Sayfalar

22 Haziran 2010 Salı

Duran Bayram’ın annesi: "Hainler oğlumu öldürdü. Allah’ım beni şerefsizlerin karşısına dimdik çıkarsın"

Halkalı’da askeri personeli taşıyan servis aracına yönelik düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybeden Jandarma Astsubay Duran Bayram’ın acılı annesinin sözleri yürekleri dağladı: "Hainler oğlumu öldürdü. Allah’ım beni şerefsizlerin karşısına dimdik çıkarsın"

Saldırıdan sonra kaldırıldığı TEM Hospital Yoğun Bakım Servisi’nde şehit olan Duran Bayram’ın cenazesi, Cumhuriyet savcısının incelemesinin ardından cenaze nakil aracına konularak Adli Tıp Kurumu sevk edildi.

Hastanede bekleyen Duran Bayram’ın babası Hüseyin Bayram, ağlamayacağını belirterek, "Onlar beni öldürmek istedi, oğlumu öldürdüler. 4 tane daha oğlum var. Ben de varım. Vatan sağ olsun" dedi.

Duran Bayram’ın annesi de "Hainler oğlumu öldürdü. Allah’ım beni şerefsizlerin karşısına dimdik çıkarsın" diye konuştu.

Kayseri şehidini bekliyor. Jandarma Astsubay Duran Bayram'ın cenazesi yarın Hunat' Caminden kaldırılacak

İSTANBUL Halkalı'da bombalı saldırıda şehit düşen Jandarma Astsubay Başçavuş Duran Bayram'ın cenazesi, yarın memleketi Kayseri'de toprağa verilecek.
İstanbul Halkalı'daki bombalı saldırıda ağır yaralanan Jandarma Astsubay Başçavuş Duran Bayram, kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere karşın kurtarılamayarak şehit düştü. 6 yıllık evli, 4 yaşında çocuk babası Jandarma Astsubay 33 yaşındaki Duran Bayram'ın Kayseri'nin Tomarza İlçesi'ne bağlı Karaören Köyü nüfusuna kayıtlı olduğu ve yarın Kayseri merkezdeki Hunat Camii'nde kılınacak ögle namazının ardından Garnizon Şehitliği'nde toprağa verileceği belirtildi.
Şehidin Kayseri kent merkezinde oturan amcasının oğlu Ali Bayram'ın evi taziye için gelenlerle doldu taştı. Başçavuş Bayram'ın yakınları, cenazenin Kayseri'ye gelişini beklerken, “Vatan sağolsun” diyerek gözyaşı döktü.
Öte yandan, Kayseri Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret eden Kayseri Valisi Mevlüt Bilici, vatandaşları terör konusunda duyarlı olmaya, güvenlik güçlerine şüpheli kişiler konusunda bildirimde bulunmaya çağırdı. Vali Bilici, “Güvenlik birimleri gereken hassasiyeti dün olduğu gibi bugün de gösterecektir. Vatandaştan beklentimiz, normal olmayan bir durumda güvenlik güçlerine bildirimde bulunsunlar” diye konuştu.

Develi'de 738 yıllık dev tespih...

Kayseri'nin Develi ilçesinde sembollerinden olan 1281 yılından beri ayakta durmayı başaran ve Selçuklu mimarisinin en nadide eserlerinden Sivasi Hatun Cami, 738 yıllık tespihiyle ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.
Kayseri'nin Develi ilçesinde sembollerinden olan 1281 yılından beri ayakta durmayı başaran ve Selçuklu mimarisinin en nadide eserlerinden Sivasi Hatun Cami, 738 yıllık tespihiyle ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.
Selçuklular döneminde sabah namazı sonrasında kuşluk vaktine kadar cami cemaati tarafından hep birlikte çekilen 1111 taneli tek tespih, Develi'de son günlerde ziyaretçilerin de ilgisini çekmeye başladı. Cemaat tarafından çekilen tespihin uzunluğunu ilk kez görenler ise şaşkınlıkla karşılıyor.
Öte yandan tespihin sergilendiği Sivasi Hatun Camii ise 1281 yılından buyana ayakta durmayı başarırken, caminin mihrabı şaheser olarak görülüyor.

Bir Çocuk Annesi Özlem Ergil, iki gündür kayıp...

Eşiyle tartışan 20 yaşındaki 1 çocuk annesi Özlem Ergil babamın evine gidiyorum diye çıktığı evine 2 gündür dönmeyince ailesi seferber oldu. 
Kızına seslenen Baba Mustafa Akbudak, durumu polis ekiplerine bildirdiklerini belirterek, kızının hayatından endişe ettiklerini söyledi. Akbulut, Kızının yerini bilenlerden yardım istedi.

Kayso Başkanı Boydak, Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Altınkaya'yı Ziyaret Etti




Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Başkanı Mustafa Boydak, yönetim kurulu ve meclis başkanlık divanı üyeleri ile birlikte Kayseri Gazeteciler Cemiyeti'ni ziyaret ederek, bir süre önce yapılan genel kurulda başkanlığa seçilen Veli Altınkaya ve yönetim kurulu üyelerini kutladı. Boydak, burada yaptığı açıklamada, basının bulunduğu bölgede denetim mekanizması görevi yaptığını, bu çerçevede kendisinin de basın özgürlüğünü önemsediğini kaydetti.
KAYSO Başkanı Mustafa Boydak oda yönetimi ile yaptığı ziyarette Kayseri basınının 100 yıllık tarihinde inişli çıkışlı dönemler yaşadığını dile getirerek, son yıllarda Kayseri'de basın camiasının benzer illerle karşılaştırıldığında oldukça başarılı durumda olduğunu, bu başarının da artarak devam etmesini dilediklerini söyledi.


Terör olaylarına da değinen ve Türkiye'nin terörden canının çok yandığını, yanmaya da devam ettiğini ifade eden Boydak "Temennimiz, meselelerin iç politika meselesi yapılmadan terörün üzerine ciddiyetle gidilmesi ve özellikle siyasi partilerimizin birbirlerini karşılıklı olarak suçlamadan güvenlik görevlilerimize cesaret verilmesidir" dedi.


KAYSO çalışmaları hakkında bilgiler veren Boydak, ciddi çalışmalar içinde olduklarını belirttti. Boydak, Türk-Arap Ekonomik Forumu tarafından Arap coğrafyasındaki ticarete verdikleri destekten dolayı ödüllendirildiklerini, bunun odaları adına önemli bir başarı olduğunu vurguladı.


Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Veli Altınkaya ise Türkiye'nin sıkıntılı bir süreçte olduğunu, terörün yürekleri yaktığını belirtti.


Terörün sadece şehitlerin annelerini değil herkesi ağlattığını ifade eden Altınkaya, "Şüphesiz Türkiye'nin gelişmesini, bulunduğunu coğrafyada öne çıkmasını istemeyenlerin Osmanlı'dan bu yana ülkemiz üzerinde çeşitli oyunlar oynamaktadırlar. Bu da bu tezgahın bir parçası. Biz millet olarak Çanakkale'de, İstiklal Savaşı'nda hep beraber can verdik, kanımızı döktük. Bizim birlik ve beraberlik içinde mutlaka terörün üstesinden gelmemiz lazım. Terör sadece canımızı almakla yetinmiyor, Türkiye'nin kaynaklarını da terörle mücadelede heba ediyoruz. Terörle mücadeleye harcadığımız kaynak bugün belki de ülkenin iç ve dış borcuna yaklaşık bir kaynak. Dilerim ki Türkiye devletiyle, iktidarıyla, muhalefetiyle topyekün meslek kuruluşlarıyla terörün üstesinden gelsin" dedi.


