Sayfalar

26 Ağustos 2010 Perşembe

Başın öne eğilmesin "aldı"rma (Yalova Valisi'ni niye görevden aldılar?)

Kim takar Yalova Kaymakamı'nı? Hiç kimse. Kim takar Yalova Valisi'ne?
AKP takar!
Kaşla göz arasında tek kişilik kararname çıkarıp görevden “aldı”lar...

*

Peki niye “aldı”lar?

*

Volvo jipi olan Ordu Valisi’ne bi tane de Mercedes S320 “aldı”lar... Mercedes’i, Volvo’su, Mitsubishi jipi Nissan Primera’sı olan Trabzon Valisi’ne, bi tane Volkswagen minibüs, bi tane Mercedes S350 “aldı”lar... Dümdüz şehir Konya’nın Land Cruiser jipi olan Valisi’ne, bi tane de BMW 735“aldı”lar... Başbakan Erdoğan, Rize Valisi’ne Mercedes S350 “aldı”...Mercedes’i eskiyen Uşak Valisi’ne Mercedes S350 “aldı”lar... Mercedes S320’si ve Toyota jipi olan Bolu Valisi’ne Audi Q7 “aldı”lar... Kırklareli Valisi’ne Mercedes’i varken Audi Q7 ve Chevrolet “aldı”lar, sonra Vali’yi Aydın’a “aldı”lar, gıcır gıcır Mercedes’i varken 450 milyara yeni Mercedes“aldı”lar... Mercedes’i olan Tekirdağ Valisi’ne Toyota jip “aldı”lar... Gariban ahaliye buzdolabı kanepe dağıtan Tunceli Valisi’ne, Mercedes’i ve Hyundai jipi yetmedi, Volvo “aldı”lar... Mercedes’i eskiyen Isparta Valisi’ne, Isparta’nın prestiji sarsılıyor diye, Audi A8 “aldı”lar... Mercedes’i, Mercedes jipi, Nissan’ı olan Ardahan Valisi’ne bi tane Volvo jip “aldı”lar, bi tane de Audi A6“aldı”lar.

*

Oğlu Cumhuriyet mitingine katıldığı için mimlenen Yalova Valisi’ni, “pahalı”perdeleri söktürüp, “ucuz”a perde taktırarak, devleti “zarar”a uğratmak suçuyla görevden “aldı”lar!

*

Danıştay “aldı”rma sen diyerek, görevine iade etti... Baktılar ki, Danıştay devletin iflas ettirilmesine “aldı”rış bile etmiyor, devleti kurtarmak için, merkeze “aldı”lar.

*

(TÜBİTAK’tan burs kazanan, İngiltere ve Belçika’da eğitim gören, The Victoria University of Manchester’da master, Çukurova Üniversitesi’nde doktora yapan, yönetim bilimi doçenti olan, Avrupa Konseyi Yerel Demokrasi Komitesi’nde Türkiye’yi temsil eden, başkanlığını yapan, Avrupa Konseyi Seçilmiş Uzmanlar Komitesi ve Uluslararası Odalar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğini yürüten, Türk-Alman İş Konseyi Eşbaşkanı olan, İngilizce ve Fransızca bilen; Avrupa Topluluğu çevre politikası, Türk kamu yönetimi, çokuluslu şirketlerin yönetim organizasyonu hakkında kitapları bulunan biri...“Aldı”kları Yalova Valisi Yusuf Erbay.)

*

Cevabı adım gibi tahmin ettiğim halde, sordurdum... Yalova il olduğunda valiye tahsis edilen 96 model Mercedes’e biniyordu, bir senedir arızalı, garajda, yenisini “aldı”rmadı, il özel idaresi personelinin servis aracı olarak kiralanan Ford’u kullanıyordu. 

Başbakan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu'nun türbanı çözeceğine inanıyor musunuz?" diye sordu, Tokatlılar "evet" dediler

Başbakan Erdoğan Tokatlılar’ın cevabına şaşırdı 
Başbakan Erdoğan, "Kılıçdaroğlu'nun türbanı çözeceğine inanıyor musunuz?" diye sordu, aldığı cevap karşısında şaşırıp kaldı ve soruyu tekrar sordu

Başbakan Erdoğan, partisinin Tokat mitiginde, kendini dinleyen kalabalığa "Kılıçdaroğlu'nun türban sorunun çözebileceğine inanıyor musunuz?" diye sordu. Kalabalık hep bir ağızdan "Evet" deyince, Başbakan şaşırıp kaldı ve kısa süreli bir sessizlik oldu. 

Başbakan daha sonra "İnanmıyorsunuz değil mi" sorusunu yöneltince herkes hep bir ağızdan evet dedi.

