Sayfalar

17 Ağustos 2010 Salı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Güç verin, destek verin, Türkiye'yi temizleyelim. Türkiye'yi haramilerden kurtaralım"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Güç verin, destek verin, Türkiye'yi temizleyelim. Türkiye'yi haramilerden kurtaralım" dedi.

Cindoruk: Adnan Menderes'le Tayyip Bey'i mukayese etmek mümkün değildir.

DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, ''eski başbakanlardan merhum Adnan Menderes ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hem dünya görüşünü hem de siyasi kanaatlerini mukayese etmenin mümkün olmadığını'' savundu.

DP Basın Merkezinden yapılan yazılı açıklamaya göre, Cindoruk, ''Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın anayasa referandumu kampanyasında sürekli olarak Adnan Menderes'in yaşamıyla kendi yaşamı arasında paralellik kurma gayretleri içerisinde olduğunu'' savundu.

Adnan Menderes'in gerçek bir milliyetçi ve Atatürkçü olduğunu belirten Cindoruk, şunları kaydetti:

''Merhum Adnan Menderes'le Başbakan'ın hem dünya görüşünü, hem de siyasi kanaatlerini mukayese etmek mümkün değildir. Bilindiği gibi, 27 Mayıs 1960'ta DP'nin başına bir askeri darbe geldi ama bu laikliğe aykırı fiillerin odak noktası olmasından gelmedi. DP'nin liberal ve demokratik niteliği bugünkü AKP ile benzerlik taşımaz. Ayrıca, dini söylemleri ve laiklik ilkesine bağlılığı konusunda merhum Adnan Menderes'le Tayyip Bey'i mukayese etmek de mümkün değildir.

Adnan Menderes, gerçek bir milliyetçidir, Atatürkçüdür. Atatürk'ün partisinden yetişmiştir. Kurtuluş Savaşı'na katılmış, genç bir yedek subaydır. İstiklal madalyası hamilidir. Bütün konuşmalarında Cumhuriyetçilik, Devrimcilik ve Atatürkçülük vardır. Hiçbir söylemi, Sayın Başbakan'ın söylemlerine uymamaktadır. Merhum Menderes'in, Atatürk'e bağlılığı sözde değil, özdedir. Ayrıca, merhum Adnan Menderes, devletine, milletine ve ordusuna da bağlıdır. Darbe mağduru olarak yargılandığı halde bir gün olsun Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine tek kelime söylememiştir.''

DP olarak 12 Eylül referandumunda 'hayır' diyeceklerini de anımsatan Cindoruk, ''Tek parti, Meclis'in kapsama alanı içinde önemli bir parsel işgal edebilir ama Türkiye'nin anayasa yapma ve değiştirme geleneklerinde uzlaşma vardır. Türkiye'de ilk defa bu iktidar, tek parti iradesi, hatta tek şef iradesiyle bir anayasa değişikliği yapıyor ve uzlaşma aramadan, dayatma metoduyla bunu Meclis'ten geçiriyor, ardından da halkoyuna sunuyor'' ifadelerini kullandı.

-SÜLEYMAN SOYLU'NUN 'EVET' KAMPANYASI-

Öte yandan DP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Uyanık, eski genel başkanlarından Süleyman Soylu'nun ülke çapında halk oylamasında 'evet' kampanyası başlattığını belirtti.

Uyanık, ''Parti örgütünden gelen bilgilere göre kendisini AKP örgütleri ve AKP belediyeleri konuk ediyor. Ne acıdır ki partimizin eski bir genel başkanı karşı cephede taciz atışı yapıyor. Fotoğrafı ise genel merkez binamızda her biri birer tarihi şahsiyet olan saygıdeğer eski genel başkanlarımız arasında yer alıyor. Parti teşkilatımız Sayın Soylu'nun parti disiplinine meydan okuyan bu eyleminden çok rahatsız'' açıklamasında bulundu.

"Referanduma Hayır' yazılı el ilanlarını dağıttıkları için gözaltına alınan CHP'li kadınlar serbest bırakıldı.

‘12 Eylül'ü yaşatan AKP'ye hayır, Referanduma Hayır’ yazılı el ilanlarını bir site bahçesinde dağıttıkları için gözaltına alınan CHP Konyaaltı İlçe Kadın Kolları Başkanı Ayşe Kabasakal ile yönetim kurulu üyesi Yüksel Doy serbest bırakıldı.

CHP Antalya İl Örgütü tarafından bastırılan ve üzerinde ‘12 Eylül'ü yaşatan AKP'ye hayır, Referanduma Hayır’ yazılı el ilanlarını bir site bahçesinde dağıtan CHP Konyaaltı İlçe Kadın Kolları Başkanı Ayşe Kabasakal ile yönetim kurulu üyesi Yüksel Doy, gözaltına alındı. CHP İl Başkanı Özer Ülken, “Bu bir siyasi baskıdır” dedi.

Antalya'nın Gürsu Mahallesi Gazi Mustafa Kemal Bulvarı üzerinde bulunan bir site bahçesinde iki kadının üzerinde ‘Hayır’ yazılı el ilanı dağıttığı ihbarını alan polis hemen olay yerine gitti.

El ilanı taşıyan kadınlar ifadeleri alınmak üzere Fatih Polis Merkez Amirliği'ne götürülürken, savcılık talimatıyla gözaltına alınmaları istendi. Önce doktor kontrolünden geçirilen kadınlardan Ayşe Kabasakal'ın CHP Konyaaltı İlçe Kadın Kolları Başkanı, Yüksel Doy'un ise yönetim kurulu üyesi olduğu ortaya çıktı.

Gözaltı haberini duyar duymaz polis merkezine giden CHP İl Başkanı Özer Ülken, “Kesinlikle yasadışı bir ilan asma, yapıştırma söz konusu değil. Parti üyesi arkadaşlarımız bir site içerisinde polis tarafından gözaltına alınıp karakola getirilmişler. El ilanları ise il teşkilatımız tarafından bastırılan, üzerinde ‘12 Eylül'ü yaşatan AKP'ye hayır, Referanduma Hayır’ yazılı ilanlarla birlikte hem de bir site bahçesinde gözaltına alınmışlardır. Bu bir siyasi baskıdır. ” diye konuştu.

