Sayfalar

27 Ağustos 2010 Cuma

Tarsus'ta Yol Ortasında Adam Yaktılar!

Mersin'in Tarsus ilçesinde bir kişi, cadde ortasında üzerine benzin dökülerek ateşe verildi. Alevler içinde kalan şahıs, sığındığı bir işyerinde vatandaşlar tarafından tamamen yanmaktan kurtarıldı.

Yunanlının küstahlığına bakın!

Fenerbahçe ve Yunanistan'ın Paok takımı arasında oynanan maçın yankıları sürerken Yunan takımının internet sitesi küstahça bir olaya imza attı. İnternet sitesine girenler yunan marşı eşliğinde Ayasofya'daki minarelerin yıkılışını ve en tepesinde bulunan hilalin yerine dikilen haçın görüntüleri ile karşılaşıyor.

Her Tuba Büyüküstün, Tuba Büyüküstün değil ki...



Tuba Büyüküstün'ün Facebook ve Twitter'da hiç hesabı olmamasına rağmen kendisini Tuba Büyüküstün diye tanıtan birçok kişi var.

Öldü denen bebeği, annesi iki saat sonra hayata döndürdü

Avustralya’da 7 aylıkken doğan 1 kilo ağırlığındaki Jamie Ogg doktorlar tarafından ölü ilan edildikten iki saat sonra hayata döndü.
Doktorların doğumdan sonra 20 dakika boyunca uğraşmasına rağmen hiçbir hayat belirtisi göstermeyen bebek ölüm saati not edildikten sonra annesine verildi. Anne Kate Ogg bebeği 2 saat boyunca koynunda tutup okşadı. Bu uzun veda bir mucizeyle sonuçlandı. Bebek bir miktar anne sütü verildiğinde de yaşama döndü.

Rize'deki Heyelanda Ölü Sayısı 10'ye Yükseldi

Rize'nin Gündoğdu beldesinde meydana gelen sel ve heyelanlarda ölü sayısı 10'a yükseldi. 
Merkeze bağlı Gündoğdu beldesinde dün saat 17.00 sıralarında başlayan sağanak yağış seller ve heyelanlara neden oldu. 300'e yakın kişi evini terk etmek zorunda kalırken, onlarca ev zarar gördü, 30'a yakın araç ise kullanılamaz hale geldi. Seller ve heyelanlar sonrasında yapılan arama kurtarma çalışmaları sonrasında son olarak Gündoğdu beldesinde Osman Kutay isimli şahsın cesedine ulaşıldı. Ölü sayısı 10'a yükseldi.

İhlas Holding Kayseri Bölge Çalışanları, İftar Yemeğinde Bir Araya Geldi


İhlas Holding Kayseri Bölge çalışanları, İhlas Pazarlama Kayseri Bölge Müdürlüğü’nün ev sahipliğinde gerçekleştirilen iftar yemeğinde bir araya geldi.
İhlas Holding Kayseri Bölgesi çalışanlarını bir araya getiren iftar yemeği 26 Ağustos 2010 Perşembe günü Kuşçulu Kültür Merkezi Salonu’nda düzenlendi.

Talas'ta Ali Saip Paşa Sokağında Tarih Canlanıyor


Talas Belediyesi, Kiçiköy mahallesinde başlattığı Ali Saip Paşa Sokak Sağlıklaştırma Projesi çalışmalarını hızla sürdürüyor. Adeta inşaat alanına dönüşen tarihi sokak özüne tekrar dönüyor.

Sigara, cinsel hayatın düşmanı...

Hong-Kong Üniversitesi'nin yaptığı araştırmaya göre; sigarayı bırakmak cinsel performansı arttırıyor.

Araştırmada sigara içenlerin sadece yüzde 28’inin sertleşme sorunu yaşamadığı belirlendi. Sigarayı bırakanların 91.5’inin ise daha iyi bir cinsel hayata sahip olduğu ortaya çıktı.

Hong-Konglu profesörler, sertleşme sorununun Çin ve Asya’da çok yaygın olduğunu belirtti. Sigarayı bırakmanın sertleşme ve diğer cinsel sorunlara faydasını göstereceğini açıkladı.


