Sayfalar

19 Ağustos 2010 Perşembe

Bahçeli "Hayır" Turunda Bartın'da...

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 12 Eylül tarihinde yapılacak olan referandum çalışmaları kapsamında Bartın'a geldi. Bahçeli, esnafı ziyaret etti.

Yankesici Suçüstü Yakalandı

Kayseri'de otobüse binmek için sıra bekleyen şahsın cebinden yankesicilik usulü ile para çalmak isteyen 2 kişi, polis tarafından suçüstü yakalandı. Olayla ilgili soruşturmanın başlatıldığı bildirildi.

Gevher Nesibe Darüşşifası Müzeye Dönüştürülecek

Kayseri’de bulunan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Medresesi’nin Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nün yapacağı bir çalışma ile müze haline dönüştürüleceği öğrenildi.

Başkan Özhaseki, Doğu Türkistanlıların İftar Yemeğine Katıldı

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen iftar yemeğine katıldı.

KıIıçdaroğlu Kayseri'ye geliyor

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 28 Ağustos Cumartesi günü miting için Kayseri’ye geliyor. CHP İl Başkanı Enver Özdemir, Kılıçdaroğlu’nun Kayseri programının kesinleştiğini belirtti.

CHP İl Başkanı Enver Özdemir, genel başkanları kemal Kuılıçdaroğlu’nun Kayseri programı hakkında bilgi verdi. Özdemir, “Genel Başkan seçildikten sonra Tüm Türkiye’yi karış karış gezen genel başkanımız, 24-25 Temmuz tarihlerinde geldiği ilimizde Dadaloğlu, Felahiye ve Karaözü şenliklerine katılmış, ilçe ve belde ziyaretlerinde bulunmuştu. Şimdi de miting için gelecek”dedi.

28 Ağustos Cumartesi günü saat 17.00’da Cumhuriyet Meydanı’nda halka hitap edecek olan CHP lideri Kılıçdaroğlu, 12 Eylül’de yapılacak referandum için vatandaşlardan “Hayır” oyu isteyecek.

Kayseri'de koskoca tırı çaldılar

Osman Kavuncu Bulvarı üzerinde duyulmamış bir hırsızlık olayı yaşandı. Hırsızlar genelde yükte hafif pahada ağır olanı tercih ederler; ancak bu kez yaklaşık 20 ton ağırlığındaki koskoca tır çalındı.

Kayseri 1 milyonu aşkın nüfusuyla her geçen gün büyüyen bir şehir. Bu büyüme olumsuzlukları da beraberinde getiriyor ve hemen her gün birçok hırsızlık olayı meydana geliyor. Geliyor; ama böylesi ilk defa yaşandı.

        Osman Kavuncu Bulvarında meydana gelen olayda İftar Tuz Şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Çınar’a ait tır dorsesiyle birlikte çalındı.

          38 SV 377 plakalı tır ve 38 DD 378 plakalı dorsenin çalındığını ifade eden Hüseyin Çınar hırsızların yakalanması için vatandaşlardan yardım istedi. 

CHP’den Başbakan’a: “Siz hangi soydansınız?”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Önemli olan boy değil, önemli olan soy” sözünden sonra başlayan “soy” tartışması sürüyor.
ANKARA (ANKA) - CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç’te, Başbakan’a, “Siz hangi soydansınız ve soyunuzun öteki soylardan üstünlükleri nelerdir” diye sordu.

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, TBMM Başkanlığı’na, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Başbakan’ın basında çıkan, “Önemli olan boy değil, soydur” sözünü hatırlatan Genç, Başbakan’a şu soruları sordu:

“Türkiye'de kaç soy vardır?

Siz hangi soydansınız ve soyunuzun öteki soylardan üstünlükleri nelerdir?

Soy ayrımını yapmak Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı değil midir? Bunu nasıl izah edersiniz?”

'Evet' fetvası veren 'Hoca Efendi'ye dair

"EVET" propagandasında büyük gayret ve üstün hizmet madalyasını en fazla hak eden gazete, hiç kuşkusuz Zaman Gazetesi. - Ahmet Hakan - Hürriyet
Gazetedeki mübarekler, maşallah “evet” için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar.
İster eski ülkücü ol, ister yeni ateist...
İster Kürtçü ol, ister Türkçü...
İster detone ol, ister bülbül gibi şakı...
İster emekli asker ol, ister emekli savcı...
Yeter ki “evet” de...
“Evet” dediğin an, Zaman Gazetesi’nde manşetten ağırlanıyorsun.
* * *
“Evet” diyenlerin geçit resminde dün sıra, Konya’da ikamet eden bir “zat-ı muhterem”deydi.
Gazete, bu “muhterem kişi”yi şu sözlerle takdim ediyor:
“Abdullah Büyük Hoca Efendi...”
“Türkiye’nin sevilen ismi...”
“Kanaat önderi...”
Söz konusu “Abdullah Büyük Hoca Efendi”, bir tür “İslami açıdan evet demenin gerekliliği...” konulu bir fetva patlatıyor.
Diyor ki:
“Referandum günü sandığa gitmek yerine umreye gitmek büyük vebaldir.”
Breh... Breh... Breh...
Bakar mısınız fetvaya:
“Ey Müslüman! Referandumda evet demek, Kabe’yi ziyaret etmekten bile daha evladır.”
Görüyorsunuz değil mi?
“Evet” propagandasına din nasıl da alet ediliyor.
* * *
Ama asıl bomba işin şu kısmında:
Abdullah Büyük denilen zat, Vakit Gazetesi’nde yazdığı bir yazıda küçük bir kız çocuğunu taciz eden Vakit yazarı Hüseyin Üzmez’e hiç utanıp sıkılmadan açıkça ve pervasızca destek vermiş bir zattır.
Vakit’te yazdığı bir yazıda...
“Hüseyin Üzmez’e şimdi daha çok destek vermeliyiz. Bu işi yaptıysa bile Hüseyin Üzmez abimizdir” demiş, diyebilmiş adamdır.
Görüyor musunuz referandumdaki kerameti?
Tacizci destekçisi adam, “Evet” fetvası verdiği için “Türkiye’nin sevilen kanaat önderi hoca efendi” oluverdi.
Başımıza taş mı yağacak nedir?

Kılıçdaroğlu'nun boyu ve soyu!

