Sayfalar

10 Nisan 2010 Cumartesi

Anayasa’da Muaviye oyunu! / Arslan Bulut'un yazısı

Yazılarımız birçok internet sitesinde yayınlandığı için Yeniçağ okurları dışında farklı kitlelere de bu şekilde ulaşmış oluyoruz. Böyle olunca, farklı tepkiler de geliyor. Bu tepkilerin bir kısmından anladığım odur ki, bazı vatandaşlarımız, Tayyip Erdoğan’ın peşinden gitmeyi, Hz. Peygamberin izinden gitmek zannediyor. Mesela, “Soruyorum size? Hz.Muhammed (S.A.V.)’in peşinden gitmek mi iyi, yoksa CHP’nin mi?” diye soran emekli bir öğretmen vatandaşımız, ayrıca kavmiyetçiliğin İslâm’da yasak olduğunu hatırlatıyor.

Anlaşılan o ki, bu vatandaşımız ve olayları onun gibi değerlendirenler, AKP’nin Anayasa değişikliklerine de Hadisi Şerif muamelesi yapıyor.
***
AKP’nin Anayasa değişiklikleri, devleti ele geçirme oyunudur. Tıpkı Muaviye’nin hilafeti ele geçirmesi gibi
Muaviye de Müslümandı ama oyun içinde oyun kurarak, Halifeliği Hz. Ali’nin elinden almıştı. İki başlı devlet yapısı ortaya çıkınca ve iki tarafın orduları karşı karşıya gelince, Muaviye, kendi askerlerinin mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını geçirmiş, Hz. Ali ordusunda böylece “Kur’an’a karşı mı savaşacağız?” sorusunun sorulmasına yol açmış, savaşı kazanmıştı.
Bugün de gerçekleri söyleyenlerin karşısına, aynı tavırlarla çıkıyorlar!
Kanal seferinden sonra Kudüs’ü işgal eden İngiliz general Allenby, kendisini Müslümanlara “El Nebi” diye yutturabilmişti!
Yine İngiliz casusu Lawrence da Müslüman Arapları, Osmanlı devleti aleyhine kışkırtabilmişti.
***
Kavmiyetçiliği de milliyetçiler veya ulusalcılar değil, Deniz Baykal veya Devlet Bahçeli de değil, Tayyip Erdoğan ve onun peşinden gidenler yapıyor!
İslâm’ın bayraktarı olan Türk Milleti’ni yok sayıp, “Türkiye milleti” diye ne idüğü bilersiz bir kavramı yerleştirmeye çalışmak, Allah’ın ordusu olan bir millete karşı ırkçılık yapmak değil midir?
Geçmişteki daha vahim sözlerini bir kanara bırakalım; Erdoğan daha dün, Fransa’daki Türklere hitap ederken “Fransız pasaportunu almak senin kimliğini kaybetmen anlamına gelmez. Ne senin Türklüğün gider, ne Kürtlüğün gider, ne Romanlığın gider” sözleriyle, kafasında bir millet fikrinin hiç olmadığını gösteriyor. Buradan Fransa’ya giden vatandaşımız, orada etnik kökeni ne olursa olsun Türk olarak kabul edilir. Çünkü pasaportunda ay-yıldızlı Türk bayrağı vardır.
Ağzını her açtığında, bütün etnik kökenleri saymak, başlı başına etnik ayırımcılık değil midir? Milletin adı olan Türklük kavramını, etnik unsurlardan birinin adı gibi değerlendirmek, kavmiyetçilik değil midir?
***
Erdoğan, üstelik “Şu anda da tarihi nitelikte bir Anayasa değişikliğini gerçekleştiriyoruz. Türkiye’yi Avrupa standartlarında bir hukuk sistemine, Avrupa ve modern ülkeler standartlarında bir demokrasiye kavuşturmak için Anayasa’yı değiştiriyoruz” diyebiliyor.
Oysa, yasama ve yürütmeyi tek başına elinde tutarken bir de yandaş yargı oluşturmaya çalışan kendisi değil mi?
Üstelik yargı operasyonuna zemin hazırlamak için, AKP medyası, yüksek yargıçların çoğunun Alevi olduğunu propaganda ediyor! Bölücülük bu değil midir?
Demokrasinin olmazsa olmazı olan yasama, yürütme ve yargı gücünün ayrı ellerde bulunmasını, yani kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmaya çalışan kendisi değil mi?
Dolayısıyla, Erdoğan’ın şu ifadelerinin gerçeklerle en ufak bir ilgisi var mı?
Peki bir Müslüman’ın en temel vasfı nedir?
Müslüman yalan söylemez efendiler!
Çünkü yalanla iman bir arada durmaz vesselâm!
Arslan BULUT

Anayasa’da Muaviye oyunu! / Arslan Bulut'un yazısı

Yazılarımız birçok internet sitesinde yayınlandığı için Yeniçağ okurları dışında farklı kitlelere de bu şekilde ulaşmış oluyoruz. Böyle olunca, farklı tepkiler de geliyor. Bu tepkilerin bir kısmından anladığım odur ki, bazı vatandaşlarımız, Tayyip Erdoğan’ın peşinden gitmeyi, Hz. Peygamberin izinden gitmek zannediyor. Mesela, “Soruyorum size? Hz.Muhammed (S.A.V.)’in peşinden gitmek mi iyi, yoksa CHP’nin mi?” diye soran emekli bir öğretmen vatandaşımız, ayrıca kavmiyetçiliğin İslâm’da yasak olduğunu hatırlatıyor.

Anlaşılan o ki, bu vatandaşımız ve olayları onun gibi değerlendirenler, AKP’nin Anayasa değişikliklerine de Hadisi Şerif muamelesi yapıyor.
***
AKP’nin Anayasa değişiklikleri, devleti ele geçirme oyunudur. Tıpkı Muaviye’nin hilafeti ele geçirmesi gibi
Muaviye de Müslümandı ama oyun içinde oyun kurarak, Halifeliği Hz. Ali’nin elinden almıştı. İki başlı devlet yapısı ortaya çıkınca ve iki tarafın orduları karşı karşıya gelince, Muaviye, kendi askerlerinin mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını geçirmiş, Hz. Ali ordusunda böylece “Kur’an’a karşı mı savaşacağız?” sorusunun sorulmasına yol açmış, savaşı kazanmıştı.
Bugün de gerçekleri söyleyenlerin karşısına, aynı tavırlarla çıkıyorlar!
Kanal seferinden sonra Kudüs’ü işgal eden İngiliz general Allenby, kendisini Müslümanlara “El Nebi” diye yutturabilmişti!
Yine İngiliz casusu Lawrence da Müslüman Arapları, Osmanlı devleti aleyhine kışkırtabilmişti.
***
Kavmiyetçiliği de milliyetçiler veya ulusalcılar değil, Deniz Baykal veya Devlet Bahçeli de değil, Tayyip Erdoğan ve onun peşinden gidenler yapıyor!
İslâm’ın bayraktarı olan Türk Milleti’ni yok sayıp, “Türkiye milleti” diye ne idüğü bilersiz bir kavramı yerleştirmeye çalışmak, Allah’ın ordusu olan bir millete karşı ırkçılık yapmak değil midir?
Geçmişteki daha vahim sözlerini bir kanara bırakalım; Erdoğan daha dün, Fransa’daki Türklere hitap ederken “Fransız pasaportunu almak senin kimliğini kaybetmen anlamına gelmez. Ne senin Türklüğün gider, ne Kürtlüğün gider, ne Romanlığın gider” sözleriyle, kafasında bir millet fikrinin hiç olmadığını gösteriyor. Buradan Fransa’ya giden vatandaşımız, orada etnik kökeni ne olursa olsun Türk olarak kabul edilir. Çünkü pasaportunda ay-yıldızlı Türk bayrağı vardır.
Ağzını her açtığında, bütün etnik kökenleri saymak, başlı başına etnik ayırımcılık değil midir? Milletin adı olan Türklük kavramını, etnik unsurlardan birinin adı gibi değerlendirmek, kavmiyetçilik değil midir?
***
Erdoğan, üstelik “Şu anda da tarihi nitelikte bir Anayasa değişikliğini gerçekleştiriyoruz. Türkiye’yi Avrupa standartlarında bir hukuk sistemine, Avrupa ve modern ülkeler standartlarında bir demokrasiye kavuşturmak için Anayasa’yı değiştiriyoruz” diyebiliyor.
Oysa, yasama ve yürütmeyi tek başına elinde tutarken bir de yandaş yargı oluşturmaya çalışan kendisi değil mi?
Üstelik yargı operasyonuna zemin hazırlamak için, AKP medyası, yüksek yargıçların çoğunun Alevi olduğunu propaganda ediyor! Bölücülük bu değil midir?
Demokrasinin olmazsa olmazı olan yasama, yürütme ve yargı gücünün ayrı ellerde bulunmasını, yani kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmaya çalışan kendisi değil mi?
Dolayısıyla, Erdoğan’ın şu ifadelerinin gerçeklerle en ufak bir ilgisi var mı?
Peki bir Müslüman’ın en temel vasfı nedir?
Müslüman yalan söylemez efendiler!
Çünkü yalanla iman bir arada durmaz vesselâm!
Arslan BULUT

Anayasa’da Muaviye oyunu! / Arslan Bulut'un yazısı

Yazılarımız birçok internet sitesinde yayınlandığı için Yeniçağ okurları dışında farklı kitlelere de bu şekilde ulaşmış oluyoruz. Böyle olunca, farklı tepkiler de geliyor. Bu tepkilerin bir kısmından anladığım odur ki, bazı vatandaşlarımız, Tayyip Erdoğan’ın peşinden gitmeyi, Hz. Peygamberin izinden gitmek zannediyor. Mesela, “Soruyorum size? Hz.Muhammed (S.A.V.)’in peşinden gitmek mi iyi, yoksa CHP’nin mi?” diye soran emekli bir öğretmen vatandaşımız, ayrıca kavmiyetçiliğin İslâm’da yasak olduğunu hatırlatıyor.

Anlaşılan o ki, bu vatandaşımız ve olayları onun gibi değerlendirenler, AKP’nin Anayasa değişikliklerine de Hadisi Şerif muamelesi yapıyor.
***
AKP’nin Anayasa değişiklikleri, devleti ele geçirme oyunudur. Tıpkı Muaviye’nin hilafeti ele geçirmesi gibi
Muaviye de Müslümandı ama oyun içinde oyun kurarak, Halifeliği Hz. Ali’nin elinden almıştı. İki başlı devlet yapısı ortaya çıkınca ve iki tarafın orduları karşı karşıya gelince, Muaviye, kendi askerlerinin mızraklarının ucuna Kur’an sayfalarını geçirmiş, Hz. Ali ordusunda böylece “Kur’an’a karşı mı savaşacağız?” sorusunun sorulmasına yol açmış, savaşı kazanmıştı.
Bugün de gerçekleri söyleyenlerin karşısına, aynı tavırlarla çıkıyorlar!
Kanal seferinden sonra Kudüs’ü işgal eden İngiliz general Allenby, kendisini Müslümanlara “El Nebi” diye yutturabilmişti!
Yine İngiliz casusu Lawrence da Müslüman Arapları, Osmanlı devleti aleyhine kışkırtabilmişti.
***
Kavmiyetçiliği de milliyetçiler veya ulusalcılar değil, Deniz Baykal veya Devlet Bahçeli de değil, Tayyip Erdoğan ve onun peşinden gidenler yapıyor!
İslâm’ın bayraktarı olan Türk Milleti’ni yok sayıp, “Türkiye milleti” diye ne idüğü bilersiz bir kavramı yerleştirmeye çalışmak, Allah’ın ordusu olan bir millete karşı ırkçılık yapmak değil midir?
Geçmişteki daha vahim sözlerini bir kanara bırakalım; Erdoğan daha dün, Fransa’daki Türklere hitap ederken “Fransız pasaportunu almak senin kimliğini kaybetmen anlamına gelmez. Ne senin Türklüğün gider, ne Kürtlüğün gider, ne Romanlığın gider” sözleriyle, kafasında bir millet fikrinin hiç olmadığını gösteriyor. Buradan Fransa’ya giden vatandaşımız, orada etnik kökeni ne olursa olsun Türk olarak kabul edilir. Çünkü pasaportunda ay-yıldızlı Türk bayrağı vardır.
Ağzını her açtığında, bütün etnik kökenleri saymak, başlı başına etnik ayırımcılık değil midir? Milletin adı olan Türklük kavramını, etnik unsurlardan birinin adı gibi değerlendirmek, kavmiyetçilik değil midir?
***
Erdoğan, üstelik “Şu anda da tarihi nitelikte bir Anayasa değişikliğini gerçekleştiriyoruz. Türkiye’yi Avrupa standartlarında bir hukuk sistemine, Avrupa ve modern ülkeler standartlarında bir demokrasiye kavuşturmak için Anayasa’yı değiştiriyoruz” diyebiliyor.
Oysa, yasama ve yürütmeyi tek başına elinde tutarken bir de yandaş yargı oluşturmaya çalışan kendisi değil mi?
Üstelik yargı operasyonuna zemin hazırlamak için, AKP medyası, yüksek yargıçların çoğunun Alevi olduğunu propaganda ediyor! Bölücülük bu değil midir?
Demokrasinin olmazsa olmazı olan yasama, yürütme ve yargı gücünün ayrı ellerde bulunmasını, yani kuvvetler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırmaya çalışan kendisi değil mi?
Dolayısıyla, Erdoğan’ın şu ifadelerinin gerçeklerle en ufak bir ilgisi var mı?
Peki bir Müslüman’ın en temel vasfı nedir?
Müslüman yalan söylemez efendiler!
Çünkü yalanla iman bir arada durmaz vesselâm!
Arslan BULUT

Anayasanı Al da Git /Arif Kaan Yalçın'ın yazısı

‘Deveye ne sormuşlar' dediğinizde, alacağınız cevap şu sorudur: ‘boynun neden eğri?'

