Sayfalar

13 Şubat 2010 Cumartesi

AKP'NİN UMUDU SARIGÜL OLDU. CHP'NİN YÜKSELİŞİ AKP'Yİ FENA SARSIYOR

AKP anket yaptırdı, ankette kendi oylarını son zamanlardaki anketlerin tersine yüzde 38-40'lara çıkaran AKP'li uyanıklar, CHP'nin yükselişini de görmezlikten geldiler. Halbuki son anketlerde CHP ile AKP'nin oyları arasındaki fark neredeyse kapanmak üzereydi. Ankette ilginç noktalar var.Mesela ankette CHP, MHP'nin de gerisine oy olarak düşmüş gösteriliyor. Neden mi? Çünkü, uyanık AKP'lilere göre eğerse Sarıgül, kurduğu parti ile CHP'nin oylarını bölmüş. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür misali, son yıllarda milletin derdine çare olamayan AKP, aklı sıra düşüşünü kamufle etmeye ve iktidara iyice yakşalan CHP'yi bölmeye çalışıyor. CHP'nin oylarını %16 gösteren AKP'li siyaset kafadarları, MHP'yi de %18 göstermişler.
Halbuki tarafsız anketlerde CHP %27, MHP ise %22'lik oy oranıyla çıkmışlardı. AKP'nin %30'luk oy oranı gözüken anketlerin gerçek sonucu ise çok açıktı. AKP iktidarı bu oy oranları ile son buluyordu. Vatandaşın gözünden bunu kaçırmak ve karşı propagandaya geçmek isteyen AKP kurnazları, Sarıgül'ün  partisine %6 oy oranı bahşederek CHP'yi yüzde 16'ya çekmişler.
Acaba Sarıgül % 6 oy alsa bu oylar CHP'den mi gider, yoksa AKP'den mi gider. Siyasetten zerre kadar anlayan herkes bilir ki AKP çözülme sürecine girmiştir ve oylar AKP'den girmektedir. AKP, bu seçimi CHP'den bir puan önde tamamlarsa davulla zurnayla kırk gün bayram yapsın.

AKP'NİN UMUDU SARIGÜL OLDU. CHP'NİN YÜKSELİŞİ AKP'Yİ FENA SARSIYOR

AKP anket yaptırdı, ankette kendi oylarını son zamanlardaki anketlerin tersine yüzde 38-40'lara çıkaran AKP'li uyanıklar, CHP'nin yükselişini de görmezlikten geldiler. Halbuki son anketlerde CHP ile AKP'nin oyları arasındaki fark neredeyse kapanmak üzereydi. Ankette ilginç noktalar var.Mesela ankette CHP, MHP'nin de gerisine oy olarak düşmüş gösteriliyor. Neden mi? Çünkü, uyanık AKP'lilere göre eğerse Sarıgül, kurduğu parti ile CHP'nin oylarını bölmüş. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür misali, son yıllarda milletin derdine çare olamayan AKP, aklı sıra düşüşünü kamufle etmeye ve iktidara iyice yakşalan CHP'yi bölmeye çalışıyor. CHP'nin oylarını %16 gösteren AKP'li siyaset kafadarları, MHP'yi de %18 göstermişler.
Halbuki tarafsız anketlerde CHP %27, MHP ise %22'lik oy oranıyla çıkmışlardı. AKP'nin %30'luk oy oranı gözüken anketlerin gerçek sonucu ise çok açıktı. AKP iktidarı bu oy oranları ile son buluyordu. Vatandaşın gözünden bunu kaçırmak ve karşı propagandaya geçmek isteyen AKP kurnazları, Sarıgül'ün  partisine %6 oy oranı bahşederek CHP'yi yüzde 16'ya çekmişler.
Acaba Sarıgül % 6 oy alsa bu oylar CHP'den mi gider, yoksa AKP'den mi gider. Siyasetten zerre kadar anlayan herkes bilir ki AKP çözülme sürecine girmiştir ve oylar AKP'den girmektedir. AKP, bu seçimi CHP'den bir puan önde tamamlarsa davulla zurnayla kırk gün bayram yapsın.

AKP'NİN UMUDU SARIGÜL OLDU. CHP'NİN YÜKSELİŞİ AKP'Yİ FENA SARSIYOR

AKP anket yaptırdı, ankette kendi oylarını son zamanlardaki anketlerin tersine yüzde 38-40'lara çıkaran AKP'li uyanıklar, CHP'nin yükselişini de görmezlikten geldiler. Halbuki son anketlerde CHP ile AKP'nin oyları arasındaki fark neredeyse kapanmak üzereydi. Ankette ilginç noktalar var.Mesela ankette CHP, MHP'nin de gerisine oy olarak düşmüş gösteriliyor. Neden mi? Çünkü, uyanık AKP'lilere göre eğerse Sarıgül, kurduğu parti ile CHP'nin oylarını bölmüş. Aç tavuk rüyasında kendini darı ambarında görür misali, son yıllarda milletin derdine çare olamayan AKP, aklı sıra düşüşünü kamufle etmeye ve iktidara iyice yakşalan CHP'yi bölmeye çalışıyor. CHP'nin oylarını %16 gösteren AKP'li siyaset kafadarları, MHP'yi de %18 göstermişler.
Halbuki tarafsız anketlerde CHP %27, MHP ise %22'lik oy oranıyla çıkmışlardı. AKP'nin %30'luk oy oranı gözüken anketlerin gerçek sonucu ise çok açıktı. AKP iktidarı bu oy oranları ile son buluyordu. Vatandaşın gözünden bunu kaçırmak ve karşı propagandaya geçmek isteyen AKP kurnazları, Sarıgül'ün  partisine %6 oy oranı bahşederek CHP'yi yüzde 16'ya çekmişler.
Acaba Sarıgül % 6 oy alsa bu oylar CHP'den mi gider, yoksa AKP'den mi gider. Siyasetten zerre kadar anlayan herkes bilir ki AKP çözülme sürecine girmiştir ve oylar AKP'den girmektedir. AKP, bu seçimi CHP'den bir puan önde tamamlarsa davulla zurnayla kırk gün bayram yapsın.

EMEK PARTİSİNDEN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK

Emek Partisi Kayseri İl Başkanlığı, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada tekel işçilerine her türlü desteğin verileceği kaydedildi.
Cumhuriyet meydanında yapılan basın açıklamasında parti üyeleri, hükümet aleyhine ve TEKEL işçileri lehine sloganlar attı.

Parti adına açıklama yapan Emek partisi il yöneticisi Eylem Sarıoğlu yaptı. Sarıoğlu, Tekel işçilerinin mücadelesi artık sadece onların mücadelesi olmaktan çıkmış ve tüm emekçilerin mücadelesi haline gelmiştir. Bizler TEKEL işçilerinin kazanması için gereken sınıf dayanışmasını göstermeli, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalıyız! Gün dayanışma ve birlikte mücadele etme günüdür" dedi.
Yoğun güvenlik önlemi altında yapılan basın açıklamasına katılan guruplar, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

EMEK PARTİSİNDEN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK

Emek Partisi Kayseri İl Başkanlığı, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada tekel işçilerine her türlü desteğin verileceği kaydedildi.
Cumhuriyet meydanında yapılan basın açıklamasında parti üyeleri, hükümet aleyhine ve TEKEL işçileri lehine sloganlar attı.

Parti adına açıklama yapan Emek partisi il yöneticisi Eylem Sarıoğlu yaptı. Sarıoğlu, Tekel işçilerinin mücadelesi artık sadece onların mücadelesi olmaktan çıkmış ve tüm emekçilerin mücadelesi haline gelmiştir. Bizler TEKEL işçilerinin kazanması için gereken sınıf dayanışmasını göstermeli, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalıyız! Gün dayanışma ve birlikte mücadele etme günüdür" dedi.
Yoğun güvenlik önlemi altında yapılan basın açıklamasına katılan guruplar, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

EMEK PARTİSİNDEN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK

Emek Partisi Kayseri İl Başkanlığı, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada tekel işçilerine her türlü desteğin verileceği kaydedildi.
Cumhuriyet meydanında yapılan basın açıklamasında parti üyeleri, hükümet aleyhine ve TEKEL işçileri lehine sloganlar attı.

Parti adına açıklama yapan Emek partisi il yöneticisi Eylem Sarıoğlu yaptı. Sarıoğlu, Tekel işçilerinin mücadelesi artık sadece onların mücadelesi olmaktan çıkmış ve tüm emekçilerin mücadelesi haline gelmiştir. Bizler TEKEL işçilerinin kazanması için gereken sınıf dayanışmasını göstermeli, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalıyız! Gün dayanışma ve birlikte mücadele etme günüdür" dedi.
Yoğun güvenlik önlemi altında yapılan basın açıklamasına katılan guruplar, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

EMEK PARTİSİNDEN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK

Emek Partisi Kayseri İl Başkanlığı, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada tekel işçilerine her türlü desteğin verileceği kaydedildi.
Cumhuriyet meydanında yapılan basın açıklamasında parti üyeleri, hükümet aleyhine ve TEKEL işçileri lehine sloganlar attı.

Parti adına açıklama yapan Emek partisi il yöneticisi Eylem Sarıoğlu yaptı. Sarıoğlu, Tekel işçilerinin mücadelesi artık sadece onların mücadelesi olmaktan çıkmış ve tüm emekçilerin mücadelesi haline gelmiştir. Bizler TEKEL işçilerinin kazanması için gereken sınıf dayanışmasını göstermeli, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalıyız! Gün dayanışma ve birlikte mücadele etme günüdür" dedi.
Yoğun güvenlik önlemi altında yapılan basın açıklamasına katılan guruplar, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

EMEK PARTİSİNDEN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK

Emek Partisi Kayseri İl Başkanlığı, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada tekel işçilerine her türlü desteğin verileceği kaydedildi.
Cumhuriyet meydanında yapılan basın açıklamasında parti üyeleri, hükümet aleyhine ve TEKEL işçileri lehine sloganlar attı.

Parti adına açıklama yapan Emek partisi il yöneticisi Eylem Sarıoğlu yaptı. Sarıoğlu, Tekel işçilerinin mücadelesi artık sadece onların mücadelesi olmaktan çıkmış ve tüm emekçilerin mücadelesi haline gelmiştir. Bizler TEKEL işçilerinin kazanması için gereken sınıf dayanışmasını göstermeli, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalıyız! Gün dayanışma ve birlikte mücadele etme günüdür" dedi.
Yoğun güvenlik önlemi altında yapılan basın açıklamasına katılan guruplar, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

EMEK PARTİSİNDEN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK

Emek Partisi Kayseri İl Başkanlığı, TEKEL işçilerine destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklamada tekel işçilerine her türlü desteğin verileceği kaydedildi.
Cumhuriyet meydanında yapılan basın açıklamasında parti üyeleri, hükümet aleyhine ve TEKEL işçileri lehine sloganlar attı.