Kemal Kılıçdaroğlu'nun önce boyunu şimdi de soyunu sorguluyorlar.
Boyu kaç santim bilmem de soyu belli, bu sütunda dillendirdik, ailesi Horasan'dan gelme yani Türkoğlu Türk, peki o iddiayı seslendirenler nereden geldi bilen var mı?
Onlara da Rum ya da Yahudi dönmesi diyenler var!
Bırakın söylenenleri yazılan kitaplar var!
Ne yani o yazılanlar doğru mu?
Canan Arıtman, “Abdullah Gül’ün annesi Ermeni kökenlidir” dediğinde kıyameti koparanların bugünkü tutumuna ne demeli peki?
Bu ne riyakarlık, bu ne ikiyüzlülük!
Soy-sop edebiyatını yapmanın adı kafatasçılık değil mi?
Peki İslâm’da var mı böyle bir ırkçılık anlayışı?
Görüyorsunuz bunların İslâmla olan ilişkisi onu ters-yüz edip istismar etmekten ibarettir!
Hem onlar değil mi her fırsatta Osmanlı sultanlarına methiyeler düzenler!
İyi de o sultanların anneleri hangi kökenden geliyordu bilinmiyor mu?
Yok, hayır Kemal Bey bütün bu çamur atmalara aslında kızmak yerine sevinmelidir!
Niçin mi?
Hakkında söylenecek başka hiçbir şey bulamayıp bu tür komikliklere müracaat ettikleri için!
Adama, arsız, hırsız, vurguncu, soyguncu, hortumcu ya da ülkeyi sattı  diyemiyorlar!
SSK’da Genel Müdürlük yaparken çocuklarına gemi aldı, pırlanta mağazası sahibi yaptı, İstanbul Boğaziçinde denize nazır villa aldı diyemiyorlar!
Damadına devlet bankasından ipoteksiz 750 milyon dolar kredi verip gazete sahibi yaptı diyemiyorlar!
Bush ve Barzani ile anlaşıp Kürdistan’ın kurulmasına onay verdi, Kıbrıs’ı  Rum’a peşkeş çekti, BOP’ın eş başkanı oldu diyemiyorlar!
Bütün bunlar denemeyince de başka şey kalmadığı için boyu ve soyu ile uğraşıyorlar!
Bre utanmazlar, boy ve soy dediğiniz şey Yüce Yaradan’ın takdiridir ki aslına bakarsanız Sayın Kılıçdaroğlu boyu ve soyu ile her birinize de fak atar!
Dedik ya saldıracak başka şey bulamadıkları için bir yerlerden saldırmak  istiyorlar.
Sadece bu tablo bile Kılıçdaroğlu’nun bunları ne kadar ürküttüğünü gözler önüne seriyor!
Herkesin sindirildiği susturulduğu ve teslim alındığı bu tabloda Kemal Kılıçdaroğlu AKP diktatörlüğünü yıkma adına bir büyük umuttur.
Bugünkü tabloda Kılıçdaroğlu’nu sahiplenmek, Türkiye’nin birliği
ve bütünlüğünü sahiplenmekle aynı şeydir!

SİNERJİ...
Karayılan açıkladı, AKP-PKK ruh ikizi!
PKK’nın Kandil önderi Murat Karayılan, örgütün haber ajansı Fırat’a verdiği demeçte, AKP ile Öcalan’ın anlaştığını ve ateş-kes kararını bunun için aldıklarını söyledi. Görüyorsunuz ruh ikizi ya da üçüzü olan CHP-MHP, BDP değil, AKP ile PKK’dır, bunu ben demiyorum bizatihi PKK’nın Kandil’deki  lideri söylüyor. İşte tam bu noktada muhalefetin ama özellikle de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin devreye girip kıyameti koparması ve Başbakan’ın yaptığı saptırmayı yüzüne vurması gerekiyor. Bunun yapılacağı yer de meydanlardır. Dün de yazdık, böylesi maratonlarda meydanlar ayrı bir sinerji yaratır ve sokağa hakim olmanızı sağlar. MHP liderliği ve kadroları hiç olmazsa büyük illerde miting yapma konusunu bir kez daha gözden geçirmelidir. Yahu miting olmadan kampanya olur mu?

TECRÜBE...
Baykal’a dün savcı, bugün mağdur diyorlar!
Bu AKP güruhu ve yandaşlarına akıl-sır erdirmenin imkanı yok! Hilenin, saptırmanın, dezenformasyonun, kandırmanın bin türlüsü bunlarda. Son  olarak Deniz Baykal için yapılan malum kaset servisinin Ergenekon’un marifeti olduğunu iddia ediyorlar ve Ergun Poyraz’ın sözde notlarını kullanmak istiyorlar. Yahu biraz insaf diyoruz, zira onlar değil mi Deniz Bey’i aylar ve hatta iki yıl boyunca sürekli olarak Ergenekon’un nasıl avukatlığını yaparsın diye yerden yere vuran! Bunu yapanlar şimdi CHP’de kaos yaratmak ve Baykal’ı kışkırtmak adına bin türlü şey uyduruyorlar. Bereket versin Deniz Bey deneyimli de bunlara alet olmuyor!

PES...
TÜSİAD’a niye tarafsızsın fırçası!
Başbakan’ın TÜSİAD’a hücumu gerçekte kayıkçı kavgasıdır ve çatacak yeri kalmayan ve mağduru oynayamayan Erdoğan’ın sığındığı son kaledir. Adam gerginlikten besleniyor ya, bir yere çatacak ama asker dahil her yeri dümdüz ettiği, artık çatacak bir kurum da kalmadığı için TÜSİAD’ın referandumda tarafsız kalacağız beyanına hücum ediyor. Yahu  TÜSİAD hayır vereceğiz demedi -ki onu da diyebilir- sadece tarafsız kalacağını açıkladı. Olsun bu bile Tayyip Bey’in saldırmasına yeter zira onun derdi bir heyula ya da öcü yaratıp ona saldırmak ve kendisi için ne kahraman adammış dedirtmektir... Her canlı bir şeyden beslenir ya, bu hadisede görüldüğü gibi Erdoğan da  ona buna sataşmak, tehdit etmek ve her şeyi istismar etmekten besleniyor!
 
Sabahattin Önkibar - Yeniçağ

Bertaraf taraf / Melih Aşık - Milliyet

Başbakan patronlar kulübüne yol gösteriyor:
"TÜSİAD bu Anayasa'yı beğenmiyorsa çıksın açıkça hayır desin, gerekçelerini de söylesin. - Melih Aşık - Milliyet
Diyemiyorsa da çıksın açıkça ben bu değişikliği destekliyorum desin. Bitaraf olan bertaraf olur”

Daha özgürlükçü bir anayasa için çalıştığını iddia eden Başbakan anlaşılan şu sırada demokrasinin en basit kurallarına bile uyamayacak kadar telaşlı. Öyle olmasa Anayasa’nın şu 25. maddesini unutur muydu:

“Herkes, düşünce ve kanaat hürriyetine sahiptir. Her ne sebeple olursa olsun kimse, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, düşünce ve kanaatleri sebebiyle kınanamaz ve suçlanamaz.”
Peki “Bitaraf olan Bertaraf olur” ne demek?
TÜSİAD “bertaraf”ın lügat anlamını açıkladı:
“İmha olmak”, “tasfiye olmak”...