Şeker Kurumu da Bakanlıktan sonra Kayseri Şeker Fabrikası ile ilgili haksız haberleri yalanladı

Kayseri Şeker Fabrikası ve yönetim kurulu üyeleri hakkında Çalık Grubu’na ait Sabah ve Takvim gazeteleri ile Taraf Gazetesi’nde yayınlanan haberlerin asılsız olduğu Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teştiş Kurulu Başkanı’nın resmi yazısının ardından Şeker Kurumu’nun resmi yazısıyla da ortaya çıkmış oldu.
Sözkonusu gazetelerde yayınlanan haberlerde iddiaların kaynağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığı olduğu ileri sürülüyordu. 
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanı Ayhan Erdoğan imzasıyla Kayseri Şeker Fabrikası’na gönderilen yazıda bakanlık teftişinin devam ettiği, dolayısıyla yazılmış herhangi bir teştif raporunun bulunamayacağı belirtilmişti.
Sanayi Bakanlığı Teftiş Kurulu’nun ardından Türk Şeker Kurumu da söz konusu gazetelerdeki Kayseri Şeker’e 2009 ve 2010 yıllarında trilyonlarca liralık ceza kesildiği iddialarını yalanladı.
Genel sekreter M. Jale Leblebici imzasıyla Kayseri Şeker’e gönderilen yazıda 2005 yılında kesilen ve yargı aşamasında olan cezanın dışında fabrikaya 2009 ve 2010 yıllarında kesilmiş herhangi bir ceza olmadığı ifade edildi.

BAŞBAKAN BENİM ÜZERİMDEN SCHRÖDER’LE PAZARLIK YAPTI

Konya''nın Karapınar ilçesi yakınlarında meydana gelen ve 49 kişinin yanarak can verdiği trafik kazasıyla ilgili açıklamalarda bulunan İpek Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Derviş Binboğa, yılardır açıklanamayan şok bir iddiayı ortaya attı. Söz konusu korkunç kazanın ardından şirketi İpek Turizm’in günah keçisi ilan edildiğini anlatan Binboğa, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kusurlu olduğunu savunduğu Mercedes firmasını aklamak için kendisi üzerinden Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'' ile pazarlık yaptığını iddia etti.
AKP hükümetinin hazırlattığı Anayasa değişikliği paketi için 12 Eylül’de yapılacak olan referandum öncesi ortaya atılan iddialar dudak uçuklatacak cinsten… İktidara yakınlığı ile bilinen Zaman Gazetesi, bu kez de 13 yıl önce Konya''nın Karapınar ilçesi yakınlarında çoğu üniversite öğrencisi 49 kişinin yanarak hayatını kaybettiği otobüs kazasını gündeme getirerek HSYK aleyhinde karalama kampanyası başlattı. Zaman Gazetesi önce gün manşetinden verdiği haber ile söz konusu olayı 13 yıl sonra gündeme getirerek, HSYK’nın davaya bakan 11 hâkimin atamasını yaptığı iddiasını ortaya attı. 
Zaman gazetesinde yayınlanan bu haberle alakalı açıklamalarda bulunan İpek Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Derviş Binboğa, davadan alındığı için istifa eden eski Hakim Habip Kılınç''ın, Zaman gazetesine verdiği açıklamalarına destek verdi. Söz konusu otobüs yangınında haklı oldukları davada haksız duruma düştüklerini dile getiren Binboğa, Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nin bilirkişi raporunda Mercedes firmasının ürettiği bu otobüslerle ilgili, “Pimi gövdesine bağlanmış el bombası; her zaman patlayabilir” ifadesine yer verildiğini açıkladı.
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile Adalet Bakanı Sami Türk’ün davanın seyrine müdahale ettiğini öne süren Binboğa, kendisinin mağdur edildiğini söyleyerek “Onlara hakkımı helal etmiyorum” dedi. 
Daha sonra iktidara gelen AK Parti hükümetinin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki 550 milletvekiline konuyla alakalı mektup yolladığını anlatan Binboğa,  49 kişinin yanarak can verdiği korkunç kazayla ilgili AKP’li vekillerin soruşturma önergesi vermesi için uzun uğraşlar sarf ettiğini anlattı. Bu yoğun girişimlerinin ardından başarılı olduğunu AK Parti Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın meclise araştırma önergesi sunduğunu ifade eden Binboğa, söz konusu kazayla alakalı verilen araştırma önergesinin diğer AKP’li vekiller tarafından oy çokluğu ile reddedildiğini söyledi.
Daha sonra şok bir iddia ortaya atarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kusurlu olduğunu savunduğu Mercedes firmasını aklamak için kendisi üzerinden Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'' ile pazarlık yaptığını iddia eden Binboğa, “Eski Almanya Başbakanı Gerhard Schröder Türkiye’ye müdahale etti. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la benim üzerimden pazarlık yaptı. Avrupa Birliği uğruna bizim davamızın ört pas edilmesini sağladılar” dedi. 

SÜMER EROL: "AZINLIĞIN BARO BAŞKANI"

Geçtiğimiz günlerde MÜSİAD’ın öncülüğünde bir araya gelen ve referandumda “Evet” oyu vereceklerini açıklayan meslek kuruluşlarından Baro’ya, Baro üyesi avukatlardan tepki geldi. Baro Başkanı Ali Aydın’ın şahsi görüşünü Baro’nun görüşü gibi açıklamasının etik olmadığının altını çizen Avukat Sümer Erol, Ali Aydın’ın bin üyesi olan Baro’da 275 oy alan azınlık temsilcisi olduğunu söyledi. 
Avukat Sümer Erol, İnşaat Mühendisleri Odası’nda düzenlediği basın toplantısında Baro Başkanı Ali Aydın’a tepki gösterdi. Kayseri Barosu’na kayıtlı avukatların da destek verdiği basın açıklamasında Sümer Erol, Ali Aydın’ın şahsi görüşünü Baro’nun görüşü gibi yansıtmasının etik olmadığını belirterek, Aydın’ın azınlık temsilcisi olduğu görüşünü savundu. 
Halk oyuna sunulan değişikliklerin 12 Eylül Anayasasını aratacak düzeyde olduğunu ifade eden Erol, değişikliklerin amacının siyasi iktidarın yargıdan kurtulma çabası olduğunu ifade etti. 
Sorulan bir soru üzerine değişikliklerin 12 Eylül darbecilerine yargı yolunu açacağı iddiasının bir yalan olduğunu söyleyen Erol, bu iddianın gerçeği yansıtmayan samimiyetsiz bir iddia olduğunu vurguladı. 

