Sayfalar

25 Haziran 2010 Cuma

PKK terörünün taşeronu iktidardır

Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan da “taşeron” tartışmasına katıldı. Tantan, idam cezasının yeniden getirilmesini, Abdullah Öcalan’ın da asılmasını istedi.  Tantan, Gazeteport’a yaptığı açıklamada, hükümetin terörle mücadeleyi TSK’ya havale ettiğini ve gelişmeleri uzaktan izlediğini savundu. Tantan, “Türkiye’de siyaset iflas etmiştir. Anadolu evlatları birer birer şehit oluyor, iktidar ve muhalefet ortada yok. Siyasetin tutsaklığı, halkı da tutsak aldı. Esas sorun siyasi zafiyettir. Taşeronu aramaya gerek yok. Taşeron siyasi iradedir. İktidarın tutsaklığından dolayı devletin gücü ayaklar altına alınmıştır. Türkiye, kaosa doğru sürüklenmektedir. MİT, TSK, Emniyet, Jandarma, ve Gümrük Müsteşarlığı yeniden yapılandırılmalı ve istihbarat görev tanımları yeniden yapılmalıdır” şeklinde konuştu.
Öcalan idam edilmelidirTürkiye’nin kuşatma altında olduğunu savunan Tantan, “Acilen idam cezası geri getirilmeli. Bu artık zorunlu ve kaçınılmazdır. Terör suçlarında idam cezası mutlaka uygulanmalıdır. 
Yeniçağ

Şehit Süleyman Akan, rahat uyu şehidim, bu ülke bölünmeyecek!

Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Er Süleyman Akan'ın cenazesi, Yüksekova'nın Doğanlı köyünde düzenlenen törenin ardından Kamışlı köyü mezarlığında toprağa verildi.

Karakoçan'ın Yoğunağaç köyü kırsalında güvenlik güçleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada şehit düşen er Süleyman Akan'ın cenazesi, helikopterle Doğanlı köyüne getirildi.

Yoğun güvenlik önleminin alındığı köy camisi önünde düzenlenen törene katılan Hakkari Valisi Muammer Türker ve 3. Taktik Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya, şehidin kardeşi İshak Akan'a ile yakınlarına başsağlığı diledi.

Tümgeneral Kaya'nın şehidin kardeşi Akan'a sarılarak, ''Vatan sağ olsun'' demesi üzerine, şehidin bazı yakınları Kaya'ya tepki gösterdi.

Tören alanına getirilen şehidin 2 yaşındaki kızı Özge Akan da babasının Türk bayrağına sarılı naaşı üzerine gül bıraktı.

Bu sırada, şehidin halası Perişan Akan ve yakınları, gözyaşları içinde Kürtçe ağıt yakarak, akan kanın durmasını istedi.

Hakkari Müftüsü Ali Öztürker'in kıldırdığı cenaze namazının ardından askerler ve yakınları tarafından bir süre omuzlarda taşınan şehidin naaşı, askeri araca bırakılarak, Doğanlı köyüne 2 kilometre uzaklıktaki Kamışlı köyü mezarlığında toprağa verildi.

Törene şehidin annesi Esmer ile eşi Gurbet Akan ve yakınlarının yanı sıra Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Nazım Altıntaş, Yüksekova Kaymakamı Çetin Çelik, Milli Eğitim İl Müdürü Ömer Bulut ve çok sayıda vatandaş katıldı.

Adalet Bakanı sen yatağında rahat yatamazsın, işin zor.

Adaletin Bakanı Sadullah Ergin demiş ki: "Ohal ilan etmek örgütün amacına kapalı da olsa hizmet etmek demektir" Peki sayın bakan, Habur'da yaşananlar terörü azdırmamış mudur? Yaptığınız Ahmet Kaya açılımları, Apo ve PKK açılımları terörü azdırmamış mıdır? Sizinki dolaylı bile değil, DOĞRUDAN'dır. O yüzden komik olmaya çalışma. Ergenekon'da daha dava dosyası oluşmadığı halde, yargılanmadığı halde 1.5 yıldır hapis yatanlar hukuka uygun mudur? Adalet Bakanı, senin peşini adalet hiç bırakmayacak. Sana yatağında döşeğinde rahat yatamazsın artık.

GÖZÜNÜ SEVDİĞİMİN RECEP’İ, SEN 10 BİN TL’YE GEÇİNEMİYORSUN, EMEKLİ NASIL GEÇİNSİN”

