ediyor. Birileri gazeteyi toplu olarak alıp her masaya dağıtmış. Hayrını görün. Kendi akıllarınca muhalefete saldırmak ve iftira kampanyaları düzenlemek için iyi bir hazırlık dönemi geçiriyorlar. Seçim dönemi yaklaştıkça seviyeyi tabana vurduracaklar. Hayırlı olsun. Bu sizin seçiminiz. Ulusal medyadaki çirkin yüzlü gazeteler ve yandaş medya Kayseri gibi seviyeli bir şehirde de yerel medya olarak boy gösterecek. Unutmayınız ki  kimsenin eli armut toplamıyor.Yangını körükleyen saçından tutuşacak. Bakalım o günlerde hangi dosyalar açılacak? Hodri Meydan... Yusuf gibi dindar bir çocuğu böyle bir cihatta yalnız bırakmak olmaz. Küffara karşı cihadınız hayırlı olsun.
Namık Selçuk K.

SAĞIR SULTAN DUYDU SAYIN BAKAN / Hamdi ALTUNTAŞ'ın yazısı


Kayserigaz’ın haksız tahsilatını ilk kez 29 Ocak 2009’da dile getirmişim.
Seneidevriyesi.
O günden bu yana sanırım 30’un üzerinde yazım vardır.
Kayseri Akın Günlük Gazetesinde en az 5 manşet yaptık. Bir o kadar da sürmanşetten haberlerimiz oldu.
Erciyes TV’de, Analiz programında en az 20 kez konularımız arasındaydı. Bir o kadar da sabah programında bu haksızlığı dile getirdik.
Erciyes Radyo Haber Bülteninde de defalarca Kayserigaz’ın haksız tahsilatına ilişkin haberler vardı.
***
Velhasıl bıktırana kadar yazdım.
***
Bırakın okuyanları, ben yazmaktan bıktım. Hatta bir ara yazmama kararı aldım.
Gerekçelerim şunlardı:
*Yazmayacaktım, çünkü Kayserigaz’ın haksız aldığı paraları normal görenler benim yazdıklarıma “Gına geldi” muamelesi çekiyorlardı.
*Yazmayacaktım, çünkü Kayseri kamuoyunun üzerindeki ölü toprağını kaldırmaya gücüm yetmiyordu…
*Yazmayacaktım, çünkü rüyalarımda kendimi Donkişot gibi görmeye başlamıştım…
*Yazmayacaktım, çünkü Kayserigaz haksız tahsilatla sadece benim cebime elini sokmuyordu…
*Yazmayacaktım, çünkü bu şehrin idarecileri de suskun kalıyordu…
***
Bir süre sustum.
Ancak Kayserigaz haksız tahsilata EPDK’nın uyarısına rağmen devam ediyordu.
Meydanın boş olmadığını göstermek için yazmama kararımı bozdum.
Yazmaya devam ettim.
Söylemeye de…
***
Duymayan kalmadı.
Sağır sultana dahi bir yolunu bulup ulaştık.
Konu, sadece Kayseri’de kalmadı.
CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu haksız tahsilata ilişkin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın cevaplandırması istemiyle soru önergesi verdi.
Ve Yıldız cevapladı.
Ama O Yıldız, hafta sonu Kayseri’ye geldi ve Kayserigaz’ın haksızlığından bihaber gibi davrandı.
Önergeyi neye göre cevapladığını bilmediğim Sayın Bakan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’tan konuya ilişkin bilgi aldı.
Ve dedi ki;
“Bu konuda vatandaşımızın mağdur olacağı bir husus varsa, ben de Ankara’ya döndüğümde bunla alakalı çalışmayı başlatırım.”
Haksız tahsilattan bahsediyoruz.
Tahsilatı yapan Kayserigaz.
Haksızlığa uğrayan Kayserili.
Ve Kayserili bakan 1 yıldır dile getirdiğimiz konuyla alakalı, hala “Vatandaşın mağdur olacağı bir husus varsa…” ifadesini kullanıyor.
Soruyorum şimdi.
Vatandaş başka nasıl mağdur olur Sayın Bakan.
Hala sevgi ve saygı duyduğum Sayın Taner Yıldız; vatandaşın mağdur olması için Kayserigaz’ın başka nasıl haksızlıklar yapması gerekiyor?
Ve daha acısı.
Nasıl duymazsınız bugüne kadar Kayserigaz’ın haksızlığını?
Cevap verdiğiniz önergeden dahi haberiniz yok mu?
Sağır sultan duydu Sayın Bakan.
Dilimizde tüy bitti söyleye söyleye.
Nasıl duymazsınız?…

Hamdi ALTUNTAŞ

SAĞIR SULTAN DUYDU SAYIN BAKAN / Hamdi ALTUNTAŞ'ın yazısı


Kayserigaz’ın haksız tahsilatını ilk kez 29 Ocak 2009’da dile getirmişim.
Seneidevriyesi.
O günden bu yana sanırım 30’un üzerinde yazım vardır.
Kayseri Akın Günlük Gazetesinde en az 5 manşet yaptık. Bir o kadar da sürmanşetten haberlerimiz oldu.
Erciyes TV’de, Analiz programında en az 20 kez konularımız arasındaydı. Bir o kadar da sabah programında bu haksızlığı dile getirdik.
Erciyes Radyo Haber Bülteninde de defalarca Kayserigaz’ın haksız tahsilatına ilişkin haberler vardı.
***
Velhasıl bıktırana kadar yazdım.
***
Bırakın okuyanları, ben yazmaktan bıktım. Hatta bir ara yazmama kararı aldım.
Gerekçelerim şunlardı:
*Yazmayacaktım, çünkü Kayserigaz’ın haksız aldığı paraları normal görenler benim yazdıklarıma “Gına geldi” muamelesi çekiyorlardı.
*Yazmayacaktım, çünkü Kayseri kamuoyunun üzerindeki ölü toprağını kaldırmaya gücüm yetmiyordu…
*Yazmayacaktım, çünkü rüyalarımda kendimi Donkişot gibi görmeye başlamıştım…
*Yazmayacaktım, çünkü Kayserigaz haksız tahsilatla sadece benim cebime elini sokmuyordu…
*Yazmayacaktım, çünkü bu şehrin idarecileri de suskun kalıyordu…
***
Bir süre sustum.
Ancak Kayserigaz haksız tahsilata EPDK’nın uyarısına rağmen devam ediyordu.
Meydanın boş olmadığını göstermek için yazmama kararımı bozdum.
Yazmaya devam ettim.
Söylemeye de…
***
Duymayan kalmadı.
Sağır sultana dahi bir yolunu bulup ulaştık.
Konu, sadece Kayseri’de kalmadı.
CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu haksız tahsilata ilişkin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın cevaplandırması istemiyle soru önergesi verdi.
Ve Yıldız cevapladı.
Ama O Yıldız, hafta sonu Kayseri’ye geldi ve Kayserigaz’ın haksızlığından bihaber gibi davrandı.
Önergeyi neye göre cevapladığını bilmediğim Sayın Bakan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’tan konuya ilişkin bilgi aldı.
Ve dedi ki;
“Bu konuda vatandaşımızın mağdur olacağı bir husus varsa, ben de Ankara’ya döndüğümde bunla alakalı çalışmayı başlatırım.”
Haksız tahsilattan bahsediyoruz.
Tahsilatı yapan Kayserigaz.
Haksızlığa uğrayan Kayserili.
Ve Kayserili bakan 1 yıldır dile getirdiğimiz konuyla alakalı, hala “Vatandaşın mağdur olacağı bir husus varsa…” ifadesini kullanıyor.
Soruyorum şimdi.
Vatandaş başka nasıl mağdur olur Sayın Bakan.
Hala sevgi ve saygı duyduğum Sayın Taner Yıldız; vatandaşın mağdur olması için Kayserigaz’ın başka nasıl haksızlıklar yapması gerekiyor?
Ve daha acısı.
Nasıl duymazsınız bugüne kadar Kayserigaz’ın haksızlığını?
Cevap verdiğiniz önergeden dahi haberiniz yok mu?
Sağır sultan duydu Sayın Bakan.
Dilimizde tüy bitti söyleye söyleye.
Nasıl duymazsınız?…

