Sayfalar

12 Haziran 2010 Cumartesi

SBS tamamlandı

Bugün 1 milyondan fazla 6. sınıf öğrencisi Seviye Belirleme Sınavı'na (SBS) girdi.
İlköğretim 6. sınıf öğrencisi yaklaşık 1 milyon 88 bin adayın katıldığı Seviye Belirleme Sınavı (SBS) tamamlandı.


SBS, tüm il merkezleri ile yurt dışında Lefkoşa, Trablusgarp, Riyad, Medine, Cidde, Tebük, Kuveyt, Aşkabat, Taşkent, Bakü ve Bişkek'de gerçekleştirildi.


SBS, tüm sınav merkezlerinde Türkiye saatiyle 10.00'da başladı ve 90 dakika sürdü. Öğrencilere sınavda 80 soru yöneltildi.


Öğretmen, veli ve öğrenciler, sınav soru ve cevaplarına saat 13.00'ten itibaren ''www.meb.gov.tr'' internet adresinden ulaşabilecek.


Sınav sonuçları 6 Ağustos 2010'da açıklanacak.

AA

'Mahkeme kararı eleştirilebilir'

Kılıçdaroğlu, Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının da eleştirilebileceğini söyledi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, her karar ve görüş gibi Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının da eleştirilebileceğini ancak daha karar ortaya çıkmadan görüş bildirmenin doğru olmadığını bildirdi.

Kılıçdaroğlu, çeşitli etkinliklere katılacağı Tokat'a giderken Çorum'un Sungurlu ilçesinde bir sosyal tesiste gazetecilerle sohbet etti.

''Türkiye'nin dış politikada eksen kayması yaşadığı'' şeklindeki yorumlar hatırlatılarak, değerlendirmesinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, ''son olayların Batı ile Türkiye arasında bir güven bunalımına yol açtığını, bunun da AK Parti'nin dış politikayı Dışişleri Bakanlığında değil de AK Parti Genel Merkezi'nde yürütmesinden kaynaklandığını'' söyledi. Bu güven bunalımının gelecekte Türkiye'nin dış politikasını olumsuz etkileyeceğini savunan Kılıçdaroğlu, ''Çünkü Türkiye tüm dünya ile barış ve huzur içinde yaşamak istiyor. Eğer Adalet ve Kalkınma Partisi bu güven bunalımını gidermezse bunun sonuçlarını önümüzdeki yıllarda daha kötü yaşayabiliriz'' dedi.

TEKİN'İN GÖRÜŞLERİ ALINDI

Parti Meclisi Üyesi Gürsel Tekin'le dün yaptığı görüşme ve İstanbul İl Başkanlığı konusundaki soruları da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, görüşmede Tekin'in görüşlerini aldığını bildirdi. Kılıçdaroğlu, ''Gürsel Bey bu konuda son derece makul bir davranış içinde. Partinin hangi noktasında olursa olsun parti için çalışabileceğini ifade etti. Pazartesi günü zaten partimizin Merkez Yönetim Kurulu'nda (MYK) İstanbul'u görüşeceğiz. Sanıyorum güzel bir karar çıkar'' şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, CHP'nin, Anayasa değişikliği paketinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru ve Yüksek Mahkemenin kararı açıklanmadan bazı çevrelerce yapılan yorumların hatırlatılması üzerine de şunları söyledi:

''Türkiye bir hukuk devleti ise bunun gereğine hepimiz inanmak, gereğini yapmak zorundayız. Anayasa Mahkemesinin vereceği karara herkes uyar ama bu, şu anlama gelmesin: Anayasa Mahkemesinin vereceği karar eleştirilemez... Her karar ve görüş eleştirilebileceği gibi Anayasa Mahkemesinin kararı da eleştirilebilir ama daha karar ortaya çıkmadan görüş bildirmek, mahkemeyi baskı altına almak, hele raportör arkadaşımızın yaptığı açıklamalar ve benzeri açıklamalarda bulunmak doğru değil bana göre. Hepimiz Anayasa Mahkemesinin kararını sükunetle bekleyeceğiz. O kararın gereğini de hep birlikte yapacağız. Karar ortaya çıktıktan sonra da şu veya bu şekilde tartışılır.''

AA

Taksici başından vurdu

Gaziantep'te, cadde ortasında tartıştığı şahıs tarafından kafasından vurulan şahıs öldü.
Gaziantep'te, cadde ortasında tartıştığı şahıs tarafından kafasından vurulan şahıs olay yerinde hayatını kaybetti.

Edinilen bilgiye göre Umut Mahallesi 77 nolu cadde üzerinde evli, iki çocuk babası Aykan A. (31) ve ticari taksicilik yaptığı öğrenilen Şıh Mehmet Ö. (47) arasında tartışma çıktı. Tartışmanın büyümesi üzerine iddiaya göre Şıh Mehmet Ö. üzerinde taşıdığı tabancayı çekerek Aykan A'yı başından tek el ateş ederek vurdu. Olay yerinde bulunan otomobiliyle kaçmaya çalışan Şıh Mehmet Ö. olaya yakın olan polis ekipleri tarafından hemen takibe alındı. Şahsı otomobille kovalamaya başlayan polis kısa sürede şüpheliyi yakalayarak gözaltına aldı. Bu sırada olay yerine gelen sağlık ekipleri başından vurulan şahsın öldüğünü tespit etti. Olay yerinde çevre güvenliği alan polis, caddeyi de trafiğe kapattı. Olayı anlamaya çalışan çevredeki vatandaşlar ise polise zor anlar yaşattı. Güvenlik çemberi aşah kalabalık grup olayları bütün uyarılara rağmen izlemeye çalıştı.