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Hiçbir zaman ve hiçbir ortamda teröre destek vermeyeceğiz, teröre destek verenleri lanetleyeceğiz. Teröre karşı  mücadelemizi  sonuna kadar yapacağız'' dedi.
BELEDİYE  BAŞKANLARINCA KARŞILANDI
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, iki günlük program için geldiği Antalya'da, havalimanında, partisinin Antalya milletvekilleri ve belediye başkanlarınca karşılandı.
Havalimanından ayrılırken Kılıçdaroğlu'nu görmek isteyen partililer, zaman zaman izdihama neden oldu. Partililer Kemal Kılıçdaroğlu'nu, ''Birleşe birleşe kazanacağız'', ''Başbakan Kemal'', ''Devrimci Kemal'' sloganlarıyla karşıladı.
Kendilerine ''Gandi Gönüllüleri'' adını veren bir grup partili de üzerinde, ''Türkiye'nin Gandi'si, siyasetin beyefendisi, dünyanın incisi Antalyamıza hoşgeldiniz'' yazılı pankart taşıdı.
Parti otobüsüne binerek vatandaşları selamlayan Kılıçdaroğlu, daha sonra konvoy eşliğinde Antalya'nın Serik ilçesine geçti. Çınaraltı meydanında otobüsün üzerinden halka seslenen Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi, içinde bulunduğu karanlık noktadan aydınlığa çıkarmak için adım adım gezdiklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, meydanı dolduran kalabalığa, ''Siz parlamentoda naylon faturacı milletvekili istiyor musunuz? Kul hakkı yiyen, ihaleye fesat karıştıran milletvekili ister misiniz? Siz parlamentoda kalpazan ister misiniz?'' diye sordu.
Vatandaşların ''Hayır'' yanıtı üzerine Kemal Kılıçdaroğlu, ''O zaman sizlere bir görev düşüyor. Biz yollara düştük. Hep beraber yürüyeceğiz. Rantın değil, halkın iktidarını kurmak için'' dedi.
TERÖR OLAYLARISerik'in, Antalya'nın en çok şehit veren ilçesi olduğuna dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Şehitler bizim onurumuzdur, yüreğimizdir. Şehitlerin sayesinde bu topraklar yeşilleniyor, insanlarımız yaşıyor, geleceğe güvenle bakıyor. Şehitlerimizi de her zaman ve her ortamda saygıyla anacağız, 'milletimizin başı sağ olsun' diyeceğiz ve terörü her yerde, her ortamda lanetleyeceğiz. Daha bir hafta bile olmadı, İstanbul'da 17 yaşındaki Busemizi, Elazığ'da 70 yaşındaki Şerifemizi, Şerife Teyzemizi kaybettik. Hiçbir zaman ve hiçbir ortamda teröre destek vermeyeceğiz. Teröre destek verenleri lanetleyeceğiz. Teröre karşı mücadelemizi sonuna kadar yapacağız.''
GÖZÜNÜ SEVDİĞİMİN RECEP’İ, SEN 10 BİN TL’YE GEÇİNEMİYORSUN, EMEKLİ NASIL GEÇİNSİN”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Antalya'ya gitti. İki günlük gezisinin ilk durağı olan Alanya’da vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, tartışmalara neden olan ‘Recep Bey’ hitabından sonra, bugünde “Sevgili Recep, gözünü sevdiğimin Recep'i” dedi. Başbakanın geçmiş tarihlerde yaptığı ‘Başbakanlık maaşı yetmiyor, ticaret yapmazsam geçinemem’ şeklindeki açıklamasına göndermede bulunan Kılıçdaroğlu, “10 bin TL beyefendi için yetmiyormuş, şirket kuruyormuş. Sevgili Recep, gözünü sevdiğimin Recep'i. Sen dolmuş parası vermezsin, yemek parası vermezsin, okul masrafın yok. Sen 10 bin TL’yle geçinemiyorsun, emekli 500 TL’yle nasıl geçinecek?” diye konuştu.
'MÜHÜR TEMİZ SİYASETE''Konuşması sık sık ''Başbakan Kemal'' sloganlarıyla kesilen Kılıçdaroğlu, bunun üzerine, ''Başbakanlık için yetki bende değil sizde. Sandık gelecek önünüze ve seçim sırasında oy kullanırken, Süleyman sizsiniz, mühür de sizin elinizde olacak. O mührü temiz siyaset için kullanmaktan yana var mısınız?'' dedi.
''HELVAYI YAPACAK YİĞİT EKSİK''''Çiftçi ile Recep Bey'in arası iyi değil'' diyen Kemal Kılıçdaroğlu, iktidarın çiftçiyi üretemez hale getirdiğini savundu.Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Recep Bey çiftçiden hoşlanmıyor. Serik'teki çiftçi kardeşlerime sesleniyorum: Seçimlerde o, çiftçiye, 'Ananı da al git' demişti. O zaman biz seçimlerde anamızı alacağız, babamızı alacağız, kardeşimizi alacağız, amcamızı, komşumuzu alacağız, sandığa gideceğiz, çiftçiden hoşlanmayan Recep Bey'i ve onun düşüncesini sandığa gömeceğiz.''
İktidarı çiftçiye şikayet eden Kılıçdaroğlu, geçen sene tarım ürünleri ithalatına 10 milyar dolar ödendiğini söyledi. Bu parayla Türk çiftçisinin üretim yaparak Orta Doğu'yu bile besleyebileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, gübre ve mazot desteklerinin de düşürüldüğünü söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin, tarım üretimi için çiftçisi ve toprağı olduğunu vurgulayarak, ''Neyimiz eksik? Helvayı yapacak yiğit eksik'' diye konuştu.
HER KESİMDEN OY İSTEDİCHP'ye daha önce oy veren, vermeyen ya da başka partileri destekleyen vatandaşlardan da oy isteyen Kılıçdaroğlu, ''Ama artık ayrılık gayrılık zamanı değil. Beraber olacağız, yürekli olacağız, bir olacağız, diri olacağız, halkın iktidarını kuracağız'' dedi.
İNANÇLAR ÜZERİNDEN SİYASET YAPMAYACAĞIZİnançlar üzerinden siyaset yapmayacaklarını, halktan yana olduklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları söyledi: ''Asla ve asla inançlar üzerinden siyasete kapı açmayacağız. Her inanca saygı göstereceğiz. Her inancın başımızın üstünde yeri vardır ama biz insanı insan olarak görüyoruz. İnsanın değerini biliyoruz. İnsanın sorunlarını, açmazlarını biliyoruz. Bizim için insan, Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır ve siyaset de o insanın ekonomide, sosyal hayatta, kültürel hayatta karşılaştığı sorunlarını çözmektir. Rantın iktidarını değil, halkın iktidarını bu yüzden istiyoruz. Bunun için diyoruz, 'bölünmeyin, ayrışmayın'. Türkiye'de herkesin karnının doyduğu, yatağa aç çocuğun girmediği, sosyal devletin olduğu bir ülke kurmak istiyoruz, sizin desteğinizle, sizlerle beraber. Yani bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe yaşayacağız.''
Kılıçdaroğlu, ''Pehlivanlar kenti'' olarak nitelendirdiği Serik'ten, miting yapacağı Alanya'ya hareket etti.

Kılıçdaroğlu: Bu düzenden kim memnun? Recep Bey ve arkadaşları memnun.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Bu coğrafyada ne düşüncesi dolayısıyla, ne inançları dolayısıyla, ne de etnik kimliği dolayısıyla hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz, hiç kimseyi ikinci sınıf yurttaş konumuna koymayacağız'' dedi.

Antalya'nın Manavgat ilçesindeki Cumartesi Pazarında vatandaşlara seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasına, ''Sizinle dertleşmeye geldim'' diye başladı. Bu sırada ezan okunmaya başlayınca konuşmasına ara veren Kılıçdaroğlu, ezanın bitmesinin ardından konuşmasına devam etti.

Ülkenin içinde bulunduğu koşulların iyi olmadığını savunan Kılıçdaroğlu, ülkenin içinde bulunduğu durumdan ne çiftçinin, ne emeklinin, ne sanayicinin memnun olmadığını belirterek, ''Bu düzenden kim memnun? Recep Bey ve arkadaşları memnun. O zaman yapacağımız bir şey var. El birliğiyle, gönül birliğiyle ayrılığı gayrılığı bırakarak bu düzeni yıkacağız ve halktan yana bir düzen kuracağız'' dedi.

Esnafı, çiftçiyi, memuru, sanayiciyi memnun edecek, rantiyeyi alaşağı edecek bir düzen kuracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

''Size bir örnek vermek istiyorum. Diyelim ki 1 milyon dolar para getirdi yabancının birisi. 1 sene sonra bu para 2 milyon 370 bin dolar oluyor. Aranızda esnaf var, çiftçi var, emekli var, memur var. 1 milyon dolar karşılığı 1 milyon 370 bin dolar kazanan hangi düzen var? İş bununla kalsa... Hadi parayı kazandı bu çiftçi, sanayici, esnaf, memur, vergi verir. Ama 1 milyon 370 bin dolar para kazanan adam beş kuruş vergi vermez. Buna Adalet ve Kalkınma Partisi'nin adaleti deniyor. Recep Bey Ankara'dan dinlesin. Eğer söylediklerim doğru değilse salı günü konuşsun. '1 milyon 370 bin dolar kazanan kişi şu kadar vergi veriyor' desin. Biz de öğrenelim bakalım ben mi doğru söylüyorum, o mu doğru söylüyor.''

Kemal Kılıçdaroğlu, Türk çiftçisinin dünyanın en pahalı gübre, mazot ve ilacını kullandığını, ancak ürününün karşılığını alamadığını ifade etti. ''Bu düzen haramilerin düzenidir. Haramilerin düzenini alaşağı etmek de halkın, sizin görevinizdir'' diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Biz şunu istiyoruz. Bu coğrafyada ne düşüncesi dolayısıyla, ne inançları dolayısıyla, ne de etnik kimliği dolayısıyla hiç kimseyi ötekileştirmeyeceğiz, hiç kimseyi ikinci sınıf yurttaş konumuna koymayacağız. İnsan insandır. Başımızın üstünde yeri vardır.

Siyaset çok acımasız bir kurum haline geldi. Bizim etnik kimliklerimizi sorgulamaya başladılar. Bu yanlıştır. İnançlarımızı sorgulamaya başladılar. Bu da yanlıştır. 19. yüzyıl politikasını 21. yüzyıl Türkiyesi'nde kullanamazsınız. İnsanlar kendi anne ve babalarını seçme hakkına sahip midir? Böyle bir özgürlüğü yok. Madem ki böyle bir hakkı yok. O zaman ben onun etnik kimliğini niye siyasetin odağına koyuyorum. Hangi gerekçeyle? O nedenle etnik kimliklerle siyaseti alaşağı edeceğiz.''