Bu sual meşhurdur, cevabı da şiir gibidir. Lakin bir soru daha sorsak şu bizim deveye; ‘sırtında yük varken bayır aşağı inmeyi mi, bayır yukarı çıkmayı mı seven?'
Bir önceki soruya, ‘nerem doğru ki?' cevabı veren deve, ikinci sorumuza şu doğru cevabı veriyor; ‘yahu şu bizim düz yola ne oldu?' (devenin bu fasılda yola küfür ettiği de halk arasında rivayet edilir)
Evet, dostlar şu düz yollara ne oldu?
Memleketteki her müspet adım illa bir yokuş ya da inişe mi gebe?
Doksan hatta yüz yaşına merdiven dayayan şu genç(?) cumhuriyetin mükemmel(?) hükümetinde, iskelet, kemik, omurga noksanlığı, halimizi arzda yolumuzu deveden geçirdi ya helal olsun...
Anayasa, YÖK, yargı kurumları, etnik kökenler, açılımlar, başörtüsü, AB, Çankaya derken iş geldi dolaştı anayasaya...
Yahu yüz yaşına girecek bir ülkenin anayasası olmaz mı hâlâ? Nerde hani muasır medeniyetler, nerde modern ülke, nerde bölgesel güç Türkiye?
Hikâye.
Evet, hikâye, çünkü anayasası yok bu devletin.
Varsa da milletin anasını belleyenlerin anayasasını kabul etmiyoruz.
E yeni anayasa yapılacak diyeceksiniz.
Cevabımız değişmedi;
Milletin anasını belleyenlerin anayasasını kabul etmiyoruz ya da anamızı alıp gidiyoruz...
Şöyle de olur; Anayasanızı alın da gidin...
Selametle.....
http://www.etikhaber.com/

Anayasanı Al da Git /Arif Kaan Yalçın'ın yazısı

‘Deveye ne sormuşlar' dediğinizde, alacağınız cevap şu sorudur: ‘boynun neden eğri?'

Bu sual meşhurdur, cevabı da şiir gibidir. Lakin bir soru daha sorsak şu bizim deveye; ‘sırtında yük varken bayır aşağı inmeyi mi, bayır yukarı çıkmayı mı seven?'
Bir önceki soruya, ‘nerem doğru ki?' cevabı veren deve, ikinci sorumuza şu doğru cevabı veriyor; ‘yahu şu bizim düz yola ne oldu?' (devenin bu fasılda yola küfür ettiği de halk arasında rivayet edilir)
Evet, dostlar şu düz yollara ne oldu?
Memleketteki her müspet adım illa bir yokuş ya da inişe mi gebe?
Doksan hatta yüz yaşına merdiven dayayan şu genç(?) cumhuriyetin mükemmel(?) hükümetinde, iskelet, kemik, omurga noksanlığı, halimizi arzda yolumuzu deveden geçirdi ya helal olsun...
Anayasa, YÖK, yargı kurumları, etnik kökenler, açılımlar, başörtüsü, AB, Çankaya derken iş geldi dolaştı anayasaya...
Yahu yüz yaşına girecek bir ülkenin anayasası olmaz mı hâlâ? Nerde hani muasır medeniyetler, nerde modern ülke, nerde bölgesel güç Türkiye?
Hikâye.
Evet, hikâye, çünkü anayasası yok bu devletin.
Varsa da milletin anasını belleyenlerin anayasasını kabul etmiyoruz.
E yeni anayasa yapılacak diyeceksiniz.
Cevabımız değişmedi;
Milletin anasını belleyenlerin anayasasını kabul etmiyoruz ya da anamızı alıp gidiyoruz...
Şöyle de olur; Anayasanızı alın da gidin...
Selametle.....
http://www.etikhaber.com/

Anayasanı Al da Git /Arif Kaan Yalçın'ın yazısı

‘Deveye ne sormuşlar' dediğinizde, alacağınız cevap şu sorudur: ‘boynun neden eğri?'

Bu sual meşhurdur, cevabı da şiir gibidir. Lakin bir soru daha sorsak şu bizim deveye; ‘sırtında yük varken bayır aşağı inmeyi mi, bayır yukarı çıkmayı mı seven?'
Bir önceki soruya, ‘nerem doğru ki?' cevabı veren deve, ikinci sorumuza şu doğru cevabı veriyor; ‘yahu şu bizim düz yola ne oldu?' (devenin bu fasılda yola küfür ettiği de halk arasında rivayet edilir)
Evet, dostlar şu düz yollara ne oldu?
Memleketteki her müspet adım illa bir yokuş ya da inişe mi gebe?
Doksan hatta yüz yaşına merdiven dayayan şu genç(?) cumhuriyetin mükemmel(?) hükümetinde, iskelet, kemik, omurga noksanlığı, halimizi arzda yolumuzu deveden geçirdi ya helal olsun...
Anayasa, YÖK, yargı kurumları, etnik kökenler, açılımlar, başörtüsü, AB, Çankaya derken iş geldi dolaştı anayasaya...
Yahu yüz yaşına girecek bir ülkenin anayasası olmaz mı hâlâ? Nerde hani muasır medeniyetler, nerde modern ülke, nerde bölgesel güç Türkiye?
Hikâye.
Evet, hikâye, çünkü anayasası yok bu devletin.
Varsa da milletin anasını belleyenlerin anayasasını kabul etmiyoruz.
E yeni anayasa yapılacak diyeceksiniz.
Cevabımız değişmedi;
Milletin anasını belleyenlerin anayasasını kabul etmiyoruz ya da anamızı alıp gidiyoruz...
Şöyle de olur; Anayasanızı alın da gidin...
Selametle.....
http://www.etikhaber.com/

İsmail Koncuk: "Türkiye'nin gerçek gündemi anayasa değil, işsizlik ve yoksulluktur."

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve genel merkez yöneticilerinin katılımıyla "İş Yeri Temsilcileri Kayseri Buluşması Eğitim ve İstişare Toplantısı City One Otel de gerçekleştirildi. Toplantıya ayrıca Aksaray, Kırşehir, Nevşehir ve Niğde şube başkanları da katıldı.

Saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasıyla başlayan toplantının açılış konuşmasını Türk Eğitim sen Kayseri şube başkanı Ali Benli Yaptı.
Benli, Türk eğitim sen olarak vazgeçilmezlerimiz vardır. Özellikle anayasanın 3. maddesine dikkat çekmek istiyorum. Bu madde son günlerde sulandırılmaya çalışılıyor.birileri tarafından tartışmaya açılıyor. Türk eğitim sen ve Türkiye kamu sen olarak bu maddeyi anayasanın değiştirilemez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin hayati önem taşıdığına inanıyoruz ve bunların yılmaz savunucuları olacağız dedi.
Türk Eğitim Sen 2 Nolu şube başkanı Ali İhsan Öztürk’de, konuşmasında toplantıya katılanlara teşekkür etti ve biz Türk eğitim olarak bir aileyiz. CİTY ONE ‘de yaptığımız toplantı hayırlı uğurlu olsun dedi.
Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Koncuk, "Türk milletinin geleceği ciddi tehlike altındadır. Yaşadığımız olayların geleceği nasıl etkileyeceğini bilmeyen yüzlerce insan var. Bu durum, Türk insanının büyük bir kısmı tarafından fark edilememiştir. Eğer tedbirlerimizi almazsak Anadolu coğrafyasında hür ve bağımsız yaşamamamız çok zor olur. Türk Eğitim-Sen ve konfederasyonumuz Kamu-Sen in varlığı çok önemlidir. Öğretmenlerimiz, profesörlerimiz ve memurlarımız, entelektüel ve algıları farkında olması gereken en önemli kesimdir. Biz farkında olmadan toplumun geri kalanının farkında olmasını beklemek hayaldir. Türk Eğitim-Sen, varlığıyla Türk milletinin teminatıdır. Bize rağmen Türk milletini bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir" diye konuştu.
8 buçuk milyon işsiz varken Anayasa nın tartışıldığını söyleyen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Biz de tartışalım ama Türkiye nin gerçek gündemi bu değil" dedi. Koncuk, "Bakın biz uzlaşma sağladık, herkesin görüşünü aldık, demek için mi görüş alıyorsunuz? Görüş aldıysanız ve tüm sendikaların dediği, Grev hakkı eksik ise ve siz de samimi iseniz koyacaksınız. Aksi takdirde samimi olmadığınız anlaşılır. Umuyoruz ki bazı tartışılmaması gereken maddeler referanduma gitmeden kabul edilir"diyerek sözlerine son verdi.

İsmail Koncuk: "Türkiye'nin gerçek gündemi anayasa değil, işsizlik ve yoksulluktur."

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve genel merkez yöneticilerinin katılımıyla "İş Yeri Temsilcileri Kayseri Buluşması Eğitim ve İstişare Toplantısı City One Otel de gerçekleştirildi. Toplantıya ayrıca Aksaray, Kırşehir, Nevşehir ve Niğde şube başkanları da katıldı.

Saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasıyla başlayan toplantının açılış konuşmasını Türk Eğitim sen Kayseri şube başkanı Ali Benli Yaptı.
Benli, Türk eğitim sen olarak vazgeçilmezlerimiz vardır. Özellikle anayasanın 3. maddesine dikkat çekmek istiyorum. Bu madde son günlerde sulandırılmaya çalışılıyor.birileri tarafından tartışmaya açılıyor. Türk eğitim sen ve Türkiye kamu sen olarak bu maddeyi anayasanın değiştirilemez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin hayati önem taşıdığına inanıyoruz ve bunların yılmaz savunucuları olacağız dedi.
Türk Eğitim Sen 2 Nolu şube başkanı Ali İhsan Öztürk’de, konuşmasında toplantıya katılanlara teşekkür etti ve biz Türk eğitim olarak bir aileyiz. CİTY ONE ‘de yaptığımız toplantı hayırlı uğurlu olsun dedi.
Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Koncuk, "Türk milletinin geleceği ciddi tehlike altındadır. Yaşadığımız olayların geleceği nasıl etkileyeceğini bilmeyen yüzlerce insan var. Bu durum, Türk insanının büyük bir kısmı tarafından fark edilememiştir. Eğer tedbirlerimizi almazsak Anadolu coğrafyasında hür ve bağımsız yaşamamamız çok zor olur. Türk Eğitim-Sen ve konfederasyonumuz Kamu-Sen in varlığı çok önemlidir. Öğretmenlerimiz, profesörlerimiz ve memurlarımız, entelektüel ve algıları farkında olması gereken en önemli kesimdir. Biz farkında olmadan toplumun geri kalanının farkında olmasını beklemek hayaldir. Türk Eğitim-Sen, varlığıyla Türk milletinin teminatıdır. Bize rağmen Türk milletini bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir" diye konuştu.
8 buçuk milyon işsiz varken Anayasa nın tartışıldığını söyleyen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Biz de tartışalım ama Türkiye nin gerçek gündemi bu değil" dedi. Koncuk, "Bakın biz uzlaşma sağladık, herkesin görüşünü aldık, demek için mi görüş alıyorsunuz? Görüş aldıysanız ve tüm sendikaların dediği, Grev hakkı eksik ise ve siz de samimi iseniz koyacaksınız. Aksi takdirde samimi olmadığınız anlaşılır. Umuyoruz ki bazı tartışılmaması gereken maddeler referanduma gitmeden kabul edilir"diyerek sözlerine son verdi.

İsmail Koncuk: "Türkiye'nin gerçek gündemi anayasa değil, işsizlik ve yoksulluktur."

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve genel merkez yöneticilerinin katılımıyla "İş Yeri Temsilcileri Kayseri Buluşması Eğitim ve İstişare Toplantısı City One Otel de gerçekleştirildi. Toplantıya ayrıca Aksaray, Kırşehir, Nevşehir ve Niğde şube başkanları da katıldı.

Saygı duruşu ve istiklal marşının okunmasıyla başlayan toplantının açılış konuşmasını Türk Eğitim sen Kayseri şube başkanı Ali Benli Yaptı.
Benli, Türk eğitim sen olarak vazgeçilmezlerimiz vardır. Özellikle anayasanın 3. maddesine dikkat çekmek istiyorum. Bu madde son günlerde sulandırılmaya çalışılıyor.birileri tarafından tartışmaya açılıyor. Türk eğitim sen ve Türkiye kamu sen olarak bu maddeyi anayasanın değiştirilemez,değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinin hayati önem taşıdığına inanıyoruz ve bunların yılmaz savunucuları olacağız dedi.
Türk Eğitim Sen 2 Nolu şube başkanı Ali İhsan Öztürk’de, konuşmasında toplantıya katılanlara teşekkür etti ve biz Türk eğitim olarak bir aileyiz. CİTY ONE ‘de yaptığımız toplantı hayırlı uğurlu olsun dedi.
Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ise gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Koncuk, "Türk milletinin geleceği ciddi tehlike altındadır. Yaşadığımız olayların geleceği nasıl etkileyeceğini bilmeyen yüzlerce insan var. Bu durum, Türk insanının büyük bir kısmı tarafından fark edilememiştir. Eğer tedbirlerimizi almazsak Anadolu coğrafyasında hür ve bağımsız yaşamamamız çok zor olur. Türk Eğitim-Sen ve konfederasyonumuz Kamu-Sen in varlığı çok önemlidir. Öğretmenlerimiz, profesörlerimiz ve memurlarımız, entelektüel ve algıları farkında olması gereken en önemli kesimdir. Biz farkında olmadan toplumun geri kalanının farkında olmasını beklemek hayaldir. Türk Eğitim-Sen, varlığıyla Türk milletinin teminatıdır. Bize rağmen Türk milletini bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir" diye konuştu.
8 buçuk milyon işsiz varken Anayasa nın tartışıldığını söyleyen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Biz de tartışalım ama Türkiye nin gerçek gündemi bu değil" dedi. Koncuk, "Bakın biz uzlaşma sağladık, herkesin görüşünü aldık, demek için mi görüş alıyorsunuz? Görüş aldıysanız ve tüm sendikaların dediği, Grev hakkı eksik ise ve siz de samimi iseniz koyacaksınız. Aksi takdirde samimi olmadığınız anlaşılır. Umuyoruz ki bazı tartışılmaması gereken maddeler referanduma gitmeden kabul edilir"diyerek sözlerine son verdi.