Kaynak : sağlıcaklakal

Artık Hanefi AVCI’dan Öncesi Ve Sonrası Vardır!



Hanefi Avcı ve kitabı bir işaret fişeğidir!
Eskişehir emniyet müdürünün açıklamaları, Türk milleti, yedi düvelce dayatılan bir referandum’un önünde diz çöktürülmüşken, gündeme düşmüştür.

‘Haliç’de Yaşayan Simonlar. Dün Devlet Bugün Cemaat’ adlı kitaptaki açıklamalar, gidişata ‘DUR’ emridir. Yazarı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin halen görevde olan bir emniyet müdürüdür. 

Kitap, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm kurumlarına gizli bir örgütün sızdığını belgelemektedir. Bir suç duyurusudur!

BU KİTAPTAKİ AÇIKLAMALAR, BU HÜKÜMETİN İSTİFASINI GEREKTİRİR.


Hanefi Avcı’nın kitabında yaptığı açıklamalar eski istihbaratçı Mahir Kaynak’ın söylemiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin ‘KARŞI HAMLESİ’dir.

Emekli MİT görevlisi Kaynak, ‘…kitabın yayınlanmasını bir karşı hamlenin ilk adımı sayıyorum. Bundan sonra kitapta ileri sürülen iddiaları destekleyecek birçok yeni verilerle karşılaşacağımızı ve buna başka güç odaklarının da destek vereceğini düşünüyorum. ‘ diyor. (Star gazetesi 22.8.2010)

Kitapta, 3 yıldır aralıksız sürdürülen bir hukuk skandalının en yetkin ağızdan deşifresi yapılmıştır. Bir emniyet müdürü, ‘Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün / cemaatin elemanlarıdır. Devletin hukukunu değil, cemaatin talimatlarını yerine getirmektedirler. İstanbul, Ankara, Erzurum ve İzmir’deki bazı özel yetkili savcılar ile bu iller dışındaki bazı polis birimleri arasında illegal bir ilişkinin varlığı açıkça gözükmektedir.’ demektedir.

Özel yetkili mahkemelerin tüm hâkim ve savcılarının derhal emsali hâkim ve savcılarla değiştirilmesi gerektiğini, aksi takdirde cemaate muhalif olan hiç kimsenin özgürlüğü ve hayatının güvencede olmadığını söylemektedir!

Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı:

‘Son zamanlarda gündemi meşgul eden tüm iddiaları yayan Fethullah Gülen cemaatidir, onlardan bilgi alan da, onlar adına konuşan da cemaatin adamlarıdır. Tarafsız basın mensubu, devletin polisi, savcısı numarasını artık kimse yutmasın, bu işler Emniyet ya da hukuk adına yapılmıyor, cemaatin planı ve programı doğrultusunda cemaatin talimatı ile gerçekleştiriliyor.’ demektedir.

Türkiye’de adaletin uzun zamandır çürümekte olduğunu, ama bu süreçte yok edildiğini belgelemekte, ve eklemektedir:

‘Böyle giderse iş adaletten çıkacak ve insanlar silaha sarılacak.’

Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Bütün bu açıklananlar uzun bir süredir belli bir kesim tarafından net olarak bilinmekle birlikte, Hanefi Avcı’nın, bir emniyet müdürünün, uzun ve itibarlı bir kariyer sahibi bir güvenlik görevlisinin bu açıklamaları, Türkiye’nin her köşesinde yankılanmalı, ayrıntılarıyla bilinmelidir.

Yaygın medya 3 maymunu oynasa da bu kitabı, bu açıklamaları her Türk vatandaşının bilmesi sağlanmalıdır.

Türkiye tarihinin en tehlikeli dönemecindedir. Yedi Düvel’in önümüze sürdüğü bu referandumla ‘altın vuruş’ planlanmıştır.

Bu referandum oyunu, ABD damgalı bir cemaat ve bir terör örgütünün ASIL AMAÇLARINA ulaşmak için kullandığı bir arayoldur.


