Sayfalar

11 Haziran 2010 Cuma

'Elimizde bazı bilgiler var'

Kılıçdaroğlu gemiye saldırının sorumlusunun AKP ve İsrail hükümeti olduğunu söyledi.
Hükümetin Dışişleri’ni devre dışı bıraktığını ileri süren CHP lideri Kılıçdaroğlu, Marmara gemisine saldırının sorumlusunun AKP ve İsrail hükümeti olduğunu ileri sürdü. Kılıçdaroğlu, bu konuda ellerinde bazı belgelerin olduğunu da söyledi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Genel Merkezinde VATAN Gazetesi Ankara Temsilcisi Bilal Çetin ve Parlamento Muhabiri Hale Gönültaş’a gündemi değerlendirdi.

Gazze olayından BM Güvenlik konseyi’ndeki İran’la ilgili oylamaya, anayasa değişikliğinden Cihaner dosyasına, CHP’nin iç krizi niteliği kazanan Gürsel Tekin’den erken seçime kadar uzanan çeşitli konularda çarpıcı açıklamalar yaptı. Kılıçdaroğlu’nun değerlendirmeleri şöyle:

İRAN İÇİN ‘HAYIR’ OYU: Ortadoğu kaynayan bir kazan. Ortadoğu’da barış sürecinin mutlaka egemen kılınması lazım ve bunda Türkiye dahil bir hiçbir komşumuzun nükleer silaha sahip olmaması çok önemli. İran’ın bu kaygıyı yaratması herkes için sorun olabilir. Hükümetin bu kaygıyı taşımamasının gerekçesi nedir bilmiyorum. Biz isteriz ki İran’ın gerçekten silah üretme gibi bir düşüncesi, çabası olmasın. Bunu da uluslararası kuruluşlara açarak kanıtlasın. Elbette bunu yaparsa zaten sorun kalmamış olur. Bu kaygıyı gidecek bir politikayı sürdürürseniz başarılı olursunuz.

AB’DE GÜVEN KAYBI CİDDİ SORUN: Biz batıdan hukuku insan haklarını, demokrasiyi alan ve kabul eden bir ülkeyiz. AB’ye üyelik süreçlerimiz var çağdaş değerleri yakalamak istiyoruz. Bu değerler büyük ölçüde batıda var. Bu değerlerden kopmak değil, biraz daha sahip olmak gerekiyor. AB ile müzakerelerde ciddi bir tıkanma noktasına geldik. Bu tıkanmanın nereden kaynaklandığını çıkıp hükümetin anlatması lazım. Eğer sizin izlediğiniz politikalar batıda güven kaybına yol açıyorsa bu çok ciddi bir sorundur.

DIŞİŞLERİ DEVRE DIŞI: Dışişleri’ni neredeyse devre dışı bıraktınız. Dış politikayı AKP’nin genel merkezinde yürütüyorsunuz, olmaz. Bir ülkenin dış politikası o ülkeyi yöneten partinin genel merkezinde üretilemez. Devletin hafızası vardır. O hafıza da bürokrasidedir. Çünkü siyasi iktidarlar ülkeyi yönetmek izin belli bir süreliğine gelir. Sonra gider. Bir daha seçime gidilir. Ama devlet dediğimiz bir kurum var. O kurumun arşivi var. Dış politikanın ana özü ulusal çıkarlar üzerine kuruludur.

AKP PANİKTE: Son süreçte AKP’nin oy kaybına uğradığını hükümet de biliyor. Bunu öğrendikten sonra bir panik de var. Dolayısıyla gündemin değiştirilmesi lazım. Sayın Başbakan’ın danışmanlarından biri de söylemişti. ’Yeri geldiğinde biz gündem değiştiriyoruz’diye. İşçinin esnafın sorunları unutulsun başka bir gündemle uğraşsınlar. Bugün geldiğimiz noktada iç politikayı dış politikanın bir unsuru haline getirerek oy devşirmeye çalışıyorsunuz. Bu çok tehlikeli bir şey. Dost yaratalım derken düşman kazanıyorsunuz.