İnançlar konusunda da benzeri yaklaşımları olduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, meydanı dolduran kalabalığa, ''Bir siyasetçinin bir vatandaşın inancına müdahale etme hakkı var mıdır?'' diye sordu. Bu konuda da ayrılığa izin yer vermeyeceklerini anlatan Kılıçdaroğlu, ''Bizim inançlarımızı, etnik kimliğimizi sorgulayan, siyasette kullananlara prim vermeyeceğiz'' diye konuştu.

-''BÖLÜŞEMEYECEĞİMİZ NEYİMİZ VAR?''-


CHP Lideri, Türkiye'nin dünyanın en güzel coğrafyasında yer aldığını, havasının, suyunun güzel, toprağının verimli olduğunu söyledi.

''Bölüşemeyeceğimiz neyimiz var?'' diye soran Kılıçdaroğlu, ''Ama siyasetçilerimiz var, insanlarımızı bölüyor. Siyasetçilerimiz var, insanlar topraklarını ekmek istiyorlar, alın terinin karşılığını vermiyor. Siyasetçimiz var, yıllardır çalışan insana milli gelirden pay vermiyor. Bu siyasetçileri artık sandığa gömme zamanı geldi'' dedi.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu anlayışta olan siyasetçileri sandığa gömmeye hazır mısınız? Bağırın ki Ankara'dan Recep Bey duysun, ezberi bozulsun diye söylüyorum. Recep Bey'in ezberi bozulacak ama kimyası da bozulacak. Recep Bey'in şimdi düzenini değiştirmek zorundayız. O düzen siyasette zenginleşme düzenidir. Halkın cebinden paraları alma düzenidir. Bu düzeni yıkacağız, halkın iktidarı ve düzenini kuracağız.''

Kılıçdaroğlu, siyasette zenginleşmeyeceklerini de belirterek, halkın vergilerine sahip çıkacaklarını ve halk için kullanacaklarını bildirdi. Siyasetin amacının halka hükmetmek, zulmetmek değil, halka hizmet etmek olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, halka hükmetmek için değil, hizmet etmek için geldiklerini kaydetti.

Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

''Bunu niye söyledim. Şunun için, burası aynı zamanda turizm kenti, tarım kenti. Burası Allah'ın verdiği en güzel coğrafyalardan biri. Denizi, iklimi güzel, toprağı bereketli. Bu yapı içinde eğer mutlu insanlar yaratamazsanız, bu coğrafyada mutlu olamazsa, çocukları büyüdüğünde iş bulamazsa, bu ülkede o zaman bir sorun var demektir. Yönetimden kaynaklanan bir sorun var demektir. Herkes sorununu çözerken biz neden çözemiyoruz. En iyi toprak bizde, sanayici, iş adamı bizde, esnafımız iş yapıyor, işçimiz çalışkan. O zaman bu düzende bir eksiklik var. Bu eksiklik, helvayı yapacak adamda. Helvayı yapacak adamı da siz seçeceksiniz.''

Manavgatlılara hep birlikte sandığa giderek iktidarı yıkma çağrısında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, meydanı dolduran kalabalıktan söz aldı.

Kılıçdaroğlu, ''Biz Ankara'da silkeliyoruz bunları. Gövdeyi biz silkeliyoruz, dalları da siz silkeleyeceksiniz. Her yerde silkeleyeceğiz, ta ki kul hakkı yiyenlerden hesap sorana kadar'' dedi.

Konuşmasının ardından vatandaşlara karanfil atan Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra bir açılışa katılmak üzere Antalya'ya hareket etti.

OHAL'e tepki yağıyor! Halbuki her şey o kadar olağan ki, olağanüstü ne var?

Hırlılar, hırsızlar, arlılar arsızlar, OHAL teklifine tepki yağdırdılar.
Haklılar. Memlekette her şey bu kadar olağan iken olağan üstü halin olmaması gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Çünkü bizi bu hal, şu hal değil OHAL bu hale getirdi.
Aslında PKK'nın bile sebebi OHAL'dir.
Güldürmeyin kendinize bu kadar. Binlerce asker dağlarda, binlerce polis hem şehirlerde hem de yollarda teyakkuz halinde. Adım başı arama tarama var, baskınlar var.
Adına OHAL denmese de OHAL'i yaşıyoruz zaten.
Ey siyasetçiler, tribüne oynayarak daha nereye kadar gideceksiniz.
Adı OHAL olmuş, olmamış. Sizin için fark etmiyor ama biz her şeyi çok iyi görüyoruz.
Ey Türkiye, söyleyin şimdi. Bu hal, olağanüstü hal değil de nedir?

MHP'li Oktay Vural: MHP olarak biz AKP'ye OHAL'siz bir Türkiye teslim ettik.


Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Grup Başkanvekili Oktay Vural, terör örgütü PKK'nın yaptığı hain saldırılarla yörede yaşayan vatandaşların ilişkilendirilmesinin kabul edilemeyeceğini bildirdi.

Gezi ve incelemelerde bulunmak üzere Van'a gelen MHP Grup Başkanvekili Vural, Ferit Melen Havaalanında İl Başkanı Salih Güngöralp ve partililer tarafından karşılandı.

MHP İl Başkanlığını ziyaret eden Vural, Van gezisiyle ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada, bu yöredeki vatandaşların huzur ve güvenliğinin her şeyin üzerinde tutulması gerektiğini belirterek, devletin, buradaki insanların huzurunu, güvenliğini ve geleceğe umutla bakmasını sağlamak durumunda olduğunu söyledi.

Hükümet politikalarının Türkiye'yi huzursuz bir ülke haline dönüştürdüğünü iddia eden Vural, terörden dolayı artık tek bir insanı bile kaybetmek istemediklerini ifade etti.

Vural, terörün arkasındaki yabancı senaryoların Türkiye'de uygulayıcıları olduğunu savunarak, şunları kaydetti:

''İnşallah sizlerin iradesiyle yetkilerini elinden alacağız ve bu oyunlarını artık bitireceğiz. Ben bu ortama rağmen Türkiye'nin geleceğinden eminim. Yedi düvel geldi de bu millet bir ve bütün durdu. Önemli olan kardeşliğimize, birliğimize fitne düşmesin. Yeter ki bunu sağlayalım. Diğerini, hükümet işini, her zaman çözeriz. Kimler geldi, kimler geçti. Bunlar da geçecektir. Bunları da çözeriz.''

Gazetecilerin, Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasına parti olarak nasıl baktıkları yönündeki sorusuna Vural, şu yanıtı verdi:

''OHAL'i biz kaldırdık. Mesele, Türkiye'ye OHAL'i getirmek değil. Mesele Yüksekova, Hakkari, Şemdinli'de huzur meselesidir. Vatandaşlarımız gece dışarı çıksın istiyoruz. Bu konuda bölücü terör örgütünün ilan ettiği OHAL'e milletimizin teslim edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. MHP olarak biz AK Parti'ye OHAL'siz bir Türkiye teslim ettik. Haberlerde görüyoruz. Sokağa çıkılmadı, kepenkler kapatıldı. Bu ülkedeki insanlar iş istiyor, aş istiyor. Huzuru getirmek devletin görevidir. Dolayısıyla biz OHAL'siz bir Türkiye istiyoruz.''