Parti adına açıklama yapan Emek partisi il yöneticisi Eylem Sarıoğlu yaptı. Sarıoğlu, Tekel işçilerinin mücadelesi artık sadece onların mücadelesi olmaktan çıkmış ve tüm emekçilerin mücadelesi haline gelmiştir. Bizler TEKEL işçilerinin kazanması için gereken sınıf dayanışmasını göstermeli, maddi ve manevi her türlü desteği sağlamalıyız! Gün dayanışma ve birlikte mücadele etme günüdür" dedi.
Yoğun güvenlik önlemi altında yapılan basın açıklamasına katılan guruplar, daha sonra olaysız bir şekilde dağıldı.

İbrahim Hamurcu: "YÖK Başkanının hukuku dolanırız sözlerini kınıyorum"

Türkiye Değişim Hareketi İl Başkanı İbrahim Hamurcu, YÖK Başkanı’nı eleştirerek, “Siyasetçi üslubu ve ‘hukuku dolanırız’ üslubunu kınıyorum” dedi.
YÖK’ün açıklamalarını eleştiren İbrahim Hamurcu, “YÖK ya hukuk bilmiyor ya bu sorunun çözümünü istemiyor” diyerek açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“YÖK Başkanının katsayı konusundaki siyasetçi üslubu, ‘Hukuku dolanırız’ beyanı bilim adamlığı ile bağdaşmaz bir beyandır. Bu beyanı ve bu beyanı kınamayan üniversite camiasını şiddetle kınıyorum.
İdare Mahkemesinin katsayı konusunda aradığı şartları göremeyen, sorunun yönetmelikle çözülemeyeceğini anlayamayan YÖK’ü, kınıyorum. Bu kurumun bilimselliğinden şüphe ediyorum.”

İbrahim Hamurcu: "YÖK Başkanının hukuku dolanırız sözlerini kınıyorum"

Türkiye Değişim Hareketi İl Başkanı İbrahim Hamurcu, YÖK Başkanı’nı eleştirerek, “Siyasetçi üslubu ve ‘hukuku dolanırız’ üslubunu kınıyorum” dedi.
YÖK’ün açıklamalarını eleştiren İbrahim Hamurcu, “YÖK ya hukuk bilmiyor ya bu sorunun çözümünü istemiyor” diyerek açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“YÖK Başkanının katsayı konusundaki siyasetçi üslubu, ‘Hukuku dolanırız’ beyanı bilim adamlığı ile bağdaşmaz bir beyandır. Bu beyanı ve bu beyanı kınamayan üniversite camiasını şiddetle kınıyorum.
İdare Mahkemesinin katsayı konusunda aradığı şartları göremeyen, sorunun yönetmelikle çözülemeyeceğini anlayamayan YÖK’ü, kınıyorum. Bu kurumun bilimselliğinden şüphe ediyorum.”

İbrahim Hamurcu: "YÖK Başkanının hukuku dolanırız sözlerini kınıyorum"

Türkiye Değişim Hareketi İl Başkanı İbrahim Hamurcu, YÖK Başkanı’nı eleştirerek, “Siyasetçi üslubu ve ‘hukuku dolanırız’ üslubunu kınıyorum” dedi.
YÖK’ün açıklamalarını eleştiren İbrahim Hamurcu, “YÖK ya hukuk bilmiyor ya bu sorunun çözümünü istemiyor” diyerek açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“YÖK Başkanının katsayı konusundaki siyasetçi üslubu, ‘Hukuku dolanırız’ beyanı bilim adamlığı ile bağdaşmaz bir beyandır. Bu beyanı ve bu beyanı kınamayan üniversite camiasını şiddetle kınıyorum.
İdare Mahkemesinin katsayı konusunda aradığı şartları göremeyen, sorunun yönetmelikle çözülemeyeceğini anlayamayan YÖK’ü, kınıyorum. Bu kurumun bilimselliğinden şüphe ediyorum.”

İbrahim Hamurcu: "YÖK Başkanının hukuku dolanırız sözlerini kınıyorum"

Türkiye Değişim Hareketi İl Başkanı İbrahim Hamurcu, YÖK Başkanı’nı eleştirerek, “Siyasetçi üslubu ve ‘hukuku dolanırız’ üslubunu kınıyorum” dedi.
YÖK’ün açıklamalarını eleştiren İbrahim Hamurcu, “YÖK ya hukuk bilmiyor ya bu sorunun çözümünü istemiyor” diyerek açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“YÖK Başkanının katsayı konusundaki siyasetçi üslubu, ‘Hukuku dolanırız’ beyanı bilim adamlığı ile bağdaşmaz bir beyandır. Bu beyanı ve bu beyanı kınamayan üniversite camiasını şiddetle kınıyorum.
İdare Mahkemesinin katsayı konusunda aradığı şartları göremeyen, sorunun yönetmelikle çözülemeyeceğini anlayamayan YÖK’ü, kınıyorum. Bu kurumun bilimselliğinden şüphe ediyorum.”

İbrahim Hamurcu: "YÖK Başkanının hukuku dolanırız sözlerini kınıyorum"

Türkiye Değişim Hareketi İl Başkanı İbrahim Hamurcu, YÖK Başkanı’nı eleştirerek, “Siyasetçi üslubu ve ‘hukuku dolanırız’ üslubunu kınıyorum” dedi.
YÖK’ün açıklamalarını eleştiren İbrahim Hamurcu, “YÖK ya hukuk bilmiyor ya bu sorunun çözümünü istemiyor” diyerek açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“YÖK Başkanının katsayı konusundaki siyasetçi üslubu, ‘Hukuku dolanırız’ beyanı bilim adamlığı ile bağdaşmaz bir beyandır. Bu beyanı ve bu beyanı kınamayan üniversite camiasını şiddetle kınıyorum.
İdare Mahkemesinin katsayı konusunda aradığı şartları göremeyen, sorunun yönetmelikle çözülemeyeceğini anlayamayan YÖK’ü, kınıyorum. Bu kurumun bilimselliğinden şüphe ediyorum.”

İbrahim Hamurcu: "YÖK Başkanının hukuku dolanırız sözlerini kınıyorum"

Türkiye Değişim Hareketi İl Başkanı İbrahim Hamurcu, YÖK Başkanı’nı eleştirerek, “Siyasetçi üslubu ve ‘hukuku dolanırız’ üslubunu kınıyorum” dedi.
YÖK’ün açıklamalarını eleştiren İbrahim Hamurcu, “YÖK ya hukuk bilmiyor ya bu sorunun çözümünü istemiyor” diyerek açıklamasında şu görüşlere yer verdi:

“YÖK Başkanının katsayı konusundaki siyasetçi üslubu, ‘Hukuku dolanırız’ beyanı bilim adamlığı ile bağdaşmaz bir beyandır. Bu beyanı ve bu beyanı kınamayan üniversite camiasını şiddetle kınıyorum.
İdare Mahkemesinin katsayı konusunda aradığı şartları göremeyen, sorunun yönetmelikle çözülemeyeceğini anlayamayan YÖK’ü, kınıyorum. Bu kurumun bilimselliğinden şüphe ediyorum.”

MHP DEVELİ İSTİŞARE TOPLANTISI

Partide ülke gündemini değerlendiren MHP Genel Başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez daha sonra Develi’de istişare toplantısına katıldı. Didinmez seçim startı veren MHP’nin tek başına iktidara geleceğini söyledi.
Develi düğün salonunda yapılan istişare toplantısına MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, MHP il başkanı Süleyman Korkmaz ve çok sayıda partili katıldı.

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, toplantı da selamlama konuşması yaparak mikrofonu Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’e verdi.
MHP genel başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez TBMM’de yaşanan tartışmanın müsebbibinin AKP olduğunu MHP’nin ise mağdur olduğunu söyledi. Didinmez, “Başbakan Erdoğan MHP’li bir milletvekilinin sözlerini gerekçe göstererek AKP grubunu bir komutan edasıyla MHP’ye saldırtmıştır” dedi.
Parti çalışmaları hakkında da bilgilerde veren Bülent Didinmez MHP’nin seçim startı verdiğini ve yapılacak olan erken seçimde MHP’nin tek başına iktidar geleceğini söyledi.

MHP DEVELİ İSTİŞARE TOPLANTISI

Partide ülke gündemini değerlendiren MHP Genel Başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez daha sonra Develi’de istişare toplantısına katıldı. Didinmez seçim startı veren MHP’nin tek başına iktidara geleceğini söyledi.
Develi düğün salonunda yapılan istişare toplantısına MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, MHP il başkanı Süleyman Korkmaz ve çok sayıda partili katıldı.

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, toplantı da selamlama konuşması yaparak mikrofonu Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’e verdi.
MHP genel başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez TBMM’de yaşanan tartışmanın müsebbibinin AKP olduğunu MHP’nin ise mağdur olduğunu söyledi. Didinmez, “Başbakan Erdoğan MHP’li bir milletvekilinin sözlerini gerekçe göstererek AKP grubunu bir komutan edasıyla MHP’ye saldırtmıştır” dedi.
Parti çalışmaları hakkında da bilgilerde veren Bülent Didinmez MHP’nin seçim startı verdiğini ve yapılacak olan erken seçimde MHP’nin tek başına iktidar geleceğini söyledi.

MHP DEVELİ İSTİŞARE TOPLANTISI

Partide ülke gündemini değerlendiren MHP Genel Başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez daha sonra Develi’de istişare toplantısına katıldı. Didinmez seçim startı veren MHP’nin tek başına iktidara geleceğini söyledi.
Develi düğün salonunda yapılan istişare toplantısına MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, MHP il başkanı Süleyman Korkmaz ve çok sayıda partili katıldı.

