Sayfalar

27 Haziran 2010 Pazar

Doğu Türkistan, Türk-İslam Coğrafyasının ayrılmaz bir parçasıdır / Seyit TÜMTÜRK

Doğu Türkistan, büyük Türkistan coğrafyasının bir parçası gibi görünse de, Türk-İslam coğrafyasının ayrılmaz bir parçası olduğu gerçeğini hiçbir zaman ve hiçbir şekilde değiştiremez. Yüzyıllar boyunca Türk toprağı olan ve İslam dininin kabulüne ile gelişimine ev sahipliği yapmış olan bu kutlu belde ne yazıktır ki, 1949 yılında başlayan komünist çin işgali ile zulüm, gözyaşı ve korkunun egemen olduğu bir kara parçası hüviyetine bürünmüştür. Mao ve yandaşlarının insanlık dışı politikaları ile yıllarca kan ağlayan Uygur Türkleri, aradan geçen yarım asırdan fazla bir süredir bu politikalara göğüs germekte ve hür dünyanın gözleri önünde yok olmama mücadelesi vermektedir.
Uzun yıllardan beri süregelen, asimilasyon ve sömürü politikaları ile yaşamak zorunda kalan Doğu Türkistan halkı, 21. yüzyılda dahi en insani haklardan mahrum bir şekilde yaşam mücadelesi vermektedir. Öyle ki her türlü baskı ve sindirme politikasında ezilen Müslüman Uygur Türkleri bu gün çin’in iç kesimlerinden getirilen ne olduğu belirsiz Çinli göçmenlerin Doğu Türkistan’a mecburi iskanları ile kendi vatanlarında azınlık durumuna düşürülmekte, yıllardır uygulanan ve uygulama şartlarında herhangi bir kriter veya sağlık şartı aranmayan doğum kontrol ve mecburi kürtajla yöntemleri ile doğmamış bebekler katledilerek. Henüz dünyadan nasibini almamış, günahsız bebekler ve yeryüzünün belki de en şerefli varlıkları anneler sağlıksız şartlarda ki kürtaj operasyonlarında hayatlarını kaybetmekteler. Her fırsatta ve zeminde Doğu Türkistan’da devlet terörü işleyen ve dünyaya adeta bu eylemleri ile gözdağı veren Çin hükümeti çeşitli bahaneler ve adlar altında masum Doğu Türkistanlıları avlayarak, uzun yıllar bitmeyecek olan hapis hayatına veyahut idam cezalarına çarptırmaktadır. Bu davranışı ile korkuyu büyüten ve Uygur Türklerini sindirebileceğini zanneden çin hükümeti kendi elleri ile hazırladığı sonla mutlaka yok olacaktır. Ekonomik olarak Doğu Türkistan topraklarından beslenen çin. Enerji ve maden kaynaklarının kullanımında veya işletilmesinde bu toprakların sahibi Uygur Türklerini yok sayarak bu insanları ekonomik ve iktisadi yönden geri de bırakarak sadece ve sadece bir uçurumu genişletmektedir. Yerleştirdiği veya üniversitelerinden mezun Çinlileri işbaşı yapmakta her türlü kolaylığı sağlayan çin devleti ve yerel yöneticileri aynı potansiyel ve güce sahip bölge halkını fakirliğe iterek sosyal patlamaların tek müsebbibi olmaktadır.
Bunun en bariz örneğini geçtiğimiz yıl yaşanan 5 Temmuz Urumçi olayları ile bir kez daha anladık ve farkına vardık. Ucuz iş gücü olarak evlerinden, vatanlarından koparılmakta olan delikanlılarımız ve genç kızlarımız çinin iç kesimlerine köle işçi vasfında götürülerek gayri sıhhı ve sosyal haklardan mahrum bırakılarak. Belki de ayda 100 doları geçmeyecek olan para karşılığında en ağır işlerde ve en zor şartlarda çalışmaya mecbur edilmektir. İşte bu uygulanmakta olanlar sosyal adaletten uzak, insan hak ve hukukunun çiğnendiğinin açık bir göstergesidir. İşte bu politikalar neticesinde patlak veren 5 Temmuz Urumçi olaylarında binlerce Uygur Türk’ü kardeşimiz hayatlarını kaybetmiş, binlercesi de yaralanmış ve tutuklanmıştır. Olayların en sert önlem ve politikalarla günler sonra kontrol altına alınmasından bu yana Doğu Türkistan’da hayat normale dönmüş gibi görünse de, Uygur Türkleri ile Çinlilerin artık bir arada yaşayamayacakları gün gibi aşikârdır.
5 Temmuz’da demokratik haklarını kullanarak çinin guangdong kentinde ki oyuncak fabrikasında çalışmaya mecbur edilen ve orada ki, Çinlilerin bir gece baskını ile hayatlarını kaybedenlerin akıbetlerini öğrenmek ve suçlularının bulunup cezalandırılması için yapılan bir gösteri de sivil ve silahsız halka ateş açan güvenlik kuvvetleri bu olayların başlı başına failleridir. Yıllarca yapmış olduğu devlet terörü ile birçok devlet ve bağımsız kuruluş tarafından belgelenen çin hükümeti ve yöneticileri, hala umursamaz tavırları ve zalimin küstahlığı ile ortada gezinebilmektedir. Öyle ki, işledikleri devlet terörünün resmiyeti belgelenmiş ve kanıtlanmış çin komünist partisi idarecileri, 5 Temmuzdan sonra çok zor imkân ve şartlar vatanlarından ayrılarak mülteci olmayı tercih eden, Uygurları para karşılığında fakir ülkelerden satın alma yoluna gitmektedir.
Ekonomik gücünü kullanarak devlet eliyle köle ticareti yapan bu devlete dur demenin vakti gelip geçmektedir. Utanmaz ve aymazlığı ile hala dünya sahnesinde boy gösteren ve gezen çin devlet yöneticilerine insanlık adına dur demek tüm insanlığın ve insan olmanın en önemli vasfıdır.
Seyit TÜMTÜRK- Dünya Uygur Kongresi Başkan Yardımcısı

Hiç yorum yok:

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...