Daha sonra gelen Cumhuriyet Savcısı olay yerinde detaylı inceleme yaptı. Cinayet büro ve olay yeri inceleme ekipleri ile görüşen Cumhuriyet Savcısı olayın bütün detaylarının tüm ince ayrıntılarıyla araştırılarak kayıt altına alınmasını istedi. Ceset üzerinde ve çevrede yapılan incelemelerde 3 adet boş kovan bulunduğu öğrenildi. Cumhuriyet Savcısı, olayın nedenini tespit etmek için geniş çaplı soruşturmasını sürdürüyor.

Öte yandan gözaltına alınan Şıh Mehmet Ö.'nün alınan ifadesinin ardından adliyeye sevk edileceğini öğrenildi.

İHA

Önce taciz, sonra özür

İngiliz turiste tacizde bulunan genç, yakalandıktan sonra böyle özür diledi...
Taksim Meydanı'nda 2 İngiliz turiste tacizde bulunan ve yakalandıktan sonra diz çöküp İngilizce özür dileyen genç, affedilmeyince gözaltına alındı.

Dün akşam Taksim Atatürk Anıtı çevresindeki yeşil alanda oturan İngiltere vatandaşı iki kadın turist, yoldan geçen T.Ö.'nün (18) tacizine uğradı. T.Ö. turistlere önce sözlü ardında elle tacizde bulundu. Uğradığı tacizin şokuyla bağırmaya başlayan İngiliz turist, çevredeki vatandaşlardan da yardım istedi. Taciz karşısında şok olan İngiliz turistler, önce çevreden yardım istedi, ardından cep telefonuyla olayı yakınlarına anlattı. Yakalanacağını anlayan tacizci ise yaya olarak kaçmaya
başladı.

Bu sırada caddeden geçen trafik ekipleri, vatandaşlarında uyarısıyla genci kıskıvrak yakaladı. Polis aracına bindirilen genç, daha sonra olay yerindeki İngiliz turistlerin yanına götürüldü.

Tacizci genç, trafik ekipleri tarafından asayiş ekiplerine teslim edilmesi için araçtan indirildi.

Bu sırada taciz ettiği turiste yönelen genç İngilizce, 'lütfen beni affet' dedi. Turistin reddetmesi üzerine genç, dizleri üzerine çökerek yeniden af diledi. Turistin ret cevabı üzerine T.Ö. ile turistler Taksim Polis Merkezi'ne götürüldü.

İHA

İNEK DUASI..

HABERTÜRK’ün dünkü birinci sayfasında, ellerini açmış dua eden heyeti görünce “Dualarla birisini yolcu ediyorlar” dedim...

Oysa tersi...

İnekler gelmiş...

Fiyat düşürme kapsamında, Avustralya’dan uçağa bindirilen inekler, Ankara’da heyet tarafından dualarla böyle karşılandı.

Birincisi; bu dönemde her türlü dua gördüm ama böyle “uçaktan inek indirme duası” ilk kez görüyorum...

Ama bu da iyi bir şey...

Eğer ekonomiyi düzeltecekse... Fakir-fukara açısından inekler ucuzluk getirecekse...

Dünyanın en verimli topraklarına ve meralarına sahip ülkenin, çiftçisini-besicisini varoşlara yerleştirip dışarıdan buğday-pirinç-mısır ve inek getirtmek iyi bir şeyse...

Umuttur bu...

Dua ile karşılama da yapılır, tören de...

Belki “uçaktan inek indirme duasından” sonra, müdüre de “bir konuşma yap” dediler...

Müdür karşılama töreninin yeterli olduğunu, gerekli duanın okunduğunu, ayrıca bir konuşma yapmanın ne gibi yararı olacağını sordu...

“Yararı olmasa dahi faydası vardır” dediler...

Müdür, “İnekler anlamaz ki” dedi...

Israr ettiler:

“O zaman ‘inekler anlamıyor’ diye hiç kimsenin konuşmaması lazım... Oysa her an konuşma yapılır, inekler anlar-anlamaz başka... Medyamız da burada, inekler anlamıyor diye susmak olmaz... Şimdi bu inekleri biz ne yapacağız?..”

“Yararlanacağız...”

“Gördün mü işte... Mademki yararlanacağız; sütüdür, etidir, yavrusudur... Devamlı konuşma yapmalı ki... Ucuzluktur, ithalattır, fiyat düşürmedir...”

“Ya anlamazlarsa inekler?..”

“Zaten anlamamaları lazım... Anlasalar kötü...Asıl anlamadıkları zaman sanacaklar ki; iyi bir şey oldu...”

Bekir Coşkun
12 / 06 / 2010
( Habertürk )

Şahin İran yolcusu

Mehmet Ali Şahin, 13-15 Haziranda İran'a resmi ziyarette bulunacak.
TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ve beraberindeki parlamento heyeti,Mehmet Ali Şahin

TBMM Başkanı Şahin ile İran İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Laricani başkanlığında heyetler arası görüşme yapılacak.

Şahin ve beraberindeki heyet, İran'daki temasları çerçevesinde Dışişleri Bakanı Manuçehr Mottaki ile görüşecek, dini lider Ali Hamaney ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad tarafından kabul edilecek.