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, toplantı da selamlama konuşması yaparak mikrofonu Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’e verdi.
MHP genel başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez TBMM’de yaşanan tartışmanın müsebbibinin AKP olduğunu MHP’nin ise mağdur olduğunu söyledi. Didinmez, “Başbakan Erdoğan MHP’li bir milletvekilinin sözlerini gerekçe göstererek AKP grubunu bir komutan edasıyla MHP’ye saldırtmıştır” dedi.
Parti çalışmaları hakkında da bilgilerde veren Bülent Didinmez MHP’nin seçim startı verdiğini ve yapılacak olan erken seçimde MHP’nin tek başına iktidar geleceğini söyledi.

MHP DEVELİ İSTİŞARE TOPLANTISI

Partide ülke gündemini değerlendiren MHP Genel Başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez daha sonra Develi’de istişare toplantısına katıldı. Didinmez seçim startı veren MHP’nin tek başına iktidara geleceğini söyledi.
Develi düğün salonunda yapılan istişare toplantısına MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, MHP il başkanı Süleyman Korkmaz ve çok sayıda partili katıldı.

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, toplantı da selamlama konuşması yaparak mikrofonu Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’e verdi.
MHP genel başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez TBMM’de yaşanan tartışmanın müsebbibinin AKP olduğunu MHP’nin ise mağdur olduğunu söyledi. Didinmez, “Başbakan Erdoğan MHP’li bir milletvekilinin sözlerini gerekçe göstererek AKP grubunu bir komutan edasıyla MHP’ye saldırtmıştır” dedi.
Parti çalışmaları hakkında da bilgilerde veren Bülent Didinmez MHP’nin seçim startı verdiğini ve yapılacak olan erken seçimde MHP’nin tek başına iktidar geleceğini söyledi.

MHP DEVELİ İSTİŞARE TOPLANTISI

Partide ülke gündemini değerlendiren MHP Genel Başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez daha sonra Develi’de istişare toplantısına katıldı. Didinmez seçim startı veren MHP’nin tek başına iktidara geleceğini söyledi.
Develi düğün salonunda yapılan istişare toplantısına MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, MHP il başkanı Süleyman Korkmaz ve çok sayıda partili katıldı.

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, toplantı da selamlama konuşması yaparak mikrofonu Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’e verdi.
MHP genel başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez TBMM’de yaşanan tartışmanın müsebbibinin AKP olduğunu MHP’nin ise mağdur olduğunu söyledi. Didinmez, “Başbakan Erdoğan MHP’li bir milletvekilinin sözlerini gerekçe göstererek AKP grubunu bir komutan edasıyla MHP’ye saldırtmıştır” dedi.
Parti çalışmaları hakkında da bilgilerde veren Bülent Didinmez MHP’nin seçim startı verdiğini ve yapılacak olan erken seçimde MHP’nin tek başına iktidar geleceğini söyledi.

MHP DEVELİ İSTİŞARE TOPLANTISI

Partide ülke gündemini değerlendiren MHP Genel Başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez daha sonra Develi’de istişare toplantısına katıldı. Didinmez seçim startı veren MHP’nin tek başına iktidara geleceğini söyledi.
Develi düğün salonunda yapılan istişare toplantısına MHP MYK üyesi Mustafa Eraslan, MHP il başkanı Süleyman Korkmaz ve çok sayıda partili katıldı.

MHP İl Başkanı Süleyman Korkmaz, toplantı da selamlama konuşması yaparak mikrofonu Genel başkan yardımcısı Bülent Didinmez’e verdi.
MHP genel başkan yardımcısı ve MYK üyesi Bülent Didinmez TBMM’de yaşanan tartışmanın müsebbibinin AKP olduğunu MHP’nin ise mağdur olduğunu söyledi. Didinmez, “Başbakan Erdoğan MHP’li bir milletvekilinin sözlerini gerekçe göstererek AKP grubunu bir komutan edasıyla MHP’ye saldırtmıştır” dedi.
Parti çalışmaları hakkında da bilgilerde veren Bülent Didinmez MHP’nin seçim startı verdiğini ve yapılacak olan erken seçimde MHP’nin tek başına iktidar geleceğini söyledi.

Bülent Didinmez:"7 Kasım 2010'da seçim var"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez Boğazköprü’de MYK üyesi Mustafa Eraslan, İl Başkanı Süleyman Korkmaz ve partililer tarafından karşılandı.

Parti çalışmalarına katılmak için Kayseri’ye gelen Bülent Didinmez, il teşkilatına geçerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Didinmez, 2010 yılında yapılması muhtemel olan erken seçimde, MHP nin tek başına iktidar hedefine ulaşması için Türkiye nin dört bir yanında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Ülkeyi yaklaşık yedi buçuk yıldır yöneten AK Parti nin göreve geldiğindeki söylemlerinin hiçbirinin vatandaşın lehine sonuçlandırılmadığını, problemlerin daha da arttığını ileri süren Didinmez, hayatın gerçeklerinin hükümeti tekzip ettiğini savundu.
Başbakan Erdoğan ın Türkiye nin büyüdüğünü söylediğini hatırlatan Didinmez, Başbakan Erdoğan ın yakınlarının büyüdüğünü , vatandaşın ise küçüldüğünü ileri sürdü.
Genel merkezinin 7 Ocak’ta aldığı bir kararla seçim startı verdiklerini söyleyen Didinmez, ülkenin genel durumuna bakarak 7 Kasım 2010 yılında erken seçimin yapılacağını belirtti.
Gazetecilerin Mecliste yaşanan gerginliği hatırlatmaları üzerine Didinmez, Başbakan Erdoğan ın tavrı suçluluk telaşının tezahürüdür. Bu Sayın Başbakan ın huyu ve karakteridir dedi.
Didinmez şöyle devam etti; Sayın Başbakan ın eşi ve çocukları kendisi için önemli varlıklardır. MHP nin bakış açısıyla insanoğlu, Allah ın yarattığı en şerefli ve saygıyı hak eden bir varlıktır. Böyle bir anlayış, sadece Başbakan ın değil, herkesin eşi ve çocuklarını saygıya değer olduğunu kabul eder. Bizim Emine Hanım veya çocukları ile bir alıp veremediğimiz olamaz. Bizim alıp veremediğimiz bizatihi Recep Tayyip Erdoğan ın kendisidir. Alıp veremediğimiz ise Erdoğan ın kimliği ve kişiliği değil, programı, düşünceleri, eylemleri ve zihniyetidir. Aldatma ve kandırma zihniyetiyle Türkiye nin geleceğini karartan politikaların hesabının sorulmasıdır. Devletin bütün imkanları ellerinde. Kozmik odalara girenler kendileri. GATA, GATA Komutanı orada, kayıtlar, görüntüler orada. Başbakan durduk yere (mahremime giriyorlar) diye tartışmaya giriyor.
Kutsal değerleri istismar edenin MHP değil Başbakan Erdoğan olduğunu da savunan Didinmez, İkinci peygamber benzetmesini yapan MHP il başkanı değildir. Son halife, Osmanlı padişahı pankartlarının açıldığı toplantılar MHP nin toplantısı değildir. Bu toplantılar bizzat Sayın Başbakan ın katıldığı toplantılardır diye konuştu.

Bülent Didinmez:"7 Kasım 2010'da seçim var"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez Boğazköprü’de MYK üyesi Mustafa Eraslan, İl Başkanı Süleyman Korkmaz ve partililer tarafından karşılandı.

Parti çalışmalarına katılmak için Kayseri’ye gelen Bülent Didinmez, il teşkilatına geçerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Didinmez, 2010 yılında yapılması muhtemel olan erken seçimde, MHP nin tek başına iktidar hedefine ulaşması için Türkiye nin dört bir yanında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Ülkeyi yaklaşık yedi buçuk yıldır yöneten AK Parti nin göreve geldiğindeki söylemlerinin hiçbirinin vatandaşın lehine sonuçlandırılmadığını, problemlerin daha da arttığını ileri süren Didinmez, hayatın gerçeklerinin hükümeti tekzip ettiğini savundu.
Başbakan Erdoğan ın Türkiye nin büyüdüğünü söylediğini hatırlatan Didinmez, Başbakan Erdoğan ın yakınlarının büyüdüğünü , vatandaşın ise küçüldüğünü ileri sürdü.
Genel merkezinin 7 Ocak’ta aldığı bir kararla seçim startı verdiklerini söyleyen Didinmez, ülkenin genel durumuna bakarak 7 Kasım 2010 yılında erken seçimin yapılacağını belirtti.
Gazetecilerin Mecliste yaşanan gerginliği hatırlatmaları üzerine Didinmez, Başbakan Erdoğan ın tavrı suçluluk telaşının tezahürüdür. Bu Sayın Başbakan ın huyu ve karakteridir dedi.
Didinmez şöyle devam etti; Sayın Başbakan ın eşi ve çocukları kendisi için önemli varlıklardır. MHP nin bakış açısıyla insanoğlu, Allah ın yarattığı en şerefli ve saygıyı hak eden bir varlıktır. Böyle bir anlayış, sadece Başbakan ın değil, herkesin eşi ve çocuklarını saygıya değer olduğunu kabul eder. Bizim Emine Hanım veya çocukları ile bir alıp veremediğimiz olamaz. Bizim alıp veremediğimiz bizatihi Recep Tayyip Erdoğan ın kendisidir. Alıp veremediğimiz ise Erdoğan ın kimliği ve kişiliği değil, programı, düşünceleri, eylemleri ve zihniyetidir. Aldatma ve kandırma zihniyetiyle Türkiye nin geleceğini karartan politikaların hesabının sorulmasıdır. Devletin bütün imkanları ellerinde. Kozmik odalara girenler kendileri. GATA, GATA Komutanı orada, kayıtlar, görüntüler orada. Başbakan durduk yere (mahremime giriyorlar) diye tartışmaya giriyor.
Kutsal değerleri istismar edenin MHP değil Başbakan Erdoğan olduğunu da savunan Didinmez, İkinci peygamber benzetmesini yapan MHP il başkanı değildir. Son halife, Osmanlı padişahı pankartlarının açıldığı toplantılar MHP nin toplantısı değildir. Bu toplantılar bizzat Sayın Başbakan ın katıldığı toplantılardır diye konuştu.

Bülent Didinmez:"7 Kasım 2010'da seçim var"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez Boğazköprü’de MYK üyesi Mustafa Eraslan, İl Başkanı Süleyman Korkmaz ve partililer tarafından karşılandı.