Şevki kulkuloğlu: "Kayserigaz firması üç bin binadan fazladan 150'şer dolar abone bedeli aldı"

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, basın mensuplarına Kayserigaz’la ilgili açıklamalarda bulundu..

Kayserigaz firmasının yaklaşık üç bin binadan 150 dolar daha fazla abone bedeli aldığını söyleyen Kulkuloğlu, bu rakam 10 milyon doları buluyor. ancak Büyükşehir belediye başkanı bu şirketin yüzde 10 ortağı olduğu halde susuyor dedi.
Kulkuloğlu, Ben vatandaşın lehine açıklama yapıyorum. eğer başkan Mehmet Özhaseki Kayseri’yi düşünen bir adamsa benim yanımda yer alır. Der ki muhalefet milletvekili bu adam ama doğru söylüyor. Sen nasıl alırsın ben fark etmemişim der. Ama demiyor. Kulağının üstüne yatıyor. Kurnazlık ediyor. Buradan enerji bakanına da çağrıda bulunuyorum. Ey Taner yıldız, bak bu adamlar şu paraları fazladan alıyorlar. Yazışma yapılmış bakanlığın bunun fazladan alındığını kabul etmiş bak buda belgesi diyorum. Konu mahkemeye gidilmiş iki şirket bu davayı kazanmış. peki sen gel bu arkadaşlara deki kendiliğinizden bu fazlalıkları dağıtın. İnsanların cebine de para girsin. En azından bir aylık yakıt parası çıkmasın. Ama enerji bakanından tık yok. şimdi kimden yana bu adam. Hiç tık yok. Bakıyorum ses soluk yok. bende soru önergesi veriyorum. Bana verilen cevapta ise arkadaşlara gerekli bilgiler verildi. Kayserigaz’a gerekli uyarı yapıldı. Peki Ne çözüldü. Hanginiz paranızı aldınız. Alan var mı yok. Yani çalık Kayseri’den daha mı önemli. Eşek arısı demeyecekler. Çıkacaklar işlerini yapacaklar. Hakaret etmeyecekler. Ben belgeyle konuşuyorum. Siyaset falanda yapmıyorum. Sizlerin hakkını arıyorum. Ben üretiyorum diyor. Benim adım bal arısı diyor. Sana o vazife verildiği için üretiyorsun. Ben senin yerinde iktidarda olsam ben üretecem. o zaman sende eşek arısı olacaksın diye konuştu.

Şevki kulkuloğlu: "Kayserigaz firması üç bin binadan fazladan 150'şer dolar abone bedeli aldı"

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, basın mensuplarına Kayserigaz’la ilgili açıklamalarda bulundu..

Kayserigaz firmasının yaklaşık üç bin binadan 150 dolar daha fazla abone bedeli aldığını söyleyen Kulkuloğlu, bu rakam 10 milyon doları buluyor. ancak Büyükşehir belediye başkanı bu şirketin yüzde 10 ortağı olduğu halde susuyor dedi.
Kulkuloğlu, Ben vatandaşın lehine açıklama yapıyorum. eğer başkan Mehmet Özhaseki Kayseri’yi düşünen bir adamsa benim yanımda yer alır. Der ki muhalefet milletvekili bu adam ama doğru söylüyor. Sen nasıl alırsın ben fark etmemişim der. Ama demiyor. Kulağının üstüne yatıyor. Kurnazlık ediyor. Buradan enerji bakanına da çağrıda bulunuyorum. Ey Taner yıldız, bak bu adamlar şu paraları fazladan alıyorlar. Yazışma yapılmış bakanlığın bunun fazladan alındığını kabul etmiş bak buda belgesi diyorum. Konu mahkemeye gidilmiş iki şirket bu davayı kazanmış. peki sen gel bu arkadaşlara deki kendiliğinizden bu fazlalıkları dağıtın. İnsanların cebine de para girsin. En azından bir aylık yakıt parası çıkmasın. Ama enerji bakanından tık yok. şimdi kimden yana bu adam. Hiç tık yok. Bakıyorum ses soluk yok. bende soru önergesi veriyorum. Bana verilen cevapta ise arkadaşlara gerekli bilgiler verildi. Kayserigaz’a gerekli uyarı yapıldı. Peki Ne çözüldü. Hanginiz paranızı aldınız. Alan var mı yok. Yani çalık Kayseri’den daha mı önemli. Eşek arısı demeyecekler. Çıkacaklar işlerini yapacaklar. Hakaret etmeyecekler. Ben belgeyle konuşuyorum. Siyaset falanda yapmıyorum. Sizlerin hakkını arıyorum. Ben üretiyorum diyor. Benim adım bal arısı diyor. Sana o vazife verildiği için üretiyorsun. Ben senin yerinde iktidarda olsam ben üretecem. o zaman sende eşek arısı olacaksın diye konuştu.

Şevki kulkuloğlu: "Kayserigaz firması üç bin binadan fazladan 150'şer dolar abone bedeli aldı"

CHP Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu, basın mensuplarına Kayserigaz’la ilgili açıklamalarda bulundu..

Kayserigaz firmasının yaklaşık üç bin binadan 150 dolar daha fazla abone bedeli aldığını söyleyen Kulkuloğlu, bu rakam 10 milyon doları buluyor. ancak Büyükşehir belediye başkanı bu şirketin yüzde 10 ortağı olduğu halde susuyor dedi.
Kulkuloğlu, Ben vatandaşın lehine açıklama yapıyorum. eğer başkan Mehmet Özhaseki Kayseri’yi düşünen bir adamsa benim yanımda yer alır. Der ki muhalefet milletvekili bu adam ama doğru söylüyor. Sen nasıl alırsın ben fark etmemişim der. Ama demiyor. Kulağının üstüne yatıyor. Kurnazlık ediyor. Buradan enerji bakanına da çağrıda bulunuyorum. Ey Taner yıldız, bak bu adamlar şu paraları fazladan alıyorlar. Yazışma yapılmış bakanlığın bunun fazladan alındığını kabul etmiş bak buda belgesi diyorum. Konu mahkemeye gidilmiş iki şirket bu davayı kazanmış. peki sen gel bu arkadaşlara deki kendiliğinizden bu fazlalıkları dağıtın. İnsanların cebine de para girsin. En azından bir aylık yakıt parası çıkmasın. Ama enerji bakanından tık yok. şimdi kimden yana bu adam. Hiç tık yok. Bakıyorum ses soluk yok. bende soru önergesi veriyorum. Bana verilen cevapta ise arkadaşlara gerekli bilgiler verildi. Kayserigaz’a gerekli uyarı yapıldı. Peki Ne çözüldü. Hanginiz paranızı aldınız. Alan var mı yok. Yani çalık Kayseri’den daha mı önemli. Eşek arısı demeyecekler. Çıkacaklar işlerini yapacaklar. Hakaret etmeyecekler. Ben belgeyle konuşuyorum. Siyaset falanda yapmıyorum. Sizlerin hakkını arıyorum. Ben üretiyorum diyor. Benim adım bal arısı diyor. Sana o vazife verildiği için üretiyorsun. Ben senin yerinde iktidarda olsam ben üretecem. o zaman sende eşek arısı olacaksın diye konuştu.

Doç.Dr.Karamehmet Yıldız, Sağlık Bakanı Akdağ'ı eleştirdi

Kayseri Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Karamehmet Yıldız, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan her şeyin vatandaşı yanıltan bir tarzda takdim edildiğini söyledi. Başkan Yıldız, Tabip Odası nı kapatacağını söyleyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ ı ise eleştirdi.
Kayseri de 1216 hekim üyesi olan Tabip Odası ndaki seçim süreci başladı. Tabip Odası Seminer Salonu nda toplanan hekimler faaliyet ve denetim raporlarını dinleyip oyladı. Tek listenin yarıştığı kongrede mevcut Başkan Doç. Dr. Karamehmet Yıldız yeniden aday oldu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, çok zor bir 2 yılı geride bıraktıklarını belirterek, sayısı her geçen gün artan özel hastanelerin, eski SSK hastaneleri ayarında hizmet vermeye mahkum edildiğini söyledi. Yıldız, "Aynı zamanda Bakanlığı nın hastanelere ödeyeceği ücretleri belirleyecek olan Sağlık Uygulama Tebliği üzerinde çok sık yapılan değişiklikler hastaneleri ekonomik sıkıntıya sokmuştur. Hastanelerin bu ekonomik sıkıntısı da meslektaşlarımızın vermiş olduğu hizmetten memnun olmamak gibi bir sonuç ortaya çıktı. Sevk zincirinin oluşturulmamış olması 6.5 yıldır aile hekimliği Sağlık Bakanlığı nın enerjisini harcadı. Bu nedenle hastanelere inanılmaz bir hasta birimine neden olundu. Hasta başına da ayrılan vakit azaldı. Sayın Sağlık Bakanı nın sürekli olarak çok küçük ve olumsuz örnekleri gündeme getirerek sanki hekimleri karşısına alır tarzdaki, hekimleri inciten hatta bazen rencide eden konuşmaları bizim problemlerimizden bir tanesidir. Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan her şey, vatandaşı yanıltan bir tarzda takdim ediliyor. Dolayısıyla bizler buna karşı olduğumuzda, vatandaşla yüz yüze geliyoruz. Tam gün yasasında vatandaşlarımızı olumsuz etkileyecek birçok uygulama varken, bugün yasa hekimlere astronomik ücretler ödeneceği telaffuz edilmektedir. Biz hiçbir zaman bu ücretlerin ödenemeyeceğini çok iyi biliyoruz" dedi.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye deki tüm tabip odası başkanlarıyla toplantı yapan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ı eleştiren Doç. Dr. Yıldız, "Eleştirilerimize rağmen her konu bize dayatıldığı gibi yasalaştı. Diş Hekimleri ve Eczacılar Odası için de bu böyle oldu. Bakanımız, iki satırlık bir kanunla meslek örgütlerini kapatabilirim diyor. Şimdi siz 50 yıllık bir geçmişi olan ve yasayla kurulan bu meslek teşkilatlarını kapatmakla tehdit ederseniz, o zaman buradan biz her şeyi çok iyi biliyoruz, kimseye ihtiyacımız yok . Kimse bizimle konuşmasın ve tartışmasın, eleştirmesin anlamı çıkar. Yani bir meslek örgütünü kapatmak nasıl bir şeydir onu da bilmiyorum. Demokratik üstünlük sizin elinizde diye dengeleri olan, iç dinamikleri olan devletin kurumlarını yok etmek, sırf size muhalefet ediyorlar diye kapatmanın takdirini kamuoyuna bırakıyorum" diye konuştu.

Doç.Dr.Karamehmet Yıldız, Sağlık Bakanı Akdağ'ı eleştirdi

Kayseri Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Karamehmet Yıldız, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan her şeyin vatandaşı yanıltan bir tarzda takdim edildiğini söyledi. Başkan Yıldız, Tabip Odası nı kapatacağını söyleyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ ı ise eleştirdi.
Kayseri de 1216 hekim üyesi olan Tabip Odası ndaki seçim süreci başladı. Tabip Odası Seminer Salonu nda toplanan hekimler faaliyet ve denetim raporlarını dinleyip oyladı. Tek listenin yarıştığı kongrede mevcut Başkan Doç. Dr. Karamehmet Yıldız yeniden aday oldu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, çok zor bir 2 yılı geride bıraktıklarını belirterek, sayısı her geçen gün artan özel hastanelerin, eski SSK hastaneleri ayarında hizmet vermeye mahkum edildiğini söyledi. Yıldız, "Aynı zamanda Bakanlığı nın hastanelere ödeyeceği ücretleri belirleyecek olan Sağlık Uygulama Tebliği üzerinde çok sık yapılan değişiklikler hastaneleri ekonomik sıkıntıya sokmuştur. Hastanelerin bu ekonomik sıkıntısı da meslektaşlarımızın vermiş olduğu hizmetten memnun olmamak gibi bir sonuç ortaya çıktı. Sevk zincirinin oluşturulmamış olması 6.5 yıldır aile hekimliği Sağlık Bakanlığı nın enerjisini harcadı. Bu nedenle hastanelere inanılmaz bir hasta birimine neden olundu. Hasta başına da ayrılan vakit azaldı. Sayın Sağlık Bakanı nın sürekli olarak çok küçük ve olumsuz örnekleri gündeme getirerek sanki hekimleri karşısına alır tarzdaki, hekimleri inciten hatta bazen rencide eden konuşmaları bizim problemlerimizden bir tanesidir. Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan her şey, vatandaşı yanıltan bir tarzda takdim ediliyor. Dolayısıyla bizler buna karşı olduğumuzda, vatandaşla yüz yüze geliyoruz. Tam gün yasasında vatandaşlarımızı olumsuz etkileyecek birçok uygulama varken, bugün yasa hekimlere astronomik ücretler ödeneceği telaffuz edilmektedir. Biz hiçbir zaman bu ücretlerin ödenemeyeceğini çok iyi biliyoruz" dedi.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye deki tüm tabip odası başkanlarıyla toplantı yapan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ı eleştiren Doç. Dr. Yıldız, "Eleştirilerimize rağmen her konu bize dayatıldığı gibi yasalaştı. Diş Hekimleri ve Eczacılar Odası için de bu böyle oldu. Bakanımız, iki satırlık bir kanunla meslek örgütlerini kapatabilirim diyor. Şimdi siz 50 yıllık bir geçmişi olan ve yasayla kurulan bu meslek teşkilatlarını kapatmakla tehdit ederseniz, o zaman buradan biz her şeyi çok iyi biliyoruz, kimseye ihtiyacımız yok . Kimse bizimle konuşmasın ve tartışmasın, eleştirmesin anlamı çıkar. Yani bir meslek örgütünü kapatmak nasıl bir şeydir onu da bilmiyorum. Demokratik üstünlük sizin elinizde diye dengeleri olan, iç dinamikleri olan devletin kurumlarını yok etmek, sırf size muhalefet ediyorlar diye kapatmanın takdirini kamuoyuna bırakıyorum" diye konuştu.