"Bitaraf olan bertaraf olur'' sözünü Suriye'deki Baaz Partisi söyler

Ticaret Odası Ağustos ayı meclis toplantısı yapıldı.
Toplantıda konuşan Ticaret Odası Başkanı Hasan Ali Kilci, hükümetin referandum konusunda vatandaşı baskı altına aldığını belirterek, “Bunun demokrasi ile hukuk ile hiçbir ilgisi yoktur” dedi.
Başbakan Erdoğan’ın ''Bitaraf olan bertaraf olur'' şeklindeki açıklamalarını da Suriye Baaz Partisi uygulamalarına benzeten Kilci,  yazdığı kitap ile gündeme bomba gibi düşen Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı''ya da destek verdi.
Kilci, “Bizim cemaatler ile kavgamız yok. Ama politize olup, dini istismar ediyor ve rant peşinde koşuyorlarsa karşıyız” dedi. Oda üyelerine yönelik 29 Eylül’de  Çanakkale gezisi düzenleyeceklerini de ifade eden Kilci, bütün oda üyelerinden bu geziye ilgi göstermelerini isteyerek, “Çanakkale Şehitliği’ni görmeden ölmek hiç yaşamamak demektir” dedi.
Kilci, terör örgütü PKK’nın bazı sözcülerinin “Devlet ile anlaştık” şeklindeki açıklamalarına da sert çıktı. Kilci, Türkiye Cumhuriyeti, terörle pazarlık içine girmez. Milletin sabrını sınamasınlar” diye konuştu.
Konuşmasında ayrıca yazdığı “Haliç''te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet, Bugün Cemaat” kitabı ile gündeme bomba gibi düşen Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı''ya da destek veren Başkan Kilci, “Bizim de cemaatler ile kavgamız yok. Ama politize olup, dini istismar ediyor ve rant peşinde koşuyorlarsa cemaatlerin karşısındayız” dedi.
Diğer yandan Ticaret Odası Meclis Toplantısı sonrasında oda üyeleri, iftar yemeğinde de biraraya geldi.

Kayseri Erciyesspor 2 Futbolcuyu Renklerine Bağladı

Bank Asya 1. Lig'de mücadele eden Kayseri Erciyesspor, Konyaspor'dan Mehmet Ayaz ile Boluspor oyuncusu İbrahim Yavuz'u renklerine bağladı.

"Bugüne kadar Muş'a ne yaptınız" sorusu Bakan Çağlayan'ı kızdırdı

Malazgirt Zaferinin 939. yıldönümü kutlamalarına katılmak için Muş’a giden Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’ın Belediyeyi ziyareti sırasında gerginlik yaşandı.

"Cumhuriyetin geleceğini oylayacağız."

CHP MYK Üyesi Prof. Dr. Süheyl Batum, Kayseri İl Başkanlığı'nda düzenlenen basın toplantısında, 12 Eylül'de Anayasa metninin oylanmadığını ileri sürerek, “Cumhuriyet'in nasıl ilerleyeceğini oylayacağız” dedi.

Dilencinin üzerinden bin 669 lira para çıktı

Kayseri Büyükşehir Belediyesi zabıta ekipleri tarafından düzenlenen dilenci operasyonunda bir dilencinin üzerinden bin 669 lira para çıktı.

Bayan Sürücünün Zor Anları

Kayseri'de bir bayan sürücü otomobilini park etmek için dakikalarca uğraştı. Defalarca denemesine rağmen park yerine giremeyen otomobil sonunda su kaynattı.

Demokrat Parti (DP) :"Diktatörlüğe 'hayır'

Demokrat Parti (DP) Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Polat Üründül, referandumun diktatörlüğe giden bir yol olduğunu belirterek, "Bir kişi veya partinin kendi başına anayasayı değiştirmesine karşıyız.
Üstelik AKP'nin sunduğu taslağın yetersiz olduğunu evet oyu verecekler de söylüyor.Bu ülke zaten yetersiz bir Anayasayla yönetiliyor. Bu kadar yetersizlikler zincirine ne gerek var?" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın DP, CHP ve MHP’yi ruh üçüzü olmakla suçlamasına tepki gösteren Demokrat Parti (DP) Gençlik Kolları Genel Başkan Yardımcısı Polat Üründül“Bizim tek ortağımız milletir ve ülkenin birliğini bozan AKP’nin açılım politikasında kimlerle ruh üçüzü olduğu da bellidir. Başbakan Mitinglerinde Adnan Menderes’i örnek göstererek onun kemiklerini sızlatmamalı. Menderes Atatürkçü, Milliyetçi ve Özgürlükler konusunda samimi bir insandı” sözlerini söyledi. Genel Başkanları Hüsamettin Cindoruk’un Meclis başkanı olduğu dönemde tüm partilerin uzlaşısıyla değişikliklerde bulunduğunu belirten Üründül, “İktidar olduğumuzda Türkiye için çağdaş ve özgürlükçü bir anayasa oluşturacağız. Bu Cumhuriyet ilkelerine ve Milli değerlere aykırı olmayan bir Anayasa olacak. O nedenle şimdi AKP anayasasına ‘Hayır’ diyoruz”  ifadelerini kullandı.