Asıl amaç, ‘Amerikan tipi islam’ ile halkın koyunlaştırılarak, başına her gelene kafa sallaması, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin küresel çetenin bir eyaleti olması, kukla Kürdistan’ın petrol ve maden havzasına kurdurulmasıdır.

Bu referandum değil, Hasan Demir’in deyişiyle FEDE/RANDUM’dur.

Türk devletleri asırlardır, binlerce oyunu BERTARAF ederek bugüne geldi.

Hanefi Avcı ve açıklamaları bir işaret fişeğidir! Bu açıklamalar ve belgeler, onun gibi her şeyi bilen ama susanlara konuşma gücü verecektir!

Ve 20 gün sonra, Türkiye’nin bekasına kastedenlere ‘HAYIR!’ denecektir.

ABD’ye ve içerdeki uzantılarına, Cemaate, PKK’ya, TESEV’e ve batının tüm sırtlanlarına İNAT!





Banu AVAR23 Ağustos 2010

AKPnin gövdesine kurt düştü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'nin hazırladığı Anayasa değişkliği paketinde, Kenan Evren'in bile cesaret edemediği düzenlemeler bulunduğunu belirterek, "Şeytan ayrıntıda gizlidir" dedi. Kılıçdaroğlu, "AKP'nin hem siyasi hem de mali gövdesini silkelediklerini söyledi.
AKP’nin gövdesini silkeliyoruzCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “AKP’nin iki gövdesi var, biri siyasi, diğeri mali. Siyasi gövdesi Ankara’da, mali gövdesi İstanbul’da. Oradan hortumlanıyor, iki gövdenin içine de kurt düştü. İkisini de silkeliyoruz, biz gövdesini silkeliyoruz, siz de dallarını silkeleyin” dedi. Kılıçdaroğlu, memleketi Tunceli’de Eski Kışla Meydanında önceki gün düzenlenen mitingde hemşerilerine seslendi. Başbakan’ın kendisine, “Tunceliliyim diyemiyorsun” dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, “Tunceli’deyim, Tunceliliyim, onur duyuyorum” karşılığını verdi. 12 Eylülde yapılacak referandumda “hayır” oyu verilmesini isteyen Kılıçdaroğlu, “12 Eylül’de sonuçları görünce Recep Beyin Ankara’da yüzünü görmek isterim” dedi. Tunceli’nin sancılı bir coğrafyada bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bu coğrafyada silahların sustuğu, herkesin kardeşçe yaşadığı, anaların ağlamadığı, gözyaşının dökülmediği bir coğrafyayı yaratmak için yola çıktıklarını anlattı.

Genel af sözü verdi
Konuşmasında Anayasa Değişikliğine de değinen Kılıçdaroğlu, hükümetin değişiklikte “Kenan Evren’in bile cesaret edemediği” bir çok düzenlemeyi getirdiğini savundu. “Şeytan ayrıntıda gizlidir” diyen Kılıçdaroğlu, “CHP iktidarı ile her düşüncenin özgürce dile getirildiği, korkunun egemen olmadığı bir toplumu hep beraber yaratacağız, umudum sizsiniz, size güveniyorum” diye konuştu. Konuşmasında ’genel affı’da telaffuz eden CHP lideri, “(Hayır) deyin,  toplumsal mutabakatla, kardeşçe, doğudan batıya, güneyden kuzeye herkese özgürce genel affın yolu açılsın” dedi. Erdoğan’a yüklenen Kılıçdaroğlu, “AKP’nin iki gövdesi var, biri siyasi, diğeri mali. Siyasi gövdesi Ankara’da, mali gövdesi İstanbul’da. Oradan hortumlanıyor, iki gövdenin içine de kurt düştü. İkisini de silkeliyoruz, biz gövdesini silkeliyoruz, siz de dallarını silkeleyin” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, konuşmasının ardından daha önce CHP’li olan ve partiden istifa eden bazı belediye başkanları ile eski milletvekillerine rozetlerini taktı.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli’deki mitingine, hemşehrilerinin ilgisi büyüktü.

Evet demek, ikinci bayrağa evet demektir!