Şahin ve beraberindekiler, 15 Haziran Salı günü yurda dönecek.

AA

Çorum'da kaza: 3 ölü

Çorum'da meydana gelen zincirleme trafik kazasında 3 kişi öldü, 4 kişi yaralandı.
Çorum'un Osmancık ilçesinde meydana gelen zincirleme trafik kazasında 3 kişi öldü, 4 kişi yaralandı.

Samsun'dan İstanbul'a giden Boran Niyazi Çiçek (34) yönetimindeki 34 VT 6896 plakalı otomobil, ilçe merkezine 20 kilometre kala Tepeyolu köyü yakınlarında Osman Kaya (37) idaresindeki 65 LD 515 plakalı otomobil ile çarpıştı. Daha sonra otomobillere Sadi Yılancı'nın (68) kullandığı 28 DR 304 plakalı otomobil çarptı.

Kazada sürücü Osman Kaya ile yanındaki Cemil Kaya (69) olay yerinde hayatını kaybetti. Yaralanan sürücüler Sadi Yılancı ve Boran Niyazi Çiçek ile Seher Yılancı, Gülçiçek Kaya, Emin Kaya (59) Osmancık Devlet Hastanesine kaldırıldı.

Yaralılardan Emin Kaya, müdahaleye rağmen kurtarılamadı. Diğer yaralılar ise Çorum Devlet Hastanesine sevk edildi.

AA

Rusya'dan yardım istendi

Kırgızlar ile Özbekler arasında çıkan çatışmalarda ölü sayısı 50'ye yükseldi.
Kırgızistan'ın güneyinde Kırgızlar ile Özbekler arasında çatışmalar şiddetlenirken, geçici hükümetin Başbakanı Roza Otunbayeva, Rusya'dan destek istedi.

Otunbayeva, ülkenin güneyinde çatışmaları durdurmak için Rusya'dan destek istediklerini bildirdi.

Bazı kaynaklar, Oş eyaletinde Kırgız güvenlik güçlerinin durumu kontrol edemediğini ve yetersiz kaldığını belirtiyor. Bölgede ayrıca silahlı çatışmaların şiddetlendiği kaydediliyor.

Devlet televizyonundan yayımlanan görüntülerde, Oş kentinden dumanların yükseldiği görülüyor, sürekli otomatik silah sesleri duyuluyor.

ÇATIŞMALAR SÜRÜYOR


Kırgızistan'ın güneyinde dün gece Kırgızlar ile Özbekler arasında çıkan çatışmalarda ölü sayısı 50'ye, yaralı sayısı 663'e yükseldi.

Edinilen bilgiye göre, Oş eyaletinde ve Oş kentindeki çatışmalar sokağa çıkma yasağına rağmen devam ediyor.

Oş kentinin Furkat ilçesinde gece boyunca Özbeklere ait evler yakıldı ve yağmalandı. Şehirdeki tüm dükkanlar da yağmalandı.

Oş kenti havaalanına gelen yolcuların alandan ayrılmasına izin verilmezken, Oş'a tüm uluslararası uçuşlar da durduruldu.

Başkent Bişkek'te ise dün gece sakin geçti. Başkentte özel halk birlikleri ve polis devriye geziyor.

Bu arada, Özbekistan, Kırgızistan sınırını kapattı.

Çatışmalar, Oş kentinde ve Oş eyaletine bağlı ve Özbekistan'ın Andijan kentine sınırı olan Aravan, Kara-Suu ve Özgen ilçelerinde yoğunlaşıyor. Eyaletin diğer bölgelerinde durumun sakin olduğu bildiriliyor.

AA

HALİMİZ H'ARAP..

Dediler ki:

“Arap 15 milyar dolar getirdi.”


Sonra dediler ki:

“Getirecekti, getirmedi.”

Arap “teğet” geçmiş demek ki!

Bakın, 23 Mayıs’ta yola çıktı Mavi Marmara... Ya o günden bu yana?

Tunceli’de çatışma çıktı. Şırnak’ta çatışma çıktı, 1 uzman çavuş şehit oldu, 1 çavuş, 2 onbaşı yaralandı. Bingöl’de 30 kiloluk mayın bulundu. Siirt’te çatışma çıktı, 1 er şehit oldu, 1 er yaralandı. Hakkâri’de çatışma çıktı, 3 er yaralandı. Mardin’de askeri araç geçerken mayın patladı. Şırnak’ta çatışma çıktı, 1 çavuş, 1 er ve 1 korucu şehit oldu, 2 er yaralandı. Hakkari’de 30 kilo amonyum nitrat ve 1 kilo TNT’yle hazırlanmış mayın bulundu. Siirt’te minibüs tarandı, iki korucu şehit oldu, üçü yaralandı. Hatay’da maden basıldı, bir özel güvenlik görevlisi şehit oldu, ikisi yaralandı. Şehit korucuların cenaze konvoyu geçerken mayın patladı, bir korucu yaralandı. Diyarbakır’da mayın bulundu. İskenderun’da Deniz Üs Komutanlığı’na roket atıldı, 6 er şehit oldu, 7 er yaralandı. Diyarbakır’da mayın patladı, bir vatandaşımız öldü. Bitlis’te mayın patladı. Siirt’te mayın patladı, bir uzman erbaş yaralandı. Hakkâri’de çatışma çıktı, bir er şehit, üç er yaralı... Bitlis’te tuzaklanmış mayın bulundu. Şırnak’ta askeri konvoy geçerken mayın patladı, çatışma çıktı. Hakkâri’de mayın bulundu. Hatay’da iki maden işçisi kaçırıldı. Şırnak’ta iş makinesi yakıldı. Hakkâri’de çatışma çıktı, bir uzman çavuş yaralandı. Şırnak’ta mayın patladı. Diyarbakır’da yol kenarına yerleştirilmiş 20 kiloluk bomba bulundu. Tunceli’de yol kesildi, sivil otomobil yakıldı. Hakkâri’de mayın patladı. Ağrı’da çatışma çıktı. Tokat’ta “Şehitler Köyü”nde helikopter düştü, bir yarbay, bir üsteğmen, bir üstçavuş şehit oldu; cenaze törenleri, uçakla düşüp şehit olan Eşref Bitlis Kışlası’nda yapıldı. Tunceli’de askeri minibüs geçerken mayın patladı, 15 asker, 1 çocuk yaralandı. Osmaniye’de lojmana roket atıldı, üsteğmenin eşi hayatını kaybetti. Hakkâri’de çatışma çıktı, bir astsubay şehit oldu, bir üsteğmen yaralı.