Parti çalışmalarına katılmak için Kayseri’ye gelen Bülent Didinmez, il teşkilatına geçerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Didinmez, 2010 yılında yapılması muhtemel olan erken seçimde, MHP nin tek başına iktidar hedefine ulaşması için Türkiye nin dört bir yanında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Ülkeyi yaklaşık yedi buçuk yıldır yöneten AK Parti nin göreve geldiğindeki söylemlerinin hiçbirinin vatandaşın lehine sonuçlandırılmadığını, problemlerin daha da arttığını ileri süren Didinmez, hayatın gerçeklerinin hükümeti tekzip ettiğini savundu.
Başbakan Erdoğan ın Türkiye nin büyüdüğünü söylediğini hatırlatan Didinmez, Başbakan Erdoğan ın yakınlarının büyüdüğünü , vatandaşın ise küçüldüğünü ileri sürdü.
Genel merkezinin 7 Ocak’ta aldığı bir kararla seçim startı verdiklerini söyleyen Didinmez, ülkenin genel durumuna bakarak 7 Kasım 2010 yılında erken seçimin yapılacağını belirtti.
Gazetecilerin Mecliste yaşanan gerginliği hatırlatmaları üzerine Didinmez, Başbakan Erdoğan ın tavrı suçluluk telaşının tezahürüdür. Bu Sayın Başbakan ın huyu ve karakteridir dedi.
Didinmez şöyle devam etti; Sayın Başbakan ın eşi ve çocukları kendisi için önemli varlıklardır. MHP nin bakış açısıyla insanoğlu, Allah ın yarattığı en şerefli ve saygıyı hak eden bir varlıktır. Böyle bir anlayış, sadece Başbakan ın değil, herkesin eşi ve çocuklarını saygıya değer olduğunu kabul eder. Bizim Emine Hanım veya çocukları ile bir alıp veremediğimiz olamaz. Bizim alıp veremediğimiz bizatihi Recep Tayyip Erdoğan ın kendisidir. Alıp veremediğimiz ise Erdoğan ın kimliği ve kişiliği değil, programı, düşünceleri, eylemleri ve zihniyetidir. Aldatma ve kandırma zihniyetiyle Türkiye nin geleceğini karartan politikaların hesabının sorulmasıdır. Devletin bütün imkanları ellerinde. Kozmik odalara girenler kendileri. GATA, GATA Komutanı orada, kayıtlar, görüntüler orada. Başbakan durduk yere (mahremime giriyorlar) diye tartışmaya giriyor.
Kutsal değerleri istismar edenin MHP değil Başbakan Erdoğan olduğunu da savunan Didinmez, İkinci peygamber benzetmesini yapan MHP il başkanı değildir. Son halife, Osmanlı padişahı pankartlarının açıldığı toplantılar MHP nin toplantısı değildir. Bu toplantılar bizzat Sayın Başbakan ın katıldığı toplantılardır diye konuştu.

Bülent Didinmez:"7 Kasım 2010'da seçim var"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez Boğazköprü’de MYK üyesi Mustafa Eraslan, İl Başkanı Süleyman Korkmaz ve partililer tarafından karşılandı.

Parti çalışmalarına katılmak için Kayseri’ye gelen Bülent Didinmez, il teşkilatına geçerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Didinmez, 2010 yılında yapılması muhtemel olan erken seçimde, MHP nin tek başına iktidar hedefine ulaşması için Türkiye nin dört bir yanında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Ülkeyi yaklaşık yedi buçuk yıldır yöneten AK Parti nin göreve geldiğindeki söylemlerinin hiçbirinin vatandaşın lehine sonuçlandırılmadığını, problemlerin daha da arttığını ileri süren Didinmez, hayatın gerçeklerinin hükümeti tekzip ettiğini savundu.
Başbakan Erdoğan ın Türkiye nin büyüdüğünü söylediğini hatırlatan Didinmez, Başbakan Erdoğan ın yakınlarının büyüdüğünü , vatandaşın ise küçüldüğünü ileri sürdü.
Genel merkezinin 7 Ocak’ta aldığı bir kararla seçim startı verdiklerini söyleyen Didinmez, ülkenin genel durumuna bakarak 7 Kasım 2010 yılında erken seçimin yapılacağını belirtti.
Gazetecilerin Mecliste yaşanan gerginliği hatırlatmaları üzerine Didinmez, Başbakan Erdoğan ın tavrı suçluluk telaşının tezahürüdür. Bu Sayın Başbakan ın huyu ve karakteridir dedi.
Didinmez şöyle devam etti; Sayın Başbakan ın eşi ve çocukları kendisi için önemli varlıklardır. MHP nin bakış açısıyla insanoğlu, Allah ın yarattığı en şerefli ve saygıyı hak eden bir varlıktır. Böyle bir anlayış, sadece Başbakan ın değil, herkesin eşi ve çocuklarını saygıya değer olduğunu kabul eder. Bizim Emine Hanım veya çocukları ile bir alıp veremediğimiz olamaz. Bizim alıp veremediğimiz bizatihi Recep Tayyip Erdoğan ın kendisidir. Alıp veremediğimiz ise Erdoğan ın kimliği ve kişiliği değil, programı, düşünceleri, eylemleri ve zihniyetidir. Aldatma ve kandırma zihniyetiyle Türkiye nin geleceğini karartan politikaların hesabının sorulmasıdır. Devletin bütün imkanları ellerinde. Kozmik odalara girenler kendileri. GATA, GATA Komutanı orada, kayıtlar, görüntüler orada. Başbakan durduk yere (mahremime giriyorlar) diye tartışmaya giriyor.
Kutsal değerleri istismar edenin MHP değil Başbakan Erdoğan olduğunu da savunan Didinmez, İkinci peygamber benzetmesini yapan MHP il başkanı değildir. Son halife, Osmanlı padişahı pankartlarının açıldığı toplantılar MHP nin toplantısı değildir. Bu toplantılar bizzat Sayın Başbakan ın katıldığı toplantılardır diye konuştu.

Bülent Didinmez:"7 Kasım 2010'da seçim var"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez Boğazköprü’de MYK üyesi Mustafa Eraslan, İl Başkanı Süleyman Korkmaz ve partililer tarafından karşılandı.

Parti çalışmalarına katılmak için Kayseri’ye gelen Bülent Didinmez, il teşkilatına geçerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Didinmez, 2010 yılında yapılması muhtemel olan erken seçimde, MHP nin tek başına iktidar hedefine ulaşması için Türkiye nin dört bir yanında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Ülkeyi yaklaşık yedi buçuk yıldır yöneten AK Parti nin göreve geldiğindeki söylemlerinin hiçbirinin vatandaşın lehine sonuçlandırılmadığını, problemlerin daha da arttığını ileri süren Didinmez, hayatın gerçeklerinin hükümeti tekzip ettiğini savundu.
Başbakan Erdoğan ın Türkiye nin büyüdüğünü söylediğini hatırlatan Didinmez, Başbakan Erdoğan ın yakınlarının büyüdüğünü , vatandaşın ise küçüldüğünü ileri sürdü.
Genel merkezinin 7 Ocak’ta aldığı bir kararla seçim startı verdiklerini söyleyen Didinmez, ülkenin genel durumuna bakarak 7 Kasım 2010 yılında erken seçimin yapılacağını belirtti.
Gazetecilerin Mecliste yaşanan gerginliği hatırlatmaları üzerine Didinmez, Başbakan Erdoğan ın tavrı suçluluk telaşının tezahürüdür. Bu Sayın Başbakan ın huyu ve karakteridir dedi.
Didinmez şöyle devam etti; Sayın Başbakan ın eşi ve çocukları kendisi için önemli varlıklardır. MHP nin bakış açısıyla insanoğlu, Allah ın yarattığı en şerefli ve saygıyı hak eden bir varlıktır. Böyle bir anlayış, sadece Başbakan ın değil, herkesin eşi ve çocuklarını saygıya değer olduğunu kabul eder. Bizim Emine Hanım veya çocukları ile bir alıp veremediğimiz olamaz. Bizim alıp veremediğimiz bizatihi Recep Tayyip Erdoğan ın kendisidir. Alıp veremediğimiz ise Erdoğan ın kimliği ve kişiliği değil, programı, düşünceleri, eylemleri ve zihniyetidir. Aldatma ve kandırma zihniyetiyle Türkiye nin geleceğini karartan politikaların hesabının sorulmasıdır. Devletin bütün imkanları ellerinde. Kozmik odalara girenler kendileri. GATA, GATA Komutanı orada, kayıtlar, görüntüler orada. Başbakan durduk yere (mahremime giriyorlar) diye tartışmaya giriyor.
Kutsal değerleri istismar edenin MHP değil Başbakan Erdoğan olduğunu da savunan Didinmez, İkinci peygamber benzetmesini yapan MHP il başkanı değildir. Son halife, Osmanlı padişahı pankartlarının açıldığı toplantılar MHP nin toplantısı değildir. Bu toplantılar bizzat Sayın Başbakan ın katıldığı toplantılardır diye konuştu.

Bülent Didinmez:"7 Kasım 2010'da seçim var"

MHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Didinmez Boğazköprü’de MYK üyesi Mustafa Eraslan, İl Başkanı Süleyman Korkmaz ve partililer tarafından karşılandı.