Altınkaya, Kayseri'nin bilinen 5 bin yıllık geçmişiyle ticaretin önemli merkezlerinden biri olduğunu vurgulayarak, yaklaşık 50 yıllık mazisi bulunan KAYSO'nun son yıllardaki çalışmalarını da takdir ettiklerini anlattı.

HELDER POSTİGA TAMAM GİBİ!

Uzun süredir golcü oyuncu arayışlarını sürdüren Kayserispor, Sporting Lizbon’da top koşturan Portekizli 28 yaşındaki forvet Helder Postiga ile ön anlaşmaya vardı. 
Kayserispor forvetini buldu. Sezon sonunda golcü oyuncusu Ariza Makukula ile yollarını ayıran Kayserispor, uzun süredir Glosgow Rangers''ın yıldız golcüsü Kris Boyd ile görüşüyordu.
SARI-KIRMIZILILAR PORTEKİZLİ
OYUNCUYLA EL SIKIŞTI!
Ancak golcü futbolcunun sürekli problem çıkarmasının üstüne Sarı-Kırmızılılar, Sporting Lizbon’da top koşturan Portekizli 28 yaşındaki forvet Helder Postiga ile ön anlaşmaya vardı. 
FC Porto, Tottenham Hotspur, Saint-Etienne ve Sporting Lizbon’da top koşturan Postiga, 2008 yılında Porto’dan Sporting Lizbon’a transfer olmuştu. 
Kayserispor’un, orta saha için ise Fransa’da temasa geçtiği ikinci isim Hully City’nin defansı Bernard Mendy ile de görüşmelerine devam eden yöneticiler, bu futbolcudan da en kısa zamanda cevap beklediklerini söylediler.

AKP'DEKİ GİZLİ KÜRTÇÜLER-KÜRDİSTAN PROJESİ DEVREDE

PKK terör örgütünün son haftalarda yaptığı saldırıları doğru tespit edemeden bu terörü bitirmek mümkün değildir. Ülkeyi yöneten Başbakan Erdoğan; cumartesi günü, 'Eylem Türkiye'nin gerçekleştirdiği değişim sürecini sabote etmeye yöneliktir!' diyerek PKK terörünün özünü de niteliğini de amacını da hedeflerini de yanlış yorumlamıştır.
Üstüne üstlük, PKK'ya 'taşeron örgüt' demek son derece tehlikelidir. Çünkü; bu yaklaşım; PKK'nın yanlış tanımlanmasını ve çözümün de yanlış yerde aranmasını doğurur.

KÜRDİSTAN PROJESİ DEVREDE
PKK'nın derdi hükümetin değişimiyle uğraşmak değil. PKK; yüzyıl önce başlatılan Kürdistan projesini tamamlamak için mücadele ediyor. Sayın Başbakan'a 'Kürtçü ve Kürdisancı örgütler' hakkında kısa bir özet yapalım:
- 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı toprakları içinde Kürdistan adıyla bir devlet kurmak için 1919 yılında Kürt milliyetçileri Kürdistan Teali Cemiyeti'ni kurdular. Bu cemiyetin bir kolu 1920 ve 21 başlarında Sivas'ın doğusunda Koç Kırı ayaklanmasını başlatarak Yunanlılarla çarpışan ordumuzu arkadan vurmaya kalkıştı.
- Kürdistan projesi, Osmanlı Devleti ile Batılı emperyalist devletler arasında imzalanan meşhur Sevr Antlaşması'na da girdi ve böylece daha 1920'lerde uluslararası bir dayanak elde etti.
- Türkiye Cumhuriyeti kurulup hızla güçlenince; bu örgütün bir kolu ve Kürt milliyetçisi Azadi grubu, 1925 başında Şeyh Said isyanı diye bilinen ve Kürdistan projesini hayata geçirmek amacını taşıyan isyanı patlattı.
- Aynı Kürtçüle, 1928'den 30 ekimine kadar Ağrı bölgesinde isyanlar çıkarttılar. Türkiye Ağrı isyanını da uzun uğraşlar sonucu bastırdı.
- 1937'de aynı Kürdistancı örgütün bir kolu, İkinci Dünya Savaşı başlarken; Dersim'de Kürdistan hayali ile ayaklanma başlattı.
- 1969'da temeli Ankara'da atılan Devrimci Doğu Kültür Ocakları da özelinde Kürdistan amacı taşıyordu.
- Bu hareketin içinden çıkan PKK da açıkça Kürt milliyetçiliği ve Kürdistan hedefiyle kuruldu.
(Bütün bu örgütlerle ilgili ayrıntılı bilgileri merak edenler, DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ isimli kitabımıza bakabilirler.)
Komüntern aydınlarının da tespit ettiği gibi, Kürt isyanları feodal güçlerin gerici ve ayrılıkçı hareketleri olarak ilerici Kemalist cumhuriyetin önünü kesmeye çalışıyordu.

TERÖR SORUNU, KÜRT SORUNU YAPILDI
Şu an Başbakan Erdoğan'ın en birinci bürokratı olan Efkan Ala Diyarbakır Valisi iken; PKK sokaklara egemen oldu; önceleri terör suçu sayılan eylemler demokratik hak kabul edilerek görmezden gelindi. Yanlış şu idi: Açılım veya demokratikleşme denilen iş; PKK'nın önceden belirlediği şartlarda yürütüldü. İşte bu hükümet, bu acı gerçeği göremedi. Başbakan Erdoğan Doğu'daki katı terör gerçeğini, Kürt sorunu diye isimlendirdi Açılım adına, 'Türk demeyelim, Türkiyeli diyelim!' gibi sosyal bilimlere tamamen aykırı tezler siyasete sokuldu. Böylece Kürtçüler; psikolojik ve ideolojik üstünlüğü ele geçirdiler. Terör örgütünü güçlendiren asıl işte bu psikolojik-ideolojik üstünlük oldu.
Biz bu tehlikeli gidişi, 2007 yılında TÜRK KİMLİĞİ isimli kitabımızın Kimlik Tartışmaları bölümünde uzun uzun anlattık.