Olan yok hiç oralı...

“Türk Arap’ın gözüdür, elidir

Türk Arap’sız yaşayamaz.

Kim ki yaşar der, delidir.”

Ne mutlu Arap’ım diyene.

YILMAZ ÖZDİL ( HÜRRİYET )
12.06. 2010

Emniyet'te 'başpolis' dönemi

İçişleri Bakanı Beşir Atalay, yeni polis kadroları üzerine soruları yanıtladı.
İçişleri Bakanı Beşir Atalay, teklifle 30 bin kadro tahsis edildiğini, bunun 20 bininin normal atama, 10 bininin ise ''kıdemli başpolis'' ve ''başpolis'' için olduğunu bildirdi.

Atalay, TBMM Genel Kurulunda görüşülen, 25 bin yeni öğretmen ile 30 bin polis kadrosu ihdasını düzenleyen kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde soruları yanıtladı.

Polisi eğitimini baştan sona gözden geçirdiklerini ifade eden Atalay, özellikle insan haklarıyla, hukuk ile ile ilgili eğitimi oldukça ağırlıklı hale getirdiklerini belirtti. Atalay, polisin yaklaşık yüzde 50'sinin her yıl hizmet içi eğitimden geçtiğini söyledi.

Polis memurlarının rahat şartlarda çalışmaları için çok çaba sarf ettiklerini belirten Atalay, ''Aslında şu anda kadro tahsisi 30 bin. 20 bini normal atama için, 10 bini de 'kıdemli başpolis' ve 'başpolis' için. Bugünkü teklifle 30 bin kadro tahsis edilecek'' dedi.

Atalay, ilçe olup jandarma bölgesi olan yer olmadığını, ilçelerin tamamının polis teşkilatına kavuştuğunu bildirdi.

Özel güvenliğin sorunlu bir alan olduğunu belirten Atalay, alt komisyonda da bu konu üzerinde çalışıldığını kaydetti. Özel güvenlik sertifikası alanların sayısının çok yüksek, istihdam sayısının ise çok düşük olduğunu dile getiren Atalay, 50-60 bin kişi bu alanda çalışıyor ancak 300 binin üzerinde sertifika alan olduğunu söyledi. Atalay, özel güvenlik ile ilgili mevzuatının yenilenmesi için çalıştıklarını bildirdi.

AA

ERCİYES ŞİİR GRUBU II. ERCİYES ŞİİR ŞÖLENİ DÜZENLİYOR

Erciyes Şiir Grubu, 19-20 Haziran 2010 tarihinde II. Erciyes Şiir Şöleni düzenliyor. 19 Haziran Cumartesi günü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Konferans Salonu'nda Şaban Abak "Fikir ve Sanat Hayatımızda Sezai Karakoç" isimli bir konferans verecek.(Saat 14.00-16.00) Aynı gün saat 20.00'de şiir şöleni gerçekleştirilecek. Dinletinin sonunda Büyük Anadolu Birliği Derneğince yılın kadın yazarı seçilen Güner Dinçaslan'a plaket verilecek.  Pazar günü ise Erciyes dağında Edebiyat ve Şiir Sohbeti yer alacak.

Türkiye'ye rekor ziyaretçi

EXPO 2010 Dünya Fuarı'ndaki Türkiye Pavyonunu, 1,5 milyonu kişi ziyaret etti.
Çin'in Şanghay şehrinde devam eden EXPO 2010 Dünya Fuarı'ndaki Türkiye Pavyonunu ziyaret edenlerin sayısı 1,5 milyonu aştı.

EXPO'yu ziyaret edenlerin sayısı 5 Haziran günü 10 milyonu bulmuştu. Bu ziyaretçilerin 3,5 milyonunun gruplar halinde geldiği bildirildi.

EXPO'nun internet sitesinde yapılan açıklamada, fuarın 41'inci günü olan önceki gün 372 bin 300 kişinin EXPO'yu gezdiği belirtildi. Bu sayı havanın yağmurlu olmadığı günlerde 500 bini geçiyor.

