Sayfalar

17 Ağustos 2010 Salı

"Darbe planlarının asılları nerede?"

İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı emekli Tuğgerenal Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar, 'Sarıkız', 'Yakamoz', 'Eldiven', 'Ayışığı' gibi darbe planlarının asıllarının iddianamede yer almadığını belirterek, ''Asılları yoksa suret ile karar veremezsiniz.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın sabahki bölümünde savunmasına devam eden Ali Rıza Dizdar, 2. iddianamenin ek delil klasörlerini tek tek inceleyerek değerlendirdi.
Tutuklu sanıklardan Tuncay Özkan ile ilgili klasörde Özkan'ın, ''Amaç karşıtlık yaratmamak, demokrasi ve hukukun üstünlüğüne sahip çıkmak'' sözlerinin yer aldığını belirten Dizdar, ''Bu sözler delil mi?'' dedi.
Özkan'ın, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile yaptığı görüşmeye klasörlerde yer verildiğini anlatan Dizdar, ''Cumhurbaşkanı Sezer, iyi bir hukukçu, eşi de aydın bir öğretmendir. Bu insanları, bu dosyanın içine sokmak kadar abes bir şey olamaz'' diye konuştu.
''İddianame dediğimiz zaman iddia, iddia gibi olacak. Bir şeyi düşünmeyi, silahlı bir eylem olarak mı algılıyorsunuz?'' diyen Dizdar, sözlerini şöyle sürdürdü:
"DARBEYİ KARŞI DARBECİLER YAPTI"''Biz ottan bir toplum yaratmadık ki. Herkes konuşacak. 116'ncı dosyada kafam çok karıştı. Size hiç kimse baskı yapamaz. Ben bunu bilirim, düşünürüm. Ama bu dosyayı okuyunca kafam karıştı. Hakimler taraf olamaz mı? Olurlar ama hukukun tarafında olurlar. Taraf olurken yetki sınırlarını aşarlarsa, buna gölge düşürürler. 'Acaba' dedim o zaman, 'gerçekten baskı var mı?'. 181'nci klasörde Şener Eruygur, (Parti kuralım, miting yapalım, sesimizi halka duyuralım) diyor. Bunun neresi darbe. Darbeyse bu, darbeyi karşı darbeciler yaptı. Ben bu mantıkla hareket ediyorum.
28 Şubat kararı kaldırıldı mı? Hayır. Demek ki 28 Şubatı ABD istedi. Ne için 28 Şubat kararları ortadan hala kaldırılmadı? O zaman 28 Şubattan dolayı bu insanları suçlamanın bir anlamı yok.''
Ali Rıza Dizdar, ''Sarıkız', 'Yakamoz', 'Eldiven', 'Ayışığı' gibi darbe planlarının asılları iddianamede yer almamaktadır. Asılları yoksa suret ile karar veremezsiniz. Asılları varsa vardır, yoksa delil olarak kullanamazsınız, yargılama yapamazsınız'' dedi.
Klasörlerde yer alan gizli tanıkların hiçbirinin devlet sırrı mahiyetinde bilgilerle donatılmadığını savunan Dizdar, ''Eğer donatılmış olsalardı, savcıların ifade alması hukuken mümkün değildi. Çünkü zabıt katibi olmayacak, kimse olmayacaktı. Savcı ifadeleri aldı. 47. madde 'bir suç olgusuna ilişkin bilgiler'den bahsediyor. Sayın savcılar, bu tanıklardan hangisi, hangi darbe bilgisini verdi bu dosyaya? Hangi gizli tanık, hangi suç ilişkisine dair bir bilgi verdi? Savcılar, sürekli Yüksel Dilsiz ile ilgili sorular sordu. 'Nasıl plan yaptınız, nerede toplandınız' diye sormadılar'' şeklinde konuştu.
"DARBEYİ 72 YAŞINDAKİ MUSTAFA ÖZBEK Mİ YAPACAK?İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek, 102 asker serbest bırakıldıktan sonra diğer tutuklu sanıkların da serbest bırakılması gerektiğini savunarak, ''Bu senaryoyu heyetiniz bitirecek. Askerler yapmayacak, komutanlar yapmayacak 72 yaşındaki Mustafa Özbek rejim değiştirecek'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın öğleden sonraki bölümü, davanın tutuklu sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar'ın iddianamenin ek delil klasörlerini tek tek değerlendirmesiyle devam etti.
Söylentilerin iddianamenin konusu olamayacağını belirten Dizdar, ''Levent Ersöz'ün toplantılara katılarak üst düzey yönetici olduğu söyleniyor'' dedi. Dizdar, bir sürü insanın tutuklu  olarak cezaevinde bulunduğunu ifade ederek, ''Ben 248 klasörü tek tek okudum. Diğer dosyaları da okuyorum. Bu şekilde iddianame ve eklerle insanların yargılanmasına söyleyecek sözüm yok. İddianamenin yanlışlığı veya doğruluğu, mahkeme safhasında belli olacaktır'' diye konuştu.