AKP'DEKİ GİZLİ KÜRTÇÜLER
PKK'nın bu kadar azgınlaşmasının ve güçlenmesinin temel sebeplerinden birisi de Türk ordusunun, terör örgütü gibi gösterilerek yıpratılmasıdır. TSK; ne acıdır ki Ergenekon Terör Örgütü'nün merkezi gibi gösterilmiştir. (Savcı Zekeriya Öz'ün hazırladığı iddianamenin özü, budur) Geçmişte PKK ile savaşan komutanlar, terör örgütü suçlusu gibi gösterildiler; sanki Abdullah Öcalan'a dokunanlardan intikam alındığı bir süreç yaşandı. Bu durum; Güneydoğu'da PKK'nın dokunulmaz ve güçlü olduğu fikrinin kuvvetlenmesine yol açtı. Ve örgüt, her yere dal budak salıp para ve adam devşirdi.
Bu süreçte, liberal demokrat denilen çıkarcı işbirlikçiler de AKP'nin yanlış politikalarını kuvvetle destekleyerek terörün ateşine benzin döktüler.
Düşünün ki PKK'nın Reşadiye'de, Hatay'da yaptığı katliamlar bile bu kanlı örgüte değil başkalarının sırtına yıkılmak istendi. İç siyasal mücadele uğruna PKK aklandı.
Babakan Erdoğan'ın kabul etmediği bir gerçek daha var: O da AKP içinde PKK'nın çizgisinin gizli destekçisi olan bir ekibin de bulunduğu gerçeği Kürtçüler, iktidar partisinin içine sızarak; burada hükmet korumasına sığınarak geriden geriye bölücülüğü desteklediler. Dün; AKP'li olduğu anlaşılan bir subay eskisi; Kanal Türk'te; şöyle diyebiliyordu: '10 milyon Kürt Diyarbakır'da toplanıp da 'Te Ce Defol!' diye bağırırsa ne yapacaksınız?'
İşte DTP'lilerin de AKP'deki gizli Kürtçülerin de hedefi budur. PKK da bu hedefe ulaşmak için kullanılan bir örgüttür.
Başbakan Erdoğan bu tarihsel gerçeği görürse, gerisi daha kolay gelecektir.

RIZA ZELYUT

AKP, ZAAFLARIN FATURASINI ÖDÜYOR

MHP Lideri Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu.. Bahçeli son günlerde yaşanan terör eylemlerine ilişkin konuşurken, AK Parti'ye ağır eleştirilerde bulundu ve Başbakan Erdoğan'a 'PKK'nın arkasında kim var açıkla. Eğer açıklamazsan iki yüzlü siyasetçi olursun' dedi. İşte Bahçeli'nin konuşmasından satır başları:

Sınır ötesi hareket yetkisini kullanmaktan kaçınan, saldırıları tırmandıran, bölücüleri azdıran AKP hükümeti olduğu artık bilinmektedir. Bu siyaset körlüğü, sözde açılım denen ihanet projeleri devam ettiği sürece hain saldırıların sona ermesi ve milletimizin terör belasından kurtulması mümkün görünmemektedir. 

MÜCADELE POLİTİKASI İFLAS ETTİ
Umudumuz ve beklentimiz hükümetin diğer alanlarda olduğu gibi terörle ve bölücülükle mücadele politikası iflas etmiştir.
Aksi halde ne acılar sona erecek ne de milletimiz bu tehditlere karşı suskun kalacaktır. Ülkemiz ancak savaş ortamında verilebilecek kadar ağır kayıplarla sarsılmaktadır. Özellikle son haftalarda tırmanan kanlı eylemlerin aldığı ürkütücü boyut bize başka yorum yapma imkanı bırakmamaktadır.
Cumhurbaşkanı Gül’ün önümüzdeki günlerde çok iyi şeyler olacağının ve Türkiye’nin öncelikli gündeminin  Kürt sorunu olduğu açıklamasının üzerinden 16 ay geçmiştir. Başbakan’ın açılımı başlatmasının ardından geçen süre ise yaklaşık 11 aydır. Dışişleri Bakanı’nın elinde şehit kanı olan peşmerge lideriyle görüşmesinin üzerinden de 8 ay geçmiştir. Kuzey Irak’ta kanlı teröre hamilik yapan peşmerge kalıntısının, Kürt sorunun çözülmesinde PKK’nın önemini vurgulamasının mazisi de çok eski değildir.

ZAAFLARIN FATURASI
Her kanlı eylemle hükümetin açılım adını verdiği yıkım sürecinin sarsıntıları bütün toplumu kapsamış, başta AKP olmak üzere sorumluların gösterdiği zaafların faturası şahadet olarak karşımıza çıkmıştır.
Bütün bu olanlardan sonra bugün milletimiz yaşadıklarından ders çıkartmaya, tehdidin gerçek sorumlularını, açılımın aktörlerini görmeye başlamıştır. Bu bizim için bunca kayıptan sonra bir nebze olsun tesellimizdir.
Sonunda pişmanlık emareleri göstermeye başlamış olması ve PKK’nın birilerinin taşeronu olduğunu söylemiş olmasıdır. Bu beyanat bizim için çok önemlidir. Zira PKK’nın arkasındaki güçlerin bu ülkenin başbakanı tarafından biliniyor olması çok önemli bir aşamasıdır.

HÜKÜMET TUZAĞA DÜŞTÜ
Türkiye’deki kanlı güçlerin kimlerden destek aldıklarının öğrenilmesi, hatta hükümetin nasıl bir tuzağa düştüğünün bilinmesi anlamına da gelecektir.
Başbakanın bu açıklamasından sonra, milletimiz yıllardır kendisine kan kusturan devletlerin kimler olduğunu öğrenmek istemektedir. 26 yılını alıp götürenlerin kimliklerini ve isimlerini bilmek istemektedir. Şimdi Türkiye dikkatini Başbakan Erdoğan’ın terörün arkasında duranları ya bunları Türk milletiyle paylaşacaktır, yada ikiyüzlü siyasetçi olarak tarihe geçecektir.
PKK’nın arkasındaki güçler kimlerdir? PKK kimin taşeronudur? AKP’nin aldığı tedbirler nelerdir? PKK’yı kullanan ülkelere karşı nasıl bir yaptırım uygulamıştır? Şehitlerin vebalinin sorumluluğu kimde olacaktır? Eğer PKK birileri tarafından kontrol ediyor ve başbakan bunu biliyorsa şehitlerin sorumluluğundan nasıl kurtulacaktır?
TBMM Başkanı gibi topu TSK’ya mı atacaktır? AKP küresel bir siyasi taşerondur, PKK silahlı küresel taşerondur. Her iki taşeron aynı merkezden ama ayrı ayrı kanallardan, ülkemizi yıkmak için yıkım ihalesini almışlar ve işe çoktan koyulmuşlardır.

Aziz milletim ve tanrı şahittir ki, kim nerede al bayrağa göz dikmişse karşısında bizi bulmuştur. Kim nerede zalimlerle işbirliği yapmışsa, zulme ortak olmuşsa karşısında bizi bulmuştur. Kim nerede yabancılara boyun eğmişse karşısında bizi bulmuştur. Ne hainlerle kucaklaşır, ne bozguncularla işbirliği yaparız. Bunun için AKP’ye karşıyız, hainlerin düşmanıyız.
 KİMSEYE DİZ ÇÖKMEYİZ
Biz ilhamını gücünü ve inancını milletinden alırız. Biz ne başkalarının önünde diz çöker, ne de deliğe süpürmeyin diye yalvarırız. Biz canilere sayın diye hitap etmeyiz. Yurdumuzu canımızdan aziz biliriz. Dik dururuz, eğilmeyiz, sözümüzün eriyiz. Başka türlü olmak bize yakışmaz.
AKP’nin tahripleri çağdaşlık sayılacak, bizimkisi çağdışılık olacak. Parçalanmanın adı açılım olacak bizim tavrımız ise suçlanacak. Bunu sahibine derhal iade ederiz.  Küstah zihniyete hak ettiği cevabı veririz. Düzenlerin tertiplerin komploların içinde olmayız. Biz milliyetçi hareketiz. Hainlere düşmanlara alçaklara inat var olmaya devam edeceğiz.
Terör örgütü yıllarca siyasi taban tutturamamış emellerini gerçekleştirememiştir. AKP’nin teslimiyetçi siyaseti, PKK terör örgütüne yeni bir kapı aralamıştır. AKP kadrolarını kullanma imkanlarını vermiştir.
Örgüt bu defa kanlı eylemlerle, İmralı’daki bebek katilinin salıverilmesi için pazarlık başlatmıştır. Dün Habur’da davul zurnalarla karşılarken, bu namertliği umut verici bir gelişme olarak karşılayan bu hükümettir. Şehide kelle katile sayın diyen bu hükümettir.Irak'ın kuzeyinden gelerek şeref ve haysiyet yoksunların destekleyen peşmerge reislerine ağabey diyen bu hükümettir.