Hamdi ALTUNTAŞ

SAĞIR SULTAN DUYDU SAYIN BAKAN / Hamdi ALTUNTAŞ'ın yazısı


Kayserigaz’ın haksız tahsilatını ilk kez 29 Ocak 2009’da dile getirmişim.
Seneidevriyesi.
O günden bu yana sanırım 30’un üzerinde yazım vardır.
Kayseri Akın Günlük Gazetesinde en az 5 manşet yaptık. Bir o kadar da sürmanşetten haberlerimiz oldu.
Erciyes TV’de, Analiz programında en az 20 kez konularımız arasındaydı. Bir o kadar da sabah programında bu haksızlığı dile getirdik.
Erciyes Radyo Haber Bülteninde de defalarca Kayserigaz’ın haksız tahsilatına ilişkin haberler vardı.
***
Velhasıl bıktırana kadar yazdım.
***
Bırakın okuyanları, ben yazmaktan bıktım. Hatta bir ara yazmama kararı aldım.
Gerekçelerim şunlardı:
*Yazmayacaktım, çünkü Kayserigaz’ın haksız aldığı paraları normal görenler benim yazdıklarıma “Gına geldi” muamelesi çekiyorlardı.
*Yazmayacaktım, çünkü Kayseri kamuoyunun üzerindeki ölü toprağını kaldırmaya gücüm yetmiyordu…
*Yazmayacaktım, çünkü rüyalarımda kendimi Donkişot gibi görmeye başlamıştım…
*Yazmayacaktım, çünkü Kayserigaz haksız tahsilatla sadece benim cebime elini sokmuyordu…
*Yazmayacaktım, çünkü bu şehrin idarecileri de suskun kalıyordu…
***
Bir süre sustum.
Ancak Kayserigaz haksız tahsilata EPDK’nın uyarısına rağmen devam ediyordu.
Meydanın boş olmadığını göstermek için yazmama kararımı bozdum.
Yazmaya devam ettim.
Söylemeye de…
***
Duymayan kalmadı.
Sağır sultana dahi bir yolunu bulup ulaştık.
Konu, sadece Kayseri’de kalmadı.
CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu haksız tahsilata ilişkin Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın cevaplandırması istemiyle soru önergesi verdi.
Ve Yıldız cevapladı.
Ama O Yıldız, hafta sonu Kayseri’ye geldi ve Kayserigaz’ın haksızlığından bihaber gibi davrandı.
Önergeyi neye göre cevapladığını bilmediğim Sayın Bakan, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’tan konuya ilişkin bilgi aldı.
Ve dedi ki;
“Bu konuda vatandaşımızın mağdur olacağı bir husus varsa, ben de Ankara’ya döndüğümde bunla alakalı çalışmayı başlatırım.”
Haksız tahsilattan bahsediyoruz.
Tahsilatı yapan Kayserigaz.
Haksızlığa uğrayan Kayserili.
Ve Kayserili bakan 1 yıldır dile getirdiğimiz konuyla alakalı, hala “Vatandaşın mağdur olacağı bir husus varsa…” ifadesini kullanıyor.
Soruyorum şimdi.
Vatandaş başka nasıl mağdur olur Sayın Bakan.
Hala sevgi ve saygı duyduğum Sayın Taner Yıldız; vatandaşın mağdur olması için Kayserigaz’ın başka nasıl haksızlıklar yapması gerekiyor?
Ve daha acısı.
Nasıl duymazsınız bugüne kadar Kayserigaz’ın haksızlığını?
Cevap verdiğiniz önergeden dahi haberiniz yok mu?
Sağır sultan duydu Sayın Bakan.
Dilimizde tüy bitti söyleye söyleye.
Nasıl duymazsınız?…

Hamdi ALTUNTAŞ

TES-İŞ GENEL KURULUNA KUMLU DA KATILDI

Türk-İş’e bağlı Türkiye Enerji Su ve Gaz İşçileri Sendikası Kayseri Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

Elektrik Şirketi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen genel kurula Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir, Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci ile değişik illerden gelen şube başkanları katıldı.
Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seçildiği ve vekaleten Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir’in yönettiği genel kurulda açılış konuşmasını Kayseri Şube Başkanı Rıfat Pekkan yaptı. Pekkan Türkiye’nin tarihin en ağır ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığını söyledi.
Pekkan, “Hükümet edenlerin beceriksizlikleri, yanlış politikaları sonucu gelir dağılımındaki sosyal adaletsizlik, giderek artan işsizlik, rüşvet, özelleştirme adı altında kamu mallarının yağmalaştırılmaya çalışılması gibi etkenler toplumu huzursuz etmekte, güven ortamından uzaklaştırmaktadır. Bugünki krizin sorumlusu İMF ve Dünya Bankası forumlarıyla ülkemizi bu kuruluşlara muhtaç bırakan, ardından da bunların dayatmalarını kabullenen hükümetlerdir. Türkiye her gün yeni bir zammın geldiği ekonomik bir tablonun içerisindedir. Bu durum işsizliğin bir çığ gibi büyümesine neden olmuştur. Yapılan tüm programlarda krizden çıkışın yolu çalışanların fedakarlık yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkenin bu hale gelmesinde çalışanların hiçbir ilgisi yoktur. Çalışanlar üzerine düşen fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır. Çalışanlar böyle fedakarlık yaparken, ülke nimetlerinden fazlasıyla yararlanan kişilerin nasıl fedakarlık yaptığını merak etmekteyiz. Çözüm emekten yana ulusal bir programdır. Bizler ülkemizde yaşanan bu problemlere rağmen hiçbir zaman karamsar olmadık. Yeter ki bu siyasiler, hükümet edenler devlete karşı sorumluluklarını yerine getirsinler. Önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi de taşeronlaşmadır. Son 20 yıldan beri kurulan hükümetler taşeronlaşmayı destekleyerek yaygınlaştırmışlardır. Siyasilerin yandaşlarına çıkar sağlamak adına ortaya attığı bu uygulama bazı kitlelerin büyük zarar görmesine neden olmuştur” dedi.
Pakkan’ın ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu Memleketi Kayseri’de olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Sözlerine Türk-İş’in gücüne herkesin gıpta ile baktığını dile getirerek başlayan Kumlu Tekel işçilerinin eylemine değinerek meselenin çözülmemesi halinde 3 Şubat’ta iş bırakılacağını belirtti.
Kumlu, “Bilindiği gibi 15 aralıktan bu yana Türk-İş’in hemen kapısının önünde kar-kış, gece-gündüz demeden sürdürülen bir eylem var. Tekel işçilerinin eylem yapma nedeni fabrikalarının kapatılmasının ardından özelleştirme mağdurları için oluşturulan 4-C statüsüne geçirilme istemleridir. Oysa Tekel işçileri tıpkı kapatılan SEKA Fabrikası’nın işçileri gibi özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler. Her ne kadar özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntı olsa bile iş yerleri kapatılıyor. Türk-İş ilk günden beri her türlü imkanı Tekel işçilerine sağlamıştır. Tekel işçilerinin büyük çoğunluğu sorunlarının çözümü için onlarla nasıl bütünleştiğimizin, nasıl çaba sarf ettiğimizin farkındalar. Bir çok kesimin umudu olduğu gibi Türk-İş Tekel işçilerinin de tek umududur. Bu bakımdan tekel işçilerinin şuurlu olarak bindikleri dalı kesmeyecekleri açıkça görülmektedir. Bu süreçte ilgili, ilgisiz bir çok kesim tribünlere oynarken, biz işimizi yapmaya çalıştık. Herkes konuştu, biz sustuk. Ortalıkta gözükmeden sorunları çözmeye çalıştık. Bazıları ilişkileri koparmıştı yeniden kurduk. Çünkü meselenin çözümü şov yapmakta değil. Bugün gelinen noktada ise Sayın Başbakanla 28 ocakta bir görüşme yaptık. Bu görüşmede yanlış anlamaları düzelttik. Konunu özelleştirme değil kapatma olduğunun bir kez daha altını çizdik. Kendileri de konuyla ilgili iki bakanı görevlendirdi. Ümit ediyorum ki kısa süre içerisinde kangren olan bu mesele çözülecektir. Eline iki koyun versen önüne katıp güdemeyen, birini kaybedecek insanlar mangalda kül bırakmıyor. Genel grev laflarıyla hamasi nutuklar atıyorlar. Durmadan gürlüyorlar, ama bakıldığında hiç yağmıyorlar. Bizler ise tepkileri de göze alır dinleriz. Her şeyin bir zamanı olduğunu bilir, konuşmayız. Bu zaman geldiğinde de gürleriz. Gürlediğimiz zaman da ne yapacağımızı herkes bilir. Nitekim gün gelmiştir. Diğer işçi konfederasyonlarıyla bir araya gelinmiş 3 Şubatta bu meselenin halledilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması kararı alınmıştır” dedi.
İşsizliğe değinen ve işsizliğin cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çeken Mustafa Kumlu, işsizliğin çözülmesi noktasında ciddi bir adım atılmadığını söyledi.
Kumlu, “Aksine her gün yeni birileri işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunlarının asgari ücretle iş bulduğu zaman bile mutlu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kötü çalışma koşulları her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. 4-C statüsünde çalıştırılmak istenen uygulama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu statüde kıdem tazminatı hakkı yok, izin hakkı yok. Maalesef sendikalaşma hakkı da yok. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başımızda bir de kölelik düzenine uygun kiralık işçilik belası var. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Devlette kadrolu işçiden çok taşeron işçi çalışmakta. Üstelik bunlar bir çok yerde asıl işi yapmaktadırlar. 4857 sayılı yasada asıl işin kimler tarafından yapılacağı bilinmesine rağmen maalesef taşeron işçilere asıl iş yaptırılıyor. İşsizlik sigortası fonu her fırsatta amacı dışında kullanılıyor. Kıdem tazminatlarına her fırsatta el uzatılmak isteniyor” diye konuştu
Kumlu’nun konuşmasının ardından seçimlere geçildi. Mevcut Başkan Rıfat Pekkan’ın tek listeyle girdiği genel kurulda Pekkan ve ekibi yeniden göreve getirildi.