Parti çalışmalarına katılmak için Kayseri’ye gelen Bülent Didinmez, il teşkilatına geçerek gündeme ilişkin açıklamalar yaptı. Didinmez, 2010 yılında yapılması muhtemel olan erken seçimde, MHP nin tek başına iktidar hedefine ulaşması için Türkiye nin dört bir yanında çalışmalarını sürdürdüklerini dile getirdi. Ülkeyi yaklaşık yedi buçuk yıldır yöneten AK Parti nin göreve geldiğindeki söylemlerinin hiçbirinin vatandaşın lehine sonuçlandırılmadığını, problemlerin daha da arttığını ileri süren Didinmez, hayatın gerçeklerinin hükümeti tekzip ettiğini savundu.
Başbakan Erdoğan ın Türkiye nin büyüdüğünü söylediğini hatırlatan Didinmez, Başbakan Erdoğan ın yakınlarının büyüdüğünü , vatandaşın ise küçüldüğünü ileri sürdü.
Genel merkezinin 7 Ocak’ta aldığı bir kararla seçim startı verdiklerini söyleyen Didinmez, ülkenin genel durumuna bakarak 7 Kasım 2010 yılında erken seçimin yapılacağını belirtti.
Gazetecilerin Mecliste yaşanan gerginliği hatırlatmaları üzerine Didinmez, Başbakan Erdoğan ın tavrı suçluluk telaşının tezahürüdür. Bu Sayın Başbakan ın huyu ve karakteridir dedi.
Didinmez şöyle devam etti; Sayın Başbakan ın eşi ve çocukları kendisi için önemli varlıklardır. MHP nin bakış açısıyla insanoğlu, Allah ın yarattığı en şerefli ve saygıyı hak eden bir varlıktır. Böyle bir anlayış, sadece Başbakan ın değil, herkesin eşi ve çocuklarını saygıya değer olduğunu kabul eder. Bizim Emine Hanım veya çocukları ile bir alıp veremediğimiz olamaz. Bizim alıp veremediğimiz bizatihi Recep Tayyip Erdoğan ın kendisidir. Alıp veremediğimiz ise Erdoğan ın kimliği ve kişiliği değil, programı, düşünceleri, eylemleri ve zihniyetidir. Aldatma ve kandırma zihniyetiyle Türkiye nin geleceğini karartan politikaların hesabının sorulmasıdır. Devletin bütün imkanları ellerinde. Kozmik odalara girenler kendileri. GATA, GATA Komutanı orada, kayıtlar, görüntüler orada. Başbakan durduk yere (mahremime giriyorlar) diye tartışmaya giriyor.
Kutsal değerleri istismar edenin MHP değil Başbakan Erdoğan olduğunu da savunan Didinmez, İkinci peygamber benzetmesini yapan MHP il başkanı değildir. Son halife, Osmanlı padişahı pankartlarının açıldığı toplantılar MHP nin toplantısı değildir. Bu toplantılar bizzat Sayın Başbakan ın katıldığı toplantılardır diye konuştu.

BU HESABI KİM VERECEK?


Orgeneral Başbuğ sert çıktı: Hani suikast yapacaklardı, neden tek satır yok?
 Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, HABERTÜRK’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuştu...
BUNUN HESABINI KİM VERECEK?’
“Eee, ne oldu? Hani kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast. Ne oldu? Hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz. İşte bunlar sabrı taşırıyor.”
GENÇ SUBAY RAHATSIZ MI?
“Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin yüzde bin tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay tüm generalleri topladım. Konuştum. Benden duysunlar.”
‘Balyoz iddiası için biraz sabırlı olun’
‘Askerimin moralini bozanla savaşırım’
“Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bunlar askerimin moralini bozuyor. Askerimin moralini bozan herkesle savaşırım. Yarın Gölcük’e gidiyorum. Moral bozukluğuyla mücadele için.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, HABERTÜRK’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuştu: “Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? ‘Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar’ demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı? Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek?
‘BENCE TEKNİK HATA VAR’
İlker Bey, TSK ile ilgili vahim iddialar gündemde. Bunlar orduya olan güveni yıpratmaya yönelik ve başarılı oluyor. Ancak iddialar da vahim. Cami bombalamaktan tutun da emekliye ayrılmış bir denizaltıda bomba patlatıp çoluk çocuğu öldürerek ülkede kaos ortamı yaratma suçlamaları bile var.
- Camide bomba patlamaya yanıt verdim zaten geçen hafta. Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir şey yapmaz. Bu çatı altındaki kimsenin aklından bile böyle bir şey geçmez. Denizaltıdaki bombalar ise apayrı bir konu. O patlayıcıların nasıl bulunduğunu biliyor musunuz?
Evet, müzedeki gemide bulunmuştu. Galiba bir görevli bulmuştu.
- Bulan, müzede görevli bir emekli astsubay. Bulunan patlayıcı yarım libre TNT ve artı iki burgu patlayıcı. Toplamı 400 gram civarında. Buluyor ve hemen müze müdürüne haber veriyor. O da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na bildiriyor. Ekipler geliyor. İnceleme yapılıyor, tutanakla belgeleniyor, ardından da yasal prosedür gereği imha ediliyor. Bir teknik hata var mı? Bence var. Keşke Emniyet’e, polise de haber verilseydi diyebilirim. İyi olurdu. Burada söze Aslan Güner girdi ve “Gemilerde bulunan mühimmatın imhasıyla ilgili Deniz Kuvvetleri yetkili olduğu için o çerçevede hareket etmişler” dedi.
İlker Başbuğ devam etti:
- Tutanak tutuluyor ve ardından bunlar imha ediliyor.
‘PATLAYICILAR GÖZDEN KAÇMIŞ’
Peki bu patlayıcılar gemiye nereden gelmiş? Menşei belli mi? Kim koymuş?
- Bunları bilmiyoruz. Kuvvetle muhtemel bunlar zaten denizaltıda bulunan patlayıcılar. Çünkü denizaltılarda patlayıcı bulunur. Çeşitli nedenlerle. Bazen düşmanın eline geçmesin diye denizaltıyı batırmak için. Bazen buradaki kripto cihazları düşmanın eline geçmesin diye. Muhtemelen bunlardan bir bölümü denizaltı hizmetten alınırken bir yerde kalmış olabilir. Bilmiyoruz.
450 gram patlayıcı denizaltıyı batırır mı?
- Batırmaz tabii. Bunlar kalmış olan, gözden kaçmış olan miktar olabilir.
Gemiyi gezen çocukları öldürmek için konmuş olduğu iddia ediliyor.,
- Saçmalık.
Patlasa ne olurdu peki?
- Elbette kısmi bir zarar olurdu ama gemiyi batırmazdı. Patladığı bölgeye zarar verirdi. Dışarıya bir etkisi olmazdı.
BİZİ GEÇMİŞE GÖTÜRÜYOR
Deniz Kuvvetleri sürekli gündemde. Ne oluyor orada? Kendi komutanına suikast yapmayı planlayan bir yapı olur mu? Tam burada Orgeneral İlker Başbuğ’un yıllardır bildiğimiz kibar, kontrollü tavrı biraz da olsa bozuluyor. Gözleri parlıyor. Belli ki çok öfkeli. Kontrol ediyor ama zorlukla. Önce bizi biraz geçmişe götürmek istiyor. İnebahtı Savaşı’na giriyor. Bu savaşla Osmanlı’nın Akdeniz‘deki hâkimiyetini kaybetmesini anlatıyor. Sonra Karadeniz’e geliyor. Kazaklar’ın Yeniköy’e kadar gelmesine değiniyor. Büyük devletlerin denizlere hâkim olmasının önemine değiniyor. Denizlere hâkim olamayan devletlerin, hele bizim gibi devletlerin ciddi sıkıntıya gireceğini anlatıyor. Sonra Türk Deniz Kuvvetleri’nin yeterince güçlü olduğunu, bir eksiğinin bulunmadığını, Milgem Projesi ile artık kendi gemilerimizi, kendi tersanelerimizde üretecek hale geldiğimizi ve milli firkateynimizin yapıldığını söylüyor. Deniz Kuvvetleri’nin durum ve gücüyle ilgili endişesi yok. Bunu vurguluyor. Sonra başlıyor anlatmaya:
- Karadeniz’in önemi giderek artıyor. Doğu Akdeniz’inki zaten malum. Son dönemlerde meydana gelen olayları anımsarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bu yüzden biz Doğu Karadeniz’de de bir üs kurduk biliyorsunuz. Osmanlı’yı konuştuk. Denizler önemli. Karadeniz giderek daha önemli oluyor. Bakın biz bugün bir hata yaparsak bedeli bugün ödenmez. Ama 60 yıl sonra birileri der ki: “Ne vahim hata yapmışlar. Uyumuşlar. Görememişler.” Bugün hata yaparsak faturasını 40 yıl sonra, 60 yıl sonra öderiz. Benim bir kaygım yok. Deniz Kuvvetlerimiz çok güçlü. Modern. Ama son olaylarla Deniz Kuvvetleri’ndeki personelimizin moral durumunda ciddi sıkıntılar, ciddi sorunlar var. Bu konuda büyük endişelerimiz var. Hepsinin komutanı olarak bu beni rahatsız ediyor.
‘KARALAMA KAMPANYASI’
Niye rahatsız oluyorsunuz? Olay yargıda ve suçlamalar kişisel değil mi?
- Kişisel olur mu? Silahlı Kuvvetler’de böyle suçlamalar kişisel olmaz. Kurumsal algılanır. Son dönemde özellikle personelle ilgili adli soruşturmalar açıldı. Bazısı soruşturma, bazısı iddianame hazırlama aşamasında, bazısı mahkemeye intikal etmiş durumda. Bütün bu süreçte Deniz Kuvvetleri üzerinde ciddi bir karalama kampanyası var. Bunlar aşırı maksatlı. Kabul ediyorum, bazıları haber sınırında ama bazıları maksatlı. Karalamaya yönelik.
Maksat ne?
- Bilemem. Bilsem de delili koymadan söyleyemem. Delili olsa da zamanı gelince söylenir.
İntiharlar var.
- Evet var. Bunlar da moralleri bozuyor. İşte pazartesi günü bir intihar olayı daha var. Bugün siz de buna değinmişsiniz. Bir güvenlik zaafına dikkat çekmişsiniz, askeri personelin izlendiğini yazmışsınız. Evet doğru. Bir nevi komplo. Bir internet olayı var. Biz de olayı inceliyoruz. İntihar eden albayımız, bir emekli generalimizin oğlu, (Aslan Güner, intihar eden albayın, emekli Tümgeneral Nedim Erden’in oğlu olduğunu söylüyor), kendisine rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Ama biz de bu olayı inceliyoruz. Ama gazeteler sürekli birtakım iddialar, imalar yapıyorlar. Bir kuvvet komutanımızın emir subayı kazada hayatını kaybediyor, buna bile şüphe yükleniyor. Bu moral mi bırakır?
Yine de iddialar vahim değil mi?
- Ne iddiasıymış bunlar. Hadi bakalım iddialara. Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? “Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar” demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Okudunuz mu?
‘BUNLAR SABRI TAŞIRIYOR’
Okuduk.
- Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı?
Gördüğümüz kadarıyla yok.
- Ben hepsini gördüm. Yok. Tek bir satır bile yok suikastla ilgili. Eee, ne oldu? Hani bunlar kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast, suikast. İddianame çıktı işte. Tek satır yok yahu. Tek satır. Ne oldu suikast. Şimdi bana biri bunun yanıtını versin. Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Trabzon’da yaptığım konuşmada açık açık söyledim. İddiayı iyi inceleyin diye. Aylarca suikast diye bağırdılar. Ama şimdi yok. Yokmuş. Eee, ne oldu? Yokmuş. Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz, siz de soruyorsunuz, “Taşarsa ne olur” diye. Ama işte bunlar sabrı taşırıyor.
Peki şimdi sizi bulmuşken sorayım. Sabır taşarsa arkasındaki anlam ne, ne olur?
- Onu biraz sonra yanıtlayayım.
Peki, bunu daha sonra sorayım ama sonuç olarak TSK ile ilgili iddialar bunlar. Siz bunları soruşturmuyor musunuz kendi içinizde?
- Biz her olayla ilgili soruşturma açıyoruz. Anayasa Mahkemesi kararından sonra elimiz rahatladı. Bir dönem belli konulara giremiyorduk. Şimdi rahatladık. Bütün dosyaları yeniden inceliyoruz. Yetki alanlarımızı, hukuk süreçlerini yeniden ele alıyoruz. Buna göre bazı davalar açılabilir, bazı soruşturmalar yapılabilir. Bazıları zaten yapılıyor, yürüyor, sonuçlanıyor. İşte bir mahkûmiyet ve ihraç kararı çıktı. (Anladığım kadarıyla Erzincan’daki soruşturmayı da bu kapsamda ele almak istiyorlar. Söylenmedi ama böyle bir izlenim edindim diyebilirim. F.A.) Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bakın bütün bunlar benim askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım.
‘SORUNUZU KABUL ETMİYORUM’
Peki askerin moralini bozanlarla savaşınız, Başbakan’ın sözünü ettiği paslaşmayı bozar mı? Orgeneral İlker Başbuğ’un bu sorumdan çok hoşlanmadığını ifadesinden hissettim. Ancak yine de yanıtladı.
- Fatih Bey, askerin morali sadece benim sorunum değildir. Bu ülkenin sorunudur. O yüzden bu sorunuzu kabul etmiyorum. Morali bozuk bir ordu, ülkenin sorunudur.
‘TSK, muz cumhuriyeti ordusu değil, disiplin tam’
Planı. Sizin o dönem Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olduğunuzu hatırlatıp sorumluluğunuz olduğunu öne sürenler var.
- Bakın bu konu yargıda. Sivil yargıda. Savcı bütün dokümantasyonu istemiş. 5000 sayfa kadar. Allah kolaylık versin. İnceleyecekler. Görecekler. 5000 sayfayı incelemek zaman alır herhalde. Sabredin. Göreceksiniz. Ne neymiş göreceksiniz. Biraz sabır.
Yani böyle bir plan yok mu?
- Ben bir şey demiyorum. Sabredin. Göreceksiniz. Belgeler savcılıkta.
Ya ıslak imza meselesi. Son olarak bir kez daha belgedeki imzanın ıslak olduğu ve Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu belirlendi Adli Tıp tarafından.
- O belge şimdi bize gelecek. Biz de inceleyeceğiz.
Moraller bozuk diyorsunuz. Olan bitenin personelde rahatsızlık yarattığını söylüyorsunuz. Türkiye’de bana göre komik bir söylem vardır. “Genç subaylar rahatsız” söylemi. Hep konuşulur. Alttan komutanlara yönelik bir baskı olduğu iddia edilir. Var mıdır böyle bir şey? Genç subayların durumu ne? Özellikle son dönemde olup bitenlerden rahatsızlar mı?
- Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin tamdır. Yüzde bin tamdır. Emir komuta zinciri tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay Silahlı Kuvvetler’deki tüm generalleri topladım. Konuştum. Keşke bütün personeli, teğmenler dahil toplayıp konuşabilecek bir imkânım olsa. Bazı şeyleri benden duymaları, komutanla konuşmaları başka. Ama ne yazık ki, fiziken mümkün değil. Ama yarın Gölcük’e gidiyorum. Neden? Az önce bahsettiğim moral bozukluğuyla mücadele için. Şunu herkes bilsin. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde emir komuta ve disiplin tamdır. İşte benim dönemime bakın. Bir tek ses çıktı mı Silahlı Kuvvetler’den. Bir çıt çıktı mı? Bir demeç var mı benim dışımda? Tek bir çatlak ses oldu mu bu dönemde? Olmadı. Olmaz. Ama şunu da söyleyeyim, bu arkadaşları çok da sıkmasınlar (eliyle sıkma işareti yaparak).
gazetevatan.com