KANLARIMIZI YERDE BIRAKAN HÜKÜMETTİR
Aktütün ve Dağlıca’da bayrağımızın yere düşmemesi için şehitlerimizin kanlarını yerde bırakan bu hükümettir. Gazze’ye yardımcı olmak için acele eden herkese kafa tutan ama sıra PKK’ya gelince efendilerine karşı tepkisiz kalan bu hükümettir.
İmralı canisini rahat ettiren, ABD’ye teslim olan, Irak'ta Müslüman kanının akmasına seyirci kalan bu hükümettir. Çekilen her ızdırabın sorumlusu, bunlara fırsat ve cüret veren bu hükümettir. Bu hükümetin başbakan’ı Erdoğan’dır. Hükümet yönetim kabiliyetini tümüyle yitirmiştir.
ERKEN SEÇİM ŞART
Erken genel seçime gidilmesi şart olmuştur. Türkiye’mizin daha fazla vakti kalmamıştır. O gün geldiğinde, Büyük Ortadoğu eşbaşkanı gidecek, Türk milletinin temsilcileri gelecektir. Başkent Ankara’dan bakanlar gelecektir. Sahte kahramanlar gidecek, Türk’ün kudreti ve haysiyeti yeniden gelecektir. İşbirlikçiler yandaş ve yoldaşlar gidecek, milliyetçi hareket gelecektir ve ampulün ışığı sönecek milletimin ufkunu üç hilal aydınlatacaktır.
Son gelişmelerde iki önemli husus dikkat çekicidir. Birincisi toplumun öfkesini yanlış mecralara boşaltacağı, bir küçük kıvılcımın yeteceğidir. Bu konuda hepimizin dikkatli ve sağduyulu olması şarttır. 

İkincisi ise terörle mücadeleden başarıyla çıkılacağına dair beklentilerin azalması, sorgulanmaya başlanmasıdır.  Bu iki husus çok önemlidir, kritik hususlardır. Terörün özellikle bir yöremizde yoğunlaşıyor olması, burada olan yönetimlerin yetersizliğine işarettir.  Terör örgütü hiç olmadığı kadar sokak desteği almaya başlamış, hain emellerini kitleler üzerinden yaymaya başlamıştır.
KÖŞE YAZARLARINA SERT TEPKİ
 
OHAL teklifini önermiştik. Bizim için medyadaki değerlendirmelerinden ziyade, belirli mihrakların görüş belirtmeleri acelecidir. Dikkatli olunuz ve takip ediniz. Kim yıkım projesini sahipleniyorsa OHAL’e de karşı olanlar aynıdır.  Dün kim ‘Hepimiz Ermeniyiz’ demişse bugün OHAL’e karşıyız diyenlerde aynıdır. Demek ki teklifimiz doğrudur, hedefimiz doğrudur, isabetimiz tamdır.
 
Unutmayalım ki aziz milletimiz süreci bir kez daha sorgulamaya başladığı sürece, hiç kimse bedel ödemekten kurtulamayacaktır. Buradan muhataplarımı uyarıyorum. Bilinmelidir ki bu ülkeye zarar verenler, yalnızca bölücü emellerin peşinde koşanlar değil, milletten aldığı emanetin farkına varamayanlar ve işbirlikçi kalemlerdir

Kılıçdaroğlu: "Teröre karşı tek yürek olmak zorundayız"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 'Teröre karşı birlik olmak zorundayız' dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Halkalı semtinde askeri personel taşıyan otobüsün yakınında meydana gelen patlamada yaralananları ziyaret etti. 

Kılıçdaroğlu, Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavi gören yaralıları ziyaretinin ardından yaptığı açıklamada, şunları söyledi: 

''Teröre karşı birlik olmak zorundayız. Teröre karşı tek yürek olmak zorundayız. Terör nereden ve kimden gelirse gelsin tepkimizi ortak seslendirmek ve dile getirmek zorundayız. O nedenle teröre karşı ortak tepki vermek gerektiğini düşünüyoruz. Sadece askeri ve güvenlik yöntemleriyle terörü önlemek gibi bir çabanın yeterli olmadığı kanısındayım. Terör olayını tüm yönleriyle ele alarak çözmemiz gerekiyor. Bunun için güçlü, kararlı bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Belki bu süreçte tartışılması gereken güçlü, kararlı, kendi içinde tutarlı, bunu her ortamda sergileyen, terörü bütün boyutlarıyla masaya yatırıp sorgulayan, çözüm üreten, toplumsal destek arayan siyasi iradeye ihtiyacımız var.'' 

Kılıçdaroğlu, daha sonra diğer hastanelerdeki yaralıları da ziyaret etmek için hastaneden ayrıldı.

Kılıçdaroğlu: 'Teröre günlük tedbirlerle çözüm bulunamaz'

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesi sonrası açıklama yaptı. Terör saldırılarını da değerlendiren Kılıçdaroğlu 'günlük tedbirlerle çözüm bulunamaz' dedi.

Çömelirken Başbakan daha iyiydi, ayağa kalkınca "Kürt Açılımını" savundu

Tayyip Erdoğan muhalefe yüklendi, medyayı PKK'ya destek vermekle suçladı. Erdoğan konuşmasında Habur'da PKK'lıların davul zurna ile karşılanmasını sağlayan Kürt açılımını savunmaya devam etti. Peki o davulla zurnayla karşılayış ve özel mahkemelerde jet hızıyla geçiş, Türk Tarihine kara bir leke olarak geçmedi mi Sayın Başbakan?

Buse terör kurbanı oldu/'AYAĞININ TOZU OLSAM O GURUR YETER BANA ATAM’

Halkalı'da bu sabah meydana gelen terör saldırısı Türkiye'nin gündemini bir kez daha sarstı.
İstanbul Halkalı'da sabah saat 07.30 sıralarında askeri lojman yakınlarında asker taşıyan bir sivil otobüsün geçişi sırasında meydana gelen patlamada liseli Buse'de can verdi.
Terörün kanlı eylemlerinden birine kurban giden asker kızı Buse henüz 17 yaşında, gençliğinin baharındaydı...O da askerlerle birlikte şehit düştü..Ölüm onu okula giderken yakaladı....