TUTUKLU SANIK CENGİZ KÖYLÜ
Davanın tutuklu sanıklarından Albay Cengiz Köylü de 20 aydır bir iftiraya dayalı olarak tutuklu olduğunu savundu. Bir iftiracının iddiaları araştırılmadan, MİT'in hazırladığı 5 sayfalık bilgi notundan başka hakkında bir bilgi de olmamasına rağmen tutuklu bulunduğunu söyleyen Köylü, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu bilgi notunu tarafsız bir gözle okuyun. Devletin güvenliğinden sorumlu MİT'in nasıl işin aslını araştırmadan böyle bir bilgi notunu göndermiş olduğunu anlamış değilim. Bu bilgi notu hazırlanalı 4 sene oldu. Geçmişim sicil belgelerinde kayıtlı. Türk Silahlı Kuvvetlerindeki başarılı subaylardan biriyim. Ben içeri alındıktan sonra iddia makamı MİT Müsteşarlığına yazı yazıyor ve cevap geliyor. Bu yazı benim iddianameme eklenmeden, birinci iddianameye ekleniyor. MİT'ten sorduğum sorulara cevap geldi. MİT, kendi yaptığı araştırma sonucunda benimle ilgili bir bilgiye ulaşmadığı yönünde cevap verdi. Bu raporun, bir merkez tarafından hazırlandığı ve bir komplo olduğu açık.''
Dava kapsamındaki hiçbir sanığı tanımadığını, yıllardır Harp Akademilerinde ders verdiği için Erol Manisalı ile telefon görüşmesinin olduğunu anlatan Köylü, ''Faaliyetlerin yapıldığı iddia edilen tarihte ben ailemle birlikte ABD'de görevdeydim. Benim başarım ortada, ne işim var örgütle. İddia edildiği gibi Alevi değilim. Hayatımda hiç bir İşçi Partili ile tanışmadım'' diye konuştu.
Askeri savcılığın 1,5 yıl önce hazırladığı raporun Genelkurmay Başkanlığına sunulduğunu, 200 kişinin ifadelerinin alındığını, MİT Müsteşarı ile toplantılar yapıldığını ifade eden Köylü, ''MİT Müsteşarı (Cengiz Köylü'nün Ergenekon suçundan tutuklanmasına çok üzüldüm) diyor'' şeklinde konuştu.

