Sayfalar

14 Haziran 2010 Pazartesi

AÇILIM = 118 ŞEHİT (oku-YORUM)

Tayyip Erdoğan'ın başlattığı Kürt açılımı, terör örgütü PKK'ya büyük bir cesaret ve güç verdi. Yurt çapında terörist saldırılar arttı. En son geçtiğimiz hafta üç gün içinde tam 11 şehit verdik. Habur'da başlatılan Kürt açılımından bu yana tam 118 şehit verdik. Sayın Başbakanın şehitlerle ve şehit cenazeleriyle pek ilgilenmediğini biliyoruz. Yeter ki Filistinli çocuklar ölmesin ama Türk Milleti şehit vermeye devam ediyor, bilmem farkında mısın?  Ya da umurunda mı?

A4 KAĞIDI GİBİYİZ LEKE YOK!

Merkez Yürütme Kurulu tarafından İstanbul İl Başkanlığı'na atanan Berhan Şimşek, kameraların karşısına geçti ve ilk açıklamasını yaptı. Yolsuzlukların önünde zımbalar gibi duracağız...

"Sayın Gürsel Tekin'in deneyimlerinden yararlanacağız" diyen Şimşek şöyle devam etti:

"İstanbul halkı için çözümleri halkla paylaşan. Çözen, üreten bir takım olacak. Sayın Kılıçdaroğlu nasıl ki Kemal, Mustafa Kemal ise, tüm arkadaşlarımız birer Mustafa Kemal duyarlığıyla olacağız. Bu ülkede devrimlerle değerlerle kavga ettirdiler. Biz devrimlerle inançları buluşturacağız. İstanbul'da her zaman sıkıntılar olmuştur. Biz temiz siyaset, temiz toplum, hırsızlık yok, yolsuzluk yok bütün bunların önünde zımbalar gibi duracağız. İstanbul halkı hiç merak etmesin. Türkiye nasıl Kılıçdaroğlu ile merakları kaygıları azaldı

A4 KAĞIDI GİBİYİZ LEKE YOK!

"Yarın itibarıyla İstanbul'u bir çiftlik gibi, bir AKP çiftliği, Recep Tayyip Erdoğan çiftliği, Kadir Topbaş çiftliğine son vereceğiz. 77 sülalelimizi araştırabilirler. Yorulabilirler çünkü A4 kağıdı gibi üzerinde bir leke bulamazlar. Kendimiz için değil ülkemiz için siyaset yapacağız. Genel merkeze mahçup olmadan kızıma da mahçup olmadan görevimizi sürdüreceğiz."

GÜRSEL TEKİN SİYASİ AKRABAM

CHP İstanbul İl Başkanı Berhan Şimşek bir gazetecinin sorusu üzerine şöyle konuştu: Gürsel benim arkadaşım. Sayın Tekin siyasi akrabam. Bir dargınlık ve kırgınlık yok. Burada birilerini görmek istiyorlarsa o ben olacağım. Herkesi omuzlarımda taşıyacağım. Herkesin CHP'ye ve kadrolara ihtiyacı var. Omuzlarımızda herkese yer var.
gazetevatan

LYS'YE GİRECEKLER DİKKAT! Lisans Yerleşim Sınavı'nın (LYS) ilk ayağı gelecek hafta sonu yapılacak

Bu yıl sınavlara 800 bin adayın girmesi bekleniyor.

Adaylara birden çok soru kitapçığı dağıtılacak.
ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan, LYS öncesinde NTV’nin sorularını yanıtladı
Prof. Dr. Yarımağan, şunları söyledi:
“Bu sene her aday kendi cevaplamak istediği sınava girecek. Ayrı ayrı sınavlara girecekler. Cumartesi sabahı saat 10.00’da Matematik-Geometri sınavı yapılacak, bu sınava 601 bin kişi girecek. Cumartesi öğlede sonra Yabancı Dil sınavı yapılacak, bu sınava 31 bin kişi girecek. Pazar sabahı saat 10.00’da ise Sosyal Bilimler sınavı yapılacak, bu sınava da 375 bin dolayında aday girecek.
Adaylara 1-2 şeyi hatırlatmak istiyorum. Sınava giriş belgesi adayların hepsinin eline geçmiştir diye umuyorum. Belgesi eline geçmeyen adaylarımız varsa, en geç Cuma günü sınavın yapılacağı merkezlerden birinin yöneticiliğine giderek bu belgeyi çıkartabilirler. Sınavdan birkaç gün önceden sınav binalarını gidip görmelerinde yarar var. Adaylar sınav sabahı en çok 45 dakika önce sınavın yapılacağı binada bulunacaklar.
Cumartesi günü iki test var. Önce Matematik soruları verilecek; süre bittiğinde bu soru kitapçığı toplanıp, Geometri kitapçığı dağıtılacak. Biz görevli herkese anlattık, görev belgesi ile ilgili bir özet verdik. Basın aracılığıyla da uyarıyoruz. Ayrıca adayların da bilinçli olmasını, görevlilerin unutkanlığı durumunda uyarmalarını istiyoruz.
Pazar günü yapılacak sınavda ise üç soru kitapçığımız var. Önce Tarih, sonra Coğrafya, daha sonra da Felsefe grubu. Bunlarda sırası ile birinin süresi bittikten sonra öbür kitapçık dağıtılması şeklinde sınav uygulanacak.
Bu düzen adayların daha alışık olduğu bir düzen. Okulda da her dersin sınavı ayrı ayrı yapılıyor, süreleri ayrı. Burada da adayların en azından ‘Hangi dersten başlayayım, hangi derse ne kadar süre ayırayım’ biçiminde bir planlama yapmasına gerek yok. Her dersin sınavı süresi ayrı. Öğrenci, o ders için verilen süre de sorulara rahatlıkla cevap verecek.
Son gün her adayın nasıl rahat ederse, kendisini nasıl iyi hissederse öyle davranmasını öneriyoruz.”

Kılıçdaroğlu, milletin efendisi değil, millete hizmet etme derdinde

CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, "Yırtık ayakkabı giyen 'Küçük Tayyip' döneminden etrafı çevrili villalarda yaşayan, gemicilik sahibi, 7 yıldızlı otellerde tatil yapan 'Recep Bey' dönemine geçişi halka anlatamayanlar" diyerek AKP'ye yüklendi.
CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce, "Sayın Kapusuz, 'efendi' hitabını, Genel Başkanımızın efendiliğini, kibarlığını tescil etmek için kullandıysa sorun yok. Genel Başkanımızın, AKP Genel Başkan
Yardımcısı'nın saygısına ihtiyacı yoktur" dedi.İnce, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Salih Kapusuz'un, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hitaben, "Kemal Efendi... Saygı gösterirsen saygı görürsün" yönündeki sözlerine, yazılı açıklamayla yanıt verdi.
Muharrem İnce, "Yırtık ayakkabı giyen küçük Tayyip döneminden, etrafı çevrili villalarda yaşayan, gemicik sahibi 7 yıldızlı otellerde tatil yapan Recep Bey dönemine geçişi halka anlatamayanlar, bunların üzerini kapatmak için Genel Başkanımıza kendi akıllarınca Kemal Efendi diye hitap ederek, milletimizin Genel Başkanımıza ve partimize olan ilgisini küçümseyebileceklerini düşünüyorlar" dedi.
Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe sözlüğünde "efendi" kelimesinin, "görgülü, nazik ve kibar" anlamına geldiğine işaret eden İnce, Kılıçdaroğlu'nun da efendi olduğunu ve bunun herkesçe bilindiğini ifade etti. İnce,
Kılıçdaroğlu'nun, milletin efendisi değil, millete hizmet etme derdinde olduğunu belirterek, Kılıçdaroğlu'nun, "efendi" hitabından gocunmayacağını vurguladı.
İnce, şunları kaydetti:
"Sayın Kapusuz, bu hitabı millete efendilik taslamayan, çiftçiye 'ananı da al git' demeyen, talebini iletmeye çalışan yurttaşlarımıza 'yaygara yapma' diye bağırmayan Genel Başkanımızın efendiliğini, kibarlığını tescil etmek için kullandıysa sorun yok. Sayın Kapusuz, Genel Başkanımıza sataşarak, hep peşinde koştuğu Meclis Başkanlığı ve bakanlık koltuğunu elde edeceği düşüncesiyle nafile çabalar içine girmiştir.
Milletimiz, sakallı olup olmadıkları bile belli olmayanlara değil, kul hakkı yiyenlerden hesap soranlara saygı gösterir. O nedenle yolsuzlukların, usulsüzlüklerin üzerine giden, kul hakkı yiyenlerden hesap soran ve soracak olan
Genel Başkanımızın, AKP Genel Başkan Yardımcısı'nın saygısına ihtiyacı yoktur."

'Senin haddine mi MHP'yi terör örgütüyle yan yana göstermek?'

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Başbakan Erdoğan'ın Rize'deki sözleri için 'Senin haddine mi MHP'yi terör örgütüyle yan yana göstermek?' diye sordu.

MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, ''Bugün geldiğimiz noktada; AKP, PKK, BDP troykasının Türkiye'yi düşürdüğü bu nokta, kan üzerinden açılım pazarlaması yapmaktır'' dedi.
Vural, düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Karadeniz gezisinde yaptığı konuşmalara cevap verdi.
Erdoğan'ın ''hezeyan dolu'' konuşmaları ve yalan beyanlarla milleti aldatmaya devam ettiğini öne süren Vural, ''Artık mızrak çuvala sığmıyor'' dedi.
Başbakan Erdoğan'ın ''dünyadan haberi olmadığını'' iddia eden Vural, 2002'de terör sıfırlanmışken, 2007'de 146, 2008'de 171 şehit verildiğini anlattı.
Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Haberi yok ki Türkiye'den. MHP, İmralı, terör örgütü. 'Karşımıza dikilenler bunlar' diyecek kadar gaflet içerisindedir. Senin haddine mi MHP'yi terör örgütüyle yan yana göstermek? Sen kendine bak. Terörle mücadeleye siyasi çözüm arayan sensin, açılım safsatası oluşturan sensin, teröristler için gözyaşı döken sensin. Bunları yapan kendisi değilmiş gibi utanmadan, sıkılmadan MHP'yi terör örgütüyle aynı safta gösterecek kadar gözünü kan bürümüş bir Başbakanın millete hayrı yoktur.''
Sen değil misin PKK'yı aklayıp, Kürtçe konuşan vatandaşlarımızı sorun haline dönüştüren? Şimdi kalkmış Neron gibi ülkeyi yaktıktan sonra MHP'yi terör örgütüyle yan yana gösteriyorsun.''
Vural, Erdoğan'ın yanlış politikaları sonucunda terörün arttığını iddia ederek, ''Terörü azdıran bir Başbakan olarak tarihe geçecektir'' dedi.
''RUH İKİZİDİR''
Oktay Vural, ''Bugün geldiğimiz noktada AKP, PKK, BDP troykasının Türkiye'yi düşürdüğü bu nokta, kan üzerinden açılım pazarlaması yapmaktır. Silah atarak, amaçlarına ulaşmak isteyen bir zihniyetle, 'bu kan akmasın' diyerek terörün siyasal amaçlarına ulaşmasını temin etmek isteyen açılım, ruh ikizidir'' diye konuştu.
O BİR DUADIR
Erdoğan'ın şehit cenazelerini istismar ettiğini ve milletin bu cenazelere gitmekten rahatsızlık duyduğunu ileri süren Vural, şunları kaydetti:
''Senin için şehitlik 'kelle', bize ve dine göre ise 'şehitler ölmez'... Millet, toplumsal mücadelede 'ben de varım' diyerek, şehit cenazelerine katılıyor. Bir de kalkmış utanmadan, sıkılmadan edep, adap diyor. Sen kimsin ki millete edep, adap öğreteceksin? Milletimizin abdesti şüpheli değil ki namazı şüpheli olsun. Ama Başbakan'ın abdesti, niyeti şüpheli olduğu için bu cenazelere katılmaktan rahatsız oluyor. Allah'a şükür, bizim abdestimizden şüphemiz yok. Milletin o cenazelere katılması bir duadır. Sayın Başbakan bu duaya katılmıyor. 'Şehitler ölmez, vatan bölünmez', bu bir duadır. Bütün insanlar, bu duayı orada yapıyor, kararlılığını ortaya koyuyor.
Başbakan, şehit cenazelerinden rahatsız ama İsrail'e teslim ettiği insanların kanı üzerinden siyaset yapıyor, bunun üzerinden politika üretiyor. Başbakan, millete istismarcı diyor, istismarcı olarak aynaya sen bak. İstismar, yüzünden, paçandan akıyor, paçandan döküldü artık. Sen, BOP'un eş başkanı değil misin? ABD'nin ve BOP'un jandarması olarak o projeleri uygulayan, taşeronsun, kuklasın.''
''MAHKEME KARARLARINI YOK SAYMAK ANARŞİST YAKLAŞIMLARDIR''
Vural, ''Anayasa Mahkemesi kararlarının yok sayılmasının mümkün olup olmadığına'' ilişkin soruya, ''Türkiye, bir hukuk devletidir. Hukuk devletlerinde, mahkemelerin verdiği kararları yok saymak ancak anarşist yaklaşımlardır. O zaman birileri de kalkıp, 'Meclisin verdiği kararı yok sayın' der. Bu darbeci bir zihniyetin yansımasıdır. İşte sivil dikta dediğimiz budur. Türkiye, hukuk devletine güvenmelidir. Siyaseten eleştiriler ayrıdır ama sivil itaatsizlik demek suretiyle hukuk düzenine karşı çıkan bir yaklaşımı benimseyemeyiz'' karşılığını verdi

Metro seferleri gece iptal!

İstanbul'a gece yarısından sonra metro ve tramvay seferleri iptal edildi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekonomik önlemler kapsamında tramvay ve metro ulaşımında, gece yarısından sonraki seferleri iptal etti.

Alınan bu yeni karar 31 Mayıs 2010 tarihinden itibaren uygulanmaya başlandı.

Konuyla ilgili İstanbul Ulaşım A.Ş.'den yapılan duyuruda şöyle denildi:

31 Mayıs 2010 tarihinden itibaren M1 Aksaray - Havalimanı metro hattı, M2 Şişhane - AOS metro hattı, T1 Zeytinburnu - Kabataş tramvay hattı, T2 Güngören - Bağcılar tramvay hattı, T4 Habibler - Topkapı tramvay hattı ve F1 Taksim - Kabataş füniküler hattında seferlerimiz saat 00:00'da sona erecektir.

Sayın yolcularımıza duyurulur.

Her bebeğe bir fidan

Hastanede doğan her bebek için TEMA Vakfı ile işbirliği yaparak bir fidan dikilecek...
Medical Park Samsun Hastanesi, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde çok anlamlı bir proje başlatarak, hastanede doğan her bebek için TEMA Vakfı ile işbirliği yaparak bir fidan dikilmesini sağlıyor.

"Her bebek bir fidan, her bebeğe bir fidan" projesinde hastanede doğan her bebeğe Tema Vakfı hatıra ormanlarının birinde bir fidan dikiliyor. Medical Park Samsun Hastanesi 5 Haziran Dünya Çevre Günü'nde başlattığı bu projeyle çevre koruma çalışmalarına destek veriyor. Hastanede doğan her bebek için, bu anlamlı projenin bir hatırası olarak bebeklerin adına sertifikalar düzenleniyor ve ailelere takdim ediliyor.

Medical Park Samsun Hastanesi Genel Müdürü Opr. Dr. Hikmet Çavuş konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Medical Park Samsun Hastanesi sunmuş olduğu sağlık hizmetinin yanında sosyal sorumluluk çalışmalarına da değer ve destek veren bir kurumdur. Hastanemiz; kurulduğu günden bu güne çeşitli spor ve sanat etkinliklerine destek vererek; üzerine düşen sosyal sorumlulukları da yerine getirmeye çalışmaktadır. Bu yıl Çevre Koruma Haftasında farklı bir projeyle; hastanemizde doğan her bebeğimize Tema Vakfı'yla birlikte bir fidan dikiyoruz. Çevre koruma bilincinin gelişmesinde Medical Park Samsun Hastanesi'nin de katkısının olması bizleri mutlu ediyor, bu projenin uzun yıllar devam ederek, bebeklerimizin kendileriyle büyüyen fidanlarının ormanlara dönüşmesini umuyorum" dedi.

Medical Park Samsun Hastanesi'nin sunmuş olduğu sağlık hizmeti yanında sosyal çalışmaları da her zaman önemsediğine değinen Medical Park Samsun Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Hakan Özcan, "Hastanemiz çevreye olan sorumluluklarını bu tarz çalışmalarla yerine getirmeye devam edecektir. İleriki dönemlerde de spora, sanata ve çevreye yönelik sorumluluk çalışmalarımızla, hasta odaklı eğitim ve bilgilendirme organizasyonlarımızla hizmetlerimize devam edeceğiz" diye konuştu.

İHA

Viyana Büyükelçiliği'nde skandal

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Eski bakanlar Lütfullah Kayalar ve Mehmet Çevik’in de aralarında bulunduğu kokteylde büyük skandal yaşandı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in de aralarında bulunduğu heyet için verilen kokteylde; Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, kendisine, “Sen gelsene şöyle bakayım!..” diyen Avusturya Yozgatlılar Federasyonu Başkanı Feyzulah Andak’a “Atın şunu buradan!..” diye bağırdı.

CEMİL ÇİÇEK DONDU KALDI

Avusturya Yozgatlılar Federasyonu tarafından tertiplenen “ Yozgatlılar Şöleni” ne katılmak üzere eşi Gülten Çiçek ile birlikte Viyana’ya gelen Cemil Çiçek dün akşam onuruna verilen kokteyle katıldı. Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan’ın davetlisi olarak Büyükelçilik binasına gelen misafirler arasında Eski Bakanlardan Lütfullah Kayalr ve Mehmet Çevik ile Yozgat valisi Necati Şentürk, Yozgat Belediye Başkanı Yusuf Başer, ilçe belediye başkanları, sivil toplum örgütü üyeleri, Viyanalı işadamları ve gazeteciler hazır bulundu.

Başta Cemil Çiçek ve diğer misafirler Büyükelçi Tezcan’ın bağırmasıyla irkildi. Tezcan’ın “ Korumalar!.. Atın şunu buradan” dediği şahıs Avusturya Yozgatlılar Federasyonu Başkanı Feyzullah Andak idi.