AA

Filistin'de Uluslararası Güçte görev yapan E.Kur.Alb. Haydar ATEŞ'in gözlemleri

Değerli Arkadaşlar,
Türkiye; tarihi bilmeyen, demokrasi kavramından uzak bir aşiret ve cemaat zihniyetiyle yönetiliyor.
Öncelikle, recep'in takıntısı gibi görünen filistin konusuna göz atalım. Tanıyan arkadaşlarım bilirler, 2004 yılında Filistin'deki uluslararası güçte görev yaptım, bu dönemde ölmeden önce 2 defa görüştüğüm Arafat'ın İsrail tarafından öldürülüşüne, sonrasında Gazze'de Hamas liderleri şeyh Yasin ve Rantisi'nin filistinlilerin para karşılığı yaptıkları yardımla İsrail tarafından öldürülüşüne tanık oldum ve o karmaşa içerisinde düzen sağlamaya çalıştım. Dolayısıyla değerlendirmelerim o havayı yaşayan birine aittir. Televizyonlarda, TBMM'de, grup toplantılarında, basın - yayın organlarında olayları yerinde yaşamadan ahkam kesenlerden farklı düşünüyor olabilirim. 

Filistin devletinin kurulmasını dünyada isteyen (Filistinliler dahil) tek ülke var mı ? Bunun için ilk olarak Filistin'in çevresindeki arap ülkelerine bakalım. Önce Ürdün'e ele alalım. Ürdün'le Filistin'in sınırını Ürdün nehri oluşturur. Bu nehrin batı tarafı (yani Batı Şeria) Filistin'e aittir. Amman dışındaki tüm Ürdün şehirleri ise bu nehrin doğusu (yani Doğu Şeria)'ndadır. Ürdün nehrinin doğusundaki şehirlerde yaşayanların hepsi filistinlidir. Bugün Filistin devleti kurulsa, ürdün nehrinin doğusundaki tüm şehirler filistine katılır, dolayısyla Ürdün tarihe gömülür. Ürdün diye bir suni devlet kalmaz. Bu nedenle Ürdün, Filistin devletinin kurulmasını kesinlikle istemez. Nitekim İsrail'le yaptığı anlaşmalar bu yöndedir.

Gelelim Suriye'ye. Suriye halen Golan tepelerinde İsrail'le savaş halindedir. Golan tepelerini gören arkadaşlar bilirler. İsrail'in ve Filistin'in tek su kaynağı burasıdır. Ortadoğu çölünde cennet gibi bir vaha olan Golan tepelerindeki su kaynakları, bu tepenin hemen güneyindeki Galile gölüne toplanır ve bu su uygun kanal ve borular vasıtasıyla 350 km. güneydeki Akabe körfezine kadar olan tüm İsrail ve Filistin yerleşim yerlerine götürülür. Golan İsrail devleti ve Filistin için hayatidir. Bugün Filistin devleti kurulsa, İsrail'in Batı Şeria (Filistin)'da bulunan 16 Tugayı Golan tepelerine, yani Suriye sınırına getirilir ve bu güç, Suriye'nin savaşı kaybetmesine neden olur. Dolayısıyla Suriye, Filistin devletinin kurulmasını ve İsrail'in Batı Şeria'dan birliklerini çekmesini istemez. Tüm gayreti bu yöndedir.

Gelelim Mısır'a. Gazze'ye giriş - çıkışlar, Mısır'ın Sina yarımadasında bulunan Refah sınır kapısı vasıtasıyla olur. Mısır, bu kapının kapalı tutulması ve Gazze'nin tecridi için her yıl ABD'den 3 milyar dolar rüşvet alır. Ayrıca, Gazze'yi, dolayısıyla Hamas'ı kontrol altında tutarak yaramazlık etmemelerini sağlamanın diğer bir mükafatı olarak, ABD ve İsrail'in tam desteğiyle ve fiili çalışmalarıyla arap aleminin sözde liderliğini yürütür. Bugün Filistin devleti kurulsun, Mısır bu gelir kaynağını,, ABD ve İsrail'in desteğini ve en önemlisi de ilerde Gazze'yi kendi topraklarına katarak Gazze'deki zengin yeraltı kaynaklarını kullanmaktan mahrum olur. Bu nedenle Mısır, Filistin devletinin kurulmasını kesin olarak istemez.

Diğer tüm arap ülkelerinin yöneticilerinin hepsi, ABD ve İngiltere'nin kontrolundadır ve hiç bir arap ülkesi Filistin devletinin kurulmasına izin vermez.

Saydığımız tüm bu arap devletlerinin halkının, ellerinde recep'in posteriyle gösteri yapmaları bir şey ifade etmez. O halkların devlet yönetimini belirleme ve politikaya yön verme gibi bir rolleri yoktur. Çünkü o ülkelerde demokrasi yoktur. Onlar sadece reayadır. Yasama, yürütme, yargı gibi yetkiler başlarındaki tek adamda toplanmıştır. Bizim recep'in özentisi de zaten budur. Dolayısıyla o gösteriler gerek o ülkeler ve gerekse Türkiye için bir anlam ifade etmez ve sonuç getirmez. Sadece Türkiye'deki irticacılar ve AKP'nin reayaları için seçim malzemesi olur.