Doç.Dr.Karamehmet Yıldız, Sağlık Bakanı Akdağ'ı eleştirdi

Kayseri Tabip Odası Başkanı Doç. Dr. Karamehmet Yıldız, Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan her şeyin vatandaşı yanıltan bir tarzda takdim edildiğini söyledi. Başkan Yıldız, Tabip Odası nı kapatacağını söyleyen Sağlık Bakanı Recep Akdağ ı ise eleştirdi.
Kayseri de 1216 hekim üyesi olan Tabip Odası ndaki seçim süreci başladı. Tabip Odası Seminer Salonu nda toplanan hekimler faaliyet ve denetim raporlarını dinleyip oyladı. Tek listenin yarıştığı kongrede mevcut Başkan Doç. Dr. Karamehmet Yıldız yeniden aday oldu. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız, çok zor bir 2 yılı geride bıraktıklarını belirterek, sayısı her geçen gün artan özel hastanelerin, eski SSK hastaneleri ayarında hizmet vermeye mahkum edildiğini söyledi. Yıldız, "Aynı zamanda Bakanlığı nın hastanelere ödeyeceği ücretleri belirleyecek olan Sağlık Uygulama Tebliği üzerinde çok sık yapılan değişiklikler hastaneleri ekonomik sıkıntıya sokmuştur. Hastanelerin bu ekonomik sıkıntısı da meslektaşlarımızın vermiş olduğu hizmetten memnun olmamak gibi bir sonuç ortaya çıktı. Sevk zincirinin oluşturulmamış olması 6.5 yıldır aile hekimliği Sağlık Bakanlığı nın enerjisini harcadı. Bu nedenle hastanelere inanılmaz bir hasta birimine neden olundu. Hasta başına da ayrılan vakit azaldı. Sayın Sağlık Bakanı nın sürekli olarak çok küçük ve olumsuz örnekleri gündeme getirerek sanki hekimleri karşısına alır tarzdaki, hekimleri inciten hatta bazen rencide eden konuşmaları bizim problemlerimizden bir tanesidir. Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanan her şey, vatandaşı yanıltan bir tarzda takdim ediliyor. Dolayısıyla bizler buna karşı olduğumuzda, vatandaşla yüz yüze geliyoruz. Tam gün yasasında vatandaşlarımızı olumsuz etkileyecek birçok uygulama varken, bugün yasa hekimlere astronomik ücretler ödeneceği telaffuz edilmektedir. Biz hiçbir zaman bu ücretlerin ödenemeyeceğini çok iyi biliyoruz" dedi.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye deki tüm tabip odası başkanlarıyla toplantı yapan Sağlık Bakanı Recep Akdağ ı eleştiren Doç. Dr. Yıldız, "Eleştirilerimize rağmen her konu bize dayatıldığı gibi yasalaştı. Diş Hekimleri ve Eczacılar Odası için de bu böyle oldu. Bakanımız, iki satırlık bir kanunla meslek örgütlerini kapatabilirim diyor. Şimdi siz 50 yıllık bir geçmişi olan ve yasayla kurulan bu meslek teşkilatlarını kapatmakla tehdit ederseniz, o zaman buradan biz her şeyi çok iyi biliyoruz, kimseye ihtiyacımız yok . Kimse bizimle konuşmasın ve tartışmasın, eleştirmesin anlamı çıkar. Yani bir meslek örgütünü kapatmak nasıl bir şeydir onu da bilmiyorum. Demokratik üstünlük sizin elinizde diye dengeleri olan, iç dinamikleri olan devletin kurumlarını yok etmek, sırf size muhalefet ediyorlar diye kapatmanın takdirini kamuoyuna bırakıyorum" diye konuştu.

Şevki Kulkuloğlu, Yozgatlılar Derneğini ziyaret etti

Dernek Başkanı Yalçın Duru ile yönetim kurulu üyelerini ziyaret eden Kulkuloğlu, burada yaptığı açıklamada, seçim zamanında ziyaret etmek yerine sorunları tespit etmek için dernekleri şimdi ziyaret etmeyi tercih ettiğini belirtti. Kayseri de diğer illerden gelen çok sayıda vatandaşın yaşadığını, ancak bu insanların kendi kültürlerini yaşayamadıklarını savunan Kulkuloğlu, Kayseri de yaşayanların Kayseri kültürü yaşamak zorunda kaldığını ileri sürdü.

Kayseri de kent merkezinde yaşayan nüfusun 3 te birinin Yozgatlı olduğunu bildiren Kulkuloğlu, şunları söyledi:
Diğer illerden gelen vatandaşlarımızın burada kendi kültürünü yaşamaları gerekiyor. Ancak, bunu yapamıyorlar. Yaşadığınız yere entegre olmanız lazım, ama asimile olmamanız lazım. Ne yazık ki, Yozgatlılar da Kayseri ye diğer illerden gelenler de asimile olmuş durumda. Yozgatlıların, yoğun nüfusuna rağmen bugüne kadar sadece milletvekili olarak Enerji Bakanı Taner Yıldız çıkmış. Ancak, o da asimile olmuş. Herkes onu Kayserili olarak tanıyor. Yozgatlıların siyasette daha etkin temsil edilmesi gerekir.
Kulkuloğlu, daha sonra dernek üyeleri ile bir süre sohbet ederek sorunlarını dinledi.

Şevki Kulkuloğlu, Yozgatlılar Derneğini ziyaret etti

Dernek Başkanı Yalçın Duru ile yönetim kurulu üyelerini ziyaret eden Kulkuloğlu, burada yaptığı açıklamada, seçim zamanında ziyaret etmek yerine sorunları tespit etmek için dernekleri şimdi ziyaret etmeyi tercih ettiğini belirtti. Kayseri de diğer illerden gelen çok sayıda vatandaşın yaşadığını, ancak bu insanların kendi kültürlerini yaşayamadıklarını savunan Kulkuloğlu, Kayseri de yaşayanların Kayseri kültürü yaşamak zorunda kaldığını ileri sürdü.

Kayseri de kent merkezinde yaşayan nüfusun 3 te birinin Yozgatlı olduğunu bildiren Kulkuloğlu, şunları söyledi:
Diğer illerden gelen vatandaşlarımızın burada kendi kültürünü yaşamaları gerekiyor. Ancak, bunu yapamıyorlar. Yaşadığınız yere entegre olmanız lazım, ama asimile olmamanız lazım. Ne yazık ki, Yozgatlılar da Kayseri ye diğer illerden gelenler de asimile olmuş durumda. Yozgatlıların, yoğun nüfusuna rağmen bugüne kadar sadece milletvekili olarak Enerji Bakanı Taner Yıldız çıkmış. Ancak, o da asimile olmuş. Herkes onu Kayserili olarak tanıyor. Yozgatlıların siyasette daha etkin temsil edilmesi gerekir.
Kulkuloğlu, daha sonra dernek üyeleri ile bir süre sohbet ederek sorunlarını dinledi.

Şevki Kulkuloğlu, Yozgatlılar Derneğini ziyaret etti

Dernek Başkanı Yalçın Duru ile yönetim kurulu üyelerini ziyaret eden Kulkuloğlu, burada yaptığı açıklamada, seçim zamanında ziyaret etmek yerine sorunları tespit etmek için dernekleri şimdi ziyaret etmeyi tercih ettiğini belirtti. Kayseri de diğer illerden gelen çok sayıda vatandaşın yaşadığını, ancak bu insanların kendi kültürlerini yaşayamadıklarını savunan Kulkuloğlu, Kayseri de yaşayanların Kayseri kültürü yaşamak zorunda kaldığını ileri sürdü.

Kayseri de kent merkezinde yaşayan nüfusun 3 te birinin Yozgatlı olduğunu bildiren Kulkuloğlu, şunları söyledi:
Diğer illerden gelen vatandaşlarımızın burada kendi kültürünü yaşamaları gerekiyor. Ancak, bunu yapamıyorlar. Yaşadığınız yere entegre olmanız lazım, ama asimile olmamanız lazım. Ne yazık ki, Yozgatlılar da Kayseri ye diğer illerden gelenler de asimile olmuş durumda. Yozgatlıların, yoğun nüfusuna rağmen bugüne kadar sadece milletvekili olarak Enerji Bakanı Taner Yıldız çıkmış. Ancak, o da asimile olmuş. Herkes onu Kayserili olarak tanıyor. Yozgatlıların siyasette daha etkin temsil edilmesi gerekir.
Kulkuloğlu, daha sonra dernek üyeleri ile bir süre sohbet ederek sorunlarını dinledi.

Yusuf Halaçoğlu: "Aleviler özbeöz Türkmendir."

Kayseri Ticaret Odası ve Kalite Derneği işbirliğiyle düzenlenen konferansta " Tarih Penceresinden Günümüz Türkiye sine Bakış" konulu konferansa Gazi üniversitesi Stretejik Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu konuşmacı olarak katıldı…

Eski Bakanlardan MHP li TBMM Başkanvekili Meral Akşener in de izlediği konf1erans salonu tıklım tıklım dolunca, ikinci bir salon açılarak, davetliler Halaçoğlu nu kısa devre yapılarak televizyondan izledi.
Meral Akşener, Kayseri gezisinden ayrılmadan önce Halaçoğlu nun proramından ayrılırken" Benim hocam, kıymetli bir ağabeyimdir. Ababeyimi size emanet ediyorum" dedi. Konferansa "İçinizden biriyim. Ben de Kaysri nin Sarız İlçesi çörekdere köyünden bir Avşarım. Ticareti bilmediğim için Kayseri de usul olduğu üzere okuyanlardanım" diyerek başlayan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, tarihin objektiflik istediğini belirterek, "Türkiye de açılım adı altında Kürt açılımı, Ermeni açılımı gibi konular gündeme getirilmektedir. Bunların tarihi ve geçmişi nedir? diye araştırmazsanız, doğruya ulaşamazsınız." diyerek başlayan Halaçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Halaçoğlu, Türkiye Cumhuriyeti nin bulunduğu coğrafya jeopolitik olarak çok önemli. çin hariç, çok genç bir nüfusumuz var. O nedenle Türkiye nin geleceği çok parlak. Ama bu gelecek birilerini ürkütmektedir. ABD de hazırlanan ki genelde bu tip belgeler , programlar vakıflar aracılığıyla yapılmaktadır. Bu vakıflardan biri Rusya nın 40 sene önceden çökeceğini ve orta doğuda yeni bir şekillenme olacağını söylediler. Dikkat edin başımıza önce Asala, sonra PKK belası çıkartıldı. Halk bunun nasıl olduğunu biliyor. Güneydoğu da oynanan oyunları o Kürt denilen vatandaşlarımız da biliyor. Batıdan gelen her söz bizim aleyhimizedir. Avrupa haçlı seferleri yüzünden Türklere karşı kurulmuş bir bloktur. O yüzden bizim adam olup çevremizdeki ülkeleri gözönüne alıp Devlet olarak çıkarlarımızı gözetmeliyiz dedi.
Halaçoğlu, Soykırım olayına gelince, Türkiye ve Türk vatandaşları bu ülkelerin parlamentolarının aldığı kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmelidir. Onlara sorulmalıdır. Hangi mahkeme kararına istinaden soykırım kararı aldınız. Açıklama yapmak zorundalar. Zira bu karar yargı hükmüdür. Hangi mahkeme savunma hakkı vermeden böyle bir karar almıştır. Bu ülke parlamentolarının aldığı kararlar Türk halkı üzerinde ve özellikle gençlerimiz üzerinde travma yaratmıştır diyerek başta o ülkelerde oturan vatandaşlarımız biner euroluk tazminat talebiyle AİHM e başvurmalıdır. Bu davayı bir kişi kazanırsa milyonlarca Türk vatandaşı harekete geçir ve açtıkları davalarla o ülkelerin hazinelerini çökertir.