TES-İŞ GENEL KURULUNA KUMLU DA KATILDI

Türk-İş’e bağlı Türkiye Enerji Su ve Gaz İşçileri Sendikası Kayseri Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

Elektrik Şirketi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen genel kurula Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir, Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci ile değişik illerden gelen şube başkanları katıldı.
Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seçildiği ve vekaleten Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir’in yönettiği genel kurulda açılış konuşmasını Kayseri Şube Başkanı Rıfat Pekkan yaptı. Pekkan Türkiye’nin tarihin en ağır ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığını söyledi.
Pekkan, “Hükümet edenlerin beceriksizlikleri, yanlış politikaları sonucu gelir dağılımındaki sosyal adaletsizlik, giderek artan işsizlik, rüşvet, özelleştirme adı altında kamu mallarının yağmalaştırılmaya çalışılması gibi etkenler toplumu huzursuz etmekte, güven ortamından uzaklaştırmaktadır. Bugünki krizin sorumlusu İMF ve Dünya Bankası forumlarıyla ülkemizi bu kuruluşlara muhtaç bırakan, ardından da bunların dayatmalarını kabullenen hükümetlerdir. Türkiye her gün yeni bir zammın geldiği ekonomik bir tablonun içerisindedir. Bu durum işsizliğin bir çığ gibi büyümesine neden olmuştur. Yapılan tüm programlarda krizden çıkışın yolu çalışanların fedakarlık yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkenin bu hale gelmesinde çalışanların hiçbir ilgisi yoktur. Çalışanlar üzerine düşen fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır. Çalışanlar böyle fedakarlık yaparken, ülke nimetlerinden fazlasıyla yararlanan kişilerin nasıl fedakarlık yaptığını merak etmekteyiz. Çözüm emekten yana ulusal bir programdır. Bizler ülkemizde yaşanan bu problemlere rağmen hiçbir zaman karamsar olmadık. Yeter ki bu siyasiler, hükümet edenler devlete karşı sorumluluklarını yerine getirsinler. Önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi de taşeronlaşmadır. Son 20 yıldan beri kurulan hükümetler taşeronlaşmayı destekleyerek yaygınlaştırmışlardır. Siyasilerin yandaşlarına çıkar sağlamak adına ortaya attığı bu uygulama bazı kitlelerin büyük zarar görmesine neden olmuştur” dedi.
Pakkan’ın ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu Memleketi Kayseri’de olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Sözlerine Türk-İş’in gücüne herkesin gıpta ile baktığını dile getirerek başlayan Kumlu Tekel işçilerinin eylemine değinerek meselenin çözülmemesi halinde 3 Şubat’ta iş bırakılacağını belirtti.
Kumlu, “Bilindiği gibi 15 aralıktan bu yana Türk-İş’in hemen kapısının önünde kar-kış, gece-gündüz demeden sürdürülen bir eylem var. Tekel işçilerinin eylem yapma nedeni fabrikalarının kapatılmasının ardından özelleştirme mağdurları için oluşturulan 4-C statüsüne geçirilme istemleridir. Oysa Tekel işçileri tıpkı kapatılan SEKA Fabrikası’nın işçileri gibi özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler. Her ne kadar özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntı olsa bile iş yerleri kapatılıyor. Türk-İş ilk günden beri her türlü imkanı Tekel işçilerine sağlamıştır. Tekel işçilerinin büyük çoğunluğu sorunlarının çözümü için onlarla nasıl bütünleştiğimizin, nasıl çaba sarf ettiğimizin farkındalar. Bir çok kesimin umudu olduğu gibi Türk-İş Tekel işçilerinin de tek umududur. Bu bakımdan tekel işçilerinin şuurlu olarak bindikleri dalı kesmeyecekleri açıkça görülmektedir. Bu süreçte ilgili, ilgisiz bir çok kesim tribünlere oynarken, biz işimizi yapmaya çalıştık. Herkes konuştu, biz sustuk. Ortalıkta gözükmeden sorunları çözmeye çalıştık. Bazıları ilişkileri koparmıştı yeniden kurduk. Çünkü meselenin çözümü şov yapmakta değil. Bugün gelinen noktada ise Sayın Başbakanla 28 ocakta bir görüşme yaptık. Bu görüşmede yanlış anlamaları düzelttik. Konunu özelleştirme değil kapatma olduğunun bir kez daha altını çizdik. Kendileri de konuyla ilgili iki bakanı görevlendirdi. Ümit ediyorum ki kısa süre içerisinde kangren olan bu mesele çözülecektir. Eline iki koyun versen önüne katıp güdemeyen, birini kaybedecek insanlar mangalda kül bırakmıyor. Genel grev laflarıyla hamasi nutuklar atıyorlar. Durmadan gürlüyorlar, ama bakıldığında hiç yağmıyorlar. Bizler ise tepkileri de göze alır dinleriz. Her şeyin bir zamanı olduğunu bilir, konuşmayız. Bu zaman geldiğinde de gürleriz. Gürlediğimiz zaman da ne yapacağımızı herkes bilir. Nitekim gün gelmiştir. Diğer işçi konfederasyonlarıyla bir araya gelinmiş 3 Şubatta bu meselenin halledilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması kararı alınmıştır” dedi.
İşsizliğe değinen ve işsizliğin cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çeken Mustafa Kumlu, işsizliğin çözülmesi noktasında ciddi bir adım atılmadığını söyledi.
Kumlu, “Aksine her gün yeni birileri işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunlarının asgari ücretle iş bulduğu zaman bile mutlu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kötü çalışma koşulları her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. 4-C statüsünde çalıştırılmak istenen uygulama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu statüde kıdem tazminatı hakkı yok, izin hakkı yok. Maalesef sendikalaşma hakkı da yok. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başımızda bir de kölelik düzenine uygun kiralık işçilik belası var. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Devlette kadrolu işçiden çok taşeron işçi çalışmakta. Üstelik bunlar bir çok yerde asıl işi yapmaktadırlar. 4857 sayılı yasada asıl işin kimler tarafından yapılacağı bilinmesine rağmen maalesef taşeron işçilere asıl iş yaptırılıyor. İşsizlik sigortası fonu her fırsatta amacı dışında kullanılıyor. Kıdem tazminatlarına her fırsatta el uzatılmak isteniyor” diye konuştu
Kumlu’nun konuşmasının ardından seçimlere geçildi. Mevcut Başkan Rıfat Pekkan’ın tek listeyle girdiği genel kurulda Pekkan ve ekibi yeniden göreve getirildi.