Gelelim filistin halkına. Filistin devletinin kurulmasını istemezler. Devlet kurulursa, çoğunluğu Norveç olmak üzere dünyanın dört bir tarafından gelen oluk gibi parasal yardımlar hemen kesilir. Bu paralar halen Filistin hükümeti ve El Fetih tarafından kullanılmakta, % 1-2'si halka yansıtılmaktadır. Bugün filistin devletini kurun, paraların bölüşülmesini ve aşiretlerin yönetimi ele geçirmesini hedef alan iç savaş başlar ve daha kanlı bir coğrafya görürsünüz. Şu anda filistinde günlük olarak yaşanan her 20 asayiş olayının 1-2'si İsraille, kalanlar filistinli aşiretlerin kendi arasındadır.

Gelelim Türkiye'ye. Türkiye, daha kuruluşundan itibaren İsrail'in hamisi olarak görevlendirilmiştir. 1947 yılında İsrail devletinin kurulmasını planlayan ABD, 1946 yılından itibaren önce bu bölgede İsrail'i koruyacak hami bir devlet aradı ve Menderes ve yandaşları ile anlaşarak bu devletin Türkiye olmasına karar verdi. İlk iş olarak, çok partili döneme geçiş için Türkiye'yi zorladı. Bu arada, 1948 yılında Filistin devletini ortadan kaldırdı. Sonra, 2 yıl gibi kısa bir sürede, Menderes ve yandaşlarını çok büyük paralarla ve barış gönüllüleri adı altında Türkiye'ye soktuğu ajanları vasıtasıyla destekleyerek, iktidara taşıdı ve hemen gizli bir çok anlaşmaya imza attırdı. Bu anlaşmalardan sadece bir adedi, 50 yıllık olup 2000 yılında süresi dolan, Türkiye'nin güneydoğu bölgesinde petrol çıkarma haklarının ABD şirketlerine verilmesiydi. Daha birçok gizli anlaşmadan sadece birisi bile tam bir ihanet belgesidir. Bundan sonra işbaşına gelen tüm hükümetlere ABD tarafından vize verilmesinin ilk koşulu İsrail'in hamiliğiydi. Recep'de bunu yapmış, ABD'deki yahudilerden madalyalar almıştır. Recep'in son bir kaç aydır İsrail'le uğraşmasının nedeni Filistin ve Hamas değildir. İsrail'in, İHH'nın Avrupa'daki faaliyetlerini ve AKP ile yakın ilişkisini öğrenerek, MOSSAD vasıtasıyla, AKP hükümetini devirmek için Türkiye'de yaptığı tezgahlar ve bu tezgahın Recep ve ekibi tarafından öğrenilmesidir. Recep eğer filistin devletinin kurulmasını istiyorsa, Kudüs'teki konsolosluğu büyükelçilik seviyesine yükseltsin de görelim o zaman bu konudaki icraatını. Kudüs konsolosu doğrudan Dışişleri Bakanlığı'na bağlıdır. Gerçekten Filistin devletinin kurulmasını isteyen Türk Hükümeti bu konsolosluğu büyükelçilik seviyesine çıkararak Filistin'i tam bir devlet olarak tanır.

Recep'in tek derdi, referandum ve seçim öncesinde, Hamas'ı ve özellikle halkın dini duygularını sömürerek ve kullanarak iç politikada dikkatleri işsizlik, ekonomik çöküntü, hukuk ihlalleri, ülkenin kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesinden uzaklaştırarak iktidarını devam ettirmektir.

Filistin halkının Türk Milleti'ne nasıl ihanet ettiğini, ingilizlerle anlaşarak, Türk Ordusu'na su ve yiyecek taşıyan filistinlilerin, ingilizler tarafından verilen zehirleri bu su ve yiyeceklere nasıl kattıklarını unutmadan ve ihanetlerinin değişik boyutlarını görmek için Falih Rıfkı ATAY'ın "Zeytin Dağı" kitabını okumak yeterlidir. Recep ve yandaşlarına da bunu tavsiye ediyorum.

___________Haydar Ateş 

Filistin'de Uluslararası Güçte görev yapan E.Kur.Alb. Haydar ATEŞ'in gözlemler

Değerli Arkadaşlar,
Türkiye; tarihi bilmeyen, demokrasi kavramından uzak bir aşiret ve cemaat zihniyetiyle yönetiliyor.
Öncelikle, recep'in takıntısı gibi görünen filistin konusuna göz atalım. Tanıyan arkadaşlarım bilirler, 2004 yılında Filistin'deki uluslararası güçte görev yaptım, bu dönemde ölmeden önce 2 defa görüştüğüm Arafat'ın İsrail tarafından öldürülüşüne, sonrasında Gazze'de Hamas liderleri şeyh Yasin ve Rantisi'nin filistinlilerin para karşılığı yaptıkları yardımla İsrail tarafından öldürülüşüne tanık oldum ve o karmaşa içerisinde düzen sağlamaya çalıştım. Dolayısıyla değerlendirmelerim o havayı yaşayan birine aittir. Televizyonlarda, TBMM'de, grup toplantılarında, basın - yayın organlarında olayları yerinde yaşamadan ahkam kesenlerden farklı düşünüyor olabilirim. 