Anayasa değişikliği referandumu, Anadolu kapılarını Oğuzlara açan Malazgirt Zaferi'nin 939'uncu yıldönümünde, Türkiye'nin birliği ve bütünlüğünün tartışılmasına, Kürtlere özerkliğin açıkça gündeme getirilmesine yaradı.
Tayyip Erdoğan, referandumdan evet çıkarsa, hemen yeni bir Anayasa değişikliğine gideceklerini söylüyor!
Hukukun katledildiği bu Anayasa değişikliği sürecine evet diyenlerin oranı ortalama yüzde 50 civarındadır. Yani milletin yarısı, bu sürecin Türkiye’yi bölünmeye götüreceğinin farkında bile değildir. “Dindar Cumhurbaşkanı” sürecinde olduğu gibi Allah ile aldatıldıkları için papağan gibi asker aleyhindeki yayınları tekrarlıyor, askerin İsrail’e hizmet ettiğini iddia ediyor ve AKP’nin buna karşı olduğunu  zannediyorlar.
Oysa, son altı aylık süreçte İsrail’in Türkiye’ye yaptığı ihracat rakamları zirveye ulaştı. Zaten, hükümet, GAP ve Konya Ovası’ndaki tarım organizasyonunu, İsrail’e devretmek için bir anlaşma imzalamış hem de bu anlaşmayı Resmi Gazete’de yayınlamıştı. Suriye sınırındaki mayınlı araziyi İsrail şirketine devretmek isteyen de bizzat Tayyip Erdoğan idi.
* * *
Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Malazgirt Zafer Anıtı önünde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, “Terörden rant sağlandı. Gençlerin kanından istismar elde edenler oldu. İnsanlarımızı karanlığa sevk edenler rant sağladı. Ama unutulan bir şey var ki, bin yıllık Malazgirt ruhuna sahibiz” dedi ve “Türkiye bugün güçlü, ekonomik durumu,coğrafi konumu ve yabancı sermayenin gıpta ile bakıldığı bir ülkedir. Bu gıpta edilmenin sebebi kardeşlik ruhunun yansımasıdır. Bize bizden başka engel olacak kimse yoktur” diye konuştu.
Gerçekten bin yıllık Malazgirt ruhuna sahip miyiz?
Kardeşliğimiz gıpta edilecek düzeydeyse bu özerklik ve ayrı bayrak talepleri ne demek oluyor?
Üstelik, domuz gribi aşısı skandalına sebep olduğu halde istifa etmeyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ, Tortum’da yaptığı konuşmada, “Bu Anayasa değişikliklerine ’ret oyu verin, hayır oyu verin’ diyenlerin oluşturduğu cephe, darbecilerin cephesidir” diyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da “Daha güçlü bir ‘evet’, Türkiye’nin daha güçlü bir şekilde dünya gündemine gelmesini sağlayacaktır” diyebiliyor.
Peki, bu durumda bu anayasa değişikliklerine kabul oyu verin, evet oyu verin diyenlerin oluşturduğu cephe kime hizmet ediyor?
Yahu apaçık görünmüyor mu?
Abdullah Öcalan ile pazarlık yapıldı. Eylemsizlik ilan etmesi sağlandı. Referandumdan evet çıkarsa, ardından sıra PKK’nın asıl taleplerini Anayasalaştırmaya gelecek.
Evet çıkarsa, Tayyip Erdoğan, daha büyük bir reforma girişeceklerini söylemiyor mu? Zaten daha önce hazırlattıkları Anayasa taslağında, başlangıç ilkelerini ve değiştirilmez maddeleri değiştirmemişler miydi?
* * *
Fakat işin üzücü tarafı, muhalefet hâlâ ipe un seriyor ve meselenin bu yönü üzerinde yeterince durmuyor.
DSP Genel Başkan Yardımcısı Uluç Gürkan “12 Eylül’de oylayacağımız, Türkiye Cumhuriyeti’nin, bu güzellikleriyle, bu özellikleriyle çöl ortasında demokrasi vahası olarak kalıp kalmayacağıdır” diyor.
Halbuki tehlikede olan demokrasiden çok, Türkiye’nin kendisidir.
Türkiye diye bir devlet bırakmayacaklar ki demokrasi vahası olarak kalıp kalmayacağını tartışalım!
Evet demek, Türk bayrağının yanına başka bayraklar eklemektir!
 