BÜYÜKELÇİLİĞİ TERK ETTİLER

Büyükelçinin, korumalara attırmak istediği AYFED Başkanı Andak ise salonda yüksek sesle “Yozgatlılar benimle gelsin.” Diyerek büyükelçilik binasını terk ettiler. Büyükelçilik bahçesinde toplanan Yozgatlı işadamları ve dernek üyelerini Cemil Çiçek tekrar çağırttı.

Olayın şokunu üzerinden atan Çiçek yanında eski bakanlar, vali ve belediye başkanları ile birlikte büyükelçilik toplantı salonun 1 saat görüştüler.

YOZGATLILAR ŞENLİĞİ TATSIZ BAŞLADI

Yozgatlı sanatçı Mustafa Tatlıtürk ve diğer mahalli sanatçıların katıldığı Yozgatlılar Şenliği dün yaşanan bu krizin ardından az önce başladı. Bakan Çiçek ve beraberindekiler şenlikten sonra Türkiye’ye dönecekler.

Akdeniz'de savaşa davet

İsrail'le yaşanan gemi krizinin izleri silinmeden, bu sefer de İran, Gazze'ye yardım malzemesi taşıyan iki gemi gönderdi.
Gemilerde İran Devrim Muhafızları'nın da bulunduğu tahmin ediliyor.

İran devlet radyosunun haberine göre, Gazze Şeridi'ne yiyecek, oyuncak ve inşaat malzemesi taşıyan ilk İran gemisi dün yola çıktı. Geminin hafta sonunda Gazze açıklarına varması bekleniyor.

"Filistin Ulusunun Müdafaası İçin Birlik" isimli İranlı sivil toplum kuruluşu yetkilileri, Gazze'ye İsrail tarafından uygulanan abluka kalkana kadar İran gemi yardımına devam edecek" diye konuştu.

İranlı üst düzey yetkililer, dini lider Ayetullah Hamaney'in emir vermesi halinde Devrim Muhafızları'nın gemilerde yer almaya ve gemilere eşlik etmeye hazır olduğunu açıklamıştı.

İsrail'in yardım filosuna 31 Mayıs'ta düzenlediği operasyonda Mavi Marmara gemisinde bulunan 9 Türk hayatını kaybetmiş, kanlı baskın başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyada büyük tepki ve öfkeye neden oldu.

Bu olayın ardından İran Kızılayı'ndan yapılan açıklamada, yaklaşık 100 bin İranlı'nın Gazze'ye gidecek gemilerde yer almak için başvurduğu ifade edildi.

JERUSALEM POST: İran gemileri Gazze’ye ulaşamayacak
İsrail Pazartesi günü önümüzdeki hafta Gazze’ye yardım gönderebileceğini belirten İran Kızılayı’na ait gemilerin geçisine izin verilmeyeceğini açıkladı.

İsrail hükümetinden bir yetkili, “Eğer bir İrlanda gemisinin Gazze’ye ulaşmasına izin vermediysek, İranlı gemiler içinde aynısı söz konusu olacak” dedi. Yetkili aynı zamanda İran’dan gelen tehdidin boyutunu bilmediklerini ancak Tahran’ın her zamanki gibi yaygara yaptığını ifade etti.

İran’ın geçmişte Hamas ve Hizbullah’a silah tedarik ettiğinin kanıtı olduğunu belirten yetkili, Tahran’ın Gazze’ye göndereceği her geminin büyük kaygı nedeni olduğunu söyledi.

İran Kızılayı’nın uluslararası ilişkiler direktörü Abdolrauf Adibzadeh, Fransız haber ajansı AFP’ye, gemilerden birinin bağışları, diğerinin ise yardım çalışanlarını taşıyacağını söyledi ve gemilerin bu hafta sonunda Gazze’ye yollanacağını belirtti. İran Kızılayı’nın kararı, İran’ın dini lideri Ali Ayetullah Hamaney’in Gazze ablukasını aşmak için yardım taşıyan gemilere Devrim Muhafızları donanmasının eskorluk edebileceğini açıklaması ardından geldi.

Böyle kaza görülmedi

Refüje çarpan otomobilin motoru fırla, karşı yönden gelen aracın üzerine düştü.
Çanakkale'de refüje çarpan otomobilin motorunun karşı yönden gelen otomobilin üzerine düşmesi sonucu 1 kişi öldü, 1 kişi yaralandı. Çanakkale-İzmir kara yolunun 10. kilometresinde, çalıştığı şirkete ait aracı bakıma götürdüğü öğrenilen Aydın Onur Yılmaz (37) yönetimindeki 34 UK 8568 plakalı otomobil henüz belirlenemeyen nedenle refüje çarptı.

Otomobilin fırlayan motor aksamı, karşı yönden gelen Cumhur Dikeroğlu'nun kullandığı 35 F 9005 plakalı otomobilin üzerine düştü.

Foto Galeri: Motor otomobilin üstüne düştü: 1 ölü Yılmaz, olay yerinde hayatını kaybetti. Cumhur Dikeroğlu'nun eşi Nursel Dikeroğlu (42) motor parçaları nedeniyle yaralandı.

Özel bir bankada satış ve pazarlama sorumlusu olarak çalıştığı öğrenilen Yılmaz'ın cesedi, Çanakkale Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

Yaralı Dikeroğlu'nun durumunun iyi olduğu bildirildi.

600 bin liseli çözemedi

ÖSYM Başkanı Prof. Yarımağan’dan çarpıcı açıklamada...
Bu soruyu ilköğretim 3. sınıf öğrencileri matematik dersinde çözüyor. Ancak üniversiteli olmaya hazırlanan lise son sınıf öğrencisi ya da mezunu 1.5 milyon gençten 600 bini üniversiteye giriş sınavında bu soruyu yanıtlayamıyor.

Geçtiğimiz gün ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ünal Yarımağan’la bu hafta başlayacak Lisans Yerleştirme Sınavları öncesinde röportaj yapan Gazete Habertürk'ten Pervin Kaplan, 36 yıldır üniversite sınavlarını gerçekleştiren kurumun başındaki kişi olarak kendisini en çok hangi tür soruların yapılamıyor olmasının şaşırttığını sordu: İşte aldığı yanıt:

Artık şaşırmadığını ama yüzde 99’unun çok rahat çözebileceği soruları yarım milyonu aşkın gencin çözememesine üzüldüğünü söyleyen Prof.Yarımağan, örnekle açıkladı: “Bir iki yıl önce üniversiteye giriş sınavında 80 - (12 + 3 + 8) = ? diye bir soru sorduk. Şimdi bu soruya baktığınızda ne düşünürsünüz? ‘Çocuklar bunu yapar’ dersiniz. Oysa bu soruya 600 bin öğrenci cevap verememiş. Neden cevaplamamışlar, neden yapamıyorlar? İlkokul çocuğu bu soruyu yapıyor. Bunlar lise çocukları ya da mezunları. İşte bu soru gibi yüzde 99’unun kesinlikle çözmesi gereken çok basit sorular var. Ama çözemiyorlar.

Biz, yüzde 100 hepsi cevaplar diye ‘Cumhuriyet kaç yılında ilan edildi?’ gibi soruları sınavlarda sormuyoruz. Ama artık kuşkuluyum. Şimdi bu soruyu sorsak, ‘Yüzde yüz doğru cevap alırız’ diyemiyorum. Herhalde yanlış cevap verenler çıkacaktır diye endişe ediyorum.”

Yarımağan’ı gerçekten de endişeye düşüren bu durum, son yıllarda eğitimde tehlike çanları çalmaya başladığının bir göstergesi olarak algılanmalı. Üniversite sınavında, SBS’de her yıl başarısızlığın artması üstelik de soruların kolay olmasına rağmen, yapılma yüzdesindeki düşüş ve özellikle de bazı devlet okulları arasındaki uçurum artık “eğitimde kalitenin” ne durumda olduğunu gösteriyor.

Bugün İstanbul’un göbeğinde köklü devlet liselerinin öğrencileri arasında heceleyerek okuyan öğrenciler karşımıza çıkıyor. Üniversite kapısına bu şekilde getirdiğimiz çocuklarımız bırakın dört işlemi, iki hatta tek işlemli soruları da çözemez durumdalar. Bu durumda biz bu çocukları mı yargılayacağız yoksa onları liseye kadar taşıyan ve ellerine diploma veren eğitim sisteminin ne kadar mükemmel (!) olduğunu mu tartışacağız?

Kendi komisyonu soruşturacak

Marmara saldırısını soruşturacak 'Bağımsız Komisyon' önerisi kabul edildi.
İsrail Kabinesi, 9 Türk'ün hayatını kaybettiği Mavi Maramara baskınıyla ilgili soruşturma komisyonu kurulmasını kabul etti.

İsrail Birleşmiş Milletler'in olayla ilgili uluslararası bir soruşturma yapılmasını reddetmiş, ancak soruşturmaya iki yabancı gözlemcinin katılmasını kabul etmişti.

İsrail hükümetinden yapılan açıklamada, 'Bağımsız Komisyon' önerisinin kabinede oylanacağı kaydedildi.