Orhan Pamuk'un evet demesi hayır oylarını tetikler mi?

Tartışmalara yol açan Anayasa değişikliğine nasıl yaklaştığı merak edilen isimler arasında yer alan yazar Orhan Pamuk, bu soruya NTV’den Banu Güven'e verdiği röportajda yanıt verdi.  Pamuk, darbenin 30. yıldönümünde kurulan sandıkta 'evet' diyeceğini söyledi.
Orhan Pamuk'un evet demesi hayır oylarını tetikler mi? yeni tartışma konusu bu oldu?

Başbuğ, MHP'yi Ziyaret Edecek

Orgeneral Başbuğ, ilk kez ana muhalefet dışındaki bir siyasi partiye de veda ziyaretinde bulunacak.
MHP’ye yarın öğle saatlerinde veda ziyareti için gidecek olan Orgeneral Başbuğ, burada MHP Lideri Devlet Bahçeli ile görüşecek.

Yoksulluk sınırı 2.657 lira

Dört kişilik ailenin açlık sınırı 815, yoksulluk sınırı 2 bin 657 lira olarak hesaplandı.
Türk-İş'ten yapılan yazılı açıklamada, konfederasyon tarafından yapılan ağustos ayı ''açlık-yoksulluk sınırı'' araştırması sonuçlarına yer verildi.

Ramazan ayı nedeniyle birçok marketin çeşitli kampanyalarla fiyat indirimine gittiği, bunun aile bütçesine rahatlatan bir unsur olduğu belirtilen açıklamada, fiyatlarında artış yapmayan Et ve Balık Kurumu reyonları önünde uzun kuyruklar oluştuğu, ancak sebze ve özellikle de meyve fiyatlarındaki artışın mutfak harcamasına olumsuz yansıdığı kaydedildi.

Meyve-sebze ortalama fiyatının bu ay özellikle meyve fiyatındaki artışın etkisiyle geçen aya göre yüzde 5,80 yükseldiğinin belirlendiğine işaret edilen açıklamada, bu ay ortalama meyve-sebze kilogram fiyatının 2 lira 37 kuruş olarak hesaplandığı ifade edildi.

Açıklamada, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcamasının (açlık sınırı) ağustos ayında geçen aya göre azalarak 815 lira 99 kuruş olarak tespit edildiği ifade edildi. Gıda harcamasının yanı sıra giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu harcamalarla birlikte toplam harcama tutarının (yoksulluk sınırı) ise 2 bin 657 lira 95 kuruş olarak hesaplandığı bildirildi.

Dört kişilik bir ailenin gıda için yapması gereken asgari harcama tutarının geçen aya göre yüzde 0,69 oranında gerilediğinin saptandığı belirtilen açıklamada, gıda enflasyonunun 12 ay itibarıyla artış oranının ise yüzde 10,13'ü bulduğu kaydedildi.

''Yoksulluk sınırı'' tutarının haneye girmesi gereken gelir toplamını ifade ettiği, ancak çoğu ücretli çalışanın hanede tek gelir getiren konumunda olduğu vurgulanan açıklamada, "Kabul edilmesi gereken önemli bir husus da genel olarak ele geçen ücret-maaş-aylık düzeyinin düşüklüğü olmaktadır. Elde edilen gelirin insan onuruna yaraşır geçim koşullarını sağlayacak harcama tutarı karşısındaki yetersizliği, açlık ve yoksulluğu, özellikle ramazan ayında, daha görünür kılmaktadır" denildi.

TABUTLARA "DİPLOMATİK" ARA...

AKP, "PKK ile görüşmedik-anlaşmadık" derken, Cumhurbaşkanı terörle mücadelenin içine "diplomasiyi" de koyuverdi...O zaman bu öyle görüşme-anlaşma sayılmaz...Diplomasidir...

Ve Ekselansları Apo papyonunu düzeltirken, kordiplomat hücre komşusuna "Kendimleştim mi?" diye sordu...O "He lo..." dedi...Çankaya'da bando ve askeri şeref kıtası tarafından karşılanan Ekselansları Apo, "Merhaba asker!.." diye şeref kıtasını selamladı...Asker bir ağızdan yanıtladı:"Sağollll...""Diplomasi" gereği Cumhurbaşkanı karşılama noktasına gelirken kırk bir pare top atışı başladı...İlk top sesi duyulduğunda Ekselansları Apo, kordiplomat arkadaşına eğilerek "Kırmızi halinin altına mayin koymişsen?.. " diye sordu.O "Koymemişem, şeref topidir" dedi...Ve görüşmelere geçildi..

İnanmadınız...Siz eskiden PKK teröristlerinin davul-zurnalı törenlerle karşılanacağına, terörist kıyafetleri ve bayrakları ile şehirde şeref turu atacaklarına da inanmazdınız...Neyse ki çözüm var:Diplomasi...