Yusuf Halaçoğlu: "Aleviler özbeöz Türkmendir."

Kayseri Ticaret Odası ve Kalite Derneği işbirliğiyle düzenlenen konferansta " Tarih Penceresinden Günümüz Türkiye sine Bakış" konulu konferansa Gazi üniversitesi Stretejik Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu konuşmacı olarak katıldı…

Eski Bakanlardan MHP li TBMM Başkanvekili Meral Akşener in de izlediği konf1erans salonu tıklım tıklım dolunca, ikinci bir salon açılarak, davetliler Halaçoğlu nu kısa devre yapılarak televizyondan izledi.
Meral Akşener, Kayseri gezisinden ayrılmadan önce Halaçoğlu nun proramından ayrılırken" Benim hocam, kıymetli bir ağabeyimdir. Ababeyimi size emanet ediyorum" dedi. Konferansa "İçinizden biriyim. Ben de Kaysri nin Sarız İlçesi çörekdere köyünden bir Avşarım. Ticareti bilmediğim için Kayseri de usul olduğu üzere okuyanlardanım" diyerek başlayan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, tarihin objektiflik istediğini belirterek, "Türkiye de açılım adı altında Kürt açılımı, Ermeni açılımı gibi konular gündeme getirilmektedir. Bunların tarihi ve geçmişi nedir? diye araştırmazsanız, doğruya ulaşamazsınız." diyerek başlayan Halaçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Halaçoğlu, Türkiye Cumhuriyeti nin bulunduğu coğrafya jeopolitik olarak çok önemli. çin hariç, çok genç bir nüfusumuz var. O nedenle Türkiye nin geleceği çok parlak. Ama bu gelecek birilerini ürkütmektedir. ABD de hazırlanan ki genelde bu tip belgeler , programlar vakıflar aracılığıyla yapılmaktadır. Bu vakıflardan biri Rusya nın 40 sene önceden çökeceğini ve orta doğuda yeni bir şekillenme olacağını söylediler. Dikkat edin başımıza önce Asala, sonra PKK belası çıkartıldı. Halk bunun nasıl olduğunu biliyor. Güneydoğu da oynanan oyunları o Kürt denilen vatandaşlarımız da biliyor. Batıdan gelen her söz bizim aleyhimizedir. Avrupa haçlı seferleri yüzünden Türklere karşı kurulmuş bir bloktur. O yüzden bizim adam olup çevremizdeki ülkeleri gözönüne alıp Devlet olarak çıkarlarımızı gözetmeliyiz dedi.
Halaçoğlu, Soykırım olayına gelince, Türkiye ve Türk vatandaşları bu ülkelerin parlamentolarının aldığı kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmelidir. Onlara sorulmalıdır. Hangi mahkeme kararına istinaden soykırım kararı aldınız. Açıklama yapmak zorundalar. Zira bu karar yargı hükmüdür. Hangi mahkeme savunma hakkı vermeden böyle bir karar almıştır. Bu ülke parlamentolarının aldığı kararlar Türk halkı üzerinde ve özellikle gençlerimiz üzerinde travma yaratmıştır diyerek başta o ülkelerde oturan vatandaşlarımız biner euroluk tazminat talebiyle AİHM e başvurmalıdır. Bu davayı bir kişi kazanırsa milyonlarca Türk vatandaşı harekete geçir ve açtıkları davalarla o ülkelerin hazinelerini çökertir.

Yusuf Halaçoğlu: "Aleviler özbeöz Türkmendir."

Kayseri Ticaret Odası ve Kalite Derneği işbirliğiyle düzenlenen konferansta " Tarih Penceresinden Günümüz Türkiye sine Bakış" konulu konferansa Gazi üniversitesi Stretejik Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu konuşmacı olarak katıldı…

Eski Bakanlardan MHP li TBMM Başkanvekili Meral Akşener in de izlediği konf1erans salonu tıklım tıklım dolunca, ikinci bir salon açılarak, davetliler Halaçoğlu nu kısa devre yapılarak televizyondan izledi.
Meral Akşener, Kayseri gezisinden ayrılmadan önce Halaçoğlu nun proramından ayrılırken" Benim hocam, kıymetli bir ağabeyimdir. Ababeyimi size emanet ediyorum" dedi. Konferansa "İçinizden biriyim. Ben de Kaysri nin Sarız İlçesi çörekdere köyünden bir Avşarım. Ticareti bilmediğim için Kayseri de usul olduğu üzere okuyanlardanım" diyerek başlayan Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, tarihin objektiflik istediğini belirterek, "Türkiye de açılım adı altında Kürt açılımı, Ermeni açılımı gibi konular gündeme getirilmektedir. Bunların tarihi ve geçmişi nedir? diye araştırmazsanız, doğruya ulaşamazsınız." diyerek başlayan Halaçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
Halaçoğlu, Türkiye Cumhuriyeti nin bulunduğu coğrafya jeopolitik olarak çok önemli. çin hariç, çok genç bir nüfusumuz var. O nedenle Türkiye nin geleceği çok parlak. Ama bu gelecek birilerini ürkütmektedir. ABD de hazırlanan ki genelde bu tip belgeler , programlar vakıflar aracılığıyla yapılmaktadır. Bu vakıflardan biri Rusya nın 40 sene önceden çökeceğini ve orta doğuda yeni bir şekillenme olacağını söylediler. Dikkat edin başımıza önce Asala, sonra PKK belası çıkartıldı. Halk bunun nasıl olduğunu biliyor. Güneydoğu da oynanan oyunları o Kürt denilen vatandaşlarımız da biliyor. Batıdan gelen her söz bizim aleyhimizedir. Avrupa haçlı seferleri yüzünden Türklere karşı kurulmuş bir bloktur. O yüzden bizim adam olup çevremizdeki ülkeleri gözönüne alıp Devlet olarak çıkarlarımızı gözetmeliyiz dedi.
Halaçoğlu, Soykırım olayına gelince, Türkiye ve Türk vatandaşları bu ülkelerin parlamentolarının aldığı kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmelidir. Onlara sorulmalıdır. Hangi mahkeme kararına istinaden soykırım kararı aldınız. Açıklama yapmak zorundalar. Zira bu karar yargı hükmüdür. Hangi mahkeme savunma hakkı vermeden böyle bir karar almıştır. Bu ülke parlamentolarının aldığı kararlar Türk halkı üzerinde ve özellikle gençlerimiz üzerinde travma yaratmıştır diyerek başta o ülkelerde oturan vatandaşlarımız biner euroluk tazminat talebiyle AİHM e başvurmalıdır. Bu davayı bir kişi kazanırsa milyonlarca Türk vatandaşı harekete geçir ve açtıkları davalarla o ülkelerin hazinelerini çökertir.

Belsin'de çöp konteynerinde dört günlük bebek cesedi bulundu

Belsin Selimiye Mahallesinde bir çöp konteynırında bebek cesedi bulundu. Polis 4 günlük olduğu öğrenilen bebeğin annesini bulmak için geniş çaplı bir araştırma başlattı.
Belsin Selimiye Mahallesi Göreme Sitesi önünde bulunan çöp konteynırında kağıt toplayan kişilerce poşet içerisinde bebek cesedi bulundu.

Durumun polis ekiplerine bildirilmesi üzerine olay yeri gelen polis geniş çaplı bir araştırma başlattı.
Dört günlük olduğu belirlenen kız bebeğin cesedi ambulansla Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırılırken, annenin bulunması için çalışma başlatıldı.

Belsin'de çöp konteynerinde dört günlük bebek cesedi bulundu

Belsin Selimiye Mahallesinde bir çöp konteynırında bebek cesedi bulundu. Polis 4 günlük olduğu öğrenilen bebeğin annesini bulmak için geniş çaplı bir araştırma başlattı.
Belsin Selimiye Mahallesi Göreme Sitesi önünde bulunan çöp konteynırında kağıt toplayan kişilerce poşet içerisinde bebek cesedi bulundu.

Durumun polis ekiplerine bildirilmesi üzerine olay yeri gelen polis geniş çaplı bir araştırma başlattı.
Dört günlük olduğu belirlenen kız bebeğin cesedi ambulansla Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırılırken, annenin bulunması için çalışma başlatıldı.

Belsin'de çöp konteynerinde dört günlük bebek cesedi bulundu

Belsin Selimiye Mahallesinde bir çöp konteynırında bebek cesedi bulundu. Polis 4 günlük olduğu öğrenilen bebeğin annesini bulmak için geniş çaplı bir araştırma başlattı.
Belsin Selimiye Mahallesi Göreme Sitesi önünde bulunan çöp konteynırında kağıt toplayan kişilerce poşet içerisinde bebek cesedi bulundu.

Durumun polis ekiplerine bildirilmesi üzerine olay yeri gelen polis geniş çaplı bir araştırma başlattı.
Dört günlük olduğu belirlenen kız bebeğin cesedi ambulansla Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırılırken, annenin bulunması için çalışma başlatıldı.

Eras Medya Genel Müdürü Veli Altınkaya, Özel Kılıçaslan Lisesinde konferans verdi

Kılıçaslan Liseleri Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta öğrencilerle buluşan Veli ALTINKAYA tecrübelerini ve birikimlerini öğrencilerimizle paylaştı. Türkiye’de 40’a yakın süreli ve yaygın yayın yapan gazete, bir o kadar televizyon, 2000 civarında yerel gazete, 200 civarında yerel televizyon ve 3000 civarında da radyo olduğunu söyleyen ALTINKAYA: ”Türkiye’de yaygın yayın yapan 40 civarındaki gazetenin toplam satış rakamı 5 milyon. Bunu 70 milyon nüfusa oranladığınız zaman Türkiye’de gazete okuma oranı % 14’e tekabül eder. Oysa Japonya’da yalnızca bir gazetenin günlük satış rakamı 17 milyon ve dünyada en çok satan gazetelerden ilk 10’da 7’si Japon gazetesidir.

Gazete okumanın ekonomik durumla, milli gelirle doğrudan orantılı olduğunu söyleyen Veli ALTINKAYA: “ Asgari ücretle çalışan bir insanın düzenli bir gazete okuyucusu olması çok zordur. Bu insana gazete al demeye hakkımız yok. Kitap okumada da durum farklı değil mesela bir Japon yılda 25 kitap okurken bir Türk 10 yılda 1 kitap okumaktadır.” 3000 kitabı olduğunu belirten ALTINKAYA bu kitaplarının % 90’ını öğrenciyken aldığını belirterek öğrencilerin kendilerini yetiştirme adına içinde bulundukları fırsatları değerlendirmelerini istedi.
Keyifli bir sohbet gibi geçen konferansta öğrencilerden gelen soruları da cevaplandıran ALTINKAYA: “Bir insan televizyondan mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Televizyon izlenecekse tartışma programları, haber programları izlenmelidir. Ancak bu nasıl bir toplumdur ki bizim ülkemizde yarıdan fazlası küfür olan bir film izlenme rekorları kırıyor, en fazla izlenen film oluyor. Seçici olmalıyız. Bir televizyonun en iyi denetçisi izleyicidir. İzleyici o kanalı izlemeyerek cezalandırabilir. Yasalar iyi niyetle hazırlandığı için denetim ve uygulamada bazı eksikler, açıklar olabilir. Bunu giderecek olan da yine seyircidir.” Dedi.
Okumakla iş bulmak arasındaki bağa da dikkat çeken ALTINKAYA: “Kendini iyi yetiştiremeyen bir insanın iş bulması çok zordur. Kendini yetiştirmenin yolu çok okumaktır. Kendi değerlerimizi iyi bilmeliyiz, iyi tanımalıyız. Okumadan yazar olmak da mümkün değildir. 30 dakika yazmak için 3 saat okumak gerekir. Ayrıca yabancı dil öğrenimi de çok önemli. Yurtdışına çıktığınız zaman eziklik hissediyorsunuz onun için en az bir de yabancı dil öğrenmek gerek. Son olarak şunu söyleyeyim, eğer hayatta başarılı ve mutlu olmak istiyorsan kendini yetiştirmelisin bunun yanında bir de devletin ve Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durmalısın.”

Eras Medya Genel Müdürü Veli Altınkaya, Özel Kılıçaslan Lisesinde konferans verdi

Kılıçaslan Liseleri Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta öğrencilerle buluşan Veli ALTINKAYA tecrübelerini ve birikimlerini öğrencilerimizle paylaştı. Türkiye’de 40’a yakın süreli ve yaygın yayın yapan gazete, bir o kadar televizyon, 2000 civarında yerel gazete, 200 civarında yerel televizyon ve 3000 civarında da radyo olduğunu söyleyen ALTINKAYA: ”Türkiye’de yaygın yayın yapan 40 civarındaki gazetenin toplam satış rakamı 5 milyon. Bunu 70 milyon nüfusa oranladığınız zaman Türkiye’de gazete okuma oranı % 14’e tekabül eder. Oysa Japonya’da yalnızca bir gazetenin günlük satış rakamı 17 milyon ve dünyada en çok satan gazetelerden ilk 10’da 7’si Japon gazetesidir.

