Sayfalar

12 Ağustos 2010 Perşembe

Başbakan’a Yakın Tarih Dersi / H.Salih GÜNDÜZ

Siyasilerin referandum turları, son sürat devam ediyor. Hem de hiçbir halk oylamasında görülmemiş biçimde… Ben Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir referandum süreci daha duymadım.
            Bu halk oylamasını önemli kılan ise, iktidar söylem bakımından reddetse de, bir tür güven oylaması mahiyetinde olmasıdır.
            Referandumun üzerine, oylamaya sunulacak Anayasa değişlik maddeleri üzerine kapsamlı bir değerlendirmeyi yakında kaleme alacağım ama dikkatimi çeken bazı hususlara bu yazıda değinelim.
            Başbakan Erdoğan dün (Salı) memleketi Rize’ye ve ardından Trabzon’a gitti, 12 Eylül’de “evet” denmesini istedi. Buraya kadar normal…
            Ancak konuşması esnasından öyle şeyler söyledi ki; kulaklarıma inanamadım. Ana muhalefet partisine yüklenirken (bir referandum mitinginde muhalefete sataşmak niyeyse) yakın tarih dersi vermeyi de ihmal etmedi.
Başbakan, “Bunlar Dersim İsyanı’nda 10 bin, 20 bin, 30 bin, hatta 40-50 bin insanı bombalatmadı mı? O zaman bunların lideri İsmet İnönü, Cumhurbaşkanı değil miydi?” buyurdu.
Önce yanlış mı duydum acaba diye duraksadım, sonra kronolojik hafızamı yokladım. Yok, olmadı. Bu işte bir yanlışlık vardı. Gelgelelim, koskoca Başbakan da yanılacak değildi ya?...
Merak ne güzel şey, bildiklerimden emin olmak için hemen kaynaklara başvurdum. Ve yanılmadığımı, devletimi yöneten zat-ı muhteremin fena halde çuvalladığını tespit ettim. Zira Dersim İsyanı 1937’de çıkmıştı. Buna yönelik Dersim Harekatı da 1937-1938 yıllarında yürütüldü. O dönemde Mustafa Kemal Atatürk Reisicumhur, İsmet İnönü de Başvekildi.
Yani o olay, Atatürk’ün son döneminde yaşanıyor, aynen Hatay Meselesi gibi… Fakat Dersim İsyanı, Hatay’ın anavatana katılımından önce, Atatürk daha hayattayken bastırılıyor.
Bunları teyit araştırmasını yaparken aklıma bir de harita geldi. Trabzon’da, Atatürk Köşkü’nün üst kat orta salonunun güney duvarında bir harita bulunmaktadır. Bu harita, 1937’de cereyan eden o isyanla ilgili… Atatürk Trabzon’u ziyaretinde, bu haritanın üzerinde olay mahallini ve Tunceli Harekatı’na katılan birliklerin konuşlandığı yerleri bizzat kendisinin kurşun kalemle işaretlediği bilinmektedir.
Velhasılıkelam, Trabzon Atatürk Alanı’nda (Meydan) konuşma yapan Sayın Başbakan, zahmet edip Atatürk Köşkü’ne de bir çıksaydı, bu tarihî yanılgıya düşmezdi.
Lakin insanın aklına şu da gelmiyor değil: Yoksa Sayın Başbakan bu hatayı bilerek mi yaptı? Hem sözünü sakınmamış hem de Atatürk’e dil uzatmamış olmak için mi bilerek tarihî cehalet sergiledi?
Bilemiyorum. Takdir sizin…