Arslan Bulut - Yeniçağ

Hayır çıkarsa bunun kahramanı Kemal Kılıçdaroğlu olacak

Emin olun AKP'de büyük panik var. Öyle olduğu için de mübalağasız olarak söylüyorum, seferberlik ilan ettiler. Dağ, taş, şehir demeden bütün ülkeyi evet afişleriyle donatıyorlar.. Sabahattin Önkbar - Yeniçağ
Bakanından, belediye başkanları, vali’ler ve şube müdürlerine kadar bütün bürokrasi teyakkuza geçirildi.
Yandaş medyaya alarm verilirken, hükümete mecbur ya da mahkum olanlara da tehditler salındı!
Bir tarafta bu kavurucu sıcakta kömür dağıtılıp fakir fukara kafalanmaya çalışılıyor, öbür yanda kağıdı kalemi eline alan AKP’li parti görevlileri işe alınacak olanlarla, tayini yapılacakların listelerini hazırlıyor!
AKP’li taşra belediyeleri evet oyu karşılığında çocuklara önlük ve defter dağıtıyor.
Bitmedi, bizzat hükümet üyeleri tarafından akıl almaz vaatler yapılıyor.
Örneğin Bülent Arınç önceki gün bedelli askerlik bekleyen on binlerin oyunu almak, yani onlara evet dedirtmek için kendi ile alakalı olmayan bu konuda konuşabiliyor ve  “Bedelliye taraftarım”  gibi bir sözü bile edebiliyor.
Peki ya manevi vaatler?
En korkunç ve dramatik olanı o!
Dinci baronlar mübarek Ramazan ayını kullanarak bu aralar cennetten habire köşkler dağıtıyor!
Dün dinledim, bazı cemaat önderleri müritlerine şöyle diyormuş!
- “Evet oyunu veren imanını muhafaza eder!”
- “Hayır kullanacak birilerine evet dedirtenler ise cennetten köşkler alacak ve derecesini yükseltecek!”
Böyle kepazeliklere inanan kaldı mı diye sormayın, bu topraklar mümbit, maalesef var!
Evet çok çok özet olarak sunduğum AKP’nin kampanyası sanki bir referandum yarışı değil de, Türkiye’yi topyekun fetih taarruzu!
Yazımın girişinde söyledim, AKP kadroları icraatlarına ve üfürdüklerine kendileri bile inanmadıkları için panikteler ve her şeyi kullanarak toplumu manipüle etmeye çalışıyorlar.
Görüyorsunuz televizyon kanallarında ya Başbakan’ın mitingi yayınlanıyor ya da AKP’li bir bakan vaaz veriyor!
Gelelim hayır cephesine, yani muhalefete!
Çok üzgünüm ama orada tam bir dağınıklık var.
Sadece bir adam tek başına cansiparane bir şekilde çırpınıyor ve toplumun yarına dönük umudunu o çabaları ile muhafaza ediyor!
O adam Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Tam iki ay hiç durmaksızın dağ taş demeden bütün Türkiye’yi adım adım geziyor.
Bir günde 4 ayrı ilde miting yaparak rekorlar kitabına adını yazdırıyor.
Maalesef MHP ve Bahçeli bu yarışta Kılıçdaroğlu’nu yalnız bırakıyor. Ramazanın ortasını geçtik ama MHP’nin Ramazan ayı başlayalı beri tek bir mitingi yok! Orucu ve sıcağı bahane ediyorlar ama aynı şey CHP ve AKP için geçerli değil mi?
Keza Demokrat Parti de örneğin Mehmet Ağar’ın gösterdiği performansın yarısını bile gösteremedi ve Anadolu’ya çıkamadı, oysa hatırlayın Ağar binleri, onbinleri toplayabiliyordu.
Sonuç olarak söyleyeceğimiz bu tablodan hayır çıkarsa -ki biz buna yürekten inanıyoruz- bunun kahramanı Kemal Kılıçdaroğlu olacaktır.