TES-İŞ GENEL KURULUNA KUMLU DA KATILDI

Türk-İş’e bağlı Türkiye Enerji Su ve Gaz İşçileri Sendikası Kayseri Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

Elektrik Şirketi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen genel kurula Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir, Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci ile değişik illerden gelen şube başkanları katıldı.
Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seçildiği ve vekaleten Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir’in yönettiği genel kurulda açılış konuşmasını Kayseri Şube Başkanı Rıfat Pekkan yaptı. Pekkan Türkiye’nin tarihin en ağır ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığını söyledi.
Pekkan, “Hükümet edenlerin beceriksizlikleri, yanlış politikaları sonucu gelir dağılımındaki sosyal adaletsizlik, giderek artan işsizlik, rüşvet, özelleştirme adı altında kamu mallarının yağmalaştırılmaya çalışılması gibi etkenler toplumu huzursuz etmekte, güven ortamından uzaklaştırmaktadır. Bugünki krizin sorumlusu İMF ve Dünya Bankası forumlarıyla ülkemizi bu kuruluşlara muhtaç bırakan, ardından da bunların dayatmalarını kabullenen hükümetlerdir. Türkiye her gün yeni bir zammın geldiği ekonomik bir tablonun içerisindedir. Bu durum işsizliğin bir çığ gibi büyümesine neden olmuştur. Yapılan tüm programlarda krizden çıkışın yolu çalışanların fedakarlık yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkenin bu hale gelmesinde çalışanların hiçbir ilgisi yoktur. Çalışanlar üzerine düşen fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır. Çalışanlar böyle fedakarlık yaparken, ülke nimetlerinden fazlasıyla yararlanan kişilerin nasıl fedakarlık yaptığını merak etmekteyiz. Çözüm emekten yana ulusal bir programdır. Bizler ülkemizde yaşanan bu problemlere rağmen hiçbir zaman karamsar olmadık. Yeter ki bu siyasiler, hükümet edenler devlete karşı sorumluluklarını yerine getirsinler. Önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi de taşeronlaşmadır. Son 20 yıldan beri kurulan hükümetler taşeronlaşmayı destekleyerek yaygınlaştırmışlardır. Siyasilerin yandaşlarına çıkar sağlamak adına ortaya attığı bu uygulama bazı kitlelerin büyük zarar görmesine neden olmuştur” dedi.
Pakkan’ın ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu Memleketi Kayseri’de olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Sözlerine Türk-İş’in gücüne herkesin gıpta ile baktığını dile getirerek başlayan Kumlu Tekel işçilerinin eylemine değinerek meselenin çözülmemesi halinde 3 Şubat’ta iş bırakılacağını belirtti.
Kumlu, “Bilindiği gibi 15 aralıktan bu yana Türk-İş’in hemen kapısının önünde kar-kış, gece-gündüz demeden sürdürülen bir eylem var. Tekel işçilerinin eylem yapma nedeni fabrikalarının kapatılmasının ardından özelleştirme mağdurları için oluşturulan 4-C statüsüne geçirilme istemleridir. Oysa Tekel işçileri tıpkı kapatılan SEKA Fabrikası’nın işçileri gibi özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler. Her ne kadar özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntı olsa bile iş yerleri kapatılıyor. Türk-İş ilk günden beri her türlü imkanı Tekel işçilerine sağlamıştır. Tekel işçilerinin büyük çoğunluğu sorunlarının çözümü için onlarla nasıl bütünleştiğimizin, nasıl çaba sarf ettiğimizin farkındalar. Bir çok kesimin umudu olduğu gibi Türk-İş Tekel işçilerinin de tek umududur. Bu bakımdan tekel işçilerinin şuurlu olarak bindikleri dalı kesmeyecekleri açıkça görülmektedir. Bu süreçte ilgili, ilgisiz bir çok kesim tribünlere oynarken, biz işimizi yapmaya çalıştık. Herkes konuştu, biz sustuk. Ortalıkta gözükmeden sorunları çözmeye çalıştık. Bazıları ilişkileri koparmıştı yeniden kurduk. Çünkü meselenin çözümü şov yapmakta değil. Bugün gelinen noktada ise Sayın Başbakanla 28 ocakta bir görüşme yaptık. Bu görüşmede yanlış anlamaları düzelttik. Konunu özelleştirme değil kapatma olduğunun bir kez daha altını çizdik. Kendileri de konuyla ilgili iki bakanı görevlendirdi. Ümit ediyorum ki kısa süre içerisinde kangren olan bu mesele çözülecektir. Eline iki koyun versen önüne katıp güdemeyen, birini kaybedecek insanlar mangalda kül bırakmıyor. Genel grev laflarıyla hamasi nutuklar atıyorlar. Durmadan gürlüyorlar, ama bakıldığında hiç yağmıyorlar. Bizler ise tepkileri de göze alır dinleriz. Her şeyin bir zamanı olduğunu bilir, konuşmayız. Bu zaman geldiğinde de gürleriz. Gürlediğimiz zaman da ne yapacağımızı herkes bilir. Nitekim gün gelmiştir. Diğer işçi konfederasyonlarıyla bir araya gelinmiş 3 Şubatta bu meselenin halledilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması kararı alınmıştır” dedi.
İşsizliğe değinen ve işsizliğin cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çeken Mustafa Kumlu, işsizliğin çözülmesi noktasında ciddi bir adım atılmadığını söyledi.
Kumlu, “Aksine her gün yeni birileri işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunlarının asgari ücretle iş bulduğu zaman bile mutlu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kötü çalışma koşulları her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. 4-C statüsünde çalıştırılmak istenen uygulama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu statüde kıdem tazminatı hakkı yok, izin hakkı yok. Maalesef sendikalaşma hakkı da yok. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başımızda bir de kölelik düzenine uygun kiralık işçilik belası var. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Devlette kadrolu işçiden çok taşeron işçi çalışmakta. Üstelik bunlar bir çok yerde asıl işi yapmaktadırlar. 4857 sayılı yasada asıl işin kimler tarafından yapılacağı bilinmesine rağmen maalesef taşeron işçilere asıl iş yaptırılıyor. İşsizlik sigortası fonu her fırsatta amacı dışında kullanılıyor. Kıdem tazminatlarına her fırsatta el uzatılmak isteniyor” diye konuştu
Kumlu’nun konuşmasının ardından seçimlere geçildi. Mevcut Başkan Rıfat Pekkan’ın tek listeyle girdiği genel kurulda Pekkan ve ekibi yeniden göreve getirildi.