Osman Baydemir Başbakan mı Olacak?
Gazeteci, bilim adamı, asker, siyasetçi, sendikacı, işadamı demeden tutuklayan ve hatta sıradan vatandaşları dahi mesnetsiz bahanelerle içeri atan mevcut yönetim, “iktidar” olduğu iddiasında…
            Tembihli savcıları tam zamanında harekete geçirerek YAŞ’ta “hukuk krizi” çıkarmak suretiyle askere had bildirmeye çalışan da yine bu “iktidar” değil mi?
Aytaç Durak hakkında bırakın mahkumiyeti, geçerli bir iddia bile yokken görevinden alan da mevcut yönetimin İçişleri Bakanlığı değil mi?
Memurlarını parti mitinglerine resmî yazıyla ve yoklamayla getirten bu yönetim, anca kendine yönetimdir.
Hatta iddia ediyorum ki; bu uygulamalarla kudretli görünen iktidar aslında yönetme yetkisi açısından muktedir değildir.
Çünkü…
Osman Baydemir gibi bölücülüğün bayraktarlığını yapan, ağzını açtığında suç işleyen, yasalara karşı gelerek terörü ve terör örgütü yöneticilerini öven, televizyon canlı yayınlarında devlet aklına (sözkonusu zaman diliminde devlet yöneticileri kimlerse, bu akıl onların oluyor) alenen küfreden bir adam hakkında sonuç getiren bir işlem yapmıyorlar. İdari soruşturma açılıyor; sonucu, fos!... Yargı siyasi baskı altında olduğu için ve Terörle Mücadele Kanunu’nu 4 yıl önce kuşa çevirdiklerinden hukuki bir yaptırım da çıkmıyor.
Hani özerklik laflarını daha sık ve pervasızca dile getirmelerine, Başbakan’ı ve Genelkurmay Başkanı’nı “can güvenliğiniz yok” diyerek açıkça tehdit etmelerine, zırt pırt iki bayraktan bahsetmelerine ve PKK paçavralarını Güney Doğuda bazı belediyelerin önündeki gönderlere çekmelerine bakılırsa, söyler misiniz; bu devlete isyan değildir de nedir? Bunlara öncülük eden bir adamı görevden alıp içeri atamıyorsanız, ne işe yarıyorsunuz?
Aslında, o şahıs hakkında işlem yapmıyorlar değil, yapamıyorlar. Çünkü muktedir değiller.
(Aslına bakarsanız, siyasette “iktidar” tartışmasına girmek çok tehlikelidir, keza Çiller gibi gaf yapmak işten bile değildir.)
Netice itibariyle efendim…
Atlantik ötesinden gönderilen talimatlarla devlet yönetmeye kalkılırsa ve “Ankara’nın şerrinden, Brüksel’in şefaatine sığınıyoruz.” denirse, elbette muktedir olunmaz.
Gerçekten “milletin iktidarı” olsaydı, Osman Baydemir ve Sırrı Sakık gibileri ihanetin bayraktarlığını yapmayı akıllarından bile geçiremezlerdi.
Fakat bir ihtimal daha var…
Acaba o küresel güçler, Baydemir’i sözde “Kuzey Kürdistan”a başbakan yapmayı planladıkları için mi iktidar bu herife dokunamıyor?

Ayasofya’da Cuma Namazı Talebi
            AKP iktidarı Hıristiyanlara, restore ettiği Akdamar Kilisesi’nde yılda bir gün ve Eylül ayının 2. haftasında olmak kaydıyla ibadet izni verdi.
Yetmedi, geçen yıl Sümela Manastırı’nda izinsiz ayin girişimine engel olmaya çalışan o yiğit bayan Müze Müdürünü de yalnız bıraktılar. Bu yıl 15 Ağustos tarihinde Fener Rum Papazı Barto Efendi yönetiminde ayin yapılmasına izin vermişler.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı müze ve ören yerlerinde ibadet etmek yasaktır. Yani iktidar hukuku çiğnemektedir.
Madem öyle…
Biz de mayıs aylarının son Cumasında İstanbul Ayasofya’da ve ekim aylarının son Cumasında Trabzon Ayasofya’da namaz kılmak, mevlit okutmak istiyoruz.
Dindar Başbakan’dan sonra dindar Cumhurbaşkanı da seçtik; bize de Cuma Namazı izni yahut en azından Kadir Gecesinde mevlit okutma izni verirler herhalde…
Not: Türk ve İslam âleminin mübarek Ramazan ayını kutlar, ülkemiz için “hayır”lara vesile olmasını dilerim.
BHaber.net
KamuGazetesi.com

Hiç yorum yok:

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...