Evetçi-hayırcı gazeteler televizyonlar ve gazeteciler
-Militan evetçi televizyon kanalları:
TRT’nin bütün kanalları, Samanyolu, ATV, Samanyolu Haber, Bugün TV, Kanal 24, Kanal 7, Net TV, Kanaltürk, Beyaz TV, TGRT-Haber, Cine 5, Kanal A, Kral TV.
-Menfaat gereği evetçi olan televizyon kanalları:
NTV, Show TV, Haber Türk, Sky-Türk..
-Korkudan evetçi olan televizyon kanalları
Kanal D, Star TV, CNN-Türk, Fox TV,
TV 8.
-Tarafsız kalmaya çalışanlar.
Flash TV, Cem TV
-Hayırcı televizyon kanalları
Ulusal Kanal, Avrasya ve Kanal B
-Militan evetçi olan gazeteler:
Star, Zaman, Sabah, Yenişafak,
Türkiye, Vakit, Bugün, Taraf, Takvim
-Menfaat gereği evetçi olan
gazeteler.
Habertürk, Akşam.
Korkudan evetçi olan gazeteler.
Hürriyet, Milliyet, Vatan, Radikal, Posta.
-Hayırcı gazeteler:
Yeniçağ, Sözcü, Cumhuriyet ve Ortadoğu.
-Militan evetçi gazeteciler:
Fehmi Koru, Mustafa Karaalioğlu, Nazlı Ilıcak, Ekrem Dumanlı, Mehmet Barlas, Şamil Tayyar, Abdurrahman Dilipak, Mehmet Altan, Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Metiner, Hasan Karakaya, Taha Akyol, Hasan Cemal, Engin Ardıç, Emre Aköz, Ergun Babahan, Akif Beki, Ali Bulaç, Ahmet Taşgetiren, Oral Çalışlar, Cengiz Çandar, Ahmet Turan Alkan, Mümtaz’er Türköne, Gülay Göktürk, Nihal Bengisu Karaca, Erhan Başyurt, İbrahim Karagül, Hakan Albayrak, Eyüp Can, Aslı Aydıntaşbaş, Avni Özgürel, Hasan Celal Güzel, Hadi Uluengin, Mustafa Akyol, Nuh Gönültaş, Yiğit Bulut
-Ortada görünmeye çalışanlar:
Enis Berberoğlu, Erdal Şafak, Yavuz Donat, Fatih Altaylı, Fatih Çekirge, Mehmet Ali Birant, Reha Muhtar, Okay Gönensin, Rauf Tamer, Derya Sazak, Umur Talu, Serdar Turgut, Emin Pazarcı, Bilal Çetin, Metehan Demir, İsmet Berkan, Hıncal Uluç, Murat Bardakçı, Aydın Ayaydın, Mahir Kaynak, Deniz Ülke Arıboğan, Murat Yetkin, İsmail Küçükkaya, Güngör Uras, Çiğdem Toker.
-Hayırcı gazeteciler:
Oktay Ekşi, Emin Çölaşan, Emre Kongar, Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Tayfun Devecioğlu, Uğur Dündar, Ali Kırca, Melih Aşık, Can Ataklı, Hikmet Çetinkaya, Güneri Cıvaoğlu, Güngör Mengi, Ruhat Mengi, Hasan Pulur, Necati Doğru, Ali Sirmen, Yalçın Bayer, Sedat Ergin, Mümtaz Soysal, Ahmet Hakan Coşkun, Mehmet Tezkan,  Fikret Bila, Yılmaz Özdil, Yalçın Doğan, Sami Kohen, Cüneyt Ülsever, Mehmet Yılmaz, Tufan Türenç, Bekir Coşkun, Mustafa Mutlu, Ruşen Çakır, Nuray Mert, Serdar Akinan, Deniz Som, Mehmet Faraç, Ege Cansen, Abbas Güçlü, Orhan Bursalı,  Nail Güreli, Semih İdiz, Hikmet Bila, Mine Kırıkkanat, Özdemir İnce, Orhan Karataş.