Doğrusunu isterseniz "terörü durdurmak için devletin her yolu denemesi ve gerekirse terör örgütü ile görüşmesi" fikri özünde doğrudur...Ama; dağdan her gün tabutlar gelirken... Referandumda "evet" çıksın diye kan ve ölüme ara verip... Referandumdan sonra kaldığı yerden devam etmek...Bu nasıl bir tezgâhtır?...Ya da; referandumda "evet" çıkması, tabutlar içinde annelerine getirilen 120 gencin sönen hayatlarından daha önemli...Öyle mi?...
Bekir Coşkun
26 / 08 / 2010
( Habertürk )
bcoskun@htgazete.com.tr

Sadece savcılar yetmez…

Tartışma yaratan kitabın yazarı Hanefi Avcı, 'belge' eleştirilerine yanıt verdi.
'Bu (kitabındaki iddialar) sadece savcılara havale edilebilecek kadar basit bir konu değil' diyen Avcı, "Sadece savcılar yetmez. Yönetimin de hükümetin de basının da tüm Türkiye’de yaşayan etkin olan herkesin görev alıp bakması lazım. Kitabı yazarken açık araştırma yapsam çok daha fazla bilgi toplayabilirdim. Ama bu riskliydi. Çünkü en ufak bir araştırmayı yaptığınız zaman, cemaatin sistemi alarm oluyor ve sizin üzerinize yöneliniyor. Son güne kadar kimse bilmiyordu. İnternet kullanmadım." dedi.

Yazdığı “Haliç’te Yaşayan Simonlar Dün Devlet Bugün Cemaat“ adıyla piyasaya çıkardığı kitapla gündeme bomba gibi düşen Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, Milliyet’ten Nedim Şener'e verdiği röportajda çarpıcı açıklamalar yaptı. Avcı, kitabın yayınının engelenmemesi için çaba gösterdiğini, kimseyle konuşmayıp, internete dahi girmediğini söyledi.

İşte Avcı'dan olay kitapla ilgili sorulara verdiği yanıtlar…

Gülen Cemaati uzun yıllar etliye sütlüye karışmayan, eğitimle ilgili bir görüntü çiziyordu. Son yıllarda bazı iddialar gündeme gelmeye başldı. Siz kitabınızda ağır suçlamalar yöneltiyorsunuz...

Cemaat 2003 yılına kadar daha pasif, kendi içinde dayanışma halinde, kendi okullarını çalıştıran bir kurum halindeydi. Diğer devlet kurumları içinde vardı. Ama orada sadece bilgilere nüfuz edip oradaki arkadaşları koruma kollama halindeydi. 2003’te bir değişiklik oldu. Bütün yetkilileri değiştirdiler. Operasyoncu, aktif hareket eden bir insanlar grubu yönetime geldi. Bunların yönetime gelmesiyle birlikte yapı değişti. Eski pasif, mülayim, herkesle barışık yaşamak isteyen bir sistem yerine farklı bir tavır ortaya çıktı.

Bu yapı eğer herkesi izliyor dinliyor takip ediyor, görüntülüyor ise şu andaki siyasileri de izliyor mudur?

İstisnasız herkesle ilgili çok ciddi bilgi toplandığı, arşivleme yapıldığı kanaatindeyim. Ellerindeki olanakların hafızamızın kabul edemeyeceği kadar fazla olduğu inancındayım. Elektronik ve teknik olarak inanılmaz bir seviyedeler.

Bir savcılık soruşturmasında ortaya attığınız iddialar kanıtlanabilir mi?

Bu sadece savcılara havale edilebilecek kadar basit bir konu değil. Bence Türkiye hep bu kolaylığa kaçtı. Savcılığa, hakime devrederek kurtulmaya çalıştı. Evet, bunlar, savcıların görev alanına giren çok ciddi konulardır. Ama sadece savcılar yetmez. Bence burada yönetimin de hükümetin de basının da tüm Türkiye’de yaşayan etkin olan herkesin görev alıp bakması lazım. Bence, bu iş şu anda göründüğü kadar basit değildir, gelecekte çok ciddi sorunlar yaratacak bir olaydır. Öyle kolayca durdurulacak bir olay da değildir.

Kitabı yazarken gizlilik yönünden nasıl bir yöntem izlediniz?

Bu kitabı yazarken açık araştırma yapsam ve bazı insanlarla görüşsem çok daha fazla bilgi toplayabilirdim. Ama bu çok riskliydi. Çünkü en ufak bir araştırmayı yaptığınız zaman, cemaatin sistemi alarm oluyor ve sizin üzerinize yöneliniyor. Bu geçmiş örneklerde görüldü. Kim, cemaat hakkında bir araştırma yaparsa üçüncü adımından itibaren fark ederler ve ona yönelirler. Bundan dolayı ben bunu çok gizli yapmak durumundaydım. Son güne kadar kimse bilmiyordu. İnternet kullanmadım. Ayrı bir bilgisayar kullandım. Sadece kendim bildim ve kimseyle paylaşmadım. Öyle olması gerekiyordu yoksa başka olumsuz sonuçlar olabilirdi..

Hakkınızda, inceleme,soruşturma olacak açığa alınacaksınız, hazır mısınız?