ELİMİZDE BİLGİLER VAR: Grup toplantısında Gazze’ye giden gemilere yönelik kaygılarımızı dile getirdik. Bazı sorular sorduk. Hükümet biliyor muydu saldırının olacağını? Tabii elimizde bazı bilgiler var. Biz bu konuda Meclis Araştırması önergesi verdik. Bu konu TBMM tarafından araştırılsın, doğrular ortaya çıksın diye. Örneğin Murat Mercan’ın yaptığı açıklama. İsrail ile Türk Dışişleri Bakanlığı arasında çok sayıda yazışmanın olduğunu biliyoruz.

AKP VE İSRAİL HÜKÜMETİ SORUMLU: Bu işin suçlusu kimdir derseniz AKP ve İsrail hükümetidir. Bu insanların ölümlerine yol açan bu iki ülkenin izlediği ortak politikalar. AKP, araştırma önergesine olumlu oy verirse bundan mutluluk duyarız. Ama olumsuz oy verirse, o zaman bütün olumsuzların temel sorumlusu olarak ortaya çıkacaktır. AKP’nin dış politikasının başarısız olduğu da bu olayda ortaya çıkmıştır. Ne Arap Birliği, ne İslam Konferansı Örgütü, ne AB ne NATO ne BM bu olayı sahiplenmiştir. Sonuçta ölen bizim yurttaşlarımız. Biz ölen yurttaşlarımızla baş başa kaldık. Geldiğimiz nokta bu.

İÇ POLİTİKA MALZEMESİ: Türkiye ülkelerin iç işlerine karışmaz. Hükümetlerden yana net tavır koymaz. Gazze ciddi bir sorun. Ambargonun kaldırılması lazım. Doğrudur. Eğer hükümet olarak biz Gazze’ye yardım etmek istiyorsak bizim Kızılay’ımız var. Ambargonun kaldırılması için bir kampanya başlatabilirdik. Buna destek de alabilirdik. AKP dış politikadaki olayı iç politika malzemesi haline getirmek istedi ve dışarıda da çok ciddi sorunla karşılaştı.

ERKEN SEÇİM: Orada birden fazla olaya bakmak lazım. AYM nasıl bir karar verecek, bilmiyoruz. AKP’nin tavrı nasıl olacak, onu da bilmiyoruz. Erken seçim kararı alacak olan AKP’dir, Parlamento’daki çoğunluğu gereği. AKP izlenen ekonomik politikanın sonucu olarak gittikçe kronikleşen ekonomik ve sosyal sorunlar yumağını oluşturan parti haline gelmiştir. AKP daha da ileriye götürürse oy kaybının hızlanacağını görüp erken seçimi de gündemine alabilir.

VAHİM SONUÇLAR: Biz, bu Anayasa değişikliğinin 12 Eylül Anayasası’ndan daha vahim sonuçlar doğuracağına inanıyoruz. Neden? Güçler ayrılığı ilkesini ortadan kaldırıyor. Biz AYM ve HSYK’na ilişkin maddelere karşıyız.Bunlar yargıyı ele geçirmek ve kontrolleri altına almak için düzenleme yaptılar. Yargının siyasallaşması hiç kimseye yaramaz. Biz halkımıza anlatacağız. Ama tabii takdir millete aittir. Bu anayasa değişikliği işsizliği, özgürlük sorununu çözmüyor. Yargı siyasallaşıyor. Ne olacak adalet mi gerçekleşecek? Sonuçta yine kararı halk verecek.

BÖLGEYE ÖNCE AŞ VE İŞ: Ben insanların etnik kimliklerine ve inançlarına göre ayrım yapılmasını doğru bulmuyorum. Bunun siyaset malzemesi yapılmasını uygun bulmuyorum. Terörün çözümünde bir toplumsal uzlaşma aranması gerektiğini biliyorum. Terör ortak bir politika ile çözülmeli. Ayak üstü verilen demeçlerle ya da AKP’nin açıklamaları ile çözülmüyor. Bunda gerçekten toplum bilimciler devreye girmeli ve biz böyle yapacağız. Bir insan işsizse ya dağa gider ya da mafyaya. Önce aş ve işi sağlamak lazım.