Gözaltındaki CHP'li kadınların geceyi nezarette geçirdikten sonra serbest bırakıldı.

Kamer Genç: Kanunla adı Tunceli olan bir ile Dersim demek doğru mudur?

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a, Dersim olaylarını sorarak, “Bugün Atatürk’ün makamında Abdullah Gül ve Başbakanlık’ta da siz oturmaktasınız. İdarenin devamlılığı gereği yargısız infaz edilen bu kişiler hakkında nasıl bir çözüm düşünmektesiniz” dedi.

CHP Tunceli Milletvekili Kamer Genç, TBMM Başkanlığı’na, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Başbakan’ın, “Vergi vermeyen Dersim’i 1937-1938 yıllarında Cumhuriyet Halk Partisi’nin bombalaması sonucu 50 bin kişinin yargısız infaz edildiği söylenir insaf ya” dediğini hatırlatan Genç, Başbakan’a, şu soruları yöneltti:

-"TAZMİNAT ÖDEYECEK MİSİNİZ?"-

“Beyanatınızda geçen Cumhuriyet Halk Partisi ile neyi kastediyorsunuz. Bir partinin herhangi bir toplumu bombalaması düşünülemez. Yine bu vatandaşlara karşı devletin yerine getirmesi gereken sorumluluğu hangi yolla telafi edeceksiniz ve tazminat ödeyecek misiniz?

Dersim ile neyi kastediyorsunuz burasını tarif eder misiniz? Eğer bugünkü Tunceli’yi kastediyorsanız 1935 yılında kabul edilen bir kanun ile burası Tunceli ili olarak değiştirilmiştir? Eğer burayı tekrar Dersim olarak değiştirmek istiyorsanız grubunuz bu konuda daha önce verilen kanun teklifinin gündeme alınmasını neden reddetmiştir. Devleti yönetenler kanunu hiçe sayabilir mi? Kanunla adı Tunceli olan bir ile Dersim demek doğru mudur?”

ANKA

Tekden Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Duygu Deniz, oruçlu iken dikkat edilmesi gerekenler konusunda vatandaşlara uyarılarda bulundu

Tekden Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Diyetisyen Duygu Deniz, oruçlu iken dikkat edilmesi gerekenler konusunda vatandaşlara uyarılarda bulundu. Ramazan'ın yazın uzun ve sıcak günlerine denk gelmesi nedeniyle oruçlu iken dikkat edilmesi gereken hususların önemli olduğunu belirten Duygu Deniz, "Çok sıcak ve uzun günlere denk gelen bir Ramazan ayındayız. Bu dönemde yeterli ve dengeli beslenmek ve su tüketimi çok önemlidir. Gün boyu, kaybettiğimiz suyu, iftar ile sahur arasında karşılamamız gerekir" dedi.
Oruçlu iken kaybettiğimiz suyu geri alamayacağımız için özellikle dışarıda sıcakta çalışanların dikkatli olmaları gerektiğini açıklayan Deniz "Oruç sırasında vücudumuzda birçok değişiklikler oluşmaktadır. Bunların başında kan şekerinin ve tansiyonun düşmesi gelir. Bunu önlemek için mümkün olduğunca öğlen 11.00 ile 16.00 saatleri arasında güneşin altında durmamak, çok aşırı tempoda çalışmamak gerekir. Eğer bunları yaparsanız vücuttan aşırı su atımına sebep olacaktır. Yine ramazan ayında oruç sırasında kaybettiğimiz sıvıyı tamamlamak için sahur ve iftar arasını bol sıvı tüketmemiz gerekir. Bu bol su, maden suyu, az tuzlu ayran ve çorba gibi içeceklerle sıvı ihtiyacımızı karşılamamız mümkündür" şeklinde konuştu.
Deniz, "Tekden Hastanesi Beslenme ve Diyet Polikliniği olarak halkımıza ramazanda neler yemeleri gerektiği hakkında kilo almadan ve vücutta sağlık problemleri oluşmadan nasıl beslenmeleri gerektiğiyle ilgili danışmanlık hizmeti vermekteyiz. Yine ramazanda tok tutucu yiyeceklerde çok önemli olduğundan halkımızı bu konuda bilgilendirmeye çalışıyoruz. Çünkü ramazan boyunca kulaktan duyma yanlış bilgiler uygulayarak sağlık problemi yaşayabiliriz" ifadelerinde bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi İl Kadın Kolları Başkanı Müge Deliorman referandumda neden 'hayır' diyeceklerini açıkladı.

Cumhuriyet Halk Partisi İl Kadın Kolları Başkanı Müge Deliorman referandumda neden 'hayır' diyeceklerini açıkladı.

Mhp İl Başkanlığı İftar Programlarını Sürdürüyor

MHP İl Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar programları sürüyor.
İl Başkanlığı, dün akşam parti il binasında ilçe başkanlarına eşleriyle birlikte iftar yemeği verdi. Bütün ilçe başkanlarının katıldığı iftar yemeğinde , başkanlarla görüşmelerin ardından bir konuşma yapan İl Başkanı Süleyman Korkmaz, "İlkeli , dürüst, temiz siyaset yapmanın zor olduğu ülkemizde kırk yıldan beri siyaset yapan partimiz milletimize her zaman doğruları, dürüst siyaseti anlatmıştır.Yalanın, dolanın, vurgunun ve halkı aldatmanın hüküm sürdüğü siyaset ve siyasi partiler , halkın karşısında tutunamamış tarihe gömülüp gitmişlerdir" dedi.

Kayseri Şeker, Taraf'ın, Sabah'ın ve Takvim'in haberlerine ihtiyati tedbir koydurdu

Kayseri Şeker Fabrikası tarafından yapılan açıklamada, Taraf Gazetesi, Sabah Gazetesi ve Takvim Gazetesi’nin haberleri için ihtiyati tedbir kararı konulduğu bildirildi.