Vural, Türkiye'de terör sorununun olduğunu ve bu soruna bazı çevreler tarafından önce terör, sonra ''Kürt sorunu'' denildiğini belirterek, ''Böylelikle sorunun kaynağının ve sorunu çıkartanların Kürt kökenli kardeşlerimiz olduğuna ilişkin bir kanaat oluşturuldu ki bu son derece yanlıştır. Hain saldırılarla yörede yaşayan vatandaşlarımızın ilişkilendirilmesini kabul etmemiz mümkün değil. Böyle bir ilişkiyi topyekün reddediyoruz. Bu oyunun da Türkiye'yi bölme sevdalarının yeni versiyonu olduğunu biliyoruz. Van'ı yakan Ermenilere zeytin dalı uzatıp ondan sonra bizim elimizi sıkmayanların, bu bölgede emeli olanları nasıl cesaretlendirdiğini bütün milletimiz görüyor. Hükümetten beklentimiz bu devleti ve milleti bölme planlarına Türkiye'yi teslim etmemeleri, aciz hale düşürmemeleridir'' diye konuştu.

Genel Merkez istifa et dedi, Cabat istifa etti

AKP Kayseri il yönetimi, Genel Merkezden gelen telkin sonucu istifa etti.
İl Başkanı Mahmut Cabat ve yönetim kurulu bu kararı üyelerin cep telefonlarına mesaj göndererek duyurdu.
AK Parti İl Başkanı Mahmut Cabat ve yönetim kurulundaki arkadaşları, uzun süreden beri genel merkezin istifa yönündeki çağrılarına yanıt vermemişti. Ancak, genel merkezin `İstifa edin, yoksa görevden alırız' uyarısı üzerine bugün akşam saatlerinde tüm üyelerin cep telefonlarına "Genel merkezimizin isteği doğrultusunda istifa ediyoruz" mesajı geçti.
İl Bakanlığı'na GESİAD eski il başkanı Kent Konseyi Bakanı Ömer Dengiz veya MÜSİAD İl Başkanı İsmail Ruhlukürçü'nün getirilmesi bekleniyor.

CABAT'TAN AÇIKLAMA

AK Parti Kayseri İl Başkanı Mahmut Cabat, parti genel merkezinin kararı ile il yönetimi olarak görevlerinden istifa ettiklerini bildirdi.

Cabat, yaptığı yazılı açıklamada, 2002 yılından beri il başkanlığı görevini yürüttüğünü hatırlatarak, o tarihten beri başarılı çalışmalar yaptıklarını belirtti.

İl yönetimi olarak yaklaşan genel seçimler öncesinde genel merkezin aldığı karar doğrultusunda istifa ettiklerini ifade eden Cabat, şunları kaydetti:

''Mensubu olmaktan gurur duyduğum AK Parti ailesine, geçen sene yapılan il kongresinde seçilen arkadaşlarımla hizmet vermeyi sürdürmekteydik. Geçen yıllarda yapılan genel ve yerel seçimlerde ve referandumda bütün çalışma arkadaşlarımla ilçe, belde ve mahalle teşkilatlarımla büyük başarılara imza attık. Alınan kararın partimize ve şehrimize hayırlar getirmesini diliyorum.'' 

Binali'nin YouTube Kavgası

Binali Yıldırım:
-Alo sen Youtube musun, hııı, YouTube sen misin?
YouTube:
-Vallahi benim ağabey, lavaboya kadar çıkmıştım, o yüzden telefona çıkmadım abi.
Binali Yıldırım:
-Sen kiminle konuştuğunu biliyor musun ha, biliyor musun?
YouTube:
-Bilmem mi ağabey, buyur bir emrin var mı?
Binali Yıldırım:
-Var tabii ki hayırsız, sana haber gönderdim, birkaç video var çıkar diye, çıkarmamışsın.
YouTube:
-Valla ekmek parası ağabey, dediğiniz videolar milyonlarca izleyici alıyor, ne olur ekmeğimizle oynamayın, başka videolardan deyin hepsini kaldırayım, ama onları kaldırırsam rekabet gücümü yitiririm.
Binali Yıldırım:
-Ya öyle mi, ben de buradan musluğu kısarsam görürsün sen. Sonra sen niye vergi vermiyorsun bize, vergi kaçakçısı mısın nesin ha... Görürsün gününü...
YouTube:
-Etmeyin, eylemeyin, kıymayın bize efendiler, bulutlar adam öldürmesin.

Erzincan'da çatışma çıktı, karayolunda trafik durduruldu

Erzincan Sivas karayolunun 20 kilometresinde bulunan Hürrempalangası köyü civarında çatışma olduğu bildirildi Erzincan Sivas karayonunun 10 cu kilometresinden itibaren araç trafiği durduruldu.
Gelen bilgilere göre Erzincan'da hücre evine jandarma baskın düzenledi, evde yangın çıktı...İki teröristin hücre evinde ölü ele geçirildiği bildiriliyor.
Erzincan’a yaklaşık 20 kilometre kadar uzaklıktaki Hürrem Palangası Köyü bölgesinde teröristlerle sıcak temas sağlandı. Çatışma nedeniyle Erzincan- Sivas karayoluna araçların çıkışına izin verilmiyor.Erzincan’ın Hürrem Palangası Köyünde bu sabah bir grup teröristle sıcak temas sağlandı. Bunun üzerine Gümüşhane yol ayırımından itibaren Erzincan- Sivas karayolu üzerindeki köy, güvenlik kuvvetleri tarafından kontrol altına alındı.Güvenlik gerekçesiyle Erzincan’dan Sivas yönüne gidecek araçlara izin verilmiyor. Aynı şekilde Refahiye’den Erzincan’a doğru gelecek araçlarda bekletiliyor. Sabah saatlerinde meydana gelen sıcak temasın ardından operasyon yapılıyor.

Al sana Kürdistan! (S.Burhanettin AKBAŞ)