‘AYAĞININ TOZU OLSAM O GURUR YETER BANA ATAM’

Buse, Mustafa Kemal Atatürk’ü o kadar çok seviyordu ki, internette grup kurdu ve adını da ‘O mas mavi gözlere bir kez olsun bakabilmek için nelerimi vermezdim ki’ koydu.

Buse her fırsatta Atatürk’ü ne kadar çok sevdiğini, ona ne kadar bağlı olduğunu anlatıyordu. 'Ayağının tozu olsam o gurur yeter bana Atam' diyordu... Atatürk için yazdığı bir yazıda ‘En büyük hedefim sana ulaşmak’ yazmıştı ve Buse bugün en çok istediği Ata’sının yanına ulaştı…

İşte Buse'nin Atatürk'e yazdığı o yazı:

ATAMA SÖYLEMEK İSTEDİKLERİM

Hani bazı şeyler vardır ya anlatmak istersin anlatamazsın, görmek istersin göremezsin, duymak istersin duyamazsın, ulaşmak istersin ulaşamazsın işte öyle bir şey buda...

Ama bunları yapabilmek o kadar önemli ve değerlidir ki senin için vazgeçemezsin bu sevdadan. Peşinden koşarsın hiç yorulmadan, yolun sonunun uçurum olabileceği ihtimali olsa bile, çünkü bir umut vardır içinde o umut senin gerçeğindir. Yolun sonunu umutla aydınlatırsın. İşte sende o umuda sahiptin ve umutla aydınlattın yolunu. Sadece umut olamazdı bu, güven, kararlık ve bazense bir çift keskin mavi göz...

Şu an bunu yazabilmemin, hissettiklerimi rahatlıkla paylaşabilmemi sana borçluyum ve bunun da farkındayım...

Şu an en büyük hedefim ne biliyor musun? "SANA ULAŞABİLMEK" kimi gülüp geçse de buna ben inanıyorum, mühim olanda bu değil mi zaten?

Tıpkı senin bir zamanlar kim ne derse desin inandığın şeyin peşinden gittiğin gibi. Bende gideceğim...

Çünkü ben senden öğrendim; inanmayı, umutla bağlanmayı, kendine güveni ve kararlı olmayı…

Ve bunları yaparken senin aydınlattığın yolda kim ne derse desin sapmadan başım dik bir şekilde yürüyeceğim... Çünkü ben senin önderliğinde yetişen Türk evladıyım...

ve zorda kalırsam muhtaç olduğum kudretin damarlarımdaki asil kanda mevcut olduğunun farkındayım...

Yılmaz Özdil'in yazısı / Çömelme Açılımı

Aynı kefeye koydu

MHP Lideri Bahçeli, AKP ile PKK'yı aynı kefeye koydu.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "AKP küresel siyasi taşerondur. PKK küresel silahlı taşerondur. Her iki taşeron, aynı merkezden ama ayrı ayrı kanallardan ülkemizi yıkmak için küresel pazarlık usulü ile yıkım ihalesini almışlar ve işe çoktan koyulmuşlardır" dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, son günlerde meydana gelen terör saldırılarını anımsatarak, şehitlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, ailelere, millete ve silah arkadaşlarına sabır ve başsağlığı diledi. Bahçeli, ''Dayanacak takatimiz, bekleyecek zamanımız ve katlanacak tahammülümüz kalmamıştır. Boş sözlerle ve sonuçsuz beyanatlarla, hamasi tesellilerle avunacak kimse de bulunmamaktadır'' diye konuştu.

"Bölücülüğü azdıranın AKP hükümeti olduğunun artık bilindiği'' görüşünü savunan Bahçeli, ''Bu siyaset körlüğü, yanlış teşhisler, yıkıcı tedbirler, sözde açılım denen ihanet projeleri devam ettiği sürece hain saldırıların ve aziz evlatlarımızın kayıplarının sona ermesi ve milletimizin terör ve bölücülük belasından kurtulması mümkün görülmemektedir" dedi.

Bugünkü şartlar altında, Türkiye'nin, ancak savaş ortamında verilebilecek kadar ağır kayıplarla sarsıldığını anlatan Bahçeli, ''Hükümetin bölücü terörle müzakeresi kanlı terörün eylemlerini artırdığını ve teröriste yönelik tavizkar yaklaşımların canileri inlerinden çıkartmakta teşvik edici olduğunu'' söyledi. Devlet Bahçeli, şöyle konuştu: "İyi şeyler olacak' denilerek başlatılan yıkım projelerinin bir yılı aşan seyri ile 'umut verici gelişmeler' olarak tanımlanan Habur terörist törenlerinin ardından yaşananlar maalesef kan, gözyaşı, eylem, ihanet olarak geri dönmüştür.

Dün askerlerimizi şehit edenler, Başbakan Erdoğan'ın törenle kucakladığı teröristlerin açılım arkadaşlarıdır.

Geldiğimiz noktada hiçbir tereddüt yoktur ki, Başbakan'ın bütün yıkım projeleri iflas etmiş ve bu sapmanın bedeli ağır olmuş, can kayıpları olarak Anadolu'muzun kutsal yuvalarına, aile ocaklarına geri dönmüştür. Bütün bu olanlardan sonra bugün milletimiz yaşadıklarından ders çıkartmaya, karşısına kanlı tablo olarak çıkan tehdidin gerçek sorumlularını, açılımın aktörlerini görmeye başlamıştır. Bu bizim için bunca kayıptan sonra bir nebze olsun tesellimizdir.

Bir başka tesellimiz ise ifadelerinde bir samimiyet varsa Başbakan Erdoğan'ın sonunda pişmanlık emareleri göstermeye başlamış olması ve onca işbirliği arayışından sonra PKK'nın birilerinin taşeronu olduğunu itiraf etmiş bulunmasıdır. Bu beyanat bizim için çok önemli, ileriye bakabilmemiz açısından ise ümit vericidir.

Zira PKK'nın arkasındaki güçlerin bu ülkenin Başbakanı tarafından biliniyor olması, terörün çözümünde çok önemli bir aşama, Başbakan Erdoğan'ın zulüm arkadaşlarına kadar varacak kirli zincirin ortaya çıkması demektir.''

"ARKASINDA KİMLER VAR?"

Türkiye'nin, şimdi dikkatini Başbakan Erdoğan'ın ''terörün arkasında olduğunu açıklayacağı isimlere çevirdiğini'' ifade eden Bahçeli, ''Ya bunları Türk milletiyle paylaşacaktır ya da kendi sorumluluğunu başkalarına atan ve bahane bulan ikiyüzlü siyasetçi olarak tarihe geçecektir'' dedi.

MHP Genel Başkanı Lideri Bahçeli, ''Şayet terörün arkasında oldukları bilinmesine rağmen bu güçlere ve devletlere suskun kalınmışsa şehitlerin vebalinin sorumluluğu kimde olacaktır? Eğer, PKK terör örgütü birileri tarafından kontrol ediliyor ve bunu da Başbakan Erdoğan biliyorsa dökülen şehit kanlarının sorumluluğundan nasıl kurtulacaktır? Başbakan Erdoğan, bu açıklamasının arkasında durur ve sahip çıkarsa ülkemizi parçalamaya çalışan mihraklara karşı bilerek tepkisiz ve korkak davranmışsa, bu tutumu vatana ihanet anlamına gelmeyecek midir?'' sorularını yöneltti.

Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "AKP küresel siyasi taşerondur, PKK küresel silahlı taşerondur. Her iki taşeron, aynı merkezden ama ayrı ayrı kanallardan ülkemizi yıkmak için küresel pazarlık usulü ile yıkım ihalesini almışlar ve işe çoktan koyulmuşlardır. Aralarında yıkıma erişmek için kıyasıya bir rekabetin olduğu ancak son gelişmelerle terör örgütünün ön aldığı anlaşılmaktadır.

Bu aşamada tam bir acziyet ve şaşkınlık yaşayan Başbakan'a tavsiyemiz, ikircikli ve yanardöner tavrından vazgeçerek, terörle ve bölücülükle mücadelede nerede duracağına ve kimin yanında yer alacağına açıklık getirmesidir. Bir yanda ardından şiirler eşliğinde gözyaşı döktüğü ve törenle karşıladığı teröristlerle kucaklaşmaya devam mı edecektir? Yoksa 'kelle' diye hitap ettiği şehitlerimizin huzurunda gösterdiği sahte nedameti sürdürüp milletin merhametine mi sığınacaktır? Bir yanda terörü lanetlemeyeni terörist olarak ilan etmeye devam mı edecektir? Öte yanda, hemen yanı başında hükümetin Amerikalı üyesinin, elinden kan damlayan hainleri 'kandırılmış çocuklar' diyerek şehitlerle bir tutmasını sineye mi çekecektir? Bir yanda bölücülüğü meşrulaştırmak için İmralı canisiyle pazarlıklara devam mı edecektir? Yoksa bunları unutup terör örgütü yıllarca kan döktü, huzuru bozdu, gelişmenin ve demokrasinin önünde en büyük engel oldu demeyi mi sürdürecektir? Bir yanda kanı yerde kalmayacak diyerek şehitler huzurunda hamasi nutuklar atmaya mı devam edecektir? Yoksa terörün destekçisi, şehidimizin katili, aşiret reisine kırmızı halılarını sermeyi mi sürdürecektir?''

"HAİNLERİN DÜŞMANIYIZ"

"Başbakan'ın dün geri kalmışlığı terörün nedeni olarak görürken, bugün terörün zenginleşme ve kalkınma nedeniyle çıktığını söyleyecek kadar buhrana sürüklendiğini'' ileri süren Bahçeli, ''Bu hastalıklı ruh haline göre, terörün azmasının nedeni el ele tutuştuğu bölücüler değil, sözde aynı cephede olduğumuzu söyleme alçaklığını ve cüretini gösterdiği Milliyetçi Hareket Partililer'dir'' dedi.

Bahçeli, ''Ne tehditlerden korkarız, ne iftiralardan yılarız. Ne hainlerle kucaklaşır, ne bozguncularla işbirliği yaparız. Bunun için AKP'ye karşıyız. Bunun için hainlerin düşmanıyız'' diye konuştu. Bahçeli, şunları söyledi: "Başbakanın bölünme modeli demokrasi olacak, ancak bizim direnişimiz bölücülük sayılacak. Bunu asla kabul etmeyiz. Hükümetin yıkımı açılım olacak, bizim duruşumuz ayıp sayılacak. Bunu elimizin tersiyle iteriz. Teröristin döktüğü kan unutulacak, biz ise kandan beslenmiş olacağız. Bu çürümüşlüğü lanetleriz. Terörist törenle karşılanacak, oysa bizim şehide sahip çıkmamız eleştirilecek. Küstah zihniyete hak ettiği cevabı veririz. Düzenlerin, tertiplerin, komploların içinde olmayız. Olduğumuz gibi görünür, göründüğümüz gibi de oluruz. Biz Milliyetçi Hareketiz. Dün ne isek bugün de oyuz. Dün milliyetçiydik, bugün de oyuz. Dün de ayaktaydık bugün de varız. Hainlere inat, alçaklara inat, düşmanlara inat, var olmaya da devam edeceğiz.''

A.A

Tartışma yaratan fotoğraf

Gediktepa'de Erdoğan ve Başbuğ'un verdiği bu fotoğraf tartışma yarattı.
Hakkari-Şemdinli'de yaşanan terörist saldırıda 11 askerimizin şehit olmasının ardından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Gediktepe'ye gitti. Siperde askerle görüştüler, komutanlardan olay ve bölge hakkında bilgi aldılar. İşte bu sırada Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un sık sık Erdoğan'ı "Lütfen eğilin efendim" diyerek uyardığı belirtilmişti. Erdoğan ve Başbuğ'un siperde o halde gösteren karelerin yayınlanması da "Eğilen devlet" polemiği başlattı. Hürriyet'ten Yılmaz Özdil, "Çömelme açılımı" başlıklı bugünkü yazısında "Çok savaş gördü bu millet... Çömelen devleti ilk kez görüyor" diyerek, yapılan ziyareti, verilen fotoğrafı eleştirdi.


İşte o "fotoğraf" hakkında yazarların kaleme aldıkları yazılardan bir kaçı...

Çömelme açılımı

Çok savaş gördü bu millet...
Çömelen devleti ilk kez görüyor.

*

Her yer jammer dolu.
Sinyal kesiyorlar.
Ki, mayın filan patlamasın.
Havada üç tane Kobra var.
Tam teçhizatlı, tur atıyorlar.
Arada ısı bombası fırlatıyorlar.
Ki, roket gelirse hedefi şaşırsın.
Yüzlerce bordo bereli etrafta...
Araziye yayılmışlar, eller tetikte.
Kum çuvallarıyla çevrili siper...
Ardında, çömelmiş Başbakan.
Ve, Genelkurmay Başkanı.
Ki, mıhlamasınlar.

*

Moral vermek için yapılan ziyaretin, moral bozucu fotoğrafıdır bu.

*

Kimseyi rencide etmek maksadıyla yazmıyorum; ben de olsam, ben de çömelirim... Çünkü, elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdiğimiz Irak topraklarına, kendi topraklarımızdaki kum çuvallarının ardından çömelerek bakabiliyoruz bugün anca.

...

Bir taraftan “kardeşim” diye bağrına basacaksın Barzani’yi... Öbür taraftan “taşeron bunlar” deyip, kum çuvallarının ardından çömelerek bakacaksın Barzani’nin topraklarına.

*
Nasıl gezebiliriz ki ayakta?