Kocasinan İmar Arşivini Dijital Ortama Taşıyor

Kocasinan Belediye Başkanı Bekir Yıldız, İmar Müdürlüğü arşivinde kayıtlı ruhsat dosyasına bağlı bütün evrak ve projelerin tarama yöntemiyle sayısallaştırılarak dijital ortama taşınacağını söyledi.

Ziraat Bankası Bayrama Hazır


Ziraat Bankası "2010 Ramazan Bayramı Kampanyası" bayrama hazır.
Ziraat Bankası Sorgun Şube Müdürü Recayi Acar, Ziraat Bankası olarak halka en iyi hizmeti vermek için çalıştıklarını belirterek, 16 Ağustos 2010-17 Eylül 2010 tarihleri arasında geçerli olmak üzere " 2010 Ramazan Bayramı Kampanyası" düzenlediklerini söyledi.

Kılıçdaroğlu Doğu ve Güneydoğu turuna çıkıyor

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kurultayda seçilmesinin ardından ilk defa memleketi Tunceli'ye gidecek. Kılıçdaroğlu, 25 Ağustos Çarşamba günü Genel Başkan olarak ilk defa memleketine giderek, Tunceli'de hemşerilerine seslenecek.
CHP Genel Başkanı, Doğu ve Güneydoğu illerini kapsayacak gezisine 24 Ağustos'ta başlıyor. Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal'ın yumurtalı saldırıya uğradığı Van'dan başlayacağı turuna Batman, Bingöl, Elazığ, Tunceli ile sürdürecek.
-BAYKAL'IN YUMURTALI SALDIRIYA UĞRADIĞI VAN'A GİDECEK-
CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal, il kongresi için geldiği Van'da, taşlı ve yumurtalı saldırıya uğramıştı. Baykal'ın yumurtalı saldırıya uğradığı Van'a, CHP Genel Başkanı, 24 Ağustos Salı günü gidecek. Kılıçdaroğlu, Van Beşyol Meydanı'nda vatandaşlara seslenecek. CHP Genel Başkanı, aynı gün uçakla Batman'a geçecek.
-İLK DEFA MEMLEKETİNDE-
Kılıçdaroğlu, Batman'ın ardından 25 Ağustos Çarşamba günü Elazığ'a gidecek. Elazığ'da saat 11.00'de vatandaşlara seslenecek Kılıçdaroğlu, Bingöl'de de saat 14.00'te miting yapacak. Kılıçdaroğlu, Elazığ ve Bingöl'den sonra Tunceli'ye geçecek. CHP Genel Başkanı, 25 Ağustos Çarşamba günü saat 16.30'da Tunceli'de Kışla Meydanı'nda miting yapacak.
-KILIÇDAROĞLU'NA ÖZEL KARŞILAMA-
Genel Başkan seçildikten sonra ilk defa memleketine gidecek Kılıçdaroğlu'na, Tunceliler özel bir karşılama yapacak. CHP Tunceli İl Başkanı Hüseyin Güneş, Kılıçdaroğlu'nu havaalanında karşılayacaklarını, il sınırında da teşkilatın karşılamaya katılacağını ve konvoy oluşturacaklarını söyledi.
(ANKA)

"Anayasa AKP'nin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlandı."

Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, 12 Eylüldeki referandumda Aleviler olarak “hayır” diyeceklerini bildirdi.
Balkız, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez ve bazı Alevi derneklerinin temsilcileriyle düzenlediği basın toplantısında, “12 Eylül anayasasına karşıymış gibi duran, kendini özgürlükçüymüş gibi tanıtan Ak Parti'nin halka yalan söylediğini” öne sürdü.

Balkız, şöyle konuştu:
“AİHM ve Danıştaydan mahkeme kararları aldık. Bu aşamada oluşan kamuoyu baskısı sonrası AKP bir 'Alevi Açılımı-Çalıştayı' süreci başlattı. Sonunda anladık ki Alevilerin talepleri derken, meğer kendi taleplerini gerçekleştireceklermiş. Mevcudu yetmezmiş gibi ikinci bir din dersi, daha da güçlendirilmiş bir Diyanet İşleri Başkanlığı yarattılar. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile ilgili taleplerimiz için anayasal değişiklikler gerekiyorken, bunları bu paketin içine bile koymadılar. Sadece bu nedenle bile olsa 12 Eylül günü 'hayır' diyeceğiz.”

Balkız, paketin memura toplu sözleşme hakkı veriyormuş gibi görünürken hemen arkasından Kamu Görevlileri Hakem Kurulu aracılığıyla bunu geri aldığını, 12 Eylül katillerini koruma zırhından çıkaracakmış gibi göründüğünü ama onun hemen arkasından 'zaman aşımı' yoluyla onlara dokunamadığını öne sürdü.
Paketin, Ak Parti'nin kendi ihtiyacının ürünü olduğunu iddia eden Balkız, şöyle dedi:
“AKP kuvvetler ayrılığı prensibinden rahatsızdır. Yüksek yargıdan kurtulmak istemektedir. Bu sorunu da çözerse, molla rejimine doğru giden yolda önemli bir engelden daha kurtulmuş olacaktır.

Türkiye'nin yeni bir anayasaya gereksinimi elbette vardır. Ancak bu anayasanın ne hazırlanışı ne de içeriği şimdiki gibi olmalıdır. Bunu sağlamanın yolu ise tüm ezilenler, yok sayılanlar ve ötekileştirenler başta olmak üzere biz Alevilerin de vereceği demokrasi mücadelesine bağlıdır. Tüm bu nedenlerle 12 Eylül günü biz Aleviler de 'hayır' diyeceğiz.”

Açıklamaya, Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu da destek verdi.

"Şehitler ölmez" diyen müftüye AKP'den sürgün

Şehit cenazesinde İstiklal Marşı’ndan dizeler okuyan ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyen Bakırköy Müftüsü sürgüne gönderildi.