Ulusal kanalların birinde bir program… Üç tane Kürtçüyü misafir etmiş programı hazırlayan kişi. Öyle garip şeyler oluyor ki programın dengesi kaybolduğu için sunucu programı kendisi dengelemeye çalışıyor. Ne kadar dengeleyebilirse tabii ki… Sonra kritik bir soru sordu. Soru şu:
-PKK ne istiyor, siz anlayabiliyor musunuz?
Cevaplar kem küm…
-PKK, liderinin özgürlüklerinin arttırılmasını istiyor.
-PKK, yerel manada özerklik istiyor.
-PKK, Kürt halkının sorunlarının çözümlenmesini istiyor.
Bu garabet böyle devam etti durdu. Lafı yuvarlayıp duruyorlar. Anlı şanlı bir profesör diyor ki:
-Daha Türk halkı, bütün bunlara hazır değil. O yüzden bu sorunların kısa vadede çözümü zordur.
Yahu Türk halkını neye hazırlıyorsunuz ki Türk halkı ona hazır değil, birazcık açık konuşsan kem küm etmeyi bıraksan. Bakın Nazlı Ilıcak, Türkiye’nin PKK ile masaya oturması gerektiğini açıkça söylüyor, siz de ne söyleyecekseniz açıkça söylesenize. Yok, yok.
Nazlı Ilıcak, PKK ile masaya oturun diyor da masaya otursak ne olacak? Masaya oturduğunuz zaman neyi konuşacaksınız? Masanın üstünde ne var yani? Söyleyemiyor, dilinin altındaki bakla şişiyor şişiyor ama söyleyemiyor.
Aslında küçücük çocuklar bile biliyor ama yazarlar, düşünürler, profesörler söyleyemiyorlar. Niye söylemiyorlar, çünkü Türk halkı hazır değil bunlara. Şartlar daha olgunlaşmadı.
PKK neyi istiyor sorusunun cevabı belli. Bağımsız bir Kürdistan istiyor. Hatta Barzani’nin üslubu ile örtüştürüyorlar ve Güney Kürdistan, Kuzey Kürdistan diyorlar. İleride iki Kürdistan birleşip Büyük Kürdistan’ı kuracaklar. Türkiye’den, İran’dan ve Suriye’den toprak talepleri var. En büyük mücadele alanı olarak Türkiye’yi seçiyorlar, sonra İran, sonra Suriye geliyor.
Türkiye’de PKK’nın partisi yüzde 4 ile yüzde 6 arasında oy alıyor. Geriye kalan yüzde 94’ün bu fikri paylaşmadığını düşünebiliriz ya da en azından Türk halkının çok büyük bir bölümü böyle bir tartışmayı bile kabul edemeyecek durumda.
-Kürdistan’da bir Müslüman İslam Devleti kurulsa diye yüzümüze gözümüze baka baka söylemlerde bulunanları da şimdilik şöyle bir kenarda tutuyorum.
Ey gafiller, ey hainler, ey kemkümcüler, siz bu milleti daha nereye kadar aldatacaksınız?
-Biz, dilimize özgürlük istiyoruz, biz özerklik istiyoruz, bir federal yapı istiyoruz, biz etnik kimliğimizin tanınmasını istiyoruz diye başladığınız söylemlerin meydanlardaki yansımasını biz görmüyor muyuz?
Türk askerine, Türk Polisine “Kürdistan’dan defol” diye pankart açanlar sizler değil misiniz?
Siz, Türk halkının Kürdistan hakkında ne düşündüğünü bilmek istiyorsanız başlıktaki yazıyı Google Amcaya bir yazın bakalım, karşınıza ne çıkacak? Türk Halkının samimi düşünceleri orada ifadesini bulmaktadır.
Gelelim ulusal kanallarımıza… Sırf reyting uğruna harcadığınız çabayı kınıyorum. Türk Milletinin gerçek aydınlarına TV kanallarında yer vermediğiniz için, yüzde 90’ların hissiyatını ifade edecek insanları programlarınızda konuşturmadığınız için sizleri kınıyorum.
Üç tane Kürtçüyü  çıkarıp adına tartışma programı denen kaypaklığın içinde onların propagandalarına Türk halkını maruz bıraktığınız için sizleri affetmiyorum. Yazıklar olsun size.
Daha PKK ne istiyor sorusunu cevaplayamayan ve Türk halkı buna hazır değil diyerek alçakça, sinsice planlarını üstü kapalı ifade eden bu adamları şöhret yapma gayretinizi kınıyorum.
Kürdistan’a kendi kafalarına göre siyasi zemin hazırlayan bu kafaları Türk halkının iyi bilmesi gerekiyor. Bu hainleri millete tanıtmak için son nefesimize kadar gücümüzü harcamalıyız. Türkiye’nin bütünlüğünü hiçe sayan bu zihniyeti, gizli ve açık PKK sempatizanlarını, cibilliyetsizleri Türk evladına anlatmalıyız ki ne gibi bir ihanet çemberinin etrafımızı sarmakta olduğunu görsünler ve medyanın nasıl taraflı ve vatansız davranabileceğini anlasınlar.
Türk Gençlerine tavsiyem, bu zor zamanlarda Büyük Atatürk’ün Nutuk adlı eserini ve Gençliğe Hitabesini bir kez daha gözden geçirsinler. Yaşadığımız bu olayların orada nasıl anlatıldığını göreceklerdir. Dahili ve harici bedhahlar bugün azgınlaşmış bir şekilde ortadalar. Kimi dağda silahlı, kimi TV ekranlarında külahlı…
Aziz Türk Milleti, sen tarih boyunca kendi karakterini temsil eden özellikleri biliyorsun. Senin adın olan Türk kelimesinden rahatsız olan, Atatürk’e, Yavuz Sultan Selim’e, Fatih Sultan Mehmet’e, askerine, polisine, öğretmenine, hemşirene, İstiklal Marşına, ay yıldızlı al bayrağına saldıran bir güruh var karşında.
Türk Milleti, dostunu, düşmanını iyi ayırdığı sürece sonsuza kadar yaşayacaktır. Türk Milleti, varlığına kastedenleri ve vatan toprağını bölmek isteyenleri iyi tanı. PKK,  sadece dağlarda değil, PKK içimizde, PKK TV ekranlarında, PKK Mecliste… Türk Milletini hiçe sayanlar, Türk soyundan gelen aydınlara ekranlarını kapatanlar, gizli ve açık destekçiler var.
İşte sana basit bir terazi:
-Türk Milleti, Türk Halkı, Türk Bayrağı, Türk Devleti, Atatürk, Atatürk Milliyetçiliği, Atatürk İlkeleri, Türk Tarihi, Türk Edebiyatı, Ne Mutlu Türküm Diyene diyemeyenlerden uzak dur.
Büyük Atatürk’ün sana hangi kelimelerle seslendiğini unutma:
-Ey Türk Gençliği!
-Yüce Türk Milleti!
-Türk Milleti zekidir, Türk Milleti çalışkandır.
-Türk, öğün, çalış, güven.
-Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
(İşte gerçek bir Türk önderi sana ancak böyle hitap edebilir. Bunu unutma.)

'Türkiye'nin önünü kesmeyin'

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, AB büyükelçileriyle bir araya geldi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İspanya'nın Ankara Büyükelçisi Joan Clos Matheu'nun rezidansında AB ülkelerinin büyükelçileri ile bir araya geldi.

Yaklaşık iki saat süren yemekli toplantının ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, görüşmede AB üyeliği sürecinde CHP'nin kararlılığını büyükelçilere aktardıklarını belirtti.

Partisinin konuyla ilgili görüş ve düşüncelerini, öngörülerini açıklıkla samimi bir şekilde ifade ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''CHP'ye yönelik olarak bugüne kadar yaptıkları eleştiriler, CHP'nin AB konusunda sanki olumsuz bir tutumu varmış gibi ortaya çıkan algının ne kadar yanlış bir algı olduğunu ifade ettik. Bugüne kadar parlamentoya gelen AB ile uyum sürecini öngören yasal değişikliklere destek verdiğimizi, daha önceki anayasa değişikliklerini desteklediğimizi ifade ettik. Bu arada değişik konularda da sorular geldi. O sorulara da samimi olarak düşüncelerimizi ifade ettik. Son derece yararlı ve güzel bir toplantı geçti. Kendilerine, AB ile ilgili CHP'nin görüşlerini öğrenmek isterlerse benim, arkadaşlarımın kapısının sonuna kadar açık olduğunu söyledim.''

Kılıçdaroğlu, bu süreçte ''ahde vefanın'' ne kadar önemli olduğuna da değindiğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Avrupa'nın etik değerlerinin de ne kadar önemli olduğunu, Türkiye'ye üyelik süreci içerisinde diğer ülkelere gösterilmeyen ek koşulların sık sık getirildiğini bunun da doğru olmadığını, ahde vefa eğer önemli ise ve Avrupalı da ahde vefayı biliyorsa ek koşullarla Türkiye'nin AB sürecini önünü kesmemesini ifade ettik. Kendileri düşüncelerini ifade ettiler. AB'nin sadece Türkiye için değil, Türkiye'nin de AB için genç ve dinamik nüfusu ile son derece önemli bir ülke olduğunu, ekonomisinin büyük olduğunu, AB açısından Türkiye'nin de kolay hazmedilebilir bir ülke olmadığının biz farkında olduğumuzu ama bu süreçte bize üyelik konusunda kolaylık gösterilmesi gerektiğini, ek koşullarla olayın zorlaştırılmaması gerektiğini ifade ettik.''

Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin ''İçeride eksen kayması tartışması oldu mu?'' sorusunu ''O konudaki düşüncelerimizi de ifade ettik. O düşüncelerimizi de anlattık. CHP'nin yönünün batı uygarlığı içinde yer aldığını, Orta Doğu'ya sırtımızı dönemeyeceğimizi, komşularımızla çok iyi ilişkiler kurmak istediğimizi, dış politikada temel hedefin Cumhuriyet'in kuruluşunda ifade edildiğini, yurtta barışın ve dünyada barışın ne kadar önemli olduğunu, nükleer silahlanmanın bu bölge için doğru olmadığını, onları da düşünce olarak ifade ettik'' şeklinde yanıtladı.

TERÖRLE MÜCADELE

Kılıçdaroğlu, terör konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine de şunları kaydetti:

''Terör konusu da gündeme geldi. Özellikle terörün içeride ve dışarıda sağlanacak desteklerle çözümlenmesinin çok önemli olacağını söyledim. İçerdeki düşüncelerimizi kısmen anlattım. Dışarda özellikle teröre finans desteği sağlayan olayların Avrupalı dostlarımız tarafından çok iyi sorgulanması gerektiğini, uyuşturucunun teröre finans kaynağı sağladığını, batıda gençlerin, çocukların uyuşturucu tuzağına düştüğünü ama bu konuda batılı dostlarımızın daha dikkatli olmaları ve teröre finans sağlayan yasa dışı olayların daha sağlıklı izlenmesi gerektiğini söyledim. Bu arada mayın kullanmanın bütün uygar ülkelerde suç olduğunu, Türkiye'nin de uluslararası anlaşmalara imza attığını ama terör örgütünün mayın kullandığını, bu mayının sağlayan ülkelerin de kendilerini sorgulama gerektiğini ve sadece bizim sorgulamamız değil, Avrupalı dostlarımızın da bu konuda daha dikkatli bir politika izlemeleri gerektiğini ifade ettim.''

Kılıçdaroğlu, gazetelerde çıkan 'Terörle mücadelede ortak akıl sağlanmalı'' açıklamasıyla neyi kastettiğine yönelik soruyu da şöyle yanıtladı:

''Terörle mücadele konusunda ulusal bir mutabakat sağlanması gerektiğini söyledim. Çünkü bir siyasal iktidar döneminde çıkan veya sonlandırılan bir olay olmasının ötesinde uzun süredir devam eden bir olgu olarak karşımızda duruyor. Bu konuda yapmamız gereken bütün siyasal partilerin sivil toplum kuruluşlarının bu konuda çaba harcayan devlet kurumlarının, üniversitelerin, ortak görüş oluşturarak terör örgütüne karşı mücadele etmeleri gerektiğini söyledim. Eğer bu yöntem izlenebilirse büyük bir toplumsal uzlaşma sağlanacaktır. Böylece terörün sadece güvenlik boyutunun değil diğer boyutlarını da görmüş olacağız. Teröre finans desteği sağlayan kesimleri görmüş olacağız. Terörün ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojik boyutunu da sorgular hale geleceğiz. Daha sağlıklı çözümler üretebileceğimizi düşünüyorum. Duygularımızdan arınıp aklı ve mantığı kullandığımız zaman sağlıklı çözümlere yöneldiğimiz zaman Türkiye'nin terör sorununu çözeceğine inanıyorum.''

Yemeğe, CHP Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, Bilim Yönetim Kültür Platformu Başkanı Sencer Ayata, CHP Avrupa Birliği Temsilcisi Kader Sevinç de katıldı.

Bahçeli'den teşkilatlara uyarı

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli teşkilatları önümüzdeki gelişmeler konusunda yayınladığı bir genelgeyle uyardı.