Yılmaz Özdil(Hürriyet)


Talihsiz fotoğraf

Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Başbuğ, baskına uğrayan karakola gittiler.
Bence doğru yaptılar.
Ama ya bu fotoğraf.
Kum torbalarının ardında çömelmiş halde bu fotoğraf.
Diyeceksiniz ki, “Ne yapsınlar. Tehlikeli bölge”.
Doğru. Tehlikeli bölge.
O zaman yapılacak şu. O fotoğrafı çektirmeyeceksiniz. Medyaya vermeyeceksiniz.
Ya da ille bir fotoğraf çektirecekseniz, tehlike mehlike demeyeceksiniz. Aslanlar gibi ayakta duracaksınız.
Dimdik, ileriye, terörün geldiği yöne bakarak.
Bir düşünün bakalım Mustafa Kemal Atatürk o mevziye gitseydi...
Böyle mi poz verirdi!
Fatih Altaylı(Habertürk)


Başbuğ ile Erdoğan’ın fotoğrafı üzerine

Bir de fotoğraf vardı dünkü gündeme damgasını vuran. Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un Gediktepe bölgesindeki sınır mevzisi ziyareti fotoğrafını hatırlıyorsunuzdur umarım. Hani Başbuğ ve Erdoğan yere çömelmiş, uzağa bakıyorlar. Ne yalan söyleyeyim, bütün görüntüleri izlediğimde içim ısındı. Başbakan’ın bölgede olması, oradaki askerler için kuşkusuz büyük bir moral desteği... Ama o fotoğrafta yanlış giden bir şeyler vardı, dün en çok konuşulan konulardan biri de buydu.
Gelelim muhtemel yanlışlara...

1- Başbakan Erdoğan’ın takım elbisesi. “Keşke araziye uygun bir kıyafet seçseydi” diyenler de vardı, “Siyasi erki yansıtan takım elbisedir, karışmayın” diye karşı çıkan da...
2- Başbakan Erdoğan’ın oturuşu. Çömelmiş iki elini dizlerine koymuş oturuşu, gurbetçilere benzetenler çoğunluktaydı. “Öküz altında buzağı aramayın, Erdoğan o kadar üzgün ve acılı ki, nasıl oturacağına mı dikkat etsin yani” diyenler de oldu.
3- Ulusalcıların fotoğraf yorumu ise farklıydı. “Bir ülkenin Başbakan’ı kendi sınırında diz çökmez. Çökse bile o pozu vermez” çıkışı yaptılar, “Dünyanın her yerinde liderler böyle pozlar verir, askere destektir” savıyla püskürtüldüler. Ama yanıtları gecikmedi. “Kendi sınırlarında değil, başka ülkelerde... Örnek, ABD Başkanı ve Irak’tır.”

Balçiçek Pamir(Habertürk)


Yapmayın sayın komutan

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un sıkıntılı günler yaşadığı kesin. Bir taraftan terör saldırıları, bir taraftan ordunun iktidar baskısı yüzünden bozulan morali, bir yandan artık asker düşmanlığına varan sözde eleştiriler herhalde Başbuğ’un uykularını kaçırıyordur.

Ama bunların hiçbiri toplumu çocuk gibi görme hakkını vermez komutana.

11 askerimizin şehit edildiği olayın “bahanelerini” anlatırken dinlediniz herhalde sayın komutanı.

Düşünüyorum da acaba dünyanın hangi ordusunun en tepesindeki kişi bir terör saldırısı karşısındaki başarısızlığı bu kadar soğukkanlılıkla ve inanılmaz bahanelerle anlatmaya çalışır.

Ki çalışırsa acaba o ülkenin kamuoyu o komutanı ciddiye alır mı?

Teröristler gelirken fark edilmişler aslında, hatta ateş de açılmış ama cevap gelmeyince “herhalde kaçakçılardır” diye düşünülmüş.

Arazi şartları da çok kötüymüş.

Ama en güzeli teröristler kalleşçe saldırıyormuş. Adları üzerinde teröristler zaten, kalleşçe saldıracaklar.

Oysa Türk halkı olarak başarısızlığın bahanelerini öğrenmek yerine, 9 saat süren çatışmadan sonra teröristlerin nasıl kaçtıklarını öğrenmek istiyoruz.

Kaçan teröristlerin nerede olduğunu öğrenmek istiyoruz.

O teröristlerin barındığı yerlerin neden bulunamadığını öğrenmek istiyoruz.

O yerler biliniyorsa neden bir şey yapılmadığını öğrenmek istiyoruz.

Ama ne yazık ki biz teröristlerin 250 mi, yoksa 57 mi, yoksa olsa olsa 100 mü olduğunu bile öğrenemiyoruz.

Bakın bu iş ne zaman bitti biliyor musunuz?

Kaçırılan askerler PKK tarafından sınırımıza iki kilometre mesafede teslim edildi ya, hani oraya terör liderleri lüks ciplerle geldiler ya, hani orada Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri de hazır bulundu ya, hani Türk Silahlı Kuvvetleri teröristlere bir şey olmasın diye çevre güvenliği aldı ya, işte o gün bitmişti.

O gün çuvalı kendi başımıza kendimiz geçirmiştik.

Can Ataklı(Vatan Gazetesi)

Sarıgül partiden vazgeçti

Mustafa Sarıgül, parti kurmaktan vazgeçtiğini açıkladı.
Türkiye Değişim Hareketi lideri Mustafa Sarıgül, parti kurmaktan vazgeçtiğini açıkladı.

Sarıgül, yaptığı açıklamada, Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlığındaki CHP'nin Türkiye'de umut estirdiğini söyledi.

Sarıgül, "Halkımızın sesine kulak vererek Türkiye Değişim Hareketi olarak parti kurmayı doğru bulmuyoruz" dedi.

AA

Guardian'dan ağır yorum

İngiliz gazetesi yazarı, Türkiye'nin son dönemde dış politikada attığı adımları yorumladı.
İngiltere'de yayınlanan Guardian gazetesinin yazarı bugünkü köşe yazısında, Türkiye'nin son dönemde dış politikada attığı adımların başarısızlıkla sonuçlandığını iddia etti.

Güneydoğuda şiddet olaylarının tırmanmasının, Ankara'nın "Kürt sorunu"nun çözümü için daha çok şey yapması gerektiğinin altını çizdiğini savunan Tisdall, çatışmaların tekrar başlamasının Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun "komşularla sıfır sorun" politikasının ne kadar somut ve kalıcı sonuçlar doğurduğu sorusuna da işaret ettiğini belirtiyor.

BBC'nin sitesinde yer alan habere göre saldırıların devam etmesi halinde Türkiye'nin 2008'deki gibi Kuzey Irak'a bir kara harekatı yapması ihtimalinin kaygı yarattığını yazan Simon Tisdall, böyle bir adımın Ankara'nın Bağdat'la ilişkilerine zarar vereceğini öne sürüyor.

Tisdall'ın yazısı özetle şu değerlendirmeleri içeriyor:

Türkiye'nin "sıfır sorun" politikası Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesi nedeniyle de sorun yaşadı. Türkiye ve Ermenistan arasında varılan tarihi anlaşma, Azerbaycan'ın önce Dağlık Karabağ anlaşmazlığının çözülmesinde ısrar etmesi nedeniyle geri tepti. Erdoğan'ın inisiyatifi, tansiyonu düşürmek yerine arttırdı.

Kıbrıs'ta bu yıl yapılan seçimlerde Kıbrıslı Türkler Ada'nın kalıcı bölünmesinden yana gibi görünen bir ismi cumhurbaşkanlığına seçti. Erdoğan, önemli bir komşusuyla, İran'la ilişkilerini ise ilerletti. Türkiye'nin BM'nin Tahran yaptırımları aleyhine oy kullanması ABD'yi ve Avrupalı ülkeleri kızdırırken, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ı ise sevindirdi.