Filistin devletinin kurulmasını dünyada isteyen (Filistinliler dahil) tek ülke var mı ? Bunun için ilk olarak Filistin'in çevresindeki arap ülkelerine bakalım. Önce Ürdün'e ele alalım. Ürdün'le Filistin'in sınırını Ürdün nehri oluşturur. Bu nehrin batı tarafı (yani Batı Şeria) Filistin'e aittir. Amman dışındaki tüm Ürdün şehirleri ise bu nehrin doğusu (yani Doğu Şeria)'ndadır. Ürdün nehrinin doğusundaki şehirlerde yaşayanların hepsi filistinlidir. Bugün Filistin devleti kurulsa, ürdün nehrinin doğusundaki tüm şehirler filistine katılır, dolayısyla Ürdün tarihe gömülür. Ürdün diye bir suni devlet kalmaz. Bu nedenle Ürdün, Filistin devletinin kurulmasını kesinlikle istemez. Nitekim İsrail'le yaptığı anlaşmalar bu yöndedir.

Gelelim Suriye'ye. Suriye halen Golan tepelerinde İsrail'le savaş halindedir. Golan tepelerini gören arkadaşlar bilirler. İsrail'in ve Filistin'in tek su kaynağı burasıdır. Ortadoğu çölünde cennet gibi bir vaha olan Golan tepelerindeki su kaynakları, bu tepenin hemen güneyindeki Galile gölüne toplanır ve bu su uygun kanal ve borular vasıtasıyla 350 km. güneydeki Akabe körfezine kadar olan tüm İsrail ve Filistin yerleşim yerlerine götürülür. Golan İsrail devleti ve Filistin için hayatidir. Bugün Filistin devleti kurulsa, İsrail'in Batı Şeria (Filistin)'da bulunan 16 Tugayı Golan tepelerine, yani Suriye sınırına getirilir ve bu güç, Suriye'nin savaşı kaybetmesine neden olur. Dolayısıyla Suriye, Filistin devletinin kurulmasını ve İsrail'in Batı Şeria'dan birliklerini çekmesini istemez. Tüm gayreti bu yöndedir.

Gelelim Mısır'a. Gazze'ye giriş - çıkışlar, Mısır'ın Sina yarımadasında bulunan Refah sınır kapısı vasıtasıyla olur. Mısır, bu kapının kapalı tutulması ve Gazze'nin tecridi için her yıl ABD'den 3 milyar dolar rüşvet alır. Ayrıca, Gazze'yi, dolayısıyla Hamas'ı kontrol altında tutarak yaramazlık etmemelerini sağlamanın diğer bir mükafatı olarak, ABD ve İsrail'in tam desteğiyle ve fiili çalışmalarıyla arap aleminin sözde liderliğini yürütür. Bugün Filistin devleti kurulsun, Mısır bu gelir kaynağını,, ABD ve İsrail'in desteğini ve en önemlisi de ilerde Gazze'yi kendi topraklarına katarak Gazze'deki zengin yeraltı kaynaklarını kullanmaktan mahrum olur. Bu nedenle Mısır, Filistin devletinin kurulmasını kesin olarak istemez.

Diğer tüm arap ülkelerinin yöneticilerinin hepsi, ABD ve İngiltere'nin kontrolundadır ve hiç bir arap ülkesi Filistin devletinin kurulmasına izin vermez.

Saydığımız tüm bu arap devletlerinin halkının, ellerinde recep'in posteriyle gösteri yapmaları bir şey ifade etmez. O halkların devlet yönetimini belirleme ve politikaya yön verme gibi bir rolleri yoktur. Çünkü o ülkelerde demokrasi yoktur. Onlar sadece reayadır. Yasama, yürütme, yargı gibi yetkiler başlarındaki tek adamda toplanmıştır. Bizim recep'in özentisi de zaten budur. Dolayısıyla o gösteriler gerek o ülkeler ve gerekse Türkiye için bir anlam ifade etmez ve sonuç getirmez. Sadece Türkiye'deki irticacılar ve AKP'nin reayaları için seçim malzemesi olur.

Gelelim filistin halkına. Filistin devletinin kurulmasını istemezler. Devlet kurulursa, çoğunluğu Norveç olmak üzere dünyanın dört bir tarafından gelen oluk gibi parasal yardımlar hemen kesilir. Bu paralar halen Filistin hükümeti ve El Fetih tarafından kullanılmakta, % 1-2'si halka yansıtılmaktadır. Bugün filistin devletini kurun, paraların bölüşülmesini ve aşiretlerin yönetimi ele geçirmesini hedef alan iç savaş başlar ve daha kanlı bir coğrafya görürsünüz. Şu anda filistinde günlük olarak yaşanan her 20 asayiş olayının 1-2'si İsraille, kalanlar filistinli aşiretlerin kendi arasındadır.