Elbette bekliyorum otomatik olarak. Bu mümkün ama, bunu yapmak benim açımdan bir görevdi. Kitap içinde anlattığım Simon hikayesi de onu doğruluyor. Eğer siz, gerçekten vicdani anlamda adaleti, hak ve hukuku savunuyorsanız bunu kim yaparsa yapsın karşı çıkmanız ve bunu yerinde zamanında söylemeniz lazım. Hatta, bu biraz da geç kaldı. Görevde kalıp yazmaya çalışmak. Aslında dördüncü ayda bitmişti. Redaksiyonu uzun sürdü. Geç kaldı diyebilirim. Benim hedefim 10 Nisan’da çıkarmaktı kitabı.. Ama, olmadı. Daha sonrasını bekleseydim, bir anlamı olmazdı, yararı olmazdı.

TSK’nın içinden sızan bilgiler, ortam dinlemeleri, kanunsuz telefon dinlemeleri Türkiye’nin gündemini değiştirdi. Bunlar da ortaya atığınız iddialarla ilintili mi?

Evet bunlar da dezenformasyondur. Örneğin Hantepe olayı. Bugün TSK’yı bir çok konuda eleştirebilirsiniz. Geçmişten beri ihtilal düşüncesinden söz edebilirsiniz, kendilerini farklı konumda görüyor diyebilirsiniz. Terörle mücadelede dünya kadar hatalarından söz edebilirsiniz. Ama şunu asla söyleyemezsiniz. Kendi karakollarının basılmasına zemin hazırladılar, karakolların basılmasına göz yumdular diyemezsiniz. Güneydoğu’da her gün bir birlik ile ilgili şu olacak bu yapılacak diye iki üç istihbarat gelir. Güneydoğu’da gece isteseniz de bir başkasına yardıma gidemezsiniz. Çünkü şöyle bir istihbarat gelir; şu karakol basılacak denir. Ama tuzak kurulmuş ve mayın döşenmiş olabilir. O yüzden Güneydoğu’da karakollar arasındaki mesafe ile tuzak ihtimalini de dikkate aldığınızda gece yardım etme ihtimali iyice azalır. Güneydoğu’da gece çatışmaya girerseniz kimse kimseye yardım edemez. O yüzden Hantepe baskınına göz yumulduğunu, baskına subayların isteyerek sebebiyet verdiğini söylemek vicdansızlıktır.
Olayların çarpıtılarak bu hale getirilmesi insafsızlıktır. Şimdi düşünün eğer siz Heron’ları düşürün Heronlar bize zarar veriyor diyecek kadar PKK ile yakınsanız, sizin evveliyatınızda bir çok şey olması lazım. Bir anda sabah kalkıp yolda telefon açıp böyle bir şey diyemezsiniz. İkincisi Heronların karargahı birden fazla yerde. Bu karargahlarda onlarca insan çalışıyor. Sistemi aktive eden çalıştıran teknik adamlar ayrı, kumanda edenler ayrı, hedef belirleyiciler ayrı. Orada bir insanın tek başına yapacağı bir işlem yok. Heron komplike olarak bir karargah operasyonudur.

Peki o telefon konuşması de planlı mıydı?

Bence MİT’in dinleme yaptığını bilerek kasıtlı olarak konuşuldu. Kasıtlı hedef saptırması yapıldığı kanaatindeyim. Bu kadar komplike bir konuda tek bir kişinin telefon açmasıyla Heron düşürülemez. Bu sistemi bilmeyen, bu işi bilmeyen ama buralara leke atmak isteyen birilerinin işi olduğunu düşünüyorum Fakat bu tür şeylere zamanında ve iyi cevap verilemediği için toplumda sanki doğruymuş gibi bir düşünce doğuyor. Böylece insanların zihinleri, kafaları karıştırılıyor. Bu tür şeyler insanların kafalarını karıştıracak biçimde ve güveneceği hiç bir şey bırakmayacak şekilde yapılıyor.

TSK’nın hedef alınmasının amacı nedir?

Aslında bunda TSK’nın bu zamana kadar olan tavrı da etkili. TSK’nın Türkiye’deki siyasi hayata müdahalesi, siyasi ve sosyal gelişmelere verdiği tepkiye karşı oluşan bir birikim de var. Rüzgar eken fırtına biçer misali... İkincisi ise Türkiye’de cemaatin önünü tıkayabilecek en önemli kurum TSK olarak görülüyor.

Bahsettiğiniz güç TSK içinde de etkili mi?

Ben çok özel ve gizli bilgileri yazmak istemedim. Ayrıca TSK’ya da ne kadar sızdıkları ortada. Ortaya çıkan belgelerden nerelere kadar sızdıkları görülüyor. O cenahı da yöneten, o olayları da organize eden kişilerle ilgili bilgilerim var, onları bu konuları soruşturacak makamlara vermeyi düşünüyorum.

Çok iddialı tespitleriniz var bunları belgeleyebilecek durumda mısınız?