Bakanların ve milletvekillerinin de katıldığı şehit cenazesinde İstiklal Marşı’ndan dizeler okuyan ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diyen Bakırköy Müftüsü Uzun, Mut’a müftü yardımcısı olarak atandı. Uzun, kendisini arayan AKP’li vekilin “Keşke görevden alınsaydın” dediğini ileri sürdü.

Tokat’ın Reşadiye ilçesinde meydana gelen saldırıda şehit düşen jandarma onbaşı Cengiz Sarıbaş’ın 7 Aralık 2009’da Ataköy 5. Kısım Camii’nde düzenlenen cenaze töreninde bir konuşma yapan Bakırköy Müftüsü Zakir Uzun’un Mersin’e sürüldüğü iddia edildi.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ve çok sayıda siyasinin katıldığı cenaze töreninde Müftü Uzun, İstiklal Marşı’nın 6. ve 7. kıtalarını okudu. Daha sonra da ettiği duanın ardından sözlerini ‘şehitler ölmez, vatan bölünmez’ diye bitirdi. Ne olduysa bu konuşmanın ardından olduğunu anlatan Müftü Uzun, “Ben oradaki insanları teskin etmek için İstiklal Marşımızdan bölümler okudum. Herkesin yüreğine değdi. Ama orada belli insanlar bunu hazmedemedi. AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık beni aradı ve ‘Sen ne yapmak istiyorsun’ diye çıkıştı. Ben kendisine cevap vermedim. Daha sonra beni yüz yüze görüşmek için ofisine çağırdı ama gitmedim. Gitsem daha kötü şeyler olacaktı. Bunun üzerine önce İstanbul Valisi Muhammer Güler’i arayarak beni görevden almasını istedi ama bu olmadı. Bu sefer İstanbul Müftülüğü’nden işi halletmeye çalıştılar onda da başarılı olamayınca bu kez Diyanet İşleri Başkanlığı’na baskı yaptılar ve benim tayinimi gerçekleştirdiler” diye konuştu.

Mersin’in Mut ilçesine müftü yardımcısı olarak atandığını dile getiren Uzun, “Şu anda bana tayin yazısı gelmediği için Bakırköy’de görevimin başındayım. Zaten yasal olarak beni tayin edemezler o yüzden mahkemeye gideceğim yeniden. Daha önce de beni 2002’de Çorlu’ya sürmüşlerdi ama itirazda bulunup hakkımdaki suçlamalardan aklanarak 3 yıl sonra yeniden Bakırköy’e döndüm. Bakırköy’deki 9 yıllık görev sürem dolmadığından zaten tayin kararım usulsuz” dedi.

‘Keşke görevden alsalar’

Yaşananları ‘maalesef gerçek’ olarak nitelendiren Uzun, “Tayin işim ortaya çıktıktan sonra Feyzullah Kıyıklık beni aradı ve ben yapmadım dedi. Bunun üzerine yaptığını ben biliyorum dedim. O zaman bana, ‘gönlünden geçeni sana söyleyeyim mi keşke senin görevine son verseler’ dedi. Ben de, ‘o da olur’ dedim telefonu kapadım” diye anlattı.

Sakine'ye Dev Destek

İran’da recm cezasına çarptırılan Sakine Aştiyani’ye destek için bir mektup yayımlayan dünyaca ünlü isimler, iki çocuk annesi Sakine’nin gecikmeden özgür bırakılmasını ve suçsuzluğunun ilan edilmesini istedi.

Cumhurbaşkanı Gül Bakü'de

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Bakü'de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından resmi törenle karşılandı. Sayın Gül, keşke bu ülkede Azerbaycan bayrakları çöp tenekelerine atılmasaydı, keşke maçlara Azerbaycan bayrağını sokmak yasaklanmasaydı. Keşke Türkiye, Azerbaycan'ın gerçek dostu olduğunu o zaman da anlasaydı.

"Darbe planlarının asılları nerede?"

İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı emekli Tuğgerenal Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar, 'Sarıkız', 'Yakamoz', 'Eldiven', 'Ayışığı' gibi darbe planlarının asıllarının iddianamede yer almadığını belirterek, ''Asılları yoksa suret ile karar veremezsiniz.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın sabahki bölümünde savunmasına devam eden Ali Rıza Dizdar, 2. iddianamenin ek delil klasörlerini tek tek inceleyerek değerlendirdi.
Tutuklu sanıklardan Tuncay Özkan ile ilgili klasörde Özkan'ın, ''Amaç karşıtlık yaratmamak, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak'' sözlerinin yer aldığını belirten Dizdar, ''Bu sözler delil mi?'' dedi.
Özkan'ın, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaptığı görüşmeye klasörlerde yer verildiğini anlatan Dizdar, ''Cumhurbaşkanı Sezer, iyi bir hukukçu, eşi de aydın bir öğretmendir. Bu insanları, bu dosyanın içine sokmak kadar abes bir şey olamaz'' diye konuştu.
''İddianame dediğimiz zaman iddia, iddia gibi olacak. Bir şeyi düşünmeyi, silahlı bir eylem olarak mı algılıyorsunuz?'' diyen Dizdar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"DARBEYİ KARŞI DARBECİLER YAPTI"''Biz ottan bir toplum yaratmadık ki. Herkes konuşacak. 116'ncı dosyada kafam çok karıştı. Size hiç kimse baskı yapamaz. Ben bunu bilirim, düşünürüm. Ama bu dosyayı okuyunca kafam karıştı. Hakimler taraf olamaz mı? Olurlar ama hukukun tarafında olurlar. Taraf olurken yetki sınırlarını aşarlarsa, buna gölge düşürürler. 'Acaba' dedim o zaman, 'gerçekten baskı var mı?'. 181'nci klasörde Şener Eruygur, (Parti kuralım, miting yapalım, sesimizi halka duyuralım) diyor. Bunun neresi darbe. Darbeyse bu, darbeyi karşı darbeciler yaptı. Ben bu mantıkla hareket ediyorum.
28 Şubat kararı kaldırıldı mı? Hayır. Demek ki 28 Şubatı ABD istedi. Ne için 28 Şubat kararları ortadan hala kaldırılmadı? O zaman 28 Şubattan dolayı bu insanları suçlamanın bir anlamı yok.''
Ali Rıza Dizdar, ''Sarıkız', 'Yakamoz', 'Eldiven', 'Ayışığı' gibi darbe planlarının asılları iddianamede yer almamaktadır. Asılları yoksa suret ile karar veremezsiniz. Asılları varsa vardır, yoksa delil olarak kullanamazsınız, yargılama yapamazsınız'' dedi.
Klasörlerde yer alan gizli tanıkların hiçbirinin devlet sırrı mahiyetinde bilgilerle donatılmadığını savunan Dizdar, ''Eğer donatılmış olsalardı, savcıların ifade alması hukuken mümkün değildi. Çünkü zabıt katibi olmayacak, kimse olmayacaktı. Savcı ifadeleri aldı. 47. madde 'bir suç olgusuna ilişkin bilgiler'den bahsediyor. Sayın savcılar, bu tanıklardan hangisi, hangi darbe bilgisini verdi bu dosyaya? Hangi gizli tanık, hangi suç ilişkisine dair bir bilgi verdi? Savcılar, sürekli Yüksel Dilsiz ile ilgili sorular sordu. 'Nasıl plan yaptınız, nerede toplandınız' diye sormadılar'' şeklinde konuştu.
"DARBEYİ 72 YAŞINDAKİ MUSTAFA ÖZBEK Mİ YAPACAK?İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, 102 asker serbest bırakıldıktan sonra diğer tutuklu sanıkların da serbest bırakılması gerektiğini savunarak, ''Bu senaryoyu heyetiniz bitirecek. Askerler yapmayacak, komutanlar yapmayacak 72 yaşındaki Mustafa Özbek rejim değiştirecek'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın öğleden sonraki bölümü, davanın tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar'ın iddianamenin ek delil klasörlerini tek tek değerlendirmesiyle devam etti.
Söylentilerin iddianamenin konusu olamayacağını belirten Dizdar, ''Levent Ersöz'ün toplantılara katılarak üst düzey yönetici olduğu söyleniyor'' dedi. Dizdar, bir sürü insanın tutuklu  olarak cezaevinde bulunduğunu ifade ederek, ''Ben 248 klasörü tek tek okudum. Diğer dosyaları da okuyorum. Bu şekilde iddianame ve eklerle insanların yargılanmasına söyleyecek sözüm yok. İddianamenin yanlışlığı veya doğruluğu, mahkeme safhasında belli olacaktır'' diye konuştu.

TUTUKLU SANIK CENGİZ KÖYLÜ
Davanın tutuklu sanıklarından Albay Cengiz Köylü de 20 aydır bir iftiraya dayalı olarak tutuklu olduğunu savundu. Bir iftiracının iddiaları araştırılmadan, MİT'in hazırladığı 5 sayfalık bilgi notundan başka hakkında bir bilgi de olmamasına rağmen tutuklu bulunduğunu söyleyen Köylü, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu bilgi notunu tarafsız bir gözle okuyun. Devletin güvenliğinden sorumlu MİT'in nasıl işin aslını araştırmadan böyle bir bilgi notunu göndermiş olduğunu anlamış değilim. Bu bilgi notu hazırlanalı 4 sene oldu. Geçmişim sicil belgelerinde kayıtlı. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki başarılı subaylardan biriyim. Ben içeri alındıktan sonra iddia makamı MİT Müsteşarlığına yazı yazıyor ve cevap geliyor. Bu yazı benim iddianameme eklenmeden, birinci iddianameye ekleniyor. MİT'ten sorduğum sorulara cevap geldi. MİT, kendi yaptığı araştırma sonucunda benimle ilgili bir bilgiye ulaşmadığı yönünde cevap verdi. Bu raporun, bir merkez tarafından hazırlandığı ve bir komplo olduğu açık.''
Dava kapsamındaki hiçbir sanığı tanımadığını, yıllardır Harp Akademilerinde ders verdiği için Erol Manisalı ile telefon görüşmesinin olduğunu anlatan Köylü, ''Faaliyetlerin yapıldığı iddia edilen tarihte ben ailemle birlikte ABD'de görevdeydim. Benim başarım ortada, ne işim var örgütle. İddia edildiği gibi Alevi değilim. Hayatımda hiç bir İşçi Partili ile tanışmadım'' diye konuştu.
Askeri savcılığın 1,5 yıl önce hazırladığı raporun Genelkurmay Başkanlığına sunulduğunu, 200 kişinin ifadelerinin alındığını, MİT Müsteşarı ile toplantılar yapıldığını ifade eden Köylü, ''MİT Müsteşarı (Cengiz Köylü'nün Ergenekon suçundan tutuklanmasına çok üzüldüm) diyor'' şeklinde konuştu.

MUSTAFA DÖNMEZTutuklu sanık Mustafa Dönmez ise Sapanca'da yapılan aramaların kendisi evde yokken ve komşularına dahi haber verilmeden gerçekleştirildiğini söyledi. Aramalarda aile yadigarı 4 binin üzerinde kitabına ve notlarına el konulduğunu ifade eden Dönmez, kültür hazinesi olan eserlerin ve notların iddianameye konulduğunu ancak tutanağa işlenmediğini belirtti.
Dönmez, sözlerine şöyle devam etti:
''Başbakana, AK Parti Milletvekili İhsan Arslan'ın Sapanca'daki evinde suikast yapacağım iddia edilmektedir. İhsan Arslan'ı sevmemem, kendi yayımladığı kitabından dolayıdır. Bunun dışında kendisiyle bir husumetimiz yoktur. Başbakana ayrıca Ankara'daki evinde suikast yapacağım da söyleniyor. Başbakanın evi ve çevresinde şahsıma ait hatlardan görüşme yapıp yapmadığımın İletişim Daire Başkanlığına sorulmasını talep ediyorum.''
Polis teşkilatı içinde bir yapılanmanın olduğunu ve sürekli yalan ürettiğini iddia eden Dönmez, ''Mühimmatlar konusunda yalanı yalanla kapatmaya çalışıyorlar. Suç işliyorlar'' dedi.