“Bitaraf olan bertaraf olur” sözü İBDA C adlı radikal dinci örgütün yayın organı Taraf Dergisi’nin keskin sloganıydı.

Demokrasilerde bitaraf da olunur, muhalif de olunur.

Dinci veya faşizan rejimlerde bitaraf olmak muhalif olmaktır.

Başbakan mütevazi bir dille devam ediyor:
“Bugün sessiz kalanlar bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde biz de sessiz kalırız”
Demek ki İTO Başkanı Murat Yalçıntaş gibi “evet” vereceğini açıklayanlar yarın huzura çıktıklarında ödüllendirilecek. Bitaraf kalanlar ise huzura varamadan sessizce vergi denetçilerinin müşfik ellerine havale edilecek.

Verilen mesaj sadece TÜSİAD’a (veya TOBB’a) yönelik değildir... İktidara işi düşen veya düşecek herkes için geçerlidir.

Daha ileri (süper) bir demokrasiye varmak için ne kadar ince ve zarif yollardan geçiliyor!

Erdoğan uyarıyor: “Referandumda bitaraf olan bertaraf olur.”
Üstelik sandıktan evet çıkarıp yargıyı tamamen
ele geçirdikten sonra bu işler çok kolay olur.
H. Ertem


Vali Coş’un yanıtı

Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’na siyasi taciz uyguladığı iddia edilen kentin valisi Hüseyin Avni Coş, söz hakkını kullandı. Kendisiyle ilgili suçlamalara yanıt verdi. Dedi ki:

- Belediyeye kasıtlı ceza yazıyormuşuz. Aslı yok. Bir tanesi belediyeye üçü taşeron firmaya ait 4 traktör içlerinde 97 işçiyle konvoy halinde giderken radara yakalanıyor. Doğal olarak ceza yazılıyor. Mesele bundan ibaret.

- Hazine’ye ait bir bina derneğe kiraya verilmiş. Binanın bir bölümü düğün salonu bir bölümü aşevi olarak kullanılıyordu. Düğün salonu olarak kullanılan bölüm ihtiyaç nedeniyle Ekipler Amirliği’ne tahsis edildi. Aşevine dokunmadık. Ancak sıhhi şartlarda çalışmasını şart koştuk.
- Korumaları geri çektiğim iddia ediliyor. Bu korumaları özel güvenlik teşkilatı kuruluncaya kadar geçici olarak tahsis etmiştik. Belediye özel teşkilatını kurdu. Biz de korumaları çektik. Hepsi bundan ibaret.

Hapis rekoru...

Gazetecilik meslek örgütleri dün bir deklarasyon yayımladı... Şu satırlara dikkat:

“Yargılama sonunda belki de suçsuzlukları ortaya çıkacak olan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Deniz Yıldırım, Ufuk Akkaya, Hikmet Çiçek, Emcet Olcaytu ve Ergun Poyraz ancak 8 - 10 seneye mahkûm olunca yatacak kadar uzun süre bu yüzden tutuklu kaldılar.

Bu yaşananları, “Hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğü” adına savunmaya çalışanlara anımsatmak isteriz:

Türkiye’nin geçmişindeki 33 yıllık Abdülhamit istibdadı, İstiklal Mahkemeleri dönemi, Takrir-i Sükun Kanunu dönemi, Tek Parti dönemi ve Demokrat Parti dönemi dahil hiçbirinde hapse atılmış gazeteciler Ergenekon soruşturması bağlamında olduğu kadar uzun süre tutuklu kalmadılar.”

Gülben Ergen

Sahne sanatçısı Gülben Ergen twitter’da “endişeleri olduğunu” yazıyor... Sebebi sorulduğunda “Bu ülkede Türkan Saylan suçlandı, Hüseyin Üzmez korundu” diyor. Masum bir eleştiri. Ne var ki Cumhurbaşkanı Gül’ün oğlu Emre ile iktidarın fahri borazanları sanatçının başına üşüşüyor.

Gülben’in eşi Mustafa Erdoğan aynı gün koşa koşa Anadolu Ajansı’na açıklama yapıyor: “Referandumda evet oyu vereceğim” diyor. Belli ki aile sıkıştırılmış... Mustafa Erdoğan “Evet” açıklaması yapmaya mecbur bırakılmış. Bakınız bir başka değerli sanatçı; Fazıl Say dün ne diyor:
“Referandum öncesi baskı artık ‘faşizme’ dönmüştür. Başbakanın yaptığı her tehdit kriminaldir. Bu bir tehdit referandumuna dönüştü”
Bu sözlerde yalan, yanlış veya eksik var mı?

Apo’ya ne verildi?

PKK’nın elebaşılarından Murat Karayılan, Fırat Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada 20 Eylül’e kadar sürecek ‘eylemsizlik kararları’ ile ilgili, ‘Devlet ile Öcalan arasında sağlanan temaslar sonucunda ateşkes ilan ettik’ dedi...

Böylece PKK ve BDP iktidar yanına çekilmiş... “Evet” kampanyasına destek vermeleri sağlanmış bulunuyor...

SORU: Öcalan’a ve PKK’ya bu destek karşısında acaba ne vaat edildi?
Ankara demokratik özerklik için de masaya oturacak mı? Yakışır da...

Atatürk mü Şeyh Sait mi? İsmet Paşa mı Seyit Rıza mı? Siz utanmadan kiminle kimi karşılaştırıyorsunuz?

12 Eylül referandumunu öncesi neler oluyor, neler... Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü'nün karşısına Şeyh Sait ve Seyit Rıza'yı diken yandaş medya, Güneydoğu Anadolu Bölgesinden "evet oyu" alabilmek için her gün olmadık iftiralarla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucularına hakaretler yağdırıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırılarını sürdüren Zaman Gazetesi de Dersim İsyanının isyancılarının mağduriyetlerini (!) anlata anlata bitiremeyen yazılar kaleme almaya devam ediyor. Öyle ya askerler zalim, isyancılar mazlum... Türkiye'de asker düşmanlığının, Atatürk ve İsmet Paşa düşmanlığının bu kadar hortlatıldığı bir döneme rastlanmıyor. Bakalım bu çığırtkanlığın sonu nereye varacak?

Bu parmak Kayseri'ye yeter de artar bile...