TES-İŞ GENEL KURULUNA KUMLU DA KATILDI

Türk-İş’e bağlı Türkiye Enerji Su ve Gaz İşçileri Sendikası Kayseri Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

Elektrik Şirketi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen genel kurula Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir, Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci ile değişik illerden gelen şube başkanları katıldı.
Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seçildiği ve vekaleten Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir’in yönettiği genel kurulda açılış konuşmasını Kayseri Şube Başkanı Rıfat Pekkan yaptı. Pekkan Türkiye’nin tarihin en ağır ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığını söyledi.
Pekkan, “Hükümet edenlerin beceriksizlikleri, yanlış politikaları sonucu gelir dağılımındaki sosyal adaletsizlik, giderek artan işsizlik, rüşvet, özelleştirme adı altında kamu mallarının yağmalaştırılmaya çalışılması gibi etkenler toplumu huzursuz etmekte, güven ortamından uzaklaştırmaktadır. Bugünki krizin sorumlusu İMF ve Dünya Bankası forumlarıyla ülkemizi bu kuruluşlara muhtaç bırakan, ardından da bunların dayatmalarını kabullenen hükümetlerdir. Türkiye her gün yeni bir zammın geldiği ekonomik bir tablonun içerisindedir. Bu durum işsizliğin bir çığ gibi büyümesine neden olmuştur. Yapılan tüm programlarda krizden çıkışın yolu çalışanların fedakarlık yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkenin bu hale gelmesinde çalışanların hiçbir ilgisi yoktur. Çalışanlar üzerine düşen fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır. Çalışanlar böyle fedakarlık yaparken, ülke nimetlerinden fazlasıyla yararlanan kişilerin nasıl fedakarlık yaptığını merak etmekteyiz. Çözüm emekten yana ulusal bir programdır. Bizler ülkemizde yaşanan bu problemlere rağmen hiçbir zaman karamsar olmadık. Yeter ki bu siyasiler, hükümet edenler devlete karşı sorumluluklarını yerine getirsinler. Önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi de taşeronlaşmadır. Son 20 yıldan beri kurulan hükümetler taşeronlaşmayı destekleyerek yaygınlaştırmışlardır. Siyasilerin yandaşlarına çıkar sağlamak adına ortaya attığı bu uygulama bazı kitlelerin büyük zarar görmesine neden olmuştur” dedi.
Pakkan’ın ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu Memleketi Kayseri’de olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Sözlerine Türk-İş’in gücüne herkesin gıpta ile baktığını dile getirerek başlayan Kumlu Tekel işçilerinin eylemine değinerek meselenin çözülmemesi halinde 3 Şubat’ta iş bırakılacağını belirtti.
Kumlu, “Bilindiği gibi 15 aralıktan bu yana Türk-İş’in hemen kapısının önünde kar-kış, gece-gündüz demeden sürdürülen bir eylem var. Tekel işçilerinin eylem yapma nedeni fabrikalarının kapatılmasının ardından özelleştirme mağdurları için oluşturulan 4-C statüsüne geçirilme istemleridir. Oysa Tekel işçileri tıpkı kapatılan SEKA Fabrikası’nın işçileri gibi özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler. Her ne kadar özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntı olsa bile iş yerleri kapatılıyor. Türk-İş ilk günden beri her türlü imkanı Tekel işçilerine sağlamıştır. Tekel işçilerinin büyük çoğunluğu sorunlarının çözümü için onlarla nasıl bütünleştiğimizin, nasıl çaba sarf ettiğimizin farkındalar. Bir çok kesimin umudu olduğu gibi Türk-İş Tekel işçilerinin de tek umududur. Bu bakımdan tekel işçilerinin şuurlu olarak bindikleri dalı kesmeyecekleri açıkça görülmektedir. Bu süreçte ilgili, ilgisiz bir çok kesim tribünlere oynarken, biz işimizi yapmaya çalıştık. Herkes konuştu, biz sustuk. Ortalıkta gözükmeden sorunları çözmeye çalıştık. Bazıları ilişkileri koparmıştı yeniden kurduk. Çünkü meselenin çözümü şov yapmakta değil. Bugün gelinen noktada ise Sayın Başbakanla 28 ocakta bir görüşme yaptık. Bu görüşmede yanlış anlamaları düzelttik. Konunu özelleştirme değil kapatma olduğunun bir kez daha altını çizdik. Kendileri de konuyla ilgili iki bakanı görevlendirdi. Ümit ediyorum ki kısa süre içerisinde kangren olan bu mesele çözülecektir. Eline iki koyun versen önüne katıp güdemeyen, birini kaybedecek insanlar mangalda kül bırakmıyor. Genel grev laflarıyla hamasi nutuklar atıyorlar. Durmadan gürlüyorlar, ama bakıldığında hiç yağmıyorlar. Bizler ise tepkileri de göze alır dinleriz. Her şeyin bir zamanı olduğunu bilir, konuşmayız. Bu zaman geldiğinde de gürleriz. Gürlediğimiz zaman da ne yapacağımızı herkes bilir. Nitekim gün gelmiştir. Diğer işçi konfederasyonlarıyla bir araya gelinmiş 3 Şubatta bu meselenin halledilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması kararı alınmıştır” dedi.
İşsizliğe değinen ve işsizliğin cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çeken Mustafa Kumlu, işsizliğin çözülmesi noktasında ciddi bir adım atılmadığını söyledi.
Kumlu, “Aksine her gün yeni birileri işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunlarının asgari ücretle iş bulduğu zaman bile mutlu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kötü çalışma koşulları her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. 4-C statüsünde çalıştırılmak istenen uygulama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu statüde kıdem tazminatı hakkı yok, izin hakkı yok. Maalesef sendikalaşma hakkı da yok. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başımızda bir de kölelik düzenine uygun kiralık işçilik belası var. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Devlette kadrolu işçiden çok taşeron işçi çalışmakta. Üstelik bunlar bir çok yerde asıl işi yapmaktadırlar. 4857 sayılı yasada asıl işin kimler tarafından yapılacağı bilinmesine rağmen maalesef taşeron işçilere asıl iş yaptırılıyor. İşsizlik sigortası fonu her fırsatta amacı dışında kullanılıyor. Kıdem tazminatlarına her fırsatta el uzatılmak isteniyor” diye konuştu
Kumlu’nun konuşmasının ardından seçimlere geçildi. Mevcut Başkan Rıfat Pekkan’ın tek listeyle girdiği genel kurulda Pekkan ve ekibi yeniden göreve getirildi.

