Sayfalar

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Gazeteci olarak utandım

Cuma günü, Türkiye'nin gündemini Hanefi Avcı belirledi. Bir zamanlar Türkiye'nin istihbaratının başında da bulunan bu ünlü polis; yazdığı 'Haliçte Yaşayan Simonlar: Dün Devlet Bugün Cemaat' isimli kitabında Türkiye'yi Fethullahçı cemaatin ele geçirdiğini yazdı.
Bu cemaatin gizli bir örgüt gibi polisi, adliyeyi ele geçirdiği; gizli dinlemeler yaptığı; aletlerinin de bugün polisin istihbarat biriminde yasadışı biçimde saklandığı gibi dehşetli iddialar var. Ergenekon davasının ve askere yönelik davaların, Ergenekonculara yıkılmak istenilen cinayetlerin bile bu örgüt eliyle başka biçimde sunulduğu da iddia ediliyor.
Türkiye'yi yıllardoır oyalayan büyük davaların ve cinayetlerin altındaki gerçekleri gösteren bu polis şefinin yazdıklarını; kendisini büyük gösteren gazeteler sakladılar.
Ayıp ki ne ayıp.
Sabah Gazetesi; güya gazete... Neden yazmadınız efendiler neden? Kimden korkuyorsunuz? Yakıştı mı Sabah gibi köklü ve önemli bir gazeteye bu otosansür?
Haber Türk de şaşırtıcı... Birinci sayfasında her şey var da bu haber yok. Şu dindar ve demokrat gözüken gazeteleri inceleyin. Adamlar; açık açık bu büyük haberi yok sayıyorlar. Yazanlar da Hanefi Avcı'nın neler söylediğini değil; hakkında dava açıldığını yazıyorlar. Milliyet bile ne yazık ki bu biçimde başlık kullanmış. Kısacası dünkü gazetelere bakınca utandım...
Elbette Güneş, Sözcü, Cumhuriyet, bu olayı haber değerini dikkate alarak vermişler ve gazeteciliğin nasıl olacağını göstermişlerdi.
Belli oluyor ki Hanefi Avcı haklı. Türkiye gerçekten de Fethullahçı örgüt tarafından kuşatılmış ve gazeteler de büyük ölçüde teslim alınmış.
Şimdi elimde mum, gündüz gözü gazeteci arıyorum oralarda...

Mustafa Taşkesen hangi devletin valisi
Mustafa Taşkesen de AKP tarafından imal edilen yeni tip valilerden birisi olmalı. Çünkü; bu tip valiler iktidarın işine yarayacak gibi davranmak için Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi ile bile kavga edebiliyorlar. Fethullahçıların Abant'taki toplantılarına katılıp konuşan valilere; Aydın Valisi'ne bir bakın, rezaleti anlarsınız. Şimdi bir de Tunceli Valisi Mustafa Taşkesen çıktı ortaya. Bu efendi; Akşam Gazetesi'ne yaptığı açıkmalada, 'Topal Osman'ın heykeli dikiliyorsa Seyit Rıza'nın heykeli de dikilmeli!' buyurmuş.
İhanet mi cehalet mi?
Bay Taşkesen; Topal Osman; daha ortada ordu yok iken, Karadeniz bölgesinde ayaklanan Pontusçularla mücadele eden bir kahramandı. Topal Osman; 1920-21'de Doğu Sivas hattında Koç Kırı aşiretleri isyan edip İnönü'de savaşan Türk ordusunu arkadan vurmaya kalkıştığında; onlarla da mücadele eden gerçek bir yurtseverdi.
Seyit Rıza ise Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı Kürdistan isimli bir devlet kurmak amacıyla ayaklanmış bir isyancıdır. Onun Alevilikle de dinle de bir ilgisi yoktur. Bu kişi; Atatürk'ün Dersim'de 'Alevilik dersi veren okullar açılması' isteğini de reddederek Alevilikle (dinle) ilgisi olmadığını göstermiştir.
Bay Taşkesen; bunları bilmiyorsan, bizim araştırmaya dayalıo DERSİM İSYANLARI VE SEYİT RIZA GERÇEĞİ isimli kitabımızı oku.
Ne yapalım bay Taşkesen, ne yapalım?
Atalarımızın binbir güçlükle kurdukları bu cumhuriyeti şeyhlere, seyitlere, derebeylerine, bölücü Kürtçülere peşkeş mi çekelim?

Erdoğan, Kurtulmuş'u nasıl fırçaladı?
Saadet Partisi'nin AKP tarafından nasıl teslim alındığını merak edenler, aslında bunun cevabını aldılar. Başbakan Erdoğan, o meşhur iftarda kürsüye çıkıp herkese fırça attıktan sonra SP Başkanı Numan Kurtulmuş gelip, '12 Eylül akşamına kadar evet, 13 Eylül'de hayır!' deyiverdi. Başbakan Erdoğan hemen mikrofonu alıp; Numan Kurtulmuş'a, 'Ne demek yani 13 eylülde hayır demek?' diye çıkıştı.
Numan Kurtulmuş sanki bir AKP ilçe başkanı gibi süklüm püklüm olup neredeyse özür diledi. Özetle; Numan Kurtulmuş, Saadet'i AKP'nin bir kulübü haline, kendisini de AKP mahalle temsilcisi haline getirmiş. Erbakan Hoca'nın feryadının sebebi şimdi daha iyi anlaşılıyor.

Deve neden affetmedi?
Adamın birisi ticaretle zengin olmuş ama sonunda yaşlanmış, ölüm döşeğine düşmüş; lakin bir türlü can verememiş. Bunun üzerine onunla ilgili herkes çağrılmış ve hakkını helal etmesi istenmiş. Lakin adamcağız yine perişanmış, çırpınıyormuş. Sonunda adamın hayvanları bile getirilmiş, sorulmuş; onlar da haklarını helal ettiklerini bildirmişler. En sonunda yaşlı bir deve gelmiş hatırlarına onu da bulup getirmişler. Deveye sormuşlar:
-Hakkını helal ettin mi?
-Etmedim!
-Yaaa, neden etmedin?
-Bu adam bize çok yük vurdu; affettim, aç bıraktı, affettim, kırbaçla canımızı yaktı, affettim ama o değil midir ki otuz kadar devenin başına bir eşeği getirdi; o yüzden bir türlü affedemiyorum...

 Rıza Zelyut

Hiç yorum yok:

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...