Sayfalar

18 Ocak 2010 Pazartesi

Veli Altınkaya'nın yazısı:KAMU DENETÇİSİ GAZETECİ VE DEMOKRASİ


Gazeteciler arasındaki karşılıklı atışmaya pek sıcak bakmam. Elbette başkalarını rahatlıkla eleştiren gazeteciler de eleştirilebilmelidir. Hemde birbirleri tarafından. Bir çok meslekte insanlar birbirlerini alenen eleştiremez. Ama bizim meslekte kendimize yönelik eleştiriler zaman zaman çok sert, hatta acımasız olabiliyor. Bu yerelde de böyle, yaygın medyada da...

Bir kaç gündür, bu sütunda ben de Yusuf Yerli’ye, O’ nun yayıncılık ve habercilik anlayışına eleştirilerde bulunuyorum.
Daha öncede ifade ettim; Cumhurbaşkanlarının, Başbakanların, hatta bir zamanların dokunulmazları genelkurmay başkanlarının rahatlıkla eleştirildiği günümüzde elbette medya patronları da, ortakları da, gazeteciler de eleştirilebilir...
Ama bunu yaparken insaf ve izan ölçüsünü elden kaçırmamak gerek. Zorlamadan doğaşlama yapmak gerek bunu. Bir hesap adına değil; hak ölçüsüyle yeri geldiği için yapmak gerek...
Gazeteciler eğer patronları varsa elbette onların dengelerini gözetirler. Ben gözetmem diyen insan çok azdır. Bunu yaparkende yine gazeteciliğin doğasında var olan kamu denetçiliği, iktidarı, gerektiği zamanda muhalefeti sorgulama görevinin asla unutulmaması gerek. Gazeteci, muhalefetten çok, gücü elinde bulunduran, hizmete memur olan iktidardakileri, vaadleri itibariyle sorgulayan, taahhüdlerini yerine getirip getirmediğinin hesabını isteyen kişi olmalıdır.
Yusuf, dünkü yazısında benim TRT’den “kovulduğumu” yazmış. Bundan dolayı da hiçbir dahli olmadığı halde Başkan Özhaseki’ye yüklendiğimi belirtmiş...
Eğer Yusuf gerçekten benim bir kamu kuruluşu olan TRT’deki 22 yıllık görevimden alınışımı (ki bu süreci en iyi O biliyor) bir kovulma olarak görüyorsa o zaman basın özgürlüğünden nasıl dem vurabiliyor. Nasıl iktidar kadrolaşmasını göremiyor; görmezden geliyor. TRT olayı ile ilgili Özhaseki Başkanın bir ilişkisi olsun, yada olmasın O’na kırıldığım doğrudur. Sadece O’na değil Bekir Başkan’a da kırıldım. Bu iki isim dışında diğer AKP’lilerin hiçbirine kırgın değilim...
Bir gazetecinin, bir başka gazetecinin 22 yıllık görevine (yapamadığı için değil) tamamen siyasi takdirle son verilmesini savunmasını anlamıyorum. Burdan net olarak söyleyelim ki ben o konuyu kapattım...
Yıllardır Özhaseki Başkan’a Kayseri’deki en yakın gazeteci olarak O’nu yeri geldiği zaman yaptığı güzel çalışmalar nedeniyle takdir etmiş, yeri geldiği zamanda kendime has yumşak bir üslupla eleştirmiş biriyim. Bugün de yaptığı güzel şeyleri takdir eden, yanlış gördüklerimi de eleştiren biriyim.
Aslında Yusuf, kötü bir arkadaş değil. Ama belliki yıllar sonra döndüğü mesleğimizde “İsbat-ı vucud” etmek istiyor. Yeni çıkarttığı gazetesini duyurmak istiyor. Bu şehirde artık bende varım demeye getiriyor. Bu şehir büyük hepimiz var olup işimizi yapmaya çalışalım. Ama, bunu yaparken hak üzre yapalım, hakkaniyetten asla ayrılmayalım. Birbirimizi eleştirelim; ama; asla çirkinleştirmeyelim. Asla belden aşağı vurmayalım; asla, zan ile hükmetmeyelim; asla birbirimizin yüzüne bakamayacak noktaya getirmeyelim tartışmayı.
İktidarda olanlar daha fazla eleştiriye tahammüllü olmalıdır. Zira, demokrasi bir tahammül rejimidir. Basında sahabinin sesi değilse demokrasiler de bağımsız, bağlantısız ve güçlü olur. Güçlü basın, güçlü toplum iradesi demektir.

Hiç yorum yok:

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...