AB GERİ ADIM ATACAK

Bu arada Gazze'ye insani yardım götüren gemilere İsrail saldırısının ardından ilk olarak İsrail'den soruşturma isteyen, gelen baskılar üzerine uluslararası tarafsız ve bağımsız soruşturmaya destek veren Avrupa Birliği'nin geri adım atacağı belirtiliyor.

Diplomatik kaynaklar, Lüksemburg'da toplanan AB dışişleri bakanlarının, İsrail ordusunun uluslararası sularda yaptığı kanlı baskının yine bu ülke tarafından soruşturulmasına destek vermeye hazırlandığını bildirdi.

İsrail tarafından gözlemci olarak belirlenen Nobel Barış Ödülü sahibi Kuzey İrlandalı David Trimble ile Kanada ordusunun eski hukuk danışmanı Ken Watkin'in nasıl bir tutum alacakları merak ediliyor. Trimble, iki hafta önce "İsrail dostları" grubu kurarak uluslararası toplumda İsrail'i meşruiyetini sorgulayanlarla mücadele edeceğini duyurmuştu. Watkin ise Kanada'da son günlerini Afgan cezaevlerindeki işkenceleri savunmakla geçiriyor.

ABD, İsrail'in uluslararası sulardaki kanlı baskınını soruşturmak için kendi komisyonunu kurmasına, Beyaz Saray sözcüsü Robert Gibbs'in "İleriye doğru atılmış önemli bir adım" şeklindeki açıklamasıyla destek vermişti.

Seyfi Oktay taburcu oldu

"Ergenekon"da gözaltına alındıktan sonra hastaneye yatırılan Oktay taburcu oldu.
"Ergenekon" soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra yüksek tansiyon teşhisiyle yatırıldığı hastanede kalbine stent takılan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay taburcu edildi.

"Ergenekon" soruşturması kapsamında gözaltına alındıktan sonra yüksek tansiyon teşhisiyle yatırıldığı hastanede kalbine stent takılan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay taburcu edildi.

Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbn-i Sina Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. İbrahim Aşık, Oktay'ın taburcu edildiğini açıkladı.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerince 1 Haziranda gözaltına alınan Oktay'ın, Keçiören ve Beysukent'teki evleri ile Gaziosmanpaşa'daki bürosu aranmıştı.

Oktay, daha sonra sağlık kontrolü için Keçiören'deki Adli Tıp Kurumuna götürülmüş, ardından, hastaneye sevk edilmiş ve hastanede yatarak tedavi edilmesine karar verilmişti.

A.A

200'den fazla Özbek öldü

Özbek Lider Celiladdinov, çatışmalarda 200'den fazla Özbek'in öldüğünü söyledi.
Kırgızistan'daki Özbeklerin lideri Cellahiddin Celiladdinov, ülkedeki etnik çatışmada 200'den fazla Özbek'in öldüğünü söyledi.

Özbek Milli Merkezi'nin başkanı Celiladdinov, yaptığı açıklamada, şimdiye kadar 200 Özbek'in toprağa verildiğini belirtti. Geçici hükümetin verdiği ölü sayısı 117, yaralı sayısıysa 1500 kadar.

Özbek lider, etnik çatışmalardan kaçan 100 bin kadar mültecinin Özbekistan sınırında mahsur kaldığını da söyledi.

A.A

İstanbul düğümü çözüldü

CHP, İstanbul İl Yönetimine Berhan Şimşek'in görevlendirilmesine karar verildi.
CHP'nin İstanbul İl Teşkilatı'nda yaşanan krizle ilgili, Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Okay, İstanbul İl Yönetim Kurulu'nun düştüğünü, Gürsel Tekin'in yerine Berhan Şimşek'in atandığını açıkladı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Hakkı Süha Okay, İstanbul İl Yönetim Kurulu'ndan 2 kişinin Parti Meclisi'ne seçilmesi sonrasında CHP İstanbul İl Yönetim Kurulu üye sayısının 18'e indiğine dikkati çekti.

Bunların 8'inin bugün Ankara'da İl Yönetim Kurulu'ndan istifalarına ilişkin dilekçe verdiklerini belirten Okay, böylece İl Yönetim Kurulu üye sayısının 10'a düştüğünü ifade etti. 21 olan il yönetim kurulundaki üye sayısının salt çoğunluğunun altına indiği için il yönetimi boşalmış olduğunu açıkladı.

Okay, Gürsel Tekin yerine Berhan Şimşek'in, Genel Merkez tarafından İstanbul İl Başkanlığı'na atandığını açıkladı.

Okay, Berhan Şimşek'ten boşalan Parti Merkez Yönetim Kurulu(MYK) üyeliğine Gürsel Tekin'in önerileceğini söyledi.

Rahşan Ecevit kilidi vuruyor

Rahşan Ecevit, Demokratik Sol Halk Partisi'ni(DSHP) kapatacaklarını açıkladı.
Demokratik Sol Halk Partisi (DSHP) Genel Başkanı Rahşan Ecevit, DSHP Kurucular Kurulu'nun partiyi kapatma kararı aldığını bildirdi.

Ecevit, CHP Ankara Milletvekili Emrehan Halıcı aracılığıyla Meclis'te yaptığı yazılı açıklamada, ''Cumhuriyetin kurum ve kurallarına sistemli bir biçimde saldırıldığını, anayasal sisteme ve laik düzene karşı insafsızca bir mücadele verildiğini'' ileri sürdü. Ecevit, şunları kaydetti: ''Bireysel ve kurumsal çıkar hesaplarının bir kenara bırakılması ve güçlerin birleştirilmesi gerekmektedir. Mutlu, güvenli ve huzurlu bir Türkiye özleyen halkımızın umudunu gerçeğe çevirmenin yolu bölünmelerden değil, birleşmelerden geçmektedir.

Atatürk ve Cumhuriyet ilkelerine bağlı kesimlerin CHP'ye destek olmaları çağrıma, DSHP de katılmış ve 12 Haziran 2010 günü toplanan DSHP Kurucular Kurulu partiyi kapatma kararı almıştır. Solda birlik adına çok önemli olan bu gelişmenin, daha da yaygınlaşması ve solun yanı sıra merkezi de kapsayacak biçimde genişlemesi en büyük dileğimdir.''

Türkiye NATO'dan çıkartılabilir

Kamran İnan, Türkiye'nin NATO'dan çıkarabileceğini söyledi.
İsrail'le kanlı baskın krizi, Ortadoğu ile yakınlaşma, BM'de İran'a yaptırımlara "hayır" oyu gibi baş döndüren gelişmeler yaşanırken, "eksen kayması" gündemin ilk sırasına oturdu. Batı basını ve devlet adamları "Türkiye doğuya itildi" derken, Türkiye'de hükümet ısrarla, "Eksen kayması, yok" diyor.

Daha hafta sonu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon'da "AB üyeliğinden vazgeçecek değiliz; çalışıyoruz" dedi. Ancak Suriye, Lübnan Ürdün ve Türkiye arasında 10 Haziran Cuma günü imzalanan serbest ticaret, serbest vize bölgesi oluşturulması ve ortak işbirliği konseyi çalışması yapılmasına ilişkin ortak deklarasyon sonrası "Ortadoğu Birliği mi?" soruları sorulmuştu.

Bütün bu "eksen" tartışmalarına en çarpıcı değerlendirme Türk siyasetinin duayen ismi Kamran İnan'dan geldi. Vatan Gazetesi'nden Mine Şenocaklı'nın sorularını yanıtlayan İnan, “Türkiye NATO’dan çıkartılabilir” dedi. Bu sözünü de yaklaşık 50 yıl önceki tutanaklara dayandırıyor.

İşte Kamran İnan'ın yaptığı çarpıcı tespit ve açıklamalar...

Kamran İnan, endişeli, hem de çok endişeli! Düşünüyor, taşınıyor, her zamanki gibi okuyor, dinliyor, tartışıyor, yorumluyor, çıkan sonuçlar hiç temenni etmese de onu korkutuyor. Korkuyor olmasından dolayı değil elbette ama yarım asırlık siyasi ve diplomatik deneyiminden, kültürel birikiminden ötürü onun fikirlerine başvurmaya karar vermiştik yazı işleri toplantısında. Çünkü Kamran İnan, 1973 yılında Adalet Partisi’nden Bitlis Senatörü seçildiğinden bu yana hem iç politikada hem de dış politikada önemli kararlara imza atmış bir isim. Biz üstlendiği görevlerden birkaçını sayalım sadece; 1979’dan 1983’e kadar Birleşmiş Milletler Örgütü Türkiye Daimi Temsilciliği görevini sürdürdü. TBMM Dış İlişkiler Komisyonu Başkanlığı yaptı. ANAP hükümetlerinde devlet bakanlığı görevlerini üstlendi, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı oldu... Bir diğer önemli özelliğini de belirtelim, her seçimde çok rahat biçimde Meclis’e girdi, partisi ister yükselişte olsun, ister tepetaklak gitsin! Az bulunur bir siyasetçi olarak zamanında bırakmayı da bilen biri, ki kazanması garantiyken üstelik!