Gelelim Türkiye'ye. Türkiye, daha kuruluşundan itibaren İsrail'in hamisi olarak görevlendirilmiştir. 1947 yılında İsrail devletinin kurulmasını planlayan ABD, 1946 yılından itibaren önce bu bölgede İsrail'i koruyacak hami bir devlet aradı ve Menderes ve yandaşları ile anlaşarak bu devletin Türkiye olmasına karar verdi. İlk iş olarak, çok partili döneme geçiş için Türkiye'yi zorladı. Bu arada, 1948 yılında Filistin devletini ortadan kaldırdı. Sonra, 2 yıl gibi kısa bir sürede, Menderes ve yandaşlarını çok büyük paralarla ve barış gönüllüleri adı altında Türkiye'ye soktuğu ajanları vasıtasıyla destekleyerek, iktidara taşıdı ve hemen gizli bir çok anlaşmaya imza attırdı. Bu anlaşmalardan sadece bir adedi, 50 yıllık olup 2000 yılında süresi dolan, Türkiye'nin güneydoğu bölgesinde petrol çıkarma haklarının ABD şirketlerine verilmesiydi. Daha birçok gizli anlaşmadan sadece birisi bile tam bir ihanet belgesidir. Bundan sonra işbaşına gelen tüm hükümetlere ABD tarafından vize verilmesinin ilk koşulu İsrail'in hamiliğiydi. Recep'de bunu yapmış, ABD'deki yahudilerden madalyalar almıştır. Recep'in son bir kaç aydır İsrail'le uğraşmasının nedeni Filistin ve Hamas değildir. İsrail'in, İHH'nın Avrupa'daki faaliyetlerini ve AKP ile yakın ilişkisini öğrenerek, MOSSAD vasıtasıyla, AKP hükümetini devirmek için Türkiye'de yaptığı tezgahlar ve bu tezgahın Recep ve ekibi tarafından öğrenilmesidir. Recep eğer filistin devletinin kurulmasını istiyorsa, Kudüs'teki konsolosluğu büyükelçilik seviyesine yükseltsin de görelim o zaman bu konudaki icraatını. Kudüs konsolosu doğrudan Dışişleri Bakanlığı'na bağlıdır. Gerçekten Filistin devletinin kurulmasını isteyen Türk Hükümeti bu konsolosluğu büyükelçilik seviyesine çıkararak Filistin'i tam bir devlet olarak tanır.

Recep'in tek derdi, referandum ve seçim öncesinde, Hamas'ı ve özellikle halkın dini duygularını sömürerek ve kullanarak iç politikada dikkatleri işsizlik, ekonomik çöküntü, hukuk ihlalleri, ülkenin kaynaklarının yabancılara peşkeş çekilmesinden uzaklaştırarak iktidarını devam ettirmektir.

Filistin halkının Türk Milleti'ne nasıl ihanet ettiğini, ingilizlerle anlaşarak, Türk Ordusu'na su ve yiyecek taşıyan filistinlilerin, ingilizler tarafından verilen zehirleri bu su ve yiyeceklere nasıl kattıklarını unutmadan ve ihanetlerinin değişik boyutlarını görmek için Falih Rıfkı ATAY'ın "Zeytin Dağı" kitabını okumak yeterlidir. Recep ve yandaşlarına da bunu tavsiye ediyorum.

___________Haydar Ateş 

TSK'dan duygusal açıklama

TSK, hayatını kaybeden subay eşi ile ilgili duygusal bir açıklama yayınladı.
Osmaniye'de askeri lojmanlara saldırı sonucu bir subay eşinin ölümünün ardından TSK'dan açıklama geldi.

TSK'nın internet sitesinde yer alan açıklama şöyle:

Osmaniye’nin Kanlıgeçit BOTAŞ Jandarma Koruma Karakolu ile içinde ailelerin de yaşadığı lojmanların yer aldığı Jandarma Komando Bölük binalarına, 10 Haziran 2010 günü, saat 21.55 sularında bölücü terör örgütü mensuplarınca roketatar ve uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açılmıştır. Açılan ateş sonucu, lojmanda bulunan J.Tğm. Cumhur AKDAĞ’ın eşi Pınar AKDAĞ (23) başından yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir.
Pınar AKDAĞ, evliliğinin baharında eşi ile birlikte, birçok jandarma karakolunun sahip olduğu zor şartlarda, eşine destek olmak için oradaydı. İkamet ettikleri lojman, Osmaniye’nin 17 km. kuzeydoğusunda, Kırıklı Köyü bölgesinde yer almakta ve aile ihtiyaçlarının büyük bir bölümünü Osmaniye’den temin etmekteydiler.

Ancak o biliyordu ki eşi, kendisinin varlığıyla görevini daha şevkle ve heyecanla yapacaktı. Çünkü askerlik, eşi gibi kendisi için de bir yaşam tarzıydı. Ancak eşiyle birlikte olması onun için bütün zorlukların ikinci planda kalması anlamına geliyordu.

Bu kısacık mutlu yaşamda bir tek şeyi düşünememişti; bölücü terör örgütünün kahpece bir saldırı ile savunmasız, tek suçu “eşim nerede olursa olsun ondan ayrılmayacağım, birlikte olacağım” diyen kendisini hedef alacağını... Bölücü terör örgütü geçmişte köy katliamlarında kadın ve çocuk demeden, savunmasız insanları da hedef almaktaydı. Bu son saldırı göstermiştir ki bölücü terör örgütü eski kirli günlerine tekrar geri dönmüş ve hedefleri arasına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin personeli yanında onların eş ve çocuklarını da almıştır.

Henüz 47 gün önce kurulan bir yuvanın yok olmasına ve masum bir evladımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu hain saldırı Türk Silahlı Kuvvetleri ailesini derinden üzmüştür. Acımız büyüktür.

Terör eylemlerini çeşitli nedenlerle haklı göstermeye çalışanların, bölücü terör örgütüne destek verenlerin, sempati duyanların bu menfur saldırıyla ilgili ne söyleyeceklerini tüm kamuoyu merakla beklemektedir.

Hayatını kaybeden gencecik evladımıza Allah’tan rahmet, değerli ailesine ve milletimize başsağlığı dileriz. Merhumenin naaşı; 12 Haziran 2010 tarihinde, İzmir/Buca-Şirinyer Merkez Camii'nde kılınacak ikindi namazını müteakip Kaynaklar Mezarlığına defnedilecektir.


AA

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...