“DOĞU SORUNU”: Biz 1989’da hazırlanan çözüm raporunun arkasındayız. İnsanları Kürt ve Türk diye ayırmanın doğru olmadığına inanıyoruz. Öncelikli olarak insan. Etnik kimliği çağrıştıracak bir ifade kullanmak istemiyoruz. Bu nedenle Doğu ve Güneydoğu Anadolu sorunu diyoruz.

SAVCININ DOSYASI TÜRKİYE TURUNDA: (Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı iken tutuklanan Cihaner’in durumu) Bir kişinin hapse girmesi kişinin mahkum edildiği anlamına gelmez. Kamu vicdanı zaten kanıyor. Özel yetkili mahkemelerin kesinlikle kaldırılması lazım. Ne adına hukuk adına. Bütün bunlar AB’ye tam üyelik sürecinde olan bir Türkiye’de oluyor. Ne adına oluyor? Hukuk adına, adalet adına oluyor. Biz buna isyan ediyoruz. Kişi yargılanabilir elbette. Ama yargılanacak insanın adalet beklentisi yok mudur? Devlet suçluya bile avukat tayin ediyor. Ama öbür tarafta bir savcıyı kelepçeleyip cezaevine atmışsınız. Yargıtay, ’senin yetkin yok, dosyayı bana gönder’diyor. Aylardır dosya gitmiyor. Dosya Türkiye turuna çıkmış.

KORKU İMPARATORLUĞU VAR: Türkiye’de gerçekten korku imparatorluğu oluştu. Sanayicisi korkudan konuşamıyor. İşadamları konuşamıyor. Toplumda “AKP’yi eleştirirsem acaba başıma ne gelecek?” diye kaygı var. Eleştirirse üç gün sonra kapısına bir bakıyor, denetim elemanı. Şimdi de yargıyı tam ele geçirmek için anayasa değişikliği yapıyorlar. O anayasa değişikliği çıkarsa göreceksiniz mafya daha güçlenecek. İnsanlar mafyada arayacak adaleti.

DAHA ONURLU AB SÜRECİ: AB sürecinde daha kararlı daha tutarlı daha onurlu bir tablonun içine gireceğiz. AB bizi alır, almaz. Ama bizim AB standartlarını yakalamak için sosyal, hukuk, ekonomi alanlarında hamle yapmamız lazım. Bizi alır ya da almazlar. Biz taleplerimizi ileteceğiz. “Kabul etmiyoruz” derlerse onların bileceği iştir. Ama AB normları neyse, kişisel hakların, özgürlüklerin geliştirilmesi neyse, onların tamamını ülkeye getirmeye kararlıyız. Nasıl bu ülkeyi kuranlar Medeni Kanun’u getirdiler, Borçlar Kanunu’nu getirdiler. Anayasa Mahkemesi’ni, yargının bağımsızlığını getirdiler. Türkiye 19. yüzyılın devleti değildir. Türkiye birilerinin isteği üzerine politika oluşturan bir devlet değildir.

Kritik görüşme bugün

Kılıçdaroğlu, CHP Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne seçildiği için tüzük gereği İl Başkanlığı sona eren ancak MYK dışında kalınca yeniden İl Başkanlığı’na dönmesi gündeme gelen Gürsel Tekin’le bugün görüşecek. Kılıçdaroğlu, “Gürsel Tekin’e ’gel görüşelim’diye bir çağrıda bulundunuz. Görüşme yapacak mısınız?” sorusu üzerine “Sayın Tekin dün (çarşamba) telefon etti, gelmek istediğini söyledi. Yarın (bugün) görüşeceğiz. Niye görüşmeyelim?” dedi.

Hiç yorum yok:

"Küstah davranışa sessiz kalanlar..."

Hayırlı Konvoy üyeleri yaptıkları açıklamayla Atatürk'e hakaret edenlere ve hakaretlere sessiz kalanlara tepki gösterdi. Mustafa Kemal ...