TES-İŞ GENEL KURULUNA KUMLU DA KATILDI

Türk-İş’e bağlı Türkiye Enerji Su ve Gaz İşçileri Sendikası Kayseri Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

Elektrik Şirketi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen genel kurula Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir, Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci ile değişik illerden gelen şube başkanları katıldı.
Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seçildiği ve vekaleten Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir’in yönettiği genel kurulda açılış konuşmasını Kayseri Şube Başkanı Rıfat Pekkan yaptı. Pekkan Türkiye’nin tarihin en ağır ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığını söyledi.
Pekkan, “Hükümet edenlerin beceriksizlikleri, yanlış politikaları sonucu gelir dağılımındaki sosyal adaletsizlik, giderek artan işsizlik, rüşvet, özelleştirme adı altında kamu mallarının yağmalaştırılmaya çalışılması gibi etkenler toplumu huzursuz etmekte, güven ortamından uzaklaştırmaktadır. Bugünki krizin sorumlusu İMF ve Dünya Bankası forumlarıyla ülkemizi bu kuruluşlara muhtaç bırakan, ardından da bunların dayatmalarını kabullenen hükümetlerdir. Türkiye her gün yeni bir zammın geldiği ekonomik bir tablonun içerisindedir. Bu durum işsizliğin bir çığ gibi büyümesine neden olmuştur. Yapılan tüm programlarda krizden çıkışın yolu çalışanların fedakarlık yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkenin bu hale gelmesinde çalışanların hiçbir ilgisi yoktur. Çalışanlar üzerine düşen fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır. Çalışanlar böyle fedakarlık yaparken, ülke nimetlerinden fazlasıyla yararlanan kişilerin nasıl fedakarlık yaptığını merak etmekteyiz. Çözüm emekten yana ulusal bir programdır. Bizler ülkemizde yaşanan bu problemlere rağmen hiçbir zaman karamsar olmadık. Yeter ki bu siyasiler, hükümet edenler devlete karşı sorumluluklarını yerine getirsinler. Önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi de taşeronlaşmadır. Son 20 yıldan beri kurulan hükümetler taşeronlaşmayı destekleyerek yaygınlaştırmışlardır. Siyasilerin yandaşlarına çıkar sağlamak adına ortaya attığı bu uygulama bazı kitlelerin büyük zarar görmesine neden olmuştur” dedi.
Pakkan’ın ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu Memleketi Kayseri’de olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Sözlerine Türk-İş’in gücüne herkesin gıpta ile baktığını dile getirerek başlayan Kumlu Tekel işçilerinin eylemine değinerek meselenin çözülmemesi halinde 3 Şubat’ta iş bırakılacağını belirtti.
Kumlu, “Bilindiği gibi 15 aralıktan bu yana Türk-İş’in hemen kapısının önünde kar-kış, gece-gündüz demeden sürdürülen bir eylem var. Tekel işçilerinin eylem yapma nedeni fabrikalarının kapatılmasının ardından özelleştirme mağdurları için oluşturulan 4-C statüsüne geçirilme istemleridir. Oysa Tekel işçileri tıpkı kapatılan SEKA Fabrikası’nın işçileri gibi özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler. Her ne kadar özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntı olsa bile iş yerleri kapatılıyor. Türk-İş ilk günden beri her türlü imkanı Tekel işçilerine sağlamıştır. Tekel işçilerinin büyük çoğunluğu sorunlarının çözümü için onlarla nasıl bütünleştiğimizin, nasıl çaba sarf ettiğimizin farkındalar. Bir çok kesimin umudu olduğu gibi Türk-İş Tekel işçilerinin de tek umududur. Bu bakımdan tekel işçilerinin şuurlu olarak bindikleri dalı kesmeyecekleri açıkça görülmektedir. Bu süreçte ilgili, ilgisiz bir çok kesim tribünlere oynarken, biz işimizi yapmaya çalıştık. Herkes konuştu, biz sustuk. Ortalıkta gözükmeden sorunları çözmeye çalıştık. Bazıları ilişkileri koparmıştı yeniden kurduk. Çünkü meselenin çözümü şov yapmakta değil. Bugün gelinen noktada ise Sayın Başbakanla 28 ocakta bir görüşme yaptık. Bu görüşmede yanlış anlamaları düzelttik. Konunu özelleştirme değil kapatma olduğunun bir kez daha altını çizdik. Kendileri de konuyla ilgili iki bakanı görevlendirdi. Ümit ediyorum ki kısa süre içerisinde kangren olan bu mesele çözülecektir. Eline iki koyun versen önüne katıp güdemeyen, birini kaybedecek insanlar mangalda kül bırakmıyor. Genel grev laflarıyla hamasi nutuklar atıyorlar. Durmadan gürlüyorlar, ama bakıldığında hiç yağmıyorlar. Bizler ise tepkileri de göze alır dinleriz. Her şeyin bir zamanı olduğunu bilir, konuşmayız. Bu zaman geldiğinde de gürleriz. Gürlediğimiz zaman da ne yapacağımızı herkes bilir. Nitekim gün gelmiştir. Diğer işçi konfederasyonlarıyla bir araya gelinmiş 3 Şubatta bu meselenin halledilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması kararı alınmıştır” dedi.
İşsizliğe değinen ve işsizliğin cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çeken Mustafa Kumlu, işsizliğin çözülmesi noktasında ciddi bir adım atılmadığını söyledi.
Kumlu, “Aksine her gün yeni birileri işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunlarının asgari ücretle iş bulduğu zaman bile mutlu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kötü çalışma koşulları her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. 4-C statüsünde çalıştırılmak istenen uygulama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu statüde kıdem tazminatı hakkı yok, izin hakkı yok. Maalesef sendikalaşma hakkı da yok. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başımızda bir de kölelik düzenine uygun kiralık işçilik belası var. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Devlette kadrolu işçiden çok taşeron işçi çalışmakta. Üstelik bunlar bir çok yerde asıl işi yapmaktadırlar. 4857 sayılı yasada asıl işin kimler tarafından yapılacağı bilinmesine rağmen maalesef taşeron işçilere asıl iş yaptırılıyor. İşsizlik sigortası fonu her fırsatta amacı dışında kullanılıyor. Kıdem tazminatlarına her fırsatta el uzatılmak isteniyor” diye konuştu
Kumlu’nun konuşmasının ardından seçimlere geçildi. Mevcut Başkan Rıfat Pekkan’ın tek listeyle girdiği genel kurulda Pekkan ve ekibi yeniden göreve getirildi.

TES-İŞ GENEL KURULUNA KUMLU DA KATILDI

Türk-İş’e bağlı Türkiye Enerji Su ve Gaz İşçileri Sendikası Kayseri Şubesi 9. Olağan Genel Kurulu’nu gerçekleştirdi.