Buna karşın, İsrail'le ilişkiler Gazze'ye giden yardım gemisi fiyaskosu nedeniyle en düşük seviyelerde. Erdoğan'ın bölgesel dış politika inisiyatifleri, İran'la flörtü, İsrail'le yol ayrılığı ve Suriye gibi olağan şüpheli ülkelerle kurlaşması, Batılı yorumcuların, Türkiye'nin politikasında bir "stratejik eksen kayması" olduğu şeklinde spekülasyonlar yapmalarına yol açtı.

Batılı bakış açısından, sorun, Erdoğan ya da Davutoğlu'nun Türkiye için daha büyük roller istemeleri ve bu yolda tek başlarına gitmeye hazır olmaları değil. Sorun, bunu yaptıklarında, genellikle yüzlerine gözlerine bulaştırmaları.

Devletin helikopteri ile köyümüze nasıl gidebiliriz?

TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin, geçen Cumartesi günü beraberinde oğlu Burak ve babası Abdullah Şahin ile birlikte Orman Genel Müdürlüğü'ne ait helikopterle baba ocağının bulunduğu köye gitmesi eleştiri konusu olmuştu. 

Meclis'e taşındı 

Bu ziyareti CHP'li Ali Rıza Öztürk "Şahin ailesinin helikopter gezisi"ni soru önergesiyle TBMM gündemine taşıdı. Şahin'in ailesiyle birlikte Bakanlığa ait bir helikopterle hava gezintisi yapmasını eleştiren CHP'li Öztürk, şu sorularına yanıt istedi: "Türkiye şehitlerine kan ağlarken TBMM Başkanı Sayın Mehmet Ali Şahin'in babası ve oğluyla birlikte Orman Bakanlığı'nın helikopteriyle Karabük'teki köyünün üzerinde havadan gezinti yaptığı hususu doğru mudur? TBMM Başkanı, Karabük'teki köyüne devletin işini görmek için mi yoksa kendi şahsi işi için mi gitmiştir? Orman Bakanlığı helikopterlerinin görevi, Meclis Başkanını, babasını ve çocuğunu taşımak mıdır? Ben de vekili olarak çocuklarımı ve eşimi alıp Orman Bakanlığının helikopteri ile köyüme gidebilir miyim? Orman Bakanlığı Helikopterine ücret ödenmiş midir?"

Çömelme açılımı / Yılmaz ÖZDİL - Hürriyet




Çok savaş gördü bu millet...
Çömelen devleti ilk kez görüyor.

Her yer jammer dolu.
Sinyal kesiyorlar.
Ki, mayın filan patlamasın.
Havada üç tane Kobra var.
Tam teçhizatlı, tur atıyorlar.
Arada ısı bombası fırlatıyorlar.
Ki, roket gelirse hedefi şaşırsın.
Yüzlerce bordo bereli etrafta...
Araziye yayılmışlar, eller tetikte.
Kum çuvallarıyla çevrili siper...
Ardında, çömelmiş Başbakan.
Ve, Genelkurmay Başkanı.
Ki, mıhlamasınlar.

Moral vermek için yapılan ziyaretin, moral bozucu fotoğrafıdır bu.

Kimseyi rencide etmek maksadıyla yazmıyorum; ben de olsam, ben de çömelirim... Çünkü, elimizi kolumuzu sallaya sallaya girdiğimiz Irak topraklarına, kendi topraklarımızdaki kum çuvallarının ardından çömelerek bakabiliyoruz bugün anca.

Ankara'da yıllardır yan gelip yatarken, dizlerinin üstüne çökmüş örgütün, yeniden ayağa kalkmasına göz yummanın neticesidir bu... Kahramanlarımıza vatan haini muamelesi yapıp, içeri tıkarken, "güzel şeyler oluyor" deyip, teröriste havai fişek fırlatmanın, şımartmanın neticesidir. Şeref madalyalı subaylarımız kendi kafasına sıkarken, utanmadan sırıtmanın... "Camilerimizi bombalayacaklar, bize suikast yapacaklar" iftirasıyla cahil cüheladan oy toplayıp, elinde roketle gezenleri gizli gizli affetmeye çalışmanın bedelidir. Adamlar harıl harıl memleketin yollarına mayın döşerken, şarkıcılarla türkücülerle şov yapmanın, 4-4-2'yle mi yoksa 3-5-2'yle mi hallederiz bu meseleyi diye, futbolcularla top sektirmenin bedelidir.

Bir taraftan "kardeşim" diye bağrına basacaksın Barzani'yi... Öbür taraftan "taşeron bunlar" deyip, kum çuvallarının ardından çömelerek bakacaksın Barzani'nin topraklarına.

Nasıl gezebiliriz ki ayakta?


Yılmaz ÖZDİL/Hürriyet

İstanbul Halkalı'da askeri personel taşıyan otobüse saldırı: 3 Şehit

İstanbul'un Halkalı semtinde askeri personel taşıyan otobüse bombalı saldırı düzenlendi. Olayda 3 uzman çavuş şehit oldu, asker kızı olduğu öğrenilen 17 yaşındaki bir kişi de hayatını kaybetti; 2'si ağır 12 kişi de yaralandı.
Halkalı askeri lojmanlardan personel alan sivil plakalı servis otobüsü, Atakent Kimsesizler Mezarlığı yakınlarından geçerken patlama meydana geldi. Patlamada hayatlarını kaybedenlerden 2'sinin uzman çavuş, birinin de askeri personelin kızı olduğu belirtildi.
Askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Atakent Kimsesizler Mezarlığı yakınlarından askeri personel taşıyan otobüse yönelik saldırıda hayatını kaybedenlerden Çağlar Bölük ve Uğur Ekir'in jandarma uzman çavuş, 17 yaşındaki Buse Sarıyağ'ın da askeri personelin kızı olduğu anlaşıldı.
Polis ekipleri olay yerinde ve hastane çevresinde geniş güvenlik önlemi alırken, sivil polis ekipleri de mezarlık çevresinde araştırma yapıyor.

İstanbul Halkalı'da askeri personel taşıyan otobüse saldırı: 4 Şehit

İstanbul'un Halkalı semtinde askeri personel taşıyan otobüse bombalı saldırı düzenlendi. Olayda 3 uzman çavuş şehit oldu, asker kızı olduğu öğrenilen 17 yaşındaki bir kişi de hayatını kaybetti; 2'si ağır 12 kişi de yaralandı.
Halkalı askeri lojmanlardan personel alan sivil plakalı servis otobüsü, Atakent Kimsesizler Mezarlığı yakınlarından geçerken patlama meydana geldi. Patlamada hayatlarını kaybedenlerden 2'sinin uzman çavuş, birinin de askeri personelin kızı olduğu belirtildi.
Askeri kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Atakent Kimsesizler Mezarlığı yakınlarından askeri personel taşıyan otobüse yönelik saldırıda hayatını kaybedenlerden Çağlar Bölük ve Uğur Ekir'in jandarma uzman çavuş, 17 yaşındaki Buse Sarıyağ'ın da askeri personelin kızı olduğu anlaşıldı.
Polis ekipleri olay yerinde ve hastane çevresinde geniş güvenlik önlemi alırken, sivil polis ekipleri de mezarlık çevresinde araştırma yapıyor.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...