Kayseri'de bir işçinin parmağı koptu. Kayseri bir sanayi şehri, OSB'de ister istemez bazı iş kazaları meydana gelebiliyor. Kayseri'deki hastaneler çaresiz kaldılar, özellikle de Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisinde iki saat bekletilen hasta, parmağının burada da tedavi edilemeyeceği söylenerek Ankara'ya sevk edildi ve  hasta helikopterle Ankara'ya götürüldü.
Basında çıkan haberlerden rahatsız olan Erciyes Üniversitesi Başhekimi Prof.Dr.Muhammet Güven, kendilerini savunup bir dizi açıklama yapmış. Kimin ne dediğinin bir önemi yok. Çünkü, bu parmak Kayseri'ye yeter de artar bile. Burada sonuç önemli... Demek ki Kayseri gibi bir sanayi şehrinde kopan bir parmağı dikebilecek bir hastane yoksa, Kayseri bu noktada sınıfta kalmış demektir. Başhekim Güven, hastaya neden müdahale dilemediğini çok güzel anlatmış ve Tıp Fakültesini de kurtarmış.Lakin, buradaki mesele o değil ki... Bunca sanayici ve işadamının bulunduğu bir şehrin yöneticilerine sormak gerekir.Ola ki böyle bir iş kazası oldu, Ankara'ya taşınmaya devam mı? Bunca yıldır destek verdiğiniz ve hayır işlediğiniz Erciyes Üniversitesinde bugüne kadar böyle ameliyatların yapılabilmesi için gerekli alt yapının olmadığından haberdar mıydınız? Yoksa siz de bizim gibi şoka mı girdiniz?
Bu parmak bu Kayseri'ye yeter de artar bile... öyle değil mi?

NASA: Sıcak ve Sele Alışın

Aşırı sıcakların artacağını açıklayan NASA, “Atmosferin fazla su tutması ile şiddetli yağmurlar bekleniyor” dedi.
Yapılan bir araştırmaya göre ise 2050 yılına gelindiğinde, 2010 çok sıcak bir yıl olarak hatırlanmayacak 

Soy sop / Yılmaz ÖZDİL

İşlerine geldiği zaman “Hepimiz Ermeniyiz” der bunlar, işlerine geldiği zaman “Bunun anası Ermeni” der...

Halbuki, ne hepimiz Ermeniyiz, ne de bir annenin Ermeni olmasıdır önemli.


*
Bakın, hazır “Soy önemli soyyy” diye bağırılırken, yaşanmış öykü anlatayım size.
*

Derviş Özer, tıp doktoru. Aynı zamanda, heykeltıraş. 90’lı yılların başı... Tatile giderken, Afyon’da mola verir. Çay bahçesine kalabalık bir grup insan gelir o sırada, üstleri başları perişan, alayı gariban, ağlamaktan gözleri şişmiş... “Hayrola?” der. Şehit cenazesi taşıyan köylülerdir.
*
O gün 3 yaşında olan ve ortalıkta neşeyle hoplayıp zıplayan kızına bakar, bir de köylülere... Bir yanda saçının telini dünyaya değişmeyeceği evladı, bir yanda evladını vatan için toprağa vermiş baba... Utanır... 
“Bi şey yapmalıyım” der. 
“Bu çocukları ölümsüzleştirmeliyim.”
*
“Şehit Ağacı” projesi hazırlar.
*
Terör şehitlerini künyelere yazacak, künyeleri ağaca takacak, çocukların birer yaprak gibi ebediyen salınmasını sağlayacaktır o ağacın dallarında... 
Hayata geçirmek için aradığı fırsatı, anca 2003’te bulur. Resim Heykel Müzesi’nin açtığı yarışmaya katılmaya karar verir.
*
İstanbul’a gelir, künyeleri almak için Tahtakale’ye gider. Sorar soruşturur. Herkes aynı adresi verir. Ermeni bi usta... 
Dükkana girer, anlatır. 
O güne kadar hiç düşünmediği detaya dikkat çeker Ermeni usta, “Paslanmaması lazım” der, “Evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı.”
*
Olmalı ama, en pahalısıdır o bahsettiği künyeler, tanesi 1 lira 25 kuruş... “Ticari iş değil bu, takma kafana” der Ermeni usta, “Vatan işi” der... 5’te 1 fiyatına, kâr falan almadan, hatta zarar ederek, 25 kuruştan verir. 3 bin künye... “Haftaya gönderirim” der. Tam gününde gönderir.
*
Sonra, kısmet olmaz, araya başka işler karışır, hazırlandığı yarışmaya katılamaz heykeltıraş... Künyeleri paket halinde evinin deposuna kaldırır. 
Taa ki, amacına ulaşacağı 2009’a kadar.
*
Ankara Kızılcahamam Belediyesi, Şehit Fatih Duru Parkı yapmaktadır. Başvurur... Belediye “Başımızın üstünde yerin var” der... Kurumuş bir sedir ağacı, gövde olur. 
Ancak, bi sorun vardır. 
Şehit sayısı 6 bini geçmiş, eldeki künye sayısı ise sadece 3 bindir.
*
Parkın açılışına yetişme kaygısıyla, İstanbul’a gelmez, Ermeni ustanın ismini telefonunu da kaydetmemiştir, internete girer, eksik künyeleri tamamlamak için askeri malzeme satan tüccarlarla temasa geçer. “Paslanmaz istiyorum” der. “Abi merak etme, künyenin kralı bu” garantisi verirler. Zaman dar... Ermeni ustanın 25 kuruştan sattığı künyeleri, 1’er liradan alır.
*
Tek tek isimleri yazar, takar sedir ağacının dallarına, Cumhuriyet Bayramı’nda açılışı yapılır. Medya ilk gün hücum eder, Türkiye ağlayarak seyreder, sonra unutulur gider. 
Ve, kış...
*
Sadece tebrik yağmaz tabii.
Yağmur da yağar.
*
Şehit Ağacı’nın 3 bin yaprağı ışıl ışıl parlıyor hâlâ; gerisi paslandı...
*
“Vatan işi bu, evlatlarımız ebediyete kadar ışıl ışıl olmalı” sözü kulağında çın çın çınlayan heykeltıraş, ağlayarak, tek tek değiştirmek zorunda kaldı, Türk tüccardan aldığı künyeleri.
*
Bize de, bu satırları yazmak kaldı.
Yüreğimizdeki isyanla...
*
Soy sop filan değildir önemli.
Milleti kimin soy’duğudur.