''AVUKATLAR KUSURA BAKMASIN, LAFI ALAN KONUŞUYOR''Eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek de 20 aydır tutuklu bulunduğunu, henüz savunmasını dahi yapamadığını, 10 aydır mahkemeye gelip gittiğini söyledi.  20 ay boyunca hiç savunma yapmadan içeride yatmanın hiç bir hukukta yer almadığını ifade eden Özbek, şunları dile getirdi:
''İnanın işkence altındayız. Ne örgütü? Ne örgüt üyeliği? Sendika, örgüte finansör olmuş. Olmayan örgütün neyini destekleyeceğim ben. Benim tek suçum konuşmak. Sendikacı konuşur.
Sendikanın 172 tapusu benim üzerimdeymiş gibi gösterdiler. Ben de haliyle konuştum. Benim evimde bir şey çıkmadı. Cezaevine 70 yaşımda girdim, 72 yaşımdayım şimdi. 6 çocuğum, 19 torunum, 3 tane de torunumun çocuğu var. Onları göremedim. Bu işkenceye son verin.''
Mahkemedeki talep bölümünden sıkıldığını, mahkeme heyetinin bir kere talep almasını ve 2 haftada bir değerlendirmesini istediğini belirten Özbek, ''20 aydır savunma yapamadık. Burası talep meydanına döndü. Avukatlar kusura bakmasın lafı alan konuşuyor, eziyet çeken biziz ama nutuğu başkası atıyor. Tutuklandık, niye tutuklandığımız belli değil. 102 asker bırakıldıktan sonra biz miyiz terör örgütü? Bu nasıl iştir. 102 asker serbest bırakıldıktan sonra bizi de serbest bırakmanız lazım. Bu senaryoyu heyetiniz bitirecek. Askerler yapmayacak, komutanlar yapmayacak 72 yaşındaki Mustafa Özbek rejim değiştirecek'' diye konuştu.
TUNCAY ÖZKAN: ONUN YERİNDE GÖZÜM VAR
İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı Tuncay Özkan, kendisinin siyasi iktidarın muhalifi olduğunu belirterek, ''Onun (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan) yerinde gözüm var, onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada Köksal Şengün başkanlığındaki mahkeme heyeti, sanıkların taleplerini dinledi.
Duruşmada söz alan Tuncay Özkan, tek delil olarak gösterilen bir fotokopi kağıdı nedeniyle iki yıldır tutuklu bulunduğunu, böyle bir muameleyle neden karşı karşıya olduğunu anlayamadığını söyledi.
''Arabesk bir tutum içine girip 'batsın bu dünya' diyemem'' diye konuşan Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Beni susturmak size hiçbir şey kazandırmaz. Eğer ben konuşmazsam siz eksik kalırsınız. Beni yok etme isteği neden? Bana karşı önyargı neden? Sizden bana acımanızı, torpil yapmanızı istemiyorum. Bu bizi hiçbir yere götürmez. Empati yapmayan ruh halinin iyi bir şey üretmesi mümkün değildir. Şimdi iktidar sahibi televizyonumu kapatacak, her türlü mali saldırıyı yapacak, ben buna direnmeyeceğim. Direndiğim için de suçlanacağım. Beni hukuk korumayacaksa ne koruyacak beni?''
Hakkında bugüne kadar bin 800 davanın açıldığını ve bu dava haricinde hiçbirinden kaygıya kapılmadığını ifade eden Özkan, ''Ama şimdi endişeleniyorum. İddianamenin benimle ilgili sonuç bölümünde (kanaatine varılmıştır) deniyor. 2,5 sayfada neyin kanaatine varılmış? Beni bıraksanız 16 Aralıkta nerede olduğumu saati saatine size getirirler'' diye konuştu.
Özkan, konuşmasında, ''Recep Tayyip Erdoğan'a karşı siyaset yapmak, karşı çıkmak, söz söylemek suç mu? Ben bir muhalifim, onun yerinde gözüm var. Onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum. Ekonomiden, tarıma kadar her alanla ilgili projem var. Hata mı ediyorum? Beni kara leke sürer gibi darbeyle, yapmadığım görüşmelerle suçlarsanız bu yük, bu vebal sizin sırtınızdadır'' ifadelerini kullandı.
MUSTAFA BALBAY
Tutuklu sanık Mustafa Balbay da, mahkeme heyetinden yeni yargılama yılında, ''yargılama şeklini yeniden gözden geçirmesini'' talep ettiğini söyledi.
Balbay, yılda ortalama bir davanın 4-5 duruşmayla götürüldüğüne işaret ederek, ''Biz şu anda 15 yıllık yargılamaya eş değer bir yargılama süreci geçirdik. 10 Ağustostaki duruşmada 'eğer sesimizi duyuramayacaksak bu sağır ceza mahkemesi olur' dedik. Bunu mahkeme hakaret olarak algıladı. Diğer sözlerimizi duymamaya devam edip sadece bu sözümü duydunuz. Burada bağırdığımız zaman medya sesimizi duyuyor. O zaman da 'bağır ceza mahkemesi mi' diyelim. Çığlık atarsak eğer 'çağır ceza mahkemesi mi' diyelim?'' diye konuştu.
Balbay, Ahmet Şentürk'ün, bir gün tutuklandığını ve tahliye edildiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tüm gazeteler bu tahliye haberine yer verdi. 'Eşitlik ve hakkaniyet koşulu' gerekçe gösterilerek serbest bırakıldığı belirtildi. Bizler terör örgütüne üye olmakla yargılanıyoruz. Örgüt lideri olduğu iddia edilen 8 kişi serbest bırakıldı. Bu nasıl terör örgütüdür ki liderleri dışarıda üyeleri içeride. Bu nasıl eşitlik? Bizi yargılarken dayanak olarak getirdiğiniz deliller konusunda güçlendirici bir şey olsa yine canım yanmayacak.''
Mahkeme heyetinin dijital veriler konusunda bir karar vermesi gerektiğini ifade eden Balbay, Türkiye'nin Uluslararası Siber Suçlar Sözleşmesi'ne imza atmadığını ancak bu sözleşmeye göre bir bilgisayara el koymanın yasak olduğunu, delillerin olay yerinde toplanması gerektiğini söyledi.
Balbay, dava kapsamında yargılananlarla ilgili iddianamede, ''şu suç işlenmiştir'' şeklinde bir ifadenin yer almadığını, ''işleyeceklerdi'', ''yapacaklardı'' sözlerine yer verildiğini anlatarak, ''Biz buradan hukuk bekliyoruz. Bu tutukluluk uzarsa, bu davada ilk hüküm giyen yargılama makamı olur. Yargılama şeklini yeniden gözden geçirmenizi ve özgür yargılamanızı talep ediyorum'' dedi.
İddianamede sanıklar arasında bağlantı kurabilmek için telefon görüşmelerinden yararlanıldığını anlatan Balbay, ''Telefon kayıtlarında '15-20 saniye görüştü' deniliyor.  İddianamede tanımadığım insanlarla görüştüğüm yazıyordu. Cumhuriyet gazetesinin santralini benim üzerime yazmışlar. Savcılar o zaman 118 80'i dinlemeye alsınlar, Dünyanın en büyük terör örgütünü dinlemiş olurlar'' diye konuştu.
Mustafa Balbay, tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar gerekçelerinde gösterilen ''yurt dışına kaçma şüphesi''nin kendisine çok dokunduğunu söyleyerek, konuşmasında, ''Yurtdışına çıkma koşuluyla tahliye kararı verseniz kabul etmem. Önce yurdumda kalmak isterim. (Delillerin karartılması ya da tam olarak toplanamamış olması) da tutuklu kalmamızın gerekçelerinden. İki yıldır karartılacak delil kaldıysa pes diyorum'' ifadelerini kullandı.
Üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu'nun çapraz sorgulardaki sorularını eleştiren Balbay ''Buradaki yargılama süreci iddia makamının iddialarının doğru olduğunu ispatlamak mı? Yoksa gerçeği aramak mı?'' sorusunu yöneltti.
HABERAL'IN AVUKATI: HAKKIMIZDA HİÇBİR SUÇ ŞÜPHESİ YOKTUR
İkinci ''Ergenekon'' Davası tutuklu sanıklarından Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar, müvekkiline toplam 185 soru sorulduğunu, ifadesi alınırken terör örgütüyle ilgili bir soru dahi sorulmadığını belirterek, ''Hakkımızda hiçbir suç şüphesi yoktur'' dedi.
   