“Yaşlandım, gençlerin önünü açmak lazımdı. Zamanı gelmişti” diyor köşeye çekilme kararının gerekçesini açıklarken... Siyasetten sadece siyasetçi olarak kopmuş, ama birikimlerini aktarmak için yaşına bakmaksızın koşturuyor. Milli Güvenlik Akademisi’nde AB ve Türkiye ilişkileri konularında dersler veriyor. Makaleler yazıyor. Son olarak 12’nci kitabı “Bir Ömür”ü çıkardı. Kendi deyimiyle “Çemberin dışında kalmamak için...”Afrikalılar’ın bir atasözüyle devam ediyor; “Bir yaşlı adam ölünce bir kütüphane yanar.” O, kütüphane yanmadan bütün eserleri kaçırıyor! Ankara’daki evinde bizzat tanık oldum ki, TBMM’nin gördüğü, ender çok okuyan, çok yazan bir siyasetçi o. Görüşlerini onaylayın ya da onaylamayın ama mutlaka kulak kabartın. Zira bizzat görmüş geçirmiş birinin gözüyle her uyarısının altında bir gerçek yatıyor!

Eksen kalmadı ki kaysın!

* Sizinle iki konuyu konuşmak istiyorum. Ama öncelikle ‘Türkiye’de eksen kayıyor mu? Batı’dan kopup Doğu’ya mı yaklaşıyoruz?’ sorularıyla başlayalım isterseniz...

Bir defa eksen kalmadı ki kaysın! Eksen tamamen ortadan kalktı. Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren eksen Batı ile beraberlikti. Orada da yanlış anlaşılmalar var. Batı ile işbirliği, Batılılaşma sadece muhasır medeniyet seviyesi meselesi değildi. Büyük Atatürk tarihten çok etkilenirdi. Baktı ki, tarihte Batı dünyası Osmanlı İmparatorluğu’na ve Türklere karşı... Özellikle Fransa ve İngiltere başta olmak üzere bütün Batı Rusya ile anlaşarak bize vurmuş. İşte onların bize yeniden vurmasını önlemek için beraber olma, nötralize etme yolunu seçmiştir. Yine bakmıştır ki Yunanistan 1821 Mora Yarımadası İsyanı’yla bağımsızlığını ilan etmiş ve bu tarihten itibaren Batı gücünü arkasına alarak hep Türkiye’ye vurmuştur. Onu da nötralize etmek için, Yunanistan’ın bulunduğu bütün kuruluşlarda bulunmanın doğru olacağını düşünmüştür ve doğru bir şey yapmıştır. Ama nerede atladık bunu?

* Avrupa Birliği’nde mi?

Evet. AB’de atladığımız içindir ki bugün çekiyoruz.


* O zaman bu kararı veren Ecevit’ti. Bu gerçeği göremedi mi sizce?

Sayın Ecevit’in kabahati çok az.


* Asıl kabahatli kim peki? Demirel düzeltebilirdi belki hemen sonra. Çünkü Başbakan olmuştu. O mu?

Biliyorsunuz Yunanistan bizim gibi ortak üyeydi. Kıbrıs Harekatı’ndan sonra bizim de itip kakmamızla demokrasinin dönüşüyle 1975 yılında ortaklık anlaşmasını bir tarafa itip tam üyelik başvurusunda bulundu. O zaman Avrupa Birliği Genel Sekreteri olan, İstanbul doğumlu Emile Noel bize haber gönderdi, sonra da geldi, dedi ki, “Siz de müracaat edin. Ya ikinizi de alalım ya da ikinizi de kabul etmeyelim.” Biz ne yaptık? O zamanki Dışişleri Bakanı, “Efendim Yunanistan’ın tek başına girmesinden biz mutlu oluruz, destekliyoruz” dedi... Zamanın Başbakanı sırf merkez sağ koalisyonunu ayakta tutmak için, çünkü bir kanadı AB’ye karşıydı, “Yunanistan AB’ye girmişse girmiş efendim, ne yapalım yani onu izlememiz şart mı?” ifadelerini kullandı ve başımıza bu işler geldi. Ben o zaman senatördüm, senatoda 3-4 defa çıktım, “Bu, cumhuriyet tarihinin en büyük diplomatik hatası olur. Bunun faturası ileride çok ağır çıkar, kanla bile ödemek tehlikesiyle karşı karşıya geliriz” dedim. Dinletemedim... Ve şimdi bu Demokles’in Kılıcı gibi başımızda sallanıp duruyor. Yunanistan da bunu kullanıyor bize karşı.

Fakirlerin ortaklığı olmaz

*Şimdi bir de AB, “Acaba Türkiye’de eksen kayıyor mu?” diyor...

Evet. Çünkü sayın iktidarın çizmeye çalıştığı dış ilişkiler, eksen daha ziyade din ve inanç üzerindendir... Oysa Fransız eski Dışişleri Bakanı Kardinal Richelieu’nün ifadesidir; dış ilişkilerde inancın yeri yoktur. General de Gaulle bunu genişletti, dedi ki, “Dış ilişkilerde ideoloji ve inancın yeri yoktur, sadece milli menfaatler vardır.” Oysa şimdi Türkiye dış ilişkilerde inancı ön plana aldı ve hatta son beyanlarla toprak bağını bile dine bağladı. Bunlar çok tehlikeli yaklaşımlar. Bu, kendi millet ve devlet varlığınızı bir nevi eritmek, ortadan kaldırmak ve siyaseti sadece ümmet ve din esası üzerinden götürmek demektir. Son zamanlarda moda, Ortadoğu’da işbirliği, birlik kurulması ve AB’ye karşı gelmek... Yüksek makam sahibi bir zatın bir ifadesi oldu evvelki gün; “Türkiye artık lokomotiftir” dedi. Peki ama tren olması için vagonlar lazım! Sonra hemen dediler ki, “İşte Ürdün, Suriye, Lübnan!” Ama şimdi bu üç vagona bakıyorsunuz, üçü de boş. Boş vagonlardan tren yapacaklar. İkincisi; bu vagonlardan biri Ürdün, ki bütçesini bile Amerika ve İngiltere karşılıyor ve onlardan ayrılması mümkün değil. Lübnan’ın Batı’yla olan ilişkileri, bilhassa Fransa’yla yakınlığı malum. Suriye’nin potansiyelinin ise maşallahı var, teraziye koyun kefe yerinden oynamaz. Şimdi siz bunları bir defa aynı rayda nasıl götüreceksiniz? İkincisi; şu hakikati hükümetin ve kamuoyunun kabullenmesi lazım, fakirlerin ortaklığı, şirketi olmaz. Bakın örneklere, bir Arap Birliği var, seneler ve seneler boyu bir şey çıkardı mı ortaya? Hayır çıkarmadı. Bir Ekonomik İşbirliği Teşkilatı var. Merkezi Tahran’da. Bahsini duyuyor musunuz? Özal zamanında Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı kuruldu. Şimdi ismi geçiyor mu? Hayır. Çünkü fakirlerin birbirine verecek bir şeyi yok. Daha geniş manada; İslam Konferansı Teşkilatı’nı ele alalım... İçinde 57 devlet var. Peki ortada ne var? Senede bir iki defa toplanıp, 40-50 karar tasarısı hazırlanır, sonra hepsi masada kalır. Hiçbir şey yok. Buna mukabil bakıyorsunuz herkes AB kapısını çalıyor, 6 devletle başladılar 1957’de Roma Antlaşması’yla... Bugün 27 devlet var. Niye? Çünkü teknoloji var, sermaye var, üretim var, ekonomik güç var, dayanışma var. Şimdi bu ortadayken, sayın iktidar “Ben burada ortaklık kuracağım” diyor.

Sayın iktidarımız dış ilişkilerde din kardeşliğini öne aldı

* Peki ya Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun son açıklamaları ne anlama geliyor?

Dışişleri Bakanı yeni dış politika çerçevesini anlatırken, Kars’tan Fas’a, Sinop’tan Sudan’a, Ankara’dan Aden’e bir coğrafi bölge tarifi yaptı. Dikkat ederseniz bu coğrafya, Amerikalıların birkaç sene önce ortaya attığı ve kimse anlamadığı için havada kalan Büyük Ortadoğu Projesi coğrafyası... Peki, bu coğrafyada Amerika’nın yapamadığını siz mi yapacaksınız ve nasıl yapacaksınız? Bu coğrafyadaki devletlerin bir-ikisi hariç hepsi Washington’ın elinde... Bütün yöneticiler Amerika sayesinde ayakta kalıyor ve hepsi de Batılı sanayileşmiş memleketlerin menfaatlerini temsil ediyor. Bu politikayla siz Türkiye’yi nereye götüreceksiniz? Şimdi Ürdün’le, Suriye’yle, Lübnan’la birleşik kap yapın. Ee onların kabı boş, bizde bir nebze var, ama o da oraya akar gider. Siz bunları arkanıza alarak dünyaya nasıl kafa tutarsınız? Şimdi deniyor ki, Türkiye ile bu dört devletin milli gelirleri 750 milyar dolar! ABD’nin savunma bütçesi yalnız 750 milyar dolar, yıllık bütçesi 3.5 trilyon dolar, milli geliri 11 trilyon doların üzerinde! Şimdi siz bunun karşısında neyi, nasıl yapacaksınız? Devlet gerçekle idare edilir, hayalle değil.

* O zaman bu konuşmalarda AK Parti’nin tabanını dikkate alan bir iç hesap mı var? Yani bunlar hep seçimlere yönelik hamleler mi?