BU HESABI KİM VERECEK?


Orgeneral Başbuğ sert çıktı: Hani suikast yapacaklardı, neden tek satır yok?
 Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, HABERTÜRK’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuştu...
BUNUN HESABINI KİM VERECEK?’
“Eee, ne oldu? Hani kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast. Ne oldu? Hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz. İşte bunlar sabrı taşırıyor.”
GENÇ SUBAY RAHATSIZ MI?
“Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin yüzde bin tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay tüm generalleri topladım. Konuştum. Benden duysunlar.”
‘Balyoz iddiası için biraz sabırlı olun’
‘Askerimin moralini bozanla savaşırım’
“Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bunlar askerimin moralini bozuyor. Askerimin moralini bozan herkesle savaşırım. Yarın Gölcük’e gidiyorum. Moral bozukluğuyla mücadele için.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, HABERTÜRK’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuştu: “Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? ‘Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar’ demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı? Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek?
‘BENCE TEKNİK HATA VAR’
İlker Bey, TSK ile ilgili vahim iddialar gündemde. Bunlar orduya olan güveni yıpratmaya yönelik ve başarılı oluyor. Ancak iddialar da vahim. Cami bombalamaktan tutun da emekliye ayrılmış bir denizaltıda bomba patlatıp çoluk çocuğu öldürerek ülkede kaos ortamı yaratma suçlamaları bile var.
- Camide bomba patlamaya yanıt verdim zaten geçen hafta. Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir şey yapmaz. Bu çatı altındaki kimsenin aklından bile böyle bir şey geçmez. Denizaltıdaki bombalar ise apayrı bir konu. O patlayıcıların nasıl bulunduğunu biliyor musunuz?
Evet, müzedeki gemide bulunmuştu. Galiba bir görevli bulmuştu.
- Bulan, müzede görevli bir emekli astsubay. Bulunan patlayıcı yarım libre TNT ve artı iki burgu patlayıcı. Toplamı 400 gram civarında. Buluyor ve hemen müze müdürüne haber veriyor. O da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na bildiriyor. Ekipler geliyor. İnceleme yapılıyor, tutanakla belgeleniyor, ardından da yasal prosedür gereği imha ediliyor. Bir teknik hata var mı? Bence var. Keşke Emniyet’e, polise de haber verilseydi diyebilirim. İyi olurdu. Burada söze Aslan Güner girdi ve “Gemilerde bulunan mühimmatın imhasıyla ilgili Deniz Kuvvetleri yetkili olduğu için o çerçevede hareket etmişler” dedi.
İlker Başbuğ devam etti:
- Tutanak tutuluyor ve ardından bunlar imha ediliyor.
‘PATLAYICILAR GÖZDEN KAÇMIŞ’
Peki bu patlayıcılar gemiye nereden gelmiş? Menşei belli mi? Kim koymuş?
- Bunları bilmiyoruz. Kuvvetle muhtemel bunlar zaten denizaltıda bulunan patlayıcılar. Çünkü denizaltılarda patlayıcı bulunur. Çeşitli nedenlerle. Bazen düşmanın eline geçmesin diye denizaltıyı batırmak için. Bazen buradaki kripto cihazları düşmanın eline geçmesin diye. Muhtemelen bunlardan bir bölümü denizaltı hizmetten alınırken bir yerde kalmış olabilir. Bilmiyoruz.
450 gram patlayıcı denizaltıyı batırır mı?
- Batırmaz tabii. Bunlar kalmış olan, gözden kaçmış olan miktar olabilir.
Gemiyi gezen çocukları öldürmek için konmuş olduğu iddia ediliyor.,
- Saçmalık.
Patlasa ne olurdu peki?
- Elbette kısmi bir zarar olurdu ama gemiyi batırmazdı. Patladığı bölgeye zarar verirdi. Dışarıya bir etkisi olmazdı.
BİZİ GEÇMİŞE GÖTÜRÜYOR
Deniz Kuvvetleri sürekli gündemde. Ne oluyor orada? Kendi komutanına suikast yapmayı planlayan bir yapı olur mu? Tam burada Orgeneral İlker Başbuğ’un yıllardır bildiğimiz kibar, kontrollü tavrı biraz da olsa bozuluyor. Gözleri parlıyor. Belli ki çok öfkeli. Kontrol ediyor ama zorlukla. Önce bizi biraz geçmişe götürmek istiyor. İnebahtı Savaşı’na giriyor. Bu savaşla Osmanlı’nın Akdeniz‘deki hâkimiyetini kaybetmesini anlatıyor. Sonra Karadeniz’e geliyor. Kazaklar’ın Yeniköy’e kadar gelmesine değiniyor. Büyük devletlerin denizlere hâkim olmasının önemine değiniyor. Denizlere hâkim olamayan devletlerin, hele bizim gibi devletlerin ciddi sıkıntıya gireceğini anlatıyor. Sonra Türk Deniz Kuvvetleri’nin yeterince güçlü olduğunu, bir eksiğinin bulunmadığını, Milgem Projesi ile artık kendi gemilerimizi, kendi tersanelerimizde üretecek hale geldiğimizi ve milli firkateynimizin yapıldığını söylüyor. Deniz Kuvvetleri’nin durum ve gücüyle ilgili endişesi yok. Bunu vurguluyor. Sonra başlıyor anlatmaya:
- Karadeniz’in önemi giderek artıyor. Doğu Akdeniz’inki zaten malum. Son dönemlerde meydana gelen olayları anımsarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bu yüzden biz Doğu Karadeniz’de de bir üs kurduk biliyorsunuz. Osmanlı’yı konuştuk. Denizler önemli. Karadeniz giderek daha önemli oluyor. Bakın biz bugün bir hata yaparsak bedeli bugün ödenmez. Ama 60 yıl sonra birileri der ki: “Ne vahim hata yapmışlar. Uyumuşlar. Görememişler.” Bugün hata yaparsak faturasını 40 yıl sonra, 60 yıl sonra öderiz. Benim bir kaygım yok. Deniz Kuvvetlerimiz çok güçlü. Modern. Ama son olaylarla Deniz Kuvvetleri’ndeki personelimizin moral durumunda ciddi sıkıntılar, ciddi sorunlar var. Bu konuda büyük endişelerimiz var. Hepsinin komutanı olarak bu beni rahatsız ediyor.
‘KARALAMA KAMPANYASI’
Niye rahatsız oluyorsunuz? Olay yargıda ve suçlamalar kişisel değil mi?
- Kişisel olur mu? Silahlı Kuvvetler’de böyle suçlamalar kişisel olmaz. Kurumsal algılanır. Son dönemde özellikle personelle ilgili adli soruşturmalar açıldı. Bazısı soruşturma, bazısı iddianame hazırlama aşamasında, bazısı mahkemeye intikal etmiş durumda. Bütün bu süreçte Deniz Kuvvetleri üzerinde ciddi bir karalama kampanyası var. Bunlar aşırı maksatlı. Kabul ediyorum, bazıları haber sınırında ama bazıları maksatlı. Karalamaya yönelik.
Maksat ne?
- Bilemem. Bilsem de delili koymadan söyleyemem. Delili olsa da zamanı gelince söylenir.
İntiharlar var.
- Evet var. Bunlar da moralleri bozuyor. İşte pazartesi günü bir intihar olayı daha var. Bugün siz de buna değinmişsiniz. Bir güvenlik zaafına dikkat çekmişsiniz, askeri personelin izlendiğini yazmışsınız. Evet doğru. Bir nevi komplo. Bir internet olayı var. Biz de olayı inceliyoruz. İntihar eden albayımız, bir emekli generalimizin oğlu, (Aslan Güner, intihar eden albayın, emekli Tümgeneral Nedim Erden’in oğlu olduğunu söylüyor), kendisine rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Ama biz de bu olayı inceliyoruz. Ama gazeteler sürekli birtakım iddialar, imalar yapıyorlar. Bir kuvvet komutanımızın emir subayı kazada hayatını kaybediyor, buna bile şüphe yükleniyor. Bu moral mi bırakır?
Yine de iddialar vahim değil mi?
- Ne iddiasıymış bunlar. Hadi bakalım iddialara. Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? “Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar” demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Okudunuz mu?
‘BUNLAR SABRI TAŞIRIYOR’
Okuduk.
- Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı?
Gördüğümüz kadarıyla yok.
- Ben hepsini gördüm. Yok. Tek bir satır bile yok suikastla ilgili. Eee, ne oldu? Hani bunlar kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast, suikast. İddianame çıktı işte. Tek satır yok yahu. Tek satır. Ne oldu suikast. Şimdi bana biri bunun yanıtını versin. Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Trabzon’da yaptığım konuşmada açık açık söyledim. İddiayı iyi inceleyin diye. Aylarca suikast diye bağırdılar. Ama şimdi yok. Yokmuş. Eee, ne oldu? Yokmuş. Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz, siz de soruyorsunuz, “Taşarsa ne olur” diye. Ama işte bunlar sabrı taşırıyor.
Peki şimdi sizi bulmuşken sorayım. Sabır taşarsa arkasındaki anlam ne, ne olur?
- Onu biraz sonra yanıtlayayım.
Peki, bunu daha sonra sorayım ama sonuç olarak TSK ile ilgili iddialar bunlar. Siz bunları soruşturmuyor musunuz kendi içinizde?
- Biz her olayla ilgili soruşturma açıyoruz. Anayasa Mahkemesi kararından sonra elimiz rahatladı. Bir dönem belli konulara giremiyorduk. Şimdi rahatladık. Bütün dosyaları yeniden inceliyoruz. Yetki alanlarımızı, hukuk süreçlerini yeniden ele alıyoruz. Buna göre bazı davalar açılabilir, bazı soruşturmalar yapılabilir. Bazıları zaten yapılıyor, yürüyor, sonuçlanıyor. İşte bir mahkûmiyet ve ihraç kararı çıktı. (Anladığım kadarıyla Erzincan’daki soruşturmayı da bu kapsamda ele almak istiyorlar. Söylenmedi ama böyle bir izlenim edindim diyebilirim. F.A.) Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bakın bütün bunlar benim askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım.
‘SORUNUZU KABUL ETMİYORUM’
Peki askerin moralini bozanlarla savaşınız, Başbakan’ın sözünü ettiği paslaşmayı bozar mı? Orgeneral İlker Başbuğ’un bu sorumdan çok hoşlanmadığını ifadesinden hissettim. Ancak yine de yanıtladı.
- Fatih Bey, askerin morali sadece benim sorunum değildir. Bu ülkenin sorunudur. O yüzden bu sorunuzu kabul etmiyorum. Morali bozuk bir ordu, ülkenin sorunudur.
‘TSK, muz cumhuriyeti ordusu değil, disiplin tam’
Planı. Sizin o dönem Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olduğunuzu hatırlatıp sorumluluğunuz olduğunu öne sürenler var.
- Bakın bu konu yargıda. Sivil yargıda. Savcı bütün dokümantasyonu istemiş. 5000 sayfa kadar. Allah kolaylık versin. İnceleyecekler. Görecekler. 5000 sayfayı incelemek zaman alır herhalde. Sabredin. Göreceksiniz. Ne neymiş göreceksiniz. Biraz sabır.
Yani böyle bir plan yok mu?
- Ben bir şey demiyorum. Sabredin. Göreceksiniz. Belgeler savcılıkta.
Ya ıslak imza meselesi. Son olarak bir kez daha belgedeki imzanın ıslak olduğu ve Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu belirlendi Adli Tıp tarafından.
- O belge şimdi bize gelecek. Biz de inceleyeceğiz.
Moraller bozuk diyorsunuz. Olan bitenin personelde rahatsızlık yarattığını söylüyorsunuz. Türkiye’de bana göre komik bir söylem vardır. “Genç subaylar rahatsız” söylemi. Hep konuşulur. Alttan komutanlara yönelik bir baskı olduğu iddia edilir. Var mıdır böyle bir şey? Genç subayların durumu ne? Özellikle son dönemde olup bitenlerden rahatsızlar mı?
- Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin tamdır. Yüzde bin tamdır. Emir komuta zinciri tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay Silahlı Kuvvetler’deki tüm generalleri topladım. Konuştum. Keşke bütün personeli, teğmenler dahil toplayıp konuşabilecek bir imkânım olsa. Bazı şeyleri benden duymaları, komutanla konuşmaları başka. Ama ne yazık ki, fiziken mümkün değil. Ama yarın Gölcük’e gidiyorum. Neden? Az önce bahsettiğim moral bozukluğuyla mücadele için. Şunu herkes bilsin. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde emir komuta ve disiplin tamdır. İşte benim dönemime bakın. Bir tek ses çıktı mı Silahlı Kuvvetler’den. Bir çıt çıktı mı? Bir demeç var mı benim dışımda? Tek bir çatlak ses oldu mu bu dönemde? Olmadı. Olmaz. Ama şunu da söyleyeyim, bu arkadaşları çok da sıkmasınlar (eliyle sıkma işareti yaparak).
gazetevatan.com

BU HESABI KİM VERECEK?