Bahçeli'nin yayınladığı genelge şu şekilde:
Aziz Dava Arkadaşlarım,
Türkiye'nin varlığı, Türk milletinin geleceği açısından karanlık bir dönemin bütün sancıları yaşanmaya başlanmıştır.
Milli devlet ve üniter yapının tasfiyesi, milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay azınlıklar oluşturulması ve bin yıllık kardeşliğin tahribine yönelen süreç beraberinde beka düzeyinde tehlikeleri barındırmaktadır.
Türkiye, yaygınlaşan terör eylemleri, azan bölücülük ve tırmanan etnik tahrikler karşısında yakın tarihinin en ağır güvenlik tehditleriyle karşı karşıyadır.
Güçsüz ve takatsiz düşürülen ülkemizde hükümet yönetme yeteneğini ve iradesini tamamen kaybetmiştir.
Son haftalarda toprağa verilen şehitlerimizin, bağrımıza bastığımız gazilerimizin ve terör mağdurlarının artış göstermesi, kanlı terör örgütünün hain emellerine ulaşma konusunda yeni bir aşamaya geçtiğini göstermektedir.
Hükümetin açılım adını verdiği "yıkım projesi", PKK terör örgütüne hayallerinin bile ötesinde zemin ve imkan kazandırmıştır.
Bölünme dinamikleri, terör eylemleri refakatinde harekete geçmiş, AKP, PKK, Peşmerge ve İmralı sürece müdahil olarak rol ve sorumluluk paylaşmışlardır.
Bu karanlık tabloda, Türk milletinin birliği ve beraberliği ile Türk devletinin bütünlüğü üzerindeki tehditler kırılma noktasına dayanmıştır.
AKP iktidarı ile işbirlikçileri bu tehlikeli yolda ilerlemekte ısrarcı olurlarsa bunun vebalini taşımak ve elbette ki siyasi ve hukuki bedelini ödemek durumunda olacaklardır.
Ancak, bu hesabın tahsilatından daha da önemli ve öncelikli hale gelen husus, giderek artan toplumsal gerilimler, kutuplaşmalar, siyasallaşan bölücülük ve yıkıcı politikaların keskinleştirdiği etnik kışkırtmalardır.
Artan terör eylemlerinin neden olduğu gerilim, haklı ve demokratik toplumsal tepkilerin giderek kontrolden çıkacağı tehlikeli çatışmalara açık hassas bir ortam yaratmıştır.
Özellikle yıllardır süren bölücü terörün etkisiz tedbirlerle bir türlü bitirilemeyişi, etnik ayrımcılığın doğrudan hükümet tarafından dillendirilmesi, toplumda terörün bitirilemeyeceğine dair güvensizlik ve umutsuzluk uyandırmıştır.
Çoğalan şehadetlerin oluşturduğu heyecan dalgasını, kitleleri birbirine düşürmek için toplumsal bir zemin olarak görmek isteyecek odakların tahriklerine açık bir ortam fazlasıyla oluşmuştur.
Çok küçük bir kıvılcımın, tetiklenmiş bir kışkırtmanın bile boyut ve anlam değiştirerek yaygın toplumsal çatışmalara dönüşme riski özellikle sözde açılım, özde yıkım politikaları ile had safhaya ulaşmıştır.
Bu çatışma iklimi ve gerilim ortamı, PKK terör örgütünün yirmi altı yıldır elde etmeyi amaçlayıp ulaşamadığı etnik kutuplaşmanın, doğrudan hükümet eliyle geldiği ve temsil edildiği zirve noktasıdır.
Bizim, bir yılı aşan süredir "açılım" denen "yıkıma' karşı ısrarlı uyarılarımızın toplumda kabul görmeye başlamış olması elbette ki ülkemizin esenliği açısından memnuniyet vericidir.
Özellikle Habur Sınır kapısından giriş yapan PKK'lılar için yapılan hükümet teşrifatı ile kutlama gösterilerinin kamuoyunda oluşturduğu infial milletimizin gerçekleri daha iyi görmesini sağlamıştır.
Ancak, bu acı gerçeklerin neden olduğu kırılgan ve hassas toplumsal yapı her an patlamak üzere yoğun bir öfke ve gerilimi de içten içe biriktirmiştir.
Bundan daha da vahimi ise hükümetin bunca can ve mal kaybına rağmen yıkım projelerini sürdüreceğine dair açıklamalar yapmaya devam ediyor olmasıdır.
Kimliklerin tahriki ile ülkemizi etnik ayrıştırma çabasındaki AKP zihniyetinin 2009 yılı yaz başından itibaren "Kürt açılımı" adı ile başlattığı "yıkım projesi" üzerindeki ısrarının süreceği gözlenmektedir.
Bu durum, yalnızca vatan evlatlarımızın acı kayıplarının devamının ilan edildiği talihsiz bir yanlışı, sapmayı ve inadı değil; aynı zamanda son derece gerilen toplumun tepkilerinin tahammül ve akıl sınırlarını zorlayacağını da işaret etmektedir.
Duyarsız kalınamayacak kadar ağır tahrikler ve travmalar karşısında, Başbakanın hazmettirme olarak formüle ettiği, milletimizi "kimliksizleştirme", manevi değerlerimize karşı "duyarsızlaştırma", teröre, bölünmeye ve ihanete karşı "alıştırma" siyaseti, milletimizin uyanması ile iflas etmiştir.
Yabancı başkentlerde kurgulanan küresel oyunun önündeki yegâne engel olarak duran Milliyetçi Hareket Partililere ve ülkücülere yönelik tahrik ve tuzakların öteden beri sahnelenmeye çalışıldığı herkesin bildiği gerçeklerdir.
Şimdi de, ülkemizi yıkmaya ve milletimizi parçalamaya niyetlenmiş cephenin yürüttüğü karalama kampanyalarının öncelikli hedefi, yıkıma başından beri tek başına direnen Milliyetçi Hareket Partisi ve mensupları olmuştur.
Geride kalan dönemde, iç ve dış gelişmeler karşısındaki milli duruşumuz, milli meseleler karşısındaki kırılmayan çizgimiz ve sorunlara kapsamlı ve kucaklayıcı yaklaşımımız, mensuplarımızı milli ve manevi değerlerin tek temsilcisi, Milliyetçi Hareket Partisini de ilkeli ve erdemli siyasetin merkezi haline getirmiştir.
Partimiz, geçtiğimiz yıllarda devleti veya milleti doğrudan hedef alan gerilimi ortadan kaldırmak üzere etkili siyasal hamleler yapmaya başlamıştır.
Bu nedenle, milletimizin yüksek hassasiyetleri ile oynamanın bedelini evlatlarımıza şehadetlerle  ödetmeye başlayan AKP zihniyeti panik ve öfke halindedir.
Hükümet, yaşadığı çöküşü durdurmak için her yolu ve yöntemi meşru ve mubah göreceği bir çaresizliğin içine düşmeye başlamıştır.
Ülkemizi tehlikeli uçurumlara götürme konusunda karşısındaki en büyük engelin partimiz ve partililerimizin olduğunu bilen kanlı terör örgütü  de yeni hesaplar içindedir.
Teröristler, çatışma başlatarak toplumsal neticeye ulaşmak için yüksek hassasiyete sahip kitlelerin tahrik edilmesinin sonuç verebileceğini görmüşlerdir.
Terörle mücadeledeki aczi, açılım denen yıkımla yaşadığı telaş hali hükümetin sözde çözüm adı altındaki her payandaya tutunmak zorunda kalacağını, ahlaki olsun veya olmasın her fırsatı deneyeceğini işaret etmektedir.
Siyaseten tutunabilmek için feda edemeyeceği hiçbir mukaddesat, değer ve maneviyat kalmamış olanların, koltuklarını kaybetmemek adına her türlü iftira, tuzak, yalan ve oyuna başvurmaları beklenmektedir.
Kanlı terörün ise özellikle partimize ve partililerimize yönelik eylem ve tahriklerini artırarak, hedefine doğrudan siyasetimizi ve kadrolarımızı alması ihtimali artmıştır.
Önümüzdeki hassas dönem boyunca, Milliyetçi Hareket Partisi'nin yöneticileri ve mensupları şu hususlara önemle dikkat ve riayet edeceklerdir:
1. Terör örgütünün saldırılarına uğramış her vatan evladının kaybı bizim için yeri doldurulamaz bir üzüntünün kaynağı, vatan topraklarına emanet edilişleri esnasında şehitlerimiz için yapacağımız son görev de vaz geçilmez minnet ve şükran borcumuzdur.
Onlara olan saygı ve sevgimizin açık bir göstergesi olarak vatanımızın birliği ve milletimizin beraberliği uğruna şehit düşen evlatlarımız uğurlarken son manevi görevimiz vakar ve huşu içinde gerçekleştirmeye devam edilecektir.
Ancak, bu ortamlarda vuku bulacak taşkınlık, gerginlikler ile manevi iklime mugayir davranışlardan uzak durulacaktır.
Toplumumuzun her kesimini çok yakından etkileyeceği anlaşılan önümüzdeki süreç içinde, bugüne kadar gösterilen sağduyu ve sükunet mutlaka korunacaktır.
2. Partimizin fikirlerini ve duruşunu topluma aktaracağı demokratik platformlar, kararlaştırılmış salon ve meydan mekanlarıdır.
Parti mensuplarımız, arkasında kimlerin olduğu meçhul, toplumun öfke ve hissiyatından beslenen, kontrol dışı gelişmiş ve partimizin düzenlemediği hiçbir toplantı ve gösteriye katılmayacaklardır.
3. Türkiye'deki her sorunun yegâne çözüm yeri TBMM'dir. Milliyetçi Hareket Partisi ülkemizin her sorununun farkındadır, çözümü için hazırdır.
Terör ve bölücülük de bu zemin üzerinde ve güçlü bir iktidarla mutlaka çözülecek, çözümü çareyi sokaklarda arayanlarla, fırsatı kardeşliğin bozulması olarak görenlerin tahriklerine karşı uyanık olunacaktır.
4. Partimiz, Türk milleti kimliğinde birleşerek millet olgusuna birlikte vücut veren bütün vatandaşlarımızı büyük Türk Milleti ailesinin onurlu fertleri olarak gören ve hepsini bir bütün olarak kucaklayan değerlerin sahibidir.
Kimsenin kökeniyle ve mezhebiyle ilgilenmeyen, bunları sorgulamayan vatan ve bayrak sevgisini asgari ortak payda olarak gören bir yaklaşımı savunmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi geride kalan yıllarda olgun ve toparlayıcı yaklaşımıyla toplumun bizleri yanlış ve eksik tanımasına neden olan olumsuz önyargıları sabırla, akılla ve zamanla aşmıştır.
Gelişmeler, bu duruşumuzun rahatsız ettiği mihrakların önümüzdeki dönem tahriklerini hızlandırarak, milliyetçilik fikriyatımıza, siyasal duruşumuza, kurumsal kimliğimize ve kadrolarımıza yönelebileceklerini ortaya koymaktadır.
Bu kapsamda;
-   Milli müşterekler ve bizi millet yapan değerler ekseninde yapıcı, birleştirici, bütünleştirici olunacak; düşünce, tutum ve davranışlarla bu samimi duygular topluma aktarılacaktır.
-   Kavga ve çatışma ortamları ile muhtemel kutuplaşma ve cepheleşmelerden mutlaka uzak durulacaktır.
-   Milliyetçileri ve ülkücüleri marjinal ve itici göstermek ve partimizi  tartışma ortamına çekmek için ortaya atılacak bulanık fikirler ve tuzaklara dikkat edilecektir.
5.  Kamuoyu tercihlerini yönlendirmek için yapılan düzmece anket ve yoklamalar yaygınlaşmıştır. Bundan amaç partililerimizin dik duruşunda  dalgalanmalar yaratmak, kutuplaştırıcı siyasetin aktörlerine yığınak hazırlamaktır.
Bu konuda mensuplarımız ve vatandaşlarımız bilgilendirilecek, bu tuzaklara karşı uyanık olmaları sağlanacaktır.
6. Bugün başka siyasal hareketlere ve maksatlara yönelmiş bazı şahısların medya kanallarını kullanarak milliyetçilik ve ülkücülük adına hakkımızda yönlendirme çalışmaları yürüttükleri gözlenmektedir.
Özellikle yaklaşan referandum sürecini etkileyecek bilgi kirliliğine ve tereddüt uyandıracak sinsi söylemlere karşı dikkat edilecek, yoğun bir bilgilendirme kampanyasıyla bu mihrakların çabaları etkisizleştirilecektir.
7. Önümüzdeki dönemin hassasiyeti dikkate alınarak açık ve kapalı toplantı ortamlarında tahrik ve tertiplere dikkat edilecek; yayın, ilan, afiş, pankart ve sloganlarda partimizin tüzük ve programında yer almayan, izin verilmemiş olanlar asla kullanılmayacaktır.
Günümüzde toplumla irtibatın daha yaygın olarak kullanılmaya başlandığı mobil telefon mesajları, internette sosyal paylaşım siteleri ve ağı, bilişim sistemlerinin haberleşme şekilleri ile ulaşılmış mesajlara riayet edilmeyecek veya bu teknolojik vasıtalar kullanılarak izin verilmemiş görüşme, haberleşme ve buluşmalar yapılmayacaktır.
Partimizin politikalarını ve tutumunu aziz milletimize aksettirmek maksadıyla ihtiyaç duyulacak fikir ve ifade birliği için Genel Merkez açıklamaları, toplantı konuşmaları, basın toplantıları, mesajlar ve yayınlar  hassasiyetle takip ve analiz edilecek, münferit beyanatlardan uzak durularak ortak söylemlerin ve açıklamaların kapsamı ve sınırı bu esaslar çerçevesinde çizilecektir.
8. Bugün Türkiye'nin karşısına çıkartılan güvenlik sorunu, özü itibariyle, bir demokratik hak talebi ve bireysel özgürlük sorunu değil, açıkça etnik bölücü terör sorunudur.
Bugün için hepimizin birinci görevi, etnik tuzakları boşa çıkarmak ve bir kardeş kavgasını ne pahasına olursa olsun önlemektir.
Terörü önlemenin zemini ve yöntemi asla ve asla sokaklar değildir. Devletin kurumları ve güvenlik güçleri görevlerini yapacaklar, vatandaşlarımız da haklı olarak bunu talep edeceklerdir. Devlet ve kurumlar bunun için vardır.
Türkiye'nin, hayatın her alanında ağır buhran ve bunalım yaşadığı bir dönemde partimizin ve mensuplarımızın üstlendiği milli sorumluluğun önemi daha da artmıştır.
Maruz kalınacak tahrikler ne kadar ağır olursa olsun, sükunet mutlaka korunacak, topluma bu konudaki yegane çözüm iradesinin seçim sandığında olduğu anlatılacaktır.
İnancım odur ki, Milliyetçi Hareket Partililer tahrikler karşısında Büyük Türk Milleti'nin birliğini ve kardeşliğini korumak için bugüne kadar sergilediği kararlı, sorumlu ve ilkeli tutumu bundan sonra da aynı ruh ve bilinçle sürdürecektir.
Milletimiz müsterih olsun ki, partimiz hiçbir dayatma, tuzak ve senaryoya aldırmadan yalnızca büyük Türk milletinin yükselişi yolunda yürümeye, iktidara ulaşmaya ve her sorunu meşru zeminde çözmeye hazır ve kararlıdır.