Hayır, bütün bunlar etap etap geliştirildi. İlk büyük darbe Davos’ta yaşandı, sonraki gelişmelerle evvela İsrail’le kapışma oldu, sonunda onların da 21 Mayıs gecesi yaptıkları insanlık dışı hareketle BM Güvenlik Konseyi’nde Amerika’ya karşı vaziyet alıp İran’la yakınlaşıldı... Bir devletin vazifesi önce kendi milletinin menfaatlerinin avukatlığını yapmaktır, başkasının avukatlığını değil. Bu İran aşkı nereden doğdu? Yani 17 Mayıs’ta bir antlaşma yaptık. Çok başarılı diplomatik bir zafer değil. İran’ın en büyük ekonomik ortakları Rusya ve Çin’dir. Bunların ikisi Amerika’yla anlaşmış, o zaman siz ne yapmaya ortalıkta dolaşıyorsunuz? Gidip de Brezilya’yla el ele veriyorsunuz? Siz NATO üyesisiniz, Brezilya değil. Nitekim Amerika’da biri çıktı, “Türkiye’yi NATO’dan atmak lazım” dedi. Oysa Türkiye’yi NATO’ya aldıran da Amerika’dır. Ve bir söz vardır; zor zamanlarda uzatılan el unutulmaz...

* Nasıl?

8 Şubat 1945’i ele alın, Yalta Konferansı’nda Stalin iki defa bir söz kullanıyor, “Sovyetler Birliği boğazına yapışmış eli kırıp atacaktır” diyor. Boğazına dediği Türk boğazları ve el Türkiye... Arkasından takip edin, Kars ve Ardahan’ı istedi ve Boğazların ortak savunmasını ihlal etti. Türkiye tek başına idi ve tek başına olmasına rağmen de dimdik ayakta kaldı. Sonra Amerika Başkanı Truman 12 Mart 1947’de Türkiye’nin bağımsızlık ve toprak bütünlüğünü teminat altına aldıktan başka 500 milyon dolarla ekonomik ve askeri yardım başlattı ve bu 50 sene devam etti. Yani insan hiç olmazsa Truman’dan utanır, sıkılır! Bu nasıl iştir? Gidip de orada parmak kaldırmak, Amerika’ya kafa tutmayı marifet saymak. Bu olmuyor, kusura bakmasınlar... “Global güç olacağım” diyor, olamazsınız efendim. Bölgesel amenna! Ama bu da zorla olmaz. Şimdi bir noktada mevcut hükümetin görüşüne katılırım, biz uslu çocuktuk, Batı’nın her dediğini kabul eden, “Evet efendiciğim” diyen... Bunu biraz Özal, biraz da Ecevit bozmaya çalıştı ama olmadı. Tamam aktif olmak lazım diplomaside, savunmada değil. Ama bunun limitleri var. İddialarınızla imkanlarınız orantılı olacak. ‘Yıkıp atacağım’ demekle, bu olmuyor. Sonra bizim Amerika ile çok güvenli ilişkilerimiz vardı. İlk kırılma nerede oldu? 1 Mart tezkeresinde, 2003’te... Ondan önce haftalarca o müzakereler yapılmasaydı böyle olmazdı. Nitekim Sayın Özal’dan da istediler, o hemen ilk gün “Yapamam” dedi ve izah da etti, hiçbir kırılganlık olmadı... Ama AKP Hükümeti ne yaptı? Hemen pazarlıklar, heyetler... Önce maalesef ‘Gel gel’ dedi... Sonra dünyanın en büyük gücünün prestijini kırdı. Nitekim Amerika Savunma Bakanı, “Türkiye bizim tüm planlarımız alt üst etti ve bu bize çok pahalıya mal oldu” dedi. Şimdiki Savunma Bakanı da diyor ki; “Türkiye bizi hayal kırıklığına uğrattı.” Şimdi de, Amerika açıklama yaptı, “İsrail olayından önce Hamas temsilcisinin Ankara’da temaslarda bulunduğunu tespit ettik” diye. Bu iş değil... Bütün Batı dünyası bu son olaylarda Türkiye’ye güvenini kaybetti. Ve yakında Türkiye’nin NATO’dan çıkarılması gündeme gelebilecek.


* Hangi gerekçeyle?

İran’la yakınlık!

* Bu çok büyük bir iddia değil mi?

Gayet tabii... Ünlü bir Amerikalı gazetecinin daha 1993’te yazdığı kitabının ilk makalesinde medeniyetler çatışmasıyla ilgili bir paragraf vardı, herkesin dikkatinden kaçtı, orada diyor ki; “Türkiye AB’ye girmeye çalışadursun, Türkiye’yi NATO’dan çıkarmak çalışmaları yavaş yavaş başlatılmıştır.” Nitekim Türkiye’nin NATO’ya girmesi çok zor oldu. 1952’deki tutanaklar hâlâ açıklanmadı. Kuzey ülkeleri Türkiye’nin NATO üyeliğine şiddetle karşıydı. Sebep de Türkiye’nin sınır komşuları İran, Irak ve Suriye’nin bir tehlike bölgesi olmasıydı. Bu ülkeler “Türkiye yüzünden bizi savaşa götürmeyin” diyorlardı. Bugün AB de aynı korku içersinde... Çünkü bu 3 ülkeyle komşu Türkiye’yi AB’ye almak demek AB’nin bunlarla komşu olması demektir. O bakımdan Türkiye’nin realist olması lazım.

* O zaman sizce Türkiye kendini ateşe mi atıyor en son yaptığı hamlelerle? NATO’dan çıkarılma tehlikesi olabilir diyorsunuz...

Olabilir... Yani siz tümüyle Batı’yı reddederseniz, Batı’nın karşısında yer alırsanız bu sonuç kaçınılmaz olur.

Azerbaycan’a bile sırt çevirdik, çünkü onlar laik bir ülke

* Bugün Erdoğan’ın bir açıklaması var, “AB bizi oyalıyor” diyor. Katılıyor musunuz?

AB zaten söylüyor, “Biz sizi almayacağız” diyor. Almanya söylemedi mi 10 defa, Fransa söylemedi mi? Siz sanıyor musunuz ki AB yüzde 100 samimi. Hayır, efendim... Avrupa Birliği’ni kullanarak Türkiye’nin devlet kurumlarını güçsüz hale getirmek istiyorlar... Uyum kanunları diye diye polis çalışamaz oldu, yargı çalışamaz hale geldi. Oradan gelen darbelerle, içerden de beslenerek TSK sindirilmek istendi, prestiji kırıldı... Avrupa benim iyiliğimi ister mi? Avrupa benden intikam almak istiyor. Şimdi en uygun zamanı buldu. Aslında Avrupa’nın intikam duygularını frenleyen Amerika’ydı. Budapeşte’deki bir NATO toplantısında o zamanki Amerikan Büyükelçisi Avrupalılara dedi ki; “Biz size Türkiye’yi ezdirmeyiz, bizim müttefikimizdir, Türkiye’yi rahat bırakın!” Ki, ben de sonra gittim kendisine teşekkür ettim... Ama şimdi Amerika’yı da terk etti Türkiye.

* Niçin intikam alıyor Türkiye’den Avrupa Birliği?

Ben Viyana kapılarına gitmişim, İstanbul’u fethetmişim, yetmez mi?

Başbakan ABD’ye niye 18 defa gitti?

* O zaman siz de kabul ediyorsunuz, Avrupa Birliği bir Hıristiyan kulübü?

Gayet tabii... Şimdi, buna rağmen Amerika benim elimden tutarak götürdü NATO’ya soktu, AB’ye girmemiz zorlaştı, her türlü gayreti gösterdi... Ama şimdi ABD kötü! Peki Amerika bu kadar kötüyse niye 18 defa Amerika’yı ziyaret ettiniz Sayın Başbakan? Richard Perle Washington’un en ileri gelen liderlerinden biridir, savunma bakanı yardımcısıyken tanımıştım, 2002 yılında ‘Yılın Devlet Adamı’ ödülünü almak için Washington’a gittiğimde, bu vesileyle konuşmuştuk... Demişti ki, “Bizim size güvenimiz İngiltere’ye olan güvenle eşittir. Bizim amacımız sizinle el ele vererek Avrasya ve Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek, sizi bölgenin güç merkezi haline getirmek...Ve bilin ki, biz gelecek sene Irak’ı vuracağız.” Ben bunu geldim sayın hükümete aynen naklettim... Şimdi böyle bir halden böyle bir hale geldik Amerika’yla. Niye, faydası ne? İran’ın tarihini inceleyin, Osmanlı ne zaman Batı’yla savaşmış, hep ensemizden bizi vurmuştur, hep bizi kıskanmıştır. Son gelişmelere kadar PKK’nın Suriye kadar savunucusuydu. Bu çok acı... 5 milyar metreküplük doğalgaz anlaşmamız var. Ne zaman kış gelse, Türkiye’nin ihtiyacı çoğalsa bir bakıyorsunuz kesiveriyor. Yok efendim, teknik bir arıza, yok efendim tüketimimiz arttı. Böyle bir ülkeye nasıl güvenirsiniz? Bizim sayın iktidarımız din kardeşliğiyle, kan kardeşliğini karıştırıyor. Ve din kardeşliğini her şeyin üstünde tutuyor. Sayın Başbakan, “Biz Arapsız yapamayız” diyor... Kemal Paşa’nın, Fahrettin Paşa’nın hatıralarını okusun. Arapların bize neler yaptığını bir öğrensin lütfen! Ve sonunda da bir avuç Ermeni’nin Azerbaycan’a tecavüzü karşısında sergilediğimiz manzara ve bugün de sırtımızı onlara çevirmiş olmamız. Niye çeviriyoruz kardeş cumhuriyete sırtımızı biliyor musunuz? Çünkü onlar komünizm eğitimi almış laik memleketler. Laik memleketlerle çok yakınlaşmak istemiyorlar. Ama buna mukabil Arap’a dönüş var. Bu politikayı anlamak mümkün değil. İnsanlar kendi şahsi düşüncelerini devlete mal edemezler. Eğer bu hataların faturasını bunu icra edenler ödeyecekse amenna ama devlet, millet ödüyor. Raydan çıkarsanız da raya tekrar giremezsiniz. Bunlara bakmak lazım. Ama hiç kimseyle istişare yok. Hatta geçen gün Başbakan “Monşerler” diye bir de taş atarak, “Diplomaside kimse bize ders vermeye kalkmasın” dedi... Türkiye, cumhuriyetin en sıkıntılı dönemine girdi ve cumhuriyetin dış politika temellerinin hepsi düştü. Bunun Türkiye’ye faturası çok ağır olacaktır... Bu durum Türkiye’ye karşı kötü niyetleri ve planları olanların bütün hepsini harekete geçirir. Nitekim son gelişmeler neticesi terör hemen yayılmaya başladı.