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada, tutuklu sanıkların taleplerinin ardından sanık avukatlarının taleplerinin dinlenmesiyle devam etti.
   
Davanın tutuklu sanıklarından eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar da 13 Ağustos 2010 tarihinde mahkeme heyetine sunduğu tahliye talebi dilekçesini yinelediğini belirtti.
   
Müvekkilinin 16 aydır tutuklu bulunduğunu dile getiren Bayraktar, ''Oysa bizim ifademiz alınmıştır. Bizim sorulacak sorumuz kalmamıştır. Çapraz sorgusu yapılmıştır. Müvekkilime toplam 185 soru sorulmuştur. İfadesi alınırken terör örgütüyle ilgili bir soru dahi sorulmamıştır. Dolayısıyla ifadesi alınmıştır. Oysa hakkımızda hiçbir suç şüphesi yoktur'' diye konuştu.
   
Davanın tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar da söz alarak sorguların henüz tamamlanmadığını, bilirkişi incelemelerinde keşif yapma safhalarına gidilmediğini, davaya konu olan bazı gizli tanıkların henüz dinlenmediğini söyledi.
   
Bir kişinin tahliye edilmesinin suçluluk veya suçsuzluk karinesinden ötürü olmadığını ifade eden Dizdar, müvekkili hakkındaki tedbirin devam edip etmeyeceğine yargıcın karar vereceğini dile getirdi.
   
Tutuklu sanık Tuncay Özkan'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu ise mahkeme heyetine seslenerek, ''Bir yılı aşan sürede yargılamalarda gerçek bir delil gördünüz mü? Sanıklar sadece suçlarını bilmediklerini, suçlarına ilişkin fiili nedenlerin söylenmediğini belirttiler'' dedi.
   
Mahkeme heyeti Köksal Şengün, duruşmayı yarın saat 09.00'a erteledi.

'Evet' daha çok yiyin demek

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 47. Ulusal ve 21. Uluslararası Hacı Bektaşi Veli anma törenleri açılışına katılmasının ardından yurt gezilerine, Aksaray ve Ankara’nın çeşitli ilçelerinde devam etti.

Kılıçdaroğlu, gezdiği ilçe ve beldelerde esnaf ile bir araya gelirken, halka seslenerek, referandumda “hayır” demelerini istedi. Kılıçdaroğlu, Aksaray’ın Ortaköy ilçesinde yaptığı konuşmada, her yerde ziyaret ettiği esnafın zor durumda olduğunu söyleyerek, “47 ile gittim, yüzden fazla ilçe gezdim, nereye gittiysem esnaf her zaman şikayetçi. Emekliler de ‘durumum kötü’ diyor. Size söz veriyorum, destek verin, kanunu değiştirip emekliye milli gelir artışından pay vereceğim” dedi.

Kendi sözünün ‘Memur Kemal’in, Esnaf, İşçi, Emekli, Köylü Kemal’in sözü’ olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Benim sözüm Recep’in sözü değil, bana güvenmenizi istiyorum” diye konuştu. 