İş işten geçmeden

YANLIŞI yapan babası bile olsa affetmeyeceğini söyleyen Başbakan Tayyip Erdoğan'ın karşısına şimdi yeni bir fırsat çıktı. - Oktay Ekşi - Hürriyet
Anımsarsanız 19 Ağustos tarihli yazımızda Başbakan’a, “Öyleyse şu Hrant Dink cinayetinde ihmali olan yetkililerin üstüne gidin de görelim” demiştik. Hâlâ bir şey görmüş değiliz.
Keza “Deniz Feneri” derneği örneğini de unutmadık.
Uzatmayalım:
Bu defa Hanefi Avcı’nın Türkiye’yi taa kökünden sarsacak kadar önemli iddialar ve suçlamalarla dolu “Haliç’te Yaşayan Simonlar” isimli kitabından kaynaklanan bir durum var.
Hanefi Avcı Türk kamuoyunda iyi ve dürüst olarak isim yapmış bir polis. Son olarak Eskişehir Emniyet Müdürü idi ama merkeze alınması için dilekçe verdi.
Avcı, çıktığı andan itibaren “yok” satan kitabında Fethullah Gülen Hoca cemaatinin “devleti ele geçirmek üzere” olduğunu iddia ediyor. Hoca’ya bağlı kişilerin, “Emniyetin bütün arşivini ele geçirdiklerini”, yasal kural vs. dinlemeden “hedef” seçtikleri kişilerin telefonlarını “dinlediklerini”, gerekli görürlerse “şantaj kasedi” nitelikli görüntüler kaydettiklerini, daha sonra o dinlemelerde edinilen bilgilere ve görüntülere dayanarak hedef kişiyi “mahvedecek” ihbar mektubu düzenleyip savcılara gönderdiklerini ve yargı eliyle insanları mahvettiklerini söylüyor. Van’daki Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nin Atatürkçü kimliğiyle birilerini rahatsız eden Rektörü Yücel Aşkın’a çektirilenlerin bu bağlamdaki ilk örnek olduğunu vurguluyor.
Ergenekon soruşturması, Danıştay’daki cinayet davası; İlhan Cihaner olayı, çeşitli komutanların, yargıç ve savcıların “hayatını karartan” ihbar mektupları ve üç yıldır kamuoyunu meşgul eden en önemli soruşturmaların pek çoğunun bu şekildeki tertip ürünü olduğunu savunuyor.
Bu iddia, Fethullah Gülen cemaatinin yıllardır kamuoyuna yansıtılan “iyilik, hoşgörü, dürüstlük, diyalog” içerikli görüntüsünün “tam bir aldatmaca” olduğu anlamına geliyor. Çünkü Fethullah Hoca cemaatinin aslında “devleti ele geçirme” amaçlı bir örgütlenme ve faaliyet içinde olduklarını söylüyor.
Tabii bu dediklerimiz kitaptaki iddialarla kıyaslanınca buzdağının su yüzünde kalan kısmı bile sayılmaz.
Gerçi Hanefi Avcı iddialarını önce İçişleri Bakanı Beşir Atalay’a, sonra Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e duyurmuş. Onunla kalmayıp Başbakan Erdoğan’ın bir “Başdanışmanı”na da anlatmış. Hatta dediklerini “ihbar dilekçesi” olarak resmen Emniyet Genel Müdürlüğü’ne de sunmuş ama 5 aydır kimsenin kılı kımıldamamış.
Şimdi Avcı, Savcıların harekete geçmesini -bize kalırsa boşu boşuna- bekliyor.
Tabii isterse, babasını bile affetmeyen Başbakan’a güvensin. O kadar saf ise bir de “tarafsız” Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den “Devlet Denetleme Kurulu’nu” görevlendirmesini beklesin. Ama eğer gerçekçi olacaksa, TBMM’nin acilen bir “Araştırma Komisyonu” kurmasını istesin. Aksi halde, ayıldığımız zaman hepimize “İş işten geçti” demekten başka bir şey kalmayacak.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...