EtikHaber

Başbakan dağılırken / Ahmet Hakan - Hürriyet

İRAN politikasında yalnız kaldı, moral bozuk.


Filistin politikasında yalnız kaldı, moral bozuk.Batı dünyası ile arası açıldı, moral bozuk.Açılımda işler sarpa sardı, moral bozuk.Baykal gitti / Kılıçdaroğlu geldi, moral bozuk. Artan şiddet toplumsal öfkeyi artırdı, moral bozuk.
Sonuç:
Tam bir bozgun havası...
*     *     *

İran politikasında zafer çığlığı atıyordu, şimdi ses yok.İsrail’in peşini bırakmayacaktı, şimdi ses yok.Dünyaya nizamat veriyordu, şimdi ses yok. Bir tek “terör” konusunda ses veriyor ama keşke ses vermese...
Çünkü...
Bu konuda ses verdikçe sadece ne denli dağıldığı ortaya çıkıyor.

*     *     *

Mesela...
Ucuz polemik yaparak MHP’ye “Apo’yu niye asmadınız?” diye soruyor.
Mesela...
Şehit ailelerinin dramını yansıtan medyaya, “Terör örgütünün propagandasını yapıyorlar” şeklinde ağır mı ağır saldırılarda bulunuyor.
Mesela...
“Sizin döneminizdeki şehit sayısı / Bizim dönemimizdeki şehit sayısı” şeklinde açıklamalar yaparak kendisine akan kandan istatistiki haklılık payları çıkarmaya çalışıyor.
Mesela...
“Açılıma devam edeceğiz” diyor ama nasıl devam edeceklerine dair tek bir harf bile söyleyemiyor.
Mesela...
Bir yandan “Türkiye ne zaman güçleniyorsa terör artar” diyor, bir yandan da muhalefete “Sizin döneminizde terör daha çok artmıştı” diyebiliyor.
Mesela...
Gediktepe’de yoğun güvenlik önlemleri altında gerçekleştirdiği birkaç saatlik ziyareti bile bir üstünlük aracı olarak kullanabiliyor.
Mesela...
“Terör” gibi bir konuda bile ortak mutabakat zemini yaratmak için adımlar atmak yerine posta koymayı tercih ediyor.
Mesela...
“Ben çok farklı bir çizgi izliyorum” havası estirirken, kritik bir zamanda şahinleşerek, birdenbire Mesut Yılmaz’laşabiliyor ya da Tansu Çiller’leşebiliyor.
Bütün bunlar bir dağılmanın güçlü işaretleridir.

*     *     *

Peki memnun muyum bu durumdan?
Bazıları gibi “Oh... Oh... Dönemi sona eriyor...” diye bayram mı yapıyorum?
Tabii ki hayır...
Çünkü...
Mesele “Tayyip Erdoğan’ın kalması ya da gitmesi” meselesi olmaktan çoktan çıktı.
Memleket elden gidiyor, Tayyip Erdoğan gitse ne olacak, kalsa ne olacak?

Elazığ’da çatışma 2 ŞEHİT

Elazığ'ın Karakoçan İlçesi'ndeki Seyrantepe Barajı'nın güvenliğini sağlayan time PKK'lı teröristler tarafından pusu kuruldu. Teröristlerin açtığı ilk ateşte 2 asker şehit oldu, 1 sivil kadın öldü. Çatışmada, karakola komutanı astsubay ile 4 sivil de yaralandı.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...