Kılıçdaroğlu, vatandaşa asla yalan söylemeyeceğini, her yerde doğruları söyleyeceğini, çünkü; bu milletin yalan söyleyen politikacılardan bıktığını belirti. “Halkın derdine derman olursanız millet sizi niye desteklemesin” diye soran Kılıçdaroğlu, amaçlarının bu olduğunun, halkın derdine derman olmak için yola çıktıklarını kaydetti. Halka hizmet için, halktan yetki isteyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Size söz bu Anayasa’ya hayır çıksın artı bizi iktidar yapın, önce dokunulmazlıkları kaldıracağız. Recep Bey bana ‘Memur Kemal Efendi’ dedi. 

Başka ne diyecek bana? Ben memurluğundan ayrıca efendiliğimden şeref duyarım. Ben efendi adamım. Sanıyor ki Recep Bey bana efendi demesinden ben üzüleceğim. Ben sevinirim Recep Bey sen meraklanma. Ben siyasete yeni giren biriyim tek güvencem var oda halktır. Benim şurada burada ağam yok, paşam yok, bir tek güvencem var, iktidar olduğumuzda göreceksiniz tek amacımız halka hizmet olacak. Bizim amacımız halka baskı yapmak değil, halkı güvençli hale getirmektir. Halkın yüzünün gülmesidir.”

Kılıçdaroğlu, bu anaysa değişikliğinin çiftçinin, emeklinin derdini çözmediğini belirterek, “Eğer siz bu Anayasa değişikliğine evet derseniz, malı götürenlere dersiniz ki; ‘Vallahi az yedin biraz daha yiyebilirsin’. Ama bu Anayasa’ya “hayır” derseniz Türkiye’nin önü, değişimin önü, halkın önü açılır” şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, “Karaoğlan” diye hitap ettiği Bülent Ecevit’in “Ne ezen ne ezilen, insanca, hakça düzen” sözlerini hatırlatarak, kendilerinin de bunun peşinde olduğunu söyledi.

-TÜRBANI BİZ ÇÖZERİZ-

Kılıçdaroğlu, Ortaköy’ün Camili Kasabası’ndaki bir köy kahvehanesinde köylü ile bir araya geldi. Köyün en yaşlısı olan Osman Çatoğlu isimli vatandaşı yanına çağıran Kılıçdaroğlu, bu kişi ile bir süre sohbet etti. Çatoğlu, Kılıçdaroğlu’nun kulağına eğilerek, türban sorununu dile getirdi. Kılıçdaroğlu ise “Biz çözeceğiz” karşılığını verdi.

-CEMİL ÇİÇEĞİN ÇİÇEĞİNİ KOPARIN-

Ortaköy’ün ardından Aksaray’ın Ağaçören ilçesine gelen Kılıçdaroğlu’nu, burada da halk karşıladı. Bir vatandaşın Devlet Bakan Cemil Çiçek’in kendilerine vaatlerde bulunduğunu, ancak ilçeden adliye sarayının, hastanenin, köy hizmetleri binasının kaldırıldığını söylemesi üzerine Kılıçdaroğlu, Siz de o zaman Cemil Çiçek’in çiçeğini koparın, yakınıza takın” diye cevap verdi. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin lidere ihtiyacı var, o lideri de siz yaratacaksınız” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Aksaray’ın Sarıyahşi ilçesinin ardından ise Ankara’nın Evren ve Şereflikoçhisar ilçesine geçti. Şereflikoçhisar’da da halka hitap eden Kılıçdaroğlu, burada da yoğun ilgi ile karşılandı. Kılıçdaroğlu, burada halktan Anayasa’da hayır demelerini ve “bu düzeni” bozmalarını istedi. 

"Atatürk Türkiye'dir, Türkiye Atatürk" yazısı kaldırıldı

İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cemil Çelik, önceki yönetimin üniversite kütüphane binasına yerleştirdiği "Atatürk Türkiye'dir, Türkiye Atatürk" yazısını kaldırarak, yerine Atatürk'ün "Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır" ifadesinin yer aldığı yazıyı astı.
İnönü Üniversitesi Rektörü Çelik, gazetecilere yaptığı açıklamada şöyle konuştu, "İnönü Üniversitesinin üzerinde bir yazı vardı. Bu yazı, ne Atatürk döneminde Atatürk'ün arkadaşları tarafından söylenmiş bir yazıydı, ne de, Atatürk'ün hayatında hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı tarafından söylenmiş bir ifade değildi.
Atatürk'ü Hitler'le kıyasladı
"Ama tarihe baktığımızda Hitler Almanya'sında, Nazi döneminde eğer internete girip 'Hitler Almanya'dır, Almanya Hitler' yazdığınız zaman karşınıza onlarca web sitesi çıkacaktır. Nazilerin Hitler'e karşı söylediği bir slogan olduğunu biliyoruz. Şimdi üniversitelerin asli görevi bilim teknoloji üretmektir dolayısıyla, görevi bilim üretmek teknoloji üretmek olan bir kurumun üzerinde eğer Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu olan büyük önder Atatürk'le ilgili bir şey yazacaksa mutlaka bilimi ve aklı çağrıştıran bir ifadeyi öncelikle kullanmamız gerekirdi. Bundan sonra da üniversitemizin değişik yerlerine Atatürk başta olmak üzere bilim insanlarının sözlerini yazmaya devam edeceğiz."

"Erdoğan'ı Allah'a havale etti" Erdoğan da "Kime havale edersen et" dedi

BAŞBAKAN Edoğan'a Gaziantep'te derdini anlatan TOKİ mağduru bir kadının aldığı cevap halka bakışını bir kez daha ortaya serdi. "Kimse sana zorla ev satmadı" oldu. Bunun üzerine kadın "Seni Allaha havale ediyorum" deyince Başbakan, "Kime havale edersen et" karşılığı verdi.

İbb-Kayserispor (1.Gol Cangele )


İbb-Kayserispor (1.Gol Cangele )

İbb-Kayserispor (2.Gol Santana)

İbb-Kayserispor (2.Gol Santana)

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...