Elektrik Şirketi Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen genel kurula Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, Genel Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir, Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci ile değişik illerden gelen şube başkanları katıldı.
Divan Başkanlığına Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’nun seçildiği ve vekaleten Başkan Yardımcısı Feridun Yükselir’in yönettiği genel kurulda açılış konuşmasını Kayseri Şube Başkanı Rıfat Pekkan yaptı. Pekkan Türkiye’nin tarihin en ağır ekonomik, sosyal ve siyasal krizini yaşadığını söyledi.
Pekkan, “Hükümet edenlerin beceriksizlikleri, yanlış politikaları sonucu gelir dağılımındaki sosyal adaletsizlik, giderek artan işsizlik, rüşvet, özelleştirme adı altında kamu mallarının yağmalaştırılmaya çalışılması gibi etkenler toplumu huzursuz etmekte, güven ortamından uzaklaştırmaktadır. Bugünki krizin sorumlusu İMF ve Dünya Bankası forumlarıyla ülkemizi bu kuruluşlara muhtaç bırakan, ardından da bunların dayatmalarını kabullenen hükümetlerdir. Türkiye her gün yeni bir zammın geldiği ekonomik bir tablonun içerisindedir. Bu durum işsizliğin bir çığ gibi büyümesine neden olmuştur. Yapılan tüm programlarda krizden çıkışın yolu çalışanların fedakarlık yapması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ülkenin bu hale gelmesinde çalışanların hiçbir ilgisi yoktur. Çalışanlar üzerine düşen fedakarlığı fazlasıyla yapmıştır. Çalışanlar böyle fedakarlık yaparken, ülke nimetlerinden fazlasıyla yararlanan kişilerin nasıl fedakarlık yaptığını merak etmekteyiz. Çözüm emekten yana ulusal bir programdır. Bizler ülkemizde yaşanan bu problemlere rağmen hiçbir zaman karamsar olmadık. Yeter ki bu siyasiler, hükümet edenler devlete karşı sorumluluklarını yerine getirsinler. Önümüzdeki en büyük tehlikelerden birisi de taşeronlaşmadır. Son 20 yıldan beri kurulan hükümetler taşeronlaşmayı destekleyerek yaygınlaştırmışlardır. Siyasilerin yandaşlarına çıkar sağlamak adına ortaya attığı bu uygulama bazı kitlelerin büyük zarar görmesine neden olmuştur” dedi.
Pakkan’ın ardından kürsüye gelen Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu Memleketi Kayseri’de olmaktan dolayı duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Sözlerine Türk-İş’in gücüne herkesin gıpta ile baktığını dile getirerek başlayan Kumlu Tekel işçilerinin eylemine değinerek meselenin çözülmemesi halinde 3 Şubat’ta iş bırakılacağını belirtti.
Kumlu, “Bilindiği gibi 15 aralıktan bu yana Türk-İş’in hemen kapısının önünde kar-kış, gece-gündüz demeden sürdürülen bir eylem var. Tekel işçilerinin eylem yapma nedeni fabrikalarının kapatılmasının ardından özelleştirme mağdurları için oluşturulan 4-C statüsüne geçirilme istemleridir. Oysa Tekel işçileri tıpkı kapatılan SEKA Fabrikası’nın işçileri gibi özlük haklarıyla birlikte başka kamu kuruluşlarına geçmek istemektedirler. Her ne kadar özelleştirmeden kaynaklanan sıkıntı olsa bile iş yerleri kapatılıyor. Türk-İş ilk günden beri her türlü imkanı Tekel işçilerine sağlamıştır. Tekel işçilerinin büyük çoğunluğu sorunlarının çözümü için onlarla nasıl bütünleştiğimizin, nasıl çaba sarf ettiğimizin farkındalar. Bir çok kesimin umudu olduğu gibi Türk-İş Tekel işçilerinin de tek umududur. Bu bakımdan tekel işçilerinin şuurlu olarak bindikleri dalı kesmeyecekleri açıkça görülmektedir. Bu süreçte ilgili, ilgisiz bir çok kesim tribünlere oynarken, biz işimizi yapmaya çalıştık. Herkes konuştu, biz sustuk. Ortalıkta gözükmeden sorunları çözmeye çalıştık. Bazıları ilişkileri koparmıştı yeniden kurduk. Çünkü meselenin çözümü şov yapmakta değil. Bugün gelinen noktada ise Sayın Başbakanla 28 ocakta bir görüşme yaptık. Bu görüşmede yanlış anlamaları düzelttik. Konunu özelleştirme değil kapatma olduğunun bir kez daha altını çizdik. Kendileri de konuyla ilgili iki bakanı görevlendirdi. Ümit ediyorum ki kısa süre içerisinde kangren olan bu mesele çözülecektir. Eline iki koyun versen önüne katıp güdemeyen, birini kaybedecek insanlar mangalda kül bırakmıyor. Genel grev laflarıyla hamasi nutuklar atıyorlar. Durmadan gürlüyorlar, ama bakıldığında hiç yağmıyorlar. Bizler ise tepkileri de göze alır dinleriz. Her şeyin bir zamanı olduğunu bilir, konuşmayız. Bu zaman geldiğinde de gürleriz. Gürlediğimiz zaman da ne yapacağımızı herkes bilir. Nitekim gün gelmiştir. Diğer işçi konfederasyonlarıyla bir araya gelinmiş 3 Şubatta bu meselenin halledilmemesi durumunda üretimden gelen gücün kullanılması kararı alınmıştır” dedi.
İşsizliğe değinen ve işsizliğin cumhuriyet tarihinin en büyük rakamlarına ulaştığına dikkat çeken Mustafa Kumlu, işsizliğin çözülmesi noktasında ciddi bir adım atılmadığını söyledi.
Kumlu, “Aksine her gün yeni birileri işsizler ordusuna katılıyor. Üniversite mezunlarının asgari ücretle iş bulduğu zaman bile mutlu olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Kötü çalışma koşulları her geçen gün daha da yaygınlaşıyor. 4-C statüsünde çalıştırılmak istenen uygulama dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bu statüde kıdem tazminatı hakkı yok, izin hakkı yok. Maalesef sendikalaşma hakkı da yok. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi başımızda bir de kölelik düzenine uygun kiralık işçilik belası var. Taşeronlaşma almış başını gidiyor. Devlette kadrolu işçiden çok taşeron işçi çalışmakta. Üstelik bunlar bir çok yerde asıl işi yapmaktadırlar. 4857 sayılı yasada asıl işin kimler tarafından yapılacağı bilinmesine rağmen maalesef taşeron işçilere asıl iş yaptırılıyor. İşsizlik sigortası fonu her fırsatta amacı dışında kullanılıyor. Kıdem tazminatlarına her fırsatta el uzatılmak isteniyor” diye konuştu
Kumlu’nun konuşmasının ardından seçimlere geçildi. Mevcut Başkan Rıfat Pekkan’ın tek listeyle girdiği genel kurulda Pekkan ve ekibi yeniden göreve getirildi.

KORKMAZ: AKP POLEMİKLERİN PARTİSİ

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, Melikgazi ilçe Teşkilatı nın Turan Mahallesi nde düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Korkmaz, MHP nin ilk genel seçimde iktidara geleceğini söyledi.
Turan Mahallesinde Melikgazi ilçe teşkilatının düzenlediği toplantıda partiye hizmetleri geçenlere teşekkür belgesi verildi. İl Başkanı Süleyman Korkmaz burada partililere seslenerek MHP’nin ilk genel seçimlerde iktidara geleceğini söyledi.
Korkmaz, “Su arkına girmiştir. Hep beraber bu suya tazyik vereceğiz. Kapı kapı dolaşıp MHP nin iktidarında neler yapacağını anlatmaya devam edeceğiz. Türkiye nin geleceği için MHP nin iktidar olması zorunludur. Çünkü; AKP iktidarı bunca zaman hiçbir şey yapmamış, polemiklerin partisi olmuştur. Ellerinde olan siyasal gücü Türk Milleti nin menfaati için kullanmamıştır. Bunun yerine, hep polemikleri ve kurumlarla çatışmayı benimsemişlerdir. Bu olumsuzluklar her alana yayılmış, ekonomiyi de kötü etkilemiştir. Görüldüğü üzere işsizlik diz boyu, sanayici ve iş adamlarımız zor durumdadır. Çiftçilerimizin ise hali haraptır, borçları yüzünden her gün bir çiftçimizin traktörüne haciz geldiğini duymaktayız ve üzülmekteyiz” dedi.
Konuşmasında ayrıca MHP nin sadece seçim sürecinde halkla buluşmadığını dile getiren Korkmaz "Biz halkımızla dün olduğu gibi bugün de hep birlikteyiz" diye konuştu.
Korkmaz “Bu birliğimiz devam etmeli ve edecektir. Açılım safsataları ile ülkeyi bölme gayretinde olanlara inat Ülkücüler tek bilek, tek yürektir. Çünkü bu açılım safsatası Türk Milleti ne hizmet etmek yerine, Barzani ye, ABD ye, Talabani ye, PKK terör örgütüne ve onun siyasal uzantısı BDP ye hizmet etmektedir. Hatta Başbakan, suç işleyen kişi durumuna düşmüş, devletin valilerini yanına çağırarak açılımı halka anlatın diye dayatmada bulunmuştur. Oysaki Başbakan, Valilerden açılımı anlatmalarını istemek yerine, bölgelerinde olan sorunları dinlemesi daha doğru olmaz mıydı? Yamula ve Bahçecik Barajlarına daha Sulama Kanalları ve Kapakları yapılıp da tarıma can verecek proje için henüz hiçbir adım atılmadı. Hayırseverler okul yapıyor, bina yapıyor, bunlar kendileri yapmışlar gibi sahiplenmeye kalkıyorlar. Bunlar doğru şeyler değil. Türk Milleti nin DNA sı ile oynamak, hele AKP nin haddine bile değildir. AKP nin doğru bir zemin üzerinde gitmediği bir gerçek, onlar için artık yolun sonu görünüyor. Türk Milleti için umut; Milliyetçi Hareket Partisi dir. Çünkü 40 yıllık siyasi birikime sahip partimizin özünde hak vardır, hakikat vardır" dedi.