MUSTAFA DÖNMEZTutuklu sanık Mustafa Dönmez ise Sapanca'da yapılan aramaların kendisi evde yokken ve komşularına dahi haber verilmeden gerçekleştirildiğini söyledi. Aramalarda aile yadigarı 4 binin üzerinde kitabına ve notlarına el konulduğunu ifade eden Dönmez, kültür hazinesi olan eserlerin ve notların iddianameye konulduğunu ancak tutanağa işlenmediğini belirtti.
Dönmez, sözlerine şöyle devam etti:
''Başbakana, AK Parti Milletvekili İhsan Arslan'ın Sapanca'daki evinde suikast yapacağım iddia edilmektedir. İhsan Arslan'ı sevmemem, kendi yayımladığı kitabından dolayıdır. Bunun dışında kendisiyle bir husumetimiz yoktur. Başbakana ayrıca Ankara'daki evinde suikast yapacağım da söyleniyor. Başbakanın evi ve çevresinde şahsıma ait hatlardan görüşme yapıp yapmadığımın İletişim Daire Başkanlığına sorulmasını talep ediyorum.''
Polis teşkilatı içinde bir yapılanmanın olduğunu ve sürekli yalan ürettiğini iddia eden Dönmez, ''Mühimmatlar konusunda yalanı yalanla kapatmaya çalışıyorlar. Suç işliyorlar'' dedi.