Orgeneral Başbuğ sert çıktı: Hani suikast yapacaklardı, neden tek satır yok?
 Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, HABERTÜRK’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuştu...
BUNUN HESABINI KİM VERECEK?’
“Eee, ne oldu? Hani kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast. Ne oldu? Hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz. İşte bunlar sabrı taşırıyor.”
GENÇ SUBAY RAHATSIZ MI?
“Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin yüzde bin tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay tüm generalleri topladım. Konuştum. Benden duysunlar.”
‘Balyoz iddiası için biraz sabırlı olun’
‘Askerimin moralini bozanla savaşırım’
“Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bunlar askerimin moralini bozuyor. Askerimin moralini bozan herkesle savaşırım. Yarın Gölcük’e gidiyorum. Moral bozukluğuyla mücadele için.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, HABERTÜRK’ten Fatih Altaylı ve Murat Bardakçı'ya konuştu: “Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? ‘Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar’ demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı? Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek?
‘BENCE TEKNİK HATA VAR’
İlker Bey, TSK ile ilgili vahim iddialar gündemde. Bunlar orduya olan güveni yıpratmaya yönelik ve başarılı oluyor. Ancak iddialar da vahim. Cami bombalamaktan tutun da emekliye ayrılmış bir denizaltıda bomba patlatıp çoluk çocuğu öldürerek ülkede kaos ortamı yaratma suçlamaları bile var.
- Camide bomba patlamaya yanıt verdim zaten geçen hafta. Türk Silahlı Kuvvetleri böyle bir şey yapmaz. Bu çatı altındaki kimsenin aklından bile böyle bir şey geçmez. Denizaltıdaki bombalar ise apayrı bir konu. O patlayıcıların nasıl bulunduğunu biliyor musunuz?
Evet, müzedeki gemide bulunmuştu. Galiba bir görevli bulmuştu.
- Bulan, müzede görevli bir emekli astsubay. Bulunan patlayıcı yarım libre TNT ve artı iki burgu patlayıcı. Toplamı 400 gram civarında. Buluyor ve hemen müze müdürüne haber veriyor. O da Kuzey Deniz Saha Komutanlığı’na bildiriyor. Ekipler geliyor. İnceleme yapılıyor, tutanakla belgeleniyor, ardından da yasal prosedür gereği imha ediliyor. Bir teknik hata var mı? Bence var. Keşke Emniyet’e, polise de haber verilseydi diyebilirim. İyi olurdu. Burada söze Aslan Güner girdi ve “Gemilerde bulunan mühimmatın imhasıyla ilgili Deniz Kuvvetleri yetkili olduğu için o çerçevede hareket etmişler” dedi.
İlker Başbuğ devam etti:
- Tutanak tutuluyor ve ardından bunlar imha ediliyor.
‘PATLAYICILAR GÖZDEN KAÇMIŞ’
Peki bu patlayıcılar gemiye nereden gelmiş? Menşei belli mi? Kim koymuş?
- Bunları bilmiyoruz. Kuvvetle muhtemel bunlar zaten denizaltıda bulunan patlayıcılar. Çünkü denizaltılarda patlayıcı bulunur. Çeşitli nedenlerle. Bazen düşmanın eline geçmesin diye denizaltıyı batırmak için. Bazen buradaki kripto cihazları düşmanın eline geçmesin diye. Muhtemelen bunlardan bir bölümü denizaltı hizmetten alınırken bir yerde kalmış olabilir. Bilmiyoruz.
450 gram patlayıcı denizaltıyı batırır mı?
- Batırmaz tabii. Bunlar kalmış olan, gözden kaçmış olan miktar olabilir.
Gemiyi gezen çocukları öldürmek için konmuş olduğu iddia ediliyor.,
- Saçmalık.
Patlasa ne olurdu peki?
- Elbette kısmi bir zarar olurdu ama gemiyi batırmazdı. Patladığı bölgeye zarar verirdi. Dışarıya bir etkisi olmazdı.
BİZİ GEÇMİŞE GÖTÜRÜYOR
Deniz Kuvvetleri sürekli gündemde. Ne oluyor orada? Kendi komutanına suikast yapmayı planlayan bir yapı olur mu? Tam burada Orgeneral İlker Başbuğ’un yıllardır bildiğimiz kibar, kontrollü tavrı biraz da olsa bozuluyor. Gözleri parlıyor. Belli ki çok öfkeli. Kontrol ediyor ama zorlukla. Önce bizi biraz geçmişe götürmek istiyor. İnebahtı Savaşı’na giriyor. Bu savaşla Osmanlı’nın Akdeniz‘deki hâkimiyetini kaybetmesini anlatıyor. Sonra Karadeniz’e geliyor. Kazaklar’ın Yeniköy’e kadar gelmesine değiniyor. Büyük devletlerin denizlere hâkim olmasının önemine değiniyor. Denizlere hâkim olamayan devletlerin, hele bizim gibi devletlerin ciddi sıkıntıya gireceğini anlatıyor. Sonra Türk Deniz Kuvvetleri’nin yeterince güçlü olduğunu, bir eksiğinin bulunmadığını, Milgem Projesi ile artık kendi gemilerimizi, kendi tersanelerimizde üretecek hale geldiğimizi ve milli firkateynimizin yapıldığını söylüyor. Deniz Kuvvetleri’nin durum ve gücüyle ilgili endişesi yok. Bunu vurguluyor. Sonra başlıyor anlatmaya:
- Karadeniz’in önemi giderek artıyor. Doğu Akdeniz’inki zaten malum. Son dönemlerde meydana gelen olayları anımsarsanız ne demek istediğimi anlarsınız. Bu yüzden biz Doğu Karadeniz’de de bir üs kurduk biliyorsunuz. Osmanlı’yı konuştuk. Denizler önemli. Karadeniz giderek daha önemli oluyor. Bakın biz bugün bir hata yaparsak bedeli bugün ödenmez. Ama 60 yıl sonra birileri der ki: “Ne vahim hata yapmışlar. Uyumuşlar. Görememişler.” Bugün hata yaparsak faturasını 40 yıl sonra, 60 yıl sonra öderiz. Benim bir kaygım yok. Deniz Kuvvetlerimiz çok güçlü. Modern. Ama son olaylarla Deniz Kuvvetleri’ndeki personelimizin moral durumunda ciddi sıkıntılar, ciddi sorunlar var. Bu konuda büyük endişelerimiz var. Hepsinin komutanı olarak bu beni rahatsız ediyor.
‘KARALAMA KAMPANYASI’
Niye rahatsız oluyorsunuz? Olay yargıda ve suçlamalar kişisel değil mi?
- Kişisel olur mu? Silahlı Kuvvetler’de böyle suçlamalar kişisel olmaz. Kurumsal algılanır. Son dönemde özellikle personelle ilgili adli soruşturmalar açıldı. Bazısı soruşturma, bazısı iddianame hazırlama aşamasında, bazısı mahkemeye intikal etmiş durumda. Bütün bu süreçte Deniz Kuvvetleri üzerinde ciddi bir karalama kampanyası var. Bunlar aşırı maksatlı. Kabul ediyorum, bazıları haber sınırında ama bazıları maksatlı. Karalamaya yönelik.
Maksat ne?
- Bilemem. Bilsem de delili koymadan söyleyemem. Delili olsa da zamanı gelince söylenir.
İntiharlar var.
- Evet var. Bunlar da moralleri bozuyor. İşte pazartesi günü bir intihar olayı daha var. Bugün siz de buna değinmişsiniz. Bir güvenlik zaafına dikkat çekmişsiniz, askeri personelin izlendiğini yazmışsınız. Evet doğru. Bir nevi komplo. Bir internet olayı var. Biz de olayı inceliyoruz. İntihar eden albayımız, bir emekli generalimizin oğlu, (Aslan Güner, intihar eden albayın, emekli Tümgeneral Nedim Erden’in oğlu olduğunu söylüyor), kendisine rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum. Ama biz de bu olayı inceliyoruz. Ama gazeteler sürekli birtakım iddialar, imalar yapıyorlar. Bir kuvvet komutanımızın emir subayı kazada hayatını kaybediyor, buna bile şüphe yükleniyor. Bu moral mi bırakır?
Yine de iddialar vahim değil mi?
- Ne iddiasıymış bunlar. Hadi bakalım iddialara. Ne yazıldı aylarca, Deniz Kuvvetleri Komutanı’na suikast yapılacaktı. Her gün komutana suikast, komutana suikast, komutana suikast. Ne yapmak istiyorlar? “Bu denizciler kendi komutanlarına dahi suikast yaparlar” demeye, herkesi buna inandırmaya çalışmadılar mı? Bence çalıştılar. Peki ne oldu? İşte 5. iddianame çıktı. Okudunuz mu?
‘BUNLAR SABRI TAŞIRIYOR’
Okuduk.
- Suikast girişimiyle ilgili tek satır var mı?
Gördüğümüz kadarıyla yok.
- Ben hepsini gördüm. Yok. Tek bir satır bile yok suikastla ilgili. Eee, ne oldu? Hani bunlar kendi komutanlarına suikast yapacaklardı? Nerede? Aylarca suikast, suikast, suikast. İddianame çıktı işte. Tek satır yok yahu. Tek satır. Ne oldu suikast. Şimdi bana biri bunun yanıtını versin. Hani suikast yapacaklardı komutanlarına. 5. iddianamede, yani konuyla ilgili iddianamede yok. Bunun hesabını kim verecek? Böyle rezillik olur mu? Trabzon’da yaptığım konuşmada açık açık söyledim. İddiayı iyi inceleyin diye. Aylarca suikast diye bağırdılar. Ama şimdi yok. Yokmuş. Eee, ne oldu? Yokmuş. Yeter yahu! Sabrımız taştı diyoruz, siz de soruyorsunuz, “Taşarsa ne olur” diye. Ama işte bunlar sabrı taşırıyor.
Peki şimdi sizi bulmuşken sorayım. Sabır taşarsa arkasındaki anlam ne, ne olur?
- Onu biraz sonra yanıtlayayım.
Peki, bunu daha sonra sorayım ama sonuç olarak TSK ile ilgili iddialar bunlar. Siz bunları soruşturmuyor musunuz kendi içinizde?
- Biz her olayla ilgili soruşturma açıyoruz. Anayasa Mahkemesi kararından sonra elimiz rahatladı. Bir dönem belli konulara giremiyorduk. Şimdi rahatladık. Bütün dosyaları yeniden inceliyoruz. Yetki alanlarımızı, hukuk süreçlerini yeniden ele alıyoruz. Buna göre bazı davalar açılabilir, bazı soruşturmalar yapılabilir. Bazıları zaten yapılıyor, yürüyor, sonuçlanıyor. İşte bir mahkûmiyet ve ihraç kararı çıktı. (Anladığım kadarıyla Erzincan’daki soruşturmayı da bu kapsamda ele almak istiyorlar. Söylenmedi ama böyle bir izlenim edindim diyebilirim. F.A.) Biz gerekeni yapıyoruz ve yapacağız. Ama bakın bütün bunlar benim askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım.
‘SORUNUZU KABUL ETMİYORUM’
Peki askerin moralini bozanlarla savaşınız, Başbakan’ın sözünü ettiği paslaşmayı bozar mı? Orgeneral İlker Başbuğ’un bu sorumdan çok hoşlanmadığını ifadesinden hissettim. Ancak yine de yanıtladı.
- Fatih Bey, askerin morali sadece benim sorunum değildir. Bu ülkenin sorunudur. O yüzden bu sorunuzu kabul etmiyorum. Morali bozuk bir ordu, ülkenin sorunudur.
‘TSK, muz cumhuriyeti ordusu değil, disiplin tam’
Planı. Sizin o dönem Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı olduğunuzu hatırlatıp sorumluluğunuz olduğunu öne sürenler var.
- Bakın bu konu yargıda. Sivil yargıda. Savcı bütün dokümantasyonu istemiş. 5000 sayfa kadar. Allah kolaylık versin. İnceleyecekler. Görecekler. 5000 sayfayı incelemek zaman alır herhalde. Sabredin. Göreceksiniz. Ne neymiş göreceksiniz. Biraz sabır.
Yani böyle bir plan yok mu?
- Ben bir şey demiyorum. Sabredin. Göreceksiniz. Belgeler savcılıkta.
Ya ıslak imza meselesi. Son olarak bir kez daha belgedeki imzanın ıslak olduğu ve Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu belirlendi Adli Tıp tarafından.
- O belge şimdi bize gelecek. Biz de inceleyeceğiz.
Moraller bozuk diyorsunuz. Olan bitenin personelde rahatsızlık yarattığını söylüyorsunuz. Türkiye’de bana göre komik bir söylem vardır. “Genç subaylar rahatsız” söylemi. Hep konuşulur. Alttan komutanlara yönelik bir baskı olduğu iddia edilir. Var mıdır böyle bir şey? Genç subayların durumu ne? Özellikle son dönemde olup bitenlerden rahatsızlar mı?
- Bakın burası Türk Silahlı Kuvvetleri. Muz cumhuriyeti ordusu değil. Burada disiplin tamdır. Yüzde bin tamdır. Emir komuta zinciri tamdır. Genç subaylar sorunu yoktur. Olmaz da. Geçen ay Silahlı Kuvvetler’deki tüm generalleri topladım. Konuştum. Keşke bütün personeli, teğmenler dahil toplayıp konuşabilecek bir imkânım olsa. Bazı şeyleri benden duymaları, komutanla konuşmaları başka. Ama ne yazık ki, fiziken mümkün değil. Ama yarın Gölcük’e gidiyorum. Neden? Az önce bahsettiğim moral bozukluğuyla mücadele için. Şunu herkes bilsin. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde emir komuta ve disiplin tamdır. İşte benim dönemime bakın. Bir tek ses çıktı mı Silahlı Kuvvetler’den. Bir çıt çıktı mı? Bir demeç var mı benim dışımda? Tek bir çatlak ses oldu mu bu dönemde? Olmadı. Olmaz. Ama şunu da söyleyeyim, bu arkadaşları çok da sıkmasınlar (eliyle sıkma işareti yaparak).
gazetevatan.com

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...