Erbakan bu kadar aşırı değildi bir limiti vardı

* İsrail’in terör olaylarının artışında bir katkısı var mıdır?

Herkesin olacak. “Biz de Türkiye’nin güçlenmesini önleyelim” denecek. Ve nitekim Avrupa Birliği, Türkiye’yi tehdit kaynağı olarak görüyor. Çünkü AB’de nüfus yaşlandır, bizde dinamizm hâlâ var, bulunduğumuz coğrafi bölge çok önemli... Napolyon’un haklı bir ifadesi var, diyor ki, “Coğrafya milletlerin kaderini tayin eder!” Doğrudur... Avrupa hâlâ, “Bunlar yarın iştahları kabarır da Balkanlardan yürüyüşe çıkarlar mı Viyana kapılarına doğru” diye düşünüyor. Türkiye’nin yolunu kesmek büyük güçlerin değişmez politikasıdır. Türkiye şimdi tam büyümedi, potansiyelini bulmadı ve üstelik de 600 milyar dolarlık bir kamburu, yani dış açığı var. Ama “Ben küresel bir gücüm, lokomotif oldum” diyor... Millet bakıyor arkada vagon yok, olan da boş, lokomotifte yakıt bile yok... Bununla dış politikayı götüremezsiniz, mümkün değil...

* Erbakan da zamanında “İslam ortak pazarı kuracağız“ demişti...

Ama bu kadar aşırı değildi. Sayın Erbakan’ın bir limiti vardı. Biliyordu nerede durulması gerektiğini... Ben kabinede de onunla bulundum, üstelik bir kültürü vardı. Okuyan bir kimseydi. Yabancı dili vardı. Almanya’da tahsil görmüştü... İç tüketim bakımından bazı şeyler yapardı ama devlet dediğin zaman orada dururdu. Şimdi sabah akşam yumruk havada... “İsrail’in kafasına indireceğiz!” İndir efendim, sonra el geliyor, cebe giriveriyor. O zaman ciddiyetinizi, inandırıcılığınızı kaybediyorsunuz... Şimdi dikkat buyurun, ortada karanlıkta bırakılan bir nokta var. Geminin bayrağı! Bir türlü hükümet açıklamıyor. Oysa bazı yerlerde Türk diyor. Nitekim savcılık dosyayı İstanbul’a gönderdi Ankara’dan. O zaman bu Türk vatanına tecavüzdür. Türk bayrağını taşıyan bir gemi anavatanın bir parçasıdır, bu da savaş sebebidir. Peki ne olacak dersiniz?

Minibüs TIR'la çarpıştı

Sivas'ın Yıldızeli ilçesinde servis minibüsü ile TIR'ın çarpıştı.
Sürücülerinin kimliği henüz öğrenilemeyen 76 AU 692 plakalı TIR ile bir köyden Yıldızeli'ne tekstil işçilerini taşıdığı öğrenilen 60 DN 971 plakalı minibüs, ilçe girişindeki, Sivas-Ankara kara yolu üzerinde bulunan Tokat kavşağında çarpıştı.

Kaza sonucu, ilk belirlemelere göre 15 kişi yaralandı. Yaralılar Yıldızeli ve Sivas'taki hastanelere sevk edildi.

A.A

Eruygur'un yerine Çölaşan

ADD'nin genel kurulunda Şener Eruygur'un yerine Tansel Çölaşan seçildi.
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) 11. Olağan Genel Kurulu'nda, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuksuz yargılanan ADD Genel Başkanı ve eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Şener Eruygur'un yerine Danıştay eski Başsavcısı Tansel Çölaşan'ı seçildi.
ADD 11. Olağan Genel Kurulu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde dün yapıldı. Genel Başkanlık seçimlerinde eski Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan, eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun desteklediği Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, önceki Genel Sekreter Hüseyin Emre Altınışık ve Atila Sarp yarıştı.

Başkan ve Yönetim Kurulu üyelerinin belirlendiği seçimde, yaklaşık bin delege oy kullandı. Seçimde 657 oy alan Çölaşan, ADD'nin yeni genel başkanı oldu. Çölaşan'ın listesinden 23 kişi de yönetime girdi. Eminağaoğlu'nun desteklediği Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Alpaslan Işıklı'nın listesinden ise sadece Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ümit Zileli girebildi.

Genel başkanlığa aday olan önceki Genel Sekreter Hüseyin Emre Altınışık da tek başına listeye girenler arasında yer aldı. Eski YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu Çölaşan'ın listesini delerek ADD'nin Yüksek Disiplin Kurulu'nda görev almaya hak kazandı. ADD'nin yeni Yönetim Kurulu'nun bu hafta toplanması bekleniyor.

Cihan

Çok tartışılacak sözler

Bülent Arınç, "TSK, artık CHP’nin arka bahçesi değil" dedi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Artık şerefli Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) CHP’nin arka bahçesi olmadığını” söyledi. AK Parti Genel Merkezi’nce düzenlenen “Türkiye Buluşmaları” ikinci etabı çerçevesinde, konuşan Arınç, Anayasa değişikliği referandumuna değindi.

Arınç şunları söyledi: “CHP, geleceğini yargıyla iş birliğine bağlamış. O desteğinden mahrum olursa hiçbir zaman iktidar yüzü göremeyeceğine inanmış bir defa. Yanlış da olsa inanmış. Artık ‘CHP artı ordu eşittir iktidar’ formülünün geçersiz olduğunu biliyorlar. Çünkü şerefli TSK, CHP’nin arka bahçesi değil artık, bunu çok iyi öğrendiler. Artık TSK ve onun komuta kademesindekiler, bir partiyle doğrudan ilişki kurup o partinin geleceğini sağlama noktasında değiller. Onlar şerefli, onurlu komutanlar olarak Türkiye’nin hem iç hem dış güvenliğindeki görevini çok iyi yapmaya başladılar. Hele hele kendilerinin istismar edilmesine, kendileri üzerinden siyaset yapılmasına da hiç razı değiller. CHP bunu gördü artık... Onun için başka müttefikler aramaya başladı. O da ‘Yüksek yargı acaba olabilir mi?’ diye bir hevesin içerisinde.”

CHP-MHP hükümeti isteniyor

Arınç, “Şu anda Türkiye’de hangi ankete bakarsanız bakın, Ak Parti’ye olan destek hiç bir ankette yüzde 40’tan aşağı değildir” dedi. Ak Parti iktidarına karşı 4-5 yıldan bu yana bir siyaset mühendisliği olduğunu söyleyen Arınç, Ak Parti’yi yıkıp yerine CHP-MHP hükümetinin getirilmek istendiğini belirtti. Bunun çok yanlış olacağına, CHP ve MHP’nin Türkiye sorunlarına bakışı ve getirdikleri çözüm noktalarının farklı olması gerektiğine inandıklarını belirten Arınç, böyle hükümetlerin Türkiye’ye fayda vermeyeceğini çok iyi bildiklerini dile getirdi.

Sümbül Sinan Tekkesi’ni açtı

Bülent Arınç, Fatih Belediyesi önderliğinde İl Özel İdaresi tarafından restore ettirilen Kocamustafapaşa’daki Sümbül Sinan Tekkesi’nin açılışındaki gösterileri izledi. 1 milyon 633 bin 881 liraya restore edilen Sümbül Sinan Tekkesi’nde, tezhip, hat ve musiki alanlarında eğitim veriliyor.

ABD'den İsrail'e destek

İsrail'in kendi iç soruşturmasını yapacağını açıklamasına ABD'den destek geldi.
Beyaz Saray Sözcüsü Robert Gibbs(Sağda), İsrail'in iki hafta önce Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırısıyla ilgili olarak kendi iç soruşturma komisyonunu kuracağı açıklamasını ''önemli bir adım'' olarak nitelendirdi.