''AVUKATLAR KUSURA BAKMASIN, LAFI ALAN KONUŞUYOR''Eski Türk Metal Sendikası Başkanı Mustafa Özbek de 20 aydır tutuklu bulunduğunu, henüz savunmasını dahi yapamadığını, 10 aydır mahkemeye gelip gittiğini söyledi.  20 ay boyunca hiç savunma yapmadan içeride yatmanın hiç bir hukukta yer almadığını ifade eden Özbek, şunları dile getirdi:
''İnanın işkence altındayız. Ne örgütü? Ne örgüt üyeliği? Sendika, örgüte finansör olmuş. Olmayan örgütün neyini destekleyeceğim ben. Benim tek suçum konuşmak. Sendikacı konuşur.
Sendikanın 172 tapusu benim üzerimdeymiş gibi gösterdiler. Ben de haliyle konuştum. Benim evimde bir şey çıkmadı. Cezaevine 70 yaşımda girdim, 72 yaşımdayım şimdi. 6 çocuğum, 19 torunum, 3 tane de torunumun çocuğu var. Onları göremedim. Bu işkenceye son verin.''
Mahkemedeki talep bölümünden sıkıldığını, mahkeme heyetinin bir kere talep almasını ve 2 haftada bir değerlendirmesini istediğini belirten Özbek, ''20 aydır savunma yapamadık. Burası talep meydanına döndü. Avukatlar kusura bakmasın lafı alan konuşuyor, eziyet çeken biziz ama nutuğu başkası atıyor. Tutuklandık, niye tutuklandığımız belli değil. 102 asker bırakıldıktan sonra biz miyiz terör örgütü? Bu nasıl iştir. 102 asker serbest bırakıldıktan sonra bizi de serbest bırakmanız lazım. Bu senaryoyu heyetiniz bitirecek. Askerler yapmayacak, komutanlar yapmayacak 72 yaşındaki Mustafa Özbek rejim değiştirecek'' diye konuştu.
TUNCAY ÖZKAN: ONUN YERİNDE GÖZÜM VAR
İkinci Ergenekon Davası'nın tutuklu sanığı Tuncay Özkan, kendisinin siyasi iktidarın muhalifi olduğunu belirterek, ''Onun (Başbakan Recep Tayyip Erdoğan) yerinde gözüm var, onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum'' dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada Köksal Şengün başkanlığındaki mahkeme heyeti, sanıkların taleplerini dinledi.
Duruşmada söz alan Tuncay Özkan, tek delil olarak gösterilen bir fotokopi kağıdı nedeniyle iki yıldır tutuklu bulunduğunu, böyle bir muameleyle neden karşı karşıya olduğunu anlayamadığını söyledi.
''Arabesk bir tutum içine girip 'batsın bu dünya' diyemem'' diye konuşan Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Beni susturmak size hiçbir şey kazandırmaz. Eğer ben konuşmazsam siz eksik kalırsınız. Beni yok etme isteği neden? Bana karşı önyargı neden? Sizden bana acımanızı, torpil yapmanızı istemiyorum. Bu bizi hiçbir yere götürmez. Empati yapmayan ruh halinin iyi bir şey üretmesi mümkün değildir. Şimdi iktidar sahibi televizyonumu kapatacak, her türlü mali saldırıyı yapacak, ben buna direnmeyeceğim. Direndiğim için de suçlanacağım. Beni hukuk korumayacaksa ne koruyacak beni?''
Hakkında bugüne kadar bin 800 davanın açıldığını ve bu dava haricinde hiçbirinden kaygıya kapılmadığını ifade eden Özkan, ''Ama şimdi endişeleniyorum. İddianamenin benimle ilgili sonuç bölümünde (kanaatine varılmıştır) deniyor. 2,5 sayfada neyin kanaatine varılmış? Beni bıraksanız 16 Aralıkta nerede olduğumu saati saatine size getirirler'' diye konuştu.
Özkan, konuşmasında, ''Recep Tayyip Erdoğan'a karşı siyaset yapmak, karşı çıkmak, söz söylemek suç mu? Ben bir muhalifim, onun yerinde gözüm var. Onun yerine geçmek istiyorum. Bu ülkeyi daha iyi yöneteceğime inanıyorum. Ekonomiden, tarıma kadar her alanla ilgili projem var. Hata mı ediyorum? Beni kara leke sürer gibi darbeyle, yapmadığım görüşmelerle suçlarsanız bu yük, bu vebal sizin sırtınızdadır'' ifadelerini kullandı.
MUSTAFA BALBAY
Tutuklu sanık Mustafa Balbay da, mahkeme heyetinden yeni yargılama yılında, ''yargılama şeklini yeniden gözden geçirmesini'' talep ettiğini söyledi.
Balbay, yılda ortalama bir davanın 4-5 duruşmayla götürüldüğüne işaret ederek, ''Biz şu anda 15 yıllık yargılamaya eş değer bir yargılama süreci geçirdik. 10 Ağustostaki duruşmada 'eğer sesimizi duyuramayacaksak bu sağır ceza mahkemesi olur' dedik. Bunu mahkeme hakaret olarak algıladı. Diğer sözlerimizi duymamaya devam edip sadece bu sözümü duydunuz. Burada bağırdığımız zaman medya sesimizi duyuyor. O zaman da 'bağır ceza mahkemesi mi' diyelim. Çığlık atarsak eğer 'çağır ceza mahkemesi mi' diyelim?'' diye konuştu.
Balbay, Ahmet Şentürk'ün, bir gün tutuklandığını ve tahliye edildiğini hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Tüm gazeteler bu tahliye haberine yer verdi. 'Eşitlik ve hakkaniyet koşulu' gerekçe gösterilerek serbest bırakıldığı belirtildi. Bizler terör örgütüne üye olmakla yargılanıyoruz. Örgüt lideri olduğu iddia edilen 8 kişi serbest bırakıldı. Bu nasıl terör örgütüdür ki liderleri dışarıda üyeleri içeride. Bu nasıl eşitlik? Bizi yargılarken dayanak olarak getirdiğiniz deliller konusunda güçlendirici bir şey olsa yine canım yanmayacak.''
Mahkeme heyetinin dijital veriler konusunda bir karar vermesi gerektiğini ifade eden Balbay, Türkiye'nin Uluslararası Siber Suçlar Sözleşmesi'ne imza atmadığını ancak bu sözleşmeye göre bir bilgisayara el koymanın yasak olduğunu, delillerin olay yerinde toplanması gerektiğini söyledi.
Balbay, dava kapsamında yargılananlarla ilgili iddianamede, ''şu suç işlenmiştir'' şeklinde bir ifadenin yer almadığını, ''işleyeceklerdi'', ''yapacaklardı'' sözlerine yer verildiğini anlatarak, ''Biz buradan hukuk bekliyoruz. Bu tutukluluk uzarsa, bu davada ilk hüküm giyen yargılama makamı olur. Yargılama şeklini yeniden gözden geçirmenizi ve özgür yargılamanızı talep ediyorum'' dedi.
İddianamede sanıklar arasında bağlantı kurabilmek için telefon görüşmelerinden yararlanıldığını anlatan Balbay, ''Telefon kayıtlarında '15-20 saniye görüştü' deniliyor.  İddianamede tanımadığım insanlarla görüştüğüm yazıyordu. Cumhuriyet gazetesinin santralini benim üzerime yazmışlar. Savcılar o zaman 118 80'i dinlemeye alsınlar, Dünyanın en büyük terör örgütünü dinlemiş olurlar'' diye konuştu.
Mustafa Balbay, tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar gerekçelerinde gösterilen ''yurt dışına kaçma şüphesi''nin kendisine çok dokunduğunu söyleyerek, konuşmasında, ''Yurtdışına çıkma koşuluyla tahliye kararı verseniz kabul etmem. Önce yurdumda kalmak isterim. (Delillerin karartılması ya da tam olarak toplanamamış olması) da tutuklu kalmamızın gerekçelerinden. İki yıldır karartılacak delil kaldıysa pes diyorum'' ifadelerini kullandı.
Üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu'nun çapraz sorgulardaki sorularını eleştiren Balbay ''Buradaki yargılama süreci iddia makamının iddialarının doğru olduğunu ispatlamak mı? Yoksa gerçeği aramak mı?'' sorusunu yöneltti.
HABERAL'IN AVUKATI: HAKKIMIZDA HİÇBİR SUÇ ŞÜPHESİ YOKTUR
İkinci ''Ergenekon'' Davası tutuklu sanıklarından Başkent Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar, müvekkiline toplam 185 soru sorulduğunu, ifadesi alınırken terör örgütüyle ilgili bir soru dahi sorulmadığını belirterek, ''Hakkımızda hiçbir suç şüphesi yoktur'' dedi.
   