Benim yazdıklarımı çok kişi biliyor. Emniyet içinde, basın içinde ama bilmezleri oynuyorlar. Hatta isim isim sayacak kadar bu konuya vakıflar ama bunlar dillendirilmiyordu, ben bunların bir kısmını dillendirmiş oldum. İkincisi bu konularla ilgili belgeleri koymaya kalksam cilt cilt kitap olurdu. Ben hiç belge koyma taraftarı değildim. Zorunlu olduğunu düşündüğüm bir iki metin dışında da koymadım. Yazdığım konular gerekli makamlar tarafından araştırıldığında rahatlıkla doğrulanabilecek konulardır. Devlet isterse gider yerinden tek tek belgesini bulur. Zaten ben kitap yazmadan Emniyet Genel Müdürü, İçişleri Bakanı ve Başbakan’ın başdanışmanına kadar her şeyi anlattım. Bu makamlar gerekli araştırmayı yapsa zaten söylediğim tüm belgelere ulaşabilecek hatta daha büyük fotoğrafa ulaşacaklardır. Çok şey ortaya çıkacaktı, binlerce insanın dinlendiğine ilişkin belgeler ortaya çıkacaktı. Ama yapmadılar fakat bir gün yapılırsa bu araştırmalar tahminlerimizin çok üzerinde şeyler ortaya çıkacaktır.

88 yıl sonra aynı tepede

Binlerce kişi ellerinde meşalelerle Kocatepe'ye yürüdü.
Büyük Taarruz'un 88. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen ''Zafer Yürüyüşü''nde binlerce kişi ellerinde meşalelerle Kocatepe'ye yürüdü.

Kutlamalar, Atatürk'ün taarruz emrini verdiği 1874 rakımlı Kocatepe'de sabahın ilk ışıklarına kadar devam etti.

Afyonkarahisar'ın Şuhut ilçesine bağlı Çakırözü köyünden başlayan ve yaklaşık 20 kilometre devam eden ''Zafer Yürüyüşü''nde binlerce kişi Kocatepe'de bir araya geldi.

Afyon Kocatepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Altuntaş, burada yaptığı konuşmada, katılımcıları ''Türk ulusunun başka ulusların egemenliği altına girmeyi reddederek özgürlüğünü kazandığı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı topraklara hoş geldiniz'' diyerek selamladı.

Hava sıcaklığının 12 dereceye kadar düştüğü Kocatepe'deki kutlamalar kapsamında, Marmaris Senfoni Orkestrası ve opera sanatçısı Hakan Aysev bir konser verdi. Kutlamalar sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü.

GECEDEN NOTLAR

Türkiye'nin birçok ilinden gelen binlerce vatandaş katıldığı yürüyüşte, Afyonkarahisar Garnizon Komutanlığına bağlı birlikler gece boyunca katılımcılara, çorba, hoşaf ve ekmek ikram etti.

Jandarma Birlikleri, güzergahta geniş güvenlik önlemi aldı.

Rüzgarın etkisiyle hava sıcaklığının 12 derecenin altına düşmesi nedeniyle bazı vatandaşlar ateş yakarak, bazıları ise battaniyelere sarılarak ısınmaya çalıştı.

AA

Devlete karşı bayrak açanlarla muhabbet olmaz.

Demokratik Sol Parti (DSP) Genel Başkanı Masum Türker, Mersin'in Silifke ilçesinde DSP İlçe Örgütü'nü ziyaret etti.

DSP Genel Başkanı Türker ziyarette yaptığı açıklamada, "Hükümetin PKK örgütü ile yaptıkları anlaşma gereği söylemleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başladı. Daha iki gün evvel Ahmet Türk, '13 Eylül'den hemen sonra yeni bir anayasa yapılırsa bu anayasada ki boykotu kaldırır evet deriz'. Başbakan 24 saat geçmeden hemen arkasından 'Bu anayasa değişikliğini gerçekleştirip yeni bir anayasa yapacağım' diyor. Neden böyle söylüyor?

Anayasa Mahkemesi'nin yapısı sulandırıldığı ve karar alamayacağı için ve ilk 4 maddesini değiştirse bile itiraz edecek bir merci kalmayacağından böyle konuşuyor. Başbakan evet oyu vermeyen kim olursa olsun deklare etmeyen herkesi fırçalıyor. Oy vermeyecek olanları teröristlerle ayın kefeye koyuyor. Kendisi ne yapıyor. Bunlarla anlaşma yapıyor ve onların evet oylarını almak için çaba harcamaktan geri kalmıyor" dedi.

"TERÖRÜN ÇÖZÜMÜ İÇİN AFFIN ÖNE GETİRİLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUZ"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "PKK silah bırakırsa af tartışılır" sözlerini hatırlatan Türker, "Terörün çözümü için affın öne getirilmesini doğru bulmuyoruz. Kaldı ki 2001 yılında bir af çıkarken büyük tartışmalarla karşı karşıya kaldık. Kemal Kılıçdaroğlu teklifini hazırlasın ortaya getirsin bir görelim. Bu konuda Kılıçdaroğlu'nun afla neyi kastettiğini bir görelim" dedi.

"Teröristle muhabbet olmaz" diyen Türker, "Devlete karşı bayrak açanlarla muhabbet olmaz. Bu konuda nasıl bir muhabbet ediliyor çıkıp bunu söylesinler. Bu konuda Başbakan kendini yakalatmıştır. Başbakan ne dedi 'Biz terör örgütü ile görüşmedik' şimdi ne yapıyor terör örgütünü ve BDP'yi köşeye sıkıştırdı. Baktı ki evetler az hezeyan içine girdi. Panikledi. Bu nedenle işadamlarına fırça attı. 'Sizi yok ederim' dedi. Tehdit eden bir Başbakan konumuna düştü. Yeni yayınlanan Hanifi Avcı'nın kitabı ile AKP'nin
kurduğu yeni derin devleti nasıl kurduğunu görmüş olduk" diye konuştu.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Hükümet ile terörist başı Öcalan arasında bir anlaşmanın olduğu" iddialarına da değinen Türker, "Başbakan ne diyor 'Burada bu işi biz değil devletin bazı unsurları yapıyor' onlara soruyorum Devletin unsurları Bakanlardan habersiz bir iş mi yapıyor? Dış politikamız böylemi idare ediliyor? Terörle böylemi mücadele ediyoruz. Bu soruların cevabını veremezler. Ama ben söyleyeyim. MİT ve CIA aracılığı hem terör örgütü ile pazarlık yapılıyor. Hem de taahhütlerde bulunuluyor.