Gibbs, yaptığı yazılı açıklamada, ''İsrail hükümeti, Gazze'ye giden filoda meydana gelen feci olaylarla ilgili koşulları soruşturmak üzere bağımsız bir kamu komisyonu kurulması teklifinde bulunarak ileriye doğru önemli bir adım atmıştır'' ifadesini kullandı.

Sözcü Gibbs, ''ABD'nin, BM Güvenlik Konseyi'nin başkanlık açıklaması yoluyla, filoda bulunanlardan 9 kişinin hayatını kaybetmesine, birçok kişinin yaralanmasına yol açan bu eylemlerin kınanmasında, hızlı, tarafsız, güvenilir ve şeffaf bir soruşturmanın desteklenmesinde uluslararası topluma katıldığını'' kaydetti.

"İsrail'in, diğer tüm ülkeler için olduğu gibi, kendi ulusal güvenliğini ilgilendiren olaylarla ilgili bir soruşturmayı üstlenmesine izin verilmesi gerektiğine inandıklarını'' belirten Gibbs, ''İsrail'in, uluslararası standartları karşılayan bir askeri adalet sistemine sahip olduğunu, ciddi ve güvenilir bir soruşturma yürütme kapasitesi bulunduğunu, teklif ettiği bağımsız kamu komisyonunun yapısı ve görev kapsamının hızlı, tarafsız, güvenilir ve şeffaf bir soruşturma standardını karşılayabileceğini'' ifade etti.

Gibbs, ''Ancak süreç ya da sonuçlarıyla ilgili peşin hükümde bulunmayacağız ve ilave sonuçlara varmadan önce, soruşturmanın yürütülmesi ve tespitlerini bekleyeceğiz'' dedi.

"İsrail'e (soruşturma) sürecini tamamlaması için zaman verilmesi gerekmekle birlikte komisyonun ve askeri soruşturmanın hızlı biçimde tamamlanmasını beklediklerini'' belirten Gibbs, ''(soruşturmanın) tamamlanmasının ardından varılan sonuçların halka ve uluslararası topluma sunulmasını beklediklerini'' sözlerine ekledi.

KENDİ SORUŞTURMA KOMİSYONUNU KURACAK

İsrail, iki hafta önce Gazze yardım gemilerinden Mavi Marmara'ya düzenlenen ve 9 Türk'ün ölümüne neden olan saldırıyla ilgili olarak kendi iç soruşturma komisyonunu kuracağını açıkladı.

İsrail Başbakanlığından gece saatlerinde yapılan açıklamaya göre, komisyonda iki yabancı gözlemci bulunacak.

İsrail, BM'nin 31 Mayısta meydana gelen gemi saldırısının uluslararası bir komisyon tarafından soruşturulması önerisini reddetmişti.

Soruşturma komisyonunda, yabancı gözlemci olarak yer alması öngörülen iki kişiden birinin, Nobel Barış ödüllü Lord David Trimble, diğerinin de Kanada askeri kuvvetlerinin eski Baş Askeri Hukuk Müşaviri Ken Watkin olduğu belirtildi.

İsrail Başbakanlığının açıklamasında, soruşturma komisyonunun başkanlığını, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin emekli yargıçlarından Yaakov Tirtel'in yapacağı, ayrıca komisyonda uluslararası hukukçu Prof. Şabtay Rosen ile İsrail ödülü sahiplerinden ve Hayfa'daki eski Teknion Başkanı Amos Horev'in de bulunacağı bildirildi.

Olayın uluslararası yönleri ışığında, komisyona hukuk, askeri ve insan hakları alanlarında dünyaca tanınmış iki yabancı gözlemcinin katılmasına karar verildiği ifade edilerek, uluslararası gözlemcilerin soruşturma komisyonunun oturumlarına ve değerlendirmelerine de katılacakları kaydedildi.

İç soruşturmayla ilgili nihai kararın, bugün toplanacak Bakanlar Kurulunda oylanacağı belirtildi.

Açıklamada, soruşturma komisyonun aynı zamanda Gazze Şeridi'ne denizden uygulanan ablukanın güvenlik durumunu uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde gözden geçireceği bildirildi. 31 Mayıstaki yardım gemisinin ''Gazze'ye varmasının engellenmesi'' konusunun yine uluslararası hukuk çerçevesinde ele alınacağı, yardım filosunu düzenleyenlerin eylemlerinin ve katılımcıların kimliklerinin de inceleneceği ifade edildi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Gazze filo seferi ile ilgili olarak bir soruşturma komisyonu kurulmasında her şeyden önce İsrail askerlerinin, ordunun bağımsızlığını ve itibarını korumayı amaçladıklarını hem de uluslararası toplum tarafından gemi saldırısına ilişkin yöneltilen sorulara güvenilir ve bağımsız cevap sağlamayı amaçladıklarını belirtti.

"ÖZÜR DİLEMEYECEĞİZ"

İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Dani Ayalon(Solda), ülkesinin, İsrail ordusunun 31 Mayısta Gazze yardım gemisine düzenlediği ve 9 Türk'ün ölümüne yol açan baskınla ilgili özür dilememesi gerektiğini ve özür de dilemeyeceğini söylemişti. Ayalon, CNN televizyonuna yaptığı açıklamada, asıl özür dilemesi gerekenlerin, gemi seferinin organizatörleri olduğunu savunarak, İsrail'in sorumlu ve itidalli davranmaya çaba gösterdiğini öne sürdü.

A.A

Hakkari'de 1 şehit

Hakkari Şemdinli'deki saldırıda 1 asker şehit oldu.
Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki terörist saldırıda 1 askerin şehit olduğu, 4 askerin de yaralandığı bildirildi.

Balkon

Biz İzmirliler için hayatın özetidir balkon... Evimiz isterse 800 metrekare olsun, daralırız, balkonda otururuz. Kiralarken, alırken filan, ölçeriz mutlaka, masa sığıyor mu? Balkonda yeriz çünkü, balkonda içeriz, komşudan komşuya balkondan sohbet ederiz.

*
Herkes oturma odasında otururken balkonunu kilitler, hırsız girmesin
diye... Biz İzmirliler yatak odasının penceresini kilitleriz, ki, balkonda otururken hırsız girmesin.
*
Babam... Balkona klima taktırmaya kalktı, vantilatöre zor ikna ettik.
*
Danıştay mesela, geçenlerde, balkonunu camla çevirip, oda haline getiren bir İzmirli için “yıkım kararı” verdi. Evi, aslında yayla gibi, 4 oda, 1 salon ama, kışı var bu işin, illa balkonda oturacak! Yargıtay desen, balkonda mangal yapılmasını yasakladı İzmir’de, hukuki tartışma çıktı, İzmirli hâkim ve savcılar itiraz etti, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürürsek, şaşmayın.
*
Havalar güzelleşti, cam çerçeve açıldı ya, gidip bakın, yüzlerce kolu bacağı alçılı çocuk görürsünüz İzmir’de... İkinci katta oturan veletler, zahmet edip kapıdan çıkmaya üşenir çünkü... Kendimden biliyorum, dünyanın en çok balkondan düşen çocuğu oradadır, inanın.
*
Nane kuruturuz.
Salça yaparız.
Balkonda ders çalışırız biz.
Balkonda kahvaltı ederiz.
On binlerce İzmirli bu yazıyı balkonda okuyacak, adım gibi eminim...
Balkonda güleriz.
Balkonda ağlarız.
*
Ve, balkonda ölürüz.
*
Bakın... Osmaniye’de askeri lojmana roket fırlattı teröristler, balkonda oturan bir teğmenin eşi başından isabet aldı. Toplantıdaydık o sırada, “İzmirlidir” dedim... İzmirli çıktı Pınar.
*
Çocukken; Yağhaneler’de komşuymuşlar Cumhur’la, balkondan balkona tanışmışlar, 8 yıldır çıkıyorlarmış, iki aile de Buca’ya taşınmış, balkondan balkona arkadaşlıkları devam etmiş... Pınar Bolu’ya gitmiş, öğretmen olmuş, atanamamış... Cumhur harp okulundan mezun olunca, evlenmişler sadece 47 gün önce, Buca’daki komşuları balkonlardan alkışlamış gelin arabasını... Pınar’ın babası SSK emeklisi, iki evlat okutmuş, borç dağ gibi, düğün müğün derken, iyice bunalmış, evinin balkonuna asmış kendini, sadece 40 gün önce... Kahpe roketin balkonda bulduğu Pınar, tabutuyla değil, babasının mevlidine gelecekmiş meğer bugün.
*
Balkonlara bayrak asıldı, komşuları ağlayarak balkonlardan el salladı Pınar’a dün... Ocağımıza ateş düştü, evlerimizin içi her zamankinden dayanılmaz, balkonlarımızda hüzün var bugün.
*
Aslında, sadece terörle izah edemeyiz bu durumu... Arka odalara girdiğinde, zorlu geçim mücadelesi, ekonomik kriz, haciz, çaresizlik, intihar, yıllarca okuyup iş sahibi olamayan, atanamayan, alacağı üç kuruşla ailesine yardımcı olamayan evlatlar, kurbanlar... Ve, İzmir’in refah içinde yüzdüğünü zannedip, dağlara savrulan, intikam için canavarlaşan ruhlar.
*
Türkiye’nin balkonudur İzmir.
Hayatın özetidir.

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...