Başbakan'ın MHP Takıntısı

Başbakan'ın MHP Takıntısına gerçekten anlam vermek çok güç...
Bir gün çıkıyor "MHP'li kardeşlerim" diyor. Öbür gün çıkıyor "Şehit kanıyla besleniyorlar" diyor. Allah Allah... Hem kardeşim diyorsunuz, bir süre sonra da aynı kardeşi "canavarmış" gibi gösteriyorsun.
Sayın Başbakan, sen büyük adamsın, sen rahat adamsın. MHP'nin oylarının bu kadar üzerine düşmek senin şanına yakışmaz. Zaten demiyor musunuz %60_70, yok yok %80 evet çıkacak diye.
Bırak MHP'liler de hayır versin de demokrasinin keyfini sürelim biraz.
Hem sonra MHP'liler, CHP'liler de "evet" derse bu işin zevki kalır mı?
Senin 12 Eylül şehitleri için gözyaşı dökmene de gerek yok. Çünkü, ülkücülerin yıllardır gözyaşı döktüğünü sen görmedin, anlamadın; şimdi onların göz pınarlarının kuruduğu bir vakit ortaya çıkman doğru değil.
Devlet Bahçeli, ağır, vakur bir adam, tam bir devlet adamı ve prestij abidesi. Senin dizgininden nasıl çıktığını gördüğü halde, sana senin üslubunda cevap vermiyor. TOBB'a veya TUSİAD'a gidip hayır oyu verin demiyor. Sadece kendi tabanına neden hayır denmesi gerektiğini anlatıyor.
Bunu da gayet mantıklı delillerle yapıyor.
MHP tabanı da genel başkanlarına güveniyorlar.
Eski Ülkücü diye ortaya çıkardığın adamlar bile Devlet Bahçeli için "namussuz, hırsız, kalpazan, menfaatçi, vatanı satıyor, milli duygulardan yoksun" diyemez, kimse de diyemiyor.
Ülkü Ocaklarındaki gençleri, MHP'li gençleri yıllardır Devlet Bahçeli, olaylardan uzak tutuyor bu vakur tavrıyla. En ufak bir kanunsuzluğa veya yolsuzluğa izin vermiyor. Bilgisi dahilinde hukuk dışı bir konu olmuşsa ve daha sonra bu durum anlaşılmışsa onların ipini kesmekte Devlet Bahçeli'nin üstüne kimse yoktur.
Asla kişisel hırsla ya da siyasi rant uğruna yırtınmıyor.
MHP'nin tabanını bir kenara bırakalım sayın başbakan, senin taban sağlam mı sen ondan haber ver.
Zavallı Büyük Birlikçilerin ve Saadetlilerin oyunu da kendi oyun gibi piyasaya sürmeye hazırlanıyorsun.
Ya AKP'liler, ya sana daha önce güvenmiş ama elleri boşa çıkmış onca insan, gerçekten arkanda mı dersin?
Parti teşkilatının yığdığı kalabalıklara aldanma sakın.
Sap çok görünse de dene'niz gerçekten yerinde duruyor mu?
Biraz da kendi ambarını gez Başbakan, biraz da kendi ambarını gez.
Bak bakalım, bitlenenler, güve yenikleri, çürükler, kokmuşlar, küsmüşler, gücenmişler, alınmışlar... bir hesabını yaparsın artık.
YORUMCU

AKP aslında "Hayır" demiş.

AKP Anayasasının darbecileri yargılamayacağının kesinleşmesinin ardından, MHP'nin bu yöndeki teklifini AKP'nin üç sene önce reddettiği ortaya çıktı.
2 Ekim 2007'de MHP'nin vermiş olduğu "Darbecilerin yargılanmasının önündeki zaman aşımı engeli kaldırılsın" teklifi, AKP tarafından reddedilmiş.
MHP'nin referandum gerçeklerini anlatmak için kurduğu www.referandumoyunu.comsitesindeki "Darbeciler yargılanacak mı?" bölümünde yer alan bilgiye göre:
Bu anayasa değişikliği geçse dahi, o dönem geçerli olan Türk Ceza Kanunu'na göre zaman aşımı süresi 20 yıl (yirmi)olduğundan hiçbir darbeci yargılanmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2 Ekim 2007 tarihinde verilen 12 Eylül 1980 darbecilerinin yargılanması konusunda "zaman aşımının durdurulması" hakkındaki önergemizAKP'LİLERİN OYLARIYLA REDDEDİLMİŞTİR.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin zaman aşımı ile ilgili önergesi, AKP tarafından reddedilmeseydi, geçici 15.maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül zalimlerinin yargılanması mümkün olacaktı.

AKP, Milliyetçi Hareket Partisi'nin "zaman aşımı önergesini reddederek, 12 Eylül'ün işkenceci katillerini hesap vermekten kurtarmıştır. Ancak bugün halkımıza yalan söylemektedir.

AKP aslında "Hayır" demiş.

AKP Anayasasının darbecileri yargılamayacağının kesinleşmesinin ardından, MHP'nin bu yöndeki teklifini AKP'nin üç sene önce reddettiği ortaya çıktı.
2 Ekim 2007'de MHP'nin vermiş olduğu "Darbecilerin yargılanmasının önündeki zaman aşımı engeli kaldırılsın" teklifi, AKP tarafından reddedilmiş.
MHP'nin referandum gerçeklerini anlatmak için kurduğu www.referandumoyunu.comsitesindeki "Darbeciler yargılanacak mı?" bölümünde yer alan bilgiye göre:
Bu anayasa değişikliği geçse dahi, o dönem geçerli olan Türk Ceza Kanunu'na göre zaman aşımı süresi 20 yıl (yirmi)olduğundan hiçbir darbeci yargılanmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak 2 Ekim 2007 tarihinde verilen 12 Eylül 1980 darbecilerinin yargılanması konusunda "zaman aşımının durdurulması" hakkındaki önergemizAKP'LİLERİN OYLARIYLA REDDEDİLMİŞTİR.

Milliyetçi Hareket Partisi'nin zaman aşımı ile ilgili önergesi, AKP tarafından reddedilmeseydi, geçici 15.maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül zalimlerinin yargılanması mümkün olacaktı.

AKP, Milliyetçi Hareket Partisi'nin "zaman aşımı önergesini reddederek, 12 Eylül'ün işkenceci katillerini hesap vermekten kurtarmıştır. Ancak bugün halkımıza yalan söylemektedir.

Şehit analarının yüreği hayır diyor

Halk oylamasına sunulan referandum paketi için şehit aileleri "Hayır" oyu vereceklerini açıkladılar. 

Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse ve Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba, "Bize Habur acısını yaşatan, şehit ailelerinde çok teröristlere itibar gösteren bu hükümete de bu hükümetin anayasasına da hayır diyoruz" ifadelerini kullandılar. Dernek Başkanları, şehit ailelerinin, hükümet tarafından iftar yemeklerinde toplanarak kullanılmak istendiklerini belirterek, hükümete tepki gösterdi.