Başbakan ve arkadaşları açık ve seçik bir şekilde özerklik talebine tavır koymamışlar ve refleks bir çıkış göstermemişledir. Başbakan Türkiye'yi önemsemiyor. Abdullah Öcalan'la İmralı'da görüşmüş, ayrıca MİT yetkilileri CIA yetkilileri terör örgütünün duruşu ile ilgili bir görüşme yapılmıştır. Bu konuda da çok önemli bir durumla karşı karşıyayız. Devlet neden böyle taviz veriyor. Sırf anayasa değişikliğini gerçekleştirmek için. Başbakan 'terör örgütü ile konuşmak şerefsizliktir' dedi. Ama şimdi yaptığı açıklamalarla birilerinin konuştuğuna nokta koyuyor. Söylediği sözün ne manaya geldiğini kendine bırakıyorum" dedi.


İHA

Kılıçdaroğlu meydan okudu

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Elazığ, Bingöl ve Tunceli'de Başbakan Erdoğan'a seslendi: Adam gibi adamsan, yürekli adamsan, sözüne güveniyorsan, bilgin kültürün varsa çık televizyona tartışalım. Söz veriyorum senin yolsuzluk dosyalarını getirmeyeceğim. Sadece Anayasa konuşacağız.
Adam gibi adamsan karşıma çık tartışalımKılıçdaroğlu, Erdoğan’a televizyonda düello teklifini Elazığ, Bingöl ve Tunceli mitinglerinde yineledi: Söz veriyorum yolsuzluk dosyanı getirmeyeceğim. Sadece Anayasa konuşacağız 
Haber: Macit SOYDAN
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Adam gibi adamsan, çık televizyona tartışalım diyorum. Söz veriyorum, onun yolsuzluk dosyalarını getirmeyeceğim. Sadece Anayasa konuşacağız” dedi. Kılıçdaroğlu, Güneydoğu turunun ikinci gününde dün Elazığ, Bingöl ve Tunceli’de vatandaşlara hitap etti. Kılıçdaroğlu, Elazığ PTT meydanında düzenlene mitingde, yine Başbakan Tayyip Erdoğan’a yüklendi. Kılıçdaoğlu, kentteki sanayi atağının AKP ile bittiğini belirterek, şöyle konuştu:
Vatandaşın parasıyla kampanya
“Bizim otobüsümüz bu aldığımız para belli. Biz kendi imkanlarımızla geziyoruz. Recep Bey’in altında otobüsü var. Üzerinde Türkiye Cumhuriyeti yazıyor. Yani devletin imkanlarıyla geziyor. Onun parasını fakir fukara veriyor. Önce sanayiyi bitireceksin, sonra Elazığ’a gelip benim anayasama ’evet’ ver diyeceksin.” Vatandaşlardan “AKP’ye 12 Eylül’de ders vermelerini ve milletin yakasından düşürmelerini” isteyen Kılıçdaroğlu, “Dokunulmazlıkları neden Anayasa değişikliğine koymuyorlar? Bir Başbakanın boğazından haram lokma inmemişse neden dokunulmazlıkları kaldırmaz” diye sordu.

Aziz Nesin yaşasaydı...
Erdoğan’a televizyonda karşı karşıya gelme teklifini yineleyen Kılıçdaroğlu, “ Adam gibi adamsan, yürekli adamsan, sözüne güveniyorsan çık televizyona tartışalım diyorum. Söz veriyorum, onun yolsuzluk dosyalarını getirmeyeceğim. Sadece Anayasa konuşacağız. Bunlar 12 Eylül’den hesap soramazlar. Hesap soracaksan önünde Yaşar Büyükanıt duruyor.  O muhtırayı veren paşadan hesabı da biz soracağız” dedi. Eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’a üstün hizmet madalyası verilmesini eleştiren CHP lideri, “Kendilerine muhtıra veren paşaya üstün hizmet madalyası verdiler. Rahmetli Aziz Nesin olsaydı buna inanamazdı” diye konuştu.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Güneydoğu turunun ikinci gününde dün Elazığ PTT meydanında vatandaşlara seslendi.

İstifa eden 3 başkan CHP'ye döndü

CHP eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in Dersim olaylarına ilişkin geçen yıl yaptığı açıklamaya tepki göstermek için partilerinden istifa eden Tunceli'nin 3 ilçe belediye başkanı, bugün yeniden CHP'ye katıldı.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Tunceli’de bugün düzenlediği mitgine katılan Pülümür İlçesi Belediye Başkanı Mesut Çoşkun, Ovacık İlçesi Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül ve Nazimiye İlçesi Belediye Başkanı Hasan Kırmızıçiçek'e parti rozetlerini genel başkan kendisi taktı.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...