KORKMAZ: AKP POLEMİKLERİN PARTİSİ

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, Melikgazi ilçe Teşkilatı nın Turan Mahallesi nde düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Korkmaz, MHP nin ilk genel seçimde iktidara geleceğini söyledi.
Turan Mahallesinde Melikgazi ilçe teşkilatının düzenlediği toplantıda partiye hizmetleri geçenlere teşekkür belgesi verildi. İl Başkanı Süleyman Korkmaz burada partililere seslenerek MHP’nin ilk genel seçimlerde iktidara geleceğini söyledi.
Korkmaz, “Su arkına girmiştir. Hep beraber bu suya tazyik vereceğiz. Kapı kapı dolaşıp MHP nin iktidarında neler yapacağını anlatmaya devam edeceğiz. Türkiye nin geleceği için MHP nin iktidar olması zorunludur. Çünkü; AKP iktidarı bunca zaman hiçbir şey yapmamış, polemiklerin partisi olmuştur. Ellerinde olan siyasal gücü Türk Milleti nin menfaati için kullanmamıştır. Bunun yerine, hep polemikleri ve kurumlarla çatışmayı benimsemişlerdir. Bu olumsuzluklar her alana yayılmış, ekonomiyi de kötü etkilemiştir. Görüldüğü üzere işsizlik diz boyu, sanayici ve iş adamlarımız zor durumdadır. Çiftçilerimizin ise hali haraptır, borçları yüzünden her gün bir çiftçimizin traktörüne haciz geldiğini duymaktayız ve üzülmekteyiz” dedi.
Konuşmasında ayrıca MHP nin sadece seçim sürecinde halkla buluşmadığını dile getiren Korkmaz "Biz halkımızla dün olduğu gibi bugün de hep birlikteyiz" diye konuştu.
Korkmaz “Bu birliğimiz devam etmeli ve edecektir. Açılım safsataları ile ülkeyi bölme gayretinde olanlara inat Ülkücüler tek bilek, tek yürektir. Çünkü bu açılım safsatası Türk Milleti ne hizmet etmek yerine, Barzani ye, ABD ye, Talabani ye, PKK terör örgütüne ve onun siyasal uzantısı BDP ye hizmet etmektedir. Hatta Başbakan, suç işleyen kişi durumuna düşmüş, devletin valilerini yanına çağırarak açılımı halka anlatın diye dayatmada bulunmuştur. Oysaki Başbakan, Valilerden açılımı anlatmalarını istemek yerine, bölgelerinde olan sorunları dinlemesi daha doğru olmaz mıydı? Yamula ve Bahçecik Barajlarına daha Sulama Kanalları ve Kapakları yapılıp da tarıma can verecek proje için henüz hiçbir adım atılmadı. Hayırseverler okul yapıyor, bina yapıyor, bunlar kendileri yapmışlar gibi sahiplenmeye kalkıyorlar. Bunlar doğru şeyler değil. Türk Milleti nin DNA sı ile oynamak, hele AKP nin haddine bile değildir. AKP nin doğru bir zemin üzerinde gitmediği bir gerçek, onlar için artık yolun sonu görünüyor. Türk Milleti için umut; Milliyetçi Hareket Partisi dir. Çünkü 40 yıllık siyasi birikime sahip partimizin özünde hak vardır, hakikat vardır" dedi.

KORKMAZ: AKP POLEMİKLERİN PARTİSİ

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, Melikgazi ilçe Teşkilatı nın Turan Mahallesi nde düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Korkmaz, MHP nin ilk genel seçimde iktidara geleceğini söyledi.
Turan Mahallesinde Melikgazi ilçe teşkilatının düzenlediği toplantıda partiye hizmetleri geçenlere teşekkür belgesi verildi. İl Başkanı Süleyman Korkmaz burada partililere seslenerek MHP’nin ilk genel seçimlerde iktidara geleceğini söyledi.
Korkmaz, “Su arkına girmiştir. Hep beraber bu suya tazyik vereceğiz. Kapı kapı dolaşıp MHP nin iktidarında neler yapacağını anlatmaya devam edeceğiz. Türkiye nin geleceği için MHP nin iktidar olması zorunludur. Çünkü; AKP iktidarı bunca zaman hiçbir şey yapmamış, polemiklerin partisi olmuştur. Ellerinde olan siyasal gücü Türk Milleti nin menfaati için kullanmamıştır. Bunun yerine, hep polemikleri ve kurumlarla çatışmayı benimsemişlerdir. Bu olumsuzluklar her alana yayılmış, ekonomiyi de kötü etkilemiştir. Görüldüğü üzere işsizlik diz boyu, sanayici ve iş adamlarımız zor durumdadır. Çiftçilerimizin ise hali haraptır, borçları yüzünden her gün bir çiftçimizin traktörüne haciz geldiğini duymaktayız ve üzülmekteyiz” dedi.
Konuşmasında ayrıca MHP nin sadece seçim sürecinde halkla buluşmadığını dile getiren Korkmaz "Biz halkımızla dün olduğu gibi bugün de hep birlikteyiz" diye konuştu.
Korkmaz “Bu birliğimiz devam etmeli ve edecektir. Açılım safsataları ile ülkeyi bölme gayretinde olanlara inat Ülkücüler tek bilek, tek yürektir. Çünkü bu açılım safsatası Türk Milleti ne hizmet etmek yerine, Barzani ye, ABD ye, Talabani ye, PKK terör örgütüne ve onun siyasal uzantısı BDP ye hizmet etmektedir. Hatta Başbakan, suç işleyen kişi durumuna düşmüş, devletin valilerini yanına çağırarak açılımı halka anlatın diye dayatmada bulunmuştur. Oysaki Başbakan, Valilerden açılımı anlatmalarını istemek yerine, bölgelerinde olan sorunları dinlemesi daha doğru olmaz mıydı? Yamula ve Bahçecik Barajlarına daha Sulama Kanalları ve Kapakları yapılıp da tarıma can verecek proje için henüz hiçbir adım atılmadı. Hayırseverler okul yapıyor, bina yapıyor, bunlar kendileri yapmışlar gibi sahiplenmeye kalkıyorlar. Bunlar doğru şeyler değil. Türk Milleti nin DNA sı ile oynamak, hele AKP nin haddine bile değildir. AKP nin doğru bir zemin üzerinde gitmediği bir gerçek, onlar için artık yolun sonu görünüyor. Türk Milleti için umut; Milliyetçi Hareket Partisi dir. Çünkü 40 yıllık siyasi birikime sahip partimizin özünde hak vardır, hakikat vardır" dedi.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...