-ŞEHİT AİLELERİ FEDERASYONU: "İFTARI DA REFERANDUMA ALET ETTİLER"-

Bazı çevrelerin, şehit ailelerini amaçları doğrultularında kullanmak için iftar yemeklerine davet ettiklerini ifade eden Şehit Aileleri Federasyonu Başkanı Hamit Köse ANKA'ya yaptığı açıklamada, "Bazı çevreler, bilhassa da hükümet ve bu partiye yakın çevreler, şehit ailelerini iftar yemeklerine davet edip, referanduma evet dedirtiyorlar. Ancak şunu söyleyeyim; biz bu referandum da Habur'dan gelişlere mi evet diyeceğiz. Ne kadar hain varsa, taş atan çocuklar gibi, bir sürü PKK'lı affedildi.

Biz buna mı evet diyeceğiz. Benim şahsi görüşüm kesinlikle, referandumda hayır oyu kullanmaktan yanadır" dedi.

Hükümetin Habur'da kendisine yakın savcıları görevlendirerek, PKK'lıları serbest bıraktırdıklarını ileri süren Köse, "Biz neye evet neye hayır diyeceğimizi de bilmiyoruz. Bu hükümet Habur'da görevlendirdiği savcılarla PKK'lıların serbest kalmasını sağladı. Şimdi biz bu zihniyetin yargıyı kuşatmasına izin mi verelim? Kesinlikle ben evet demeyeceğim. PKK ile mücadele eden komutanlar bir buçuk, iki senedir içerdeler. Cezaları neydi içerde tutuldular. Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir devlete kafa tutuyor bu kişiye kimse ses çıkaramıyor. Biz bu insanların hazırladığı anayasaya mı evet oyu vereceğiz. Şehit ailelerinin oyu kesinlikle hayırdır" diye konuştu.

-ŞEHİT ANALARI DERNEĞİ: "ANA YÜREĞİ HAYIR DİYOR"-

Hükümet'in uyguladığı politikaların, şehit ailelerini rahatsız ettiğini ifade eden Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba, "Bu hükümet canımızı çok yaktı. Bu nedenle benim gibi bir çok şehit anası bu referandumda hayır oyu kullanacaktır. Biz farkındayız ki, hükümet bu referandumda evet desteğini alırsa, şehit ailelerini üzecek daha çok olaya imza atar. Bu nedenle bizim görüşümüz kesinlikle hayırdır" dedi.

Namluda susan mermiler gibi! / Hasan Sami BOLAK

Yargıtay Onursal Başsavcısı Sabih Kanadoğlu ile yapılan bir röportajda, aklı başında insanların hemfikir oldukları öyle tespitler var ki, bazılarını buraya alıp, kendi görüşlerimi de eklemek istiyorum:
 Sayın Kanadoğlu, - Arzum, bu anayasa değişikliğine 'hayır' demiş bir Türkiye görmek... Umudum budur, diyor ve ardından da soruyor: . "Evet çıkarsa ne olur? Asıl sorunun cevabı budur. Evet çıkarsa, bir dikta başlangıcı olacaktır."
Bana göre, evet çıkması sadece bir diktanın  değil, daha ileriki günlerde de bir "iç kargaşa"nın başlangıcı olacaktır. (Şimdilik "İç Savaş" tabirini kullanmaktan özenle kaçınıyorum.)
İç kargaşa endişemin temelleri açıktır: Türkiye'de bazı güçler yüksek tazyik altında "patlar" duruma gelmişlerdir. Hukukun ayaklar altına alınması, alenen yapılan ordu düşmanlığı ve bölücülere verilen tavizler, milli duyguların alevlenmesine yol açmaktadır ve bu durum gerek hükümetin, gerek cemaatçilerin, gerekse kursağında bölünme hevesi taşıyanların sandıklarından çok daha farklıdır:
TÜRKÜN AYRANI KABARMAK ÜZEREDİR!
Sayın Kanadoğlu'nun diğer tespitlerine gelince: İktidar, düne kadar şikayet ettiği YÖK'ü,
RTÜK'ü, TÜBİTAK'ı bugün ele geçirmiş; sıra başka kurumlara gelmiştir. İstediğini almakta, istemediğini de "göndermekte"dir.
Zaten 12 Eylül'de evet çıkarsa, 13 Eylül'de yeni  Anayasa Mahkemesi derhal faaliyete geçecek, yeni durum muvacehesinde  dört yedek üye, asil üye durumuna gelecektir. Bu dört yedek üyenin içerisinde Cumhurbaşkanının seçtiği kişiler var. Onların nasıl seçildiğine baktığımız zaman gelecek için neler yapılacağını da tahmin etmek zor değildir.

Kanadoğlu'nun ciddi bir kaygısı vardır ki, aynı konuyu geçmişte ben de detaylarıyla kaleme almış, şüphe ve endişelerimi dile getirmiştim. Konu şu: 
- Adrese dayalı kütüklerin düzenlenmesi görevi, Yüksek Seçim Kurulu'ndan alınarak Nüfus İşleri ve Vatandaşlık Genel Müdürlüğü'ne verildi. Bir ülke düşünebilir misiniz ki, seçmen sayısı bir seçimde 6 milyon azalır, gelecek seçimde 7 milyon artar! Böyle bir ülkede; demokrasiye nasıl güvenilir, gelenler ne derece meşrudurlar?

Anayasa şimdiye kadar 16 defa  ortaya gelmiş ve 85 maddesi değişmiştir.. Şimdi ise 17. kez değişiklik yapılıyor ama  mesela  Kadınlara hak olarak ek yeni bir şey getirmiyor. Memurlara toplu sözleşme imkânı yok. Hele şu "telefonların, evlere işyerlerine konulan cihazlarla yatak odalarının dinlenmeleri neyin nesi? Var mı yeni anayasada, kanunsuz dinleme yapanların hesabının görülmesi? Peki var olan ne: 12 Eylül 1980 darbesini yapanlardan hesap sormak!
100 yaşına merdiven dayamış Kenan Evren'le, ölmüş paşaları mı yargılayacaksınız?
Ülkücülere sahip çıkma ayaklarına ise sadece kargalar değil salyangozlar da güler!

Son ve müşterek tespitimiz ise şudur: Türkiye bir diktaya ve korku imparatorluğuna doğru götürülüyor. Bir zamanlar komünist Rusya'da olduğu gibi!
Buhar kazanını ne kadar sıkıştırırsanız, patlamanın gücü o kadar artar!
Bir bölünme girişimine, bir dikta kurma heveslilerine karşı Türk milletinin resmi-sivil milli güçleri henüz susuyorlar:

Namluda susan mermiler gibi!