Gazete okumanın ekonomik durumla, milli gelirle doğrudan orantılı olduğunu söyleyen Veli ALTINKAYA: “ Asgari ücretle çalışan bir insanın düzenli bir gazete okuyucusu olması çok zordur. Bu insana gazete al demeye hakkımız yok. Kitap okumada da durum farklı değil mesela bir Japon yılda 25 kitap okurken bir Türk 10 yılda 1 kitap okumaktadır.” 3000 kitabı olduğunu belirten ALTINKAYA bu kitaplarının % 90’ını öğrenciyken aldığını belirterek öğrencilerin kendilerini yetiştirme adına içinde bulundukları fırsatları değerlendirmelerini istedi.
Keyifli bir sohbet gibi geçen konferansta öğrencilerden gelen soruları da cevaplandıran ALTINKAYA: “Bir insan televizyondan mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Televizyon izlenecekse tartışma programları, haber programları izlenmelidir. Ancak bu nasıl bir toplumdur ki bizim ülkemizde yarıdan fazlası küfür olan bir film izlenme rekorları kırıyor, en fazla izlenen film oluyor. Seçici olmalıyız. Bir televizyonun en iyi denetçisi izleyicidir. İzleyici o kanalı izlemeyerek cezalandırabilir. Yasalar iyi niyetle hazırlandığı için denetim ve uygulamada bazı eksikler, açıklar olabilir. Bunu giderecek olan da yine seyircidir.” Dedi.
Okumakla iş bulmak arasındaki bağa da dikkat çeken ALTINKAYA: “Kendini iyi yetiştiremeyen bir insanın iş bulması çok zordur. Kendini yetiştirmenin yolu çok okumaktır. Kendi değerlerimizi iyi bilmeliyiz, iyi tanımalıyız. Okumadan yazar olmak da mümkün değildir. 30 dakika yazmak için 3 saat okumak gerekir. Ayrıca yabancı dil öğrenimi de çok önemli. Yurtdışına çıktığınız zaman eziklik hissediyorsunuz onun için en az bir de yabancı dil öğrenmek gerek. Son olarak şunu söyleyeyim, eğer hayatta başarılı ve mutlu olmak istiyorsan kendini yetiştirmelisin bunun yanında bir de devletin ve Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durmalısın.”

Eras Medya Genel Müdürü Veli Altınkaya, Özel Kılıçaslan Lisesinde konferans verdi

Kılıçaslan Liseleri Kültür Merkezi’nde düzenlenen konferansta öğrencilerle buluşan Veli ALTINKAYA tecrübelerini ve birikimlerini öğrencilerimizle paylaştı. Türkiye’de 40’a yakın süreli ve yaygın yayın yapan gazete, bir o kadar televizyon, 2000 civarında yerel gazete, 200 civarında yerel televizyon ve 3000 civarında da radyo olduğunu söyleyen ALTINKAYA: ”Türkiye’de yaygın yayın yapan 40 civarındaki gazetenin toplam satış rakamı 5 milyon. Bunu 70 milyon nüfusa oranladığınız zaman Türkiye’de gazete okuma oranı % 14’e tekabül eder. Oysa Japonya’da yalnızca bir gazetenin günlük satış rakamı 17 milyon ve dünyada en çok satan gazetelerden ilk 10’da 7’si Japon gazetesidir.

Gazete okumanın ekonomik durumla, milli gelirle doğrudan orantılı olduğunu söyleyen Veli ALTINKAYA: “ Asgari ücretle çalışan bir insanın düzenli bir gazete okuyucusu olması çok zordur. Bu insana gazete al demeye hakkımız yok. Kitap okumada da durum farklı değil mesela bir Japon yılda 25 kitap okurken bir Türk 10 yılda 1 kitap okumaktadır.” 3000 kitabı olduğunu belirten ALTINKAYA bu kitaplarının % 90’ını öğrenciyken aldığını belirterek öğrencilerin kendilerini yetiştirme adına içinde bulundukları fırsatları değerlendirmelerini istedi.
Keyifli bir sohbet gibi geçen konferansta öğrencilerden gelen soruları da cevaplandıran ALTINKAYA: “Bir insan televizyondan mümkün olduğunca uzak durmalıdır. Televizyon izlenecekse tartışma programları, haber programları izlenmelidir. Ancak bu nasıl bir toplumdur ki bizim ülkemizde yarıdan fazlası küfür olan bir film izlenme rekorları kırıyor, en fazla izlenen film oluyor. Seçici olmalıyız. Bir televizyonun en iyi denetçisi izleyicidir. İzleyici o kanalı izlemeyerek cezalandırabilir. Yasalar iyi niyetle hazırlandığı için denetim ve uygulamada bazı eksikler, açıklar olabilir. Bunu giderecek olan da yine seyircidir.” Dedi.
Okumakla iş bulmak arasındaki bağa da dikkat çeken ALTINKAYA: “Kendini iyi yetiştiremeyen bir insanın iş bulması çok zordur. Kendini yetiştirmenin yolu çok okumaktır. Kendi değerlerimizi iyi bilmeliyiz, iyi tanımalıyız. Okumadan yazar olmak da mümkün değildir. 30 dakika yazmak için 3 saat okumak gerekir. Ayrıca yabancı dil öğrenimi de çok önemli. Yurtdışına çıktığınız zaman eziklik hissediyorsunuz onun için en az bir de yabancı dil öğrenmek gerek. Son olarak şunu söyleyeyim, eğer hayatta başarılı ve mutlu olmak istiyorsan kendini yetiştirmelisin bunun yanında bir de devletin ve Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durmalısın.”

Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi 700 Fidan Dikti


Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi ortaklığında Çamlık Tekden Ormanlığı'na öğrenciler tarafından 700 fidan dikildi.

KAYSERİ (İHA) - Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi ortaklığında Çamlık Tekden Ormanlığı'na öğrenciler tarafından 700 fidan dikildi.
Programa Bünyan Belediye Başkanı Mehmet Özmen, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kadir Özdoğan, İlçe Jandarma Komutanı Uğur Efe, Tekden Koleji Okul Müdürü Nuri Özkan, STK'lar ve Tekden Koleji öğrencileri ile öğretmenleri katıldı.
Programda konuşma yapan Tekden Koleji Okul Müdürü Nuri Özkan "Biz bu fidanları öğrencilerimize çok heyecanlı bir şekilde dağıttık. İnşallah sizler tertemiz ellerinizle gönülden vereceğiniz sevgiyle ve suyla o fidanlar büyüyecek" dedi.
Bünyan Belediye Başkanı Mehmet Özmen ise, "Bu fidanlar bizim umutlarımız olacak sonra bu umutlar yeşerecek büyüyecek ve sizler hepimizin umutları olacaksınız" diye konuştu.
Tekden Koleji Genel Müdürü İbrahim Orhan da "Kayseri'nin ilçelerinin de bizlerin kardeşi olduğunu hatırlamak ve öğrencilerimize sosyal sorumluluk projesi kapsamında kendi simlerine dikecekleri ağacın gelişimi ile kendi gelişimleri arasında bağ kurmaların hedefledik" şeklinde konuştu.
Yapılan fidan dikiminde öğrenciler, üzerlerinde kendi isimleri bulunan künyeleri alarak dikecekleri fidana bağladı. En çok fidan diken öğrencilere de Belediye Başkanı Mehmet Özmen tarafından başarı sertifikası verildi.

Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi 700 Fidan Dikti


Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi ortaklığında Çamlık Tekden Ormanlığı'na öğrenciler tarafından 700 fidan dikildi.

KAYSERİ (İHA) - Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi ortaklığında Çamlık Tekden Ormanlığı'na öğrenciler tarafından 700 fidan dikildi.
Programa Bünyan Belediye Başkanı Mehmet Özmen, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kadir Özdoğan, İlçe Jandarma Komutanı Uğur Efe, Tekden Koleji Okul Müdürü Nuri Özkan, STK'lar ve Tekden Koleji öğrencileri ile öğretmenleri katıldı.
Programda konuşma yapan Tekden Koleji Okul Müdürü Nuri Özkan "Biz bu fidanları öğrencilerimize çok heyecanlı bir şekilde dağıttık. İnşallah sizler tertemiz ellerinizle gönülden vereceğiniz sevgiyle ve suyla o fidanlar büyüyecek" dedi.
Bünyan Belediye Başkanı Mehmet Özmen ise, "Bu fidanlar bizim umutlarımız olacak sonra bu umutlar yeşerecek büyüyecek ve sizler hepimizin umutları olacaksınız" diye konuştu.
Tekden Koleji Genel Müdürü İbrahim Orhan da "Kayseri'nin ilçelerinin de bizlerin kardeşi olduğunu hatırlamak ve öğrencilerimize sosyal sorumluluk projesi kapsamında kendi simlerine dikecekleri ağacın gelişimi ile kendi gelişimleri arasında bağ kurmaların hedefledik" şeklinde konuştu.
Yapılan fidan dikiminde öğrenciler, üzerlerinde kendi isimleri bulunan künyeleri alarak dikecekleri fidana bağladı. En çok fidan diken öğrencilere de Belediye Başkanı Mehmet Özmen tarafından başarı sertifikası verildi.

Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi 700 Fidan Dikti


Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi ortaklığında Çamlık Tekden Ormanlığı'na öğrenciler tarafından 700 fidan dikildi.

KAYSERİ (İHA) - Tekden Koleji ve Bünyan Belediyesi ortaklığında Çamlık Tekden Ormanlığı'na öğrenciler tarafından 700 fidan dikildi.
Programa Bünyan Belediye Başkanı Mehmet Özmen, İlçe Milli Eğitim Müdürü Kadir Özdoğan, İlçe Jandarma Komutanı Uğur Efe, Tekden Koleji Okul Müdürü Nuri Özkan, STK'lar ve Tekden Koleji öğrencileri ile öğretmenleri katıldı.
Programda konuşma yapan Tekden Koleji Okul Müdürü Nuri Özkan "Biz bu fidanları öğrencilerimize çok heyecanlı bir şekilde dağıttık. İnşallah sizler tertemiz ellerinizle gönülden vereceğiniz sevgiyle ve suyla o fidanlar büyüyecek" dedi.
Bünyan Belediye Başkanı Mehmet Özmen ise, "Bu fidanlar bizim umutlarımız olacak sonra bu umutlar yeşerecek büyüyecek ve sizler hepimizin umutları olacaksınız" diye konuştu.
Tekden Koleji Genel Müdürü İbrahim Orhan da "Kayseri'nin ilçelerinin de bizlerin kardeşi olduğunu hatırlamak ve öğrencilerimize sosyal sorumluluk projesi kapsamında kendi simlerine dikecekleri ağacın gelişimi ile kendi gelişimleri arasında bağ kurmaların hedefledik" şeklinde konuştu.
Yapılan fidan dikiminde öğrenciler, üzerlerinde kendi isimleri bulunan künyeleri alarak dikecekleri fidana bağladı. En çok fidan diken öğrencilere de Belediye Başkanı Mehmet Özmen tarafından başarı sertifikası verildi.

Bölükbaşı: "Başbakan yaptığı hukuksuzlukları suç olmaktan çıkarmaya çalışıyor."

Erdoğan'ın bir numaralı gündemi, PKK açılımını ilerleteceği bir ortam hazırlamak.

Bölükbaşı, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Mersin Milletvekilleri Kadir Ural, Akif Akkuş ile ''Çözülen Ülke Türkiye'' konulu konferansa katılmak üzere geldiği Mersin'in Silifke ilçesinde, Belediye Başkanı Bayram Ali Öngel'i makamındaki ziyaret etti.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bölükbaşı, anayasa değişikliği çalışmalarıyla ilgili olarak, ''Başbakan'ın amacı demokratikleşme, insan hakları ve hukuku değil, bugüne kadar yaptıklarını suç olmaktan çıkaracak, yargının önünde hesap vermekten kaçmasını sağlayacak ve Türkiye'de etnik bölücülüğün iyice önünü açarak PKK açılımını ilerleteceği bir ortam hazırlamak'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın birinci amacının ülkenin gerçek gündeminin; işsizliğin, açlığın ve yoksulluğun tartışmasını önlemek olduğunu' iddia eden Bölükbaşı, ''İkincisi, Sayın Başbakan, ucuz istismarla yol almış bir siyasi kariyere sahiptir. Manevi değerleri bugüne kadar acımasızca istismar etmiş'' dedi.
Bölükbaşı, 2002'de üniversitelerdeki başörtüsü sorunu, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçiminin ''istismar edildiğini'' ileri sürerek, ''Sayın Başbakana böyle bir yeni istismar malzemesi lazım. Bir sahte mağduriyet ve mazlum rolü yapabileceği bir malzeme lazım. Bu anayasa paketini de bu amaçla kullanıyor'' görüşünü savundu.

Bölükbaşı: "Başbakan yaptığı hukuksuzlukları suç olmaktan çıkarmaya çalışıyor."

Erdoğan'ın bir numaralı gündemi, PKK açılımını ilerleteceği bir ortam hazırlamak.

Bölükbaşı, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Mersin Milletvekilleri Kadir Ural, Akif Akkuş ile ''Çözülen Ülke Türkiye'' konulu konferansa katılmak üzere geldiği Mersin'in Silifke ilçesinde, Belediye Başkanı Bayram Ali Öngel'i makamındaki ziyaret etti.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bölükbaşı, anayasa değişikliği çalışmalarıyla ilgili olarak, ''Başbakan'ın amacı demokratikleşme, insan hakları ve hukuku değil, bugüne kadar yaptıklarını suç olmaktan çıkaracak, yargının önünde hesap vermekten kaçmasını sağlayacak ve Türkiye'de etnik bölücülüğün iyice önünü açarak PKK açılımını ilerleteceği bir ortam hazırlamak'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın birinci amacının ülkenin gerçek gündeminin; işsizliğin, açlığın ve yoksulluğun tartışmasını önlemek olduğunu' iddia eden Bölükbaşı, ''İkincisi, Sayın Başbakan, ucuz istismarla yol almış bir siyasi kariyere sahiptir. Manevi değerleri bugüne kadar acımasızca istismar etmiş'' dedi.
Bölükbaşı, 2002'de üniversitelerdeki başörtüsü sorunu, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçiminin ''istismar edildiğini'' ileri sürerek, ''Sayın Başbakana böyle bir yeni istismar malzemesi lazım. Bir sahte mağduriyet ve mazlum rolü yapabileceği bir malzeme lazım. Bu anayasa paketini de bu amaçla kullanıyor'' görüşünü savundu.