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davada, tutuklu sanıkların taleplerinin ardından sanık avukatlarının taleplerinin dinlenmesiyle devam etti.
   
Davanın tutuklu sanıklarından eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın avukatı Köksal Bayraktar da 13 Ağustos 2010 tarihinde mahkeme heyetine sunduğu tahliye talebi dilekçesini yinelediğini belirtti.
   
Müvekkilinin 16 aydır tutuklu bulunduğunu dile getiren Bayraktar, ''Oysa bizim ifademiz alınmıştır. Bizim sorulacak sorumuz kalmamıştır. Çapraz sorgusu yapılmıştır. Müvekkilime toplam 185 soru sorulmuştur. İfadesi alınırken terör örgütüyle ilgili bir soru dahi sorulmamıştır. Dolayısıyla ifadesi alınmıştır. Oysa hakkımızda hiçbir suç şüphesi yoktur'' diye konuştu.
   
Davanın tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar da söz alarak sorguların henüz tamamlanmadığını, bilirkişi incelemelerinde keşif yapma safhalarına gidilmediğini, davaya konu olan bazı gizli tanıkların henüz dinlenmediğini söyledi.
   
Bir kişinin tahliye edilmesinin suçluluk veya suçsuzluk karinesinden ötürü olmadığını ifade eden Dizdar, müvekkili hakkındaki tedbirin devam edip etmeyeceğine yargıcın karar vereceğini dile getirdi.
   
Tutuklu sanık Tuncay Özkan'ın avukatı Ahmet Çörtoğlu ise mahkeme heyetine seslenerek, ''Bir yılı aşan sürede yargılamalarda gerçek bir delil gördünüz mü? Sanıklar sadece suçlarını bilmediklerini, suçlarına ilişkin fiili nedenlerin söylenmediğini belirttiler'' dedi.
   
Mahkeme heyeti Köksal Şengün, duruşmayı yarın saat 09.00'a erteledi.

Hiç yorum yok:

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...