PKK ‘EVET’ DEDİ!

Terör örgütünü İmralı’dan yönetmeyi sürdüren bebek katili BDP’nin ‘boykot’undan daha etkin destek için devreye girdi

AKP, ABD, AB ve PKK aynı safta
Söylemlerİ daha önce de sık sık örtüşen AKP ve terör örgütü PKK, referandum için de aynı çizgide buluştu. Sıkı ’evet’çi ABD ve AB’nin ardından AKP’ye açık destek veren terör örgütünün İmralı’daki elebaşı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla ’evet’ için adeta kampanya başlattı.
Sözde boykot yerine aktif destek!
DTP’nin kapatıldığı dönem ’sine-i millet’ konuşulurken “Doğru Meclis’e!” diyerek BDP’ye grup kurduran ve partiyi de yönettiğini gösteren Öcalan, AKP’nin önünü açmak için alınan sözde boykot kararını da iptal etti ve “Halkımız özgür. Referandum sonrası duruma bakarız” açıklaması yaptı.

‘BM formülü’ için sıkı çalışma var
Sözde eylemsizliğin ardında yatan ’BM eliyle özerklik’projesi için de sesler yükselmeye başladı. Eski DTP’li Ahmet Türk, “Irak ve Afganistan’da iç çatışmalar yüzünden BM devreye girdi. Burada da arabulucu olabilir” derken, PKK elebaşılarından Remzi Kartal da projeye destek (!) açıkladı.

‘Öcalan Hoca’dan 15 Ağustos vaazı!
Sonunda bu da oldu ve bebek katili Öcalan’ın yıllar önce ‘15 Ağustos’la ilgili bir konuşması Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesindeki bir cami hoparlöründen yayınlandı. Cami önünde olaylar çıktı, jandarma vatandaşları havaya ateş açarak dağıttı. Olayla ilgili soruşturma açıldı. 

Haber: Önsel ÜNAL
PKK elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı haftalık görüşmede PKK’nın duyurduğu sözde eylemsizlik kararını desteklediğini söyledi. 12 eylüldeki Anayasa referandumuyla ilgili de açıklamalar yapan Öcalan, “Halkımız son güne kadar tartışsın, gelişmeleri izleyip ona göre kararını versin” dedi. Avukatlarıyla görüşen teröristbaşı, BDP’nin aldığı ’referandumda boykot’ kararının esnetilebileceğine dair imalarda bulundu. 
Tavır almalıyız
Öcalan şunları söyledi: “Referandum meselesi önemli bir konu. Bilindiği gibi bu anayasa paketinde Kürtleri doğrudan ilgilendiren bir husus yoktur; Kürt meselesi adeta yok sayılmıştır. Halkımız da konuyu her türlü tartışmada serbesttir. Bu düzenlemeler AKP’nin kendi hegemonyasını kurabilme ihtimalinin önünü açıyor. Bunu görüp bu tuzağa da düşmemek gerekiyor. Halkımız da son güne kadar tartışsın, gözlem yapsın. Buna göre kendi kararlarını versin, eğilimlerini olgunlaştırsın. Biz biliyoruz ki, ” evet “ diyen taraf, İslamcı milliyetçi kesimdir. Ama karşılarındakiler de ulusalcı milliyetçilerdir. Ama biz bu demokratik gelişmelere göre demokratik bir tavır almalıyız.” Teröristbaşı Öcalan bu sözleriyle, referandumda ’evet’verilmesi çağrısında bulundu.
Herkes iyi değerlendirsin 
PKK’nın referanduma kadar bekleyeceğini ve hükümetin tavrına bakacağını belirten teröristbaşı Öcalan, “Bu eylemsizlik süreci AKP’nin ne kadar samimi olup olmadığını açığa çıkaracak. Eylemsizliğe karşı ordunun tavrı da belli olacak. Bu sürenin sonuna doğru gelişmeleri izleyip yeni bir değerlendirme yapacağım. Bundan sonra oyalama kabul etmeyeceğiz. Ben daha önce çekiliyorum derken de bu oyalamalar yüzünden devletin, hükümetin ciddi bir yaklaşımı olmadığı sonucuna vararak öyle bir karar almıştım. Bundan sonra da oyalamaya çalışırlarsa, ben artık bir şey yapamam” diye konuştu. Öcalan, bütün sivil toplum örgütleri, aydınlar, yazarlar, sosyalistler ve demokratların da, ateşkes sürecini iyi değerlendirmesini istedi. 
AB ve ABD’den destek
Daha önce de AB ve ABD, referandum konusunda AKP’ye destek vermişti. Avrupa Birliği’nin yürütme organı olan Avrupa Birliği Komisyonu, geçen ay referandumda “Evet” oyu kullanılması çağrısında bulunmuştu. Washington’dan da buna benzer açıklamalar yapılmıştı.

Bölücüler yine ortalığı karıştırdı
Geçen hafta Batman’ın Beşiri ilçesinde güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK üyeleri arasında çıkan çatışmada ölü ele geçirilen Suriye uyruklu terörist Mehmet Ömer’in ailesi, cenazeyi Suriye’ye götürmek üzere Nusaybin ilçesine götürüldü. İlçe girişindeki Çatalözü köyü mevkinde polis, cenaze arabasına eşlik eden aralarında BDP’li il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu gruba sınır kapısının kapalı olduğunu, cenazeyi Kilis üzerinden Suriye’ye götürmeleri gerektiğini söyledi. Buna itiraz eden grup ile güvenlik güçleri arasında gerginlik çıktı. Polis, gruba basınçlı su ve göz yaşartıcı gazla müdahale etti. Daha sonra yapılan görüşmelerin ardından cenaze Nusaybin Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye gönderildi.
Polisi taşladılar
Mersin’de çocuklardan oluşan grup, olası izinsiz gösterilere karşı önlem alan polise taş attı. Alınan bilgiye göre, Çevik Kuvvet Şube ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı polisler, olası izinsiz gösterilere karşı Akdeniz ilçesi Şevket Sümer Mahallesi’nde önlem aldı. Çocuklardan oluşan bazı grupların, Siteler Polis Merkezi önünde önlem alan polislere 156. Cadde ve ara sokaklardan taş atması üzerine, polis gaz bombası ve plastik mermi atar kullanarak çocukları dağıttı. Bu arada bir grup çocuk, görevden dönen polis merkezine ait minibüse 156. Cadde’de taş atmak istedi. Minibüsün yanında yürüyen bazı polisler havaya ateş açarak grubu uzaklaştırdı.

PKK ‘EVET’ DEDİ!