Bölükbaşı: "Başbakan yaptığı hukuksuzlukları suç olmaktan çıkarmaya çalışıyor."

Erdoğan'ın bir numaralı gündemi, PKK açılımını ilerleteceği bir ortam hazırlamak.

Bölükbaşı, MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Mersin Milletvekilleri Kadir Ural, Akif Akkuş ile ''Çözülen Ülke Türkiye'' konulu konferansa katılmak üzere geldiği Mersin'in Silifke ilçesinde, Belediye Başkanı Bayram Ali Öngel'i makamındaki ziyaret etti.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bölükbaşı, anayasa değişikliği çalışmalarıyla ilgili olarak, ''Başbakan'ın amacı demokratikleşme, insan hakları ve hukuku değil, bugüne kadar yaptıklarını suç olmaktan çıkaracak, yargının önünde hesap vermekten kaçmasını sağlayacak ve Türkiye'de etnik bölücülüğün iyice önünü açarak PKK açılımını ilerleteceği bir ortam hazırlamak'' diye konuştu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın birinci amacının ülkenin gerçek gündeminin; işsizliğin, açlığın ve yoksulluğun tartışmasını önlemek olduğunu' iddia eden Bölükbaşı, ''İkincisi, Sayın Başbakan, ucuz istismarla yol almış bir siyasi kariyere sahiptir. Manevi değerleri bugüne kadar acımasızca istismar etmiş'' dedi.
Bölükbaşı, 2002'de üniversitelerdeki başörtüsü sorunu, 2007 yılında cumhurbaşkanlığı seçiminin ''istismar edildiğini'' ileri sürerek, ''Sayın Başbakana böyle bir yeni istismar malzemesi lazım. Bir sahte mağduriyet ve mazlum rolü yapabileceği bir malzeme lazım. Bu anayasa paketini de bu amaçla kullanıyor'' görüşünü savundu.

Birer gün ücretsiz

YGS ve LYS'ye girecekler toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanacak.
ÖSYS kapsamında yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavına (LYS) İstanbul'da girecek öğrenciler, sınavların yapılacağı günlerde toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, belediye meclisinin kararı doğrultusunda ÖSYS kapsamında 11 Nisanda yapılacak YGS ile 19, 20, 26 ve 27 Haziran tarihlerinde yapılacak LYS sınavlarına girecek öğrenciler, toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binecek.

Uygulama, İETT otobüsleri ile İDO'ya bağlı şehir hatları vapurları ve Ulaşım AŞ'ye bağlı tramvay, metro, füniküler araçlarında geçerli olacak.

Uygulamadan sınav giriş belgelerini ibraz eden öğrenciler faydalanabilecek.

Birer gün ücretsiz

YGS ve LYS'ye girecekler toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanacak.
ÖSYS kapsamında yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavına (LYS) İstanbul'da girecek öğrenciler, sınavların yapılacağı günlerde toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, belediye meclisinin kararı doğrultusunda ÖSYS kapsamında 11 Nisanda yapılacak YGS ile 19, 20, 26 ve 27 Haziran tarihlerinde yapılacak LYS sınavlarına girecek öğrenciler, toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binecek.

Uygulama, İETT otobüsleri ile İDO'ya bağlı şehir hatları vapurları ve Ulaşım AŞ'ye bağlı tramvay, metro, füniküler araçlarında geçerli olacak.

Uygulamadan sınav giriş belgelerini ibraz eden öğrenciler faydalanabilecek.

Birer gün ücretsiz

YGS ve LYS'ye girecekler toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanacak.
ÖSYS kapsamında yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ve Lisans Yerleştirme Sınavına (LYS) İstanbul'da girecek öğrenciler, sınavların yapılacağı günlerde toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanacak.

İstanbul Büyükşehir Belediyesinden yapılan açıklamaya göre, belediye meclisinin kararı doğrultusunda ÖSYS kapsamında 11 Nisanda yapılacak YGS ile 19, 20, 26 ve 27 Haziran tarihlerinde yapılacak LYS sınavlarına girecek öğrenciler, toplu ulaşım araçlarına ücretsiz binecek.

Uygulama, İETT otobüsleri ile İDO'ya bağlı şehir hatları vapurları ve Ulaşım AŞ'ye bağlı tramvay, metro, füniküler araçlarında geçerli olacak.

Uygulamadan sınav giriş belgelerini ibraz eden öğrenciler faydalanabilecek.

Her horlama tehlikeli mi?

"Uyku apnesinin eşlik etmediği horlama, ciddi bir sağlık sorunu değildir."
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Uyku Laboratuvarı Direktörü Dr. Kezben Aslan, uyku sırasında şiddetli horlamaya 10 saniyenin üzerinde solunum durmasına yol açan uyku apnesinin eşlik etmesinin ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunu olduğunu bildirdi.

Aslan, üniversite bünyesinde birkaç yıl önce faaliyete başlayan ''Uyku Laboratuvarı''na başvuran hastaları serviste bir gece uyutarak horlamaya eşlik eden solunumsal problemlerin ayrıntılarına indiklerini, uyku apnesi yanı sıra diğer hastalık bulgularını da araştırdıklarını, inceleme sonucuna göre tedaviyi yönlendirdiklerini belirtti.

Uyku apnesinin her 100 kişiden 4'ünde görüldüğünü, ancak, Türkiye'de kesin istatistiki veri bulunmamakla birlikte sürekli horlamanın veya uyku apne sendromunun görülme sıklığının çok daha fazla olduğunun tahmin edildiğini vurgulayan Aslan, ''Uyku apnesinin eşlik etmediği horlama, ciddi bir sağlık sorunu değildir. Bu durum sadece horlayan kişinin çevresindekileri rahatsız eder, ancak apne söz konusuysa ciddiye alınmalı'' dedi.

Aslan, horlama, uyku apnesinden kaynaklanmıyorsa çoğunlukla kişi yan yattığında ya da kilo verip, sigarayı bıraktığında kesildiğini, ancak, horlamalar arası nefesin kesildiği fark ediliyorsa uyku apnesinin mutlaka araştırılması gerektiğini ifade etti.

Burundan nefes alamayanlarda ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlığa bağlı olarak horlamanın ortaya çıkabildiğini belirten Aslan, şöyle devam etti:

''Soluk borusu, dilin arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge, uyku sırasında kendiliğinden daralabilir. Bunlar şişman hastalarda uyku sırasında daha kolay bir şekilde tıkanmaya neden olmaktadır. Soluk açlığı nedeni ile şiddetli alıp verilen nefes ile birlikte özellikle küçük dil ve damak titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Bu duruma apne eşlik etmiyorsa herhangi bir sağlık riski yaratmaz, sadece çevredekiler rahatsız olur. Bunu tamamen önlemeye yönelik bir tedavi metodu da bulunmuyor'' dedi.

Her horlama tehlikeli mi?

"Uyku apnesinin eşlik etmediği horlama, ciddi bir sağlık sorunu değildir."
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Uyku Laboratuvarı Direktörü Dr. Kezben Aslan, uyku sırasında şiddetli horlamaya 10 saniyenin üzerinde solunum durmasına yol açan uyku apnesinin eşlik etmesinin ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunu olduğunu bildirdi.

Aslan, üniversite bünyesinde birkaç yıl önce faaliyete başlayan ''Uyku Laboratuvarı''na başvuran hastaları serviste bir gece uyutarak horlamaya eşlik eden solunumsal problemlerin ayrıntılarına indiklerini, uyku apnesi yanı sıra diğer hastalık bulgularını da araştırdıklarını, inceleme sonucuna göre tedaviyi yönlendirdiklerini belirtti.

Uyku apnesinin her 100 kişiden 4'ünde görüldüğünü, ancak, Türkiye'de kesin istatistiki veri bulunmamakla birlikte sürekli horlamanın veya uyku apne sendromunun görülme sıklığının çok daha fazla olduğunun tahmin edildiğini vurgulayan Aslan, ''Uyku apnesinin eşlik etmediği horlama, ciddi bir sağlık sorunu değildir. Bu durum sadece horlayan kişinin çevresindekileri rahatsız eder, ancak apne söz konusuysa ciddiye alınmalı'' dedi.

Aslan, horlama, uyku apnesinden kaynaklanmıyorsa çoğunlukla kişi yan yattığında ya da kilo verip, sigarayı bıraktığında kesildiğini, ancak, horlamalar arası nefesin kesildiği fark ediliyorsa uyku apnesinin mutlaka araştırılması gerektiğini ifade etti.

Burundan nefes alamayanlarda ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlığa bağlı olarak horlamanın ortaya çıkabildiğini belirten Aslan, şöyle devam etti:

''Soluk borusu, dilin arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge, uyku sırasında kendiliğinden daralabilir. Bunlar şişman hastalarda uyku sırasında daha kolay bir şekilde tıkanmaya neden olmaktadır. Soluk açlığı nedeni ile şiddetli alıp verilen nefes ile birlikte özellikle küçük dil ve damak titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Bu duruma apne eşlik etmiyorsa herhangi bir sağlık riski yaratmaz, sadece çevredekiler rahatsız olur. Bunu tamamen önlemeye yönelik bir tedavi metodu da bulunmuyor'' dedi.

Her horlama tehlikeli mi?

"Uyku apnesinin eşlik etmediği horlama, ciddi bir sağlık sorunu değildir."
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Uyku Laboratuvarı Direktörü Dr. Kezben Aslan, uyku sırasında şiddetli horlamaya 10 saniyenin üzerinde solunum durmasına yol açan uyku apnesinin eşlik etmesinin ciddiye alınması gereken bir sağlık sorunu olduğunu bildirdi.

Aslan, üniversite bünyesinde birkaç yıl önce faaliyete başlayan ''Uyku Laboratuvarı''na başvuran hastaları serviste bir gece uyutarak horlamaya eşlik eden solunumsal problemlerin ayrıntılarına indiklerini, uyku apnesi yanı sıra diğer hastalık bulgularını da araştırdıklarını, inceleme sonucuna göre tedaviyi yönlendirdiklerini belirtti.

Uyku apnesinin her 100 kişiden 4'ünde görüldüğünü, ancak, Türkiye'de kesin istatistiki veri bulunmamakla birlikte sürekli horlamanın veya uyku apne sendromunun görülme sıklığının çok daha fazla olduğunun tahmin edildiğini vurgulayan Aslan, ''Uyku apnesinin eşlik etmediği horlama, ciddi bir sağlık sorunu değildir. Bu durum sadece horlayan kişinin çevresindekileri rahatsız eder, ancak apne söz konusuysa ciddiye alınmalı'' dedi.

Aslan, horlama, uyku apnesinden kaynaklanmıyorsa çoğunlukla kişi yan yattığında ya da kilo verip, sigarayı bıraktığında kesildiğini, ancak, horlamalar arası nefesin kesildiği fark ediliyorsa uyku apnesinin mutlaka araştırılması gerektiğini ifade etti.

Burundan nefes alamayanlarda ağız ve burun arkasındaki hava yolunda darlığa bağlı olarak horlamanın ortaya çıkabildiğini belirten Aslan, şöyle devam etti:

''Soluk borusu, dilin arkası ve yumuşak damak ve küçük dilin olduğu kısmın genizle birleştiği bölge, uyku sırasında kendiliğinden daralabilir. Bunlar şişman hastalarda uyku sırasında daha kolay bir şekilde tıkanmaya neden olmaktadır. Soluk açlığı nedeni ile şiddetli alıp verilen nefes ile birlikte özellikle küçük dil ve damak titreşmekte ve horlama ortaya çıkmaktadır. Bu duruma apne eşlik etmiyorsa herhangi bir sağlık riski yaratmaz, sadece çevredekiler rahatsız olur. Bunu tamamen önlemeye yönelik bir tedavi metodu da bulunmuyor'' dedi.

Ölümün eşiğinde görülen...

Ölümün eşiğinden dönenlerin gördüklerini söyledikleri ışık parıltılarının sırrı çözüldü!
Sloven bilim adamları, kalp krizi geçiren hastaların sık sık benzer deneyimleri anlatmasının nedenini araştırdı.

52 hasta üzerinde yapılan araştırmada, ışıklı görüntüler gördüğünü anlatan 11 hastada vücudun saldığı atık gaz oranının daha yüksek olduğu saptandı. HaberTürk'ün derlediği BBC'nin haberine göre; Critical Care adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, hastaların anlattığı gizemli deneyimin karbondioksit gazından kaynaklanıyor olabileceğine işaret ediyor.

Bugüne değin yaşama geri dönen hastaların anlattıkları aldıkları ilaçlarla ya da dini sebeplerle açıklanıyordu. Ölümden dönen hastalar bir tünelden geçtiklerini ya da parlak bir ışık gördüklerini, gizemli bir varlığı hissettiklerini, yahut ruhlarının yükselip vücutlarına yukarıdan baktıklarını anlatıyor.

Halüsinasyon etkisi

Kalp krizi geçiren çok sayıda kişi benzer deneyimlerden bahsediyor.