Terör örgütünü İmralı’dan yönetmeyi sürdüren bebek katili BDP’nin ‘boykot’undan daha etkin destek için devreye girdi

AKP, ABD, AB ve PKK aynı safta
Söylemlerİ daha önce de sık sık örtüşen AKP ve terör örgütü PKK, referandum için de aynı çizgide buluştu. Sıkı ’evet’çi ABD ve AB’nin ardından AKP’ye açık destek veren terör örgütünün İmralı’daki elebaşı Abdullah Öcalan, avukatları aracılığıyla ’evet’ için adeta kampanya başlattı.
Sözde boykot yerine aktif destek!
DTP’nin kapatıldığı dönem ’sine-i millet’ konuşulurken “Doğru Meclis’e!” diyerek BDP’ye grup kurduran ve partiyi de yönettiğini gösteren Öcalan, AKP’nin önünü açmak için alınan sözde boykot kararını da iptal etti ve “Halkımız özgür. Referandum sonrası duruma bakarız” açıklaması yaptı.

‘BM formülü’ için sıkı çalışma var
Sözde eylemsizliğin ardında yatan ’BM eliyle özerklik’projesi için de sesler yükselmeye başladı. Eski DTP’li Ahmet Türk, “Irak ve Afganistan’da iç çatışmalar yüzünden BM devreye girdi. Burada da arabulucu olabilir” derken, PKK elebaşılarından Remzi Kartal da projeye destek (!) açıkladı.

‘Öcalan Hoca’dan 15 Ağustos vaazı!
Sonunda bu da oldu ve bebek katili Öcalan’ın yıllar önce ‘15 Ağustos’la ilgili bir konuşması Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Şenoba beldesindeki bir cami hoparlöründen yayınlandı. Cami önünde olaylar çıktı, jandarma vatandaşları havaya ateş açarak dağıttı. Olayla ilgili soruşturma açıldı. 

Haber: Önsel ÜNAL
PKK elebaşısı Abdullah Öcalan, avukatlarıyla yaptığı haftalık görüşmede PKK’nın duyurduğu sözde eylemsizlik kararını desteklediğini söyledi. 12 eylüldeki Anayasa referandumuyla ilgili de açıklamalar yapan Öcalan, “Halkımız son güne kadar tartışsın, gelişmeleri izleyip ona göre kararını versin” dedi. Avukatlarıyla görüşen teröristbaşı, BDP’nin aldığı ’referandumda boykot’ kararının esnetilebileceğine dair imalarda bulundu. 
Tavır almalıyız
Öcalan şunları söyledi: “Referandum meselesi önemli bir konu. Bilindiği gibi bu anayasa paketinde Kürtleri doğrudan ilgilendiren bir husus yoktur; Kürt meselesi adeta yok sayılmıştır. Halkımız da konuyu her türlü tartışmada serbesttir. Bu düzenlemeler AKP’nin kendi hegemonyasını kurabilme ihtimalinin önünü açıyor. Bunu görüp bu tuzağa da düşmemek gerekiyor. Halkımız da son güne kadar tartışsın, gözlem yapsın. Buna göre kendi kararlarını versin, eğilimlerini olgunlaştırsın. Biz biliyoruz ki, ” evet “ diyen taraf, İslamcı milliyetçi kesimdir. Ama karşılarındakiler de ulusalcı milliyetçilerdir. Ama biz bu demokratik gelişmelere göre demokratik bir tavır almalıyız.” Teröristbaşı Öcalan bu sözleriyle, referandumda ’evet’verilmesi çağrısında bulundu.
Herkes iyi değerlendirsin 
PKK’nın referanduma kadar bekleyeceğini ve hükümetin tavrına bakacağını belirten teröristbaşı Öcalan, “Bu eylemsizlik süreci AKP’nin ne kadar samimi olup olmadığını açığa çıkaracak. Eylemsizliğe karşı ordunun tavrı da belli olacak. Bu sürenin sonuna doğru gelişmeleri izleyip yeni bir değerlendirme yapacağım. Bundan sonra oyalama kabul etmeyeceğiz. Ben daha önce çekiliyorum derken de bu oyalamalar yüzünden devletin, hükümetin ciddi bir yaklaşımı olmadığı sonucuna vararak öyle bir karar almıştım. Bundan sonra da oyalamaya çalışırlarsa, ben artık bir şey yapamam” diye konuştu. Öcalan, bütün sivil toplum örgütleri, aydınlar, yazarlar, sosyalistler ve demokratların da, ateşkes sürecini iyi değerlendirmesini istedi. 
AB ve ABD’den destek
Daha önce de AB ve ABD, referandum konusunda AKP’ye destek vermişti. Avrupa Birliği’nin yürütme organı olan Avrupa Birliği Komisyonu, geçen ay referandumda “Evet” oyu kullanılması çağrısında bulunmuştu. Washington’dan da buna benzer açıklamalar yapılmıştı.

Bölücüler yine ortalığı karıştırdı
Geçen hafta Batman’ın Beşiri ilçesinde güvenlik güçleri ile terör örgütü PKK üyeleri arasında çıkan çatışmada ölü ele geçirilen Suriye uyruklu terörist Mehmet Ömer’in ailesi, cenazeyi Suriye’ye götürmek üzere Nusaybin ilçesine götürüldü. İlçe girişindeki Çatalözü köyü mevkinde polis, cenaze arabasına eşlik eden aralarında BDP’li il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu gruba sınır kapısının kapalı olduğunu, cenazeyi Kilis üzerinden Suriye’ye götürmeleri gerektiğini söyledi. Buna itiraz eden grup ile güvenlik güçleri arasında gerginlik çıktı. Polis, gruba basınçlı su ve göz yaşartıcı gazla müdahale etti. Daha sonra yapılan görüşmelerin ardından cenaze Nusaybin Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye gönderildi.
Polisi taşladılar
Mersin’de çocuklardan oluşan grup, olası izinsiz gösterilere karşı önlem alan polise taş attı. Alınan bilgiye göre, Çevik Kuvvet Şube ve Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne bağlı polisler, olası izinsiz gösterilere karşı Akdeniz ilçesi Şevket Sümer Mahallesi’nde önlem aldı. Çocuklardan oluşan bazı grupların, Siteler Polis Merkezi önünde önlem alan polislere 156. Cadde ve ara sokaklardan taş atması üzerine, polis gaz bombası ve plastik mermi atar kullanarak çocukları dağıttı. Bu arada bir grup çocuk, görevden dönen polis merkezine ait minibüse 156. Cadde’de taş atmak istedi. Minibüsün yanında yürüyen bazı polisler havaya ateş açarak grubu uzaklaştırdı.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...