Sloven araştırmacılar, inceledikleri toplam 52 hastanın cinsiyet, din, ölüm korkusu, yaşama geri dönüş süresi, ya da acilen aldıkları ilaçlar gibi konularda birbirinden farklı farklı kişiler olduğunu söylüyor.

Hastaların anlattıklarına oksijen eksikliği nedeniyle beyin hücrelerinin ölümünün neden olduğu teorisi yaygın biçimde dile getirilse de, araştırmada bunu destekleyecek bir bulgu saptanmamış.

Fakat Maribor Üniversitesi'ndeki ekip, ölüme yaklaşma deneyimini benzer biçimde anlatan 11 kişi ile böyle bir deneyimden hiç bahsetmeyen diğer denekler arasında önemli bir farkı ortaya çıkardıklarını söylüyor.

İlk gruptakilerin kan örneklerinde kayda değer miktarda daha fazla karbondioksit saptanıyor.

Karbondioksit gazını içine çekenlerin halüsinasyon gördüğüne işaret eden bundan önce yapılmış araştırmalar, Slovenya'daki bulguları destekliyor.

İngiltere'de de bir araştırma

Sözkonusu 11 kişinin kanında karbondioksit oranının yüksekliği kalp krizinden dolayı mı yoksa önceden varolan bir durumdan mı kaynaklanıyor henüz bilinmiyor.

Sloven araştırmacıların başkanı Zalika Klemenc-Ketis, ''Ölümden dönenlerin deneyimlerini araştırmak, insan bilincini daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor, bu yüzden çok önemli'' diyor.

Kalp krizi geçiren hastalar üzerinde İngiltere'de de halihazırda bir araştırma sürüyor.

Ruhlarının vücutlarından ayrılıp tavana yükseldiğini anlatanlar gerçekten vücut dışı bir deneyim geçiriyor mu?

Southampton Üniversitesi'nde yapılan deney çerçevesinde, hastaların çevresindeki raflara sadece tepeden bakıldığında görülen çeşitli resimler yerleştirildi.

1500 hastanın beyin faaliyetleri incelenerek, resimleri hatırlayıp hatırlamadıkları araştırılıyor.

Ölümün eşiğinde görülen...

Ölümün eşiğinden dönenlerin gördüklerini söyledikleri ışık parıltılarının sırrı çözüldü!
Sloven bilim adamları, kalp krizi geçiren hastaların sık sık benzer deneyimleri anlatmasının nedenini araştırdı.

52 hasta üzerinde yapılan araştırmada, ışıklı görüntüler gördüğünü anlatan 11 hastada vücudun saldığı atık gaz oranının daha yüksek olduğu saptandı. HaberTürk'ün derlediği BBC'nin haberine göre; Critical Care adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, hastaların anlattığı gizemli deneyimin karbondioksit gazından kaynaklanıyor olabileceğine işaret ediyor.

Bugüne değin yaşama geri dönen hastaların anlattıkları aldıkları ilaçlarla ya da dini sebeplerle açıklanıyordu. Ölümden dönen hastalar bir tünelden geçtiklerini ya da parlak bir ışık gördüklerini, gizemli bir varlığı hissettiklerini, yahut ruhlarının yükselip vücutlarına yukarıdan baktıklarını anlatıyor.

Halüsinasyon etkisi

Kalp krizi geçiren çok sayıda kişi benzer deneyimlerden bahsediyor.

Sloven araştırmacılar, inceledikleri toplam 52 hastanın cinsiyet, din, ölüm korkusu, yaşama geri dönüş süresi, ya da acilen aldıkları ilaçlar gibi konularda birbirinden farklı farklı kişiler olduğunu söylüyor.

Hastaların anlattıklarına oksijen eksikliği nedeniyle beyin hücrelerinin ölümünün neden olduğu teorisi yaygın biçimde dile getirilse de, araştırmada bunu destekleyecek bir bulgu saptanmamış.

Fakat Maribor Üniversitesi'ndeki ekip, ölüme yaklaşma deneyimini benzer biçimde anlatan 11 kişi ile böyle bir deneyimden hiç bahsetmeyen diğer denekler arasında önemli bir farkı ortaya çıkardıklarını söylüyor.

İlk gruptakilerin kan örneklerinde kayda değer miktarda daha fazla karbondioksit saptanıyor.

Karbondioksit gazını içine çekenlerin halüsinasyon gördüğüne işaret eden bundan önce yapılmış araştırmalar, Slovenya'daki bulguları destekliyor.

İngiltere'de de bir araştırma

Sözkonusu 11 kişinin kanında karbondioksit oranının yüksekliği kalp krizinden dolayı mı yoksa önceden varolan bir durumdan mı kaynaklanıyor henüz bilinmiyor.

Sloven araştırmacıların başkanı Zalika Klemenc-Ketis, ''Ölümden dönenlerin deneyimlerini araştırmak, insan bilincini daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor, bu yüzden çok önemli'' diyor.

Kalp krizi geçiren hastalar üzerinde İngiltere'de de halihazırda bir araştırma sürüyor.

Ruhlarının vücutlarından ayrılıp tavana yükseldiğini anlatanlar gerçekten vücut dışı bir deneyim geçiriyor mu?

Southampton Üniversitesi'nde yapılan deney çerçevesinde, hastaların çevresindeki raflara sadece tepeden bakıldığında görülen çeşitli resimler yerleştirildi.

1500 hastanın beyin faaliyetleri incelenerek, resimleri hatırlayıp hatırlamadıkları araştırılıyor.

Ölümün eşiğinde görülen...

Ölümün eşiğinden dönenlerin gördüklerini söyledikleri ışık parıltılarının sırrı çözüldü!
Sloven bilim adamları, kalp krizi geçiren hastaların sık sık benzer deneyimleri anlatmasının nedenini araştırdı.

52 hasta üzerinde yapılan araştırmada, ışıklı görüntüler gördüğünü anlatan 11 hastada vücudun saldığı atık gaz oranının daha yüksek olduğu saptandı. HaberTürk'ün derlediği BBC'nin haberine göre; Critical Care adlı tıp dergisinde yayımlanan araştırma sonuçları, hastaların anlattığı gizemli deneyimin karbondioksit gazından kaynaklanıyor olabileceğine işaret ediyor.

Bugüne değin yaşama geri dönen hastaların anlattıkları aldıkları ilaçlarla ya da dini sebeplerle açıklanıyordu. Ölümden dönen hastalar bir tünelden geçtiklerini ya da parlak bir ışık gördüklerini, gizemli bir varlığı hissettiklerini, yahut ruhlarının yükselip vücutlarına yukarıdan baktıklarını anlatıyor.

Halüsinasyon etkisi

Kalp krizi geçiren çok sayıda kişi benzer deneyimlerden bahsediyor.

Sloven araştırmacılar, inceledikleri toplam 52 hastanın cinsiyet, din, ölüm korkusu, yaşama geri dönüş süresi, ya da acilen aldıkları ilaçlar gibi konularda birbirinden farklı farklı kişiler olduğunu söylüyor.

Hastaların anlattıklarına oksijen eksikliği nedeniyle beyin hücrelerinin ölümünün neden olduğu teorisi yaygın biçimde dile getirilse de, araştırmada bunu destekleyecek bir bulgu saptanmamış.

Fakat Maribor Üniversitesi'ndeki ekip, ölüme yaklaşma deneyimini benzer biçimde anlatan 11 kişi ile böyle bir deneyimden hiç bahsetmeyen diğer denekler arasında önemli bir farkı ortaya çıkardıklarını söylüyor.

İlk gruptakilerin kan örneklerinde kayda değer miktarda daha fazla karbondioksit saptanıyor.

Karbondioksit gazını içine çekenlerin halüsinasyon gördüğüne işaret eden bundan önce yapılmış araştırmalar, Slovenya'daki bulguları destekliyor.

İngiltere'de de bir araştırma

Sözkonusu 11 kişinin kanında karbondioksit oranının yüksekliği kalp krizinden dolayı mı yoksa önceden varolan bir durumdan mı kaynaklanıyor henüz bilinmiyor.

Sloven araştırmacıların başkanı Zalika Klemenc-Ketis, ''Ölümden dönenlerin deneyimlerini araştırmak, insan bilincini daha iyi tanımamıza yardımcı oluyor, bu yüzden çok önemli'' diyor.

Kalp krizi geçiren hastalar üzerinde İngiltere'de de halihazırda bir araştırma sürüyor.

Ruhlarının vücutlarından ayrılıp tavana yükseldiğini anlatanlar gerçekten vücut dışı bir deneyim geçiriyor mu?

Southampton Üniversitesi'nde yapılan deney çerçevesinde, hastaların çevresindeki raflara sadece tepeden bakıldığında görülen çeşitli resimler yerleştirildi.

1500 hastanın beyin faaliyetleri incelenerek, resimleri hatırlayıp hatırlamadıkları araştırılıyor.

Ayak enfeksiyonuna dikkat!

Prof. Dr. Warren S. Joseph, diyabetik ayak enfeksiyonu konusunda önemli uyarılarda bulundu.

Pensilvanya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Warren S. Joseph, bir ilaç firmasının organizasyonunda, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Gevher Nesibe Hastanesi Başhekimlik Toplantı Salonu'nda öğretim üyeleri ile hastanede görevli hekimlere, 'diyabetik ayak enfeksiyonları' konusunda konferans verdi.

ABD'li Profesör Joseph, ekstra rahatsızlığı olan diyabet hastalarında tedavi edilmeyen diyabetik ayak enfeksiyonlarından oluşan ölüm oranının yüzde 50 olduğunu ve bu oranın en sık görülen kanser hastalıklarından daha fazla olduğunu belirtti. Prof. Dr. Joseph, "Diyabet hastalarında diyabetik ayak enfeksiyonunun önlenmesi ve tedavisinde eğitim çok önemli. Öncelikle diyabet hastaları kan şekerlerini iyi ayarlamalı. Ayak bakımlarını iyi yapmaları, dar ayakkabı giymemeleri, ayakları için iyi bir nemlendirici krem kullanmaları gerekiyor.

En önemlisi bu kişiler diyabet merkezlerinde ayak bakımı konusunda çok iyi eğitim almalı" dedi.

Prof. Dr. Warren S. Joseph, diyabetik ayak enfeksiyonlarının diyabet hastalarında erken safhada pek ciddiye alınmadığını fakat doğurduğu sonuçlar bakımından ayaklar ve bacaklarda kangrene kadar giderek uzuv kayıplarına neden olabildiğini, hatta ölümcül rahatsızlıklara yol açtığını kaydetti.

Prof. Dr. Joseph, "Diyabetik ayak enfeksiyonları, diyabetli hastaların ayaklarında oluşan ülser ve daha sonra derin yaralara yol açan ayak enfeksiyonudur. Bütün diyabet hastalarının yüzde 15'inde diyabetik ayak enfeksiyonu görülür. Önce ayakta diyabetik ayak ülseri oluşur, sonra bu ülser iyi tedavi edilmediğinde diyabetik ayak enfeksiyonuna dönüşür. Diyabet hastalarının yüzde 15'inde diyabetik ayak ülseri, diyabetik ayak ülseri olanların da yüzde 15'inde ise diyabetik ayak enfeksiyonu oluşur. Bu hastalar ağrı hissetmezler. Ayaklarında ülseri gelişir ama ağrı hissetmez. Hastalar, şeker hastalığının yol açtığı sinir hasarına bağlı olarak ağrı hissetmez. Ağrı hissetmeyince de hastalar ayak yaralanmalarını önemsemezler ve bunu diyabetik ayak enfeksiyonu takip eder. Bu yüzden bazı araştırmacılar der ki, 'Bu tür hastalarda ağrı hastalara verilen en büyük hediyedir çünkü ağrı hissettiğinde onun tedavisini de yaptırır.' Diyabetik hastalar ağrı olmadığından, nöromatik duyu kaybı olduğu için doktora gitmiyorlar ve bunu pek önemsemiyorlar. Diyabet genetik bir hastalık olduğu için de daha önce ailesinde diyabetik ayak enfeksiyonu oluşup doktora giden ve ayaklarını, hayatını kaybedenler varsa bu tür hastalarda, 'Ben de hastaneye gidersem ayağı kaybederim, ölürüm' korkusu hakim oluyor. Bu korkudan dolayı da pek çok diyabetik ayak enfeksiyonu olan hasta hastaneye başvurmuyor" diye konuştu.

ABD'de 24 milyon diyabet hastasının en az 3'te 1'inin diyabetik ayak enfeksiyonunun farkında olmadığını, Türkiye'de de bu durumun ABD ile hemen hemen aynı olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Joseph, "Biz bu hastalığı henüz enfeksiyon oluşmama, hafif, orta, şiddetli enfeksiyon şeklinde 4 sınıfa ayırıyoruz. Birinci sınıfta henüz enfeksiyon oluşmadığı için, klinik bulgu olmadığı için hastalara antibiyotik tedavisi önermiyoruz. Zaten klinik bulgu yoksa enfeksiyon da yoktur, enfeksiyon yoksa antibiyotiğe gerek yoktur. İkinci sınıf, yani hafif enfeksiyonlarda hastalar ayakta tedavi edilebildiklerinden oral antibiyotik tedavisi öneriyoruz. Üçüncü ve dördüncü sınıf orta ve şiddetli ayak enfeksiyonlarında da hastaneye yatış, yaradan kültür alma, enfeksiyonun çeşidine göre antibiyotik ve diğer tedavi yollarını uygulamaktayız. Çünkü orta ve şiddetli enfeksiyonlarda ayakta çok derin yara oluşur, ayak kangren olur" ifadelerini kullandı.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...